express 81

56
ENTERNASYONAL fiALALA 191254 SAYI: 2008/03 81 15 fiubat - 15 Mart 2008 5 YTL (KDV DAH‹L) KONGO ORMANLARINDAN 14 fiUBAT MESAJI Bonobolar›n fikir ve aflk hayat› >> OZAN DERTL‹ D‹VAN‹ Daha Allah yok iken >> ARUNDHAT‹ ROY Çekirgeleri dinlerken >> MICHAEL MOORE’UN “HASTA”SI Kübal›lar yapabiliyorsa... TÜRBANLASAK DA MI YASAKLASAK, YASAKLASAK DA MI TÜRBANLASAK Laikli¤in flart› kaç? (Taha Parla’n›n kaleminden) >> ‹ST‹HBARATÇI BÜLENT ORAKO⁄LU Ergenekon’un eskisi ve yenisi >> E⁄‹T‹M B‹L‹MC‹ FATMA GÖK Paral› üniversite ezberi >> F‹L‹ST‹N’‹N OCAK 2008 KARNES‹ Halk firar etti

Upload: suvar-aslan

Post on 26-Jun-2015

321 views

Category:

Documents


6 download

TRANSCRIPT

Page 1: Express 81

E N T E R N A S Y O N A L fi A L A L A

1 9 1 2 5 4 S A Y I : 2 0 0 8 / 0 3

81

15 fiubat - 15 Mart 2008 5 YTL (KDV DAH‹L)

KONGO ORMANLARINDAN 14 fiUBAT MESAJI

Bonobolar›n fikir ve aflk hayat›

>> OZAN DERTL‹ D‹VAN‹

Daha Allah yok iken

>> ARUNDHAT‹ ROY

Çekirgeleri dinlerken

>> MICHAEL MOORE’UN “HASTA”SI

Kübal›lar yapabiliyorsa...

TÜRBANLASAK DA MI YASAKLASAK, YASAKLASAK DA MI TÜRBANLASAK

Laikli¤in flart› kaç? (Taha Parla’n›n kaleminden)

>> ‹ST‹HBARATÇI BÜLENT ORAKO⁄LU

Ergenekon’un eskisi ve yenisi

>> E⁄‹T‹M B‹L‹MC‹ FATMA GÖK

Paral› üniversite ezberi

>> F‹L‹ST‹N’‹N OCAK 2008 KARNES‹

Halk firar etti

Page 2: Express 81

1981 y›l›, yasalardakiboflluklardan faydalan›p ar-ka arkaya kurulan banker-lerin alt›n y›llar›ndan biri-dir. Gazetelerde, baflta Ban-ker Kastelli olmak üzereçok say›da bankerin boyboy ilan›na rastlan›r. Ban-kerler dönemin popüler fi-gürlerindendir ayn› zaman-da. Cemiyet haberleri su gi-bi para harcayan banker

haberleriyle doluyken, 14Mart 1981’deki haberdeBanker Kastelli ad›yla bili-nen Abidin Cevher Öz-den’in ‹stanbul Üniversitesi‹ktisat Fakültesi’nde ekono-mi dersi vermesi gibi ha-berler de vard›r. Kastelli budersinde iki y›l içinde Tür-kiye’nin bütün ekonomiksorunlar›n›n çözü-

lece¤i öngörüsünde bulun-mufl. “Biz bankerler hemsanayiciyi hem tasarrufçu-yu bölünmekten kurtard›k”demeyi de ihmal etmemifl.

Ayn› y›l›n sonunda arkaarkaya banker skandallar›patlamaya bafllar. Borçlar›n›geri ödeyemeyen BankerServet Acar kas›m ay›nda,

Almanya’da ça-l›fl›p kazand›¤›paray› bankerekapt›ran Anka-ral› ‹smail Mer-to¤lu da aral›kay›nda intihareder. ‹zmirlibanker kardefl-ler Orhan veAyhan Avflarda toplad›klar›parayla birlikte

yine aral›k ay›nda s›rra ka-dem basarlar. 1982 y›l›nagelindi¤inde iflas eden, ka-çan, intihar eden ya da yar-g›lanan banker haberleri s›-radan haberlerdir.

Gözler banker piyasas›-n›n en meflhur ismi, kendi-sini kad›n sat›c›s› Lüks Ner-min’e benzetip “ben para-n›n Lüks Nermin’iyim” di-yen Banker Kastelli’de, yaniAbidin Cevher Özden’de-dir. Kastelli sürekli TrabzonSürmeneli oldu¤unu vekimsenin paras›n›n kendi-sinde kalmayaca¤›n› vurgu-lasa da, toplad›¤› paralar›ödeyemeyince 22 Haziran1982’de efliyle birlikte ‹sviç-re’ye kaçar. 28 Eylül’de Tu-nus’ta yakalan›r ve Türki-ye’ye getirilir. 1983 Mart

ay›nda beraat eden Kastel-li’yle birlikte bankerler dö-nemi sona erer. Devlet gü-vencesinde olduklar› söyle-nen binlerce irili ufakl› ban-kere güvenip birikimleriniyat›ran say›s›z insan›n iflasetmesi, yuvalar›n y›k›lmas›ve çok say›da intihar vakas›dönemin alâmet-i farikala-r›ndand›r.

Millî TarihMillî Tarih

‹stanbul Emniyet Müdürlü¤ü 23 fiubat 1981’deAnadolu illerinden ‹stanbul’a ifl bulmaya gelip de iflbulamayanlar›, yani polisin deyimiyle boflta gezerle-ri geldikleri yere geri göndermeye bafllam›fl. ‹lk günbaflta Beyo¤lu olmak üzere Avrupa Yakas›’nda yap›-lan kimlik kontrollerinde bir iflte çal›flt›¤›n› ya da ‹s-tanbul’da ikamet etti¤ini ispatlayamayan 120 kifli gözalt›na al›nm›fl ve ertesigün memleketlerine geri yollanm›fl. Tayyip Erdo¤an’›n ‹stanbul’a vize önerisi-ne bile rahmet okutan bu akl›evvel uygulama y›l sonuna kadar sürmüfl.

1950’li yıllarda basının vazgeçemediği konulardan biri“kocasını döven kadın” haberleridir. 19 Şubat 1957 tarihlihabere göre, boşanma davası açan bir adam, gece uyurkenkarısının burun deliklerine sigara üfleyerek eziyet ettiğini söy-lemiş. Bir keresinde evdeki bulaşıkları yıkadığını, karısınınbulaşıkların yeterince temizlenmediği gerekçesiyle başınaenginarla vurduğunu ve bayıldığını da anlatınca hakim çiftibir celsede boşamış. Demokrat İzmir’in 16 Mart 1955’tekihaberinde ise kendini aldatankocasını sokak ortasında dövenkadının hikâyesi var. Gazeteniniddiasına göre, kadın kocasınasaldırırken “Seni gidi bodurboylu fındık faresi seni. Beni elâ-lemin sürtükleriyle aldatırsın ha.Senin o kel kafanı ortadan ikiyeayırırım” diye bağırmış.

1954 seçimleri daha önceki iki seçimegöre nispeten daha serbest ortamda yaşanmış,bugünküne benzeyen ilk seçim kampanyalarınada aynı yıl rastlanmaya başlanmıştır. Aynı dö-nemde seçim ve propaganda faaliyetlerine pekalışık olmayan halk arasında tuhaf tartışmalarınyaşanmaya başladığını da görüyoruz. 24 Şubat1954 tarihli Cumhuriyet gazetesinin haberinegöre, Balıkesir’deki DP mitingine, yanında“eşeğe binmiş Nasreddin Hoca kıyafetli yar-dımcısı ile” birlikte gelen “CHP’li sinema sahi-bi Lütfi” film tanıtımı yapmaya başlamış. Kala-balığın ilgisinin dağıldığını fark eden DP yöne-ticileri önce Nasreddin Hoca kılığındaki elema-nı yaka paça aşağı indirmiş, ardından polise şi-kâyetçi olmuşlar. Polisler Lütfi hakkında toplan-

tının sükûnetini ihlâletmekten, Nasred-din Hoca kılığın-daki yardımcısıhakkında ise kanu-na aykırı olarakbaşında sarıkla gezmekten tahkikat başlatmış-lar. Yine Cumhuriyet’in 5 Nisan 1954 tarihlihaberine göre ise, Eskişehir’deki CHP mitin-ginde konuşmacı iktidarı eleştirirken “100 ku-ruşa ıspanak yiyoruz” deyince, DP’li bir sebze-ci aynı meydanda 10 kuruşa ıspanak satmayabaşlamış. Adamı kalabalığın elinden polis kur-tarırken, CHP’li bir pazarcı ıspanağın toptan fi-yatının bile 30 kuruş olduğunu söylemiş ve tar-tışmalara noktayı koymuş.

1954 seçimlerinden önce Demokrat Partililer ve CHP’lilerarasındaki propaganda faaliyetleri kızışınca, kendine

eğlence arayan partililere gün doğmuş.Pavyon diye PTTbinasına girmeye çalışanköylüler yakalandı.

‹STE TAR‹H ‹fiTE SAL‹H AYLIK MÜSTAK‹L S‹YAS‹ GAZETE

Haz›rl›yan: Murat Toklucu

1981 yılında Banker Kastelli adıyla bilinen ve kendini “paranın Lüks Nermin’i” olarak tanımlayan Abidin Cevher Özden’in İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde ekonomi dersi vermesi, ertesi yıl ise borçlarını ödeyemeyip İsviçre’ye kaçması gazetelere haber olur.

İzmirli kadın kocasını döverken “Seni gidibodur boylu fındık faresi seni. O kel kafanıortadan ikiye ayırırım” diye bağırıyormuş.

7 Mart 1967 tarihli Hürriyet’inhaberine göre, “Bir yıllık hasatlarınınbedeli olan binlerce lirayı ceplerinedolduran ve İzmir’e felekten bir ge-ce çalmaya gelen Urlalı üç köylü”içkiyi fazla kaçırmış ve Basma-ne’deki PTT merkezini pavyon sanıpiçeri girmeye çalışmış. Bekçinin“defolun gidin” demesine “bizi na-sıl içeri almazsın” diye karşılık ve-ren üç arkadaş camı çerçeveyi in-dirdikten sonra, bekçinin bağırışları-nı duyanlar tara-fından derdest edi-lip polise verilmiş.

POSTANEYİ PAVYON SANINCA

Spor Toto’dan büyük ikramiye kazanan Nurhayat Karakaşve Hasan Karakaş adlı talihli çift, ikramiyelerini almaya geldik-leri Ankara’daki Spor Toto Teşkilât Müdürlüğü’nde hadiseçıkarmış. Gazetecilerin fotoğraf çekmesine sinirlenen Hasanbey gazetecilerin üzerine yürürken, eşi Nurhayat hanım öncedil çıkararak poz vermiş, ardından Hürriyet gazetesinindeyişiyle “vezneden paraların sesini duyunca” sakinleşmiş.Çocuğunun oynadığı tek kolonla 600 bin lira kazanan ve ilkişlerinin İstanbul’da bir daire almak olduğunu söyleyenNurhayat Karakaş, son olarak gazetecileri beceriksizliklesuçlamış ve mutlaka fotoğrafı çekilecekse “hususi fotoğrafçı”getirilmesini istemiş.

PARAYI BULDUM, BiR GÜNDE DEĞİŞTİM

PARANIN MUHABBET TELLALLARI

‹fi‹ OLMAYAN G‹REMEZ

KOCASINI DÖVEN KADINLAR

Polisin Tayyip Erdoğan’ın“İstanbul’a vize” öneri-

sine bile rahmet okutanişi ve evi olmayanlarınİstanbul’dan kovulma

uygulaması başladı.

1954 SEÇİM KAMPANYALARI

Page 3: Express 81

Ödedi¤imiz bedellerT aha Parla’n›n ortaya serdi¤i sarih zeminden

bafllayabiliriz: “Baflörtüsü, bir anayasa, hattayasa konusu de¤ildir.” Üniversitelere tür-

banla girilmesini serbestlefltirmek için yürürlükteki12 Eylül Anayasas›’nda bir de¤ifliklik yapmak yeri-ne, “bafl örtme hakk›” da dahil ma¤dur toplumsalkesimlerce talep edilegelen bütün özgürlükleri gü-vence alt›na alan yeni bir “sivil anayasa” haz›rla-mak gerekti¤i iktidara defaten söylenmiflti. Amaonlar “bildi¤i gibi” yapt›.

Türban ile 301’i de¤ifl-tokufl etmek fleklinde so-¤ukkanl› bir “ifl anlaflmas›” yapan AKP-MHP ittifak›,bu ça¤r›lara kulak t›kamakla kalmad›, “millî irade”ad›na çok da yabanc› olmad›¤›m›z faflizan bir histerikas›rgas› estirdi. Seçim öncesinde “cumhurbaflkan›uzlaflmayla belirlenecek” diyen AKP, sonradan dö-nüp dolafl›p en tart›flmal› aday Abdullah Gül’ü ç›kar-d›¤›nda, arkas›nda gene MHPvard›. Görünen o ki, TSK’n›nda sessizce destekledi¤i bu it-tifak devam edecek. Türbankonusunda sergilenen üslubave 301. maddeyi koruma ›sra-r›na (Avrupa’daki emsallerinebenzetece¤iz, diyorlar) bak›-l›rsa, ittifak, Kürt sorununu da“bildi¤i gibi” çözmeye çal›fla-cak.

22 Temmuz seçimleri ön-cesinde oluflan siyasî bloklarçözülüyor. Laik-ulusalc› ke-sim, hakl› olarak MHP’ninihânetine u¤ram›fl hissediyor.Türban için yap›lan anayasade¤iflikli¤i oylamas›n›n ‹ranDevrimi’nin y›ldönümünedenk gelmesi, ulusalc› cephe-deki hayal k›r›kl›¤›n› ikiyleçarpt›. Onlar aç›s›ndan daha da vahim olan, cumhu-riyet mitingleri s›ras›nda “ulusal güvence” olarakyücelttikleri ordunun s›rt çevirmesi. Ama yerel se-çimler için siyasî yat›r›m peflinde koflan oportünist-ler ittifak›n›n demokrasi günahlar›, laikli¤in ihlâli(Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›) konusunda AKP ile gizlibir iflbirli¤i içinde olan CHP’yi aklam›yor. Sonuçta,ne seçimden önce meydanlar› dolduran cumhuriyetkad›nlar›, ne türbanl›/türbans›z “yüzde 75’in” (Er-do¤an’›n yeni millî irade tan›m›) kad›nlar›, ne de öte-kiler baflörtüsü tart›flmalar›n›n belirleyicisi olamad›.Etrafa öfke saçarak konuflan kabaday›lar toplumunçenesinin alt›na bir dü¤üm att›.

Bu karmafl›k ihânetler zincirinin bir ucu da se-çim öncesinde AKP’ye tam destek veren liberallereuzan›yor. Hükümetin türban konusundaki tutumuiliflkileri zedelemifl durumda. “Haz›r k›ta de¤iliz”diyerek AKP’ye tepki gösteren Cengiz Çandar flöy-le yazd›: “‹lke siyaseti yerine 22 Temmuz ço¤unlu-¤una bakarak bildi¤imi okurum tavr›n› benimse-yen bir hükümete kay›ts›z-flarts›z destek vermeksöz konusu olamazd›.” Bu cenahtaki yar›lmaAKP’nin medyadaki güvenli limanlar›n› çalkalaya-cak, hatta Ertu¤rul Özkök ve patronunuyla bile tersdüflmesine yol açacak kadar derindi.

fiimdilik ifli bitmifl kadrolar›n tasviyesi gibi gö-rünen Ergenekon operasyonunu bu çözülme süre-cinin bir parças› olarak kabul etmek yanl›fl olmaya-cakt›r. Pragmatik hükümet, MHP’yle anlafl›rken

demokratikleflme talep eden kesimleri “derindengelen” bu hediye paketiyle oyalamaya çal›flt›. “301yerine Ergenekon’la idare edin” der gibiydiler.Ama bunun AB sürecinin yeniden canland›r›lmas›beklentisinin yan›nda esamesi bile okunamazd›.Öyle de oldu.

Seçimin üstünden henüz alt› ay geçmiflken Tür-kiye’nin ald›¤› bu siyasî manzarada Kürtlerin ko-numunun pek iç aç›c› oldu¤u söylenemez. “Diyar-bak›r’› istiyorum” diye tutturan Erdo¤an’›n elineald›¤› türban kart›n›n yerel seçimlerde dindar Kürtseçmenin gözünü boyamak için kullan›laca¤› görü-lebiliyor. Görüflmeler s›ras›nda mecliste söz alanDTP Diyarbak›r milletvekili Aysel Tu¤luk bu oyu-nu aç›kça ifade etti: “AKP cumhuriyeti demokratik-lefltirece¤ine siyasal ‹slam’› derinlefltirerek toplum-sal gerilimi ve kayg›lar› art›r›yor. Diyarbak›r’da bu

kadar tarikat›n önünün aç›l-mas› sivil toplumculukla ifa-de edilemez. Dinin siyasî rantu¤runa kullan›lmas›na karfl›-y›z.”

Bütün bunlar› sinsi ma-nevralarla mümkün k›lanMHP, sürecin parsas›n› topla-ma gayretinde. Gerek Gül’ünseçilmesi, gerekse türban ser-bestisi, asl›nda AKP’nin elin-deki kozlar› almaya yönelikhamleler. Düne kadar rejiminbask›lar› yüzünden “maz-lum” konumunda olan AKP,paradoksal olarak kazan›mla-r› artt›kça s›radan bir merkezsa¤ partiye benzemeye baflla-d›. AKP-MHP ittifak›n›n ha-murunu oluflturan Türk-‹s-lâm vurgusu, belli ki PKK’ya

karfl› yürütülen demir yumruk politikalar›n›n ener-ji kayna¤› olarak kullan›lacak, ama uzun vadedebunun MHP’ye kazand›raca¤› da aflikâr.

Siyasî ç›kar ve entrikalar›n konufltu¤u ve AKPtaban› da dahil olmak üzere istinas›z herkesin bir fle-kilde aldat›ld›¤› bu ucube “türban çözümü”nden ç›-kar›lacak birçok ders vard›r mutlaka. Ama listeninbafl›na AKP’nin pervas›zca sergiledi¤i “etobur”oportünizmi koymazsak, tarihin aportta bekleyentekerrürlerine de haz›rl›kl› olmal›y›z. AKP’den “ilke-li siyaset” beklenemeyece¤i art›k iyice ayan beyan.

Tabii ilkelerin hayat›m›zda ne kadar yer tuttu-¤u ayr› bir konu. E¤er gerçekten demokratikleflmesürecini biçimlendirecek ilkelerimiz olsayd›, bütünbu hengamenin ortas›nda Ankara’ya gelip Gül ta-raf›ndan a¤›rlanan Darfur kasab› Ömer el-Beflir’inziyareti karfl›s›nda medyan›n k›yamet koparmas›gerekirdi. Oysa medya “Atatürk’ün huzuruna ka-püflonla ç›kan” Sudanl› diplomata had bildirmeyleyetindi. Darfurîlere yap›lan soyk›r›mdan söz edenyoktu. Çünkü böyle bir “ilke” mevcut de¤il.

Solun olmad›¤› bir Türkiye’nin bedelleriyleyüzlefliyoruz. Her ne pahas›na olursa olsun, Kürtle-rin, Alevilerin, emekçilerin, kad›nlar›n, bu faflizandüzenin alt›nda ezilen bütün toplumsalkatmanlar›n istedi¤i haklar› sa¤layacakbir Demokratik Anayasa için güçlü birses hâline gelmeliyiz. Gerisi beter, geri-si malum...

MERAM 81

• fiehir Hatlar› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5

• Taha Parla’n›n gözüyle hukuk, siyaset,

din ve türban . . . . . . . . . . . . . . . . . 10

• Paral› üniversite ezberi . . . . . . . . . . 14

• Ergenekon operasyonu . . . . . . . . . 18

• Aleviler ve AKP . . . . . . . . . . . . . . . . 22

• Radyo Express . . . . . . . . . . . . . . . 25

• Bonobo ütopyas› . . . . . . . . . . . . . . 33

• K›raat . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 38

• Duman› Üstünde . . . . . . . . . . . . . . 39

• Bir Haluk K›rc› portresi . . . . . . . . . . 40

• ‹fl Bankas› Müzesi . . . . . . . . . . . . . 44

• Michael Moore’dan “Sicko” . . . . . . . 46

• Meflin Yuvarlak . . . . . . . . . . . . . . . . 48

• Müzik Dolab› . . . . . . . . . . . . . . . . . 50

• Arundhati Roy . . . . . . . . . . . . . . . . 53

Abdurrahim So¤an, Ahmet Eken, Ali Kesgin, Ali Murat Ha-marat, Alican Tayla, Arslan Ero¤lu, Asena Günal, AyfleBerktay, Ayfle Çavdar, Ayflegül O¤uz, Batu Boran, BilgeCeren fiekerciler, Çi¤dem Öztürk, Derya Say›n, Didem Da-n›fl, Ender Ergün, Eray Aytimur, Erdir Zat, Hakan Lokano¤-lu, HknKrtsh, Hüseyin Ustao¤lu, ‹lker Aksoy, ‹rfan Aktan,Kerem Ünüvar, Koray Çal›flkan, Merve Erol, Murat Meriç,Murat Toklucu, Nâz›m Dikbafl, Ogan Güner, Onat Yücel,Onur Yaz›c›o¤lu, Özay Selmo, Özgür Eren, Pelin Özer, P›-nar Ö¤ünç, P›nar Uygun, Reha Öztunal›, Rober Koptafl, Sa-ner fien, Serkan Seymen, Sinan Yusufo¤lu, Siren ‹demen,Sungu Çapan, Süleyman Bilgi, fiahan Nuho¤lu, Taha Parla,Tora Pekin, Tuncer Erdem, Ulafl Özdemir, Ulus Atayurt,Ümit Bayazo¤lu, Yasemin Avdan, Yücel Göktürk, ZeynepNuho¤lu bask› Mikado Matbaac›l›k ve Tic. Ltd. fiti. ‹mamÇeflme Cd. G/47 Sk. No:6 Seyrantepe 80660 ‹stanbulbas›m yeri ve tarihi ‹stanbul fiubat 2008 da¤›t›m Do-¤an Da¤›t›m A.fi. yönetim yeri: Abdullah Sok. No. 9 Be-yo¤lu - ‹stanbul tel-faks: 0.212.251 87 67 e-mail [email protected] abonelik [email protected] y›l 6 say› 81 15 fiubat - 15 Mart 2008 imtiyazhakk› Bilge Ceren fiekerciler sorumlu yaz›iflleri müdü-rü fiahan Nuho¤lu ilan irtibat Özay Selmo (0.533.51490 49) YEREL SÜREL‹ YAYINDIR. AYDA B‹R YAYINLANIR.

ISSN 1307 - 461X

Kapak resmi: Extramücadele

TÜRBANLASAK DA MI YASAKLASAK, YASAKLASAK DA MI TÜRBANLASAK?

Page 4: Express 81
Page 5: Express 81

Dayan›flma ruhu ve ucuz provokasyonBEYO⁄LU– 18 Ocak akflamlar›da, 19 Ocak günleri de bir dahaasla eskisi gibi olmayacak, ol-mamal›. Agos gazetesi önünde-ki anma töreninden önceki gece,Hrant’›n sevgi dolu sesi kulakla-r›mda ç›nlad›kça ruhumu kap-layan tarifsiz kederi vegözyafllar›m› bast›rmaya gayretederken, bir yandan da ertesigün benzer duygularla bir arayagelecek binlerce insan›n ayn›iradeye sahip olaca¤› umuduylateselli bulmaya çal›fl›yordum.Silinen kamera kay›tlar›, sakla-nan telefon görüflmeleri, imhaedilen istihbarat dosyalar› ve budavan›n seyrinin de art›k birutanç yolculu¤unun kilometretafllar›na dönüflen düzinelercedavadan farkl› olmayaca¤›nadair daha pek çok iflarete ra¤-men, ne olursa olsun bu iradeyiortaya koymal›, katillerin peflinib›rakmayaca¤›m›z› hayk›rmal›ve göstere göstere gelen bu al-çakça suikaste zemin haz›rlayanola¤an faflizme yine meydanokumal›yd›k. Hrant’› katledenkaranl›k güçlerin suikast sonra-s›nda ortaya ç›kan kitlesel tepki-den ne kadar rahats›z oldu¤unuhepimiz gördük: Tetikçilerin ya-kaland›¤› ve onlar› yöneten elle-rin gün gibi ortada oldu¤u budavadan bir sonuç al›nmas›n›ntek yolunun bu kamuoyu bask›-s›n› canl› tutmaktan geçti¤ini dehepimiz biliyoruz. ‹flte bu yüz-den 19 Ocak cumartesi günüyaln›z Hrant’a duydu¤um öz-lem, onu kaybetmifl olman›nverdi¤i hüzün ve katillerineduydu¤um öfkeyle de¤il, bu kit-lesel tepkiden rahats›z olanlar›nbizi sindirmek için her yolu de-neyece¤ini bilmenin verdi¤i en-difleyi de içimde tafl›yarak fiifl-li’nin yolunu tuttum.

T›pk› cenaze töreninde oldu-¤u gibi, önceki gece Anado-lu’nun dört bir yan›ndan oto-büslere binerek ‹stanbul’a gelençok say›da kat›l›mc› oldu¤unubildi¤im için anma töreninin ya-r›m saatte sona ermesi üzerineduydu¤um hayal k›r›kl›¤› daha

da artt›. Bundan tam bir sene ev-vel hepimizin içini yakan atefl,ayn› zamanda Türkiye’de y›llar-d›r görülmeyen türden bir daya-n›flma ortam›n›n do¤mas›na yolaçm›fl, paramparça olmufl ve heryönden kuflat›lm›fl demokratiksol mücadelenin örgütlü ve bir-leflik bir harekete dönüfltü¤ütakdirde nas›l bir güç olufltura-bilece¤ini de göstermiflti. ElbetteHrant ölüler üzerinden konufl-may›, konuflulmas›n› sevmezdi;ancak bu, y›llard›r bir araya gel-meyi beceremeyen bir kitledebirlefltirici bir etki yaratacak veTürkiye’nin demokrasi mücade-lesine katk›da bulunacaksa, 19Ocak günü Agos’un önünde sa-atlerce sürecek ve sloganlarladesteklenecek konuflmalar ya-p›lmas›na san›r›m onun da biritiraz› olmazd›.

Dört din, yetmifl dört millet Anma töreninden sonra Halâs-kârgazi Caddesi’ndeki kalabal›kaç›kça da¤›lmay› reddederkenmikrofondan “dayan›flma ruhu-nun evlere ve iflyerlerine tafl›n-mas›”, hatta mümkünse “fiiflliyönüne do¤ru da¤›l›nmas›” yö-nünde tavsiyeler gelmesi üzeri-ne, kitlenin bir k›sm› do¤al ola-rak Taksim’e do¤ru sloganlarla

yürüyüfle geçti. Daha ilk polisbarikat› afl›ld›ktan sonra kalaba-l›¤›n aras›ndan geçerken “halebak, sanki Atatürk ölmüfl a...ak...y›m” diye yüksek sesle söyle-nerek olay ç›karmaya çal›flanprovokatörler kimseyi oyunagetirmeyi baflaramad›. TaksimMeydan›’na gelindi¤inde kitle-nin bir k›sm› da¤›l›rken, en azbin kiflilik bir grup biraz tered-düt ettikten sonra –mükemmelbir zamanlamayla devreye gi-ren– ö¤rencilerin de kat›l›m›yla‹stiklâl Caddesi’ne girdi. Tak-sim’e kadar “Faflizme Karfl›Omuz Omuza”, “Türk-Kürt-Er-meni Yaflas›n Halklar›n Kardefl-li¤i” ve “Katil Devlet Hesap Ve-recek” çizgisinde seyreden,Kürtçe ve Ermenice sloganlar daatan eylemcilerin ço¤unlu¤uHrant’›n miras›na sad›k kalarakkanl› intikaml› sloganlara itibaretmeyince “Çav Bella”da uzla-fl›ld› ve polisin flaflk›n bak›fllar›aras›nda bir anda kenetlenenkalabal›¤›n sloganlar› ‹stiklâlCaddesi boyunca yank›lanmayabafllad›. Balkon ve pencereleridolduran ya da yolun kenar›naçekilen vatandafllar›n hat›r› sa-y›l›r k›sm› alk›fllarla eylemi des-tekliyordu. Meydana do¤ru yü-rüyerek yan›m›zdan geçen vebelki de ömründe ilk defa sesinio kadar yükselten yafll› bir beye-fendinin bile iki slogan aras›n-daki bir anl›k sessizlik s›ras›nda,“Dört dinden, yetmifl dört mil-letten hepimiz kardefliz!” diyeisyan ederek yürüyüflçüleredestek verdi¤ini nakledersek,eylemin nas›l bir halk deste¤iylekarfl›laflt›¤› –ve polisin bu des-tek karfl›s›nda nas›l dehflete düfl-tü¤ü– herhalde daha iyi anlafl›-lacakt›r. “Hepimiz Hrant›z! He-pimiz Ermeniyiz!” diye sloganatan bir kitlenin halk taraf›ndan

alk›flland›¤› ve art›k polisin ta-hammül s›n›r›n› fersah fersahaflan bu durum karfl›s›nda nas›lbir plan›n devreye girece¤inimerak ederken beklenen provo-kasyon gerçekleflti.

Galatasaray Lisesi’ni geçtik-ten hemen sonra, Bindall› Sana-tevi’nin bulundu¤u ‹flçi Partisibinas›na yaklafl›rken, RaufDenktafl’›n da kat›l›m›yla ger-çeklefltirilecek bir serginin aç›l›fl›için bekleyen bir grup, yanlar›n-daki polislerin de gözü önündesanki bizzat Denktafl ve heyetiköfleyi dönmüfl gibi büyük birheyecanla ellerindeki Türkiye veKuzey K›br›s bayraklar›n› salla-yarak eylemcilere yaklaflt› ve enönde yürüyen ö¤renciler bafltaolmak üzere, tüm kitleyi galeya-na getirmeyi hedefleyen bir pro-vokasyona giriflti. Burada ufakbir parantez açmakta fayda var:Kendine ‹flçi Partisi demekte ›s-rar eden siyasal ucubenin üni-versitelerde eflk›yal›k yapma ko-nusunda Ülkü Ocaklar›’yla ya-r›flt›¤›n› ve Taksim’de yürüyüflekat›lan ö¤rencilerin ço¤ununbunlarla her gün gö¤üs gö¤üsemücadele vermek zorunda oldu-¤unu elbette biliyoruz. Kendiad›ma konuflay›m, MehmetA¤ar’›n Beyaz›t’› bir kirli savafllaboratuar›na dönüfltürdü¤ü vesolcu ö¤rencilerin her hafta sal-d›r›ya u¤rad›¤› dönemde ‹stan-bul Üniversitesi’ne devam etmifl–ve e¤itimini tamamlayamam›fl–biri olarak bu flartlarda ö¤renciolman›n ne kadar zor ve bu mü-cadelede yaln›z kalma hissininne kadar ümit k›r›c› oldu¤unugayet iyi biliyorum. Ancak hiçbirgerekçe, böylesine kitlesel bir ey-lemde en önde yürüyüp bu ka-dar ucuz bir provokasyon karfl›-s›nda hisleriyle hareket eden ör-gütsüz amatörler gibi amaçs›zca

fiEH‹R HATLARI

5

Foto

¤raf

: fia

han

Nu

ho¤

lu

Page 6: Express 81

sald›r›ya geçmeyi hakl› ç›kar-maz. ‹flçi Partili provokatörlerinyan›ndaki polislerin kalabal›¤asilah do¤rulttu¤u anda birkaçtecrübeli kat›l›mc›n›n araya gir-mesi ve derhal kitleyi yenidenmotive etmesi sayesinde yürü-yüfl devam etti. Fakat olan ol-mufltu: Arbededen önce bir süreönümde yürüyen ve daha öncekanl› sloganlara dudak büken ikigenç k›z flimdi “faflistleri kandabo¤acaklar›n›” hayk›r›yordu.

Polisin abisi ve yasal mermiTünel yak›n›ndaki MHP binas›-n›n önüne gelindi¤inde slogan-lardaki fliddet dozaj›n›n iyiceartmas›yla birlikte, gruba Tarla-bafl›’ndan kat›lan gençlerin bafl›-n› çekti¤i eylemcilerin baz›lar›lokalin camlar›n› tafllamaya bafl-lad›. Bu aflamada ‹stiklâl Cadde-si’ndeki kitlenin Galatasaray’akadar uzanmas› nedeniyle çevikkuvvet ön saflara ulaflmaktazorluk çekiyordu. At›lan tafllarayukar›dan maden suyu fliflele-riyle cevap gelince eylemcilerinbir k›sm› caddenin kenar›ndakidükkânlar›n önüne çekilirken,bir k›sm› da ‹sveç Konsoloslu-¤u’nun önündeki bariyerlerikullanarak art›k mutlaka yak-laflm›fl olmas› gereken çevikkuvvet müdahalesine karfl› bari-kat kurmaya bafllam›flt›. Bu ara-da silah›n› çekerek MHP bina-s›ndan ç›kan ç›lg›na dönmüfl–ve çevresini saran polislerin“abi” diye hitap ettikleri– biripolisleri f›rçalarken, gruba der-hal müdahale edilmedi¤i takdir-de kendi yöntemiyle karfl›l›k ve-rece¤ini de belli ediyordu. Mü-dahale için takviye bekleyen po-lisler art›k gerçek bir çat›flmayadönüflen tafl ya¤murunu dur-durmak ve barikat çevresinintam bir cepheye dönüflmesiniengellemek için bir polis arac›n›kalabal›¤›n üstüne sürdü. Tak-

viye kuvvet geldi¤indeyse, al›n-teri.net sitesinde “kahramanl›k-lar›n›” öve öve bitiremedi¤inigördü¤ümüz öndeki eylemcile-rin ço¤u ustaca fiiflhane’ye ya daBeyo¤lu’na giden ara sokaklarakaç›fl›rken arkalar›ndaki kalaba-l›¤› da polisin önüne aç›k hedefolarak b›rakt›lar. ‹flte o s›radabir el silah sesi duyuldu.

Sa¤l› sollu manipülasyonElbette akflam haberlerinde otuzy›ll›k Devlet Demiryollar› me-muru Kemalettin R›dvan Bu-dak’›n polisin silah›ndan ç›kanbir kurflunla yaraland›¤›n›, yinepolis taraf›ndan itile kak›la birdükkâna sokuldu¤unu, dükkâ-n›n kepenklerinin indirilerek Bu-dak’›n baca¤›nda bir kurflunlaburada yar›m saat bekletildi¤inive muhabirlerin olay yerini terketmeyece¤ini anlay›nca mecbu-ren ambulans ça¤›ran polisin Bu-dak’› üzerinde Birgün gazetesive bu gazetenin ilâve olarak ver-di¤i Hrant Dink foto¤raf› bulun-du¤u gerekçesiyle gözalt›na ald›-¤›n›, veya hastanede kendisiylegörüflmeye çal›flanlar›n yine po-lis taraf›ndan engellendi¤ini du-yamad›k. Anma töreninden son-ra kat›l›mc›lar›n kendi inisiyati-fiyle ‹stiklâl Caddesi’nde kitleselbir yürüyüfl gerçeklefltirildi¤ini,yaklafl›k bin kifliyle bafllayan ey-lemin k›sa sürede iki-üç bin kifli-lik bir kat›l›mla sürdü¤ünü,Kürtçe-Ermenice-Türkçe sloganatan kitlenin (hiç de¤ilse Galata-saray Meydan›’na kadar) vatan-dafllar›n alk›fllar›n› ve deste¤iniald›¤›n› gösteren bir kanal ya dagazeteye de rastlamad›k. KanalD’de Deniz Arman’›n –anma tö-reninin kendisinden de önce!–MHP binas›n›n tafllanma görün-tüleri eflli¤inde “onlar anma töre-nine kat›lmaya de¤il, olay ç›kar-maya gelmiflti” diye anons etti¤ihaber, kat›l›mc›lar›n uzun süre

unutamayaca¤› bir eylemi birtafllama partisine dönüfltürenlerifazlas›yla tatmin etmifl olmal›.Tabii (‹flçi Partisi’nin medya ku-ruluflu) Ulusal Kanal internet si-tesinin “Hepimiz Ermeniyiz di-yenlerden Türk bayra¤›na sald›-r›” manfletini de unutmamak ge-rek. Radikal, Birgün ve Taraf, bil-di¤imiz kadar›yla emekli memurR›dvan Budak’›n polis kurflu-nuyla vurulmas›n›n haber de¤eritafl›d›¤›na kanaat getiren yegânegazeteler oldu. Haberi ajanslaradayanarak veren internet siteleride (gerek Budak’›n vurulmas›n›,gerek 14 göstericinin binbir türlühakaretle gözalt›na al›narak polistaraf›ndan darp edilmesini ayr›n-t›l› haberlerle yans›tan Bianet,Sendika.org ve ‹stanbul Indyme-dia’y› bu genel de¤erlendirme-nin d›fl›nda tutuyoruz; R›dvanBudak’›n Galip Dede Cadde-si’nin hemen bafl›ndaki K›v›lc›mMüzik’te yar›m saat bekletildik-ten sonra ambulansa bindirilir-ken çekilmifl görüntülerine istan-bul.indymedia adresinden ulafl-mak mümkün) olay›, “Havaya

atefl açarak gruba müdahaleeden polisle grup aras›nda ç›kançat›flmada bir kifli yaraland›” (ha-berler.com / ANKA haber ajan-s›) ya da “Silah›n› çeken bir polissald›r› s›ras›nda yaralanan flahs›göstericilerin elinden kurtard›”(haberler.com / Cihan HaberAjans›) gibi anlafl›lmaz cümleler-le yans›tt›lar.

Adalet ve cesaret‹flçi Partili provokatörlere sal-d›rmalar›n› ve daha sonra MHPbinas›n› tafllamalar›n› onayla-mayanlara “liberal” etiketi ya-p›flt›ran ve di¤er eylemcileri teh-likeye atarak çat›flmalar› k›flk›r-tanlar›ysa gerçek “komünist”diye tan›tan al›nteri.net yazarla-r›na yürüyüfl s›ras›nda aram›z-da en az bir düzine provokatöroldu¤unu, ancak halk›n büyükdeste¤i alt›nda gerçekleflen bukitlesel eylemin tam da liberalmedyan›n isteyece¤i gibi sald›r›ve çat›flmalarla gölgelenmesineneden olacak olaylar›n ç›kmas›için onlara neredeyse hiç gerekkalmad›¤›n› hat›rlatmak isterim.

Hrant Dink’in vuruldu¤u noktada bir “narpatlatma” eylemi yapacakt›n›z. “Vurdular birtane, olduk bin tane” slogan›yla duyurdu¤u-muz eylem niye gerçekleflmedi?Mihran Tomasyan: Çıplak Ayaklar Kumpan-yası ve Dans Buluşma’nın ortaklaşa tasarladığı“Saat 2” randevusunu 19 Ocak’a bir hafta kaladuyurduk. Herkesin nar fırlatmasındansa,“temsilî olarak bir nar fırlatılsın” dedik. Sembo-lik bir gösteriyle basın açıklamamızı yapa-caktık. Önce, Dans Buluşma’dan Kemal’e (Boz-kurt) bir telefon geldi, “iptal edin ya da başkabir saate çekin” diye. Sonra bana telefon geldi.

Kim ediyor bu telefonlar›?19 Ocak Koordinasyonu’ndan arıyorlar, amaaralarında konuşup konuşmadıklarını bilmiyo-rum. Biz de eylemi 11’e çektik. Böylece, dahaoralar sakinken yapacaktık eylemi. Üç-dörtgün kalmışken, bir telefon daha geldi: “İptaledin, Emniyet’le bütün günün programınıyaptık, koordinasyonun düzenlediği ‘Saat 3’buluşması dışında başka hiçbir etkinlik düzen-lenemez.” Orası Agos’un önü, Hrant’ın vurul-duğu kaldırım ve kaldırımlar kimsenin değil.Keşke o kaldırımda 19 Ocak günü yirmi farklıetkinlik düzenlense, yirmi farklı saatte. Keşke o

kalabalık kafesler arasında sıkıştırılmasa... Oeylem çok tartışmalı bir eylem. En son gelenuyarı şöyleydi: “Eğer polis müdahale etmezse,biz müdahale edeceğiz.” Çok sert. Genç Sivillerde aşure dağıtacaklardı, onları da iptal etmişler.Bu tavır çok benci, iktidar gibi... “Agos’un önüdışında başka bir yerde yapabilirsiniz” dendi,ama niye başka yerde yapalım ki? Sonuçta ya-pamadık. Keşke bu ısrar durmamız değil de,yürümemiz yönünde olsaydı. Mahkemede ya-parız dedik, ama onu da organize etmedik, öy-le bir günde gerilim yaratmak istemedik. Nar fırlatma, gelenekten gelen karflılı¤ıyla vetüm mecazıyla anlamlı bir eylem fikri olarakgelmiflti bize. ‹tirazları ne tam olarak?“Bizim eylemimiz olsun” fikrine bağlıyorum,“sadece Hrant’ın arkadaşları etkinlik düzenle-sin”. Biz Hrant’ın arkadaşları değil miyiz? Bü-tün sene bekleyip o gün orada kızgınlığını dışa-

6

Biz Hrant’ın arkadaflları de¤il miyiz?GERÇEKLEfiEMEYEN “NAR” EYLEM‹N‹N ARDINDAN

19 Ocak’ta ses yükseltmek isteyenler aras›nda iki sanat kolektifi de vard›. Ç›plak AyaklarKumpanyas›’ndan Mihran Tomasyan, “performans”lar›n›n neden engellendi¤ini anlat›yor...

Polis kurflunuylayaralananKemalettinR›dvan’a uzunsüre müdahaleedilmedi

Page 7: Express 81

Bu tarihî davan›n ard›nda nas›lbir kamuoyu deste¤i oldu¤u-nun anlafl›lmas›, zorlu ve uzunbir mücadeleye giriflen Dink ai-lesi ve avukatlar›n›n baflar›yaulaflmas›n›n koflullar›ndan biri.Bu kamuoyu deste¤ini dava bo-yunca canl› tutmak için hep bir-likte, örgütlü hareket etmemizgerekti¤i de âflikâr. 19 Ocak gü-nü Halâskârgazi’de toplanankitleye sahip ç›k›lmas› ve bu kit-lenin iradesinin haberlere yans›-mas› sa¤lanarak hem hükümetehem medyaya oraya gelen bin-lerce insan›n beklentileri hat›rla-t›lmal›yd›. Anma töreninin k›sasürede bitirilmesine ra¤men buf›rsat› yaratm›flt›k, ancak onu datören sonras›ndaki yürüyüflekat›lanlar›n baz› ö¤renci grupla-r› taraf›ndan yanl›fl yönlendiril-mesi nedeniyle heba ettik. Uma-r›z bir dahaki sefer örgütlü vegerçekten bir arada hareket ede-rek bir y›l önce hepimizin his-setti¤i dayan›flma ruhunun kay-bolmaya mahkûm bir yan›lsa-madan ibaret olmad›¤›n› göste-rebiliriz. Tören s›ras›nda ve son-ras›nda daha militan bir tav›rortaya konmas›n› talep edenler-le aralar›na mesafe koymaya ça-l›flanlara da, bu vesileyle RakelDink’in sözlerini hat›rlatmaktafayda var belki: Bugün yas da,kardefllik de cesaret istiyor; ada-let cesaret istiyor.

–Batu Boran

Solun göçmenlik halleri FRANKFURT/KÖLN/BERL‹N–18 Ocak 2008. Frankfurt, Kölnve Berlin’de yap›lacak üç ayr›Hrant Dink anma toplant›s›nakat›lmak üzere Almanya yolun-day›m. Akl›m ‹stanbul’da yap›-lacak anma törenlerinde, ama “ou¤ursuz günün y›ldönünümün-de ‹stanbul’dan uzakta olmakbelki de daha iyi” diye düflüne-rek kendimi avutuyorum.

Üç gün art arda birbirini ta-mamlay›c› konuflmalar yap›padeta bir duetto oluflturaca¤›-m›z Masis Kürkçügil’le Düssel-dorf havaalan›na iniyoruz. ‹sti-kamet, çeflitli demokratik kitleörgütlerinin düzenledi¤i bir pa-nele kat›laca¤›m›z Frankfurt.Panelin konuflmac›lar› aras›nda,bizden baflka, DTP milletvekiliSelahattin Demirtafl, Dink ailesi-nin avukatlar›ndan Erdal Do-¤an ve Demokratik Kitle Örgüt-leri Platformu-Avrupa (DE-KOP-A) temsilcisi Özcan Temurvar. Kalabal›k seyirci kitlesinioluflturan gruplar muhtelif:T‹KKO’cular, PKK’liler, ÖDP’li-ler, birkaç Ermeni...

Hrant Dink’i an›yoruz, amabelli ki Türkiyeli siyasî göçmen-lerden oluflan kalabal›¤›n yegâneamac› Hrant Dink’i anmak de¤il.Soru-cevap fasl›nda Türkiye si-yasetine dair pek çok soru geli-yor. Bir ara, Demirtafl’a “Diyar-bak›r surlar›n› koruyabilecek mi-siniz?” sorusu bile soruluyor. So-rudaki ironiyi kaç›ran Diyarba-k›r milletvekili bafll›yor bir siya-setçi gibi yan›tlamaya: “Diyarba-k›r surlar›n›n binlerce y›ll›k tarihivard›r, elbette gerekli bak›m veonar›m...” Nihayet, sa¤dan sol-dan müdahalelerle kastedileninne oldu¤unu anlay›p kendisin-den beklenen yan›t› veriyor.

Birkaç dakika sonra, ÖzcanTemur’a DEKOP-A’n›n bileflen-lerinden birinin platformdan ç›-kar›lmas›yla ilgili bir soru yö-neltiliyor. Temur’un, sorununsahibine orada bulunma nede-nimizi hat›rlatmas›n› bekliyo-rum, ama nafile. Heyecanl› he-yecanl› yan›tl›yor.

Konuflma s›ras›nda, Ermenisorununun Türkiye’de nas›l al-g›land›¤›ndan söz ederken, kar-fl›mda solun çeflitli gruplar›n›bir arada bulmufl olman›n ver-di¤i heyecanla ve bir tür özelefl-

tiriye kap› açar umuduyla, Tür-kiye solunun (da) Ermeni mese-lesiyle gere¤ince hesaplaflmad›-¤›n›, bu muhasebeye giriflme-den konu hakk›nda söz söyle-meyi pek etik bulmad›¤›m› söy-lüyorum. Tansiyon yükseliyor.Sitemkâr sorular, “biz daimahalklar›n kardeflli¤ini savun-duk!” diyen notlar al›yorum.

Türkiye’de 1960’l› y›llardanitibaren sol literatürün önemli birk›sm›n›n Ermenileri ve di¤ergayrimüslim topluluklar› emper-yalizmin, kapitalizmin Osmanl›topraklar›na nüfuz etme arac›,arac›s›, komprador burjuvaziolarak gördü¤ünü, 1915’in ise,bu iflbirlikçi burjuvazinin yerlisermaye taraf›ndan elimine edil-mesi olarak alg›land›¤›n›, bu yo-ruma s›n›fsal bak›fl›n de¤il, etnikbir tarih kurgusunun hâkim ol-du¤unu söyleyip murad›m› an-latmaya çal›fl›yorum, ama belli kisöylediklerim ikna edici bulun-muyor, salondaki hoflnutsuzlukhavas› bütünüyle da¤›lm›yor.

Oysa ertesi gün, Köln’de,ÖDP-Almanya’n›n düzenledi¤ive Kürkçügil’le birlikte kat›ld›-¤›m›z toplant›n›n dinleyicileriözelefltiriye daha haz›r görünü-yor. Söz alanlardan baz›lar›,Türkiye’de Ermeni ya da Sürya-ni varl›¤›ndan, 1915 Felâke-ti’nden veya Seyfo’dan ancakAlmanya’ya göç ettikten sonrahaberdar oldu¤unu belirtme ih-tiyac› duyuyor. Gelen sorular,ço¤unlukla Hrant Dink’i ve Tür-kiyeli gayrimüslimlerin yaflad›-¤› sorunlar› anlamaya yönelik.Hep birlikte, Bülent Ar›nl›’n›nharikulâde belgeseli “K›rlang›-c›n Yuvas›”n› izliyoruz. Ar›n-l›’n›n filmi, hem Hrant Dink’inhangi mücadelelerin içinde yo¤-rularak kendini var etti¤ini an-lat›yor, hem de devletin gayri-müslim vak›flar›na nas›l el koy-du¤unu gösteren harika bir ör-

nek olarak insanlar› flaflk›nl›¤agark ediyor. Toplant›n›n düzen-lendi¤i ‹talyan lisesinin salo-nundan elbette hüzünle, ancakderdimizi anlatabilmifl, karfl›l›k-l› söyleflebilmifl olman›n verdi¤iteselliyle ayr›l›yoruz.

Ertesi gün Berlin’de, Allmen-de Derne¤i’nin düzenledi¤i et-kinlik, di¤er iki toplant›ya naza-ran daha büyük bir salonda, da-ha kalabal›k bir dinleyici kitlesi-ne hitap ediyor. Konuflmalar s›-ras›nda Türkçe-Almanca simul-tane çeviri yap›l›yor ve Almanyasolundan temsilciler de dinleyi-ciler aras›nda yer al›yor. Konufl-mac›lardan Ayd›n Engin, bizdenönce konuflan Almanyal› Ermenibir profesöre hitaben “24 Ni-san’da 1915 Felâketi’nde ölenle-rin an›s›na düzenlenecek bir et-kinli¤e seve seve sizinle birliktekat›l›r›m. Ama bir flart›m var: Buetkinlik düflmanl›k yayan, öfketohumlar› saçan bir havada ol-mamal›” dedi¤i için baz› dinleyi-ciler taraf›ndan “ezen ulusun ay-d›n›” olmakla itham ediliyor. En-gin’in konuflmas›nda, HrantDink’in “gücün terörüne ve terö-rün gücüne karfl›” oldu¤unu ha-t›rlatmas›, salonda bulunanlar›nbir k›sm›n› rahats›z ediyor. Top-lant› süresinin dolmas› sayesin-de, tart›flma bir tats›zl›¤a dönüfl-meden sona eriyor.

Rüzgâr gibi geçen Almanyaseyahatinden dönüflte, bir yaban-c›n›n acemi bak›fl›yla, göçmenlikhalleri üzerine düflünüyorum.Almanya’daki Türkiyeli siyasîgöçmenler, esas›nda ciddi bir si-yasî potansiyele sahip. Ancakbelli ki, göçmenli¤in insan› k›s›t-layan, fikirsel çeflitlili¤e ket vuranyönleri sürekli devrede. Pek ço¤uTürkiye’den 25-30 y›l önce göç et-mifl, 12 Eylül’ün dehfletindenkaçm›fl bu insanlar, Almanya’da-ki siyasî ve gündelik yaflamlasa¤l›kl› bir iliflki kurabilmifl de-¤iller. Türkiye’yi takip ediyorlar,Türkiye’yi düflünüyorlar, ancakaradaki zamansal ve fiziksel me-safe, buralar› alg›lamalar›nda daçeflitli sorunlar yarat›yor. Dünya-ya salt kendi örgütlerinin priz-mas›ndan bakmak gibi bir kusur,baflkalar›n›n hikâyelerini dinle-mek konusunda da ciddi bir pra-tik eksikli¤i hissediliyor. Dinleyi-ciler aras›nda gençlerin neredey-se hiç bulunmamas›, kuflaklararas›nda bir kopuklu¤a da iflaretediyor. Hrant Dink’i anmak ama-c›yla düzenlenmifl etkinliklerdedahi insan› ortama yabanc›laflt›-ran girift tart›flmalar›n içine düfl-mek, söz konusu potansiyelingerçekleflmesi için epey kafa yor-mak ve mesai harcamak gerekti-¤ini a盤a ç›kar›yor.

–Rober Koptafl

7

19 Ocak günü MihranTomasyan, di¤er

arkadafllar›yla birlikteAret G›c›r’›n

karikatürünü tafl›yordu

vurmak isteyenleri de minibüs üzerinden çok ter-biyesiz bir şekilde susturdular. “Mecidiyeköy yoluaçık, Taksim’e gidilebilir” gibi duyurular yapan ki-şiyi belediye görevlisi zanneden olmuş, çünkü ikti-dar tavrı var seste. Bırakın kalalım orada, bizi niyeyolluyorsunuz? İkinci yılında eylemin içeriğinintartışılması lâzım, şikâyetçiyim.19 Ocak gecesi Lütfi Kırdar’daki anma bulufl-masında sahneye çıktınız...Kardeş Türküler, Aynur, Livaneli, Erkan Oğurçıktıktan sonra gecenin çemberinin dışında mıkalırız diye korkuyorduk, ama sevildi gösteri. Bellikişilere davetiyelerin dağıtıldığı bir geceydi. Böylebir etkinlik de olmalı, ama daha fazla katılıma açıkbir şeye dönüştürmek de iyi olur. Sansürsüz bircanlı yayın belki çok etkili olur. Kürtçenin, Ermeni-cenin söylendiği, mahkeme sürecinin anlatıldığı...Ha bunu yayınlayacak yer bulunur mu, zor.

Page 8: Express 81

Afyon’da Kürt ö¤renciler için hayat tam bir cendere demek. fiehir halk› taraf›ndand›flland›klar› yetmiyormufl gibi, örgütlü fliddete ve iflkenceye de maruz kal›yorlar.‹nsan Haklar› Derne¤i’nden avukat Sinem Coflkun, yaflanan dehfleti anlat›yor...

AFYON KOCATEPE ÜN‹VERS‹TES‹’NDE KU KLUX KLAN FAAL‹YETLER‹

Linç timleri iflbafl›nda

Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ülkü-cü ö¤renciler iki Kürt ö¤renciyi zorlaal›koydu ve iflkence yapt›. Olay nas›lmeydana geldi?Sinem Coflkun: Diyarbak›rl› Hayretul-lah Alkan ve Mardinli Nezir Çin, CevdetBa¤ca’n›n konserine gittikleri gerekçe-siyle, 7 Ocak’ta ülkücü ö¤renciler tara-f›ndan kaç›r›l›p iflkence görmüfller. Za-ten bir buçuk y›ld›r ülkücü ö¤renciler veokulun kap›s›ndaki güvenlik görevlileritaraf›ndan tehdit ve taciz ediyorlarm›fl.Konsere giden di¤er Kürt ö¤rencilerdende tehdit edilenler var. Türkiye genelin-deki araba yakma olaylar› da bahanegösterilerek baz› ülkücüler özellikleHayretullah Alkan’› kaç›rmak için planyap›yormufl. Önce ülkücü ö¤renciler ta-raf›ndan görüflmek üzere bir çay bahçe-sine ça¤r›l›yorlar, ama durumdan tedir-gin olduklar› için gitmiyorlar. Okula gir-mek üzereyken yanlar›na yaklaflan dörtkifli kendilerini polis olarak tan›t›yor vebirlikte yürümek istediklerini söylüyor-lar. Daha sonra bu say› art›yor ve okulabir kilometre uzakl›kta ülkücülerin kal-d›¤› bir eve zorla götürülüyorlar. O güneve girip ç›kan ve bu iki ö¤renciye darpeylemine kar›flan 20-25 kadar ülkücüvarm›fl. Befl saat boyunca iflkence, darp,hakaret ve tehditlere maruz kal›yorlar.Haber alamay›nca arkadafllar› flüphele-niyor, sürekli telefonla ar›yorlar, ama ül-kücüler görüflmelerine izin vermiyor.Sonra sesi d›flar› verdiriyorlar, iki-üç gö-rüflme sonra arkadafllar› “yar›m saatiçinde gelmezseniz polise gidiyoruz” di-yor. Tedirgin olup ikisini de b›rak›yorlar. Olay yerine siz ne zaman gittiniz?‹HD heyeti olarak 11 Ocak’ta Af-yon’dayd›k. Ö¤renciler b›rak›l›r b›rak›l-maz di¤er arkadafllar› taraf›ndan da fli-kâyet baflvurular› olmufl. CumhuriyetSavc›l›¤›, Emniyet Müdürlü¤ü, Valilikve Rektörlükten randevu talep ettik.Rektörlük haricindeki merciler görüfl-meyi kabul etti. Ö¤rencilerin aileleriyle,tehdit edilen, linç giriflimlerine maruzkalan baflka ö¤rencilerle de görüfltük.Resmî görüflmelerde bir ilerleme sa¤la-nabildi mi?‹lk etapta Emniyet müdürüyle görüfltük.Bu olay› beklediklerini söyledi bize. Af-yon’daki Ülkü Oca¤›’na yeni bir reis ata-mas› olmufl. “Bu reis kendini ispat etmekiçin bir fleyler yapacakt›, biz ev bask›nla-r› bekliyorduk” dedi Emniyet müdürü.Hepimiz floke olduk, “nas›l engellemi-yorsunuz bunu” dedik. “Olay jandarmabölgesinde gerçekleflti” dedi. Baz› istih-baratlar ald›¤›n› ve özellikle Kürt ö¤ren-cilerin uzaktan takip edildi¤ini belirtenbeyanlar› oldu. Çok ciddi bir güvenliksorunu oldu¤unu bizzat kendi söyledi.

Vali yard›mc›s›n›n tepkisiyse biraz poli-tikti. “Burada insanlar›n güvenlik sorunuvarsa, bu Afyon’dakilerin sorunu de¤il-dir, da¤dakilerin ve Meclis’tekilerin so-runudur” dedi, yine floke olduk. Kendisiayn› zamanda ‹l ‹nsan Haklar› Kurulubaflkan›. Olaya böyle yaklaflmas› çokkayg› verici. Esnaf ve halkta da benzerbir yaklafl›ma flahit olduk. Bu olay›n Af-yon içinde kalmas› için çok u¤rafl›lm›fl.Kürt ö¤renciler tecrit edilmifl durumdayafl›yor orada... Mahkeme sonucunda suçlular›n ceza-land›r›laca¤›n› düflünüyor musunuz?Savc›n›n beyan›n›n hiçbir yerinde iflkencesözü geçmedi. “Basit bir yaralama olay›-d›r ve hak etmemelerine ra¤men o olayakar›flan insanlar› tutuklad›k” dedi: “Sizin›rkç›l›k, bir linç kültürü veya Kürt ö¤ren-cilere karfl› bir hareket oldu¤una yönelikhassasiyetiniz oldu¤undan tutuklad›k.Bir hafta tutukluluk karar› verdik. Yoksabasit bir yaralama, adam kaç›rma olay›-d›r. Bir y›l veya iki y›lll›k bir ceza süresivar, tutukluluk da gerektirmiyor. Bizi il-gilendiren as›l suç k›sm›, ö¤rencilerin te-lefonlar›n›n geri verilmemifl ve ceplerin-deki paraya da el konmufl olmas›d›r. Bi-zim için önemli olan, olay›n gasp oluflu-dur.” Olay›n siyasî arka plan›n› çok ötele-yen bir yaklafl›m içindeydi savc›.Asl›nda bütün resmî kurumlardakendilerini aklama çabas› vard›.Savc› “suç oluflmadan biz kar›fla-may›z” diyordu, vali de “suç ol-du¤u zaman zaten bizim yapaca-¤›m›z bir fley yok” diyordu. Savc›-l›ktaki görüflmemizdeki birönemli nokta da fluydu: Bir ö¤-renciyi memleketine gitmek ister-ken otogarda kaç›rmak istiyorlar.Uzaktan sivil polisleri görüncekaç›rmaktan vazgeçiyorlar. Ö¤-renci memleketinden Afyon’a dö-nünce savc›l›¤a suç duyurusunda

Emniyetmüdürü, olay›beklediklerinisöyledi bize. Afyon’daki ÜlküOca¤›’na yenibir reis atamas›olmufl. “Bu reiskendini ispat etmek için bir fleyler yapacakt›, bizev bask›nlar›bekliyorduk”dedi. Bu olay›nAfyon içindekalmas› için çoku¤rafl›lm›fl. Kürtö¤renciler tecritedilmifl durumdayafl›yor orada.

bulunmaya gidiyor. Savc› ö¤rencileriazarl›yor, “ben ne bileyim sizi kim kaç›r-d›, teflhis edebilir misiniz?” diyor. Zaten okiflileri okuldan tan›d›klar›n› söylemeleri-ne ra¤men, bu ö¤renciler savc›l›ktan ko-vuluyor ve dilekçeleri iflleme konmuyor.Hiçbir yarg›sal kurum ve kolluk idaresiböylesi bir keyfî tutum sergileme hakk›nasahip de¤ildir. Baflsavc›ya bu flikâyeti ak-

tard›¤›m›zda, o günün yo¤unbir gün olabilece¤ini, böyle so-yut suçlamalar›n s›k geldi¤ini,hepsini iflleme koyamad›klar›n›söyledi. “Delil yok diyorsunuz,ama delilleri toplamak savc›l›-¤›n görevidir” dedik. Hiç kimsekendisine sald›ranlar›n isimleri-ni bilmek, onlar› tan›mak zorun-da de¤il. Bir hukuk devletindesoruflturma sürecinin eksiksizbiçimde savc›l›k taraf›ndan ger-çeklefltirilmesi gerekiyor. Afyon’daki iflkence olay›n›nard›ndan kaç kifli tutukland›?Gözalt›na al›nan on kifliden üçüteflhis ediliyor ve tutuklan›yor.Karfl› taraf›n avukatlar› itirazdabulunuyor ve bizim döndü¤ü-müzün ikinci günü tahliye ka-

rar› veriliyor. Savc›l›¤a olaya kar›flan beflö¤renciyi daha bildirmifller. Ama her-hangi bir ifllem yap›lmad› onlarla ilgili.Okulda kahraman ilan edilmifller hatta.Biz gitti¤imizde ö¤rencilerin yüzleri hâlâyara bere içindeydi, flifllikler vard›. Ciddibir psikolojik travma yafl›yorlard›. Di¤erö¤rencilerin de çok tedirgin bir ruh halle-ri vard›. E¤itimlerini de düzgün sürdüre-miyorlar. Mümkün oldu¤unca yaln›zgezmemeye çal›fl›yorlar, evlerinde grup-lar halinde kal›yorlar. Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde 27-29Nisan 2007’de gerçekleflen SosyolojiÖ¤rencileri Kongresi’ne de ülkücülerbask›n yapm›flt›.Hepsi birbirine ba¤l›. Yaflad›klar› tacizve tehdit olaylar›n› resmî kurumlara gö-türmemelerinin bir nedeni de geçen se-ne yaflanan bu olay. Orada bir ö¤renciEmniyet’e baflvuruyor ve ma¤durkentutuklan›yor, galiba örgüt üyeli¤i suçla-mas›yla. Bunu bilen di¤er ö¤renciler ka-ç›r›l›nca ve iflkenceye maruz kal›ncaak›llar›nda bir soru iflareti oluyor, flikâ-yet etsek mi, etmesek mi diye... Af-yon’dan önce Mu¤la Üniversitesi’ndeyaflanan olaylar vard›: Polisle ülkücüle-rin birlikte gerçeklefltirdi¤i olaylar›n gö-rüntüleri de vard› elimizde. Bu olaylar

son dönemdeki siyasal geliflmeler-den kaynaklan›yor. Paramilitergruplar›n hareket serbestisi ka-zanmas›yla hedef gösterilen Kürtgençleri var. Özellikle bat› illerin-deki üniversitelerde çok fley yafla-n›yor. Önceden bunlar gizli ya-p›l›yordu, adlî makamlara akta-r›ld›¤›nda da “failleri bulunam›-yor” diye örtbas edilirdi. Neyseki flimdi resmî sürece dahil edili-yor bu olaylar. Ama Türkiye’ningündemine giren önemli cina-yetlerde bile hukuksal süreç iflle-tilmiyor.

Kocatepe Üniversitesi ö¤rencileriHayretullah Alkan ve Nezir Çin

8

Söyl

efli:

Çi¤

dem

Özt

ürk

Sinem Coflkun

Page 9: Express 81

olarak, iktisaden müreffehleflen ve siya-seten güçlenen bir taflra ili (metropollerede kaymakta olan) yeni burjuvams› han›-mefendi zümresinin/sosyal s›n›f kesimi-nin kafa giysisi niteli¤ini tafl›yordu.

Demek istedi¤im, “türban” terimininfaydas›, iflin sosyal s›n›f boyutunu dikka-te getirmesinde. Eflitli¤e ve devrime do¤-ru hareketlilik anlam›nda de¤il, bir aratabakan›n, bir üst s›n›f kesimine iltihaketmesi, iktidar blokunun efli¤inden ad›-m›n› atmaya bafllamas› ve kendisine as›lbunun için k›z›lmas› anlam›nda. “Laik-lik”, “irtica”, “fleriat”, “cumhuriyet kaza-n›mlar›”, bu ba¤lamda, önemli ölçüderetorik-polemiksel kamuflaj tülbentleri.Yoksa, içerik olarak mesele, baflörtüsü.Ve o da dinî-teolojik olarak o kadar dakarmafl›k de¤il.

Pani¤e kap›lmadan, flantaj yapmadanYaklafl›m›m›n ç›k›fl noktalar›ndan birinibafltan belirteyim: Baflörtüsü, bir anaya-sa, hatta yasa konusu de¤ildir. Tüzük-yönetmelik konusu olmas› tart›fl›labilir.As›l görüflülüp, anlafl›l›p uygulamayakonulmas› do¤ru olacak düzlem, genel(ve güvenlik alt›nda bulunmas› gereken)hak ve özgürlükler anayasal ve di¤er ya-sal planlarda ilkeli-bütünlüklü biçimdeçözüldükten sonra, yurttafl taraf›ndahak, özgürlük/kimlik güvencelerinin ya-fland›¤› medenî, ço¤ulcu günlük yaflamdüzlemi ile devlet-hukuk-siyaset-idaretaraf›nda da (tüm organlar› ve tüm tasar-ruflar›yla) bu güvencelerin sa¤land›¤›kamusal (dar politik kamusal dahil) düz-lemdir.

Konu, gerçek laik ve demokratik vetabii ki sivil bir hukuk devletinin geliflti-rilmesi, bunun için gerekli anayasal veonu izlemesi gereken yasal düzenlemele-rin yap›lmas›, düflünce-ifade, vicdan-inanç, ö¤renme-ö¤retme (e¤itim de¤il),bilim-sanat, araflt›rma-yaratma hak veözgürlüklerinin korunmas›, geniflletil-mesi, güvenlik alt›na al›nmas›, bunun il-kesel ve bütünlüklü biçimde gerçekleflti-rilmesi, partizan ve eyyamc› ve akl›s›ramanipülatif saiklerle yap›lmamas›, bun-lar›n günü kazanma meselesi de¤il, birtoplumun (geçmifline geçmifl ola) bugü-nüne ve gelece¤ine de yaz›k etmeme me-selesi oldu¤unun kabul edilmesi, iflinsembolik (olumlu-olumsuz) bir fikrisabi-te indirgenmemesi, yani baflörtüsüneodaklan›lmamas›, eksik ve tutars›z bir la-iklik zihniyet ve yap›s›n›n ve bu genelsorunun sadece göstergelerinden biri ol-du¤unun idrak edilmesi, bir belirleyicineden, bir aç›k ve yak›n tehlike (karinesi)oldu¤u paranoyas›n›n veya takti¤ininterkedilmesi, baflörtüsünün yaln›zca bir

I. G‹R‹fi

Üstbafll›¤a “türban”›n koyulmas›, so-run böyle an›ld›¤› içindir, yoksa ko-

nu “baflörtüsü” olmal›d›r. En az üç-dörtdüzlemde ilerlemek gerekir: (1) GenelLaiklik, (2) Teoloji, (3) Anayasa, (4) Gün-lük Sosyal ve Politik Hayat. Bu yaz› par-ças›nda sadece (2) ve (3)’ten, o da k›s-men, söz edebilece¤im.

Bafllama ân›nda kendi duruflumu be-lirteyim: (1) Laikli¤e karfl› tek, birinci,bafll›ca “tehlike” türban de¤ildir; bir sürübaflka önemli politik-ideolojik, anayasal-kurumsal ihlâl zaten mevcuttur. fiimdikiiktidar ile muhalefetin (ki daha önceki ik-tidarlard›) fleriklik etti¤i, kâh benzer, kâhfarkl› nedenlerle, yaklafl›mlar sonucu. (2)Bir “alt-alt mezhep” “laikler” ile öbür“alt-alt mezhep” “anti(!)-laikler”in tür-ban/kad›n/genç k›z/k›z çocu¤u üzerin-den yürüttükleri k›s›r düflünsel ve siyasalçekiflmenin ard›nda paylaflt›klar› ve sor-gulamad›klar› anti-laik düflünceler, fiil-ler, kurumlar mevcuttur. (Örne¤in, bun-lar›n birincisi Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’n›kurmufltur ve korumaktad›r; ikincisi desorgulamamakta ve hele la¤vedilmesiniasla düflünmemektedir.) (3) Meselelereiki taraftan herhangi birinin aç›s›ndan vesaflar›ndan bakm›yorum –taraflar›n üye-lerinin ço¤unlu¤unun kayg›lar›na sayg›duydu¤um halde.

Türban›n s›n›f boyutuTürban, “laik”-Müslüman CumhuriyetTürkiyesi’nin hem milliyetçi hem Bat›c›burjuva flehir han›mefendilerinin k›smenAvrupa’n›n yoz aristokratik kal›nt›lar›naöykünerek, k›smen Osmanl›-sarayl› süs-lü bafl bezlerine nostalji duyarak, k›smende “iyi” ‹slâm’›n örtünme buyruklar›nauyarak harmanlad›klar› bir flapkams› ge-reçti. Ve yaln›zca üçüncüsü ve onun do¤-rusu (‹stanbul flivesi gibi) de¤ildi. Kibar-d›, fl›kt›, müreffehti, s›n›fl›yd›. Anadolu(köylü) kad›n›n baflörtüsünden üstün ol-du¤u kesindi. Daha çok da sokakta vemisafirli¤e gidilirken giyilirdi. Tesettüramac› yar›m/çeyrekten fazla de¤ildi.Namaz da k›labilen, ama fleriat isteme-yen modern-geleneksel ninelerinizin ev-de kulland›klar› tülbent de de¤ildi.

1980’lerden sonra tekrar karfl›m›zaç›kt›¤›nda yine “halk ‹slâm›” kad›n›n›nbaflörtüsü de¤ildi. Metropol burjuvazisi-ne mensup han›mefendilerin flapkas› dade¤ildi. Birinciyi yine “aflarak” ve ikinci-den de art›k “geri kalmayarak”, dinî ge-rekleri de teolojik/siyasî/ticarî olarakyerine getirecek flekilde ve kocalar›n›nyükselen iktidar ve statülerine de paralel

TAHA PARLA’NIN GÖZÜYLE HUKUK, S‹YASET, D‹N VE TÜRBAN

Haftalard›r türbanla yat›p türbanla kalk›yoruz. Söylenmedik ne kald›? Çok fley!Zira, ilkelilik, tutarl›l›k, bütünsellik mumla aran›yor, oportünizm, riyâkârl›k, tehdit, flantaj kol geziyor. Taha Parla’ya ba¤lan›yoruz.

“Türban” teriminin faydas›, iflinsosyal s›n›f boyutunu dikkate getirmesinde.Bir ara tabakan›n bir üst s›n›f kesimine iltihaketmesi, iktidarblokunun efli¤inden ad›m›n› atmayabafllamas› vekendisine as›lbunun için k›z›lmas› anlam›nda.Yoksa, içerikolarak mesele,baflörtüsü.

sonuç, bir belirti, bir belirlenen oldu¤u-nun teslim edilmesi konusudur.

Ve bütün bunlar, müminler (imanlarde¤il) rencide ve ma¤dur edilmeden, ay-n› flekilde seküler/lâdini/hümanist ah-lâk erbab› da rahats›z ve mutazarr›r edil-meden, “herkes için eflitlik” kural›nca, te-mel hak ve hürriyetler (evrensel) çerçe-vesinde yap›lmal›d›r. Resmî ideolojilere,yerel tarihçelere saplanmadan, ama tabi-i ki bunlar› da dikkate alarak, güç kullan-madan veya kullanma tehdidi savurma-dan, pani¤e kap›lmadan ve flantaja bafl-vurmadan, esas itibariyle iki taraftan dakad›n üzerinden yürütülen k›s›r ve riya-kâr bir siyaset itiflmesine gönül indirme-den müzakere edilmelidir.

II. TEOLOJ‹

Göndermeler ve al›nt›lar yapaca¤›mmetin, bafllang›çta Dünya ‹slâm Bir-

li¤i’nin talebi üzerine Marmara Üniversi-tesi ‹lahiyat Fakültesi’nce alt› kiflilik birheyete haz›rlat›lan ve ilk bask›s› 1982’degerçeklefltirilen, Medine-i Münevve-re’den ve Türkiye Diyanet Vakf›’ndangelen talepler de de¤erlendirildiktensonra ‹FAV’›n 1991 tarihli izni ve TDVmütevelli heyetinin ayn› tarihli karar›ylabas›lm›fl olan Kur’an-› Kerim ve Aç›kla-mal› Meali, Ankara, 1993 tarihli/künyelimetindir.

Anlam yorumu ve izleyecek normatifde¤erlendirme, ancak, orijinal metnin neoldu¤u, lafzen ne dedi¤i (do¤ru) tesbitedildikten sonra (sa¤l›kl›) yap›labilecek,yap›lmas› gereken bir ifltir. Yoksa, hata,

“Oyu

n” (

2003

)E

xtra

cad

ele

Laikli¤in flart› kaç?

9

Page 10: Express 81

istisna edilen ‘görünen k›s›m’ ise, kad›n›nyüzü, elleri ve –bir görüfle göre– ayaklar›d›r.”

“Çene alt› / GATA” formülüDikkat buyrulsun ki, bu otorite de, “zi-net”in kad›n vücuduna iliflkin oldu¤uyorumunu daha kuvvetli bulmaktad›r.Ayet ve yorum metinlerindeki birçokbaflka zenginli¤e burada giremeyece-

¤im. Yaln›zca fluna dikkat çekelim:Kur’an’daki örtünme tan›m› ve ölçü-sünü (“yakan›n üzerine kadar”),“çene-alt›/GATA“ formülü (teolo-jik iflbirli¤ini de gösteren AKP-TSK

aras›nda) olarak keflfetmeyi bu ka-dar beklemek gerekiyor muydu?

“Yaka üstü”, “çene alt›”, “boyun hi-zas›” vb. ölçülerin tart›fl›labilece¤i gri

tampon bölge çok dar: Gerdan ve bo-yun hiç mi görünmeyecek, görünecek-

se 5-6 santimlik bir anatomik flerittenbahsediyoruz. Eller için hüküm belli;ayaklarda ise yine küçük/dar bir müna-zara menzili var: bilek dahi mi görünme-yecek, yoksa tuman lasti¤i uyluklarado¤ru biraz daha yukar›ya ç›kabilir mi?..Bunlar münazaraya de¤er mi, baflka iflkalmad› m›, bu saatte skolastik spekülas-yona gerek ve zaman var m›, ayr›. (Bask›yapm›yorum, sadece fikir söylüyorum.)

Genel örtünme, ziynet örtme, saç-baflörtme, Kur’an’da var m›, yok mu; ne ka-dar/nereye kadar örtme var, ne dahil, nehariç; aile/hane içindeki erkekler için nek›s›tlama (rahatl›k), baflka erkekler içinne k›s›tlama var; özel alanda nas›l, ka-musal durumlarda nas›l; zinet (tak›-mü-cevher mi, yoksa kad›n›n gizli bedenselhazineleri mi1; görünen yerler (yüz, eller,ayaklar?) nedir, ne kadar örtülür, kimene kadar› gösterilir/gösterilmez; baflör-tüsü neyi içine al›r, neyi almaz, yaka üs-tüne2 kadar gelmeli derken tam s›n›r ne-dir; saç ve kulak içerde kalacak, ama ger-dan ve boyuna tam ne olacak?

Pakistanl› Benazir Bhutto, gür saçla-r›na, kay›nca daha ço¤unu gösteren, usû-len düzeltince hâlâ en az üçte birini aç›k-ta b›rakan bir flal örtüyordu; Kraliçe (vegüzellik kraliçesi) Ürdünlü Raina saç›n›tamamen aç›kta b›rak›yor. Farkl› Müslü-man milletlerin biraz farkl› yorumlar›nayer yok de¤il, ama burada bizi öncelikleilgilendiren, Türk Diyaneti’nin resmîKur’an’›n›n ziynet (saç dahil) örtmeyi ol-dukça grafik bir biçimde, adeta bir kutsaltasvir canl›l›¤›nda tan›mlam›fl, kuralaba¤lam›fl gibi göründü¤ü. K›sacas›, tür-ban yok ama, “bafl örtme” var Kur’an’da.Ama göz deli¤i olan kara çarflaf da yok,Vahhabi-Suudiler’de oldu¤u gibi.

Baflka ‹slâm ülkelerinin, mezhepleri-nin, alt-mezheplerinin tesettür anlay›fl vepolitikalar› biraz farkl› olabiliyor. Tüketi-ci olmaya çal›flmadan fl›klara ve kombi-nasyonlara bir göz atal›m (bir k›sm› ha-yalî olmak üzere): Arabi-Suudi, Pakista-ni-M›sri, Afgani-Abduhi, Vahhabi-fiaha-bi vs... Herhangi birini seçebiliriz. Hâlâseçebiliriz; 1920’lerde veya daha önce deseçebilirdik. Ama biz Sünni-Hanefi-Ke-malî-Ortodoks diyaneti seçmifliz. O da,eldeki konuda, yukar›dakidir. Hem ba¤-lay›c›d›r, ama o kadar da de¤ildir; “geç-

m›fl ve düzgün de¤erlendirilmemifl olan(4.) Nisa (Kad›n) (en-Nisâ) Sûresi’ndekikad›nla ilgili ve çokefllilik, tahditsiz cari-ye, mehir, miras, fuhufl (sopa, recm), top-lumsal cinsiyet, erkek üstünlü¤ü, yetimk›zlar›n mal›, haram kar›lar, helâl zevce-ler, dayak, mutlak itaat ve di¤erönemli konulara iliflkin hüküm-lere burada girmeyece¤im ama,“laik bafl› aç›kç›l›k” ile “mürte-ci türbanc›l›k” aras›nda sürüpgiden ve, münazara böyle yü-rütülmeye devam edilecekolursa, sürgit devam edecekolan kördö¤üflünü belli ölçüdegiderebilecek, daha medenî verasyonel bir diskura zemin haz›rla-yabilecek bir egzersiz olarak bu-nun da fazla uzatmadan yap›l-mas›n› önerece¤im.

Nur suresi ne diyor?“Nisa”ya girmiyoruz ama, eldeki konu-ya do¤rudan çerçeve ve özel hüküm (vetan›m) getiren (24.) Nur Sûresi’ni (en-Nûr), yukar›da sözünü etti¤imiz kaynak-tan birlikte okumak zorunday›z. Yorumondan sonra, normatif münazara dahasonra, düflünce-ifade ve hukuk-siyasetplan›nda ne yapaca¤›z –daha da sonra.

Nur Sûresi, zina için bekârlar ve evli-ler için cezalar› (s›rayla sopa ve tafllama–evet, “recm”) söyledikten, kad›nlar›n veerkeklerin birbirlerine bakmalar›n›/gözdikmelerini/göz koymalar›n› (göz zina-s›?) yasaklad›ktan vs. sonra, do¤rudando¤ruya sadedimize, örtünmeye geliyor(24/31):

“Mümin kad›nlara da söyle: Gözlerini(harama bakmaktan) korusunlar; namus veiffetlerini esirgesinler. Görünen k›s›mlar›müstesna olmak üzere, zinetlerini teflhir et-mesinler. Baflörtülerini, yakalar›n›n üzerine(kadar) örtsünler. (abç) Kocalar›, babalar›,kocalar›n›n babalar›, kendi o¤ullar›, kocalar›-n›n o¤ullar›, erkek kardeflleri, erkek kardeflle-rinin o¤ullar›, k›zkardefllerinin o¤ullar›, ken-di kad›nlar› (mümin kad›nlar), ellerinin al-t›nda bulunanlar (köleleri), erkeklerden, aile-nin kad›n›na flehvet duymayan hizmetçi vb.tâbi kimseler, yahut henüz kad›nlar›n gizlikad›nl›k hususiyetlerininin fark›nda olmayançocuklardan baflkas›na zinetlerini gösterme-sinler. Gizlemekte olduklar› zinetleri anlafl›l-s›n diye ayaklar›n› yere vurmas›nlar (Dikkat-leri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Eymüminler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz kikurtulufla eresiniz.” (Diyanet Vakf›, Ku-ran, s. 352)

Buraya bir de Diyanet’in hemen aye-tin alt›nda yer alan yorumunu eklemekistiyorum:

“Yukar›daki ayette kad›nlara, teflhir et-meleri yasaklanan ‘zinet’ten maksad›n ne ol-du¤u konusunda farkl› görüfller vard›r: Birgörüfle göre bu zinetten maksat, küpe, bilezik,yüzük ve gerdanl›k gibi süs tak›lar› ile sürme,k›na gibi fleylerdir. Bu yoruma göre, bu türzinet eflyas›n›n bedende teflhiri kad›nlar içinharamd›r. Elbise de zinet olmakla beraber,gizlenmesi mümkün olmad›¤› için ayetteki‘zinet’ tabiri, kad›n›n vücudunu ifade eder ki,buna göre yasaklanan, süs eflyalar›n›n teflhiride¤il, vücudun teflhiridir. Bu yasaklamadan

Kur’an’dakiörtünme tan›m›ve ölçüsünü(“yakan›n üzerine kadar”),“çene-alt›/GATA“ formülü(teolojik iflbirli¤ini degösteren AKP-TSK aras›nda)olarak keflfetmeyi bukadar beklemekgerekiyor muydu?

yersiz kör dö¤üflü, manipülasyon riski,objektif/sübjektif tahrifat, çözümsüzlük,tarihe/düflüncelere/yönteme sayg›s›zl›k,kaç›n›lmaz sonuçlardan baz›lar›d›r. Birdoktrinin ve onun hükümlerinin do¤rumu, yanl›fl m› oldu¤unun, konu ne denlinazik olursa olsun, karfl›l›kl› sayg›yla veusûl-adap içinde tart›fl›lmas› noktas›nagelene kadar/gelebilmeden önce, kasit-ten/cehaletten/metodsuzluktan ötürübir metni (veya maddî veriyi veya tarihîolguyu) kayna¤›na gitme zahmetini vevecibesini yerine getirmeden, ehliyetsizsimsarlardan yola ç›karak ahkâm kesmek–ister ilahiyatç› olun, ister herhangi biralan›n profesörü, ister papa ister halifeolun– söz söyleme (meflru) hakk›n›z do¤-maz bile. Kendinizi, partizanlar›n›z›, ka-muoyunu avutabilirsiniz ve bunlar›nhepsine de zarar verirsiniz.

Dinî metinler do¤alar›, tan›mlar› ge-re¤i, yoruma en az aç›k olanlard›r. Tabiiki, bunlar için bile belli bir yorum menzi-li/aral›¤› vard›r. Ama, örne¤in, resimelefltirisindeki kadar yoktur. Veya:Kur’an’›n muhkem hükümleri, mütefla-bih hükümleri kadar bile yoruma aç›k de-¤ildir. Bu temay› uzatmayaca¤›m; müna-zara derindir. fiu kadar›yla yetineyim:Otoritatif ve kanonik “kabul edilmifl” di-nî metinlerin tam ne dedi¤ini bilme-den/göstermeden, türban, recm, toplum-sal cinsiyet, insan (ve haklar›) konusundakimi sosyal bilimcilerin ikinci ve üçüncüel “yorum”lar›yla ifl götürülemez. Yaln›zahlâkî de¤il, metodolojik günaht›r. Onuniçin, görece sahih kabul edilen (bir) metinüzerinden konuflmal›y›z.

Somutlarsak, bir sürü örnekten vekonudan biri olmak üzere, baflörtüsü(veya recm veya XYZ dinî buyruk) iyi-dir/kötüdür, do¤rudur/yanl›flt›r diyetabii ki konuflmal›y›z. Bu olur ve gerekli-dir. Ama birkaç olmayacak örnek vere-yim: Baflörtüsü kötüdür, çünkü/zatenKur’an’da da (hatta benim Kemalist/Di-yanetçi/Sünni –hepsi de “en son ve enmütekâmil”– resmî Kur’an›m’da) yokturderseniz, olmaz. Çünkü vard›r. (Ve ben-ce yanl›flt›r da. Ama daha oraya gelme-dik.) Tersinden de gidelim. “Baflörtüsüiyidir, çünkü/zaten Kuran’da vard›r,emredilmifltir/önerilmifltir” derseniz, buda olmaz. Size derim ki, “evet, hakl›s›n›z,Kur’an’da baflörtüsü vard›r ve fakat tamnas›l vard›r› bilmiyorsan›z, özellikle NurSüresi’nin 31. ayetine bak›n, ondan sonrakonuflal›m.” Ve size flunu da diyece¤imki, bizatihi bu olgu, bunun iyi bir fley ol-du¤unu göstermez. Davran›fl›n›zda sizekar›fl(a)mam ama, e¤er dinlemeyi kabulederseniz, baflörtüsünün (ki bence enmunis konulardan biri –isterseniz Kema-list “laiklerin” baz›lar›n›n yok dedi¤i,ama Kur’an’›n defalarca var dedi¤i recmide konuflal›m, bir sürü baflka sorun me-yan›nda) neden iyi bir fley olmad›¤›n› ya-r›m düzine gerekçeyle ve sayg›yla anlat-maya çal›flay›m. Benim de bu hakk›msakl› kals›n.

fiimdi, yukar›da künyesini verdi¤im“muteber metin”e dönelim ve baflörtüsükonusunda ne diyor, görelim. Ünlü veçok önemli ve fakat hâlâ do¤ru okunma-

“Bar›fl orman›” (2003)Extramücadele

10

Page 11: Express 81

“Kemalist laik”1982 ve 1961anayasalar›n›ndin ö¤retimini,reflit olmayançocuklarda ebeveynin yücetakdirine b›rakmas›, çokliberal görünenbu tutum, çocuk haklar›ihlâlidir. Yetiflkin kad›nhaklar›n› dengeye oturtmaya çal›flan ve ödünleflmeyehaz›rlanan ›l›ml› Müslümanpatriyarklar, yine ›l›ml› laik Kemalist mümin patriyarklarlabirlikte küçük k›z çocuklar›n›nhaklar›n› ezdiklerinin fark›nda de¤iller mi?

yonudur; cemaatlere b›rak›rsak azarlar”paranoyas› gibi.) Berikiler de hemen gül-suyu ikram ediyor ve diyor ki, “peki, ora-ya inmeyelim, reflit olmayan k›z çocukla-r›na baflörtüsü k›s›tlamas› getirelim” ve-ya “din e¤itimi alma konusunda oldu¤ugibi, ebeveyninin, velisinin iznine b›raka-l›m”. Al›n size kahredici bir çocuk hakla-r› ihlâli. (Ayn›, ya da çok benzer flekilde,“Kemalist laik” 1982 ve 1961 anayasalar›-n›n din ö¤retimini, reflit olmayan çocuk-larda ebeveynin yüce takdirine b›rakma-s› gibi. ‹lk bak›flta çok liberal görünen bututum da, bence bir çocuk haklar› ihlâli-dir. Bilimsel bilgi ve seküler ahlâk› devletve aile verecek, tamam, baflka çareyok(?), ancak bunu adam gibi yapmalar›-n› umabiliriz, ama dinî kaynakl› enfor-masyonu ve imana dayal› ahlâk› vermeyiana-baba devlete ihale etsin, devlet degüya onlar›n otorizasyonuna dayanarak

bunu yaps›n, olmaz. ‹flte size ço-cuk haklar›n›n bir ihlâli daha. Vebiz bu meselelerle bu planda u¤-raflaca¤›m›za baflörtüsü plan›naçak›l›p kal›yoruz.)

Makûl ve gerçekçi olaca¤›z,kendi aram›zda tepiflmeyece¤izdiye küçük k›z çocuklar›na da-yatmada bulunaca¤›z. Baz› er-kekler, ço¤unluk erkeklerden üs-tündür; erkek genel olarak kad›n-dan bir derece üstündür; üniver-siteli k›z ilk-orta ö¤renim k›z›n-dan bir derece üstündür. Peki kü-çük k›z›n hali nice olacak? Yetifl-kin kad›n haklar›n› dengeyeoturtmaya çal›flan ve ödünleflme-ye haz›rlanan ›l›ml› Müslüman

patriyarklar, yine ›l›ml› laik Kemalist mü-min patriyarklarla birlikte küçük k›z ço-cuklar›n›n haklar›n› ezdiklerinin fark›ndade¤iller mi? (Müslüman, H›ristiyan veMusevi dinlerinin beflerî hiyerarflisininbüyük sorunlar›na burada giremeyiz.)

fiahken flahbaz olmakMHP’nin önerisini yeterli bulmayan AKP,rivayete göre, ‘82 anayasas›n›n 13. ve 42.maddelerinde de rötufl tasarl›yor. 13 üze-rinde flimdi fazla durmayaca¤›m. Çokönemli konu, çok önemli anayasa madde-si, ‘82 rejimi zaten çok kusurlu. Laikli¤idaha yüksek bir düzlemde düzeltmeyeçal›flmak gerekirken, salt baflörtüsü boyu-tunu f›rsatç› bir teknik manevrayla bura-dan halletmeye çal›fl›rsak, 13. madde iyiceyalama, laçka olur ve bir daha alt›ndanzor kalkar›z. Laikli¤i iyilefltirelim, tutarl›-laflt›ral›m: Kültürde, yaflamda, anayasada,yasaklar rejiminde, idarî tasarruflarda,e¤itimde vs. Baflörtüsü meselesini de birbütünlük içinde çözelim. Ama 13. madde-yi kurcalayarak de¤il. Onu tadil bile de¤il,tebdil etmeye haz›rlanmaya bafllayal›m.

Bir tek fleyi hat›rlatmadan geçemeye-ce¤im: fiu günlerde ortaya at›lan, Anaya-sa Mahkemesi’nin 1991 karar›n›n etraf›n-dan dolaflmaya çal›flmak ilkesizlik veoportünist bir pragmatizm, hukuken a-normatif bir ifl olur. ‹ki eksi bir art› etmez.(Bir eksi bir art› olsayd› bile, yerimizde sa-yard›k.) Bu gibi temalara yak›nda, genelanayasa de¤iflikli¤i gerekleri konusu vesi-

miflin bagaj›n› hesaba katal›m, ama gele-ce¤e de ipotek koymayal›m” denebilir.Ama lütfen, teoloji gibi nazik ve devasabir meseleyi ideolojik kahve sohbeti dü-zeyinde “halletmeye” (ya da hal’etme-ye) çal›flmayal›m. Örne¤in Türk Diyane-ti’nde baflörtüsü vard›r/yoktur tart›fl-mas›n› geride b›rakal›m. Vard›r. Amaflunu diyecek ciddi ‹slam âlimleri/fâkih-leri ç›karsa ve derlerse ki Diyanet Vak-f›’n›n tercümesi, meali, metni yanl›flt›r;Türk diyanetinin daha do¤ru versiyonu-nu iflte ben sizin önünüze koyuyorum,kendiniz karar verin. Ama bir fideist gi-bi de¤il, dine de olabildi¤ince rasyona-list gibi yaklaflmaya çal›flarak. (fiahsen,ben böyle bir uyar›y›, metodolojik birfarz bilirim.)

Nitekim, bir baflka örnek olmak üze-re, Türkiye Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’n›nkendi (as›l/daha?) resmî otoritatif versi-yonunu da buraya koyuyorum ki, ikimuteber metin aras›nda ne kadar farkvar/olabilir, görülebilsin3:

“Mü’min kad›nlara da söyle, gözleriniharamdan sak›ns›nlar, ›rzlar›n› korusunlar.(Yüz ve el gibi) görünen k›s›mlar müstesna,zinet (yer)lerini göstermesinler. Baflörtüleri-ni ta yakalar›n›n üzerine kadar sals›nlar. Zi-netlerini, kocalar›ndan, yahut babalar›ndan,yahut kocalar›n›n babalar›ndan, yahut o¤ul-lar›ndan, yahut üvey o¤ullar›ndan, yahut er-kek kardefllerinden, yahut erkek kardefllerinino¤ullar›ndan, yahut k›zkardefllerinin o¤ulla-r›ndan, yahut Müslüman kad›nlardan, ya-hut sahip olduklar› kölelerden, yahut erkekli-¤i kalmam›fl hizmetçilerden, yahut da henüzkad›nlar›n mahrem yerlerine vak›f olmayanerkek çocuklardan baflkalar›na göstermesin-ler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayakla-r›n› yere vurmas›nlar. Ey mü’minler, hepbirlikte tövbe ediniz ki kurtulufla eresiniz!”

Burada kesiyorum. Baflta 20. yüzy›lTürkiye’sinin en önde gelen müfessiriElmal›l› olmak üzere X-Y-Z’yi de alabi-lirdim. Hepsi Sünni-Türki mealler. Çokayr›lm›yorlar. Hatta daha ileri gidip bafl-ka Müslüman ülkelerin diyanetiyle de(baflörtüsü dahil) karfl›laflt›rabilirdim.Ama gere¤i de, yeri de yok.

Ayr›ca flunu da unutmayal›m ki, te-olojik tefsir baflka, din politikalar› baflka-d›r. Pakistan’a fleriat anayasas›n› indirenbaba-k›z Bhutto’lar de¤ildi; Anglo-Amerikan yetifltirmesi, Bat›c› (NA-TO’cu), Kenan Evren’in aziz biraderi Zi-ya-ül Hak’t›. Helikopter suikasti de, onutasfiye eden de bir emr-i hak de¤il, Al-lah’›n bir tak›m “iyi” protestan kullar›y-d›. “Laik” (!) Pervez Müflerref’i de ayn›ak›bet bekliyor olabilir; ›l›ml› ‹slâm’›nbar›fl dili ve eli diye bir fley de yok. Ve te-rörist katiller yaln›zca Taliban’dan veKaide’den ç›km›yor.

Sivas’›, Trabzon’u, Kahramanma-rafl’›, ‹zmir’i, Malatya’y›, Pangalt›’y›, Di-yarbak›r’›, Çorum’u, Çank›r›’y› ve dahanicelerinin hepsini Hizbullah yapmad›;bunlar, “›l›ml›” Türk diyanetini bir dev-let dairesi olarak âgûfluna alan ve “ba-flörtüsü gericiliktir ve tehlikedir” diyenlaik Türk devleti bürokrasisinin önemlidairelerinin önceden muhtemelen bilgi-si dahilinde ve olaydan sonra da aç›k

hoflgörüsü alt›nda yap›ld›. Katledilenlerde baflörtülü kad›nlar ve çember sakall›adamlar de¤ildi, bunlar bazen laik devle-tin ifli gördürdükleriydi; kurbanlar, ba-flörtüsüz kad›nlar da aralar›nda olmaküzere, “laik” ve “›l›ml›” Türk diyanetininölçülerine göre biraz daha farkl› yerdeduranlar ve din elefltirisinde “ileri” gi-denlerdi. Sivas katliam›n›n laik kad›nbaflbakan›, “otelin içinde 38 kifli yanm›fl-t›r, d›flar›daki vatandafllar›m›z hayatta-d›r” türünden lâflar geveleyebildi ve butoplum ondan hesap sormad›. Ayr›ca,kendisi bazen baflörtüsünün ›l›ml›s›n› datakard›. Birkaç “laik” general ve birçok“sosyal demokrat” devlet büyü¤ü vesayg›n siyasetçi ona tapard›. Tapmasalarbile, çeflitli kapasitelerde yard›mc›l›¤›n›yapmakta beis görmemifllerdi.

III. ANAYASA

fiimdi, bakal›m “türban” mesele-si, çok daha hayatî dinî-ahlâkî-

bilimsel-hukukî-siyasî yönleriylebirlikte de¤il de, iyi bir kimlik sim-gesi ya da bir kötü niyet simgesidüzeyinde ve sözde (ana)yasaldüzlemde nas›l tek bafl›na çözülme-ye çal›fl›l›yor...

MHP, 1982 Anayasas›’n›n –za-ten özürlü ve yeniden yaz›lmayamuhtaç-- 10/4 maddesini (“GenelEsaslar –Kanun Önünde Eflitlik”)kurcalayarak gordiyon dü¤ümünüçözme iddias›yla ortaya ç›kt›. “...bütün ifllemler(in)de... eflitlik...”ibaresine “... ve her türlü kamu hiz-metinin sunulmas›nda ve bu hizmetler-den yararlan›lmas›nda... eflitlik...” ibare-sini eklemeyi önerdi. ‹lk bak›flta ve birbak›ma mant›kl› ve pratik gibi görünü-yor, ama bir fley çözmez. Hem “hizmetalan”lar›n da k›l›k k›yafet-baflörtüsü (ör-tüsüzlü¤ü) konusundaki özgürlü¤ü gü-venceye al›(n›)yor (“baflörtülü üniversi-teli k›z› üniversitedeki dersime, s›n›f›masokmam, çünkü fleriat getirecek” diye-meyecekler, kad›n erkek laik mollalar)4,hem de “hizmet veren”lerin (kad›n me-mur, yarg›ç, doktor, ö¤retmen, hele helepolis (!) ve subay›n (!!) baflörtüsü takabil-me özgürlü¤ü (öbür cepheden bak›ncariski) artacak –hiç de¤ilse zamanla. (Ko-nunun uzun vade için teorik muhakemeve sakin rasyonel tart›flma ortam› gerek-tiren bu gibi hayati boyutlar›na ve man-t›ksal uzant›lar›na bu sefer burada gire-mem. “Hizmet veren-”Hizmet alan” ter-minolojisinin piyasa dilinin ard›ndakizihniyet sorununa da ileride de¤iniriz.“Kamu”-”özel” ayr›m›nda yap›lan vul-garizasyona da.)

Çocuk haklar› ihlâliTabii, bu teklifi verenler, bunun hemenkabul görmeyece¤ini çok iyi biliyorlarve karfl›-garantiyi/ödünü bafltan veri-yorlar. Öneri, üniversite k›zlar› (reflitk›zlar) içindir, ilk ve orta ö¤retim k›zlar›için de¤il. Karfl› taraf hemen diyor ki,oraya da s›çrar. (T›pk›, “dini devletin de-netimine almak, laikli¤in en do¤ru versi-

“Cetvelli” (2003)Extramücadele

11

Page 12: Express 81

“Herkes düflünce ve kanaat [ve simge]hürriyetine sahiptir. Her ne sebep veamaçla olursa olsun kimse düflünce vekanaatlerini [ve simgelerini] aç›klamaya[ve göstermeye/göstermemeye] zorlana-maz; düflünce ve kanaatleri [ve simgele-ri] sebebiyle k›nanamaz ve suçlanamaz.”Düflünce ve kanaate sahip olmak hak veözgürlükse, simge/kisve de haydi haydiolmal›d›r. Birinci ve ikinci, hiçbir sebepve amaçla aç›klanmaya zorlanamazsa,k›nanamazsa ve suçlanamazsa, üçüncüde böyle görülmelidir. (Abese indirgen-mifl bir örnekse: B›rak›n “senin baflörtün[düflüncen bile de¤il] fleriat isteme kari-nesidir” deyip yasaklamay›, yapt›r›mau¤ratmay›, “senin baflörtün fleriat karine-si midir?” diye sorulamaz bile. Sorulma-mal›d›r.)

Md.17: Kiflinin Dokunulmazl›¤›, Maddîve Manevî Varl›¤›. “Herkes, yaflama, mad-dî ve manevî varl›¤›n› koruma ve gelifltir-me hakk›na sahiptir. T›bbî zorunluluklarve kanunda yaz›l› haller d›fl›nda, kiflininvücut bütünlü¤üne dokunulamaz; r›zas›olmadan bilimsel ve t›bbî deneylere tâbitutulamaz. Kimseye iflkence ve eziyet ya-p›lamaz; kimse insan haysiyetiyle ba¤-daflmayan bir cezaya veya muameleyetâbi tutulamaz...” (Maddenin devam› fluanda bizi tam ilgilendirmiyor.)

Yukar›daki 25. maddeden sonra birde buna lüzûm var m›yd›? Vard›ysa,buyrun, iflte çerçeve: Baflörtüsü baz›lar›için e¤er bir özkimlik belirleme/tan›mla-ma simgesiyse –ki öyle–, herkesin maddîve manevî varl›¤›n› koruma ve gelifltir-me hakk›na (ve özgürlü¤üne) girer mi,girmez mi? Laik-seküler geçinen yasak-larla dinsel yasaklar aras›nda ba¤nazl›kbenzerli¤ine düflülüyor mu, düflülmüyormu? Devam: “... kiflinin vücut bütünlü-¤üne [ki buna onu örten kisveyi de dahiletmek mecburiyetindeyiz] dokunula-maz” zaten denmifl mi, denmemifl mi?Bu yeterli bir anayasal özgürlük güvenli-¤i çerçevesi de¤il mi? Neleri, nerelerden,niye zorluyorsunuz, kurcal›yorsunuz?

Gelelim “Devrim Kanunlar›”n›n baz›-lar›n›n nas›l kullan›labilece¤ine ve maale-sef kullan›ld›¤›na veya kullan›lmad›¤›na.1982 Anayasas› Md.174, f›kralar 2 ve 8:

25.11.1925 tarihli 671 say›l› fiapka Gi-yilmesi Hakk›nda Kanun: “Türkiye BüyükMillet Meclisi azalar› ile idarei umumiyeve hususiye ve mahalliyeye ve bilumummüessesata mensup memurin ve müs-tahdemin Türk milletinin iktisa etmifl ol-du¤u flapkay› giymek mecburiyetinde-dir. Türk halk›n›n da umumi serpufluflapka olup buna münafi bir itiyad›n de-vam›n› hükümet meneder.”

Üç maddeli bu kanunun 2. ve 3. mad-deleri yürürlük maddeleridir. ‹flbu 1.madde, görüldü¤ü gibi, özellikle dahaçok erkek “devlet memurlar›” ve hizmet-lileri için düflünülmüfl olup ikinci derece-de “Türkiye halk›na” teflmil edilmifltir.“Serpufl”un semanti¤ine girmek de dahilolabilecekken, mant›k silsilesi tamam birargüman kurmaya flimdi burada vakitay›rmadan diyece¤im fludur: Bu kanunbugün kad›nlar›n baflörtüsünü yasakla-maya yarayacak bir hukuk mant›¤›na ve

ne baflörtüsü gibi, kavramlar ve konularhiyerarflisinde çok daha alt-soyutlamadüzeyinde olan birimler üzerinden yapa-l›m, ne de özürlü bir anayasay› yapayzorlama ve kurcalamalarla daha da için-den ç›k›lmaz bir enkaz haline getirelim.Görece¤iz ki, ilk kuflak klasik/tarihselKemalistler bile baflörtüsünü anayasa,hatta yasa düzeyinde ele almam›fllar, tü-

zük ve yönetmeliklere ve deidarî uygulamaya ve günlükyaflam kültürünün dinamikle-rine havale etmifllerdi –tabii(bence yanl›fl ve tutars›z) mü-dahalelerini de yaparak. Amasöyledi¤imiz düzeylerde. Bizbunu da afl›p örne¤in:

• Anayasa ve özel yasa dü-zeylerinde, genel hak ve öz-gürlükleri koruyacak çerçeve-leri çizelim.• ‹llâ gerekti¤i dü-flünülüyorsa, tüzük ve yönet-

meliklerde koruyucu tedbirler de alal›m.• ‹darî uygulamalarda temel hak ve öz-gürlükleri ihlâl etmeyelim. • Günlük ha-yatta (sosyal-siyasî-kifliler/gruplar aras›iliflkilerde) sayg›l›, ço¤ulcu, özgürlükçüdavranal›m. • Simge, ima, karine, niyetvs.’den gitmeyelim; TC’de her iki has›mkanatta da daha ne simgeler –simge nekelime– ne yap›lar, kurumlar var ki, laik-likle ba¤dafl›r en ufak yanlar› yok. • K›sa-cas›, do¤ru ifli, do¤ru yerinde ve do¤ruzaman›nda yapal›m; karfl›l›kl› takiye veriya yapmayal›m; kültürel ve normatifmücadeleyi sayg›l› ve mertçe yürütelim.• Üniversite ö¤rencisi baflörtüsü taks›n(reflit ve özgür ve haklara sahip oldu¤uiçin). • ‹lk ve orta ö¤retim ö¤rencisi ba-flörtüsü takmas›n (reflit olmad›¤› için; bu,kendisine devlet ve aile/ebeveyn taraf›n-dan dayat›ld›¤› ve dolay›s›yla bir çocukhaklar› ihlâli olaca¤› için; yoksa “fleriatgetirmeye flimdiden haz›rland›¤›” içinde¤il). • Zorunlu (ve seçmeli) din dersle-rini kald›ral›m. • ‹mam-hatip okullar›n›kapatal›m; resmîli¤ini, denkli¤ini kald›-ral›m; din ö¤retimini cemaatlere b›raka-l›m; kendi finansmanlar›yla ö¤retmen is-tihdam etsinler, sertifika da versinler,ama laik e¤itim sisteminde geçerlili¤i ol-mas›n.• ‹lâhiyat fakültelerini devlet üni-versitelerinin bünyesinden ç›karal›m. •Diyanet’i kald›ral›m. • Dinî örgütlenme,dernekler mevzuat› düzeyinde s›n›rlan-d›r›ls›n, parti düzeyine ç›kar›lmas›n –kikapatmaya da lüzûm kalmas›n. • Dinîdüflünce ve ifade özgürlü¤üne s›n›r kon-mas›n. (Liste, tahdidî de¤il, tadadîdir.)

Yok say›lan maddelerGelelim ilgili, geçerli anayasa maddeleri-nin baflka bir k›sm›n›n baz›lar›na –niyetart›flma gündemine hâlâ sokulmad›¤›n›hâlâ anlamad›¤›m! 10, 13, 42, Bafllang›ç,2, 24 söylendi ama, flunlar söylenmedi:Md.27, md.25, md. 17 ve md. 174/2 ve 8.

Md.27: Bilim ve Sanat Hürriyeti. “Her-kes, bilim ve sanat› [ve felsefeyi] serbest-çe (abç) ö¤renme ve ö¤retme ... hakk›nasahiptir.” (Serbestli¤e, k›l›k k›yafet de gi-rer diye düflünülebilir ve düflünülmeli-dir.) [Köfleli ayraçlar benden.]

Md.25: Düflünce ve Kanaat Hürriyeti.

12

lesiyle, zaten etrafl›ca girece¤iz. Gelelim 42. maddeye (“e¤itim ve ö¤-

renim hakk› ve ödevi”). Türban/baflör-tüsü meselesinin konuflulmas›, çözülme-si gereken yerin ta kendisi gibi, de¤il mi?De¤il. ‹ki nedenle de¤il. 1982 maddesiher bak›mdan zaten o kadar sorunlu ki(13. maddeden de fazla), bunun içindehiçbir fley çözülmez. Ancak yeni kompli-kasyonlar do¤urur. Yap›la-cak fley, bu madde de yeni-den yaz›l›rken (ve baflörtü-süne yer vermeden) öyleyaz›lmal› ki, baflka baz› ko-nular gibi baflörtüsü konu-su da baflka –ve do¤ru–planlarda do¤ru biçimdegenel anayasal ilkelerin gü-vencesi alt›nda özel kanun-larda/idarî tasarruflar-da/günlük hayat adab›n-da/kültür-ahlâk plan›ndahalledilebilecek flekilde sorunsuzlaflt›r›l-s›n: Herkesin özgürlükleri, kimli¤i, siya-seti sivil, laik, demokratik, medenî süreç-ler ve kurallar içinde realize edilebilsin.

Zihniyet, prosedür, müzakere, içerik-te anlaflmaya yaklaflma ve bunlara yar-d›m edecek k›sa vadeli (ana)yasal ve ya-sal düzenleme ve idarî uygulamalar, da-ha sonra da bunlar üzerine uzun vadedesay›s› azalt›lacak, niteli¤i yükseltilecekdüzenlemeler. Baflka türlü olmaz. “Peki13. ve 42. anayasa maddeleri, bir sürübaflka madde meyan›nda, nas›l yaz›lmal›konusunda ne diyorsun” derseniz, o ça-l›flmam›z yak›nda sunulacakt›r derim.Ba¤lant›lar da o zaman kendili¤indenkurulacakt›r.

Gelelim, 10-13-42. maddelere ek ola-rak siyasetçilerin, akademisyenlerin hergün bir yenisini ortaya atmaya devam et-meleri, kendilerinde hukuk tekni¤i virtü-özlü¤ü vehmetmelerinden baflka bir fleyolmayan, ilâve madde kurcalama iflgü-zarl›klar›na. (Not: Anayasa, idealize et-meyelim ama, siyasetçilerin, ayd›nlar›nvb.’nin günlük partizan-yasal borsa tran-zaksiyonlar›n›n yeri de¤ildir.) fiimdiyekadar flu maddeler de konuyla ilgili gö-rüldü: Bafllang›ç (laiklik k›sm›), 2. madde(laiklik k›sm›), 24. madde (din ve vicdanhürriyeti). Bir de, geçerken, 174. madde-deki devrim kanunlar›na uymaz falandendi. Do¤rudur, hepsi de ilgilidir.(Ama baflka ilgili maddeler de var.) An-cak, Bafllang›ç, Madde 2, Madde 24 fluhalleriyle zaten o kadar sorunlu ki, özürdilerek yineleyece¤im, bunlar›n büyükbölümleri kald›r›lmadan, düzeltilmeden,radikal biçimde yeniden yaz›lmadan,salt türbanla ilgili küçük revizyonlarla netürban meselesinin halline elverebilirlerne de kendileri iyileflebilir. fiahken, flah-baz olurlar.

Neler yap›lmal›? (Baz›lar›)1982 Anayasas›’nda bile baz› özgürlükler(k›l›k ve baflörtüsü de alt-kategoriler ola-rak içerilmek üzere) zaten say›larak gü-vence alt›na al›nm›flt›r. Eksik ve kusurlulaikli¤i konuflacaksak ve düzelteceksek(ki iki has›m kamp›n da söyledi¤i gibi de-¤il, do¤ru dürüst), öyle gidelim. Ve bu ifli

“Ya Sev Ya Terket”(2000) Extramücadele

Dipçik desteklizümreler devletçi laikli¤in demokrasi falangetirmedi¤ini, askerî vesayetve darbenin iyi bir fley olmad›¤›n›, sivil militarizmininay›p bir fley oldu¤unu elli y›ld›r ve hâlâ anlamad›klar› gibi, bu seferde, TSK’n›n iktidar bloku d›fl›nda de¤il, (1960’takigibi) içinde oldu¤unun(uzun zamand›rve özellikle 2007 seçimlerindensonra) bile fark›nda de¤iller ve yine k›flk›rtmaya çal›fl›yorlar.

Page 13: Express 81

AKP flürekas›, daha genifl bir s›n›f-iktidar analizindeki laikflerikleriyle birlikte, örne¤inIrak savafl›nda veiflgalinde ve ticaretindeABD’yi, efllerininbafl› örtülü oldu¤u için mi,buna ra¤men midestekliyorlar?(‹kinciler de ayn›fleyi, eflleri bafl›aç›k oldu¤u haldemi, bu yüzden miyap›yorlar?)

13

muhakemesine elvermez. Olsa olsa, ogün de, bugün de, (erkek) serpuflununkad›n flapkas› karfl›l›¤›n›n en uygun, ki-bar, fl›k ve müreffeh karfl›l›¤›n›n “‘han›-mefendi türban›’” oldu¤unu söyletebilir.Resmî ya da sivil hayatta, k›rsal ve ev-içibaflörtüsünün yak›fl›k almayaca¤›n› söy-ler. Hükümetin men etti¤i fley baflörtüsü-dür; paradoksu görebilirseniz, tecviz et-ti¤i fley türband›r. Türban, modern kad›nflapkas›d›r. Hem ›l›ml› Kemalist Diyanet-çi Müslüman hem modern laik Kemalistburjuva kad›n›n›n men edilmeyen, tersi-ne, caiz, hatta vacip görülen flapkas›d›r.

3.12.1934 tarihli 259(6) say›l› Baz› Giy-silerin Giyilemeyece¤ine Dair Kanun: Sekizmaddeli bu kanunun 7. ve 8. maddeleriyürürlük maddeleridir. 6. madde, uygu-lamay› bir tüzü¤e (2/1958 say›l›, 3.2.1935tarihli) b›rak›r. 3, 4, 5 yabanc›larla ilgili-dir. 1. ve 2. maddeleri aynen al›nt›l›yo-rum ki, bu kanunla eldeki konuyla ilgiliolarak ne yap›labilir, ne yap›lamaz, dahaiyi görülsün:Madde 1– Herhangi din ve mezhebemensup olurlarsa olsunlar, ruhanîlerinmabet ve ayinler haricinde ruhanî kisvetafl›malar› yasakt›r.

Hükümet her din ve mezhepten mü-nasip görece¤i yaln›z bir ruhanîye mabetve ayin haricinde dahi ruhanî k›yafetinitafl›yabilmek için muvakkat müsaadelerverebilir. Bir müsaade müddetinin hita-m›nda onun ayn› ruhanî hakk›nda yeni-lenmesi veya bir baflka ruhanîye verilme-si caizdir.Madde 2– Türkiye’de kanuna tevfikanteflekkül etmifl ve edecek olan izcilik vesporculuk gibi topluluklar ve cemiyet vekulüp gibi heyetler ve mektepler mahsusk›yafet, alâmet ve levaz›m tafl›mak iste-dikleri zaman yaln›z tüzük ve yönetme-likler ile muayyen tiplere uygun k›yafet,alâmet ve levaz›m tafl›yabilirler. (abç)

Yorumu okuyucuya (diplomal› ka-nun teknisyenleri dahil) b›rak›yorum. S›-k›larak da izin istiyorum, hiç de¤ilse flu-nu sormak için: 1. madde dahi/bile dahaçok baflka dinlere mensup ruhanî-ler/ruhban taifesi için düflünülmüfl gibigörünmüyor mu?

Çok karmafl›k, çok nazik, çok hayatikonular. Az yer, k›smî gözlemler... S›¤kesinliklerin hakim oldu¤u, tembel fakatmanipülatif kliflelerle yürütüle(meye)ntart›flmalar için birkaç sorgulay›c› yeni aç›ve asgarî muhakeme yöntemi kural› ha-t›rlatma cüretini gösterdim. Tüketici, bofl-lu¤u az bir argüman(tasyon) sav›m yok.

Ne var ki, bana flu kadar› belli gibigörünüyor: Ç›k›fl noktas› sakat, bulun-mufl gibi görünen ara formüller çal›flma-yacak, kördö¤üflü devam edecek. Baflör-tüsünü be¤enebilirsiniz, be¤enmeyebilir-siniz; daha genel ve daha önemli olmaküzere olarak dinleri be¤enebiliriz, be¤en-meyebiliriz; ama insan haklar›na-huku-kuna-adaletine sayg›y› yitirmeden görü-flelim. Ve flunun gibi sorular› sorabilelim:Baz› emekli veya muvazzaf büyükelçi,general, profesör zevcelerinin bafllar›n›naç›k olmas›nda, zevçlerinin darbe yapa-ca¤› karinesini görüyor muyuz? Ya datam tersine, kad›nlar›n bu aç›kl›¤›n› er-

“Kazan Kald›ran Asker” (2003)Extramücadele

“TC>USA” (2003)Extramücadele

1) “fiehvet” motifi cinsellikle mi, yoksa kuyumculukla m› ilgilidir? (Belki, belli bir metoforu çok zorlamad›kça…)2) Hiza/s›n›r/kenar, afla¤›ya do¤ru köprücük kemiklerine kadar olup gerdan› da içine al›yor mu, yoksa daha yukar›larda çene alt›ndadurup gerdan› aç›kta b›rak›yor mu?3) Türkiye Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› ile Türkiye Diyanet Vakf›’n›n kurumsal/yasal/organik iliflkilerine ve her birinin gözde metinleriningöreceli kanonik statülerine burada giremiyorum.4) Buna karfl›l›k, bir bölümü ö¤renme de¤il, diploma/kudret peflinde olan imam-hatip mezunu erkek ö¤renciler rahatça arkalar›nayaslanacak –laik adaletin yüce tecellisine bak›n›z.

Laura peçe, burka, çarflaf, flal, türban “ik-tisâ” etmedi¤i için mi eflinin demokrasive bar›fl gayretlerini destekliyor? Abesleifltigal etmeyi b›rakal›m; ciddi ve “ortala-ma ak›ll›” olal›m (“ortak ak›l”a dikkat!).Bu hafifli¤i de ironi, parodi, kara mizah,hele istihza sav› ve yan›lsamas› ile yap-mad›¤›m› da belirteyim. Tam tersine, ha-yatî meselelere yaklafl›mlardaki hoppayetersizliklerin baz›lar›na dikkati çek-mek için yap›yorum. Gerçekçi olmad›-¤›m, ütopik düflündü¤üm (iyimser yo-rum lütfeder iseniz), safdilâne flekildemeselere beyaz-siyah bakt›¤›m falan söy-lenmeye kalk›fl›l›rsa da, yan›t›m flu olur:Hukuk beyazd›r, nokta. Yasalar›n da be-yaz olmas›na çal›fl›lmal›d›r, nokta. Siya-set, özellikle “iktidarc›” siyaset, maalesefhâlâ gridir, bu kadar›n› da anlar›z. Amagri dediysek, giderek siyaha da varabilirdemedik, üç nokta. (Devam edece¤iz an-lam›nda.)

Çok temenni ediyorum ki, flu andatasarlanan ara formüller gerçeklefltirile-mez, çünkü as›l sorunlar katmerlendiri-lir, çözümleri gelecek kuflaklar için dahada güçlefltirilmifl olur. Ve bu kördö¤üflübir an önce gündemdeki genel anayasade¤iflikli¤i gere¤i maddesinin alt›na (biralt-alt-f›kra olarak) al›n›r ve birincisi ar-t›k daha fazla geciktirilmez.

TSK ve iktidar blokuBir de, temenni edelim ki, 2008’in 222A(2. ay›n 2. gününde, saat 2’de An›tkabir)giriflimi, 1960’›n 555K (5. ay›n 5. günün-de, saat 5’te K›z›lay) ajitasyonuna ve son-raki aç›l›mlar›na dönüfltürülemesin. 27May›s askerî darbesinin haz›rlay›c›lar›n-dan olan “ilerici, ayd›n, laik” zümreler(üniversiteler, bas›n, “salon” [sa¤ ve sol])yine ifl bafl›nda. Temenni ederim ki –vetahmin de ediyorum ki– bu giriflim de,Ankara-‹stanbul-‹zmir vb. mitingleri gibibofla ç›ks›n/ç›kacak. Çünkü, yukar›dakidipçik destekli zümreler devletçi laikli¤indemokrasi falan getirmedi¤ini, askerî ve-sayet ve darbenin iyi bir fley olmad›¤›n›,sivil militarizminin ay›p bir fley oldu¤u-nu, iddia ettikleri sonuçlar› da getirmedi-¤ini elli y›ld›r ve hâlâ anlamad›klar› gibi,bu sefer de, TSK’n›n iktidar bloku d›fl›n-da de¤il, (1960’taki gibi) içinde oldu¤u-nun (uzun zamand›r ve özellikle 2007 se-çimlerinden sonra) bile fark›nda de¤illerve yine k›flk›rtmaya çal›fl›yorlar. OysaTSK (bugünkü komuta heyeti) AKP ile,ABD ile, büyük sermaye ile (yerli ve ulus-lararas›) ve hatta “sol”un baz› bölükleriy-le uyum halindedir. Araya girmeye çal›-flacaklar›n (yarg› bürokrasisinin bir bölü-mü, üniversite teknokrasisinin bir bölü-mü, ultra-nasyonalist ve faflist emekli bü-yükelçiler ve emekli or-korgeneraller ileonlar›n paramiliter birlikleri) ifli zor,flanslar› az. Tersi olursa, herkese yaz›kolur. Bugünkünden de fazla.

Taha Parla

kek efllerinin darbe yapmayacaklar›n›ngarantisi sayabiliyor muyuz?

Baflörtüsü neleri örter?Laiklik baflörtüsünü yasaklamakla ol-maz; bir sürü baflka fley gerektirir (“laik”egemen ve yönetici s›n›flar›n da yapma-ya yanaflmad›¤›). Baflörtüsünü yasakla-mak veya serbest b›rakmak laikli¤i sa¤-layamayaca¤› ve de zedeleyemeyece¤igibi, özgürlü¤ü ihlâl ve kimli¤i rencideedilen kad›nlar›n kocalar›n›n ve onlar›nsözde laik has›mlar›n›n yapt›¤› ve koru-du¤u, laiklikle hiç mi hiç ba¤daflmayanbir sürü fleyi örter. Yani: Baflörtüsü ka-d›nlar›n bafl›n› örter de (bence de örtme-sin), as›l “mümin” ve “laik” olan tüm er-keklerin yeterli laik olmayan kafalar›ylayapt›klar› bir sürü laik olmayan ifli örter.

Hem Kemalist laik generallerin, bü-yükelçilerin, profesörlerin, hem de ›l›ml›Müslüman hükümet partisinin siyasetçi-lerinin ve ilâhiyatç›lar›n›n ve strateji-gü-venlik akademisyenlerinin politik-ide-olojik-askerî stratejik orta¤› ABD’nindünyada ve bölgede yapt›¤› laik-demok-ratik-bar›flç›l olmayan bir sürü ifli de ör-ter. AKP flürekas›, daha genifl bir s›n›f-ik-tidar analizindeki laik flerikleriyle birlik-te, örne¤in Irak savafl›nda ve iflgalinde veticaretinde ABD’yi, efllerinin bafl› örtülüoldu¤u için mi, buna ra¤men mi destek-liyorlar? (‹kinciler de ayn› fleyi, eflleri ba-fl› aç›k oldu¤u halde mi, bu yüzden miyap›yorlar?)

Sorunlar, kaynaklar, nedenselliklerburalarda de¤il, baflka yerlerde. Simge-lerle/sonuçlarla/belirtilerle –o da yan-l›fl/kas›tl›– u¤raflmay› b›rakal›m; belirle-yici yap›lara, sistemlere, temel faktörlerebakal›m. ‹ç siyasette de –ki çok var–, d›flsiyasette ve dünya meselelerinde de...Ciddi laiklik revizyonlar›na o kadar ihti-yaç var ki, türbana çak›l›p kalmayal›m vedahas›, öncelikli olmas› gereken gündemmaddelerini perdelemeyelim. Ve de bus›¤ manevralar› din, kad›n, k›z çocu¤u,baflörtüsü üzerinden yürütmeyelim. Di-ni siyasete alet etmek as›l bu olur.

Bir hafifli¤e izin verin: Bush dinî kis-ve/külâh/poflu/yarmuka/sar›k takma-d›¤› için mi çok demokratik ve bar›flc›l?

Page 14: Express 81

alan›n dönüfltürülmesiyle yak›ndan ilgi-li. Türkiye’de de paral› üniversite öneri-sinin tarihi yeni de¤il. Bask›n Oran “ez-beri bozuyorum” derken, otuz senedirduydu¤umuz ezberi tekrarlam›fl oldu. Bask›n Oran sadece bir akademisyende¤il art›k, sol ad›na ba¤›ms›z milletve-kili aday› oldu. Sol olarak sa¤l›k, ö¤re-nim gibi temel haklara nas›l bakt›¤›m›-z›n, nas›l bir toplum, nas›l bir hayat ta-hayyül etti¤imizin genifl kesimlere su-nulmas› aç›s›ndan da dedikleri çokönem tafl›yor...Bence, bu sol bir pozisyon de¤il, gayetaç›k liberal bir pozisyon. E¤itim ve sa¤l›kbaflta olmak üzere temel sosyal hizmetle-rin eflit, nitelikli olarak paras›z sunulma-s› dünyaya nereden bakt›¤›m›z› belirle-yen faktörlerden en önemlisi. E¤itimi ev-rensel bir temel hak olarak kabul etmekkamusal sorumlulu¤u gerektirir. Kamu-sal sorumluluk ise cinsiyete, dile, ›rka, et-nik kökene bakmadan herkese niteliklie¤itim sunmaktan geçer. Her toplumdaegemenler e¤itime müdahale ediyor,çünkü e¤itime, toplumsal düzeni yeni-den üretmek için manipüle edilebilir, içe-ri¤i kontrol edilebilir bir alan/ayg›t ola-rak bak›yorlar. Bunun karfl›s›nda, gerçek-ten demokratik ve özgür bir toplum özle-minde olanlarsa, e¤itimin toplumsal sis-temi de¤ifltirme/dönüfltürme ifllevinigündeme getirirler. Asl›nda, e¤itim birmücadele alan›d›r. E¤itimin içeri¤i, özü,müfredat gibi konularla devaml› didifl-mek zorunday›z. E¤itim, bu mücadele-nin yafland›¤› son derece politik bir alan.E¤itim sistemine, e¤itimin paral› olmas›-na karfl› tak›n›lan tav›r, nerede durdu¤u-muzu tayin etmekte belirleyicidir. Bask›nOran’›n üniversiteye yöneltti¤i elefltiriler

Yirmi küsur y›ld›r neo-liberallerin ›s-rarla savundu¤u paral› üniversite gö-rüflünü solda yer alan ö¤retim üyeleri-nin paylaflmas›n› nas›l de¤erlendiri-yorsunuz? Fatma Gök: Üniversiteler zaten paras›zde¤il. Üniversiteye, bölüme, ö¤retim di-line (‹ngilizce ö¤retim yapan üniversiteveya bölümlerin harçlar› daha yüksek)göre de¤iflen miktarlarda harçlar var.Y›ll›k harçlar 231 ile 1250 YTL aras›ndade¤ifliyor. Söz konusu olan, zaten para-s›z olmayan üniversiteleri, neo-liberalkapitalist sistemin gerektirdi¤i piyasamekanizmas›yla tamamen bütünlefltir-mek. “Paras›z e¤itim çal›flm›yor, çünküdevlet yeteri kadar kaynak ay›ram›yor,çünkü kaynak s›n›rl›” deniyor. Bu çok es-ki bir argüman. Dünya Bankas›’n›n“meflhur” e¤itim ekonomisi uzman› Ge-orge Psacharopoulos bu modeli gelifltirdive 1970’lerin sonlar›ndan beri bu model›s›t›l›p ›s›t›l›p önümüze kondu. E¤itiminticarîleflmesi ve sermayeleflmesi dünya-n›n çeflitli ülkelerinde farkl› flekillerde,özellikle Dünya Bankas› ve IMF’nin ya-p›sal uyum politikalar› marifetiyle uygu-lanmaya çal›fl›ld›. Bu politikalar›n ilk ör-nekleri fiili’de, Allende hükümetininemekçileri ve yoksullar› kollayan sosyalpolitikalar›na son veren, ABD taraf›ndanplanlanan ve Pinochet taraf›ndan kotar›-lan askerî darbe sonunda uygulanan po-litikalard›r. fiili’de velilere kupon verereke¤itim ticarîlefltirilmiflti. Aileler istedikle-ri okuldan e¤itim sat›n alabileceklerdi.Bu kuponlar›n yoksullar›n elinden al›na-rak karaborsada tedavülde dolaflt›¤› söy-lenir. Dünya Bankas›’n›n paral› e¤itimigenel politika olarak kabul etmesi, kapi-talizmin Türkiye’deki seyri ve kamusal

Paral› üniversite ezberiBO⁄AZ‹Ç‹ ÜN‹VERS‹TES‹ E⁄‹T‹M B‹L‹MLER‹ BÖLÜMÜ BAfiKANI PROF. FATMA GÖK

Yeni YÖK Baflkan› Yusuf Ziya Özcan’›n üniversitelerin paral› olmas› gerekti¤i sözlerininbas›nda yer almas›n›n ard›ndan, Murat Belge (“YÖK Baflkan› ve paral› e¤itim”, Radikal,12 Ocak 2008) ve Bask›n Oran (“Bedava üniversite ezberi”, Radikal 2, 13 Ocak 2008) üniversitede paral› e¤itimi savunan yaz›lar yazd›lar. Özcan’›nki kendisinden beklenenfleydi, ama Murat Belge’nin ve Bask›n Oran’›n Özcan’la hemfikir olmas› flafl›rt›c›yd›.Özellikle de Bask›n Oran’›n solun ezberini bozmak ad›na neo-liberal ezberi tekrarlamas›,flafl›rt›c› oldu¤u kadar, üzücüydü. Bo¤aziçi Üniversitesi E¤itim Fakültesi E¤itim BilimleriBölümü Baflkan› Prof. Fatma Gök’ün kap›s›n› çald›k, bir sa¤lama yapt›k.

ve Türkiye’deki üniversitelerin durumuhakk›nda söyledikleri do¤ru. Sistem iyiçal›flm›yor, haks›z yere paralar al›n›yor,kimden ne kadar para al›nd›¤› belli de¤il;üniversite hocalar›n›n durumu, mesle¤eyaklafl›m›, bütün bu konularda çok bü-yük sorunlar var. Ama bunlar›n düzeltil-mesi, tam da söylenenin aksine, herkesinsöz söyleyebilece¤i ve kararlara kat›labi-lece¤i, demokratik, özgürlükçü bir aç›-l›mla olmas› gerekirken, e¤itimi paras›olanlar›n hizmetine açmak öneriliyor. “Paral› üniversite” önerisinde sözü edi-len herhalde flu anki harçlar›n düzeyin-de miktarlar de¤il. Kamusal üniversite-lerin vak›f üniversiteleri düzeyinde üc-retli olmas› m› kastediliyor? Varolan harçlar›n kastedilmedi¤i kesin.Model, vak›f üniversiteleri modelidir.Vak›f üniversitelerinin modeli de Ameri-kan üniversite sistemi. YÖK baflkan›Amerikan modelini örnek gösteriyor.Türkiye’deki vak›f üniversitelerinin üc-retleri bu konuda bize fikir verebilir. Buücretleri yoksul kesimin ödemesi imkân-s›z; böyle olursa, orta gelirli kesimlerinçocuklar› için de üniversite kap›lar› ta-mamen kapanacak demektir. Siz Amerika’da bulundunuz, Ameri-kan modelini yak›ndan biliyorsunuz.Nas›l bir model Amerikan modeli?Amerikan e¤itim sistemi Türkiye’de yü-celtiliyor, oysa s›n›fsal konumla do¤ru-dan belirlenen, eflitsiz ve oldukça ayr›m-c› bir sistemdir. ABD’nin e¤itim sistemidünyan›n en problemli e¤itim sistemle-rinden biridir. Varl›kl› gruplar› çok iyiyetifltiren, di¤erlerini toplumda onlarabiçilen konumlara yerlefltirmek için ge-rekli beceri ve mesleklere yönelten, ›rkç›ve cinsiyet ay›r›mc›l›¤›na dayanan birsistem. Geçen sene, Wisconsin EyaletÜniversitesi Madison kampüsündey-dim. Bu üniversite, ‘60’lardan beri ilericive muhalif gelene¤iyle ünlü. Bir kamuüniversitesi olmas›na ra¤men, ço¤unlukpara ödüyor veya ileride ödemek üzereborçlan›yor. Wisconsin eyaletinde otu-ranlar dönem bafl›na 4, eyalet d›fl›ndangelenler 8, yabanc› ö¤renciler 13 bin do-lar ödüyor. Üniversitenin verdi¤i araflt›r-ma, ö¤retim vb. burslar›, üniversiteniniçindeki kimi araflt›rmalar ve çeflitli pro-jelerde çal›flarak ve di¤er iflleri yaparakö¤retim ücretine sayd›rmak gibi durum-lar var. Ö¤retim ücretine sayd›rmak u¤-runa bu burslar› alabilmek için müthiflbir yar›fl var. YÖK Baflkan› “dünyan›nhiçbir yerinde e¤itim paras›z de¤ildir”diyor. Bu do¤ru de¤il. Bat› Avrupa e¤i-tim modelinde kural paras›z e¤itimdir.OECD’nin düzenledi¤i PISA (Uluslara-ras› Ö¤renci Seviye Ölçüm Program›)araflt›rmas›nda Finlandiya üst üste birin-ci olan ülke. Türkiye çok sonlarda oldu-¤u gibi, ABD de sonlarda bulunuyor.Finlandiya’da bir tane özel e¤itim kuru-mu yok, paral› kurs, paral› yetiflkin e¤iti-mi faaliyeti bile yok. Fransa’n›n gelene¤iyine e¤itimin paras›z sa¤lanmas›d›r. Av-rupa’da da sosyal devlet anlay›fl› çöktük-çe paral› e¤itime do¤ru bir geçifl görülü-yor. Türkiye’de gözler bir tek ABD’yeçevrildi¤i için, ABD dünyan›n bütünü

Sekiz çocuklu bir ilkokul ö¤retmeninin k›z› olarak, e¤itim paral› olsayd›, büyüdü¤üm kasaban›n kap›s›ndan ç›kmam imkâns›zd›;yurtd›fl›ndadoktora yapmamsa hayal bile edilemezdi.

14

Page 15: Express 81

‹htiyaç sahibi oldu¤unuzu kan›tlamakçok sorunlu de¤il mi? ‹spatlama sürecive size “yoksul kimli¤i” verilmesi afla-¤›lay›c›, damgalay›c› olmaz m›?Bu önerinin ciddiye al›nacak bir taraf›n›görmüyorum. Devasa bir burs bürokra-sisi kurulaca¤›, kay›rmac›l›k kültürününyerleflik bir norm haline geldi¤i bir ülke-de ihtiyaç sahiplerine ulaflamayaca¤› gibikonular tart›fl›labilir. Ama mesele ger-çekten “etkinlik” meselesi de¤il. Mesele,felsefe ve ilke meselesi. Mesele, e¤itimpolitikas›n›n hak temelli bak›fl aç›s›ndanm›, yoksa lütfetme temelli bak›fl aç›s›n-dan m› kavramsallaflt›r›laca¤› meselesi-dir. Ö¤rencilerin muhtaç olduklar›n› ka-n›tlamalar›n› isteyen bir mekanizman›niflletildi¤i bir üniversite ortam› bafltankötürüm kalm›flt›r ve bu ortam insanonurunu zedeler. Bu durum, ekonomikve kültürel sermaye ekseninde zaten va-rolan eflitsiz ve hiyerarflik konumlar› çokdaha derinlefltirecektir. “Varl›kl› gençlerin verdikleri paralarlaokuyan yoksul gençler” durumu ö¤ren-ciler aras›ndaki sosyal iliflkileri zedele-yici de¤il mi? Pedagojik olarak, sosyal ve kültürel ola-rak, ö¤renciler aras›ndaki ve ö¤renciyleö¤retim üyesi aras›ndaki bütün iliflkileriolumsuz etkileyece¤ini öngörmek hiç dezor de¤il. Üniversitenin ücretini ö¤rencinin ken-disi karfl›layamayaca¤›na göre, sözüedilen gelir anne-baban›n geliri. Yetifl-kin bir birey olan ö¤renciyi de¤il, aile-sini yani “veli”sini muhatap alm›fl olu-yor üniversite. Bu çok temel bir ilkeyeayk›r› de¤il mi?Bu nokta çok önemli, ama hep gözard›ediliyor. Üniversite ö¤rencisi toplumunsa¤lad›¤› olanaklarla, para düflünmedene¤itimini yapan genç insan demektir.18–23 yafl dönemi, gençlerin potansiyel-lerini gelifltirebilecekleri çok önemli birdönem. Bu sadece akademik, meslekîpotansiyel de¤il, dünyay› ve toplumuanlayabilecek, elefltirebilecek, dönüfltü-recek entelektüel ve sosyal bir grup da-

ve hegemonyac› bir yerde birlefliyorlar.Onlar›n karfl›s›nda, gerçekten demokra-tik, özgürlükçü bir e¤itimi hayata geçire-cek toplumsal ve kültürel dinamikler verefleksler gerçekten zay›f. Lâkin, bask›c›dönemlerde bile sistemi elefltirebilecekgüçler yine e¤itim sistemi içinden boyverebiliyor. E¤itimi kontrol etmenin kar-fl› konulamaz bir cazibesi var. Fakat bukontrolün sa¤lanmas› o kadar da kolayde¤il. Bugün dayan›flmac›, demokratikanlay›fltan çok, bireysel özgürlükler üze-rine kurulu bir üniversite tahayyülü yay-g›n. Türkiye’nin egemenleri, ‘80’den berineo-liberal küresel sisteme entegre ola-bilmek için gerekli yap›sal dönüflüm pro-jelerini gerçeklefltirme yönünde e¤itimide dönüfltürme yolunda baflar›l› oldular.Ancak bu dönüflümün maliyetini yok-sullar ödüyor. ‘80’lerde bafllayan bu bas-k›c› ve anti-demokratik projenin enönemli aya¤› YÖK yasas›. Ama proje ta-mamlanmad›. Neo-liberal piyasa kapita-lizminin hakimiyeti henüz istedikleri dü-zeyde de¤il. Ödenmekte olan harçlar veçeflitli adlar alt›nda yap›lan di¤er ödeme-ler de “ifli” kurtarm›yor anlafl›lan. Hâlbu-ki e¤itime hak perspektifinden bakmakgerek. Di¤er pek çok sosyal, kültürel,ekonomik hakk›n kullan›labilmesi e¤i-tim hakk›yla do¤rudan ilgili. E¤itim te-mel bir hak olarak kavramsallaflt›r›l›nca,paral› e¤itim diye bir fley söz konusu ola-maz. E¤itimin paral› olmas›, varolan eflit-siz ve adaletsiz sistemi kamusal politika-larla düzeltmek yerine, güçlendirmek vemeflru k›lmak anlam›na gelir. Bask›n Oran yaz›s›nda önerisinin ge-rekçelerini ve nas›l bir uygulama öner-di¤ini aç›yor. ‹sterseniz, o argümanlarateker teker bakal›m. “Üniversite paral›olur, ama her ihtiyac› olup talep eden(‘her isteyen’ de¤il!) dört y›l burs al›r.(...) Bursun miktar› ailenin gelir basa-ma¤›na göre saptanabilir. (...) Bu paraö¤renci mezun olup ifle bafllad›ktansonra tahsile bafllan›r. (...) Burs almakiçin geliri yeterince düflük olmayanlarbelli basamaklara göre ücret öderler.”

Paras› olanlar ailelerine ba¤›ml› olacak, olmayanlar devletin bürokratik çarklar›nda ihtiyaçlar›n› kan›tlamaya çal›flacaklar, ya çeflitli finans kurumlar›ndanokul sonras› hayatlar›n› ipotek alt›naalacak borçlanmalara girecekler ya dacemaatlerdenmaddî destek alacaklar ve onlara ba¤›ml›olacaklar.

olarak görülüyor. ABD’de, daha ilkokulseviyesinden bafllayan bir s›n›fsal ayr›fl-ma var. Zenginlerin oturduklar› yerler-deki devlet üniversiteleri de, o bölgeninvergileriyle desteklendi¤i için çok iyi du-rumda. New York’ta, ben Harlem’deoturdum, oradaki okullar felâket durum-dayd›. Çünkü insanlar›n verdikleri ver-giler yetmiyor. Nerede oturdu¤unuza,s›n›fsal konumunuza, ailenizin mesle¤i-ne ba¤l› olarak e¤itim al›yorsunuz. Ka-musal üniversiteler olarak kurulan eya-let üniversitelerinde bile, Madison örne-¤inde oldu¤u gibi, gittikçe artan oranlar-da ücret al›n›yor, pek çok ö¤renci bura-lara gitmek için devlete, çeflitli finans ku-rumlar›na borçlan›yor, orduya yaz›l›yor.Evet, ABD’de zorunlu askerlik sistemiyok, ama yoksullar üniversiteyi paras›zokuyabilmek için askere yaz›l›yor, burskarfl›l›¤›nda Irak’ta savafla gidiyor. 11Eylül öncesi, ABD ordusuna askerliktensonra paras›z okuyabilmek için yaz›lanyoksullar›n bafl›na gelen bu. ABD, üni-versite sisteminde en kötü örnek. Ambargolara, onca fakirli¤e ra¤menKüba bütün vatandafllar›na nitelikli vebedava sa¤l›k ve ö¤renim hizmeti sa¤l›-yorsa, üstelik en pahal› dal olan t›ptaçok nitelikli insanlar yetifltiriyor, arafl-t›rmalar yapabiliyorsa, her ülke yapabi-lir herhalde...Küba’daki okullar çok iyi. Ben Küba’dabulunma ve okullar› gözlemleyebilmef›rsat› buldum. Evet, Küba çok yoksul,Havana’da evler dökülüyor. Ama birokula giriyorsunuz, hem fizikî ortam veolanaklar, hem de e¤itim ortam›ndakiolumlu iklim çok etkileyici. Küba’da gör-dü¤üm okullar›n donan›m›na Türki-ye’de art›k ancak özel e¤itim kurumla-r›nda rastlan›yor ve bunlar›n kap›s›ndanancak zenginler bir sürü para dökerekçocuklar›n› sokabiliyorlar. Küba örne¤içok ö¤retici, çünkü Küba toplumu eko-nomik olarak çok güç koflullarda ayaktakalma mücadelesi veren bir toplum. Y›l-lard›r ABD’nin uygulad›¤› ambargo al-t›nda yafl›yor. Bu flartlara ra¤men dünya-n›n en nitelikli e¤itim sistemlerinden bi-rine sahip. Küba’dan kat kat zengin ülke-lerden Küba’ya üniversite e¤itimi almakiçin gelen ö¤rencilerle karfl›laflt›k. Dolay›s›yla, bu bir tercih ve öncelikmeselesi...Tabii ki tercih ve öncelik sorunu; bu dapolitika sorunu. Sistemi kimlere aç›yo-ruz, hangi bilgi ö¤retiliyor, kime ö¤retili-yor, ne kadar ö¤retiliyor? Bunlar do¤ru-dan politik konular. Toplumsal gücü el-lerinde tutan egemenler için e¤itim siste-minin ideolojisini ve içeri¤ini belirlemek,kontrol etmek son derece önemli. Varo-lan s›n›fl› toplumun eflitsizliklerinin,haks›zl›klar›n›n e¤itim sistemi yoluylayeniden üretilmesi karfl›s›nda, bu duru-ma karfl› durufl da kaç›n›lmaz. Tamam,egemenler muktedirler, ama biz de bofldurmuyoruz. Toplumun demokratik ge-lene¤ine, dinamiklerine, muhalif hareke-tinin durumuna göre buna müdahaleedilebiliyor. Türkiye’de bir tarafta dincide¤erlere sahip kesim, di¤er tarafta mil-liyetçi de¤erlere sahip kesim sa¤, otoriter

15

Fatma GökFo

to¤r

af:

fiah

an N

uh

oglu

Page 16: Express 81

Bat› Avrupa modelinde kural paras›z e¤itimdir. Uluslararas› Ö¤renci SeviyeÖlçüm Program›araflt›rmas›ndaFinlandiyabirinci. Türkiyeçok sonlarda oldu¤u gibi,ABD de sonlarda.Türkiye’de gözler bir tek ABD’ye çevrildi¤i için,ABD dünyan›n bütünü olarak görülüyor.ABD’de, dahailkokuldan bafllayan bir s›n›fsal ayr›flmavar. Kamusalüniversitelerdebile, gittikçe artan oranlardaücret al›n›yor,pek çok ö¤renciburalara gitmekiçin devlete, finans kurumlar›naborçlan›yor, orduya yaz›l›yor.

paral› üniversite ücretini ödeyebilmesiimkâns›z, ama böyle bir aile “resmenyoksul” kabul edilmeyece¤i için burs-tan da yararlanamayacak. Üniversite buinsanlar›n menzilinden ç›kacak.Çok hakl›s›n›z. Bugün varolan sistemçok daha eleyici hale gelecek. Kendimiörnek vereyim, paras›z e¤itim oldu¤uiçin ben bugün burada ö¤retim üyeli¤iyap›yorum. Sekiz çocuklu bir ilkokul ö¤-retmeninin k›z› olarak, e¤itim paral› ol-sayd›, büyüdü¤üm kasaban›n kap›s›n-dan ç›kmam imkâns›zd›; yurtd›fl›ndadoktora yapmamsa hayal bile edilemez-di. E¤itimin paral› olmas›, varolan eflitsizsistemden kaynaklanan ayr›mc›l›klar›çok daha derinlefltiren bir nedendir. Bu-gün üniversitelerde uygulanan ikinci ö¤-retimde ilginç bir durum karfl›m›za ç›k›-yor. 1999-2000 ö¤retim y›l›nda yüksekö¤retimde ikinci ö¤retim programlar›nakay›t yapt›ran kad›n ö¤renci oran› 40.6iken, bu oran 2006–2007’de 39.8’e gerile-mifl. Paral› olan ikinci ö¤retimde k›zlar›noran› erkeklerden az. Vak›f üniversitele-rinde kad›n ö¤renciler az›nl›ktad›r (yüz-de 35.5). Aile, k›z çocu¤unu paral› e¤iti-me göndermek istemiyor. Zaten e¤itimsistemi k›zlar›n aleyhine çal›fl›yor, paral›hale geldikçe k›zlar daha da çok eleniyor.Paral› e¤itim, k›zlar›n, yoksullar›n, iflçis›n›f›n›n, anadil problemi olanlar›n aley-hine iflliyor. Bask›n Oran diyor ki: “Bugün çocukla-r›n ciddi bir oran› ÖSYM’ye kafas›nda-ki mesle¤i edinmek için de¤il, o vahim‘fiimdi ne yap›yorsun’ sorusuna ‘Oku-yorum!’ diyebilmek için giriyor. (...) Bu‘mahalle bask›s›’ alt›ndaki ö¤rencileryüksek meslek okullar›na gidince di-¤erleri daha iyi e¤itim görecek.”Türkiye’deki s›n›f ayr›flmas› ve gelir da-¤›l›m›n›n gittikçe bozuldu¤u dikkate al›-n›rsa, Bask›n Oran’›n önerisinin kimlerinhangi okullara gitmesini engelleyece¤içok aç›kt›r. Halihaz›rdaki e¤itim olanak-lar› bile baz› kesimlere çok görülüyor.Ben flahsen birçok alan çal›flmas›, mahal-le çal›flmas›, ö¤rencilerle görüflme yap-t›m. Ama bir tane bile yukar›da bahsedi-len cinsten ö¤renciye rastlamad›m. “‹n-sanlar üniversite kap›s›na y›¤›l›yor” de-niyor. ‹nsanlar›n üniversiteye gitmek is-

temesinden daha güzel bir fley olabilir mi,daha ne istiyoruz? Bütün kurgulama ben-ce zaten s›n›fsal, bölgesel ve cinsiyet te-melinde ayr›mc› olan sistemi çok dahaseçkinci hale getirmek. Türkiye’de e¤itimzaten belli gruplara kapal›. Bask›n Oranhoca bu söyledi¤i karara hangi bilgi sonu-cu vard›, do¤rusu merak ediyorum. Fuzulî yere üniversiteye giden gençlermeslek okullar›na gitsin, “di¤erleri” da-ha iyi e¤itim görsün ayr›m›n› nas›l de-¤erlendiriyorsunuz? 17 yafl›nda, üniver-siteye girmeden önce, hangi alana yete-nekli, hevesli oldu¤unu tam olarak bil-meyen bir genç üniversite ortam›ndakendisini keflfedemez mi? Kimin üni-versiteyi hak etti¤ine, kim, nas›l kararverebilir? Ayr›ca, gençlerin bir süre s›rfüniversite ortam›nda bulunmalar› bileolumlu bir fley de¤il mi?Do¤ru. Üniversite ortam›, sosyal ve ente-lektüel olarak çok gelifltirici ve dönüfltü-rücü olabilir. Bask›n Oran’›n da kat›ld›¤›bak›fl aç›s›n›n kayna¤›nda e¤itime harca-nan paran›n üretken olmad›¤› düflüncesiyat›yor. “Her ülkenin, her toplumun bellibir grup insan› yüksek derecede yetifltir-mesi gerekir. Bunlar araflt›rmalar› yaps›n-lar, ülkeyi ileri götürsünler. Onlara paral›veya burslu iyi e¤itim sa¤layal›m. Di¤er-leri içinse bofl yere para ve kaynak harca-mayal›m; zaten ç›k›nca ifl bulamayacak-lar. Onlar k›sa yoldan meslek sahibi ol-sunlar” anlay›fl›d›r söz konusu olan. Lâ-kin, ortada bir problem var: E¤itim bu de-¤ildir. E¤itimi evrensel bilgi birikiminden,bilimden, kültürel ve toplumsal olandanherkesin faydalanmas› olarak görmek ge-rek. Salt teknik bir alanda beceri kazand›r-mak, son derece dar ve tehlikeli bir yakla-fl›m. ‹nsanlar› sistemin bir çark›na hapse-decek bir anlay›fl bu. Böyle bir kitleyi kon-trol etmek de çok daha kolay, çünkü in-sanlar›n hem ifllerini kaybetme endiflesiolacak, hem de dünya içinde kendi yerinisorgulayabilecek bir entelektüel yetkinli¤iolmayacak; kurgu bu. Ama bunun baflar›-l› olaca¤›na inanm›yorum, böyle bir fleyeflyan›n tabiat›na ayk›r›. Arundhati RoyBo¤aziçi’ndeki konuflmas›nda “dünyan›nyoksullar› aya¤a kalkacak ve silahla mü-cadele yapacak” demiflti. Bu kadar eflitsizbir dünyan›n ne kadar tehlikeli oldu¤u-

yan›flmas› içinde olabilecekleri çok k›y-metli bir dönem. Ama e¤itimi piyasaylabütünlefltirme çabas› içinde, gençleri ta-mamen aileye ba¤›ml› hale getiriyorsu-nuz. Paral› e¤itime karfl› ç›k›lmas› içintemel nedenlerden biri bu. Genç insanla-r›n aileden ba¤›ms›z olmalar›, onlar›nözgür bireyler olarak yetiflmeleri için ha-yatî öneme sahip. Paral› e¤itimin gençle-re dayatt›¤› tam tersi bir durum. Devasamiktarlar tutan üniversite ücretini öde-yecek olan ailesine karfl›, genç üniversiteö¤rencisinin yo¤un bask› alt›nda yafla-yaca¤›n› öngörmek hiç zor de¤il. Paras›olanlar ailelerine ba¤›ml› olacak, olma-yanlar devletin bürokratik çarklar›ndaihtiyaçlar›n› kan›tlamaya çal›flacaklar,ya çeflitli finans kurumlar›ndan okulsonras› hayatlar›n› ipotek alt›na alacakborçlanmalara girecekler ya da cemaat-lerden maddî destek alacaklar ve onlaraba¤›ml› olacaklar. Gençlerin baflta aile ve e¤itim olmaküzere, yap›lar›, kurumlar› sorgulama,elefltirme, hatta bunlara kafa tutabil-meleri o yap›lardan özgür olabilmele-riyle mümkün. ‹sterse çok varl›kl› ol-sun, üniversite için ailesinden onca pa-ra alan bir genç aileyi, okulda “müflte-ri” ya da “hizmet alan” konumundakiö¤renci, e¤itimi, sistemi ne kadar, nas›lelefltirebilir, karfl› ç›kabilir ki?Genç insanlar›n özgürlük mücadelesi,aileye karfl› da bir mücadele ayn› za-manda. “Ailem bana bu kadar para veri-yor, s›n›fta kalmayay›m” ya da “amanbursum kesilmesin, iyi not alay›m” en-diflesi pedagojik olarak çok yanl›fl, ente-lektüel ve sosyal aç›dan geliflmeyi engel-leyici bir bask›d›r. Burs büyük bir tuzak-t›r, ö¤rencilere tuzakt›r, topluma tuzak-t›r. Not alma peflinde koflan ö¤rencileringözü baflka bir fley görmez olur. Bugençlerin toplumsal sorunlarla ilgilen-meleri, toplumsal sorunlar karfl›s›ndatepki vermeleri çok daha zor olacakt›r.Tekrar yinelemek istiyorum. “Bursumkesilmesin, annem babam ne der?” çokbüyük bir bask›, toplumsal bir tuzak bu.Ö¤rencilerin üniversiteyi dört y›lda bi-tirmeye zorlanmalar› bile asl›nda bü-yük bask›. Bask›n Oran, “bursunun ke-silmesini veya borcunun artmas›n› iste-meyen ö¤renci dersine çal›flacak veüniversitenin k›ymetini bilecek” diyor. Bunu, ben gerçekten sol paradigma için-de bir fikir olarak göremiyorum. Bu ka-dar büyük bir haks›zl›k yap›lamaz ö¤-rencilere. Bu, son derece ciddi bir engel.Bir harekete kar›flt›n, bursun kesildi. De-moklesin k›l›c› gibi bafl›nda... Ö¤renci-lerle ö¤retim üyelerini parayla karfl› kar-fl›ya getirmek e¤itimsel olarak son dere-ce yanl›flt›r. Ayr›ca, burs karfl›l›¤› olma-yan bir fleydir, ama burada bir termino-loji berrakl›¤› da yok. Kredi sonra geriödenen parad›r; burada burs kredi,borçlanma anlam›nda kullan›l›yor.‹lkesel durum bir yana, Türkiye’demeslekî konumuna göre orta s›n›f ka-bul edilen, ama hayat standard› aç›s›n-dan “yoksul” olan çok genifl bir kesimvar. Mesela, hem annesi, hem babas›lise ö¤retmeni olan bir gencin ailesinin

16

Page 17: Express 81

Hal böyle olunca, Sümeroloji gibi tarihde, arkeoloji de, sosyoloji de, edebiyat dagiderek önemini yitirebilir. Halbuki e¤i-timin amac›, dünyay› ve içinde yaflad›¤›toplumsal formasyonu anlayabilecek,çözümleyebilecek, evrensel kültür biriki-mine sahip insanlar yetifltirmek olmal›. Türkiye’deki üniversitelilik oran› di¤erülkelere k›yasla nas›l? Üniversiteli oran›, kabul edilemeyecekkadar düflük. Türkiye’de üniversite ça-¤›nda 10.5 milyon kifli var. Her sene üni-versite s›nav›na girenlerin say›s› 2 milyo-na yak›n. Bunlar›n 200 bin kadar›, aç›kö¤retim de dahil olmak üzere, herhangibir yüksek ö¤retim alan›na kay›t yapt›r›-yor. Bir araflt›rmada, ilkokula giren ço-cuklar› resmî istatistiklerden 11sene takip ettik. 11 sene sonunda,yüz kifliden beflinin üniversiteyegirdi¤ini gördük. E¤itim sistemiiçinde tutunamama oran›n›n bukadar yüksek oldu¤u bir toplum-dan bahsediyoruz. Üstelik, pekçok üniversitenin altyap› eksikli¤ive di¤er olanaks›zl›klar içinde ol-du¤unu biliyoruz. Bu üniversite-lerin mutlaka en k›sa zamanda ge-lifltirilmesi gerekiyor. Oralara bü-yük ölçüde kaynak aktar›lmas› ge-rekirken vak›f üniversitelerinekaynak aktar›l›yor; bu üniversite-ler için ö¤retim üyesi yetifltirmekgerekirken, kamusal kaynaklarlakamu üniversitelerinde yetiflmiflö¤retim üyeleri özel üniversiteleregidiyor. Maddî imkanlar oralardaçok daha cazip, onlar› suçlamak istemi-yorum, çünkü kamu üniversitelerindeö¤retim üyelerinin maafllar› çok düflük.Ama böylece, nitelik daha da düflüyor.E¤itimde özellefltirmenin böyle bir tahri-bat› da oldu: Varolan yap›lar›n en de¤er-li kaynaklar›n› al›yorsunuz, içini boflalt›-yorsunuz. Oysa, tam tersi olmas› gerek.‹lk defa Bilkent’e gitti¤imde, “buray› ka-mulaflt›rmal›” diye içimden geçirmifltim.E¤itimin tüm sorunlar›n› çözecek kay-nak Türkiye’de vard›r. Bütün o topa tü-fe¤e harcanan paralar› e¤itime aktaral›m.Kuzey Irak’a yap›lmakta olan operas-yonlardan bir tekinin maliyetinin 20 mil-yon dolar oldu¤u geçen günlerde Hürri-yet gazetesinde yay›nland›. Bozulmay›bekleyen ezberlerden biri de budur, yanisavunmaya ayr›lan kaynaklar›n toplum-da tart›flmaya kapal› tutulmas›d›r. Budurum dile getirildi¤inde, “ama bizimkonumumuz çok stratejik!” diye itirazediliyor. Korkut Boratav hocam›z›n biryaz›s›nda dikkat çekti¤i gibi, burjuvazi-nin çeflitli gelir ve servet türlerini hedefalabilecek dolays›z vergicilikle kaynaküretebilen bir vergi sistemiyle e¤itiminihtiyac› olan kaynaklar yarat›labilir. Amakamu üniversitelerinden para k›s›l›yor,vak›f üniversitelerine müthifl bir kaynakaktar›l›yor. Bunlar› sorgulayan bir zihni-yet yerine, “kaynak yok” zihniyeti kabulettirilmeye çal›fl›l›yor. Kamu üniversitelerinden pek çok ö¤re-tim üyesinin vak›f üniversitelerine geç-mesinin temel nedeni özel üniversite-lerde maafllar›n yüksekli¤i mi, yoksa o

nun egemenler fark›nda de¤il. Bask›n Oran, “ihtiyaç duyulan dallar›nbursunu yüksek tutmak yöntemiylediplomal› iflsiz say›s› azalt›labilecek”diyor. “Diplomal› iflsiz” olmak, “diplo-mas›z iflsiz” olmaktan daha iyi de¤ilmidir? “‹htiyaç duyulan dallar” derkenneyin, kimin ihtiyac›ndan söz ediyo-ruz? Mümkün olan en çok say›da insan›n üni-versite düzeyinde e¤itimden en fazla ya-rarlanmas› hepimiz için daha iyidir. ‹hti-yaçtan, Bask›n Oran’›n ne kastetti¤ini bil-miyorum, ama genel olarak kastedilen,piyasan›n, ifl dünyas›n›n ihtiyac›. E¤itimiifl dünyas›na göre kurgulayamay›z, ser-mayeye yararl› insan yetifltirelim diyee¤itim yapm›yoruz. Evet, ö¤retmen, mü-hendis, doktor yetiflecek, ama esas olarake¤itimin amac›, okulda gerçeklefltirilme-si gereken, toplumu de¤ifltirme ve dö-nüfltürme potansiyeline sahip felsefe,edebiyat, sanat, tarih ve di¤er bilim alan-lar›nda bütünsel bir bak›fl aç›s›yla do-nanm›fl insanlar› yetifltirmektir. E¤itiminüretken olmas› ad› alt›nda gelifltirilen gö-rüfller, neo-liberal küreselleflme döne-minde e¤itime biçilen rolle de alâkal›.Geçenlerde, gazetelerde E¤itim Bakan›Hüseyin Çelik’le Mustafa Koç’un el s›k›-fl›rkenki foto¤raflar› vard›. TOFAfi ileE¤itim Bakanl›¤› anlaflma yapm›fl. Bura-da iki durum söz konusu. Birincisi, ser-maye kesiminin istedi¤i e¤itim biçiminidayatmas›, ikincisiyse bu e¤itimin mali-yetinin kamu kaynaklar›ndan ödenmesi.‹fl dünyas›n›n gelip okula “benim flunaihtiyac›m var” demesi olacak fley de¤il.fiiflli Endüstri Meslek Okulu’nda, Toyotabölümü var mesela. O bölümü Toyota fi-nanse etmifl, ö¤rencilere küçük burslarveriliyor, oraya giden ö¤renciler farkl›üniforma giyiyor, öbür ö¤rencilerdenstatü olarak farkl›lar. Bu, e¤itimin do¤a-s›na ayk›r›.“Gençleri Sümeroloji yerine yüksekmeslek okullar›na yönlendirerek k›sayoldan üretici yapacak ve üniversiteleriferahlatacak bir öneri...” Bask›n Oran,Sümerolojiyi karikatüral bir örnek ola-rak veriyor, onun yerine pek çok dalkonabilir herhalde. Baz› dallar› fuzulîgörmek, gençlerin ço¤unu “k›sa yoldanüretici yapma”y› savunmak sa¤›n çokbildik yaklafl›m› de¤il mi? Bizim derdimiz gençlerin büyük ço¤un-lu¤una k›sa yoldan bir tak›m becerilerkazand›racak bir e¤itim sistemi gelifltir-mek olamaz; tam tersine, derdimiz siste-mi dönüfltürecek insanlar yetifltirmek.Bask›n Oran’›n da sistemle problemi var.O nedenle soldan ba¤›ms›z aday oldu.Buna ra¤men bunlar› söylemifl olmas›nado¤rusu flafl›r›yorum. Varolan sistem sonderece eflitsiz, hegemonik, otoriter vemuhafazakâr. Gençleri meslek okullar›-na yönlendirmek sistemi dönüfltürecekbir flekilde yetifltirme yaklafl›m›yla tama-men ters, varolan sistemi etkin hale getir-meye yönelik. Bir yanda da sadece Tür-kiye’deki sermaye kesimlerinin de¤il,AB ülkelerinin de ihtiyac› olan ucuz tek-nik eleman yetifltirilmesi bizzat Millî E¤i-tim Bakan› taraf›ndan dile getiriliyor.

Üniversitelerinbüyük bir kaynak sorunu var. Bundan dolay› paral› üniversiteönerisi ileri sürülüyor, halbuki kamukaynaklar›n›niyi kullan›m›, vergilendirme, askerî harcamalar›n k›s›lmas› gibi yollarlakayna¤›n art›r›lmas›mümkün. Üniversitelerindinden, devletten vesermayedenba¤›ms›z olmas› lâz›m. Kamu kaynaklar›ylabeslenecek,ama özerk olacak.

17

üniversitelerde nispeten daha özgür birortam olmas› m›?Vak›f üniversitelerinde devletten ba¤›m-s›z özgür bir ortam yarat›labilece¤inisöyleyenler var. Ama vak›f üniversitele-rinin böyle bir ortam› sa¤lad›¤›n› düflün-müyorum, orada da üniversitenin kuru-cusu olan sermaye gruplar›na ba¤›ml›l›ksöz konusu. Devlet üniversiteleri özgürve ba¤›ms›z de¤il, özellikle de ‘80’densonra hiç de¤il. Fakat belli s›n›rlar içindebile olsa kamu üniversitelerinde müca-dele etme olana¤› da bulunabiliyor. Benflahsen devlet üniversitesinde çal›flm›yorolsayd›m, uzun süre görev yapan bun-dan önceki fakülte dekan› taraf›ndançoktan iflime son verilmiflti. Ama onunla

giriflti¤im pek çok mücadeleyi ka-zanabildim ve hâlâ görevimde-yim. Üniversitelerin flu anki duru-mu ideal olmaktan çok uzak. Bu-nun iyilefltirilmesi, ancak, üniver-sitelerin kamusal kaynak kulla-nan, ama devletten ba¤›ms›z,özerk olarak kurguland›¤› bir or-tamda olabilir. Vak›f üniversitele-rinin birkaç›, baz› aç›lardan dahaserbest olabilir. Ama bu genelleflti-rilemez. Örnekleri az da olsa, kimizaman devlet üniversitelerindesermayenin üniversiteye nüfuz et-mesinin ö¤retim üyelerinin müca-delesiyle önlendi¤i olmufltur. Ör-ne¤in, Ayd›n Do¤an kendi ad›n›tafl›yan bir iletiflim enstitüsü ku-rulmas› için bizim üniversiteye 3milyon dolar vermiflti. Ecevit bafl-

bakand›, geldi, temel att›, Resmî Gaze-te’de yay›nland›. Fakat ö¤retim üyeleri-nin karfl› ç›kmalar›yla enstitü açt›r›lmad›. Paral› e¤itime karfl› olanlar, üniversite-lerin varolan yap›s›n› benimsiyor ve sa-vunuyor gibi sunuluyor. Sizce üniversi-telerin temel sorunlar› neler? Üniversitenin yap›s› 1980’den önce deözgürlükçü de¤ildi. Ama YÖK’ün getir-di¤i hiyerarflik, anti-demokratik ve sonderece merkezî ve otoriter kurumsal ya-p› üniversitelerin üzerine çökmüfl du-rumda. Bunu k›rmak çok zor, hiyerarfli-ler çok kuvvetli. Özgürlükçü, özerk birüniversite bu sistemde hayal gibi duru-yor. Kald› ki, sistemi yoksullara ve dargelirlilere daha da kapal› hale getirecekuygulamalar ve söylemler var. Örne¤in,YÖK Baflkan›n›n paral› e¤itimin gerekçe-si olarak “üniversiteye talep düflecek, ka-p›da y›¤›lma sorunu da çözülecek” flek-lindeki aç›klamas› insan›n kan›n› dondu-ruyor. Yani, yoksullar içeri girmesin de,“hak edenler” rahat etsin anlay›fl›. Bunund›fl›nda, üniversitelerin büyük bir kay-nak sorunu var. Bunu herkes söylüyor vebundan dolay› paral› üniversite önerisiileri sürülüyor, halbuki kamu kaynakla-r›n›n iyi kullan›m›, vergilendirme, as-kerî harcamalar›n k›s›lmas› gibi yollar-la kayna¤›n art›r›lmas› mümkün. Bur-juvazi vergilendirildi¤i zaman, üniver-sitelere çok kaynak aktar›labilecek.Üniversitelerin dinden, devletten vesermayeden ba¤›ms›z olmas› lâz›m.Kamu kaynaklar›yla beslenecek, amaözerk olacak. Sö

ylefl

i: S

iren

‹d

emen

Page 18: Express 81

Geçen sene yay›nlanan “Ankara’daGölge Oyunlar›” adl› kitab›n›zda Erge-nekon terör örgütüyle ilgili de¤erlendir-meler var. Örgütte çok karanl›k iliflkile-rin yürütüldü¤ünü, bir darbe haz›rl›¤›-n›n sürdü¤ünü söylüyorsunuz, ya buyap›lar›n da¤›t›laca¤›n› ya da darbeningerçekleflece¤ini ima ediyorsunuz. Teh-like bu kadar yak›nsa, neden operasyon2008’in bafl›na kadar yap›lmad›? Bülent Orako¤lu: Bu tür operasyonlar›ngörünen yüzüyle perde arkas›ndaki yüzüve amac› hep farkl› olmufltur. TürkiyeCumhuriyeti’nin kuruluflundan hemensonra bafllayan bir dezenformasyon süre-ci var. Ben bunu “derin devlet” olarak al-g›lam›yorum. Hukuk içinde iflleyip biryandan devleti y›pratan, asker ve polisingörevini yapamad›¤› mesaj›n› vermeyeçal›flan bir yap›d›r bu ve derin devlet s›fa-t› buna özellikle konmufltur. Bu yap›n›nbütün faaliyetlerinden, psikolojik hare-kâtlar›ndan bizzat devletin kendisi zarargörmüfltür. Devlet içindeki bir tak›m or-ganize hareketlerin, kiflilerin, devletinyetkilerini kullanarak kendi menfaatleriiçin yapt›klar› hareketlere dikkat etme-miz gerekiyor. Her olufluma isim vere-medi¤imizden veya NATO’nun “gölgeordular›” dedi¤imiz Ergenekon’u müseb-bip göremedi¤imizden “derin devlet” ta-n›m›n› kullan›yoruz. Baz›lar› ise, derin devleti, devlet eliyleoluflturulan bir yap› olarak kabul edi-

Çok dall› bir a¤aç gövdesiBÜLENT ORAKO⁄LU’YLA ERGENEKON OPERASYONU ÜZER‹NE

Türban, aslî vazifesini yerine ge-tirdi say›l›r: Haftalard›r, küreselekonomik dalgalanmay› dahi tar-t›flmay› engelleyecek flekilde,bütün meselelerin üzerini örttü,zihinleri kendisine hapsetti. Buarada, cumhuriyet tarihinin enönemli operasyonlar›ndan ve da-valar›ndan birini de adeta sume-nalt› etti. Y›llard›r aflinas› oldu-¤umuz, karanl›k iliflkilerini veeylemlerini iyi kötü bildi¤imizbir dizi isim Ergenekon Çetesikapsam›nda gözalt›na al›nd› ve-ya tutukland›. Emekli tu¤generalVeli Küçük, avukat Kemal Ke-rinçsiz, Yasin Hayal’in avukat›Fuat Turgut, Sedat Peker’le ilifl-kisinden de hat›rlad›¤›m›z gaze-teci Gülay Kömürcü, Türk Orto-doks Patrikhanesi Bas›n SözcüsüSevgi Erenerol, Susurluk san›¤›Sami Hofltan, silah üzerine ye-min ettirmelerinden hat›rlad›¤›-m›z Kuvayi Milliye Derne¤i bafl-kan› emekli albay Fikri Kara-da¤... Birkaç isim daha eklense,televizyonlarda, sokaklarda s›ks›k görünüp söz alan “ulusalc›ünlüler” tastamam derdest edil-mifl olacakt›. Nihayet ortaya ç›k-t›¤›na ve müdahale edildi¤inesevindi¤imiz bu karanl›k a¤›nüstü, türban tart›flmas›yla örtül-dü. Bu kiflilerin muhtemel ba¤-lant›lar›, çetenin “üst” yönetimi,böyle bir örgütlenmenin devletinne ifline yarad›¤› gibi sorular›ncevaplar› malûmumuz olmad›.Ve elimizde bu bir avuç “ucube”kald›. Normal bir ülkede her günmanfletlere tafl›nmas› gerekenbir dava sessizli¤e gömüldü. Ay-n› bir aralar sürekli televizyonla-r› iflgal eden s›n›rötesi operas-yonlar gibi. “TSK’n›n suç örgütüolmad›¤›n›” aç›klamak duru-munda kalan Genelkurmay’a yö-nelik bofl arazilerin bombaland›-¤› iddialar› gündemde pek yerbulmad›. Yani belki AKP, TSKbaflta olmak üzere devletin“yüksek” katlar›n›n ekme¤ineya¤ sürdü, bu arada kendi taba-n›n›n gönlünü de hofl etti. “Laik-li¤in düflman›” türban, galiba ençok “rejimin bekas›”na yarad›.Ergenekon operasyonunu eskibir istihbaratç›yla, 28 fiubat sü-recinde tasfiye edilen emekliEmniyet ‹stihbarat Daire Baflkan›Bülent Orako¤lu’yla konufltuk...

yor, devletin hukukî yollardan yapama-d›¤›n› hukuk d›fl› oluflumlar eliyle yap-t›¤›n› söylüyor... Bunu kabul etmemiz için, böyle bir yap›-n›n devlet ve millet yarar›na çal›flt›¤›n›gözlemlememiz gerekiyor. Ama bu yap›-lar›n öyle bir amac›n›n olmad›¤› belli. Devlet, bazen toplumu kontrol alt›ndatutabilmek için de gizli ve yasad›fl› yol-lara baflvurabilir...Bu tür illegal yap›lar›n böyle bir niyeti ol-sa bile, siyasî bir amaçlar› olmal›. Çok gi-rift yollardan gidebilirsiniz, çeflitli görüflve ideolojileri kullanabilirsiniz, ama niha-yetinde varaca¤›n›z yerin bu ülkenin,milletin yarar›na olmas› gerekir. Ergene-kon’un savc› taraf›ndan “terör örgütü”olarak nitelendirilmesi bu aç›dan önemli-dir. Bunlar›n Türkiye’nin menfaatleriyleilgisinin olmad›¤›n›, d›flar›dan bir tak›ms›zmalar›n yap›ld›¤›n› iddia ediyorum. S›zmalar› kimler yap›yor?Çeflitli emperyalist ülkelerle yap›lan sa-vunma, güvenlik, istihbarat anlaflmala-r›yla bu s›zmalar oluyor. Gladio tipi ör-gütlenmelerin esas itibariyle NATO ülke-lerinde oldu¤u biliniyor zaten. Türkiye1952’de NATO’ya girdikten sonra provo-ke edilmeye çal›fl›lm›fl ve bu çaba günü-müze kadar sürmüfltür. Fakat o dönemde Türkiye ayn› zamandaçok partili rejime geçti. Devlet, yönetiminisiyatifinin tamamen topluma geçme-sine mâni olmak için de böyle bir yap›-y› yaratm›fl olamaz m›?Bu projeyi ortaya koyanlar, esas olarakd›fl güçlerdir. Türkiye’de karar verici me-kanizmalar›n, yani milleti hukukî vemeflru yolla idare eden yap›lar›n amaçla-r› bize d›fltan etki etmeye çal›flanlar›nkiy-le örtüflmüfl olabilir. Mesela PKK’n›n olu-flumunda bir flaibe vard›r. Her zaman birdinamik vard›r devlete karfl› çal›flmaküzere. Bofl b›rak›rsan›z, bu dinamik baflkaunsurlar taraf›ndan ele geçirilebilir. ‹stih-barat anlay›fl› da konjonktüre göre de¤ifl-mektedir. 1960’larda Türkiye’de ciddi birkomünizm tehlikesi oldu¤u söylendi, bizöyle yetifltik sonuçta. Deniz Gezmifl, Ma-hir Çayan gibi kiflilerin oluflumlar› içindede hem Türkiye, hem de yabanc› istihba-ratlar›n yapt›¤› s›zmalar, provokasyonlarvard›. Bugün için tam ba¤›ms›z ülke, birütopya olmufltur. Ergenekon terör örgü-tü de tam ba¤›ms›zl›k, tam millîlik ad›ylaç›km›flt›r. Oysa ben Ergenekon’u ikiyeay›r›yorum. 1950’li y›llarda bütün NATOülkelerinde kurulan Gladio tipi örgütlen-melerin Türkiye aya¤›, 27 May›s 1960 ih-tilâli sonras›nda kurulmufltur. 16 NATOülkesinde Gladio türü örgütlenmelerintümü ortaya ç›kar›l›p da¤›t›lm›flt›r. AmaAlmanya ve Türkiye hariç tabii.Bu yap›lar› kimler oluflturuyor?NATO içinde bölümler vard›r. Gladio ti-pi oluflumlarla ilgilenen bölümdeki tümkararlar› Amerikal› generaller verir. Sondönemde ortaya ç›kar›lan Ergenekon te-rör örgütüyse 28 fiubat sürecinde olufl-mufltur. Ergenekon, daha önce NATOgüdümlüydü. Eskisi son derece gizlilikiçinde çal›fl›rken, ulusalc›, ba¤›ms›z Tür-kiyeci oldu¤unu söyleyen Ergenekon çokdaha aç›ktan çal›fl›yordu. Yeni Ergene-

Ergenekon’u ikiye ay›r›yorum. Son dönemdeortaya ç›kar›lanErgenekon 28fiubat sürecindeoluflmufltur. Yeni Ergenekon,ABD ve NATOgüdümlü Ergenekon’akarfl› millî birörgütlenme olarak ortayaç›km›fl gibi görünüyor.

Bülent Orako¤lu

Foto¤raf: Batur Gökçeer

18

Page 19: Express 81

flan meflru faaliyetleri görürsünüz. Amabunlar, uluslararas› hukuk içinde dize ge-tiremedikleri ülkelere karfl› illegal yap›la-r›, tafleronlar› da kullan›rlar. Bence Sad-dam da bir taflerondu. Geçenlerde yaka-lanan bir Baas yöneticisi, Saddam’›n yö-netime geçifli s›ras›nda CIA’n›n inan›l-maz faaliyetleri oldu¤unu aç›klad›. Sad-dam’›n Kuveyt’e sald›rmas›, ayn› süreçtes›n›rlar›m›za bir milyon insan›n dayan-mas›... Bu büyük bir organizasyondur veTürkiye’ye karfl› tezgâhlanm›flt›r. Komplo teorisi kuruyorsunuz galiba.Hiç de de¤il. ‹ran-Irak savafl›ndan sonraSaddam, Kuveyt’e girdi. 15 milyar dolarborcu vard› Saddam’›n; bu, Kuveyt’e giri-flinin görünen sebebiydi. Bu s›rada Kürtafliretlerinin isyanlar› bafllam›flt›r. Bunla-r›n arkas›nda CIA’n›n, MOSSAD’›n oldu-¤u biliniyor. Saddam, kulland›¤› kimya-sal gazlar› da Bat›’dan alm›flt›r. ‹ngilte-re’de bu yüzden bir gizli servis eleman›öldürüldü, Tony Blair hâlâ yarg›lan›yor.Kuveyt iflgalinden sonra Çekiç Güç gel-mifl ve Körfez Savafl›’ndan sonra da Ku-zey Irak’taki Kürtler özerkleflmifltir.Komplo teorisi gibi görünüyor, ama Öca-lan’›n yak›n›ndaki insanlara bak›n: KesireÖcalan’dan tutun da, Pilot Necati’ye ka-dar. Pilot Necati’nin NATO’daki Ergene-kon mensubu oldu¤u anlafl›l›yor. Öldü¤üiddia edildi, ama sadece ismi ölmüfltür.Gerçek ismi ‹lyas Ayd›n’d›r ve ordudanat›lma gibi görünen bir yüzbafl›d›r. “Ankara’da Gölge Oyunlar›” adl› kita-b›n›zda, her darbe öncesinde siyasî ci-nayetlerin ifllendi¤ini, Ergenekon’un dabir darbe tasarlad›¤›n› söylüyorsunuz.Hrant Dink cinayetini bu aç›dan nereyekoyuyorsunuz?Dink cinayetini bu ba¤lamda düflünmekyanl›fl de¤ildir. Demirel “derin devlet as-kerdir” diyor. Ecevit de derin devletinkontrgerilla oldu¤unu söylüyordu. Hep-si, zarar gördü¤ü yere derin devlet diyor.Oysa mesele bu kadar basit de¤ildir. Su-surluk’ta hükümet de, bürokrasi de iradegösterip harekete geçmemiflti. Ama busefer Erdo¤an Amerika’ya gitmeden önce“bu çok önemli bir toplant›d›r” demiflti.Ben hiçbir zaman baflbakan›n bu cümlesi-ni, Bush’un PKK konusunda anl›k istih-barat vermesi olarak alg›lamad›m. Ne ko-nufltuklar›n› bilemem, fakat bir tak›m ya-p›lar, o yap›lar›n kurucular› karar verme-dikçe ortadan kald›r›lamaz.Yani Bush ve Erdo¤an bu konuyu mukonuflmufllar?Bu tür meseleler öyle konuflulmaz. Fakatnetice itibariyle Hrant Dink, Santoro,Hablemito¤lu veya Dan›fltay cinayetle-riyle ilgili olan uçlar budanm›flt›r. Çünkübunlar›n faaliyetleri Türkiye’ye çok ciddizararlar vermifltir. Geçenlerde kat›ld›¤›mbir televizyon program›na eski bir millet-vekili de ifltirak etmiflti. “Kardeflim,Hrant Dink’in öldürülmesi Türk milleti-nin pek de umurunda de¤ildir” gibi fley-ler söyledi. Bu çok ciddi bir fleydir. De-mek ki toplum içinde de bu tür cinayetle-ri tasvip edenler var. Cinayetten sonrakisüreç de korkunçtu. Erhan Tuncel polismuhbiri, polis biliyor, jandarma biliyorcinayetin ifllenece¤ini. O.S.’yle foto¤raf

bitti, uluslararas› dengeler art›k flantajüzerinden sa¤lan›yor. Mesela PKK res-men Türkiye’ye karfl› kullan›lmaktad›r. Baz› iddialara göre de Türkiye örgütübölgesel emelleri için kullanmaya çal›-fl›yor, bilhassa silahs›zland›rm›yor...PKK, Türkiye’deki bir tak›m yap›lanma-lar›n da ifline gelmifl olabilir. Ama bu türprovokatif ifller meflru devlet güçleri tara-f›ndan asla yap›lmaz, yap›lamaz. Genel-kurmay baflkan›, Ergenekon için “suçluolan cezas›n› çeker” diyor zaten. Ama ayn› Genelkurmay baflkan›, fiem-dinli’deki san›klardan biri için “iyi ço-cuktur” demiflti...O da ayr› mevzu tabii. Ama flunu demekistiyorum: Son dönemde, ülkenin Kurtu-lufl Savafl› günlerini yaflad›¤›n› iddia edendarbeci zihniyet, Ergenekon çetesi ve K›-z›lelma Koalisyonu gibi yap›lar olufltur-du. Aralar›nda Türkçü var, Maocu var,Kemalist, ulusalc›, Atatürkçü var. “Ülketehlike içinde” iddias›n› sürekli dillendi-riyorlar, ortak noktada buluflabileceklerivatan, bayrak, Kur’an, millet, silah gibisembolleri kulland›klar› için devlet için-den insanlar› da etkiliyorlar. Fakat bugüç, Türkiye’de son aflamas›na gelmiflti.‹ster d›fl, ister iç güçlerin etkisiyle ortayaç›km›fl olsun, bu ülke, hukuk d›fl› yap›-lanmalarla hiçbir yere gidemez. Neticedene oldu, Meclis komisyonuna bilgi ver-meyen bir tak›m emekli generaller, bu-gün parmakl›klar ard›ndad›r. Ama unut-mamak gerekiyor ki, Türk toplumundakieksikliklerin yans›mas› olarak baz› yap›-lar hayat alan› bulabiliyor. Veli Küçük neden yakaland›?Görünen o ki, Askerî fiûra’dan itibaren,askerler içinde de bu tür yap›lar›n, enaz›ndan eylemci grubun, yani Türkiye’yis›k›nt›ya sokan Hrant Dink cinayeti, Da-n›fltay sald›r›s›, Hablemito¤lu cinayetiyleiliflkide olan kiflilerin temizlenmesi konu-sunda konsensüse var›ld›. E¤er TSK böy-le bir iradeyi ortaya koymasayd›, emeklioldu¤u halde Veli Küçük bu kadar kolayyakalanmazd›. Niye böyle bir konsensüs sa¤lanabildi?Çünkü bu, Türkiye’nin s›rt›nda bir kam-bur gibi duruyordu. Oysa devlet yetkili-leri flimdiye kadar böyle bir örgütlenme-yi kabul dahi etmediler. Ama, bu tasfiye-nin Türkiye’den talep edilmifl olabilece¤i-ni de düflünüyorum. Sonuçta, yavafllam›flolsa bile, AB süreci devam ediyor... Ordu niçin böyle bir yap›n›n ortadankald›r›lmas›n› istesin?Dikkat edin, tamamen ortadan kald›r-maktan bahsetmedik hiç. Türkiye’nin buyap›y› tamamen tasfiye edip etmeyece¤i-ni bu operasyonla anlayamay›z. Çok dal-l› bir a¤aç gövdesini düflünün, dallar›n›kopar›yorsunuz, ama gövde duruyor.Gövdeye müdahale etmezseniz, dallar›n›budaman›z a¤ac› daha güçlü de k›labilir.fiu anda yap›lan, dal ve yapraklar› atmam›d›r acaba? Zaten gövdenin kendisi hiç-bir ülkede kolay kolay ortadan kald›r›la-maz. En ileri ad›m, bu gövdeyi olabildi-¤ince meflru bir zemine çekmektir. Ya-banc› ülkelerin çal›flma sistemleri böyle-dir. Amerikan veya ‹ngiliz devletine bak-t›¤›n›zda, bir tak›m resmî yap›lardan olu-

Bu tasfiyeninTürkiye’den talep edilmiflolabilece¤ini dedüflünüyorum.Erdo¤an Amerika’ya gitmeden önce“bu çok önemlibir toplant›d›r”demiflti. Baflbakan›n bucümlesini,Bush’un PKK konusunda anl›kistihbarat vermesi olarakalg›lamad›m. Nekonufltuklar›n›bilemem, fakatbir tak›m yap›lar, o yap›lar›n kurucular› kararvermedikçe ortadan kald›r›lamaz.

kon, ABD ve NATO güdümlü Ergene-kon’a karfl› millî bir örgütlenme olarakortaya ç›km›fl gibi görünüyor.27 Nisan muht›ras›, yeni bir darbeninhabercisi olarak okunabilir mi?O son anda engellenmifltir. Kapat›lanNokta dergisin aç›klad›¤› belgeler,2004’te darbenin gerçekleflece¤ini gösteri-yor. Di¤er yandan, Nokta’n›n bu belgele-ri elde etmesi bile, devlet içinde bu konu-da bir mücadelenin yürütüldü¤ünü gös-teriyor. Bu çeteleflmifl yap›lar›n pek çokyere sirayet etti¤i görülür, ama egemenanlay›fl bu de¤ildir. Genelkurmay baflka-n› Yaflar Büyükan›t, “TSK bir suç örgütüde¤ildir” diyor. Bu do¤rudur. Mesela si-vil toplum kuruluflu ad› alt›nda, toplumupsikolojik harekâtla etkilemek maksad›y-la kurulmufl bir tak›m militarist yap›larvard›r; bunlardan biri bizzat Büyükan›t’ahakaret etmifl ve Genelkurmay baflkan›bunlar hakk›nda suç duyurusunda bu-lunmufltur. Bu birimler, “genç subaylar”sendromunu ortaya ç›karmak için HilmiÖzkök’e yapt›klar› gibi ithamlarda bulu-nabilmektedir. Genç subaylar›n en fazlak›flk›rt›ld›¤› dönem 27 May›s ihtilâlidir;bugün de benzeri gerçeklefltirilmek iste-niyor. Bence bu dönemde yafll› subaylargenç subaylar› k›flk›rtm›flt›r. Di¤er yan-dan, Türkiye’deki kontrgerilla faaliyetle-rinin hepsinin arkas›nda NATO kurulufl-lar›n›n oldu¤u biliniyor. Birebir çal›flt›-¤›m eski 7. Kolordu Komutan› Kemal Ya-mak Pafla, PKK’n›n bitirilmesi için çokciddi çal›flmalar yürüttü. O bile Ameri-ka’n›n tesirinden söz ediyor. Derin devlet yap›lanmas›n› sürekli “d›flgüçlere” ba¤lamak bir ezber de¤il mi?‹çeridekilerin hepsinin oluflturulmas›, d›flgüçler sayesinde olmufltur. Derin devletdenen yap›lar Atatürk döneminde yoktuki. Amerika, Sovyetler’in Afganistan ifl-gali s›ras›nda El Kaide’yi do¤rudan kur-mam›flt›r mesela. Pakistan gizli servisiüzerinden parasal, lojistik e¤itim deste¤ivermifltir. Zaten uluslararas› terörizm,devlet terörizmidir. Devletlerin birbirleri-ne karfl› kulland›¤› güçtür. Türkiye de bu yönteme baflvuruyor mu?Veya böyle bir hissiyat içinde midir?‹nflallah o hissiyat içindedir, ama öyle gö-zükmüyor. Türkiye böyle bir fleyi hisset-seydi, dört darbe ve binlerce faili meçhulcinayet yaflar m›yd›k? Türkiye de di¤erülkeler için ayn› fleyi yapmal›. So¤uk Sa-vafl döneminin örtülü, gizli faaliyetleri

19Bir gösteride sol baflta Kemal Kerinçsiz, sa¤ baflta Veli Küçük

Page 20: Express 81

nin Yunanistan’a tafl›nmas› talebi varTürk Ortodoks Kilisesi’nin. Denmektedirki, bu yüzden de Ergenekon’a müdahaleedilmifltir. Ve ileri sürülmektedir ki, buyüzden Ergenekon operasyonunun d›fluzant›l› olma ihtimali vard›r. Eski Erge-nekon’un Yeni Ergenekon’u tasfiye etti¤idahi söylenmektedir. Dink cinayetindeYeni Ergenekoncular›n devleti yanlar›n-da gösterme çabalar›, böyle bir didiflme-nin iflareti de olabilir. Bütün kalbimle, buoperasyonun, Türkiye’nin kendi irade-siyle ortaya koydu¤u bir tasfiye hareketiolmas›n› diliyorum. Hep d›fl kaynakl›uzant›lardan bahsetti¤im için sol düflün-cedeki yazarlar k›z›yorlar. Ama ErhanTuncel’e bak›n: Jandarmaya çal›fl›yor,emniyetin muhbiri, M‹T’le bir tak›m ilifl-kileri var... Bu tür elemanlar, yabanc› is-tihbarat servisleri taraf›ndan da kolayl›k-la kullan›labilir. Dink davas›na gelen jan-darma arabas›n›n üzerinde “ya sev yaterk et” yaz›s› vard›. Bu da devleti arkala-r›nda gösterme çabas›n›n parças›yd›. ‹n-sanlar o yaz›y› görünce, devletin tamam›-n›n böyle bir alg›s›n›n oldu¤unu düflünü-yor. Halbuki bu, devlet içindeki deringüçlerin psikolojik harekât›d›r. Ordu ile AKP aras›ndaki iliflkiyi nas›lde¤erlendiriyorsunuz?Bence ordu, AKP’yle sürtüflme meselesi-ni aflt›, çünkü Türkiye’nin çok daha cidditehlikelerle muhatap oldu¤unu gördü.Nas›l ki bir zamanlar komünizm bir geri-lim noktas› yap›ld›ysa, bugün de irticaöyle kullan›l›yor. Sonuçta bunlar Türki-ye’nin kendi konseptleri de¤ildir. D›flar›-dan gelen, ama burada da yaflam alan›bulabilen konseptlerdir. Aç›klamay›p da çok önemli buldu¤u-nuz bilgiler var m› elinizde?Baz› bilgileri aç›klamamam›n nedeni,yarg›s›z infaz yapmak istemememdenkaynaklan›yor. Ben de 28 fiubat sürecin-de yarg›s›z infaza maruz kald›m.28 fiubat’ta kimler taraf›ndan, niçin he-def seçildiniz?O dönem Emniyet ‹stihbarat Daire Bafl-kan›yd›m ve demokrasinin yan›nda yeral›yordum. Ordu içinde bir cuntac› grupvard› o zaman. O cuntac› grup hâlâ var m›?Kendisi yok, ama iradesi duruyor. Bu yap› m› Ergenekon gibi yap›lar›nayakta kalmas›n› sa¤lad›?Muhakkak.Siz daha önce Ergenekon operasyonu-nun olmas›n› bekliyor muydunuz?Bekliyordum. Kitab›mda baz› fleyleri ifa-de etmekten geri durmam›n nedeni, ope-rasyon sürecine zarar vermeme amaçl›y-d›. Ergenekon öyle bir yap›yd› ki, ya k›sasüre içinde iktidar olacakt› veya operas-yonla ekarte edilecekti. Operasyonun ola-ca¤›n› biliyordum, kendi yerimi de bellietmifltim. Ben, demokrasiden ve hukuk-tan yana bir yer edindim. Yoksa o taraftaçok önemli olanaklar elde edebilirdim. Ergenekon’dan hiç teklif ald›n›z m›? O kadar›n› geçelim. (gülüyor)fiimdi Büyük Birlik Partisi’nde misiniz?De¤ilim. K›z›lelma Koalisyonu olufluncaayr›ld›m. Bir fleyleri savunuyorsan›z, birtak›m projelerin içinde olmaman›z lâz›m.

Gerçi partiye gitti¤im zaman Muhsin Ya-z›c›o¤lu, K›z›lelma’yla iliflkilerini kestikle-rini söylemiflti. Bunlar Do¤u Perinçek’ino¤luyla ‹stanbul’da bir yürüyüfl düzenle-mifllerdi... Akl›ma gelmiflken, Do¤u Perin-çek’in Lozan’a gidifli! Devletin yenidenyap›land›r›lmas› projesi burada da ortayaç›k›yor. Görev alm›fl ve Lozan’a gidiyor!Elinizdeki bilgileri ve deneyimlerinizibir araya getirdi¤inizde, gelece¤e dairnas›l bir tablo çizebiliyorsunuz?Türkiye, emperyalist güçlerle baflabaflmücadele ederek bir yere gelemez. Rusyave ABD bile kendi ç›karlar› söz konusu ol-du¤unda anlaflabiliyorlar. Türkiye de budengeyi iyi yönetiyor. Devletin üst kade-melerindeki kurumlar›n Ergenekon’a kar-fl› iflbirli¤i içinde olmas› da bunun bir ifla-reti bence. En az›ndan d›fl politikada ku-rumlar aras› birlik yarat›l›rsa, Türkiye’ninOrtado¤u’da bir güç olma ihtimali fazla-d›r. Oysa Hrant Dink ve di¤er cinayetler,Türkiye’yi çok zay›f duruma düflürdü.Türkiye’de demokrasi ve özgürlüklerintam anlam›yla sa¤lanmas› lâz›m. Bununtersi yap›lanmalardan nemalanan güçleroldu¤unu bilmeliyiz. S›radan insanlarasoruyorum, terör niye bitmiyor diye.Adam “hiç biter mi, oradaki polis ve askerfazladan tazminat al›yor” diyor, az da ol-sa bu iflin bir ekonomik aya¤› oldu¤unubiliyor... Ergenekon’a dönersek, s›rf dahakorkunç biçimde tasfiye edilmemek içiniçlerinden en ön plandakileri harcam›fl daolabilirler. Dikkat edin, 28 fiubat, üçüncüy›l›ndan itibaren tart›fl›lmaya baflland›.Hiçbir darbe bu kadar k›sa süre içinde tar-t›flma konusu olamam›flt›. Çünkü 28 fiubatmüdahalesinde çok kötü kokular vard›,d›fl ayak konusunda. Zaten 28 fiubat’›n as-kerî kanad› tasfiye edildi. ABD, ÇekiçGüç’ün Irak’taki varl›¤›n› son kez uzat-mak istiyor. Refahyol döneminde Erba-kan bunu kabul etmek için ABD’ye 17maddelik bir flartname sunuyor. Askerlergeliyor, “say›n baflbakan›m, bu böyle ol-maz, bu flartlar› kald›ral›m” diyor, amaErbakan geri ad›m atm›yor.Ne tür flartlar öne sürüyor Erbakan?Büyük Ortado¤u Projesi’ni sekteye u¤-ratacak fleyler... Irak’ta, Afganistan’daCIA’n›n oluflturdu¤u bir tak›m yap›la-r›n kald›r›lmas›n› istiyor. 28 fiubat bu türhadiselerin sonunda yaflanm›flt›r. 28 fiu-bat’›n devam› geliyordu da, son andabunlar› altüst ettiler neyse ki!

çektiriyorlar. Bu olay›n devlet kademele-rinde bilindi¤i gerçe¤i ortaya ç›k›yor. So-nuçta bir ihtilâl ortam›n›n haz›rland›¤›çok aç›k. Zaten bir dönem Hrant Dink’itehdit edenler, mahkeme önlerinde pro-testo edenler, flimdi hapisteler. Buradadevletin elefltirilece¤i nokta, HrantDink’i niye korumad›¤›d›r. Dink hem Er-meni diasporas›n›n hem de Ergenekongibi kendini milliyetçi diye adland›ranyap›lar›n hedefiydi sonuçta. Ergenekon-cular, devlete hakim olduklar› izleniminiherkese verebilmifllerdir. Ben gerçekteböyle olmad›¤›n› bildi¤im halde, bir araböyle bir izlenime kap›ld›m. Aç›kças›,Dink soruflturmas›nda müfettifllerin ken-di meslektafllar› için “tahkikata mahalyoktur” aç›klamas› beni rahats›z etti. Ergenekon operasyonu, devletin bu sü-reçteki zaaflar›n› ve Dink cinayeti zan-l›lar›n›n korundu¤u izlenimini ortadankald›rmak için mi yap›ld›?‹spatlayamam ama, organik ba¤lar› ol-masa bile TSK içinde kritik mevkilerdebunlara sempatiyle yaklaflanlar›n dahapasif görevlere kayd›r›ld›¤›n› biliyorum.Bunlar kamuoyuna yans›m›yor, kendiidarî bünyeleri içinde yer de¤ifltiriyorlar. ‹ki üst düzey pafla ailevî ve kiflisel se-bepleri öne sürerek istifa etti. Bunlar-dan biri Diyarbak›r’da çok kritik ko-numda bulunan Jandarma Bölge Ko-mutan› Celal Ç›tak’t›. Tu¤amiral fiemsAktu¤ da Askeri fiûra öncesinde, basitbir tart›flmay› sebep göstererek istifa et-miflti. Bu istifalar› da bu kapsamda de-¤erlendirmek mümkün mü?Ailevî sebep de olabilir, de¤indi¤imiztasfiye çerçevesinde yaflanm›fl istifalarda olabilir. Fakat kesin olarak söyleyebi-liriz ki, Ergenekon’a karfl› bir konsensüsvard›r, ama bunun ne kadar derine ine-ce¤i malûm de¤ildir. Emniyet ‹stihbarat Dairesi eski baflka-n›s›n›z, art›k emeklisiniz. Buna ra¤menteflkilâttan bilgi mi al›yorsunuz?‹stihbaratlardan emekli filan olunmaz.Bu, “Kurtlar Vadisi”nin insanlara afl›la-d›¤› bir izlenimdir. ‹stihbarat Daire Bafl-kan› oldu¤umuzdan dolay›, çal›flt›¤›m›zdönemdeki insanlarla gönül ba¤›m›zvard›r. 28 fiubat sürecinde çok önemliolaylara vak›f oldum. O süreçte benimelime geçen bilgilerle flu anda yaflanangeliflmeler birbirinden ba¤›ms›z de¤il. 28fiubat süreci de bu Ergenekon ekibi tara-f›ndan haz›rlanm›flt›r. Ergenekon’un si-vil uzant›lar› da var. U¤ur Mumcu ileHablemito¤lu cinayetlerinin failleri de,perde arkas› da ayn›d›r. Ergenekon’a ba-z› cinayetlerin ›smarlanma ihtimali devard›r. Çünkü, dikkat ederseniz, bunla-r›n maddî s›k›nt›lar› vard›r. Bu terör ör-gütlerinin eskiden en kolay ifli, uyufltu-rucu kaçakç›l›¤›yd›. Medyada pek dil-lendirilmiyor, ama Yeni Ergenekon veEski Ergenekon meselesini ay›rt etmeklâz›m. Çünkü Yeni Ergenekon’da TürkOrtodoks Kilisesi’nin olmas› da önemli.Türk Ortodoks Kilisesi, asl›nda H›risti-yan Gagavuz Türkleridir. Moldova’daözerklikleri var bunlar›n. Türk OrtodoksKilisesi ile Fener Rum Patrikhanesi ara-s›nda büyük s›k›nt›lar var. Patrikhane-

20

Kat›ld›¤›m birTV program›naeski bir milletvekili deifltirak etmiflti.“Hrant Dink’in öldürülmesiTürk milletininpek umurunda de¤ildir” gibifleyler söyledi.Demek ki bu tür cinayetleri tasvip edenlervar. Cinayettensonraki süreç dekorkunçtu. Erhan Tuncelpolis muhbiri,polis biliyor, jandarma biliyorcinayetin ifllenece¤ini.O.S.’yle foto¤rafçektiriyorlar. Bu olay›n devletkademelerindebilindi¤i gerçe¤iortaya ç›k›yor.Bir ihtilâl ortam›n›n haz›rland›¤› çok aç›k.

Bir Ergenekonklasi¤i: Töreniyöneten bordo bereli,Kuvayi MilliyeDerne¤i’nin ikinciadam›, ‹mam Hüseyinkod adl› HüseyinGörüm ve dü¤üneflahitlik eden, KuvayiMilliye Derne¤iTeflkilât BaflkanYard›mc›s› Kahramanfiahin operasyon kapsam›nda tutukland›, gelin Ayfle Gençyol isegözalt›n›n ard›ndanserbest b›rak›ld›.

Söyl

efli:

‹rfa

n A

ktan

Page 21: Express 81
Page 22: Express 81

f›ndan faydalan›yor?AKP’nin “aç›l›m›na” s›cak bakan üç-beflkifli d›fl›nda hiçbir Alevi yok. Reha Ça-muro¤lu’nun AKP’ye gönül borcu var:Kendisini milletvekili yapt›lar. Fakat, Ça-muro¤lu’nun Aleviler ad›na söz söylemehakk› yok ki. Ne inanç boyutuyla temsilyetkisi var, ne de toplumsal bir önderlikdurumu var. Kendisini Alevi toplumu-nun d›fl›na atm›flt›r zaten. AKP’ye geçti¤i için mi Alevi toplumu-nun d›fl›na ç›kt›?Daha önce DYP’de Mehmet A¤ar’›n yar-d›mc›s›yd›. AKP’yle anlaflt›, ama kapal›kap›lar ard›nda neyin anlaflmas›n› yapt›-lar, bilmiyoruz. Kendisini Alevilik konu-sunda sorumlu hisseden bir insan, Hac›Bektafl gibi, Pir Sultan gibi, Yunus gibibir durufl sergiler. Sivas’ta arkadafllar›-m›z› cay›r cay›r yakan zihniyeti mahke-melerde savunan adamlar›n yoldafllar›y-la beraber olamaz. AKP niçin böyle bir giriflimde bulunmaihtiyac› hissetti?Hem AB’ye uyum çerçevesinde belli aç›-l›mlar yapmak zorundalar, hem de Sün-ni cemaatlerin taleplerini, Alevilere söz-de özgürlük tan›yarak yerine getirmeyeçal›fl›yorlar. Türbana serbestîlik tan›makiçin önce Alevilerin baz› taleplerini yeri-ne getirmeye ve “biz tüm inançlar içinözgürlük istiyoruz” mesaj›n› vermeyeçal›fl›yorlar. Alevileri sadece bir araç ola-rak kullanmak istiyorlar.Türbana serbestîlik tan›mak için de ol-

AKP’li Reha Çamuro¤lu’nun önayakoldu¤u Muharrem orucu “iftar›” nere-deyse tüm Alevilerden tepki gördü.Muharrem orucunun iftar›n›n olamaya-ca¤›, Tayyip Erdo¤an’›n as›l maksad›-n›n yerel seçimlerde Alevilerin deste¤i-ni almak oldu¤u görüflü yayg›n. Alevicemleri için “mum söndücülük oynu-yorlar” diyen bir gelenekten gelenAKP’nin “Alevi aç›l›m›n›” ve “iftar ye-me¤ini” nas›l de¤erlendiriyorsunuz?Veli Aykut: Yüzy›llarca Alevi toplumu-nu, önderlerini, ulular›n›, âfl›klar›n› sür-günlere göndererek, asarak, derisini yü-zerek sindirmeye çal›flm›fl bir gelenektensöz ediyoruz. Alevilik, kendine özgü,kendi kab›na dahi s›¤mayan bir inançt›r.Sünni gelenek, bu inanc› kendi inanc›nabenzetmek için yüzy›llarca bask› yapt›.Alevilere iftiralar at›ld›, “Aleviler ana-ba-c› bilmez”, “mum söndü yap›yorlar”dendi. Ama Alevileri bask› yoluyla sin-dirme veya asimile etme flans›n›n bitti¤i-ni görmeye bafllad›lar. Son dönemlerdeAlevilerin sesi daha fazla ç›kmaya baflla-y›nca, yine Muaviye’nin siyaseti, Osman-l›’n›n takti¤i, böl-parçala-yönet politikas›harekete geçirildi. Toplumda kariyeriolan baz› insanlar›n zaaflar›n› tespit edipsat›n almaya ve kendi politikalar›na aletederek Alevi toplulu¤un kafas›n› kar›fl-t›rmaya, direncini zay›flatmaya çal›fl›yor-lar. AKP’nin izledi¤i siyaset de budur. Neden baz› ünlü Aleviler AKP’nin saf›-na geçiyor, AKP bu isimlerin hangi zaa-

Daha Allah yok ikenDERTL‹ D‹VAN‹’N‹N GÖZÜNDEN AKP POL‹T‹KALARI VE ALEV‹LER

22

AKP türban salvosundan önceki gündemi “Muharrem iftar›”yla, “Alevi aç›l›m›”yla iflgaletmiflti. Baflbakan Erdo¤an’›n bizzat kat›ld›¤› iftar yeme¤ine Alevi toplumunun ilerigelenleri itibar etmedi, tart›flmalar k›z›flt›. Alevi âfl›k gelene¤inin en pür haline yak›nbir müzik yapan Alevi dedesi Veli Aykut, nam-› di¤er Dertli Divani’yle AKP manevras›n›,Alevili¤in Sünnilikten temelde nas›l ayr›flt›¤›n›, Alevilerin somut taleplerini konufltuk...

sa, AKP Alevilerin baz› taleplerini ka-bul ederse, yine de karfl› ç›kar m›s›n›z?Bu ülkede sadece Alevi ve Sünniler yafla-m›yor ki. Ermeni, Yezidi, Süryani gibibirçok inanç biçimi vard›r. Hepsi için ay-n› özgürlü¤ü sa¤lama çabalar›n›n oldu-¤unu düflünüyorsan›z, çok saf yaklafl›-yorsunuz olaya. Benim memleketim Ur-fa Viranflehir’de, Mardin’de Yezidiler hâ-lâ yok say›l›yorlar. Kimse bir “Yezidi aç›-l›m›” yapm›yor. Onlar›n çocuklar› da zo-runlu din dersi görüyor. Aleviler Türki-ye ve Avrupa’da ciddi bir örgütlülüksa¤lad›¤› için AKP görmezden gelemi-yor bizi. KKTC, resmî temel atma töre-niyle, Alevilerin ibadet yeri olarak ceme-vini tan›d›. Danimarka, Alevili¤i kendineözgü bir inanç olarak resmen kabul etti.Almanya’da üniversitede Alevilik dersiveriliyor, bir Alevi konfederasyon baflka-n› rahatl›kla cumhurbaflkan›yla görüfle-biliyor. Türkiye’deyse bir siyasî partiningenel baflkan› bile Alevi temsilcilerinimuhatap alm›yor. Fakat her seçim döne-minde gecekondularda erzak da¤›t›pAlevilere bir tak›m vaatlerde bulunuyor-lar. Daha dün, belediye baflkanl›¤› döne-minde, Karacaahmet dergâh›ndaki ce-mevini y›kmaya giden adam, baflbakan-l›¤› döneminde “Alevi aç›l›m›” yap›yor.Bu, kendileri gibi düflünen Aleviler ya-ratma, dolay›s›yla asimilasyon politikas›-n› h›zland›rma çabas›d›r.“Alevilik kendi kab›na s›¤mayan birinançt›r” derken ne kastediyorsunuz? Alevilik, asla ‹slâmiyet’le s›n›rl› bir inançde¤ildir. ‹slâm dini de kendisinden önce-ki birçok dinden, kültürden etkilenmifltir.Bütün kültürler, bütün dinler birbirinindevam›d›r. Alevilik, ‹slâm’dan sadeceHak, Muhammed, Ali üçlemesini, Ehl-iBeyt ve 12 ‹mam inanc›n› alm›flt›r. Gerikalan Alevi inanç biçiminin mevcut ‹slâminanc›yla uzaktan yak›ndan alâkas› yok-tur. ‹slâmiyet flarab› yasaklam›flt›r; Alevi-likteyse, K›rklar Ceminden bu yana“dem”, yani flarap içilir. ‹slâmiyet’teinançla müzik aras›nda iliflki yokken,Alevilerde saz ibadetin bir parças›d›r. Bizmevcut ‹slâm dinini Emevi gelene¤i ola-rak kabul ediyoruz. Ama Hak, Muham-med, Ali birli¤ine inan›yoruz. Kur’an’ane kadar sayg› duyuyorsak, Tevrat’a, Ze-bur’a, ‹ncil’e de o oranda sayg› duyuyo-ruz. Cami imam›na göre, Kur’an d›fl›nda-ki tüm kutsal kitaplara kalem kat›lm›flt›r;bize göre, Kur’an’a da üçüncü halife Os-man döneminde kalem kat›lm›flt›r.Kur’an’da ne tür tahrifatlar yap›ld›¤›nainan›yorsunuz?Emeviler, kendi içtihatlar› do¤rultusun-da birçok suredeki ayetleri ve s›ralamay›de¤ifltirmifltir. Kur’an’›n 6666 ayettenolufltu¤unu kendileri de biliyor, amasayd›¤›n›zda 471 ayetin eksik oldu¤unugörürsünüz. Y›llarca Diyanet ‹flleri Bafl-kanl›¤› yapm›fl olan Süleyman Atefl deKur’an’›n yaz›l›fl›nda âlimler aras›nda ih-tilâflar oldu¤unu kabul etti. Namaz›nbefl vakit yerine üç vakit k›l›nabilece¤ini,yani üç vakte indirilebilece¤ini söyledi. Kur’an’daki tahrifatlar Halife Osmandönemine denk düflüyorsa, Ali-Muavi-ye çekiflmesinden önce olmufl, ne ol-

Daha dün, belediye baflkanl›¤› döneminde, Karacaahmetdergâh›ndakicemevini y›kmaya giden adam,baflbakanl›¤› döneminde “Alevi aç›l›m›”yap›yor. Bu, kendileri gibidüflünen Alevileryaratma, dolay›s›yla asimilasyon politikas›n› h›zland›rmaçabas›d›r.

Page 23: Express 81

y›fl› bulamazs›n›z. Alevi âfl›k ve ozanlar›ba¤naz kesimin bak›fl aç›s›yla ince bir bi-çimde alay eder. Mesela, Edip Harabi çokbüyük bir flahsiyettir Aleviler için; insan-›kâmil mertebesine eriflmifl, can gözü gö-ren, can kula¤› duyan, gerçek bir âfl›k-›sad›kt›r. Bir nefesinde flöyle der: “DahaAllah ile cihan yok iken / Biz onu varedip ilân eyledik / Hakka lây›k hiçbirmekân yok iken / Ald›k hanemize mih-man eyledik...” Tanr›n›n varl›¤›n› ya dayoklu¤unu tart›flan bilen insan oldu¤unagöre, felsefî aç›dan biz onu var etmifl olu-yoruz. Tanr›n›n varl›¤›n› ispatlayan, in-sand›r. Ama cahil bir dindar, bu dörtlük-teki derinli¤i anlayamaz. Harabi, ayn› fli-irinde flöyle diyor Allah için: “Kendisininhenüz ismi yok idi / ‹smi flöyle dursun,cismi yok idi / Hiçbir k›yafeti, resmi yokidi / fiekil verip t›pk› insan eyledik.” Tan-r›, Adem’e kendi nefesinden can verdi vemeleklere “Adem’e secde ediniz” diyebuyurdu. “As›ls›z, fas›ls›z yapt›k cenneti/ Huri g›lmanlara verdik ziyneti / Türlüvaatlerle her bir milleti / Sevindirip flad ühandan eyledik” diyerek dinlerdeki cen-net-cehennemin asl›nda varolmad›¤›n›söylüyor Harabi. Peygamberler, veliler,nebiler, insanlar› do¤ruya, iyiye, güzelesevketmek için yapay bir cennet-cehen-nem yaratt›lar asl›nda. Alevilikte ahiret inanc› yok mu?Sünni gelenekteki ahiret inanc› Alevilik-te yoktur. Konfüçyus’a ö¤rencileri soru-yor: “Üstad, bize öteki dünyadan haberverir misin?” fiöyle yan›tl›yor: “‹çindebulundu¤umuz dünyadan ne kadar ha-berdar›z ki, öte dünyadan haber vere-yim!” Ö¤rencileri soruyor: “Cennet vecehenneme ne diyorsunuz?” Yan›t› fluoluyor: “Siz yaflam boyunca kimseyi k›r-may›n, kimseye ihanet etmeyin, size ya-p›lmas›n› istemedi¤inizi baflkas›na yap-may›n, öldükten sonra da gerçek ne ise ozaman görürsünüz.” “Üstad, niye ko-nuflmuyorsun?” Konfüçyus yan›t veri-yor: “Seyredin, kâinat her fleyi anlatm›-yor mu?” Alevi inanc›nda âfl›klar, “dembu dem, saat bu saat” derler. Yaflad›¤›ndönemde, insan olman›n gerekleri neyse,öncelikle bunlar› yapmakla mükellefsin.Bunun d›fl›ndaki her fley söylencelere da-yan›r, birey buna inan›p inanmamaktaözgürdür. Alevilikte inanç dayatmas› ol-maz. Cem ibadetinde de, görgü cemindede her fley elle tutulan, gözle görülen ger-çekler üzerinde tart›fl›l›r. Alevilik kan ba¤›yla m› geçiyor?‹nançlar kan ba¤›yla intikal etmez ki! Ha-c› Bektafl Veli “belimden gelen de¤il, yo-lumdan giden evlâd›md›r” diyor. Aleviolabilmek için Alevi ana-babadan do¤-mak gerekmedi¤i gibi, Alevi ana-baba dabafll› bafl›na yeterli de¤ildir. Yola ikrarvermekle Alevi-Bektafli olunabilir. Sivas katliam›n› ikinci Kerbela olarakde¤erlendiren Aleviler var. Sivas olay-lar› sonras›nda Alevi cemaatinin yap›-s›nda bir dönüflüm yafland› m›? Sivas’tan önce Alevi toplumunun cesare-ti büyük ölçüde k›r›lm›flt›. Ö¤renciler bü-yük ölçüde kimliklerini gizlemek zorun-da kal›yordu. Birileri “siz Ali’ye mi tap›-yorsunuz” diye sordu¤unda, nas›l yan›t

bahfledilen birer flefkat enerjisidir. BizHac› Bektafl Veli’yi Ali’den veya ‹sa’danayr› görmüyoruz. ‹nsanl›¤a meflale olanbütün erleri, pîrleri ayn› enerjinin, ayn››fl›¤›n parçalar› olarak kabul ediyoruz.Hepsi farkl› dönemlerde bu dünyaya gel-mifl, ama ayn› fleyleri söylemifllerdir, do¤-ruyu söylemekten geri durmam›fl, zerrekadar taviz vermemifllerdir. Birçok insa-n›m›z ne yaz›k ki Alevili¤i sadece önyar-g›l› de¤erlendirmelerle ö¤reniyor. OysaAlevi ulular›, pîrleri, araflt›rmac› ruhla-r›yla kendilerini sürekli gelifltirmifl, yeni-lemifllerdir. Kendinden bin y›l önce gelenbir ayd›n›n düflüncelerini irdelemifl vekendi düflünceleriyle, inançlar›yla sentez-lemifllerdir. Hac› Bektafl Veli böyle bir in-sand›r. “K›ble dört taraft›r, herhangi birtarafa dönüp ibadet etmene gerek yok;cemal cemale olur, cemini yapars›n” di-yor Hac› Bektafl Veli. Üç can bir cem.Merkür’e de, Venüs’e de gitsen, üç canbir yere toplan›r, saz›m›z› al›r, üç nefesbir duaz, bir semah, bir tevhit yap›nca,ibadetini yapm›fl olursun. Gökkubbeninalt›ndaki her mekân bizim için ibadet ye-ridir. fiu anda sizinle muhabbet etmek bi-le bize göre ibadettir. Alevili¤in bar›flç›l bir inanç oldu¤u,din, inanç, cinsiyet, etnisite, ›rk ayr›m›gözetmedi¤i hep vurgulan›yor. Kerbelakatliam›na dayanan Sünnilere yönelikk›rg›nl›¤a niye dikkat çekilmiyor?Tarih boyunca, as›l›p kesilenler hep bi-zim insanlar›m›z olmufltur. Sünnilerin“bizi as›p kestiniz” diye Alevilere göste-rebilecekleri tek bir örnek yoktur. Alevitoplumunun bilinçlisi de, bilinçsizi deyeryüzünde yaflayan hiçbir canl›n›n ya-flam hakk›n› elinden alma hakk›n›n olma-d›¤›n› bilir. Âfl›k Seyhani’nin “Ha kutup-larda bir Eskimo genci / Ha da Afrika’dasiyah bir zenci / Fark etmez ne dili ne di-ni, rengi / Madem ki insand›r sayg›m›zvard›r” dedi¤i gibi... “Bir kar›nca yuvas›-n› kaybetse / O gece yatamam kayg›m›zvard›r / Bir yaprak dal›ndan sarar›p düfl-se / Ezilir yüre¤im duygumuz vard›r...”Alevi felsefesi budur. Âfl›klar›n hiçbir flii-rinde kin, nefret, kan, asar›z-keseriz anla-

Alevilik, ‹slâmiyet’le s›n›rl›bir inanç de¤ildir.‹slâm dini de kendisindenönceki birçok dinden, kültürdenetkilenmifltir. fiamanizm, Budizm ve Hinduizmdeki birçok gelenek görenek Alevilerde de vard›r. Aleviinanc› uhrevî de¤il, dünyevîdir. Konfüçyus’un da,Nâz›m Hikmet’inde dünyaya bak›fl›bize ters de¤il;onun insanl›k içinkurdu¤u hayal bizim temel düflüncelerimiziifade ediyor.

23

Foto

¤raf

: B

atu

r G

ökçe

erDertli Divani

muflsa. Kur’an’da Alevilere dair her-hangi bir sonradan düzenleme, tahrifatolmam›fl, de¤il mi?Kur’an’daki tahrifatlar›n Alevilere yöne-lik oldu¤u iddias›nda de¤iliz. Hz. Ali’densonra devam eden bir ekol var. Kerbelaolay›nda Hz. Hüseyin ve Ehl-i Beytininfeci bir flekilde katlediliflinden dolay›, nekadar Ehl-i Beyt ve taraftar› varsa, Emevi‹slâm cemaatiyle bütün iliflkilerini ask›yaal›p kendilerine özgü bir ibadet gelifltir-mifllerdir. Bu ibadetin kayna¤› da K›rklarCemidir. Kur’an’dan öte, “okunacak enbüyük kitap insand›r” diyoruz biz.Kur’an eksik veya fazla olabilir, ama bizonu Muhammed’in gönlüne do¤an ilha-m›n özeti olarak kabul ediyoruz. Yoksane gökten zembille indi, ne de yerden bit-ki gibi ç›kt›. Sünnilere k›yasla bizim pey-gamber ve kitap inanc›m›z farkl›d›r. Kerbela’da yaflanan katliam›n travma-s›yla, ma¤duriyetin sürekli canl› tutul-du¤u ritüeller öne ç›k›yor Alevilikte.Alevilerin ma¤duriyet üzerinden birfelsefe gelifltirdi¤i söylenebilir mi?Alevili¤i bununla s›n›rlamak yanl›fl olur.Pir Sultan, Seyit Nesimi, Hallac-› Man-sur’un yan›nda fieyh Bedreddin gibi üs-tadlar›n söylemleri de bizim inançlar›m›-za paraleldir. Konfüçyus’un da, Nâz›mHikmet’in de dünyaya bak›fl› bize tersde¤il; onun insanl›k için kurdu¤u hayalbizim temel düflüncelerimizi ifade edi-yor. Kendini insanl›¤a adayan ne kadarhalk adam› varsa, hangi etnik kökenden,hangi milliyetten geldi¤ini sormadankendinden kabul eder Alevilik. Biz sü-rekli ma¤duriyetimizi dillendiren ve bu-nun üzerinden bir araya gelen bir top-lum de¤iliz. Ayr›ca Alevilik sadece Ker-bela olay›yla ortaya ç›km›fl bir inanç de-¤il. Bu inanc›n mayas› ‹slâmiyet öncesikültürlerde mevcut. Semah, ‹slâm öncesikültürlerde var. fiamanizm, Budizm veHinduizmdeki birçok gelenek görenekAlevilerde de vard›r. Ziyaretgâhlar›n,türbelerin, ateflin kutsanmas›, a¤açlarabez ba¤lanmas› gibi ritüellerin hepsi ‹s-lâm öncesi kültürlerde mevcuttu, bu de-¤erler Alevilikte de korunmaktad›r. Ale-vi inanc› uhrevî de¤il, dünyevîdir. Osmanl› dönemindeki bask› ve zulüm-den sonra, bir kurtar›c› olarak gördü¤üCumhuriyet rejiminden de umdu¤unubulamayan Alevi cemaatinin giderekiçine kapan›k, ba¤nazlaflm›fl bir yap›yadönüflmüfl olma ihtimali de yok mu? Elbette tutucu, d›fl dünyaya kap›lar›n› ka-pam›fl, Alevili¤in sadece ibadet boyutuy-la ilgilenen ba¤naz kesimler var. Amaegemen yaklafl›m bu de¤ildir. Aleviler,Hac› Bektafl Veli’nin sözlerini unutmuflde¤il. Hac› Bektafl Veli “73 millete bir na-zarla bakmayan bizden de¤ildir”, “eme-¤iyle geçinmeyen bizden de¤ildir”,“okunacak en büyük kitap insand›r”,“kad›nlar›n› okutmayan millet yüksele-mez”, “›rk, dil, din, cinsiyet gözetmeden,tüm insanlara bir nazarla bak›n›z” diyor. Alevilik, inançlararas› çat›flmalar›n enfliddetli oldu¤u dönemlerde nas›l bukadar hoflgörülü olabilmifl? Bu inanc›n mimarlar›, Hac› Bektafl Veligibi erler, pîrlerdir. Onlar insan âlemine

1962’de Urfa’da do¤an Veli Aykut, Dertli Divani mahlas›n› 1978’de edindi. Hac›Bektafl Dergâh› yönünden bir Alevi-Bektafli dedesi olan Dertli Divani, babas›Afl›k Büryani dahil olmak üzere pek çok ozan›n deyifllerini, kendi fliirlerini ses-lendirdi¤i, geleneksel Alevi müzi¤inin otantik örnekleri say›labilecek befl al-büm yay›nlad›: “Divane Gönül” (1989), “Dikti¤imiz Fidanlar” (1993), “Duaz-›‹mam” (1995), “Serçeflme” (2000), “Hasbihal” (2005)

Page 24: Express 81

Her ça¤›n Ali’side, Muaviye’side, Hüseyin’i de,Yezid’i de vard›r. Bize göre, ne Aliler biter,ne Muaviyeler.‹nsanlar›n eme¤ini sömüren, kendisaltanat› için insan hayat›nakasteden bütünentrikac›lar bizegöre Yezid’dir,bugün dünyan›nen büyük Yezid’iBush’tur.

gruplar› üzerindeki bask› ve ayr›mc›l›¤aengel olmal›, belli bir inanca yönelik res-mî okul –‹mam Hatip liseleri vb.- yapt›r-maktan derhal vazgeçmeli... Aleviler neden AKP’nin Alevi aç›l›m›n›olumlu yönde evriltmeye çal›flm›yor da,temelden karfl› ç›k›yor?Alevilerin de siyaset yapmaya hakk› var,ama Alevilik ad›na siyaset yapanlarakarfl›y›z biz. Siyaset yaflam›n temel unsu-rudur, kimse kendini bundan soyutlaya-maz. Ama inanç ad›na pazarl›klara giril-mez ve pazarl›kç›lar da halktan kabulgörmez. Sadece Alevilerin de¤il, bütüninsanlar›n inançlar›n› özgürce ifade ede-bilecekleri bir ortam için mücadele etme-ye var›z biz. Erdo¤an’›n da kat›ld›¤› yeme¤e Alevidedelerden ifltirak eden olmad› m›?Kat›lanlar›n içinde tek bir dede bile yok-tu. Dernekler de üç ay önce kurulan tabe-la derneklerdi. Bilinen tek isim, Malat-ya’da yandafllar›yla birlikte cemevi açanHasan Mefleli diye ba¤›ms›z bir kifliydi.Size davet gelmifl miydi?O cesareti gösteremezler. Duruflumuzbellidir. Cem Vakf›’na davet gitmifl, amaonlar da kabul etmedi. Niye Cem Vakf›’n› davet edebiliyorlarda sizi davet etme cesareti gösteremi-yorlar?Tavr›m›z çok net oldu¤u için davet ede-mediler. Kimi, nas›l davet edeceklerinibilirler. 22 Temmuz öncesindeki televiz-yon konuflmalar›nda ‹zzettin Do¤an“Aleviler AKP d›fl›nda CHP, DP veMHP’ye de oy verebilir” dedi. Bu do¤rubir yaklafl›m de¤ildi. Alevilik her türlü›rkç›l›¤a, flovenizme karfl› olan bir inanç-t›r. O yüzden ›rkç›, milliyetçi olan siyasipartiler bizim için do¤ru partiler de¤il-dir. Düflünsel aç›dan farkl› olmam›zara¤men inanç aç›s›ndan Cem Vakf›AKP’nin yemegine kat›lmayarak kat›ldo¤ru bir tav›r sergiledi. Onlarca farkl› Alevi kuruluflunun orta-ya ç›kmas›n›n nedeni, Aleviler aras›n-daki görüfl ayr›l›klar› m›? Alevi toplu-mu hangi konularda anlaflam›yor?Herkesin Alevili¤e bak›fl aç›s› farkl›d›r.Alevilik inanc› yaz›l› kaynaktan çok söz-lü gelene¤e dayand›¤›ndan, yorumlar,ayr›nt›lar yöreden yöreye de¤iflik olabili-yor. Farkl› çizgilerde Alevi örgütlülü¤ü-nün türemesi bundand›r. Ayr›nt›lardafarkl› düflünüyoruz, ama özde farkl›l›¤›-m›z olmad›¤›ndan dolay›, Cem Vakf› ha-ricindeki tüm Alevi örgütleri Alevi-Bek-tafli Federasyonu çat›s› alt›ndad›r. Avru-pa’daki tüm Alevi federasyonlar› da Av-rupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu ça-t›s› alt›nda birleflmifltir. Gündelik hayatta Aleviler ne tür s›k›n-t›lar yafl›yor?Taflrada tüm kamu kurumlar›nda çal›-flanlar bask› görüyor. Okullarda çocukla-r›m›z bask› görüyor. Büyük kentlerde bi-le Aleviler kendilerini gizlemek zorundakalabiliyor. Çünkü Alevilik kamuoyu ta-raf›ndan yeteri kadar ve do¤ru bilinmi-yor. Alevilere dair önyarg›lar› var. Yeterikadar cemevi yok ve yasal de¤il. Hâlâ“K›z›lbafl” diyen, afla¤›lay›c›, insanl›k d›-fl› iliflkide bulunan bir anlay›fl var.

Aleviler de Sünnileri “Yezid” diye kü-çümsemiyor mu? Yezid, ‹mam Hüseyin’e kasteden kiflidir.Bir Alevi, genelleme yap›p bütün Sünni-lere Yezid demez. Biz cemlerde Yezid’elânet okurken de ‹mam Hüseyin’i kesenve onun izinden giden zihniyete lânetokuyoruz. Her ça¤›n Ali’si de, Muaviye’side, Hüseyin’i de, Yezid’i de vard›r. Bizegöre, ne Aliler biter, ne Muaviyeler. ‹n-sanlar›n eme¤ini sömüren, kendi saltana-t› için insan hayat›na kasteden bütün en-trikac›lar bize göre Yezid’dir, bugün dün-yan›n en büyük Yezid’i Bush’tur. Cemevleri meselesi de son günlerde ye-niden gündeme geldi. Bu konuyu nas›lde¤erlendiriyorsunuz? Cemaatlerin örgütlenmesinin önündekiengeller kald›r›lmal›d›r. Bütün cemaatlerkendi örgütlenmelerini yapacak, ama hiç-bir cemaat bir baflka cemaate “sen de be-nim gibi düflün” fleklinde bask› yapama-yacak. Devlet bu bask›lar› engelleyecekve hiçbir cemaate, inanca para yard›m›n-da bulunmayacak. Bu ifli cemaatler kendiaralar›nda halledecek. Aleviler cemevleri-nin ibadet yerleri oldu¤unu söylüyorsa,devlet de bunu kabul edecek. Alevilerin “alt›n ça¤›” olmufl mu?‹lk ve son Alevi iktidar›, fiah ‹smail’in‹ran’da kurdu¤u Safevi devletidir. Ak›be-tini de hepimiz biliyoruz. Yavuz Selim,Çald›ran Savafl›’nda ve daha sonra Ana-dolu’da onbinlerce Aleviyi k›l›çtan geçiri-yor. O tarihten sonra, Aleviler hiçbir za-man iktidar olmam›fllar ve iktidar olma,devlet olma gibi bir h›rsa da bürünme-mifller. Alevili¤e özgü bir devlet bize çoksaçma geliyor. Bizim inanc›m›za göre, birülkede ne kadar farkl› inanç varsa, onla-r›n hepsi bir zenginliktir. fiu anda TürkiyeSünni bir devlet oldu¤u için, Sünniler d›-fl›nda herkes eziliyor. Yar›n bir Alevi dev-leti olursa, o zaman da Alevi inanc› d›fl›n-dakiler mi ezilecek? Öyle olacaksa, hiç ol-mas›n daha iyi. Bu nedenle, Aleviler Ale-vilik ad›na bir siyasî parti kurulmas›n›do¤ru bulmazlar. Ama bütün ezilen halkkatmanlar›yla birlikte hareket edilir. Bü-tün insanlar dengeli ve eflit yaflamal›d›r.Alevili¤in gayesi budur.Sizin dedelik s›fat›n›z var, ama çokgençsiniz. Bu s›fat› nas›l ald›n›z?Ocaktan gelme dedeli¤imiz yok. Dergâ-h›n vekili s›fat›yla bu hizmeti yap›yoruz.Bu s›fat› uzun bir sürecin sonunda al›yor-sunuz. Aileden bu gelene¤in içinde yetifl-mifl olman›z gerekiyor. Babam Büryani,dedem Ahmet Baba da bu hizmeti yap-m›fllar. Fakat, dedeli¤in babadan o¤ulageçmesi gibi kesin bir kural yok. Toplu-mun iradesinin onda tecelli etmesi ve pîrpostundan ruhsat olmas› gerekiyor. Hem dede s›fat› tafl›yorsunuz hem de 12hizmetten biri olan âfl›kl›k vazifesini ye-rine getiriyorsunuz. Hangi s›fat›n›z da-ha önde?Olabilirsem halk ozan›y›m, bu vasf›möndedir. Alevi-Bektafli inanc›yla ilgili bi-rikimlerim, gelene¤in içinden gelmifl ol-mamdan kaynaklan›yor. Toplum vedergâh bu hizmeti yapmam› istedi¤i içinyap›yorum. Bizde ihtiyaç duyuldu¤un-da eyvallah denir, vazifeden kaç›lmaz.

vereceklerini bilmiyorlard›, çünkü bilgiaktar›m› da zay›flam›flt›. Hâlâ kendisinikomflusundan gizleyen, Ramazandaoruç tutar gibi görünen Aleviler var. Bu-nun temelinde a¤›r bask›lar yat›yor flüp-hesiz. Sivas katliam›ndan önce, Alevile-rin bu kadar derne¤i, federasyonu, bir-lik-beraberli¤i yoktu. Sivas’tan sonra“her ne kadar cumhuriyetle birlikte bi-raz nefes ald›ysak da, katliamlar›n arka-s› kesilmeyecek” dendi. Yok denecek ka-dar az olan örgütlenmeler h›zland›. Pir Sultan Abdal Derne¤i ve baz› Aleviçevreleri, Erdo¤an’›n Muharrem orucu“iftar›na” kat›lacak Alevilerin düflkünilan edilece¤ini söyledi. Cemaatin ku-rallar›na uymayan Aleviler, aforoz edi-lir gibi düflkün ilan edilebiliyor mu? Alevi-Bektafli kültür ve inanc›na ters dü-flen bir siyasî yap›n›n içinde olan Alevi-ler düflkün ilan edilemezler. Ancak bü-yük bir yanl›fl yapt›¤›n› söyleyebiliriz okiflinin. Düflkünlük, yolun kurallar›naayk›r› olan kul hakk› yeme, h›rs›zl›k, ya-lanc›l›k, doland›r›c›l›k, zina, cinayet ver›zal›ks›z tek tarafl› bitirilen evliliklerdesöz konusu olabilir. Ayr›ca cem kurul-madan, flikâyetler dile gelmeden, ilgilikifliler dara kald›r›lmadan karar verile-mez. Düflkünlük karar›n› ceme kat›lancem erenleri ve inanc›n temsilcileri vere-bilir. Düflkün ilan etmenin aforozla ilgi-si yok. Alevi inanc›nda toplumsal birirade vard›r. Bu iradeye ayk›r› hareketteolanlar, yolun kurallar›na göre düflkünb›rak›l›rlar. Islah olsunlar diye yap›l›rbu. Bir daha yanl›fl yapmamas› kayd›ylayedi y›ldan sonra düflkün olan gelip ha-lini arz eder ve önce muhatab› affeder,sonra toplum onu tekrar kabul eder.Alevilerin flu anda devletten somut ta-lepleri neler?Öncelikle diyanet teflkilât›n›n la¤vedil-mesi gerekiyor. Bu ülke laik ve demok-ratik bir cumhuriyetse, Diyanet ‹flleri gi-bi bir teflkilât›n varl›¤›, bu ülkenin ruhu-na ters düfler. Laik devletin din iflleriylehiçbir iliflkisi yoktur. Diyanet ‹flleri, Aleviler için temelde netür sorunlara sebep oluyor?Devlet insanlar› tamamen Sünni-Hanefimezhebine yönlendiriyor ve beyin y›k›-yor. ‹nanmad›¤›m bir fleyi niye banaokulda ö¤retmeye kalk›fl›yorsun? Dev-let, dinliye de, dinsize de ayn› mesafededurmak zorundad›r. Din dersi verebilir-sin, ama bu dersin, ilkel dinlerden baflla-y›p dört büyük dine kadar gelmesi ve ta-rafs›z bir biçimde inançlar› ö¤retmesigerekiyor. Namaz›n nas›l k›l›nmas› ge-rekti¤i laik devletin vazifesi olamaz. Bu-nun laiklikle, demokrasiyle alâkas› yokki. Hac› Bektafl Dergâh› Postniflini Veli-yeddin Ulusoy’un ifade etti¤i maddeler,Alevilerin talepleridir: Bütçeden dinselfaaliyetlere pay ayr›lmamal› ve Diyanet‹flleri Baflkanl›¤› kald›r›lmal›. Tüminançlar›n örgütlenmesi ve kurumsallafl-mas› önündeki engeller kald›r›lmal›.Devlet tüm inançlar karfl›s›nda tarafs›zve eflit uzakl›kta olmal›. Zorunlu dindersi kald›r›lmal›, Alevi köylerine zorlacami yapt›rmaya ve din görevlisi gön-dermeye son verilmeli. Devlet, inanç

24

Söyl

efli:

‹rfa

n A

ktan

Page 25: Express 81

25

7 OCAK - 10 fiUBAT 2008

Haz›rlayan: Erdir Zat

Kapüflon siyasetiTÜRK‹YE AB y›l› olarak ilân edilen 2008ile birlikte Türkiye sanki bir anda dünyayaaç›l›verdi. Kuzey Irak’ta s›n›rötesi operas-yonlar sürerken Davos’ta yap›lan Türk ge-cesi, hamarat d›fl politikan›n eriflti¤i “aç›-l›m yaratma” potansiyelinin göstergesiydi.Millî lobiler dört koldan harekete geçti.Öyle ki, ABD’deki Ermeni diasporas›nakarfl›, “K›z›lderililer Türktür” hamlesi bileyap›ld›. Bunlar› Erdo¤an’›n flovlar› izledi:Medeniyetler buluflmas›, Karamanlis ziya-reti, türban serbestisi, Köln mitingi... Üs-tüne üstlük, geçen ay küresel Türkiye’ninstratejik derinli¤inin Sudan’a uzanabilece-¤ini de hayretle ö¤rendik. Darfur’daki soy-

k›r›m›n›n bafl sorumlusu Sudan diktatörüÖmer el Beflir, Gül’ü ziyarete geldi. Konukdiplomatlardan biri Ata’n›n huzuruna ka-püflonla ç›kmasa, Türk medyas› “ucuz pet-rol” vaat eden Beflir’in ziyaretine ses et-meyecekti. Ama bu hareketi affetmediler!Hartum’un esrarengiz yak›nlaflmas›nın, ni-cedir Darfur’a girmek isteyen NATO’ylailiflkisi merak konusu. Pragmatik Türki-ye’ye her fley uyar, yeter ki kapüflon tak-mas›nlar. Reel Türkiye ise baflka seslerveriyor. T‹SK’in araflt›rmas›na göre Türki-ye iflsizlik art›fl›nda Polonya’n›n ard›ndandünya ikincisi oldu. ‹nsan Haklar› ‹zlemeÖrgütü, Türkiye’de insan haklar› standart-lar›nda gerileme oldu¤unu duyurdu.

BUSH’UN Irak Savafl›’n› ilân etti¤i konuflmas›-n› ayakta alk›fllayan New York senatörü Hil-lary Clinton’›n o hâlini unutmak mümkün de-¤il. Hillary savafla tam destek verdi. 11 Eylülsonras› “birlik ve beraberlik” ortam›n› tesisederken yurtseverlik ad›na (yerel ve küresel)polis devleti uygulamalar›na göz yuman De-mokratlar, o toz kondurmaklar› liberal de¤er-leri rafa kald›rm›flt›. Gene deBush’a verdikleri ölçüsüz des-te¤in onlar› gülünç duruma dü-flürdü¤ünün fark›ndayd›lar. Buyüzden onlara “geçerli” bir sa-vafl gerekçesi bahfleden “Sad-dam’›n kitle imha silahlar›” ya-lan›na dört elle sar›ld›lar. Bun-lar olurken ülkenin en büyükendüstri havzalar›ndan Chica-go’da, genç bir siyah politikac›savafl karfl›t› söylevler veriyor-du. O zamanlar henüz tan›nma-yan bu ses, 2004 seçimlerindeDemokrat Parti’nin (DP) yükse-len y›ld›z› oldu ve aç›k farkla Il-linois senatörlü¤ünü kazand›:Barack Obama.

Bugünden bak›ld›¤›nda ta-raflar›n savafl bafllad›¤› andakipozisyonlar› çok net. Bu yüz-den, art›k Demokratlar›n tümüIrak’tan ç›kmay› savunsa da,senatodaki muhalefetiyle savafl karfl›t› bir per-sona infla eden Obama seçmene daha inand›r›-c› görünüyor. 3.2 milyon üyesi olan savafl kar-fl›t› Move On örgütü Obama’n›n arkas›nda ol-du¤unu aç›klad›. Genifl halk kesimlerinin gö-zünde “bar›fl flövalyesi” olmak, son bir aydaAmerika’n›n kafas›n› allak bullak eden Oba-ma’n›n vas›flar›n›n sadece bir tanesi. ‹yi bir hu-kukçu, bir halk politikac›s›, Reagan-Bush ne-oliberalizmine karfl› bir liberal, Martin LutherKing’in siyasi miras›n› s›rtlanmaya haz›r bir

demokrat, genç, enerjik, yak›fl›kl› ve Amerikantarihinin en etkileyici hatipleri aras›nda say›l›-yor. Hillary Clinton’› destekleyen geliflkin ku-zeybat› eyaletlerinin entelektüelleri, buna ikigerekçeyle burun k›v›rd›: “Siyah ve deneyim-siz; buras› Amerika, kazanma flans› yok!”

DP eliti, 24 eyalette önseçimlerin yap›ld›¤›Süper Sal› öncesine kadar, Obama’y› güvenlibir oy bariyeriyle kontrol alt›nda tutabilece¤ibir “seçim fantezisi” olarak görüyor, esas ola-rak ona “yard›mc› baflkan” pozisyonunu ya-k›flt›r›yordu. Bu plana göre, Obama’n›n flovuuzun vadede Clinton-Obama ikilisinin elinikuvvetlendirecekti. Ne var ki hayat baflka tür-lü akt›. 5 fiubat’ta, Süper Sal› sonuçlar› geldi-¤inde California ve New York gibi kalabal›keyaletlerin delegeleriyle üstünlük sa¤layanClinton, Obama’dan daha az eyalet ald›¤› hal-de birincili¤e yerleflti. Ama aradaki fark tehli-ke sinyalleri verecek kadar azd›. Clinton, birazdaha s›k› çal›flarak bu sorunu çözece¤ini sand›.

Obama, öngörüleri ve kamuoyu yoklama-lar›n› bofla ç›kararak tamamen farkl› profillerive karakteristikleri olan eyaletleri art arda ka-zanmaya devam etti. Süper Sal›’dan sonra ön-seçim yap›lan sekiz eyaletin hepsini alarak bi-rincili¤e oturdu. Biz yay›na girdi¤imizde, Clin-ton’›n 12 eyaletine karfl›l›k Obama 22 eyaletikazanm›flt›. Delege tablosundaki durum da flu-nu gösteriyordu: Obama 1223 - Clinton 1198.(Baflkan adayl›¤›n› için 2025 delege gerekiyor.)

Hillary, Obama’n›n zaferleri karfl›s›nda pa-

nik alametleri göstermeye bafllad›. Manidar birkararla hispanik bir kad›n olan kampanya me-najerini görevden ald›. Manidard›, çünkü Oba-ma’n›n seçmen potansiyeli içinde yap›lan arafl-t›rmalar, Clinton’›n “çantada keklik” gördü¤ühispaniklerin ve kad›nlar›n oylar›n›n da Oba-ma’ya kayd›¤›n› gösteriyordu. Yafl› 65’in üs-tünde olanlar, beyaz erkekler, mavi yakal›lar,çiftçiler, etnik az›nl›klar ve belki de en büyükdestekçi grubunu oluflturan gençlik... Obamaherkesten oy al›yordu. Yani, siyah olmas› “sa-k›ncal›” olmayabilirdi.

Savafl, önseçim gündeminin bafll›ca konu-lar›ndan, ama listenin bafl›nda de¤il. Cumhuri-yetçilerin önde giden aday› John McCain bileIrak iflgalini bitirme yanl›s› oldu¤u için seçmentatmin olmufl görünüyor. Art›k en önemli ko-nu, ekonomi. Bush yönetiminin uygulad›¤›,trilyon dolarlarla ifade edilen savafl ekonomisiçal›flan kesimlere hiçbir yarar sa¤lamad›¤› gibionlar› yoksullaflt›rd›. Ald›klar› ev kredilerini

ödeyemez hâle geldiler. Top-lumsal çöküntünün fark›ndaolan hükümet küresel ekono-miyi tehdit eden bu durgunlu-¤a karfl› “sosyal devletçi önlem-ler” almak durumunda kald›.(s.27) Sosyal devlet, en az›ndanDemokratlar aç›s›ndan, bu seçi-min alt metni olsa gerek. Clin-ton ve Obama, sa¤l›k ve e¤itimkonusunda, birbirinden “müfl-fik” programlarla çekifliyor.Michael Moore’un sa¤l›k siste-mini yerin dibine bat›ran“Sicko” filmiyle Amerika’n›ngündemine soktu¤u “evrenselsa¤l›k hizmeti” dillerden düfl-müyor. Bunlar, AKP’nin peflinetakılan yerli liberaller için ibretmanzaralar›.

Obama’n›n dünyan›n gerikalan›nı en fazla ilgilendirenvaadi, “d›fl politikada bir zihni-

yet de¤iflimi” olmal›. Bu büyük bir meydanokuma. Zira baflkanlar›n Amerikan d›fl politi-kas›n› de¤ifltirme gücü olmad›¤› kabullenilmiflbir gerçektir. Kenyal› siyah bir baba ile Ameri-kal› beyaz bir annenin o¤lu olan Barack Hüse-yin Obama, küresel siyasetin ak›fl›n› de¤ifltire-bilir mi, bilemiyoruz. Ama en az›ndan flunu bi-liyoruz: Obama’n›n etnik çat›flmalarla kavru-lan Kenya’da (s.26) yaflayan babaannesi Sarah,Süper Sal›’n›n sonuçlar›n› radyodan dinledi.Çünkü televizyonu yoktu...

ABDVe Barack Obama, Hillary’nin önünegeçti. Kamuoyu yoklamalar›n› boflaç›karan bu sürpriz yükselifl, planlar› alt üst etmifl durumda. Obama giderekdaha fazla merkeze kaysa da onunbulundu¤u bütün senaryolar, ister istemez bir “de¤iflim”e tekabül ediyor.ABD ve dünya ilginç bir s›nav yafl›yor.

Obamania

Barack Obama’nın Kenya’da, etnik temizli¤in içinde yaflayan babaannesi de “de¤iflim” bekliyor

Page 26: Express 81

JEAN-CHRISTOPHE SERVANTLe Monde Diplomatique, fiubat 2008

ABD büyükelçisi, Kenya’da 27 Aral›k 2007’deyap›lan seçimlerin sessiz sakin bir havada geç-mesinden çok etkilenmiflti. Ne var ki, üç günsonra, sonuçlar cumhurbaflkan› Mwai Kibakilehine aç›kland›¤›nda, 700 insan›n ölümüneneden olan protestolar baflgösterdi. Nas›l olduda Do¤u Afrika’n›n en istikrarl› bölgesindeböyle fleyler yafland›?

Seçim arifesinde Kenya, bat› dünyas›ndaAslan Kral filmini hat›rlatan, rüyâ gibi bir yerolarak gösteriliyordu. Kuflkusuz, Kenya’n›nsafari parklar›ndaki bungalovlar ve sahil otel-leri her y›l bir milyondan fazla turisti a¤›rl›-yor. Fakat bütün bu görüntüler gerçekliktençok uzak. K›tan›n piyasa cenneti, uluslararas›finans kurumlar›n›n takdiriyle “Afrika’n›n re-fah ve istikrar modeli”, 2007’de yaflanan yüz-de 6’l›k büyümeye ve borsa endeksinin yüzde800 oran›nda yükselmesine ra¤men Etiyopya,Sudan, Somali veya Uganda gibi komflular›ylailiflkilendirilen türden bir felaketin k›y›s›ndabulunuyor.

Ola¤an kurbanlarColumbia Üniversitesi profesörü JacquelineKlopp flöyle diyor: “Kenya tarihi, sömürgeciliky›llar›ndan beri vahflet ve bask›yla yaz›ld›. Bu-gün en korkunç etnik temizlik biçimlerinin uy-guland›¤› bölgeler, 1992 ve 1997 seçimlerindevahflet yaflanan yerlerdi. Yoksulluk ve güven-sizlik içinde yaflam›n› sürdüren mülksüzlerbugün gene kurbanlar aras›nda.”

Geçen güz, muhalif lider Raila Odingaparlamento seçimlerinde oylar› süpürdü¤ün-de, Kenya kanl› bir yaz mevsiminden henüzyeni ç›km›flt›. Nairobi’nin yoksul bölgelerin-deki gerilim, Luo kabilesinin sözde Talibanla-r› ile Kikuyu kabilesinden Mungiki militanla-r›nın yasad›fl› “changaa” (geleneksel alkollüiçki) sat›fl›n› kontrol alt›nda tutmak için birbir-leriyle çat›flt›¤› 2006’dan beri devam ediyor.Kwe Kwe adl› özel hükümet kuvvetleri, gece-kondu bölgelerinde Mungiki çetecisi oldu-¤undan flüphelendi¤i 500 genci katletti. Buolaylar, Nairobi nüfusunun yüzde 60’›n›n ya-flad›¤› varofllara t›k›flm›fl Kikuyu (baflkan Ki-baki’nin kabilesi) mensuplar›n›n hükümetekarfl› kin beslenmesine neden oldu.

1990’lar›n bafl›nda, Rift Vadisi, toprak an-laflmazl›klar› ve zorunlu tahliyelerden dolay›tar›mc› Kikuyu ço¤unluk ile k›rsal Kalenjinaz›nl›k aras›nda çat›flmalara sahne oldu. Bura-da savaflan milisler, fliddet yoluyla istikrars›z-l›k yaratma ve böylece çoklu etnik yap›ya sa-hip bölgelerin siyasi demografisini de¤ifltirmestratejisiyle hareket eden güçlü politikac›lar ta-raf›ndan ustaca kullan›ld›. Sonbahar boyuncagörevi suistimal söylentileri yay›ld›: Kibakikendine destek veren bölgelerdeki sand›k say›-s›n› art›rd›.

‹ki politik lider, bütün kiflisel servetini, itti-faklar ve ihanetlerle dolu anlafl›lmaz bir etniksavafl yaratmak üzere kulland›. Sürdürdüklerimücadele, yolsuzluk ve kirli para ile damga-lanm›flt›. Fakat zengin-yoksul fark›n›n aç›ld›¤›seçim bölgelerindeki bilinçli yoksullar›n, bek-lentilerinin yerine getirilmemesine karfl› tepkigöstererek devrim yapmak üzere harekete geç-mesi, yaklaflan trajedinin habercisiydi.

Ve çat›flmalar bafllad›; zenginler ile mülk-süzler, kibirli politik seçkinler ile çaresizli¤e veyoksullu¤a terkedilenler aras›nda yaflanan ça-t›flmalar. Kibaki’nin oy deposu Kikuyu seçmengrubunun en yoksul üyeleri, t›pk› 2005’tekianayasa referandumunda yapt›klar› gibi, Luokabilesinden bir kimseye, Odinga’ya oy verdi.2003 ve 2005 aras›nda Kibaki de¤iflimi düflle-yen herkesi düflk›r›kl›¤›na u¤ratt›. 23 y›l sürenDaniel Arap Moi rejiminin insan haklar› ihlal-lerini araflt›racak Hakikat ve Uzlaflma Komis-yonlar› kurma, yolsuzluklara karfl› savaflan bi-rimler yaratma, adaleti savunma sözleri boflç›km›flt›. Kibaki’nin 2002 seçimlerinde kazan-d›¤› zaferin mimar› olan Odinga, baflkan›n Ki-kuyu kökenli çevresinin egemen oldu¤u hükü-met koalisyonundan ayr›lmaya karar verdi.

Kurnaz, ihtirasl›, entrikac›62 yafl›ndaki Odinga, en az eski patronu kadartehlikeli ve entrikac› dan›flmanlar› olan, dema-gojik, kurnaz bir politikac›. Odinga’n›n bafl-kan yard›mc›l›¤› sözü verdi¤i Musalia Muda-vadi, Moi’nin Maliye Bakan›’yd› ve birçok cid-di yolsuzluk skandal›na kar›flm›flt›. Kalenjinkabilesinin önde gelenlerinden biri olarak RiftVadisi krizinde etkisi olan William Ruto ise,Moi’nin 1992 y›l›nda tekrar seçilebilmesini ga-rantilemek için Kenya Ulusal Bankas›’nda ba-s›lan yüz milyonlarca flilini cebe indirdi. Odin-ga’n›n dan›flmanlar›n›n bir di¤eri, –2004’teUkrayna’da gerçekleflen Turuncu Devrim’inmimarlar›ndan– Amerikal› ak›l hocas› DickMorris’ti, ama tabandan gelen tepkiyle kam-

26

Savafl s›çrad›ÇAD Afrika’da kargafla domino etkisiyleyay›l›yor. Sudan’daki soyk›r›mdan kaçan2.2 milyon Darfurî’nin büyük bir bölümü-nün s›¤›nd›¤› Çad, flimdi de kendi içsava-fl›na döndü. Hükümet karfl›t› gerilla grup-lar ‹dris Debi rejimini devirmek üzere bir-leflti. Çad ordusu baflkanl›k saray›na ka-dar dayanan gerillalar› güçlükle püskürttü.Ülkede askeri bulunan Fransa, BM’ye acilmüdahale ça¤r›s› yapt›. Yüzden fazla kifli-nin öldü¤ü çat›flmalar s›ras›nda 20 binÇadl› aile komflu Kamerun’a s›¤›nd›. Bir-kaç gün sonra Darfur’a yeniden sald›ranSudan ordusundan kaçan 12 bin kifli dahaÇad’a girifl yapt›.

Hedef: El KaideAFGAN‹STAN Bush rejimi giderayak ElKaide’ye somut darbeler vuruldu¤unugösterme telafl›na düfltü. Afganistan’dakiüst düzey El Kaide sorumlular›ndan EbuLayt el Libi öldürüldü. Pakistan s›n›r› bo-yunca konumlanan örgüt birimlerine özeloperasyonlar yap›ld›. Bu operasyonlar›nbir aya¤› da Küba’daki Guantanamo Üs-sü’nde tutulan El Kaide kadrolar›na uzan-d›. Amerikan Savunma Bakanl›¤›, 11 Eylülsald›r›lar›n›n planlanlay›c›lar› aras›nda ol-du¤unu iddia etti¤i altı mahkûmu yarg›yateslim etti. Zanl›lar aras›nda 11 Eylül’ünbeyni oldu¤u söylenen Halid fieyh Mu-hammed de bulunuyor.

Cuntan›n yol haritasıBURMA Safran Devrimini kanl› bast›rancunta rejimi, dünyadan gelen bask›laradayanamad› ve bir demokrasi takvimiaç›klamak zorunda kald›. Buna göre, ma-y›s ay›nda anayasa referandumu yap›la-cak, 2010’da ise çokpartili genel seçimegidilecek. Bir süredir generallerle BM gö-zetiminde müzakereler yapan ve ç›kan so-nuçtan tatmin olmayan yasakl› lider AungSang Suu Kyi’nin partisi Ulusal Demokra-si Birli¤i (NLD) aç›klamay› “mu¤lak, eksikve tuhaf” buldu. Anayasan›n içeri¤i ve na-s›l haz›rlanaca¤› hakk›nda hiçbir aç›kla-mada bulunulmamas›, “kukla demokrasi”aray›fl›na iliflkin kuflkular yaratt›.

Kilise, Zapatero’ya karfl›‹SPANYA 9 Mart’ta yap›lacak genel se-çimler öncesinde, Katolik Kilisesi, halkabaflbakan Zapatero’ya oy vermeme ça¤r›-s›nda bulundu. ‹spanyol Piskoposlar Kon-ferans› (CEE) taraf›ndan yay›nlanan bildiri-de, Sosyalist ‹flçi Partisi’nin (PSOE) dörty›ll›k iktidar› sürecinde yapt›¤› eflcinselevlilik, boflanmay› kolaylaflt›rma ve halengörüflülen ötenazi yasalar› ile e¤itim sis-teminde laikleflme uygulamalar› sert birdille elefltirildi. Bildiri, katolikleri muhafa-zakar görüfllü Halk Partisi’ne (PP) oy ver-meye ça¤›rd›. PSOE elefltirileri so¤ukkan-l›l›kla karfl›lamakla beraber, ETA konusun-daki sald›rgan yoruma tepki gösterdi.

Bir “neoliberal cennet” daha çözülüyor. Do¤u Afrika’da istikrar arayan BM’nin,STK’lar›n, çokuluslu flirketlerin ve askeri üs kurmay› planlayan ABD’nin “kumandamerkezi” olarak seçti¤i Kenya, kanl› çat›flmalara sahne oluyor. Seçimlere hilekar›flmas›, elbette yoksullar›n öfkeyle soka¤a dökülmesini aç›klamaya yetmiyor.

KENYA ‹ki fil dövüflünce...

Page 27: Express 81

panya sona ermeden görevden al›nd›. Demokratik dönüflümün yafland›¤› dönem-

lerde, özellikle de h›zl› küreselleflme sürecineacil bir uyum gerektiren zamanlarda, fliddetliçat›flmalar›n ortaya ç›kma olas›l›¤› nispeten da-ha yüksektir. Kibaki yönetimi alt›nda geçen befly›lda zenginler ile fakirler aras›ndaki uçurumdaha da derinleflti. Nüfusun yar›s› günlük 2dolardan daha az bir gelirle yafl›yor. Yoksul ke-simler, haraç toplayan çetelerin, insafs›z kira

bedellerinin, toplu tafl›ma rezaletinin yaratt›¤›güç koflullarla savaflman›n, elektrik ve sa¤l›khizmetlerini yasad›fl› yollarla edinmek zorun-da kalman›n y›lg›nl›¤› içinde.

Kenya, 2007’de kendisine 500 milyon dola-r›n üstünde ba¤›flta bulunan ABD’nin anahtarkonumundaki stratejik ortaklar›ndan biri veWashington’›n Afrika Boynuzu’nda yürüttü¤üterörle mücadele kampanyas›nda hayatî önemtafl›yor. ABD’nin bölgede askeri hâkimiyetisa¤lamak amac›yla kurmay› planlad›¤› Afri-com karargâhlar›n›n konuflland›r›lmas›na uy-gun bir yer olarak kabul ediliyor. Kenya’dakihuzursuzluk, Uganda, Ruanda, Burundi, Su-dan’ın güneyi ve Kongo’nun do¤usuna denizulafl›m›n›n zorlaflmas›ndan kaynaklanan flokdalgalanmalar, daha flimdiden petrol ve di¤eryaflamsal hammaddelerde fiyat art›fl›na yol aç-t›. Bütün bunlar Do¤u Afrika’n›n iç bölgeleri-nin güçsüzleflmesi anlam›na geliyor.

Odinga parlamento ço¤unlu¤una sahip. Ki-baki ise krizi önemsememeye devam ediyor.Genifl tabanl› bir hükümet kuraca¤›na söz ver-di, fakat muhalefet iflbirli¤i yapmay› reddedi-yor. Bu flekilde Kenya’da hükümet kurulam›-yor. Herkes caddelere odaklanm›fl durumda.Bir Kikuyu atasözünün dedi¤i gibi: ‹ki fil dö-vüflünce olan otlara olur. –Çeviri: P›nar Uygun

27

MARK WEISBROTAlterNet, 24 Ocak 2008

MUHAFAZAKÂR Richard Nixon mefl-hur “fiimdi art›k hepimiz Keynesçiyiz”sözünü dile getirdi¤inde sene 1971 idi.Ama bu fikir, çok geçmeden, belki de 20.yüzy›lda baflka hiçbir iki kiflinin yapma-d›¤›n› yap›p dünyan›n gidiflat›n› de¤iflti-ren Ronald Reagan ve Margaret Thatc-her ile birlikte geri tepti. Reagan’›n “arzyönlü iktisat” politikalar›, ekonomi pro-fesyonellerince hiçbir zaman ciddiyeal›nmad› –gücünün en etkin oldu¤u za-manlarda dahi buna imzas›n› atmak iste-yen tek bir iktisatç› yoktu. Ama iktisatç›-lar, en az›ndan araflt›rmalar›nda, JohnMaynard Keynes’i yüzy›l›n en etkili eko-nomisti yapan pek çok görüflünü [“talepyönlü iktisat” baflta olmak üzere, ed.] birtarafa att›.

Keynes, kendi kendini düzenleyenpiyasalar›n, resesyona (durgunluk) girenekonomileri, büyüme ve tam istihdam›yeniden infla ederek canland›rmas›n›nher durumda geçerli olmad›¤›nı savu-nur. Bu noktada hükümet müdahalesipiyasan›n yapamad›¤› ifli yapmaya yar-d›mc› olur. Keynes, Büyük Bunal›m’›ngöbe¤inde, ac› bir gerçek olarak, bütünekonomiye girifl kitaplar›nda (süreçiçinde buharlaflt›) ve ulusal gelir he-saplamas›nda modern sistemimizin te-melini oluflturan ekonomik teoriyiortaya koydu. Ama ortaça¤ dogmas›antik dönemin astronomi bilgilerininas›l gömdüyse, bu anlay›fllar dason otuz senedir sosyal bilimlerizay›flatan ve siyaseti biçimlen-diren sa¤c› ideolojinin yükseli-fliyle kayboldu.

Bu nedenle, henüz resmiolarak bafllamasa da, resesyo-na karflı en Keynesyentepkileri görmek olduk-ça flafl›rt›c›. FED’in(Amerikan Merkez Ban-kas›) dörtte üç kesintisi,1990’dan bu yana yap›-lan en büyük faiz indiri-mi ve 2001’den (11 Ey-lül sald›r›lar›nın hemensonras›ndan) beri yap›-lan ilk müdahale. Piya-salar, düflk›r›kl›¤› yarat-ma korkusu yaflayan FED’den operasyo-nun devam›n› getirmesini bekliyor.

Birleflik Devletler ve dünya için iyihaber, sadece FED’in nihayet ne kadarciddi bir kar›fl›kl›¤›n içinde olmam›z› an-lamas› de¤il, ayn› zamanda muhafaza-kâr merkez bankac›lar›n›n bafl düflman›-n› görmezden gelmesidir: Enflasyon ora-n›nda herhangi bir art›fl tehditi. FED afla-¤› düflüfl tehdidi üzerinde yo¤unlaflt›¤›için buna takılmıyor.

Belki daha da önemlisi, Baflkan veKongre mali bir uyar›c› üzerinde anlafl-maya do¤ru gidiyorlar. Bu önemli, çün-kü FED’in faiz oranlar›ndaki indirimleri,ekonomiyi son 2001 resesyonundan ç›-karan uyar›c› etkiye benzer bir konumalmayacak. O genifllemede, faiz indirim-leri konut kredisi (mortgage) oranlar›n›indirerek, dev konut balonuna katk›dabulundu. ‹flte bu balon sayesinde ev fi-yatlar› artt›, insanlar evlerine karfl›l›ktopluca trilyonlarca dolar borç ald› veyapt›klar› bu harcamalar son alt› y›l›nekonomik toparlanmas›n›n tafl›y›c›s› ol-du. Ama flimdi bütün bunlar tersine çal›-fl›yor, bu kadar düflük faiz hadleri ayn›etkiyi yapmayacak.

Uyar›n›n detaylar› üzerinde çal›flma-ya devam edilmeli. Uyar› buna en çok ih-tiyac› olanlar› hedeflemeli. Enerji koru-mac›l›¤› ve kamu tafl›mac›l›¤› için kimisubvansiyonlar potansiyel olarak uzunvadeli yarar sa¤lar. Ama politikac›lar›nçok çabuk hareket etmeye bafllamas› vemuhafazakârlar›n Nixon’un Keynesçili¤i-ni yeniden keflfetmesi, de¤iflken ve ya-banc›laflm›fl seçmenin gücünün kan›t›d›r.

Beyaz Saray elbette ifl dünyas›na bel-li vergi indirimleri sunacakt›r, ama görü-

len o ki paketin a¤›rl›¤› –ev sa-hipleri için vergi kesintileri de

dahil– Keynesyen olacak. Bafl-ka bir deyiflle, konut balonu-nun patlamas›ndan do¤an ka-y›p harcamalar› yerine koy-mak için onu harcayacak

olanlar›n cebine para konmas›planlan›yor. Bu daha önce-ki vergi indirimlerinden,sermaye gelirindeki art›fl-lardan ve sa¤ ideolojininklasik reçetesinden farkl›bir durum. Onlar normal-

de flöyle düflünür-dü: Zengin insanla-ra daha çok paraver, böylece sözümona yat›r›m yaps›n-lar ve tam istih-daml› ekonomideüretim arts›n.

Bütün bunlar,Cumhuriyetçilerin,baflkanl›k seçim y›-l›nda desteklenme-

yen bir savafl ve ciddi bir resesyon kom-binasyonunun yaratt›¤› potansiyelin on-lar› uzun vadeli bir az›nl›k partisine çe-virmesinden dehfletle korkmas›na yolaç›yor. Ekonomi, ideologlara b›rak›lama-yacak kadar önemlidir. Ama her halü-karda, bu bataktan ç›kmadan önce karfl›-laflaca¤›m›z kötü ekonomi haberlerinera¤men hayatî önem tafl›yan bir ekono-mik sa¤duyunun geri döndü¤ünü kay-detmeye de¤er. –Çeviri: Balkan Talu

fiimdi hepimiz Keynesçi mi olduk?

Faiz indirimiyle, konut balonunun patlamas›ndando¤an kay›p harcamalar›yerine koymak için onuharcayacak olanlar›n cebine para konmas› planlan›yor.

RESESYON, BÜYÜK FA‹Z ‹ND‹R‹M‹ VE MAL‹ UYARICILAR Darbe baflarısız, Horta komadaDO⁄U T‹MOR Devlet baflkan› Jose Ramos-Horta birdarbe giriflimi s›ras›nda ald›¤› yaralarla komaya girdi.

1996 Nobel bar›fl ödülü sahibiHorta’n›n durumu biz yay›na girdi-¤imizde ciddiyetini koruyordu. Ay-n› saatlerde baflbakan XananaGusmao’nun evine de baflar›s›z bir

bask›n düzenledi. ‹syanc› gerilla lideri Alfredo Reinado,olay s›ras›nda Horta’n›n korumalar› taraf›ndan öldürül-dü. Bir zamanlar Endonezya’ya karfl› omuz omuza ba-¤›ms›zl›k savafl› veren marksist gerilla liderleri aras›n-daki hesaplaflma, 2006’da da kanlı çat›flmalara yol aç-m›flt›. Horta-Gusmao ittifak› yoksulluktan k›r›lan ülkedepiyasa ekonomisi tesis etmeye çal›fl›yor.

BM eski genel sekreteri Annan (solda) iki rakip liderKibaki (ortada) ile Odinga’nın arasını bulmaya çalıflıyor

Page 28: Express 81

DANIELLE MITTERRANDLa Jornada, Meksika, 4 Ocak 2008

AVRUPA’NIN a¤›r bedellerödeyerek ö¤rendi¤i gibi, de-mokrasi daima diri tutulmal›,durmaks›z›n yeniden keflfedil-meli ve dünyan›n öteki ülkele-

rinde de en az kendi demokratik ülkelerimizdeoldu¤u kadar savunulmal›d›r. Hiçbir demok-rasi tek bafl›na bir ada de¤ildir. Demokrasilerbirbirine yard›m etmeli. Bu yüzden liderleri-mize ve bas›na flunu söylemek istiyorum: Evet,genç Bolivya demokrasisinin ölümcül bir tehli-ke ile karfl› karfl›ya oldu¤unu öne sürüyorum.

2005 seçimlerinde, potansiyel yerli seçmen-lerin önemli bir bölümünün adlar›, vatandafll›kstatüsüne sahip olmad›klar› için seçmen liste-lerinde bulunmad›¤› halde, Baflkan Morales vehükümeti oylar›n yüzde 60’›n› alarak rahatçaiktidara geldi. Bu hükümetin bafll›ca politikyönelimleri, özellikle do¤al zenginliklerin da-ha adil gelir da¤›t›m›n› öngören bir bak›fl aç›-s›yla kamulaflt›r›lmas› ve yeni bir anayasa içinKurucu Meclis oluflturulmas›, seçimlerden ön-ce ve sonra yap›lan referandumlarda büyükbir halk deste¤iyle onaylanm›flt›.

Yeni bir anayasa neden zorunlu? En sadegerekçelerden biri, 1967 y›l›na, Latin Ameri-ka’da yaflayan (Bolivya nüfusunun yüzde75’ini oluflturan) yerlilerin vatandafll›k hakla-r›ndan mahrum b›rak›ld›¤› bir döneme ait olanistatistiksel bilgilerin eski ve geçersiz olmas›.

Kurucu Meclis’in çal›flmalar› daha en ba-fl›ndan beri, sürekli olarak, ekonomik ve poli-tik ayr›cal›klar›n› kaybetmeyi göze alamayaneski oligarflik düzenin manevralar› ve boykot-lar› ile engellendi. Az›nl›ktaki muhalefet, oyla-

r›n kutsall›¤›n› reddetti¤ini, demokrasiyi sa-vunma maskesi alt›nda gizleyerek kinizmi enyüksek düzeye ç›kart›yor. Boykotlarla, sokaksald›r›lar›yla, seçilmifl yöneticilere savrulantehditlerle, ABD’de göçmen olarak bulunan veiflledi¤i suçlardan dolay› aranmakta olan eskibaflkan Sanchez de Lozada’n›n, 2003’te gerçek-lefltirdi¤i silahs›z sivilleri öldürme eylemleri-nin devam› niteli¤inde eylemler sergiliyorlar.

Dikkatlice ölçülendirilmifl kargafladan isti-fade, demokratik oyuna kat›lmak istemeyenzengin bölgeler ayr›mc› tehditleri yeniden

gündeme getirdi; “fakir bölgelerin fatura-s›n› ödemek” istemiyorlar. Bolivya’n›nbüyük burjuvas› ve baz› yabanc› ç›karçevrelerinden mali destek alan neofaflistmilitan gruplar ve askeri nitelikli örgütleryerli halk aras›nda bir korku atmosferiyaratt›. Kolombiya ve Guatemela’n›n nehâle geldi¤ini hat›rlayal›m. Hepsindenönce, buna benzer bir hükümeti ifllemezduruma sokma sürecinden sonra, 11 Ey-lül 1973’de, fiili demokrasisinin nas›l al-çakça bir suikaste kurban gitti¤ini hat›rla-yal›m.

Demokrasi yanl›fl bilgilendirme yo-luyla da öldürülebilir. Hay›r, Evo Mora-les diktatör de¤il. Kokain ticareti yapanbir kartelin bafl› da de¤il. Ülkelerimizdehiçbir nesnellik tafl›mayan bu tür karika-türler dolafl›yor. Yerli baflkan›n fuzuli ifl-gali ve yerli yurttafllar›n artan politik gü-cü, Latin Amerikan oligarflileri ve muta-ass›p Bat› bas›n› için katlan›lamaz görü-nüyor. Bu organize yalan› bozmal›. EvoMorales diyalog kurma çabas›nda; ordu-yu göreve ça¤ırmayı reddediyor, hattamakam›n› bir denge unsuru olarak kulla-n›yor.

Demokrasi savunucular›na, liderlere,entellektüellere, medyaya sesleniyorum:

Bolivya demokrasisi ad›na hayk›rmak için EvoMorales’in de Salvador Allende’nin kaderinemahkûm olmas›n› m› bekliyoruz? Demokrasiya hepimiz için de¤erlidir ya da hiç kimseyebir fley ifade etmiyordur. E¤er ülkemizi sevi-yorsak, tehdit alt›nda oldu¤u her yerde de-mokrasiyi savunmal›y›z. Baz›lar›n›n küstahçadenedi¤i gibi silahl› kuvvetler arac›l›¤›yla de-mokrasi infla etmek bize göre de¤il. Bize yak›-flan bütün inanc›m›zla ülkemizdeki demokra-siyi korumak ve ülkesine demokrasi getirenle-rin yan›nda bulunmakt›r. –Çeviri: P›nar Uygun

28

Gene o pis kokuDemokratik devrimi hazmedemeyeneski iktidar eliti neofaflist çetelerisoka¤a sald›, üstün oldu¤u eyaletleriBolivya’dan kopar›p ayr› bir devlet kurmak üzere harekete geçti. MadamMitterrand, “Avrupal› Liderlere Aç›kMektup” kaleme alarak demokrasihavarilerine fiili, Kolombiya veGuatemala’y› hat›rlatt›.

BOL‹VYA

Her an ilân edilebilir...KOSOVA Ba¤›ms›zl›k! Kosova pür dikkatbu haberi bekliyor. 8 Ocak’ta Kosova’dakibafll›ca iki parti aras›nda koalisyon hükü-meti kuran baflbakan Haflim Taçi, “ba-¤›ms›zl›k yemini” etti. Ama S›rbistan se-çimlerinin sonucu gelmeden bir ad›m at-mad›. 21 Ocak’ta yap›lan seçimler ikincitura kald›. Bat› yanl›s› cumhurbaflkan› Bo-ris Tadiç, milliyetçi Tomislav Nikoliç’ingerisindeydi. ‹ki aday›n da Kosova’n›n ba-¤›ms›zl›¤›na karfl› oldu¤unu bilen Taçi,“Birkaç güne kadar ilân ediyoruz” dedi.AB derhal devreye girip beklemesini iste-di. Rusya, AB’yi uyard›. 3 fiubat’ta Tadiç

az farkla yeniden seçildi. Taçi bu kez“önümüzdeki hafta” dedi. Romanya veK›br›s, Kosova’n›n tek tarafl› olarak ba-¤›ms›zl›k ilân etmesi sonucu kurulacak ül-keyi tan›mayaca¤›n› aç›klad›. S›rbistan d›-fliflleri bakan› Vuk Yeremiç ise askeri mü-dahale düflünmediklerini, diplomatik, hu-kuksal ve ekonomik yollarla mücadeleedeceklerini söyledi.

BAfiKAN Evo Morales, toprak reformu çerçevesin-de yerli otonomilere tapular›n› da¤›tmaya (solda)devam ederken, Bolivya’n›n yeni anayasa tasar›s›Kurucu Meclis taraf›ndan onaylanarak 14 Aral›k’tabaflkanl›k makam›na sunuldu. Bu durumda Mora-les’in anayasay› 2008 Eylülünden önce referandu-ma götürmesi gerekiyor. ‹nka yerlilerine as›rlarsonra tam yurttafll›k haklar› getiren yeni anayasa-daki kilit unsurlar flunlar:• Bolivya’y› “üniter ama çokuluslu” bir devlet ola-rak tan›ml›yor.• Do¤al kaynaklar›n mülkiyetini devlete veriyor.

Bolivya’n›n güçlü k›z›lderili hareketi faflist tehdide maruz kald›

Suharto’nun lanetli miras›ENDONEZYA Endonezya’n›n eski dikta-törü Suharto öldü. Kendisini genelkurmaybaflkan› yapan Sukarno’yu 1965’te ABDdestekli bir darbeyle deviren Suharto, so-¤ukkanl› bir katildi. Onun döneminde En-donezya, Ba¤lant›s›zlar Hareketi’ni terke-dip tekrar Bat› egemenli¤ine girdi ve böl-gesinin anti-komünist karakolu haline gel-di. Kurdu¤u askeri rejim 1 milyondan fazlakomünisti sistematik bir flekilde öldürdü.Bu katliamlar›, 1975’te iflgal etti¤i Do¤uTimor’daki marksist direniflçilere karfl› dauygulad›. Uluslararas› hukuk, Suharto dö-neminin Kamboçya ile birlikte “soyk›r›m”statüsüne al›nmas›n› tart›fl›yor.

Bafl› dönen bir ülkePAK‹STAN Seçim otoritesinin 8 Ocak’tayap›lmas› planlanan parlamento seçimle-rini 19 fiubat’a ertelemesi kimseyi flafl›rt-mad›. Ama Müflerref’in ça¤›rd›¤› ‹ngilizdedektiflerin, Butto’nun vurularak de¤ilbomban›n etkisiyle öldü¤ünü ve iki de¤ilbir sald›rgan bulundu¤unu aç›klamas› bü-yük bir flaflk›nl›k ve infial yaratt›. But-to’nun Pakistan Halk Partisi iddialar› flid-detle reddetti. Seçim kampanyalar› tedir-ginlik içinde devam ediyor. Kuzey Veziris-tan’daki Pafltun milliyetçisi Awami Parti-si’nin iki mitingine intihar sald›r›s› düzen-lendi, en az 20 kifli öldü. Son olarak Pakis-tan’›n Afganistan büyükelçisi kaç›r›ld›.

Sosyal devlet, karma ekonomi

Page 29: Express 81

KELESAU NAAN bütün hayat›n› Borneo can-g›llar›nda göçebe yaflayarak geçirdi. Hiç okulagitmedi. ‹mza yerine parmak bas›yordu. Amagerçek yafl› bilinmeyen bu yetmifllik ihtiyar,halk›n›n filozofuydu. Penan kabilesinin flefiNaan, evini ve çevresini kereste kartellerindenkorumak için mücadele ediyordu. 23 Ekim’deâniden kayboldu ve bir daha haber al›namad›.4 Ocak’ta cang›l›n derinliklerinde cesedi bu-lundu. ‹skeleti parçalanm›flt›.

Amazon’dan sonra dünyan›n en genifl ya¤-mur ormanlar›n›n bulundu¤u Borneo Adas›’-n›n, Malezya’ya ait kuzey k›y›lar›ndaki Sawa-rak eyaleti, 1995’ten beri a¤aç kesimini durdur-maya çal›flan yerli halk›n ölüm kal›m mücade-lesine sahne oluyor. fief Naan, 1998’de eyaletmahkemesine baflvurarak binlerce y›ld›r ada-

da yaflayan halk›n›n toprak mülkiyeti haklar›-n› talep etti. Hükümet, topra¤› ifllemek yerineavc›l›k yapt›klar›n› öne sürerek talebi geri çe-virdi. Dava o zamandan beri sürüncemede.

Penan kabilesi, ço¤u yerleflik yaflama geç-mifl öteki kabilelerle birlikte yerli Dayak ulusu-nu oluflturuyor. Ekosistemin zarar görmesin-den do¤rudan etkilenen Dayaklar, Borneo’nunEndonezya topra¤› olan kesimlerinde de ben-zer bir mücadele içinde. fief Naan, BBC, Natio-nal Geographic gibi Bat›l› kurumlar› kullana-rak faaliyetteki kereste flirketlerine karfl› bafla-r›l› bir uluslararas› kampanya yürüttü. Bukampanyaya gönüllü destek veren ‹sviçreli ço-ban Bruno Manser, 2000’de, cang›lda esraren-giz bir flekilde “kay›p” edilmiflti. 2006’da, Na-an, ‹ngiliz flirketi Jawson’a 17 kabile flefinin or-

tak imzas›yla bir mektupgöndererek bölgedeki enbüyük Malezya flirketiSamling’den kereste alma-mas›n› istedi. Jawson al›fl-verifli kesti. Bu olaydansonra Samling’in paral› as-kerleri sertleflmeye, Naan’aölüm tehditleri gelmeyebafllad›.

Cang›lda gere¤inden fazla a¤aç var. Do¤rukesim yap›ld›¤› sürece, toplumun do¤al kay-naklardan yarar sa¤lad›¤› bir yeflil ekonomipotansiyelinden söz edilebilir. Sorun, kesimeuygun olup olmad›¤› dikkate al›nmadan bü-tün a¤açlar›n do¤ranmas›, orman dokusununtamamen ortadan kalkmas›. Endüstri, hi-techifl makinalar›yla çal›flabilece¤i, motorize üreti-me uygun alanlar, yollar, yerleflimler açarak,cang›l›n iç kesimlere do¤ru ilerliyor. A¤açs›z-laflma, ya¤mur ormanlar›n›n ekosisteminin ya-flamsal unsuru olan zemin suyunun çekilmesi-ne, ›slak taban›n kurumas›na yol aç›yor.

Amazonlar’da da ayn› fley olmufltu. Fizikîdünya haritas›nda, Brezilya’n›n kuzeydo¤u k›-y›lar›ndaki boynuz, yemyeflil iç Amazonlar’›ntersine, kurakl›¤a tekabül eden aç›k sar› tonlar-la gösterilir. Portekizli sömürgeciler fethetme-den önce buralar da yeflildi. A¤açlar kesilipAvrupa’ya tafl›nd›kça zemin kurudu ve tropi-kal iklimin yasas› gere¤i ya¤mur düflmez oldu.Cang›l, çöle dönüfltü. Amazonlar bu tehdittenbugün dahi kurtulabilmifl de¤il. Üstelik sö-mürgeci tutum da yerli yerinde duruyor.

Brezilyal› ekososyalist Chico Mendes,1988’de, Amazon ormanlar›n›n yok edilmesinekarfl› yürüttü¤ü kampanya s›ras›nda, yerel birtoprak sahibi taraf›ndan öldürülmüfltü.2005’te, Brezilya’n›n Terra do Meio bölgesin-deki a¤aç katliam›n› durdurmak için mücade-le veren 73 yafl›ndaki Amerikal› rahibe Do-rothy Stang faili meçhul bir cinayetin kurban›oldu. 2007’de, Meksika’da, yasad›fl› a¤aç kesi-mi üstüne veri toplayan Greenpeace araflt›rma-c›s› Aldo Zamora otomobiline aç›lan yayl›mateflinde can verdi. fiimdi de, Kelesau Naan!

29

Piyasan›n tosuncuklar› iflbafl›nda. Borneo’da orman katliamına karfl› mücadeleeden Penan kabilesinin flefi iki ay arand›ktan sonra ölü bulundu. Penanlar en sonkatliamc› flirketin ‹ngilizlerle yapaca¤› ifl anlaflmas›n› engellemiflti.

MALEZYA Cang›lda ölüm mangas›

Buldozerlere karfl›barikatlar kurmak (ensolda) Penanlar›n enetkili eylem tarz›. Amafief Kelesau Naan’›n(altta) ölümündensonra ne kadar ifleyarar bilinmez

• Anayasa maddelerinde de¤ifliklik yapmak için da-ha önce oldu¤u gibi meclisin tamam›n›n de¤il, üçteikisinin oyunu yeterli say›yor.• Karma ekonominin kurulmas›n› öngörüyor. (10 binhektar›n üstünde toprak mülkiyetine izin verilip veri-lememesi ayr›ca halk oylamas›na sunulacak ve yenianayasa referanduma bu sonuçla girecek.)• Merkezi yönetimi ve yerel otonomileri reformdangeçiriyor.• Yarg› reformu getiriyor ve yarg›çlar›n meclis tara-f›ndan atanarak de¤il seçimle göreve gelmesinisa¤l›yor.

• Sucre, Bolivya’n›n resmi baflkenti oluyor. Amaasal kurumlar halen bulundu¤u yerlerden (yasamave yürütme La Paz, yarg› Sucre) tafl›nm›yor. Bunlara,dördüncü anayasal güç olarak, Sucre’de ikametedecek Yüksek Seçim Kurulu ekleniyor.• Anayasan›n referandumda halk taraf›ndan onay-lanmas› hâlinde bütün kamu birimlerinde seçime gi-dilmesini hükme ba¤l›yor. • Devlet baflkan›na sadece bir kez yeniden seçilmehakk› veriyor. (Evo Morales’in flu ana kadar sürdür-dü¤ü baflkanl›k dönemini daha önceki anayasayatabi oldu¤u için kapsam d›fl› b›rak›yor.)

José Bové’nin zaferiFRANSA Küreselleflme karfl›t› köylü lideriJosé Bové’nin, geneti¤i de¤ifltirilmifl m›s›rüretimini durdurma sözünü tutmayan hü-kümeti protesto için 15 arkadafl›yla birlik-te bafllad›¤› açl›k grevi sekizinci günündeamac›na eriflti. Halen 22 bin hektarMON810 tipi m›s›r›n ekili oldu¤u Fran-sa’da, hükümeti tar›m ve g›da endüstrisilobisine boyun e¤mekle suçlayan Bové’ylebafllayan ve birçok kente yay›lan protestogösterilerin ard›ndan, ekoloji bakan› Je-an-Louis Borloo, geneti¤i de¤ifltirilmifl ta-r›m ürünleri projesinin geri çekildi¤ini vesözkonusu m›s›r üretiminin ask›ya al›nd›¤›aç›klamak zorunda kald›.

Acil Amazon harekat›BREZ‹LYA Lula hükümeti, 2007’nin sonbefl ay›nda Amazon’da 3235 km2 ormanl›kalan›n yok edildi¤ine iliflkin bilgiye ulafl›rulaflmaz a¤›r yapt›r›mlar getiren acil eylemplan›yla karfl› harekata geçti. Kendisi birAmazon yerlisi olan Çevre Bakan› MarinaSilva, yasad›fl› a¤aç kesimi ve kundaklamaeylemlerinin gözlendi¤i 36 flehir ve kasa-bada çevre polisi say›s›n›n art›r›laca¤›n›,çevre ajanlar›n›n bölgelerinde düzenli de-netim yapaca¤›n› aç›klad›. Ormas›zlaflma-n›n en yo¤un yafland›¤› Mato Grosso eya-letinde cang›l›n yar›s›ndan fazlas› çöllefl-mifl durumda. Para ve Rondonia eyaletleride çölleflme s›n›r›na yak›n.

Adaletin bu mu dünyaBR‹TANYA BBC’nin Türkiye dahil 34 ül-kede, 34 bin kifliyle yapt›¤› bir araflt›rma-ya kat›lanlar›n yar›s›ndan fazlas›, küresel-leflme sürecinin çok h›zl› ve adaletsiz iler-ledi¤i görüflünde birleflti. Kalk›nmaktaolan ülkelerde hemen herkes süreci adilbulmuyor; ayn› zamanda sürecin çok h›zl›geliflti¤i kan›s›ndalar. Ama aralar›nda Tür-kiye, Brezilya ve Endonezya’n›n da bulun-du¤u baz› geliflen ülkeler, büyük orandaküreselleflme sürecini yavafl buluyor. Kü-reselleflme sürecinin frenlenmesi gerekti-¤ini düflünenlerin say›s› çok az. Kat›l›mc›-lar›n yüzde 46’s› ise küresel ekonomininkötüye gitti¤ini düflünüyor.

‹kisi de uykusunda...H‹ND‹STAN Ülkenin simgesi hâline ge-len iki ihtiyar ebediyete intikal etti. ‹kiside uykusunda huzur içinde öldü. Bat› dün-yas›na transandantal meditasyonu götü-rüp Beatles’tan David Lynch’e birçok ün-lüyü müritleri aras›na katan Hint gurusuMaharishi Mahesh Yogi, 91 yafl›nda sonnefesini verdi. ‹kinci kay›p yeflil hareket-tendi. 90’lar›n ekolojist simgelerindenHintli mistik eylemci Kinkri Devi, 82 ya-fl›nda öldü. Devi, ormanl›k alanda yasad›-fl› faaliyet gösteren maden ve tafl ocakla-r›na karfl› bafllatt›¤› açl›k greviyle dünyagündemine girmiflti. Y›llarca süren hukukmücadelesini 1995’te kazand›.

Page 30: Express 81

‹TALYA Eski Avrupa Komisyonu baflka-n›, ekonomi profesörü Romano Prodi’ningenifl tabanl› koalisyonu bafla geçtikten20 ay sonra salland› ve düfltü. Kriz, sav-c›lar›n adalet bakan› Clemente Mastel-la’n›n efli Sandra Mastella hakk›nda yol-suzluk iddias›yla soruflturma aç›p, evhapsi karar› almas›yla bafllad›. Adaletbakan›n›n lideri oldu¤u H›ristiyan De-mokrat Udeur partisinin kimi üyeleri hak-k›nda da soruflturma bafllat›l›nca baflba-kan›ndan bekledi¤i deste¤i göremeyenkoalisyon orta¤› Mastella istifas›n› verip,

hükümetten çekildi. Bunun üzerine Prodigüvenoyu istedi, ancak merkez sol hükü-mete senatodan onay ç›kmad›. 24Ocak’ta, 156’ya karfl› 161 oyla y›k›lanProdi, tereddütsüz istifas›n› verdi. Hükü-metin yenilgisini mecliste flampanya

patlatarak kutlayan muhalefet,geçici bir hükümet ya da cumhur-baflkan› Giorgio Napolitano’nuntasavvur etti¤i gibi bir teknokrat-lar hükümeti yerine do¤rudan“erken seçim” dedi. Geçici hükü-meti kurmakla görevlendirilen se-nato baflkan› Franco Marini’ninsiyasi parti liderleriyle yapt›¤›

görüflmelerden de sonuç al›namay›ncasüreç t›kand›, parlamento feshedildi ve13-14 Nisan tarihlerinde erken seçim ka-rar› al›nd›. Birbiri ard›na yay›nlanan ka-muoyu araflt›rmalar›na bak›l›rsa, halk›ne¤ilimi merkez sa¤a kaym›fl durumda.

Prodi’nin istikrarl› bir hükümet kurama-mas›nda önemli bir etken olarak görülenseçim yasas›n›n de¤iflmesiyse flimdilikask›da. Berlusconi hükümetinin gidera-yak ç›kard›¤› yasa, küçük partileri kay›r-d›¤› gerekçesiyle elefltirilerin hedefinde.De¤ifliklik için 18 May›s’ta yap›lmas› ön-görülen referandum ise parlamentonunfeshiyle birlikte yasalar uyar›nca bir y›lertelenmifl oldu. Sol kanad›n bafl›na ge-çecek yeni bir isim de kulislerde an›lma-ya baflland›: Roma belediye baflkan› ve‹talyan ‹flverenler Konfederasyonu’nunnüfuzlu baflkan› Walter Veltroni. Hey gi-di ‹talya, nereden nereye... – fi.N.

Prodi tutturamadı

30

HAMAS’IN Gazze fieridi’nde denetimi ele ge-çirmesiyle Filistin’in fiilen ikiye bölündü¤ü2007 haziranından beri, kelimenin tam anla-m›yla “iki yüzlü” bir bölgesel politika baflgös-terdi. Bat› fieria’y› denetleyen El Fetih’in lideriMahmut Abbas’› Filistin’in meflru lideri olarakgören Bat›l› diplomasi, seçimle iktidara gelenHamas lideri ‹smail Haniye’yi marjinalize etti.Annapolis Zirvesi’nde oluflan yeni statüko,“iyi” ve “kötü” olarak ikiye bölünmüfl Filistinprojesini süratle iflletmeye bafllad›. Y›lbafl› ari-fesinde, ‹srail Baflbakan› Ehud Olmert, Abbasile bar›fl sürecindeki pürüzleri ele almak üzerebiraraya gelmeden önce, ‹srail “kötü”lerin yur-du Gazze’ye birkaç füze f›rlat›verdi. PeflindenHamas 11 roketle misilleme yapt›¤›n› aç›klad›.‹ki tarafta da kay›p olmad›, ama “çözüm y›l›”2008’de ifllerin nas›l yürüyece¤ine iliflkin bir fi-kir edinmifl olduk. Bundan sonra cereyan edenolaylar, kangren hâline gelmifl bildik sürecinçok ötesine geçti.

‹srailli muhalif tarihçi Ilan Pappe, ‹srail’in2008 gündemi için “Bat› fieria’da etnik temiz-lik, Gazze’de soyk›r›m” diyordu. Pappe, ‹sra-il’in Gazze’deki stratejisini “soyk›r›m” gibihassas bir terimle adland›r›rken dört dayanaksundu: 1. Art›k “militan/sivil ayr›m›” gözetil-miyor, hedef do¤rudan halk. 2. ‹srail ordusuelindeki her türlü ölüm makinesini kullan›yor.3. Sald›r›larda zarar görenlerin say›s› artt›. 4.Bu operasyonlar bir strateji haline geldi; ‹srail,Gazze sorununu böyle çözmeyi planl›yor. Ha-mas’›n karfl› atefl açmas›n›n ‹srail’in iflini ko-laylaflt›rd›¤›n› vurgulayan Pappe, bu mekaniz-may› durduracak dü¤meyi de gösterdi: Bat›kamuoyu. Bush’un sekiz günlük bir Ortado¤ugezisi dahi yapt›¤› ocak ay›nda, ‹srail’in ablu-ka alt›nda tuttu¤u Gazze’de yaflananlar Pap-pe’nin saptamalar›n› do¤rular nitelikteydi...

2 Ocak: ‹srail, Hamas’›n roket sald›r›lar›n›durdurmak gerekçesiyle Gazze’ye hava sald›-r›s› düzenledi, alt› Filistinli öldü. Ölenlerin üçüHamas militan›, di¤erleri halktan insanlard›.11 kifli yaraland›. Hac dönüflü befl gün boyun-ca M›s›r’da mahsur kalan yüzlerce Filistinli,Gazze’ye dönmeye bafllad›. M›s›r, hac›lardan‹srail’in kontrolündeki s›n›r kap›lar›ndan giriflyapmas›n› istedi. Ama hac›lar›n aras›nda bulu-nan baz› Hamas liderlerinin tutuklanma ihti-mali üzerine Refah kap›s›n› açmak durumdakald›. Olay ‹srail taraf›ndan k›nand›.

3 Ocak: ‹srail ordusu, “militanlar›n altya-p›s›n› çökertmek” gerekçesiyle Gazze’ye karasald›r›s› düzenledi. En az dokuz Filistinli öldü.Ölenlerin üçü, ‹srail tank›n›n vurdu¤u bir ev-deki sivillerdi. ‹slamî Cihad, di¤er iki kiflininkendi militan› oldu¤unu duyurdu. ‹srail ayr›caBat› fieria’daki Nablus flehrine bask›n düzenle-di. Toplu gözalt›lar s›ras›nda tafll› direnifllekarfl›laflan askerler, plastik mermiyle cevapverdi. Çok say›da sivil yaraland›, soka¤a ç›k-ma yasa¤› ilan edildi.

4 Ocak: Gazze’den at›lan bir misilleme ro-keti 15 km mesafedeki Aflkelon kentini hedefal›nca, ‹srail gece yine sald›rd›. En az iki Ha-mas üyesi öldürüldü.

7 Ocak: Bush’un Ortado¤u gezisi öncesin-de bir demeç veren Olmert, Aflkelon sald›r›s›-

n›n can kayb›na yol açmamakla beraber “buzamana kadar Gazze’den ‹srail’e yap›lan enuzun mesafeli roket sald›r›s›” oldu¤una dikkatçekti. “fiiddeti t›rmand›rmak” ile suçlad›¤› Ha-mas’› tehdit etti.

9 Ocak: Bush, ‹srail, Kuveyt, Bahreyn, Bir-leflik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve M›-s›r’› kapsayan gezisine Tel Aviv’den bafllad›.

12 Ocak: Silahl› militanlar Gazze’nin ku-zey kesimdeki bir Amerikan okulunu tarad›,ö¤renci otobüslerini atefle verdi ve okulun bil-gisayarlar›n› çald›. Ö¤rencilerinin tümü Filis-tinli olan okula yap›lan sald›r› Hamas taraf›n-dan k›nand›. Güney Gazze’de, ‹srailli keskinniflanc›, s›n›r karakolunda görev yapan polismemurunu öldürdü.

13 Ocak: ‹srail, flüpheli bir otomobile has-sas füze sald›r›s› düzenledi. Ölen üç kifliden bi-rinin El Aksa fiehitler Tugay› mensubu oldu¤ubelirlendi. Di¤er kay›plar›n örgüt iliflkisinerastlanmad›.

14 Ocak: ‹srail ve Filistin yetkilileri bar›flgörüflmelerine bafllad›. Öncelikli konular, Ku-düs’ün statüsü, Filistin devletinin s›n›rlar›, Ba-t› fieria’daki Yahudi yerleflimleri, göçmenler,asayifl ve su kaynaklar›.

15 Ocak: ‹srail güçlerinin Gazze’nin Zey-tun bölgesine karadan ve havadan düzenledi-¤i sald›r›da 19 Filistinli hayat›n› kaybetti. Ölen-

Gazze fieridi’nde kara, deniz ve havadan kuflat›lan, üstelik elektri¤i, suyu, g›das› kesilen Filistin halk› patlad›. Nüfusun yar›s› s›n›r duvar›n›delik deflik ederek ihtiyaçlar›n› karfl›lamak üzere M›s›r’a geçti. ‹flteBush’un Ortado¤u gezisi eflli¤inde yaflananlar ve Ocak 2008’in bilançosu...

Halk firar ettiF‹L‹ST‹N

Gazze’nin bat›s›ndaki Refah flehrinin s›n›r duvar›n› kevgire çeviren Filistin halk› aç›lan gediklerden M›s›r’a hücum etti

Page 31: Express 81

lerden biri Hamas’›n önde gelenlerinden Mah-mud Zahar’›n o¤luydu. Öte yandan s›n›r›n ‹s-rail taraf›nda çal›flan Perulu bir tar›m iflçisi, Fi-listinli niflanc› taraf›ndan öldürüldü.

16 Ocak: Bush’un gezisinin son günündeM›s›r’dayken ‹srail uçaklar› hem Bat› fieriahem de Gazze fieridi’ne sald›r› düzenledi. Bat›fieria’da ‹slami Cihad’›n askeri kanad›n›n öndegelen isimlerinden Velid Ubeydi’yi öldürdü.Gazze’de ayn› aileden üç sivil yaflam›n› yitirdi.Son bir ayda ‹srail sald›r›lar›nda ölenlerin say›-s› yüzü geçti. Misilleme olarak iki günde Gaz-ze’den ‹srail’e yetmiflin üstünde roket f›rlat›ld›.

17 Ocak: Son y›llarda komflular›ndan gele-bilecek sald›r›lara karfl› füze kalkan› olufltur-maya çal›flan ‹srail, baflkent yak›nlar›ndaki birüste balistik füze denedi.

19 Ocak: ‹srail, bölgeden yönelen roketsald›r›lar›ndaki art›fl› gerekçe göstererek Gaz-ze fieridi s›n›r›ndaki geçifl noktalar›n›n tümü-nü kapatt›. M›s›r ile aras›ndaki Refah s›n›r ka-p›s› da Hamas’›n denetimi ele geçirmesindenberi kapal› oldu¤u için yaklafl›k 1.5 milyon Fi-listinli mahsur kald›. BM, karar› k›nad›. Ayn›gün ‹srail’in Gazze’ye düzenledi¤i tank sald›r›-s›nda en az iki kifli öldü, 4 kifli yaraland›. Bun-lara, daha önce yaralanan bir Hamas militan›-n›n ölmesi de eklenince savafl›n yeniden baflla-d›¤› Eylül 2000’den beri hayat›n› kaybeden Fi-listinlilerin say›s› 6 bini geçti.

20 Ocak: ‹srail’in abluka uygulamas›, g›dave temel ihtiyaç maddeleri s›k›nt›s›na yol açt›.Gazze’deki tek elektrik santrali, ‹srail’in s›n›r›kapatmas›yla baflgösteren yak›t s›k›nt›s› yü-zünden faaliyetini durdurunca bölge karanl›¤agömüldü. Kesintiden en çok hastaneler etki-lendi, sadece acil ameliyatlar yapılabildi. Pom-palar çal›flmad›¤› için flehir suyu kesildi.

21 Ocak: Abbas, Arap ülkelerini ve ulusla-raras› toplumu ‹srail ablukas›na karfl› yard›maça¤›rd›. AB ve uluslararas› insan haklar› örgüt-leri ‹srail’i “toplu cezaland›rma” ile suçlad›.BM bölgedeki koflullar yüzünden 860 bin Filis-tinliliye verilen yard›m›n riske girdi¤ini aç›kla-d›. Arap Birli¤i, Gazze’nin d›fl dünyayla tekba¤lant›s› olan Refah s›n›r kap›s›n›n aç›lmas›n›tekrar gündeme getirdi. Daha önce M›s›r Cum-hurbaflkan› Hüsnü Mübarek taraf›ndan getiri-len bu öneriye, “silah ve para kaç›r›ld›¤›n›” sa-vunan ‹srail fliddetle karfl› ç›kt›. Son bir hafta-da Gazze’den ‹srail’e at›lan roket say›s›n›n200’ü aflt›¤› bildirildi.

22 Ocak: Uluslararas› tepkilerin ard›ndan‹srail, ablukay› gevfletmeye bafllad›. Sabah›nerken saatlerinde akaryak›t tafl›yan tankerler

Gazze’ye girifl yapt›. Gelen yak›t sayesindesantral düflük kapasiteyle çal›flmaya bafllad›,evlere tekrar su verildi. Refah kap›s›n›n aç›l-mas› talebiyle gösteri yapan yüzlerce FilistinliM›s›r’a geçmeye çal›flt›. M›s›rl› muhaf›zlar, ço-¤unlu¤u kad›n kalabal›¤› püskürtmek için ha-vaya atefl açt›, bas›nçl› su kulland›.

23 Ocak: Maskeli militanlar›n sabah saat-lerinde Gazze ile M›s›r aras›ndaki s›n›r duvar›-n›n baz› noktalar›n› havaya uçurulmas›yla aç›-lan gediklerden geçen onbinlerce Filistinli, g›-da, yak›t, ilaç ve di¤er temel ihtiyaç maddeleritedarik etmek üzere M›s›r’a ak›n etti. Mübarek,yasad›fl› girifl yapan Filistinlilere geçici olarakizin verilmesi talimat› verdi. 50 binden fazlakifli s›n›r› geçti, ihtiyaçlar›n› karfl›lad›ktan son-ra Refah’a geri döndü.

24 Ocak: M›s›r’a geçenlerin say›s› ikincigünde 100 binleri buldu. S›n›r›n M›s›r taraf›, si-garadan canl› hayvana her türlü mal satan tez-gahlarla pazar yerine döndü. M›s›r güvenli¤iart›rd› ve s›n›r›n bütün Filistinliler geri dönün-ce kapat›laca¤›n› bildirdi, ama al›flverifl yapanhalka müdahale etmedi. ‹srail kuvvetleri Bat›fieria’da bir Yahudi yerleflimine sald›r› düzen-lemeye çal›flt›klar› gerekçesiyle iki Filistinliyiöldürdü.

25 Ocak: M›s›r’›n s›n›r› kapama giriflimidireniflle karfl›laflt›. Özel timler, s›n›rda topla-nan kalabal›k gruplar› havaya atefl ederek vebas›nçl› su kullanarak da¤›tmaya çal›flt›. AmaFilistinliler polis barikat›n› güç kullanarak yar-d›. S›n›r duvar›nda kapat›lan gediklerin yerineyenileri aç›ld›. BM, son üç günde en az 700 binkiflinin M›s›r’a geçti¤ini bildirdi. Bu arada ‹sra-il kuvvetleri, Refah’a hava sald›r›s› düzenleye-rek iki arac› vurdu, dört Hamas militan› öldü.Do¤u Kudüs’te ise ‹srailli polis, bir Filistinlininaçt›¤› atefl sonucu öldü.

26 Ocak: Filistin Halk Kurtulufl Cephesi li-deri George Habafl, Ürdün’de yaflama veda et-ti. Gazze matem yaflarken M›s›r polisi z›rhl›araçlarla 12 km’lik Refah s›n›r›n› tekrar abluka-ya ald›. ‹lerleyen saatlerde Kuzey Sina Valisi,Filistinlilerin her türlü gereksinimi karfl›lamaküzere s›n›r› geçmeye devam edebilece¤ini bil-dirdi. ‹srail, Gazze’den Sina çölüne geçen Filis-tinlilerin sald›r› düzenleyebilece¤i endiflesiyleM›s›r s›n›r›n› sivillerin geçifline kapatt›.

27 Ocak: ‹srail, Gazze fieridi’ne s›n›rl› ya-k›t sevkiyat›na yeniden bafllayaca¤›n› duyur-du. Karar, ‹srailli insan haklar› örgütlerininGazze’deki ablukan›n kald›r›lmas› için YüksekMahkeme’de açt›¤› davan›n görülmeye bafl-lanmas›n›n ard›ndan geldi. Duruflmalar s›ra-s›nda ‹srail hükümeti yak›t sevkiyat›na yeni-den bafllama sözü verdi. Olmert ve Abbas, Ku-düs’te buluflarak Refah krizini görüfltü. Ol-mert’in Abbas’›, Hamas’la görüflmemesi içinuyard›¤› ö¤renildi. M›s›r ise Hamas ile El Fe-tih’e acilen biraraya gelme ça¤r›s› yapt›.

30 Ocak: BM Güvenlik Konseyi ‹srail’inGazze ablukas› üstüne bir aç›klama yay›mla-ma konusunda uzlaflamad›. Konsey sekiz günsüren tart›flmalar›n sonunda ortak bir dil bula-mad›. M›s›r, Refah s›n›rda denetim sa¤lamayave geçiflleri yavafllatmaya bafllad›.

DÜZELTME: Geçen say›m›zda, bir basiret ba¤lanmas›sonucu, Ilan Pappe’nin makalesinde Bat› fieria’y› inatla‹ngilizce ad›yla, West Bank olarak anm›fl›z. Düzeltir,özür dileriz.

‹talya’da darbe plan›BR‹TANYA Yeni ulafl›lan gizli arfliv bel-geleri, ‹ngiliz hükümetinin, 1976’da, NA-TO’daki müttefikleriyle birlikte, ‹talya’daKomünist Parti’nin iktidara gelmesini ön-lemek için darbe planlad›¤›n› ortaya koy-du. ‹talyan bir araflt›rmac› taraf›ndan gün›fl›¤›na ç›kar›lan belgelere göre, darbeplan›, komünistlerin kazanmas› beklenen1976 seçimlerinden aylar önce, döneminABD D›fliflleri Bakan› Henry Kissinger veVatikan’la görüflüldü. Belgede sa¤c› güç-lerin ordu ve polis deste¤ine güvenebile-ce¤i belirtiliyor. Ancak gerçekçi bulunma-yan plan reddedildi. Ayr›ca ‹KP de seçim-lerde zafer kazanamad›.

S›radan faflizmLÜBNAN Baflkent Beyrut’ta, elektrik ke-sintilerini protesto eden göstericilere as-kerlerin müdahalesi sonucu ç›kan çat›fl-malarda en az yedi kifli öldü. fiiilerin ço-¤unlukta oldu¤u güney semtlerinde yafla-nan çat›flmalar, ordu birliklerinin gösteri-cilerin kurdu¤u barikatlar› kald›rmak içinharekete geçmesiyle patlak verdi. Ölenle-rin ço¤unun Emel ve Hizbullah’›n taraftar-lar› oldu¤u kaydedildi. Baflbakan FuadSinyora, bir günlük yas ilân etti. Okullartatil edildi. Hükümet yanl›lar›, ‹ran ve Su-riye’nin destekledi¤i muhalefeti olaylaraneden olmakla suçlad›. Hizbullah ise uy-gulanan ölçüsüz fliddeti elefltirdi.

Clooney: Global arabulucuN‹JERYA Yaflad›klar› topraklarda bulu-nan zengin petrol ve do¤algaz yataklar›-n›n gelirinden halk›n da pay almas› içinmücadele veren Nijer Deltas› Ba¤›ms›zl›kHareketi, yak›nlarda BM genel sekreteriBan Ki-Mun taraf›ndan “bar›fl elçisi” ilânedilen Amerikal› aktör George Cloo-ney’den hükümetle aralar›nda arabulucu-luk yapmas›n› istedi. Bölgede boru hatt›sabotajlar› ve yabanc› petrol iflçilerini ka-ç›rma eylemleri düzenleyen örgüt, teröristolmad›klar›n› vurgulay›p uluslararas› bar›flkurumlar›yla çal›flmak istediklerini duyur-du. Clooney’i, “her fleyi kendi gözleriylegörmesi için” Nijer Deltas›’na davet etti.

Gene darbe konusuVENEZÜELLA Chavez, Kolombiya’n›n enbüyük gerilla örgütü FARC’›n elindeki re-hinelerin sal›nmas› için arabuluculuk yap-maya devam ediyor. Yak›nlarda yeni birrehine pazarl›¤› bafllatt›. Ama bu Bogotaile aras›ndaki sorunlu iliflkiyi düzeltmeyeyetmiyor. Chavez, geçen ay ABD D›fliflleriBakan› Condoleezza Rice’›n Kolombiya zi-yareti s›ras›nda, bu iki ülkeyi Venezüel-la’da darbe yapmay› planlamakla suçlad›.Öte yandan Exxon Mobil’in ABD, Britanyave Hollanda mahkemelerinde kazand›¤›davalar sonucu Venezüella’ya ait milyar-larca dolar› dondurmas›na sinirlenen Cha-vez, flirketle ticareti kesti.

FHKC (Filistin Halk Kurtulufl Cephesi) lideri GeorgeHabafl, uzun bir hastal›k döneminden sonra, 26Ocak’ta, Amman’da son nefesini verdi. 1925’te, Or-todoks Rum kilisesine ba¤l› varl›kl› bir Arap ailesi-nin o¤lu olarak do¤an Habafl, t›p e¤itim alarak dok-tor oldu. ‹srail’in 1967’de çevredeki Arap ülkelerinintümünü yenilgiye u¤ratarak Filistin’e egemen olma-s›ndan sonra mesle¤ini b›rakt›, “El Hekim” kodad›yla silahl› mücadeleye bafllad›. 1968’e girmedenhemen önce kurdu¤u FHKC, Vietnam’daki gerilla di-reniflinin etkisiyle devrimci fliddeti esas alan birMarkist çizgi benimsedi. ‹deolojik olarak Mahir Ça-yan ile ayn› fazdayd›lar. Uçak kaç›rma eylemleriyletan›nan FHKC, 1970’de ‹srail’i destekleyen ABD veAvrupa ülkelerine ait dört uça¤› Ürdün’e kaç›rarakdünya gündemine girdi. Eylemde, Filistinli tutuklu-lar›n serbest b›rak›lmas›n› sa¤lad›ktan sonra, için-deki 500 yolcuyu ç›kart›p uçaklar›n üçünü havayauçurdular, sonuncusunu da Kahire’de tahrip ettiler.Habafl, Yaser Arafat’›n El Fetih örgütüyle ittifaka gi-rerek 1971’de Filistin Kurtulufl Örgütü’nün kurulma-s›na öncülük etmiflti. Ama ‹srail’le bar›fl müzakere-leri konusunda Arafat’la ayr› düfltü, Hamas’a yak›n-laflt›. 80’lerden itibaren siyasi etkisini yitirdi,2000’de FHKC liderli¤ini daha sonra ‹srail taraf›n-dan öldürülecek Ebu Ali Mustafa’ya b›rakt›.

George Habafl öldü

31

Page 32: Express 81
Page 33: Express 81

Tabiat Ana’n›n yön verdi¤i, mutlu, hazdüflkünü yarat›klard›r.”

Geceyi düzenleyen Bonobo Koruma‹nisiyatifi’nin amac›, bonobolar›n yaflamalanlar›n› korumak ve yasad›fl› bonoboeti ticareti yapanlarla mücadele etmek.‹nisiyatifin kurucusu Sally Jewell Coxe,yapt›¤› k›sa sunumda, birinin altyaz›s›“savaflma sevifl” olan bonobo slaytlar›gösterip bonobolar› “biseksüel” olaraktan›mlad› ve aralar›ndaki anlaflmazl›kla-r› çözmek ve huzurlu toplum hayatlar›n›korumak için çeflitli cinsel faaliyetlere gi-rifltiklerini söyledi. (Alk›fllar) “Bonobolarbar›fl, sevgi ve uyumdan yanad›r” diyedevam eden Coxe, “esrar› ilk keflfedenmaymunlar da bonobolar olabilir” diyeekledi, flakayla kar›fl›k. Arkas›ndaki du-

Manhattan’da bir yoga stüdyo-sunda bonobolar yarar›na birba¤›fl gecesi... Bonobo, flempan-

zeye çok benzeyen, ama kimi iddialaragöre, flempanzeden çok daha tatl› bir Af-rika maymunu türü. Ba¤›fl gecesinin afi-flinde a¤aca tünemifl bir bonobonun ku-ca¤›na bir elektrogitar konmufl, üstünede bir slogan yap›flt›r›lm›fl: “Hippi fiem-panzeleri Kurtaral›m!”

O gece, ayakkab›lar›n› ç›kar›p cilal›ahflap zeminde ba¤dafl kurarak oturankalabal›k, Hint ezgileri eflli¤inde, piflme-mifl vejetaryen yemekleri yapan Bono-bo’s adl› lokantan›n haz›rlad›¤› kanepe-leri mideye indirdiler. Lokantan›n eve si-parifl mönüsü flöyle diyor: “Vahfli bono-bolar, hayat biçimlerine içgüdülerinin ve

varda bonobo foto¤raflar› gelip geçiyor-du: fiempanzelere benzeyen, ama dahauzun saçl›, daha düz suratl›, daha pembedudakl›, daha küçük kulakl›, daha dargövdeliydiler ve biraz daha a¤›rbafll› birhavalar› vard› –flempanzenin bombelikafllar› hafif salak bir görüntü arz eder-ken, bonobonun düz ve alçak kafllar› yü-züne düflünceli bir hava veriyor.

Ba¤›fl gecesine flark› söylemek üzeregelen 40’l› yafllardaki müzisyen Wind’egöre, bonobolar “tahammüllü, sab›rl›,ba¤›fllay›c› ve dayan›flmac›” maymunlar;flempanzelerse, tam aksine, “fliddet, egove entrika” dolu kaba saba hayatlar yafl›-yor. Bize gelince, insanlar›n da içinde birbonobo mizac› vard› ama, genellikleflempanzeler gibi davran›yorduk.

Bonobo güzellemeleriBonobolar, son y›llarda popüler imge-lemde, temelinde büyük oranda bar›flç›l-l›¤›n›n ve cinsel serbestli¤inin yatt›¤›, tu-haf bir yer açt› kendilerine. WashingtonPost, bonobolar›n “aral›ks›z” çiftleflti¤ini,Times ise “cana yak›nl›¤›, duyarl›l›¤›ylagö¤sünü yumruklamaya merakl› may-mun türü ço¤unlu¤undan ayr›ld›¤›n›”yazd›. PBS kanal›n›n bonobolar hakk›n-daki belgeselinin aç›l›fl cümleleri flöyle:“fiempanzeler savafl›p cinayet ifllerken,bonobolar bar›fl› kuruyor. Ve flempanze-lerin aksine, bonobolarda güç, erkekler-de de¤il, diflilerde.” Kinsey Enstitü-sü’nün web sitesi ise flu iddiada: “Herbonobo –difli, erkek, yavru– öpüflmeyiarzular ve öpüldü¤ünde karfl›l›k verir.”Seks dan›flman› Susan Block ise “BonoboYöntemi”ni televizyonda flöyle tan›t›yor:“Haz ac›y› dindirir; iyi seks gerilimi orta-dan kald›r›r; aflk fliddeti azalt›r, orgazmolurken savaflman›z zordur.” Gazetelerve internet, bonobolar› fliddet karfl›t›,eflitlikçi ve difli egemen toplumlarda ya-flayan, dahas› et yememeyi tercih edenyarat›klar olarak tan›ml›yor. Bu davran›flbiçimleri de, genellikle misyoner pozis-yonunda icra ettikleri doymak bilmezcinsel ifltahlar›yla ba¤lant›land›r›l›yor.

Koruma alt›ndaki toplam bonobo sa-y›s› 200 civar›nda, ama orangutanlar, go-riller ve flempanzelerle beraber dört bü-yük maymun çeflidinden biri olmas›nara¤men, vahfli bonoboya yönelik bilimselinceleme say›s› oldukça az. Bonobo âle-minin tuhafl›klar›ndan biri, konunun ens›k al›nt›lanan uzman›, Hollandal› pri-matolog ve yazar Frans de Waal’in haya-t›nda hiç vahfli bonobo görmemesi, arafl-t›rmalar›n›n hayvanat bahçelerindeki bo-nobolarla s›n›rl› olmas›.

1970’lerde bafllayan alan araflt›rmala-r›, co¤rafî ve siyasî sebepler yüzündenhep kesintili olmufl. Yok olma tehlikesiy-le karfl› karfl›ya bulunan bir tür olan bo-nobolar›n nüfusunun 6 bin ila 100 binaras›nda oldu¤u tahmin ediliyor. Sadeceson on y›lda üç milyon kiflinin çat›flma-larda hayat›n› kaybetti¤i Kongo Demok-ratik Cumhuriyeti s›n›rlar› dahilindekigözden uzak, s›k ve ulafl›lmaz ya¤murormanlar›nda yafl›yorlar.

Son y›llarda ormana dönmeyi bafla-ran bilim adamlar› aras›nda en önemlisi,

KONGO ORMANLARINDAN 14 fiUBAT MESAJI

Bir evrim kazas›, küçük bir sapma nelere mal olmufl! Atalar›m›z pekâlâ bonobolardanevrilebilirdi ve yeryüzü bar›fl, zevk, mutluluk alemi haline gelebilirdi. En az›ndan baz›primataloglara göre böyle. Bu tezi bilimsel dayanaktan yoksun bulanlara bir laf›m›zyok, ama bonobolardan evrilmifl insano¤lunun hayali bile güzel. Sevgililer gününü vesile ederek New Yorker’›n 30 Temmuz 2007 nüshas›ndaki Ian Parker imzal› “SeksîYarat›k” bafll›kl› yaz›y› naklediyoruz.

“fiempanze cinsel meseleleri iktidarla çözer,bonobo ise iktidar meselelerini seksle.fiempanzelerMars’tan,bonobolarVenüs’ten.”

33

Bonobo ütopyas›

Page 34: Express 81

Randall Susman ve ö¤rencileri, daha do-¤uda, Wamba köyünün d›fl›ndakini iseKyoto Üniversitesi’nden Takayoshi Ka-no kulland›. Wamba’dan elde edilen ve-riler daha çabuk duyuldu: Japonlar saha-da daha fazla zaman geçiriyor ve dahafazla bonobo görüyorlard›. Ama ilk bo-nobo kitab›n›, 1982’de Atlanta’da düzen-lenen ilk bonobo sempozyumuna sunu-lan makaleleri bir araya getirerek Ran-dall Susman yay›nlad›.

1983-84 k›fl›nda Frans de Waal ilgisi-ni flempanzelerden bonobolara çevirdive alan araflt›rmalar›ndan çok daha azmeflakkatli, ama en az onlar kadar çok et-ki uyand›racak bir araflt›rma çerçevesin-de San Diego Hayvanat Bahçesi’ndeki onbonoboyu aylarca inceleyip kayda geçir-di. De Waal’in 1982’de yay›nlanan “fiem-panze Politikas›: Maymunlar Aras›nda‹ktidar ve Seks” adl› kitab› büyük takdirgörmüfltü, birçoklar› de Waal’e “flem-panzeleri incelemek varken bonobolarlaniye u¤rafl›yorsun?” diye soruyordu.Ama San Diego’daki araflt›rmalar›na da-yanarak yazd›¤› makalelerden biri, aka-demik çevrelerde büyük ilgi çekti. “Tut-sak Bonobolarda Gerginlik Düzenlemeve Seksin Üremeye Yönelik Olmayan ‹fl-levleri” bafll›kl› bu makalede, Frans deWaal bu maymunlar›n gerekenden dahafazla ve daha çeflitli seks yapt›¤›n›söylüyordu. Kaydettikleri aras›nda 17oral seks vard›. Ayr›ca 43 öpüflmeye ta-n›k olmufltu, bunlar›n baz›lar›nda yo¤un“karfl›l›kl› dil temas›” söz konusuydu.

Hiyerarflisiz toplum‘80’lerin ortas›nda, Gottfried Hohmanngüney Hindistan’da makak ve langurmaymunlar›nda sesli iletiflim üzerinearaflt›rma yaparak üç y›l geçirmiflti.1989’a gelindi¤inde, Kongo’yu ziyaret et-mek isteyecek kadar bonobo konulu yaz›okumufltu. “Aflk öpüflmesi bir yana, bo-nobolar beni cezbediyordu. Bunlar, ger-çekten bir tür diye düflünüyordum.” Budönemde, hem hayvanat bahçelerindekihem de do¤adaki bonobolar üzerindeyap›lan araflt›rmalar sayesinde bonobotoplumunun bir foto¤raf› belirmeye bafl-lam›fl, bonobolarla flempanzeler aras›n-daki baz› çarp›c› çatallanmalar tan›mlan-m›flt›. fiempanzelerden görünüm ve sesitibar›yla farkl› olmalar›n›n yan›s›ra (bo-nobolar, flempanzelerin 盤l›klar›n›n ya-n›nda ölçülü kalan tiz hayk›r›fllarla yeti-niyorlard›) bonobolar flempanze toplu-mundaki hiyerarflik öfke ve fliddet olma-dan da hayatlar›n› düzenleyebiliyorlar-d›. Wamba’da çal›flan Japon araflt›rmac›Takeshi Furuichi, “bonobolarda her fleyhuzurludur” diyor ve ekliyor: “Bonobo-lara bakt›¤›mda, hayat›n tad›n› ç›kard›k-lar›n› görüyorum. fiempanzelere bakt›-¤›mda ise, onlar için çok üzülüyorum,özellikle de hiyerarflinin üst kademele-rindeki erkekler için. Onlar›n bir an bilegardlar›n› düflürmemeleri gerekiyor.”

Hayvanat bahçelerinde erkek bono-bolar asla diflilere topluca sald›rm›yor-lard›, tersine bazen tan›kl›k edilse de. Di-fliler aras›ndaki ba¤lar erkeklerden dahagüçlü gibi görünüyordu, bu ba¤lar muh-

du. Yerkes’in tan›m› Chim’in kal›nt›lar›üzerinde yap›lan incelemelerle bir arayagetirildi¤inde, onun bir bonobo oldu¤u-na flüphe kalm›yordu. Chim 1924’te, bo-nobo türü henüz tan›nmadan öldü.

“Bonobo” ad› ilk kez Avusturyal›zoolog Eduard Tratz ile Münih Hayva-nat Bahçesi Müdürü Heinz Heck’in1954’te yazd›klar› bir makalede teklifedilmesine ra¤men, bu maymunlar›n is-mi y›llarca “pigme flempanze” kald›.1930’larda Münih Hayvanat Bahçesi’ndetürün üç örne¤i bulunmaktayd›; Heck veTratz, makalelerini onlar üzerinde çal›fla-rak haz›rlam›fllard›. Makale yay›nland›-¤›nda üç maymun da, Müttefiklerin ha-va sald›r›lar›n›n yaratt›¤› huzursuzluksonucunda ölmüfltü. Bu ölümler dahasonra bonobolar›n do¤ufltan gelen hassa-siyetine kan›t olarak gösterildi; hayvanatbahçesinin daha kaba saba flempanzelerihayatta kalmay› baflarm›flt›.

Heck ve Tratz’›n öncü görüflleri –ör-ne¤in, bonobolar›n fliddete flempanzeler-den daha az e¤ilimli oldu¤unu yazm›fl-lard›– genel bilimsel bilgi haline gelmedive sonradan tekrar keflfedilmesi gerekti.

Bonobolar› do¤al ortamlar›nda ince-leyecek birisinin ç›kmas› için yirmi y›lgeçmesi gerekecekti. 1972’de Yale’de fi-ziksel antropoloji doktoras› yapan Art-hur Horn, evrimde en yak›n komflumuzveya geçmiflimiz ve potansiyelimiz hak-k›ndaki en iyi ipucu olduklar› düflünülenflempanzeleri incelemek için Tanzan-ya’n›n Gombe bölgesini mesken tutan Ja-ne Goodall’›n izinden gitti. Ne var ki,Horn, iki y›l içerisinde bonobolar› sadecetoplam alt› saat izleyebildi. (“Beni gör-dükleri anda ortadan kayboluyorlard›.”)

1974’te ise Goodall, Gombe’de, “DörtY›l Savafllar›“ ad›n› verdi¤i çat›flman›nbafllang›c›na tan›k oldu. Bir flempanzetoplulu¤u ikiye bölünmüfl, sald›rganl›-¤›n en kanl› örneklerinin sergilendi¤i birsavafl sonucunda bir grup di¤erini tarih-ten silmiflti. fiempanzelerin sald›rganl›¤›biliniyordu, ama savafl baflka bir gerçek-li¤e iflaret ediyordu. Bu olay, insan do¤a-s›n›n temelleri hakk›nda öteden beri de-vam eden tart›flmada yerini buldu. Uy-gar toplumun yap›lar› olmasa, insanlarvahfli hayata m› dönerdi? (Thomas Hob-bes) Yoksa toplumun getirdi¤i bozuk-luklar bir yana, insanlar do¤al hallerindeasl›nda daha m› uygard›? (Jean-JacquesRousseau) ‹nsan davran›fl›nda, fliddetdahil, biyolojik kal›t›m›n bir pay› oldu¤ufikrinin ortaya at›lmas› için savaflan flem-panzelerin ortaya ç›kmas› gerekmemiflti:Bu tezin son popüler hali, DesmondMorris’in çok satan kitab› “Ç›plak May-mun”da (1967) yer al›yordu. Dale Peter-son’la beraber “fieytanî Erkekler” (1996)adl› kitab› yazan Harvard’l› primatologRichard Wrangham’a göre, Gombe cina-yetleri, “savafla olan e¤ilimimizin insan-l›k öncesi geçmiflimize uzand›¤› fikrinea¤›rl›k kazand›rm›flt›”.

Bu arada, Bonobo araflt›rmalar› h›zkazan›yordu. Kongo Havzas›’nda iki anaaraflt›rma merkezi kuruldu. Tumba Gö-lü’nün 300 mil kuzeydo¤usunda, Loma-ko’dakini Stony Brook Üniversitesi’nden

34

“Tutsak Bonobolarda Gerginlik Düzenleme veSeksin ÜremeyeYönelik Olmayan‹fllevleri” bafll›kl›makalede, Frans de Waal bu maymunlar›ngerekenden dahafazla ve daha çeflitli seks yapt›¤›n› yaz›yordu. Kaydettikleri aras›nda 17 oral seks vard›.Ayr›ca 43 öpüflmeyetan›k olmufltu,bunlar›n baz›lar›nda yo¤un“karfl›l›kl› dil temas›” söz konusuydu.

1989’dan beri Kongo’ya giden, MaxPlanck Evrim Antropolojisi Enstitü-sü’nden Gottfried Hohmann. ‹lk bafltabir gazeteciyle alan araflt›rmas›na ç›kmafikrine s›cak bakmayan Hohmann, yaz›fl-malar›m›z sonucunda raz› olunca Kon-go’nun baflkenti Kinshasa’ya uçtum. Bir-kaç gün sonra, Hohmann ve iki araflt›r-mac›yla beraber bir hangarda bizi orma-na götürecek uça¤› bekliyorduk.

Zay›f, ciddi görünümlü, 50’li yafllar-da, mavi gözlü bir adam olan Hohmann,y›lda üç-dört kere dünyan›n ikinci en bü-yük ya¤mur orman›na, Kongo Havza-s›’na gelip 2002’den beri çal›flt›¤› Lui Ko-tal isimli araflt›rma alan›na yürüme me-safesinde bir kampa yerlefliyor. Hoh-mann’›n yoklu¤unda kampa, yak›ndakiköyden gelen Kongolular ve yabanc› ö¤-renciler veya gönüllüler bak›yor.

Bonobolarla ilgili ilginç sorular›n ço-¤u henüz cevaps›z. Erkek sald›rganl›¤›difliler taraf›ndan m› kontrol alt›nda tu-tuluyor? S›k cinsel etkinli¤e ra¤men, di-fliler neden befl ila yedi y›lda bir do¤umyap›yor? Hohmann’a göre, “bu sorular›ncevaplar›na uzanan yollar, hem bonobo-lar›n evrimine, hem de insanlar›n köke-nine ›fl›k tutan bir noktada kesiflebilir.“

Bonobolar Kongo nehrinin sadecegüneyinde yafl›yorlar. (Bu yüzden onlara“sol yaka flempanzeleri” dendi¤i de ol-mufl.) Evrim a¤ac›nda durum flu: A¤ac›ngövdesi ortak atam›z, tepesi bugünün in-san›. En alttaki dal 16 milyon y›l kadarönce ortaya ç›kan modern orangutanauzan›yor. Bir sonraki dal, sekiz milyony›l kadar önce gorile, bir sonraki ise alt›milyon y›l kadar önce insana ulafl›yor.Geriye kalan dal ise, belki iki milyon y›lkadar önce, bir kez daha ikiye ayr›l›yor.Bu yol ayr›m› muhtemelen co¤rafî bir ay-r›mla da örtüflüyordu: fiempanzelerKongo nehrinin kuzeyinde evrilirken,bonobolar güneyde kald›lar. fiempanze-ler, farkl› a¤aç s›kl›klar›na sahip baflkabölgelere de yay›l›rken bonobolar bu yo-¤un, kasvetli ormanda kald›lar. (fiem-panzeler beslenme kaynaklar› için goril-lerle rekabete girmek zorundayd›, oysabonobolar baflka maymunlarla hiç karfl›-laflmad›. Bir teoriye göre, bu daha zenginçevre, bonobolar›n daha müreffeh birgrup olarak hareket etmesine ve beslen-mesine imkân tan›yarak garez oran› da-ha düflük bir evrime sebep oldu.

Filozof Chim, ahmak PanzeeBonobolar Kongo d›fl›nda görülmemiflde¤ildi, ama flempanze zannedilmifl-lerdi. 20. yüzy›l bafl›nda Antwerp hayva-nat bahçesinde en az bir bonobo bulun-maktayd›. Modern primatolojinin kuru-cusu Robert Yerkes’in de k›sa süreli¤inebir bonobosu olmufltu. 1923’te iki may-mun sat›n alan Yerkes, birine Chim, di-¤erine Panzee ad›n› vermiflti. ‹ki y›l son-ra yay›nlad›¤› “Neredeyse ‹nsan” adl› ki-tab›nda görünümlerinin ve davran›fllar›-n›n farkl› oldu¤undan bahsediyordu.Panzee ürkek, ahmak ve h›rç›nd›, oysaChim ›l›ml› ve yeni tecrübelere hevesliy-di. Yerkes, “Hayat›n gizemlerine insangibi filozofça yaklaflmay› biliyor” diyor-

Page 35: Express 81

1991’de NationalGeographic, Hollandal› foto¤rafç›Frans Lanting’ibonobolar› çekmeye gönderdi. Do¤adaki bonobolar o zamana kadarprofesyonel olarak belgelenmemiflti.“‹nsan›n bonobolara, bonobolar›n dainsana ne kadaryak›n oldu¤unugöstermek”amac›yla yolaç›kan Lanting’infoto¤raflar›n›nço¤u “müstehcen”di.

lik içeren foto¤raflar› kabul edemedi, he-nüz böyle bir alana girmeye haz›r de¤il-diler“ diyen Lanting, bir süre sonra,Emory Üniversitesi’nde Primat Davran›-fl› profesörü olan Frans de Waal’le ba¤-lant› kurdu. ‹ki Hollandal› beraber çal›fl-maya karar vererek ellerindeki malze-meyi Alman dergisi Geo’ya sundular.“Haliyle, Geo çiftleflen iki bonoboyu ka-pa¤a koydu” diye gülerek anlat›yor deWaal. K›sa süre sonra, Scientific Ameri-can resimli bir makale yay›nlad›.1997’de, de Waal ve Lanting “Bonobo:Unutulan Maymun” ad›nda resimli vegösteriflli bir kitap yay›nlad›lar.

Bu arada, Sue Savage-Rumba-ugh’nun insanlarla iletiflim konusundaola¤anüstü yetenekleri olan Kanzi adl›bonoboyla yapt›¤› deneyler dilbilimcileraras›nda tart›flmalara sebep oldu. Amabonobolara medyadaki itibarlar›n› geti-ren de Waal’in kitab›yd›. Lanting’in fo-to¤raflar›nda bonobolar fleker kam›fl› tar-las›nda yay›lm›fl oturuyor, yoga hareket-leri deniyor ve çeflitli cinsel birleflme bi-çimlerinde görülüyordu. Baz› foto¤raf-larda bonobolar iki ayak üzerindeydi.Kitab›n metninde ise de Waal, bilimselbilgi düzeyinde titiz davranm›flt›. Ancaküslûbuna yo¤un bir çeflni katarak bono-bolarla flempanzeler aras›ndaki kesin z›t-l›¤› vurgulam›flt›: “fiempanze cinsel me-seleleri iktidarla çözer, bonobo ise iktidarmeselelerini seksle.” (de Waal daha son-ra baflka bir yerde, “flempanzelerMars’tan, bonobolar Venüs’ten” diye deyazd›.) Bonobolar›n flempanzelerden da-ha “zarif” oldu¤unu söylüyor ve ekliyor-du: “fiempanzeler bile bonobolar›n ken-dilerinden daha fazla stil sahibi oldu¤u-nu kabul etmek zorunda.”

De Waal, söyleflimizde flu yorumuyapt›: “Bonobo anaerkildir, savaflmaz,avlanmaz. Bir de hakk›nda konuflmas›sorun olan seks var –insanlar neredeysebonoboyu hal›n›n alt›na süpürmeye çal›-

fl›yor.” Bu “unutulan maymun” Ameri-kan iffetine Avrupa’n›n panzehiriydi. Bo-nobo hem efendi, hem flehvetliydi. DeWaal’e göre, bonobolar utanma uyand›r-d›klar› için bilim taraf›ndan ihmal edil-mifllerdi. Hem seksîydiler, hem de insa-n›n kökenleri hakk›ndaki kabul görmüflkanl› hikâyelere ters düflüyorlard›. Bono-bonun insana akrabal›k bak›m›ndan flem-panzeden afla¤› kal›r taraf› yoktu, üstelikdavran›fllar› “nereden geldi¤imiz ve dav-ran›flsal potansiyelimiz konusundaki yer-leflik kavramlar› altüst edecekti”.

Primat dünyas›n›n hippileriDe Waal, bonobolara saadet dolu bir sü-kûnet hali yak›flt›rmaktan geri duruyordu(bonobolarda belli bir sald›rganl›k oldu-¤unu kabul ediyordu), ama okuyucudabu hayvanlar›n iyi yaflamay› gerçektenbildi¤i fikri de uyanm›yor de¤ildi. DeWaal flöyle yaz›yor: “Cinsel davran›fl yel-pazesinin insanlardaki kadar zengin ol-du¤u, annelerin merkezî bir rol üstlendi-¤i ve en önemli entelektüel baflar›n›n aletkullan›m› de¤il, baflkalar›na hassasiyetgöstermek oldu¤u yak›n bir akrabay› kimhayal edebilirdi?”

De Waal’in görüflünün çekicili¤i orta-da. 20. yüzy›l›n sonunda, tüm di¤er kay-naklar›n ya fliddete iflaret etti¤i ya da hu-zurdan bahsedenlerin hepsinin ya yanl›flya da sahte ç›kt›¤› bir ortamda bir iyim-ser, insan do¤as› hakk›nda içini rahatlat-mak için nereye baflvurabilirdi ki? DeWaal’in bulgular› e¤er do¤ruysa, insansald›rganl›¤› konusunda bir ümit ›fl›¤›vard›. fiempanzeler Hobbes’cuysa, bono-bolar Rousseau’cu olmal›yd›.

Time dergisinin 2007’de “dünyam›z›flekillendiren” 100 insandan biri olarakgösterdi¤i de Waal, k›sa sürede “primatdünyas›n›n hippileri” olarak adland›rd›¤›bonobolar›n hamisi durumuna geldi. “‹çi-mizdeki Maymun”da (2005) bonobolarlaflempanzelerin “gece ile gündüz kadar

temelen cinsel eylemlerle, bonobo uz-manlar›n›n “cinsel organlar› birbirinesürtme” veya “g-g sürtme” olarak nite-ledi¤i k›sa sürtünmelerle pekifliyordu.Ayr›ca, al›fl›lmam›fl bir biçimde, diflilerinerkeklerin kurlar›na, hamile kalma ihti-malinin hiç olmad›¤› zamanlarda bilekarfl›l›k verdi¤i söyleniyordu.

Hohmann, “kendi kendimize, ‘niyeböyle?’ sorusunu cevaplamam›z lâz›mdedik” diyor. “Niye fiziksel aç›dan üs-tün olan erkekler fiziksel aç›dan zay›folan difliler üzerinde egemenlik kurmu-yordu? Erkekler beraber hareket etmez-ken, difliler nas›l beraber hareket edebili-yordu? Bu, flempanzelerden farkl›l›k arzeden bir durumdan ibaret de¤ildi, sos-yal ekolojinin kurallar›na da ayk›r›yd›.”

Hohmann, Kongo’da yeni bir bono-bo grubunu incelemeye bafllam›flt›.Araflt›rmac› efli Barbara Fruth’la beraberbölgeye s›k ve uzun ziyaretler gerçeklefl-tiren Hohmann, kesin araflt›rma hedefle-ri saptam›flt›: Bonobolar yuvalar›n› nas›lkuruyorlard›? Yiyecekler nas›l paylafl›l›-yordu? Daha genifl bir Bonobo foto¤raf›ancak hipotezlerin ormanda kat› ölçütlerçerçevesinde denenmesiyle ortaya ç›ka-bilirdi. 1997’de, ilk çocuklar›n›n do¤u-munun hemen ard›ndan Kongo’ya yer-leflmeye karar verdiler. Ancak patlayaniç savafl ülkeyi terk etmelerini gerektirdi.

Stil fark›Bonobolar tam bilim adamlar›n›n görüflalan›ndan ç›karken, popüler ilgi onlarayönelmeye bafllam›flt›. 1991’de NationalGeographic, Hollandal› foto¤rafç› FransLanting’i Wamba’daki bonobolar› çek-meye gönderdi. Do¤adaki bonobolar ozamana kadar profesyonel olarak belge-lenmemiflti. “‹nsan›n bonobolara, bono-bolar›n da insana ne kadar yak›n oldu-¤unu göstermek” amac›yla yola ç›kanLanting’in foto¤raflar›n›n ço¤u “müs-tehcen”di. “National Geographic cinsel-

35

Page 36: Express 81
Page 37: Express 81

sakin. Ama flempanzeleri bonobolardançok sevdi¤imi söyledi¤imde arkadaflla-r›m bana deli gözüyle bak›yor.”

Craig Snaford, 1997 tarihli, flempan-zelerle bonobolar aras›nda oldu¤u varsa-y›lan z›tl›klar› sorgulad›¤› araflt›rmas›n-da, “Difli bonobolar, flempanzelerden da-ha s›k veya göze batacak kadar dönemd›fl› çiftleflmiyorlar” diyor. Do¤adaki er-kek flempanzelerin erkek bonobolardangenellikle daha fazla çiftleflti¤ini de söz-lerine ekliyor. De Waal bu tesbite itirazediyor: “Snaford, sadece heteroseksüeliliflkileri saym›fl. Eflcinsel iliflkileri dahilederseniz, çok farkl› bir sonuç ç›kar.”

Hohmann’a bonobolar›n seks hayat›-n› sordu¤umda, “beni flafl›rtan bir fley ol-mad›” diyor. Evet, flempanzelerde görül-meyen diflileraras› “g-g sürtünme”ye bo-nobolarda tan›k olmufltu, “ancak bununillâ da cinsel bir davran›fl oldu¤unu söy-leyemeyiz; cinsel organlar›n› kullan›yor-lar, ama bu erotik bir davran›fl m›, yoksacinsellikten tamam›yla ba¤›ms›z bir se-lâmlama jesti mi?” De Waal ile ilgili ola-rak da flunu söylüyor: “Anlaflt›¤›m›znoktalar var elbette, ama baz› hususlardaayr› düflüyoruz, Frans’›n Kongo’ya gidipvahfli bonobolar› izlemesi lâz›m.”

Ortak atam›zBonobolar› sadece bir kez daha gördüm.Amerikal› araflt›rmac› Brigham Whit-man’la ormandayken, birden 盤l›klarduyduk. Whitman, f›s›ldayarak, alçakbir dala oturmufl yafll› bir erke¤e, Dan-te’ye iflaret etti. “Hep böyle oturur, taflak-lar› sallanarak” dedi. “Çok yafll›, belkiotuz yafl›nda, sa¤ elinin iflaret parma¤›-n›n neredeyse tamam› eksik. Dudaklar›çatlak, yüzü de y›pranm›fl, ama gözlericapcanl›. Büyük beyaz gö¤üs uçlar› var.Ayak parmaklar› son derece fliflman vebüyük, göbe¤indeki k›llar ise daha k›r-m›z›.” Dante gruptaki en yafll› erkekti.“Yerini bulur ve k›m›ldamaz. Öyleceoturur ve yeme¤ini yer.”

‹nsanlar, flempanzeler ve bonobolarortak bir atadan geliyorlar. O ata, bono-bolara m› benziyordu? ‹nsan ve flempan-ze, ikisi ayr› ayr›, daha az bereketli top-raklara düflünce mi bonobo davran›fl bi-çimini terk etmifllerdi? “Cevap modernbonoboda sakl›” diyor Hohmann: “Bo-nobo davran›fllar›n›n incelenmesi, za-manla, erkekle kad›n aras›ndaki iliflkininözellikleri, sald›rganl›¤›n sebebi, erkek-leraras› dayan›flman›n bedeli ve faydala-r› gibi konular› ayd›nlatacak.”

“‹nsanlarla di¤er primatlar aras›nda-ki fark nedir?” diye soruyor Hohmann.“Bu sorunun cevab›n› tam verebilmekiçin, bu primatlar›n nas›l davrand›¤›n›bilmeniz gerekir. Gördüklerimizi bugünölçmemiz gerekiyor. Bugünü geçmiflinreferans› olarak kullanabiliriz, baflka dayolu yok. ‹flte bu yüzden acelemiz var,çünkü flüphe yok ki, yüz y›l sonra, do¤a-da büyük maymun kalmayacak. Yüz se-ne sonra bu orman da olmayacak. Bu ifliflimdi yapmam›z gerekiyor. Bu ormanson, en son mevzimiz.

Ian Parkerçeviren: Nâz›m Dikbafl

mek için patikadan ayr›lmam›z gereki-yordu. Surbeck makasla dallar› k›rparakbize yol açt› ve birkaç dakika sonra dur-duk. Dürbünle yukar› bakt›m, ›fl›¤›n azl›-¤› orman› siyah ve koyu yeflil renklereboyam›flt›, ama 30 metre kadar yukar›dabir dal çatal›nda sessizce oturmufl bir bo-nobo görebiliyordum. Siyah kürkününakrilik bir parlakl›¤› vard›. A¤ac›n kü-çük, sert meyvesini yiyor ve çi¤nedikçe,her meyvenin kabu¤unu a¤z›n›n kena-r›ndan b›rak›veriyordu. Bonobolar›n ye-dikleri meyvelerin art›klar› orman›n ze-minindeki ölü yapraklar›n üzerine düfl-tükçe bir sa¤anak bafllang›c›n›n sesiniand›ran bir p›t›rt› duyuluyordu.

Ayn› a¤açta zay›f bir yavru bonobo,annesinden biraz uzaklafl›p sonra geridönüyor, k›v›rta k›v›rta annesinin kuca-¤›na t›rman›yor, sonra ayn› fleyleri tekrarediyordu. Hohmann, bonobolar›n temelbesin maddelerinden biri olan bir ormançal›s›ndan bir yaprak yolmufl, yavafl ya-vafl, yer gibi yaparak, ince uzun fleritlereay›r›yordu: Bonobo araflt›rmac›lar› utan-maz dikizciler gibi de¤il, kay›ts›zca ye-mek yiyen hayvanlar gibi görünmeyi ter-cih ediyorlar. Art›k etraf›m›zda yirmi ka-dar bonobo vard› ve ço¤unu isimleriyletan›yorlard› –Olga, Paulo, Camillo...

Sald›rganl›k öyküleriSaat 6:30 sular›nda bonobolar a¤açlardaninmeye bafllad›lar –maymun hezeyan›y-la de¤il, dallar› teker teker geçip ormanzeminine son ve tok bir düflme sesiyleinerek. Sonra, dört ayak üstünde, her-hangi bir hayvanat bahçesi bonobosun-dan çok daha güçlü, zinde ve kasl› birgörünüm arz ederek ilerlemeye bafllad›-lar. Son bonobo da uzaklaflt›¤›nda onlar›gözden kaybettik. Orman›n s›kl›¤› birkaçmetreden ilerisini görmemizi engelliyor-du. Birden tiz bir 盤l›k geldi ve önümüz-den, önce k›rm›z›, ard›ndan da siyah birleke geçti. Koflturan el ve ayak sesleri vebir inilti duyuldu. Hohmann bana f›s›l-dayarak az rastlanan bir fleye, minik birAfrika antilobu olan bir duikeri avlama-ya çal›flan bir bonoboya tan›k oldu¤umu-zu söyledi. Bonobo yar›fl› kaybetmiflti,ama ilk hamlesinde duikeri yakalayabil-seydi, sonuç kanl› olacakt›.

Bar›flç›l oldu¤u söylenen bonobo, ba-zen flafl›rt›c› derecede taflk›n davranabili-yor. Antwerp yak›nlar›ndaki Plancken-dael Hayvanat Bahçesi’nde tan›flt›¤›mBelçikal› biyolog Jeroen Stevens, “bir ke-resinde Hollanda’da Apenheul’da befldifli bonobonun bir erke¤e sald›rd›¤›n›gördüm” diye anlat›yor. Stevens, Stutt-gart Hayvanat Bahçesi’nde penisi bir di-fli taraf›ndan ›s›r›larak kopart›lm›fl bir bo-nobo oldu¤unu da hat›rl›yor. Ve flöyledevam ediyor: “Hayvanat bahçeleri debonobolar›n flempanzelerden daha azsald›rgan oldu¤una inan›yor, zaten buyüzden istiyorlar onlar›. Ama bir grupoluflur oluflmaz, bir süre sonra, fliddetlibir sald›rganl›k ortaya ç›k›yor. Hayvanatbahçelerindeki gruplar, do¤adakiler gibi,biraz daha büyük olsa, cinayet de görür-dük. Bonobolar›n sakin oldu¤u söyleni-yor. Bence tam aksi. fiempanzeler daha

farkl›” oldu¤unu yazd›. De Waal, bono-bo araflt›rmalar› aleminde herkesin kendiyükseliflinden memnun olmad›¤›n› his-setti¤ini söylüyor ve ekliyor: “‹nsanlar‘bonobo’ kelimesini tuttu, bundan bir fli-kâyetim yok.” Yine de bu özdeflleflmeninbazen fazla ileri gitti¤ini kabul ediyor:“Bonobolar› keflfedenler onlara bazenfazla afl›k oluyor, örne¤in gey ve feministçevreler. O zaman benim de onlar› yat›fl-t›rmam gerekiyor: Bonobolar her zamanbirbirlerine iyi davranm›yorlar.”

Hohmann’a göre, Frans De Waal’inherkesi tavlamas› kolay oldu: “Büyük hi-kâyeler ondayd›. Bizdeyse büyük hikâyeyok. Bizim genellikle ‘hay›r, bonobolarson derece s›k›c› olabiliyor. Bir bonoboyuizlemeye bafllay›n, bazen bütün gün hiç-bir fley görmezsiniz. Ne seks, ne yiyecekpaylafl›m›. Sadece uyurlar, yerler, s›çar-lar’ dememiz gerekiyor.”

Tutsakl›¤›n hayvan davran›fllar› üze-rinde çarp›c› bir etkisi söz konusu. Gü-ney California Üniversitesi ö¤retim üye-si Primatolog Craig Sanford’›n belirtti¤igibi: “Beraber t›k›l›p kalm›fllar, s›k›nt›-dan patl›yorlar. Yemek yiyip seviflmek-ten baflka yapacak neleri var ki?”

De Waal buna karfl› ç›k›yor, tutsakbonobolar›n davran›fl› do¤adakilerdenfarkl›l›k gösterse de, yine de tutsak flem-panzelerle aralar›ndaki fark›n ifle yararflekilde gösterilebilece¤ini söylüyor, hat-ta “ancak tutsakl›kta yap›lan araflt›rma-larda çevre flartlar› kontrol edilebilir vedolay›s›yla türler aras›ndaki farklar ko-nusunda nihaî veri sa¤layabilir” diyor.Stanford’›n cevab› ise, “farkl› türlerin tut-sakl›¤a farkl› tepkiler verdi¤i” yolunda.

Olga, Paulo, CamilloBonobolar do¤ada birkaç düzinelikgruplar halinde yafl›yorlar. Gündüzleripaket turla gezi mekân›na gelmifl turistgrubunu and›ran daha küçük gruplarhalinde gezip geceleri a¤açlarda dallar-dan oluflan yuvalar›n› yapmak üzere tek-rar bulufluyorlar. Ömürleri boyunca ayn›bölgeden ayr›lm›yorlar. Hohmann LuiKotal’e ilk ziyaretinde bonobolar› buldu-¤unda, sonraki y›llarda da ayn› hayvan-larla karfl›laflaca¤›n› biliyordu. Bu yolcu-lu¤umuzda bonobolar› görmüfltük, amaHohmann’›n inceledi¤i alan›n en d›fl s›n›-r›na yak›n, iki saatlik mesafede bir yerdetak›l›yorlard›. Dolay›s›yla iki-üç kifli or-mana gidip, gece kald›klar› yuvay› bu-lup haber verecek, ertesi gün di¤erleriayn› noktaya flafak sökmeden varacakt›.

Hohmann ve Martin Surbeck ad›n-daki ö¤rencisiyle bir sabah 3:45’te yolaç›kt›k. Hohmann bonobolar›n yuvalar›-n›n oldu¤u yere yüz metre kadar yaklafl-t›¤›m›z› söyledi¤inde saat 5:30’du. Bono-bolar s›rtüstü uyuyordu –“tek bir ayakla-r›yla bir dala tutunarak, son derece rahatbir pozda” diyor Hohmann, ve ekliyor:“Yuva yapmalar›, büyük maymunlar› di-¤er primatlardan ay›ran tek fley.” (Sade-ce yuvalarda mümkün olan REM-yo¤unuykunun beyinlerinin evrimine katk›dabulunmufl olabilece¤ini söylüyor.)

Üst dallarda yapraklar, rüzgâr esi-yormuflças›na h›fl›rdad›. Sese do¤ru git-

Japon araflt›rmac› Furuichi, “bonobolarda her fley huzurludur” diyor ve ekliyor:“Bonobolarabakt›¤›mda, hayat›n tad›n›ç›kard›klar›n›görüyorum.fiempanzelerebakt›¤›mda ise,onlar için çoküzülüyorum, özellikle de hiyerarflinin üstkademelerindekierkekler için.”

37

Page 38: Express 81

Bilmemiz gereken hiçbir fleyibilmiyorduk. Kültür o kadarkarmafl›kt› ki, yüzeydeki dalga-lanmalardan daha fazlas›n› an-lamak mümkün de¤ildi. Ölçülüp tart›lm›fl argümanlarladolu bu dünyada, kültür, ayr›n-t›larda bo¤ulup kayboluyor veprofesyonel entelektüeller yo-rumlad›klar› metinleri telaffuzetmeyi dahi beceremiyordu. Her insan›n düfllerinin gerisin-de yaflad›¤› dönemin kargaflala-r› gizlidir; s›radan bir kifliselkayg› boyutuna indirgenmifl ol-sa bile. ‹çimiz bölünmeler, ya-banc›laflmalar, savafllar ve boflsözlerle dolu. Bize, insan vicda-n›n›n zaten hep huzursuz oldu-¤u bir ça¤da yaflad›¤›m›z› söy-leyenler ç›kabilir: Ama bu, ha-yat›m›z için endifle etmekten,yolumuzu gözleyen sakatlan-malar› düflünüp ac› çekmektenal›koyamaz bizi: ne de olsa an-ne babam›z›n nas›l yaflad›¤›n›biliyoruz. Atefller içinde yananbir kedi gibi, deniz tutmufl birkeçi gibi, flaflk›n bir mutsuzlukiçindeyiz. Ac›m›z nereden, ya-flam›m›z›n hangi k›sm›ndankaynaklan›yor, bilmiyoruz. Tekbildi¤imiz flu: ‹nsanlar, insanayarafl›r flekilde yaflam›yor.

X - KÜTÜPHANE

Bo¤os Natanyan Sivas 1877 (Birzamanlar)Eric J. Hobsbawm Küreselleflme Demokrasi ve Terörizm (Agora)Ernesto Laclau Hegemonya ve Sosyalist Strateji (‹letiflim)Fikret Baflkaya Resmî ‹deoloji Sözlü¤ü (Özgür Üniversite)Fuat Ercan Türkiye’de Kapitalizmin Güncel Sorunlar› (Dipnot)Gilles Deleuze Sacher-Masoch’un Takdimi (Norgunk)Jacques Derrida Nietzschelerin fiöleni (Otonom)Jean Jacques Brochier Sigara ‹çiyorum Ne Olmufl Yani? (AFA)Jenny B. White Türkiye’de ‹slâmc› Kitle Seferberli¤i (O¤lak)Kadir Cang›zbay Hiç Kimsenin Cumhuriyeti (Ütopya)Michael Löwy Franz Kafka –Boyun E¤meyen Hayalperest (Versus)Paul Nizan Aden, Arabistan (Kanat)Pelin Özer Cam Kulübeler (Roll) Philip Roth Pastoral Amerika (Ayr›nt›)R›dvan Akar - Can Dündar Ecevit ve Gizli Arflivi (‹mge)Richard Klein Sigaran›n Saltanat› (‹letiflim)Simone de Beauvoir Olgunluk Ça¤› (Payel)Susan Buck-Morss Küresel Bir Karfl› Kültür (Versus)Timothy Bewes fieyleflme –Geç Kapitalizmde Endifle (Metis)Ulafl Özdemir Afl›k Mücrimî’nin Yaflam› ve fiiirleri (Pan)

• ‹skân Kanununu asimilas-yon temin edecek flekilde ince-lemek ve tadil etmek. • Bölge-nin, kendilerini Kürt sananlarlehindeki nüfus strüktürünü,Türk lehine çevirmek için, Ka-radeniz sahillerindeki fazlanüfusla, memleket d›fl›ndangelen Türkleri bu bölgeye yer-lefltirmek, bölgedeki kendileri-ni Kürt sananlar› bölge d›fl›nahicrete teflvik ve bu hicreti fi-nanse ederek, memleketinTürk çocu¤u bulunan yerleri-ne iskân etmek. • Türkiye’dekendilerini Kürt sananlarla‹ran ve Irak’taki Kürtlerin irti-bat›n› kesme bak›m›ndan böl-geyi, kendilerini Kürt sananla-r›n ço¤unlu¤unu da¤›tmaküzere, sistemli bir flekilde bö-lecek iskan sahalar›na ay›r-mak. • Bölge halk›ndan kabili-yetli ve küçükten asimile edi-len gençlere yüksek tahsil im-kanlar› sa¤lanmas›. • Radyovas›tas›yla Türkçe güfteleriylemahalli havalar›n çal›nmas› vemahalli radyolar›n, bölge için,propaganda uzmanlar›ndanmüteflekkil gruplar taraf›ndanhaz›rlanacak programlar› yay-mas›. • Irk bak›m›ndan, Türksiyasi düzeninin kendi menfa-atleri bak›m›ndan en elveriflli,en emin ve en çok imkan sa¤-layan düzen oldu¤unu telkineden bir inand›rma faaliyetinegiriflilmesi.• Derhal bir Türko-loji Enstitüsü kurularak kendi-ni Kürt sananlar›n menfleleri-nin Türk oldu¤unun ispat olu-narak yay›nlanmas›.

Devlet Planlama Teflkilât›’n›n 3Nisan 1961 tarihli “Devletin

Do¤u ve Güneydo¤u’da Uygula-yaca¤› Kalk›nma Program Esas-

lar›” bafll›kl› raporundan

* •Kendisi örtünse de Mahmu-re’nin saçlar›n› kapatmayanarkadafllar› ve baz› akrabalar›vard›. Buna karfl›l›k (niflanl›s›)Ahmet’in ailesinin, genellikleeflarp takt›¤› halde, ara s›raiçeride ince tülbendini ç›karanbir komflu hariç, örtünmeyenkad›nlarla neredeyse hiç iliflki-si yoktu. Bu komflunun baflör-tüsü, 1980’den sonra ‹slâmc›l›-¤›n yükselifliyle popüler halegelen tesettür tarz›nda de¤ildi,mütevaz› bir eflarptan ibaretti.Ümraniye’de seçim yapmayaelveren genifl bir davran›fl vegiyim tarz› yelpazesi vard›,ama bu yelpazenin kapsam›,ahlâkî teamüllerle s›n›l›yd›.Ahmet, kendisinin ve ailesininbir dü¤üne davetli olduklar›-n›, ama anne ve babas›n›n içkiikram›ndan dolay› gitmeye-ceklerini söyledi. “K›zlar›n birk›sm› örtülü olacak ve dans et-meyecek. Bir defas›nda minietekli bir k›zla dans etmek is-tedim, ama reddetti. Anne vebabas›n›n izin vermeyece¤inisöyledi.” Ahmet’in buna can›s›k›lm›flt›. “Mini etek giydi¤i-ne göre, dans da edebilmeliy-di!” dedi. Ahmet’in ve Mah-mure’nin aileleri aras›ndakifarkl›l›klar, Mahmure’nin k›nagecesinde sorunlara neden ol-du. Ahmet’in ailesinden ka-d›nlar, erkek bir orgcunun veerkek foto¤rafç›lar›n bulundu-¤u bir yerde mantolar›n› vebaflörtülerini ç›karmaya ve oy-namaya yanaflmad›. Mahmu-re’nin giyimleri ölçülü, amabafllar› aç›k arkadafllar› gönül-lerince e¤lendi. Müstakbel ai-lesinin somurtkan tepkisi veyak›nmalar› karfl›s›nda Mah-mure neredeyse gözyafllar›nabo¤ulacak gibi oldu.

“Savunulacak manevi de¤eryok, sa¤l›k söz konusu, yanibireylerin esenli¤i. fiu haldetütün içmek bir suç olarak ka-bul edilmeli ve cezaland›r›l-mal›.” Bunu yazan genç ada-m›n (stajyer doktor) flu formü-lü unutmam›fl olmas› gerekir-di: Sa¤l›k, hiç hayra alâmet ol-mayan geçici bir haldir. Amadaha önemlisi: Sa¤l›k, ne yap-mak için sa¤l›k? Zengin, güzelve sa¤l›kl› olmak çirkin, yok-sul ve hasta olmaktan her za-man daha iyidir, ama zincirevurulmufl sa¤l›kl› biri olmakm›, yoksa hasta ve özgür ol-mak m› daha iyidir? Okul so-rusu gerçi, ama saf Arilerinideolojisi, Lebensbornlar›ntekni¤i ve Rosenberg’in soya-r›t›m›, bu bay›, sa¤l›¤› manevide¤erlerin önüne geçirmenindo¤rulu¤u konusunda düflün-meye sevketmifl olmal›yd›.(...) Bütün derdim bireysel öz-gürlük. Sigara içiyorum ve be-ni rahat b›raks›nlar istiyorum.Gayet aç›k de¤il mi? ‹nsan an-lafl›l›r olmak için laf› nas›l söy-lemesi gerekti¤ini bilemiyor.Ama belki de en zor kabul edi-len, bu özgürlük talebininkendisi.

k›raat

*

38

Yeni bir faflizm ça¤›na giriyoruz:

Sigaran›n yasak k›l›nd›¤›, sigara

içenlerin kovuflturmalara

u¤rad›¤›, d›flland›¤›, damgaland›¤›

bir ça¤ bu. Sa¤l›k fetiflizmiyle

hazza yönelik hoflgörüsüzlü¤ün

birbirine kar›flt›¤›, bir özgürlük

talebinin bir baflka özgürlük

talebinin bafllad›¤› yeri çoktan

geçti¤i tuhaf zamanlar. Bu

zamanlarda hurafeyle bilgi

kar›fl›yor, ak›l ve istatistik mutlak

iktidar›n› ilan ediyor.

Tütünseverlere aç›lan savaflta

sigara üreticilerine kimse

dokunmuyor, sa¤l›k endüstrisi

bu savafltan nemalan›yor.

Bir sene sonra fliddetini iyice

hissedece¤imiz bu korkunç

s›k›yönetim ortam›n›n koflullar›n›

anlamak, sigaran›n insanl›k tari-

hindeki önemli yerini tespit

etmek, sayg›nl›¤›n› hat›rlamak

için Richard Klein’›n “Sigaran›n

Saltanat›” isimli kitab› iyi bir

bafllangݍ...

resim: Edouard Manet,

“Tiryaki”, (1866)

Page 39: Express 81

Stephen Kinzer - Darbe çev: Zeynep Beler (‹letiflim)

Eugene Jarecki’nin 2005’te ya-y›nlanan “Why We Fight”

isimli belgeselinde, Amerikan içve d›fl politikas›n›n, bir savafl ma-kinesinin “arzu”lar›na göre nas›lbiçimlendirildi¤i anlat›l›yordu. Ei-senhower’›n baflkanl›¤a veda ko-nuflmas›n› merkeze alan film, as-kerî yönelim ve buna ba¤l› olarakbiçimlenen endüstriyel talep vekontrolün tehlikelerine, hem decumhuriyetçi bir Amerikan baflka-n›n›n a¤z›ndan ve tüm ulusa yö-nelik biçimde dikkat çekiyordu.Stephen Kinzer’in “Darbe” kitab›

da, adeta bir belgesel tad›nda Ei-senhower’›n bundan elli y›l öncedikkat çekti¤i o yap›n›n kuvvedenfiile ç›kt›¤› durumlar›, Amerikanaskerî müdahaleler tarihinin ac›-mas›z bir dökümünü sunuyor.Yaln›zca Irak’la son bulan bir sü-reç de¤il, birbirine ba¤lanan, uza-d›kça yöntem ve süreç de¤ifliklik-lerine kendi içinde imkân tan›yanbir tarih bu. fiili’de bir darbeyap(t›r)mak, komünizme karfl› Vi-etnam’da set oluflturmaya çal›fl-mak, Küba’y› abluka alt›nda tut-mak ya da ‹ran’› köfleye s›k›flt›r-maya kalkmak darbeler tarihininçeflitli veçheleri yaln›zca... StephenKinzer, içeri¤ini sadece gazetecimerak›yla s›n›rland›rmayan, dar-

belere maruz kalm›fl ülkelerin tari-hine, siyasal ve toplumsal gele-neklerine de bilgiyle yaklaflan birmetin kaleme alm›fl. Dolay›s›yla ti-caretin gereklili¤i olarak diploma-siden müdahale, örtülü operasyonve nihayet darbe organizasyonla-r›na uzanan bir tarihin ayr›nt›lar›-na vak›f olmak için Kinzer’in kita-b› iyi bir bafllang›ç sunuyor. Belkikitab› okuduktan sonra Malra-ux’nun “‹nsanl›k Durumu”na tek-rar bakmak ya da geçti¤imiz sene-lerde yeniden çekilen “QuietAmerican”› bir kez daha seyret-mek gerekiyor. Malûm, 1893’teHawaii ile bafllayan süreç 1993’tede, 2007’de de devam ediyor.

– Kerem Ünüvar

Öykülü yürüyüfl“‹nsanlar ‹çinde Bir ‹nsan –Sait FaikHikâye Arma¤an› Antolojisi (1955-

2007)” Haz›rlayan: Nursel Duruel (YKY)

Sait Faik, “Kalinkhta” öyküsün-de, “ben sandallar içinde bir

sandal, denizler içinde bir deniz,insanlar içinde bir insan...” demifl.Ne güzel koordinat belirtmifl. Han-gi karamsarl›k boyutunda oldu¤u-nuzun, hangi ac›, aciz ça¤da yafla-d›¤›n›z›n önemi yok, Sait Faikokursunuz, onun suyuyla ar›n›r, iç-meseniz bile “yak bir c›gara!” ha-vas›na girer, çaresizliklerin, yok-luklar›n, haks›zl›klar›n üzerindenatlayabilme gücüyle toparlan›paya¤a kalkars›n›z. Cephanesi tü-kenmez bir iyilik duygusuyla sa-vaflma direnci afl›layand›r o. Nere-den alm›fl bu kirlenmez, kirletil-mez ›fl›¤›n›, nas›l olmufl da o ›fl›k,göz kamaflt›r›c› etkisi hiç eksilme-den k⤛da öylece, kendili¤indenserilivermifl... Okuruz da bir türlübitiremeyiz, ama hiç yormaz da biryandan, hafiflik verir. Sayfalar çev-rildikçe ço¤al›r, bir sözcü¤ü dev birkitapt›r, bir edas› kitapl›kt›r, ciltleribazen ufal›p cebimize girer bir he-cedir. Eskitilmez bir iyilik duygu-su, ›fl›kl› bir canl›l›k, nedense sade-ce çocuklara reva görülen coflkulu

bir merak, bütünlüklü aflk ve dahaneler neler, hiç kurumayan bir suolup akar sat›rlar›ndan.

“‹nsanlar ‹çinde Bir ‹nsan” sö-zü, öykü türünü tan›mlar m›? SaitFaik evet derdi kuflkusuz, biz debu adla bas›lm›fl bir kitab›n içinetereddütsüz yerleflebiliriz. NurselDuruel’in rehberli¤inde uzun biryürüyüfl “‹nsanlar ‹çinde Bir ‹n-san”. 671 sayfal›k bir antoloji bu.1955’ten 2007’ye dek “Sait Faik Hi-kâye Arma¤an›” kazananlar›n bi-rer öyküyle yer ald›¤› bu kitab›nbaflka örne¤i yok bildi¤imiz kada-r›yla. Bu hikâye arma¤an›, yazar›n1954’teki vefat›n›n ard›ndan anne-si Makbule Han›m taraf›ndanoluflturulmufl. Yazar, malvarl›¤›-n›n Darüflflafaka Cemiyeti’ne ve-rilmesini istemifl ve annesi telif ge-lirlerini cemiyete b›rak›rken, tekkoflulu Sait Faik’in ölüm y›ldönü-mü olan 11 May›s’larda bir hikâyearma¤an› düzenlenmesi olmufl. ‹l-ki 1955’te verilen arma¤an, 1960-63 aras›nda kesintiye u¤ram›fl;1981, ‘82, ‘93 y›llar›nda ise yeterlioy alan aday olmad›¤›ndan, veri-lememifl. Antolojide genelde ar-ma¤an› kazanan kitab›n ad›n› tafl›-yan öykülere yer verilmifl, yaz›l-d›klar› dönemin yaz›m kurallar›ve söyleyifl özellikleri korunmufl.

Antoloji okumak, yabanc› birkitapl›¤› kar›flt›rmaya benziyor

–hep bir sürpriz olas›l›¤›, yedektetutulan bir hayret haz›rl›¤›... Unut-tu¤unuz, ama geçmiflte bir dönemsize yoldafl olmufl bir kitab› (öykü-yü) bulursunuz örne¤in, çakt›r-madan s›rt›n› (sat›rlar›) okflars›n›z,arad›¤›n›zda bir türlü bulamad›¤›-n›z, art›k arad›¤›n›z› bile unuttu-¤unuz bir kitapla (öyküyle) gözgöze gelir, ›srars›zl›¤›n›z›n utanc›-na yakalanm›fl gibi suçluluk du-yar, baflka rafa (sayfaya) geçersi-niz. Suya b›rakm›fls›n›z kendinizi,dalgalarda bata ç›ka, durgunluktamahmur yol al›r, akar gidersiniz.

Antolojiler (yine aynen kitap-l›klar gibi), birer zaman koridoru.Ama bu antoloji de, yaz›n›n, sana-t›n uçar› haline dikkat çekiyor, za-man›n göründü¤ü gibi düz bir çiz-gide yürümedi¤ini kan›tlamakiçin çal›fl›yor adeta. Muzip bir gü-lüflle, tersinden ak›nt›lara kap›l›pyolunu de¤ifltirdi¤i, kabul görmüflde¤erleri tersyüz etti¤i anlarda,uyumlu okurlar olarak biz de dan-s›n temposuna zevkle ayak uydu-ruyoruz. “‹nsanlar ‹çinde Bir ‹n-san”, sadece öykücülü¤ün son elliy›l› üzerine de¤il, yaz›/zaman al-g›s› üzerine de düflünmemizi sa¤-l›yor. Öykücülerin, öykülerdekikarakterlerin kalabal›¤›nda kesifbir sessizlik de mevcut ama. U¤ul-tusunu d›flar›da b›rakm›fl bir yaz›ahlâk›n›n sessizli¤i... Ancak ac›yla,sab›rla, yaln›zl›kla s›nanm›fl, çal›-flarak incelmifl, rütbeyle de¤il deduyuflla yücelmifllerin yenidenkurabildi¤i o parçalanmaz, geniflboflluklar, yüce anlar, duyufllar,tamir olufllar, aya¤a kalk›fllarla, k›-sac›k da olsa söz alma arzusununcesaretiyle yarat›lm›fl bir sessizlik.

Haldun Taner’in “On ‹kiye BirVar” (1955) öyküsüyle bafllayanyürüyüflümüz, Selma F›nd›ko¤-lu’nun “Alâyiflten HazzetmemEfendim”iyle (2007) flimdilik sonaeriyor. “‹nsanlar ‹çinde Bir ‹nsan”,t›pk› bir Sait Faik öyküsü gibi yü-zümüzü güldürüyor. – Pelin Özer

Duman›üstünde

Sessiz Amerikal›

Dünyan›n sol köflesiMarc Saint-Upery - Meydan Oku-yan Sol: Bolivar’›n Rüyas› ve Gü-ney Amerika çeviren: fiule Sönmez (‹letiflim)

Güney Amerika, y›llard›r devrimhayallerini süslüyor. So¤uk Sa-

vafl boyunca yaflanm›fl ve hat›ras›hâlâ dünya üzerinde dolaflan Kübadevrimini geçmesi umulacak kadarbüyük bir devrim beklenen. En güç-lü, en örgütlü Bat› emekçi s›n›flar›-n›n, ö¤rencilerin, cephelerin bir tür-lü gerçeklefltiremedi¤i, ama GüneyAmerika'da Katolik inanc› ve sosya-lizm aras›nda kurulan ba¤larla,anarflizmin k›tada belirli bir iz b›rak-mas›yla, Zapatistalar›n tüm dünyaüzerinde “hem elde silahlar› var,hem de bunlar› kullanmadan da ola-biliyor” diye düflündürmesiyle, heran olabilecekmifl gibi görünen birdevrimin beklentisi bu. Belki dünya-y› hemen de¤ifltirmeye yetmeyecek,ama hepimize derin bir soluk ald›ra-cak, bir fleylerin olabilece¤ine dairinanc›, umudu pekifltirecek bir dev-rim. Latin Amerika’da dünyan›n de-¤iflece¤ine dair bir fikrin canl›l›¤›var hâlâ. Yine de, iktidara gelmiflolan hareketler k›yas›ya elefltiriler-den de nasiplerini al›yor elbette. Ki-misi yaln›zca elindeki do¤al kay-naklar›n zenginli¤ine dayan›p bukaynaklar› kamu yarar›na kullan-m›fl olmakla devrimcili¤i pek çabukhak ederken, kimisi ülkenin ekono-mik borçlar›n› ödeyip IMF tahakkü-münü k›rmaya çal›flt›¤› için adetaihanet içinde say›labiliyor. Bu pozis-yonlar› fazla keskin hatlarla çizme-den de Latin Amerika'da ne oldu¤u-nu anlamaya çal›flmak, bunun üzeri-ne düflünmek ve ders ç›karmakmümkün oysa. Marc Saint-Upéry’nin kitab› tam da bunu yap›-yor. Y›llarca Latin Amerika’yla ba¤›-n› koruyan, snob ya da y›l›fl›k bir ba-k›flla de¤il, ne oldu¤unu içtenlikleanlamaya çal›fl›p kendi analizini ya-pabilecek kadar da sakin davranabi-len Saint-Upéry, dünyan›n sol köfle-sinde son y›llarda olan biteni sarihbir flekilde anlat›yor. Kitap sanki“kabul edelim ki, bu deneyimlerintamam› ruhunu yitirmifl bir dünya-da ya da ruh diye sunulan cans›zl›¤akarfl› insanlar›n ruhunu sa¤altacak,canland›racak, onlara yeniden insanolduklar›n› hat›rlatacak bir imkân›nkolektif düflünülmesi, hayal edilme-si, yarat›lmas› sürecinin bir parças›”der gibi. Elbette bu dünya kendi ba-fl›na de¤iflmeyecek, ama nerelerden,hangi binlerce problemden, hangieksiklerden, hangi fazlalardan bah-setti¤imizi, nelerden yararlanmayaçal›flt›¤›m›z› bilelim. Yaln›zca LatinAmerika deneyiminden hareketleburaya özgü yol ve yöntemler kefl-fetmek için de¤il, insanl›k aleminedair bir imkân için... –K.Ü.

39

Page 40: Express 81

yat›n›n de¤iflti¤ini anlat›yor. I. MilliyetçiCephe döneminde Çatl›’n›n referans› veülkücü hocalar›n yard›m›yla Gazi E¤itimEnstitüsü’ne girdi¤ini de yazm›fl. O y›llar-daki en büyük korkusunun komünizminiktidara gelmesi oldu¤unu söylüyor. Hepbunu düflündü¤ünü ve arkadafllar›na"komünizm gelirse iki k›zkardeflimin debafl›na birer kurflun s›kar, da¤a ç›kar›m"dedi¤ini anlat›yor gururla.

Kitab›n 42. sayfas›nda, yeni ülkücü ol-du¤u dönemde okumakla hiç aras›n›n ol-mad›¤›n› “a¤abeyimin bütün telkinlerinera¤men okumuyor, her seferinde onu at-latman›n bir yolunu buluyordum. (...) Sa-dece kitap de¤il, ülkücü yay›nlar› da oku-mazd›m” diye anlat›rken, 92. sayfadaüniversite y›llar›nda kitap okuyamamak-tan "nerede o okuyan, notlar ç›karan, dü-flünen eski Haluk?” diye yak›nm›fl. Amasadece iki sayfa sonra, hiçbir zaman “oku-yan, notlar ç›karan, düflünen” biri olmad›-¤›n› flu sözlerle itiraf etmifl: “Kitap oku-mamak ve bir anlamda bilgiden ve ayd›n-lanmadan kaçmak fleklindeki tavr›m, ka-çakl›k y›llar›m› da içine alarak sürdü gitti.Ama o y›llar›n bofllu¤unu ve bofllu¤unac›s›n› her zaman hissettim; hâlâ hissedi-yorum. Çünkü bilgi ile beslenmeyen be-yin, ifle yaramaz bir et y›¤›n›na dönüflü-yor ve baflka beyinlerin çekim alan›na gi-riyor. Bunun neticesinde de düflünme ve

40

“Ben yanl›fl tahliye sebebiyle, Abdullah Çatl›cinayet suçlamas›ylaaran›yorduk.fiimdi bizim, görevi bizi yakalamak olaninsanlarla neiflimiz olabilir?Onlar›n bizimlene ifli olabilir?Hem AbdullahÇatl› gibi uzuny›llard›r bilinenbir insan nas›loluyor da ÖzelHarekât DaireBaflkan› ile ayn›davette yer alabiliyor?” Sorular çok güzel, ama bunlar› soran›nK›rc› olmas› tuhaf.

Haluk K›rc›, ayn› kuflaktan oldu¤uMuhsin Yaz›c›o¤lu, AbdullahÇatl› ve Ali Güngör gibi organi-

zasyon yetene¤i olan, örgütçü ülkücüler-den de¤il, Veli Can Oduncu, Cengiz Ay-han, ‹brahim Çiftçi gibi psikopat ve yön-lendirilmeye aç›k tetikçilerden. K›rc›’y›di¤er faflist katillerden ay›ran en önemliözelli¤i, bugüne kadar alt› kitap yazm›flolmas›. Ülkücülerin çok okunan yazarla-r›ndan biri olan K›rc› cezaevinde s›k›nt›-dan yazmaya bafllam›fl önce, ko¤ufl arka-dafllar› yazd›klar›n› be¤enince kendi de-yimiyle “ifli ilerletmeye” karar verip ki-tap yazmaya koyulmufl.

K›rc›’n›n kitaplar›ndan bir faflist kati-lin nas›l yetiflti¤ine ve ülkücü kafa yap›s›-na dair enteresan bilgiler edinmek müm-kün. Ama sözgelimi yedi T‹P’li genci öl-dürdükleri Bahçelievler Katliam›’yla ilgilidifle dokunur bir fley anlatm›yor. Yak›narkadafl› olmas›na ra¤men Çatl›’n›n özelhayat›na dair bir fley de yok kitaplar›nda.An› kitaplar›n›n palavra dolu oldu¤u he-men anlafl›l›yor. Ukrayna günlerini anlat-t›¤› kitab›nda bir sayfa önce elleri sandal-yeye kelepçeliyken, bir sayfa sonra polis-lere tekme ve kafa at›p dövdü¤ünü yaz-mas› örne¤inde oldu¤u gibi, ipin ucunukaç›rd›¤› yerler de olmufl.

Komünizm gelirse1998’de ç›kan ve on bask› yapan “Zaman›Süzerken”de çocuklu¤undan 12 Eylül’ekadar olan günlerini anlat›yor. 13 yafl›ndaannesini kaybetmifl. Aylarca “e¤er allahvarsa, bu kadar orospu dururken nedenbenim annemi ald›” diye düflünüp yol-dan ç›kt›¤›n› söylüyor. Hatta o kadar ilerigitmifl ki, “a¤abeyi tescilli bir komünistve babas› solcu bir ö¤retmen olan” Ci-hat’la bile arkadafl olmufl. Buna çok k›zanülkücü abisi duruma el koymufl ve K›r-c›’y› 15 yafl›nda ülkücü yapm›fl.

‹lk silah›n› ald›¤›nda lise ö¤rencisiy-mifl. Birkaç ay sonra da dinamitle tan›fl-m›fl: “Komünizmi yaln›zca ateizm zan-netti¤im dönemlerdi. (....) Erzurum ÜlküOca¤›’nda oturuyorduk. Bir arkadafl›m›zköyündeki bir tan›d›ktan iki dinamit lo-kumu al›p getirmiflti. Dinamitin nas›l pat-lat›laca¤›n› bir a¤abeyimizden ö¤rendik-ten sonra deneme amaçl› olarak Tuncelilisolcu bir memurun arabas›na yerlefltir-dik, patlamad›.” Ard›ndan dinamiti birdükkân›n kap›s›na koyarlar, bu kez pat-lar. Bunun ‘70’lerde Erzurum’da patlayanilk bomba olmas›yla övünüyor K›rc›.

18 yafl›nda Ankara günleri bafllam›fl.Abdullah Çatl›’yla tan›flt›ktan sonra ha-

‹fle yaramaz bir et y›¤›n›B‹R FAfi‹ST KAT‹L‹N PORTRES‹: HALUK KIRCI

Ergenekon Çetesi, tarihimiz boyunca devlet içinde yuvalanan illegal örgütlenmelerin ve sivil uzant›lar›n›n bir tanesi, bir biçimi. Bu tür faaliyetlerin varl›¤› uzun zamand›rbiliniyor, kahramanlar› iyi kötü tan›n›yor. Yine de, Haluk K›rc› gibi tetikçiler de herzaman yetiflmiyor. Baflta yedi T‹P’li ö¤rencinin öldürüldü¤ü Bahçelievler katliam› olmaküzere birçok suçun faili olan Haluk K›rc› yazarl›¤a da merakl›. Yazd›¤› alt› kitab› okumau¤rafl› vererek ç›kard›¤›m›z resmi dikkatlerinize sunuyoruz...

idrak melekelerini yitirerek adeta bir ro-bot halini al›yor. Karar mekanizmas› dadumura u¤ray›nca, yar› felçli durumunadüflen insan, hem kendisine hem de çev-resine ac› çektirmeye mahkûm oluyor."

‹kinci kitab› “Donmufl Zaman Man-zaralar›”nda 1991’e kadar olan cezaevigünleri var. Kitap bafltan sona kadar K›r-c›’n›n sa¤lam duruflu ve ülkücülerinma¤duriyeti üzerine kurulu. Anlatt›klar›-na bak›l›rsa, K›rc› Mamak Cezaevi’ndeçok zor günler geçirmifl, ama ülkücü ha-rekete ba¤l›l›¤› sayesinde direnmifl. OysaFikri Sa¤lar ve Emin Özgönül’ün birliktekaleme ald›¤› “Kod Ad› Susurluk” adl›kitapta (Boyut Kitaplar›, 1998), Mamak’tagörev yapm›fl bir binbafl›, Haluk K›rc› için“Yönetime çok yard›mc› olurdu. Ko¤ufl-larda olan biteni an›nda cezaevi yöneti-mine ulaflt›r›rd›” diyordu.

Faflistten uyuflturucu taciri olur mu?K›rc›’n›n üçüncü kitab›, Susurluk savun-malar›n› toplad›¤› “B›rak Eflk›ya Bellesin-ler” 2000’de yay›nland›. K›rc›, önsözde,Susurluk kazas› sonras› yaz›lanlara çoksinirlenip eline silah almay› düflündü¤ü-nü, ama sonra silah yerine kalem almay›daha uygun bulup yazmaya bafllad›¤›n›anlat›yor.

fiubat 1996’da polis nezarethanesin-den kaçmas›n› anlat›yor önce. Asl›ndapolise verdi¤i ifadede Susurluk san›¤›özel harekâtç› Korkut Eken’in telefonu sa-yesinde kaçt›¤›n› söylemiflti. Fakat mah-kemede kendisine kimsenin yard›m et-medi¤ini, polis memurlar›n›n iftar yap-mas›n› f›rsat bilip paltosunun yakas›n›kald›rarak kendisine bir sivil polis edas›verdi¤ini ve kap›dan ç›k›p gitti¤ini anlat-m›fl. Kaçmas›ndan sorumlu nöbetçi polis-lerden hiçbirinin ceza almad›¤›n› söyle-meyi unutmufl, onu da biz ekleyelim.

Peki olay bu kadar basitmifl de, K›rc›neden poliste verdi¤i ifadede Eken’in ad›-n› vermifl? Onu da aç›klam›fl K›rc›, polisteeziyet gördü¤ü için öyle ifade verdi¤inianlatm›fl. Eziyet gördüm dedi¤i de keli-mesi kelimesine flöyle: “Emniyete gelirgelmez nezarete at›ld›m. Bana eziyet içinflube flube gezdirdiler. Ailemle görüfltür-mediler. ‹fademi al›rken polislere mahsusbütün oyunlar› sahneleyip a¤z›mdan lafald›lar.”

Bunun ard›ndan as›l meseleye, yaniAbdullah Çatl›’yla arkadafll›¤›na geliyor.Çatl›’ya ne kadar yak›n oldu¤unu “yenicep telefonu ald›¤›nda eskisini bana verir-di” diye anlat›yor. Birlikte kurduklar› t›b-bî malzeme ve ihracat flirketlerinden sözediyor. Çatl›’n›n yapt›klar›ndan haberdarolmad›¤›n›n ispat› olarak “Çatl› yapt›kla-r›n› ettiklerini pek anlatmazd›, çok ke-tumdu, sadece ortak ticaret yap›yorduk”diyor. Çatl›’n›n uyuflturucu ticaretindenhem Fransa’da hem ‹sviçre’de mahkûmoldu¤u ve cezaevinde yatt›¤› hat›rlat›ld›-¤›nda ise “Çatl›’y› senelerdir tan›r›m, be-nim tan›d›¤›m Çatl› öyle bir fleye asla te-nezzül etmez” diye ç›k›yor iflin içinden.

Susurluk çetesindeki polislerle iliflki-sini ise esnaf ve polisin kurdu¤u do¤aliliflki diye tan›mlam›fl: “Esnaf, semtlerin-de çal›flan polislerle iliflki kurar. Bu iliflki

Haluk K›rc›

Page 41: Express 81

karfl›l›kl› olmaktan çok, polislerinlehinedir. Açmak gerekirse, polislesamimi olan esnaf kesimi onlar›nbaz› ihtiyaçlar›n› karfl›lar ve yar-d›mc› olmaya çal›fl›r.” Çatl› ve K›r-c› s›radan esnaf, özel harekâtç›larda semt polisiymifl me¤er. “Üste-lik” diyor K›rc›, “ben yanl›fl tahliyesebebiyle, Abdullah Çatl› cinayetsuçlamas›yla aran›yorduk. fiimdibizim, görevi bizi yakalamak olaninsanlarla ne iflimiz olabilir? Onla-r›n bizimle ne ifli olabilir? Hem Ab-dullah Çatl› gibi uzun y›llard›r bi-linen bir insan nas›l oluyor da ÖzelHarekât Daire Baflkan› ile ayn› da-vette yer alabiliyor?” Sorular çokgüzel, ama bunlar› soran›n K›rc›olmas› tuhaf.

Kitaptan K›rc›’n›n savunmas›-n› pek sa¤lam argümanlar üstünekuramad›¤› anlafl›l›yor. Örne¤inÇatl›’yla birlikte uyuflturucu ifliyapt›klar› suçlamalar›na karfl› flöy-le savunmufl kendini: “fierefli birmazisi olan, belli ailelerden gelenve hayatlar›n› inanç u¤runda dü-zenleyen bizlerin uyuflturucu ifliyapmas› ak›ld›fl› bir davran›fl veiddiad›r. Paran›n her fley demekolmad›¤›n› en iyi idealizmin hertonunu ve çilesini çeken bizler bilirve idrak ederiz. (...) Hatta Çatl› birgün bana ‘sak›n uyuflturucu iflinegirme, böyle bir ortam görürsençevreni de¤ifltir’ diye ö¤üt vermifl-ti.” Kumarhanelerden haraç ald›¤›iddialar›n› da “kumardan hep nef-ret ettim” diye yalanlam›fl. ÖmerLütfü Topal’› öldürmesinin imkân-s›z oldu¤unu “kendisini hiç tan›-mam” diye ispata çal›fl›yor.

K›rc›’dan masallar“Kurt Duruflu”, K›rc›’n›n ilk roma-n›. Susurluk sürecini anlatma iddi-as›ndaki kitab›n bafl karakterlerin-den biri H›z›r Abi, yani Çatl›. Di-¤er önemli karakterin ad› Yavuz, oda K›rc›. Çatl›’n›n yeni telefon al›r-ken eskisini K›rc›’ya vermesi gibi,burada da H›z›r eski telefonunuYavuz’a veriyor. Kitab›n bafl›ndaAnkara’dan H›z›r’a PKK’ya karfl›bir ekip kurmas› yönünde teklifgeliyor. Bir bütçe ç›kar›p paradaanlaflt›ktan sonra devlet ad›na ça-l›flmaya bafll›yorlar.

H›z›r ve Yavuz, “bir grup va-tansever gence” askerî e¤itim vere-rek ifle bafll›yor. Gerçek hayattaK›rc› 1991’de cezaevinden ç›kt›k-tan sonra askerli¤ini bir y›l tecil et-tirmifl, 1992’de de rapor alarak as-kere gitmekten kurtulmufltu. Amakitaptaki Yavuz epey askerlik bil-gisine sahip. Gençleri e¤ittiktensonra hemen Azerbaycan, ‹talya,Fransa, Almanya, Avusturya, Po-lonya, Romanya ve Macaristan’da-ki çeflitli operasyonlara kat›l›yor-lar. Çok tuhaf flekilde, baflar›yaulaflm›fl tek ifl yap›yorlar, o daAvusturya’da PKK’ya ait bir evi

bas›p çeflitli belgeleri almak ve ikimilitan› dövmekten ibaret. 320sayfal›k kitaptaki bir di¤er aksiyonise Dursun Karatafl’› öldürmeyeçal›flmalar›, ki onu da beceremi-yorlar.

Bir tek ASALA operasyonlar›biraz uzun yer tutuyor kitapta. H›-z›r abinin ekibi, ASALA liderlerin-den Ara Toranyan’› Paris’te öldü-rüp bir Ermeni kahvesini bombal›-yor. Gerçekte de Çatl›’n›n bunlar›yapt›¤› iddia edilmifl, ama asl›ndabir dizi yanl›fl eylem yap›ld›¤› aç›-¤a ç›km›flt›. Bombalanan yerin Er-menilere de¤il, Frans›zlara ait ol-du¤u daha eylemin yap›ld›¤› günbelli olmufltu. Toranyan ise sui-kastten iki ay sonra Yunanistan’dabir mitingde ortaya ç›km›fl, öldürü-len flahs›n Ara Toranyan de¤il, s›-radan bir Ermeni vatandafl oldu¤uda böylece anlafl›lm›flt›.

Bir kültür ve e¤itim yuvas›2003’te yazd›¤› “Çapraz Biçildi ‹s-yanlar›m”, K›rc›’n›n ikinci romançal›flmas›. Dört eski ülkücününTürkefl’in ölüm haberini ald›ktansonraki duygusal durumlar›n› an-lat›yor.

Eski ülkücülerden biri, HalukK›rc› gibi Erzurumlu olan Musa.Lise y›llar› flöyle bir yerde geçmiflMusa’n›n: “Buras› bir kültür vee¤itim yuvas› gibiydi. Kütüphane-si, genifl oturma salonu, mescidi ilegençler için cazip bir buluflmamerkezi vazifesi yap›yordu. Hafta-da en az iki defa, çeflitli ve geniflyelpaze içinde verilen seminerler,tad›na doyulmaz sohbet halkalar›,fliir okuma seanslar›, satranç tur-nuvalar›, tiyatrodan folklora kadaruzanan sosyal faaliyetleriyle fleh-rin gençleri üzerine nur saç›yor-du.” Yanl›fl anlafl›lmas›n, anlat›lan1970’lerin Erzurum Ülkü Oca¤›.Hani flu Haluk K›rc›’n›n tabancave dinamitle ilk tan›flt›¤› yer.

Roman›n ikinci kahraman› Cu-mali ise cezaevinden ç›kt›ktan son-ra “kader kurban› olup tahsilatç›olmak zorunda kalan” bir ülkücü.Cumali haks›zl›¤a dayanamad›¤›için çek-senet tahsilat›na bafll›yor,devleti doland›ran müteahhitler-den haraç al›yor, eline geçen para-y› fakire fukaraya da¤›t›yor.

K›rc› dört ayr› ülkücünün hi-kâyesini anlatmaya kalk›p zatenzor bir ifle giriflmiflken, bir de geridönüfller yap›p iyice çarflafa dola-nm›fl. Cumali, Türkefl öldüktensonra “geçmiflin badirelerle doluhelezonik dehlizlerinde saatlercegeziniyor” örne¤in. Bu dehlizlerdeokuyucunun da bafl› dönüyor ha-liyle.

Kitaptaki üçüncü kifli ifladam›Kemal. Kemal “12 Eylül sonras›n-da Diyarbak›r Askerî Cezaevi ‹fl-kencehanesi’ni meydana getiren-ler baflta olmak üzere, devlette

Page 42: Express 81

‹di Amin lâkab›yla tan›nmaktanrahats›z oluyormufl.Onu “bir diktatör ve yamyam” olarak tan›rm›fl,ama okudu¤ubir röportajda yan›ld›¤›n›anlam›fl: “Me¤er ‹diAmin yedi göbek öteden müslümanm›fl.Zaten domuz etibile yemeyenbir insan nas›lolur da insan yer? Müslümanlarabile yamyamolarak pazarlanan ‹di Amin gerçekte bir antiemperyalistmifl.”

güvendikleri bir tan›d›klar›na” baflvuru-yorlar. Arkadafl çevresi böyle olunca kaç-mak sorun olmuyor tabii, K›rc› bir gemiy-le Ukrayna’ya var›yor.

‹kinci bölüm, Maripol kenti gözlemle-riyle bafll›yor. fiehri görür görmez “Sov-yet mimarisinin ruhsuz ve tekdüze yap›-s›ndan” çok rahats›z olmufl K›rc›. ‹nsaniliflkilerini de so¤uk ve “sovyetik” bul-mufl. Bu tespiti hangi arada yapt›¤› dabelli de¤il, çünkü kitap boyunca Türklerd›fl›nda kimseyle konuflmuyor.

Evinde kald›¤› arkadafllar› çal›flt›¤›için bütün gün s›k›nt›dan patlad›¤›n› an-lat›yor. Bu arada bol bol geçmifli üzerinedüflünme ve not alma f›rsat› bulmufl.‘70’lerde ‹di Amin lâkab›yla tan›nmaktanrahats›z oluyormufl mesela. Çünkü ‹diAmin’i “bir diktatör ve insan eti yiyen biryamyam” olarak tan›rm›fl, ama gazetedeokudu¤u bir röportajda yan›ld›¤›n› anla-m›fl: “Me¤er ‹di Amin yedi göbek ötedenberi müslümanm›fl. Zaten domuz eti bileyemeyen bir insan nas›l olur da insanyer? Müslümanlara bile bir yamyam ola-rak pazarlanan ‹di Amin gerçekte bir an-ti-emperyalist imifl.”

Kitaplar›nda pek üstünde durmad›¤›Bahçelievler katliam›yla ilgili notlar›n› daaktarm›fl burada. Katliam› “so¤uk savafly›llar›nda ve binlerce insan›m›z› kaybetti-¤imiz s›cak savafl cephesinde meydanagelen onbinlerce olaydan biri” diye nite-lendiriyor. Öldürdükleri gençlerden biri-nin Sabetayist oldu¤unu, o yüzden sene-lerdir kendisiyle u¤rafl›ld›¤›n› söylüyor.Bir baflka yerde, ölen gençlerden ikisi için“acaba solun ayr›flt›rma operasyonlar›n-da beyin vazifesi mi görmekteydiler” di-ye muhtemelen kendisinin de anlamad›¤›bir soru sormufl. Bu kadar zaman sonrahâlâ katliam›n cezas›n› çekiyor olmas›n›içine sindiremedi¤ini söylüyor. Kendisigibi birden fazla kiflinin katili olan ülkücüarkadafllar›n›n çoktan cezaevinden ç›kt›-¤›n›, bir muhbir edas›yla, örnekler vere-rek anlat›yor.

Geçmifle dair notlar›n›n ard›ndan Uk-rayna günlerine geri dönüyor. Asl›ndaanlat›lacak pek fleyi de yok, çünkü çokgeçmeden Ukrayna polisi taraf›ndan ya-kalanm›fl. Sabah koflusuna ç›kt›¤› s›radapolisler üzerine çullanm›fllar. Kelepçele-rin s›k› s›k› tak›lmas›na çok sinirlenipTürkçe küfür etmeye bafllam›fl, arkas›n-dan da “Rusça küfür bilmiyordum. Zatenbilsem de o hengâmede akl›ma gelmez-

di” diye bir aç›klama yap›yor.Türkiye’ye iade edildi¤i güne kadar

geçirdi¤i gözalt› ve tutukluluk süresini“Ukrayna’da polis devleti raflitizminingerçek yüzünü gördüm” diye tan›mlam›fl.“Polis devleti raflitizmi” dedi¤i her ne de-mekse, daha önce karfl›laflmam›fl olmas› il-ginç. S›k›yönetim dönemlerinde bile gö-zalt›ndan sorun yaflamadan ç›km›fl biriK›rc›. Zaten kitab›n›n sonunda Ukraynapolisiyle Türk polisini karfl›laflt›r›rken an-latt›¤›, 2004’te cezaevinden tahliyesinin ar-d›ndan yaflad›¤› üç olay Türk polisiylesevgi ba¤lar›n› özetliyor:

Birinci olayda arkadafl›n›n arabas›ylagiderlerken h›z s›n›r›n› aflt›klar› için trafikpolisleri taraf›ndan durdurulurlar. Araba-ya yaklaflan polis K›rc›’y› tan›y›nca “geç-mifl olsun a¤abey” der ve komiserini ça¤›-r›r. K›rc›, komiser ve di¤er ekip mensupla-r›yla da kucaklafl›r. Ama polisler, K›rc›’n›ndeyimiyle, görevlerine o kadar ba¤l›d›rlarki, h›z cezas› yazmay› da ihmal etmezler.‹kinci olayda asayifl ekipleri çevirir araba-y›. K›rc›’y› tan›y›nca da arama falan yap-may›p, “Allah yolunuzu aç›k etsin” der veyol verirler. Son olayda, firar›ndan sonraÖdemifl’teki evini basan polisler K›rc›’n›nkar›s›na “Yenge, kusura bakma. Biz vazi-femizi yap›yoruz, yukar›dan bask› var”derler.

K›rc›’n›n yakalanmas› için devletinözel bir çaba göstermedi¤ini, yakalanma-s›n›n tek sebebinin Sedat Peker’e yönelikKelebek Operasyonu’nda telefon dinleme-sine tak›lan iki geveze arkadafl›n›n “‹diAmin Ukrayna’da, bizimkilerin yan›nda”diye konuflmas› oldu¤unu da söyleyelim.

1996’da Susurluk Skandal› patlad›¤›n-da bas›n›n iyimser kalemleri “devlet ba-¤›rsaklar›n› temizliyor” derken, olaya da-ha objektif yaklaflan yorumcular “derindevlet baz›lar›n› tasfiye ediyor, yerlerineyenileri gelecek” diye yaz›yordu. Aradangeçen y›llar içinde say›s›z çete operasyonuyap›ld›, devletin ba¤›rsaklar› temizlenmekbilmedi. Susurluk Çetesi’nin önde gelenisimlerinden Veli Küçük, Sami Hofltan veAli Yasak’›n son Ergenekon Çetesi operas-yonunda da yakalanmas› derin devlettegenifl çapl› bir tasfiye bile yap›lmad›¤›n›gösteriyor.

Bu durumun istisnalar›ndan biri deK›rc›. Pek zeki olmamas›na, her yakalan›-fl›nda bülbül kesilmesine ra¤men Çatl›’n›nhat›r›na ve bildi¤i baz› gizli iliflkileri aç›k-layaca¤› endiflesiyle korunup kollanan,Çatl›’n›n ölümünün ard›ndan tasfiye edi-len K›rc›, birkaç eski dava arkadafl›n›n veavukatlar›n›n serbest b›rakt›rma çabas› so-nuç vermez ya da üçüncü kez yanl›fll›klatahliye edilmezse 2016 y›l›na kadar ceza-evinde kalacak.

Murat Toklucu

fliddet uygulayanlar, karfl› fliddetin do¤-mas›na ve geliflmesine hizmet etmifltir”deyince en ak›ll›lar› gibi geliyor önce.Me¤er Kemal ülkücülü¤ü b›rakm›fl vebir tarikata girmifl. Hayali tarikat fleyhi-nin kuantum fizi¤iyle bafllay›p akl›ncaçevreci mesajlar vererek tamamlad›¤› de-li saçmas› vaazlar›na da epey yer vermiflK›rc›. Türkefl öldükten sonra Kemal dekendine gelip özüne dönüyor. Bir dahada devleti fliddetten sorumlu tutmuyorzaten.

Devlet memuru Hamdi ise I. MC za-man› E¤itim Enstitüsü’ne ülkücülerintorpille al›nd›¤› dönemde okula giripmezun olmufl bir ülkücü.

MHP’li Gümrük ve Tekel Bakan›Gün Sazak döneminde de yine torpillegümrük memuru olarak ifle bafll›yor. Ya-z›l› s›navda ve mülâkatta çevrilen bütündümenler aç›k aç›k anlat›lm›fl.

K›rc›’n›n hiçbir kitab›nda olmad›¤›gibi, burada da kad›n karakter yok. Ka-d›nlar ya evde bekleyen efl ya da kahra-man›n annesi olarak varlar. Bir de K›r-c›’n›n “Ukraynal› bayanlar” dedi¤i tür-den kad›nlar var.

“Polis devleti raflitizmi”2006’da yazd›¤› “Firar Zaman›”, K›r-c›’n›n son kitab›. Cezaevinden ikinci kez“yanl›fll›kla” tahliye edildikten sonra ya-flad›¤› firar günlerini anlat›yor. Önsözdeyazd›¤›na göre, bir arkadafl›ndan gelen“Hep ülkücü geçmiflin üzerine yaz›yor-sun. Art›k daha genifl kitleleri kucakla-yan konularda yazma zaman› gelmedimi” elefltirisi üzerine, uzun zamand›r ka-fas›nda planlad›¤› “20. As›r siyasî tarihi-nin emperyal yüzünü anlatan” kitap içinaraflt›rmalara bafllam›fl.

Tam da o s›rada cezaevinden tahliyeedilmesi üzerine, genifl kitleleri bu devaraflt›rmadan mahrum b›rakmak zorun-da kalm›fl. Asl›nda yine yazacakm›fl da,“70’lerin solcular›n›n uzant›s› olan med-ya” tahliye karar›n› geri ald›rm›fl ve K›r-c›’y› Ukrayna’da firarî yaflamak zorundab›rakm›fl. Bunun üzerine firar günlerinikitaplaflt›rmaya karar vermifl.

Hikâye, Ödemifl Cezaevi’nden2004’te tahliye edilmesiyle bafll›yor. Da-ha sonra tahliyenin yanl›fll›kla yap›ld›¤›anlafl›l›yor ve aranmaya bafllanan K›rc›ülkeden kaçma planlar› yap›yor. Ülkücüarkadafllar› yard›mc› oluyor kendisine,“profesyonelce insan kaçakç›l›¤› yapan,

Haluk K›rc› 1958’de Erzurum’da do¤du. 1976’da Gazi E¤itim Enstitüsü’ne girdi. Dönemin AnkaraÜlkü Oca¤› Baflkan› Abdullah Çatl›’yla birlikte birçok eyleme kar›flt›. 9 Ekim 1978’de Ankara Bah-

çelievler’de öldürülen yedi T‹P’li gencin katillerinden biri olan K›rc›, ülkücü âlemde ‹di Amin ve Es-meray lâkaplar›yla ün yapt›. 8 Kas›m 1980’de yakaland›, verdi¤i 14 sayfal›k ifadede katliam› nas›l ger-çeklefltirdiklerini en ince ayr›nt›s›na kadar anlatt›. Yedi kez idama mahkûm oldu. 1991 aff›nda tahliyeedildi. Bu tahliyenin “yanl›fll›kla” yap›ld›¤› sonradan anlafl›ld› ve aranmaya baflland›. Firarî oldu¤u 1

A¤ustos 1992’de Erzurum’da evlendi; nikâh flahidi dönemin Erzurum Valisi Mehmet A¤ar’d›. 25Ocak 1996’da yakaland›, bir hafta sonra Emniyet’ten firar etti. Özel harekâtç› Korkut Eken veMehmet A¤ar’›n bask›lar›yla firar etmesinin sa¤land›¤› iddia edildi. 10 Ocak 1999’da yakaland›-¤›nda, Emniyet’ten firar›n yan›s›ra, Susurluk Çetesi üyesi olmak ve Ömer Lütfü Topal cinayeti-ne kar›flmaktan aran›yordu. Haluk K›rc› ikinci kez “yanl›fll›kla” tahliye edildi¤inde takvimler 18Mart 2004’ü gösteriyordu. 4 fiubat 2005’te Ukrayna’da yakalan›p iade edildi. O tarihten beriKartal Cezaevi’nde yat›yor.

42

Firarînin flahidi vali

Jandarma erininsa¤›ndan itibaren,Susurluk ve ÖmerLütfi Topal cinayetidavalar›n›n dörtsan›¤›: Ali Fevzi Bir,Haluk K›rc›, SamiHofltan ve ÖzelHarekât polisiAyhan Çark›n

Page 43: Express 81
Page 44: Express 81

‹ttihat-Terakki’nin miras›‹fl Bankas›, iki ay kadar önce kendi tarihi-ni –elbette k›smen– paylaflt›¤› bir müzeaçt›. Eminönü’nde, 1890 y›l›nda yap›m›-na bafllan›p 1892 ekiminde ‹stanbul’unilk postahane yap›s› olarak hizmete gi-ren, 1926’da ‹fl Bankas›’na devredilen bi-nada bu müze. Binan›n öyküsü bile ‹flBankas›’n›n nas›l bir miras devrald›¤›n›gösterir nitelikte. Çünkü o vakte kadarpaket postahanesi olarak kullan›lan bina,asl›nda ‹tibar-› Milli Bankas›’na aitti.

‹tibar-› Milli Bankas›, Düyun-u Umu-miye sürecinde Osmanl› Bankas›’na al-ternatif olarak “millî iktisat”a temel olufl-turabilecek bir bankaya gereksinim du-yan ‹ttihad-Terakki taraf›ndan 1917’dekurulmufltu. Bir baflka deyiflle, “millîbankac›l›k” aray›fl›n›n ürünüydü ve“millî iktisat” düflünü gerçeklefltirebile-cek bir yap› olarak tasarland›¤›ndan, 4milyon lira sermayesinin yan›s›ra, hayliönemli ayr›cal›klar› da haizdi. ‹ttihad-Te-rakki öylesine önem veriyordu ki ‹tibar-›Millî Bankas›’na (öztürkçesi “ulusal say-g›nl›k”), onun hayatiyeti için gösterilecekçabay› bir tür “iktisadî cihad” olarak ta-n›ml›yordu. ‹fl Bankas› Müzesi’ndeki pa-nolardan da okunabilece¤i gibi, 1924’tekurulan bankan›n 1927’de ‹tibar-› Milliile birlefltirilmesiyle, bu ayr›cal›klar da“Cumhuriyet’in Bankas›”na geçmifl ol-du. Bu sayede ‹fl Bankas›, demiryolu, ka-rayolu, liman, bay›nd›rl›k, tar›m, sanayive ticareti gelifltirmeye yönelik ulusal flir-ketlerin sermayesine kat›lma önceli¤i

12 Haziran 1938tarihli Milliyetgazetesinde ‹flBankas› Müdür-iUmumisiMahmud CelalBey’in bir beyanat›: “Bir müddettenberi Osmanl›Bankas› Galatafiubesi’nin takibetti¤i bir usûlüflayan-› dikkattelâkki etmekteyiz. Bu usûl, ö¤le tatilini kald›rarak gifleleri bila inkita (kesintisiz) müflteriler emrine aç›k bulundurmakt›r.”

edindi. Dolay›s›yla “millî iktisat”›n birin-ci orta¤›, devletin merkezinden yeniCumhuriyet’in vatandafllar›na aktar›la-cak paran›n ilk kavfla¤› ve dura¤›, onla-r›n birikimlerinin güvenilir kasas›, hemCumhuriyet’in hem vatandafllar›n›n biri-kimlerini yönlendirme yetkinli¤ine sahipen önemli iktisadî kurulufltu art›k. Uy-gur Kocabaflo¤lu’nun önderlik etti¤i birgrup tarihçi taraf›ndan haz›rlanan “Tür-kiye ‹fl Bankas› Tarihi” (Tarih Vakf›) adl›kitapta bu süreç flöyle gerekçelendirili-yor: “‹ki bankay› birlefltirerek bir yandanT‹B’i (Türkiye ‹fl Bankas›) güçlendirmek,masraflar› azaltarak daha çok flube aça-bilmek, bir yandan da benzer nitelikte ikibankan›n gereksiz rekabetinin önünegeçmek istendi¤i anlafl›lmaktad›r. Bu bir-leflmenin daha deneyimli, teflkilat› dahagenifl ve yaln›zca yar›s› ödenmifl de olsasermayesi daha büyük olan ‹MB’nin (‹ti-bar-› Milli Bankas›) de¤il de, T‹B’in bün-yesinde gerçeklefltirilmifl olmas›, iktisadînedenlerden çok, siyasî nedenlerle aç›k-lanabilir. Zira ‹MB geçmifl dönemin ‘ço-cu¤u’ iken, T‹B yeni dönemin ve rejimin‘çocu¤u’ydu...” Asl›nda tam bir miras in-tikali söz konusu olan, lâkin Cumhuri-yet’in, devrald›¤› miras› reddetmemeklebirlikte, onun ismini, görünümünü de-¤ifltirerek bir red görüntüsü verme çaba-s›n›n izlerini de tafl›m›yor de¤il. Bir bafl-ka deyiflle, Cumhuriyet’in iktisadî çeyizi,‹ttihad-Terakki’nin “ilerde bundan birmerkez bankas› olur mu?” mant›¤›ylakurdu¤u banka arac›l›¤›yla diziliyor. Ta-bii yaln›z ayr›cal›klar ve sermaye de¤il,çal›flanlar da devral›n›yor ‹MB’den.“Türkiye ‹fl Bankas› Tarihi” kitab›ndadendi¤i gibi, ‹tibar-› Milli Bankas›, ‹flBankas›’n›n “cansuyu” oluveriyor.

Bankan›n yaratt›klar› ve terkettikleri‹fl Bankas› Müzesi, çok iyi tasarlanm›fl birtarih-okuma mekân›. 83 y›ll›k geçmifltenkalan çok az say›da belgeyi içermesinera¤men müze, ‹fl Bankas›’n›n Cumhuri-yet’le ve hepimizle kurdu¤u iliflkilerindo¤as› hakk›nda hayli güçlü izlenimleredinebilmemizi sa¤layacak nitelikte.Müzedeki kimi belgeler, kurucular›n›nda tahmin edebilece¤i kimi okumalaraolanak tan›yarak Cumhuriyet’in iktisadîtarihi konusundaki baz› nutuklar›n ha-masi ›fl›klar›n› k›rabilir.

Söz konusu hamasi ›fl›klar aç›s›ndanen yaralay›c› olan ise, herhalde ‹fl Banka-s›’n›n ‹tibar-› Milli’den devrald›¤› ayr›ca-l›klarla orta¤› oldu¤u sanayi yat›r›mlar›-n›n bafllang›ç ve sonlar›. ‹fl Bankas›’n›nilk el att›¤› yat›r›m alanlar›ndan ikisi fle-ker ve cam fabrikalar›. Alpullu’da kuru-lan ilk fabrikadan bir modernleflme pro-jesi olarak Cumhuriyet’in en önemli s›naîve ziraî ilerleme arac›, yani “pancar fleke-ri”, dolay›s›yla “fleker pancar›” icat edil-miflti. Kurulan ilk fabrikan›n ard›ndansay›lar› h›zla artan fleker fabrikalar›,memlekette “pancar üreticisi” diye birtar›m kesimi oluflmas›n› sa¤lam›fl, ilk ör-gütlenen, en çok desteklenen, en iyi e¤i-tilen çiftçiler olarak nüfusu k›sa zaman-da artan bu üreticiler, tar›msal makine-leflmeden gübre kullan›m›na, sulamaya

‹sm

et ‹n

önü

ve C

elal

Bay

ar, ‹

fl B

anka

s› ifl

tirak

i fiifl

ecam

’›n a

ç›l›fl

›nda

, 193

5

44

‹fi BANKASI MÜZES‹ VE B‹R BANKANIN CUMHUR‹YET‹

Sermayesi “vatandafll›k ba¤lar›”

S ahip oldu¤um en eski banka hesa-b› ‹fl Bankas›’ndan. Her ne kadarbankac›l›k ifllemlerinde görece bü-

rokratik gelene¤ini devam ettirse, flube-lerindeki demode kurumsal yap›y› his-setmekten bir türlü kurtulamasam da, ens›k kulland›¤›m banka yine ‹fl Bankas›.Yine mesela kredi kart› almaya –bu kart-larla ilgili parlak olmayan geçmiflim yü-zünden– asla niyet etmedi¤im bir banka.Bütün bunlar, ‹fl Bankas›’n›n, verdi¤i sa-pasa¤lam kurumsal görüntüyle, benimgibi yeni zaman›n nüfusu giderek kala-bal›klaflan, nerede, ne yapaca¤› belirsiz,geçmiflinden bir miras almad›¤› gibi, ge-lece¤ine b›rakaca¤› çok da fazla fleyi ola-mayanlar›n bankas› olmad›¤› anlam›nageliyor. Pasaportunu tafl›d›¤›m “Cum-huriyet’in Bankas›”, sa¤lam ad›mlarlailerlemeye ve her y›l en kârl› flirketlerdenbiri olmaya devam ediyor. Oysa ben s›-n›fsal profilim dolay›s›yla ayn› Cumhuri-yet’in geçmiflinden, tutunma stratejile-rimle bugününden, mülksüzlü¤ümle ge-lece¤inden nasiplenememifllerden biri-yim. ‹flin daha da kötü taraf›, ‹fl Banka-s›’n›n bu nasipsizli¤imle bir ilgisi oldu¤ukanaatindeyim... fiu halde beni ona ba¤-layan ne? Onu bu denli özgüven sahibi,beni ise karfl›s›nda k›r›lgan k›lan fley, ku-ruluflunda hayatî bir rol oynad›¤›, buyüzden de hem içinde flekillendi¤i hemde etraf›nda flekillendirdi¤i Cumhuri-yet’le olan vatandafll›k ba¤lar›m›n onungelifltirdi¤i kurumsal ba¤lar karfl›s›ndakiezikli¤iyle ayn› sebepler mi?

Reklamlar›nda dendi¤i gibi, “Cumhuriyet’in bankas›”. Dolay›s›yla, kökü Osmanl›’da, elikolu bütün dönemlerin ekonomik “trend”lerinde. Kâh “tasarruf”ta, kâh “borçlanma”da.Eminönü’nde aç›lan ‹fl Bankas› Müzesi, 83 y›ll›k “hayat›m›z›” belgeliyor...

Page 45: Express 81

haber görüyoruz: 12 Haziran 1938 tarihliMilliyet gazetesinde ‹fl Bankas› Müdür-iUmumisi Mahmud Celal Bey’in bir be-yanat›: “Bir müddetten beri Osmanl›Bankas› Galata fiubesi’nin takib etti¤i birusûlü flayan-› dikkat telâkki etmekteyiz.Bu usûl, ö¤le tatilini kald›rarak gifleleribila inkita (kesintisiz) müflteriler emrineaç›k bulundurmakt›r. Garp memleketle-rinde iktisat hayat›n›n mühim oldu¤u fle-hirlerde bankac›l›k faaliyetlerine hiçbirsuretle ara verilmez. Memurin kendisinemahsus mahalde maksut bir süre dahi-linde ö¤le yeme¤i ihtiyac›n› karfl›lar veçal›flma mahalline avdet eder. ‹flte biz deOsmanl› Bankas› gibi bu usûlü tatbikedece¤iz.” Bu haberde “el yordam›” ta-n›mlamas›n› hak eden unsur, herhalde,Mahmud Celal Bey’in bankan›n en yak›nrakibini, böylesi önemli bir kararda belir-leyici etkenlerden biri olarak zikrediyorolmas›. Profesyonel ve öncü kabul edile-bilecek k›s›m ise, paran›n hareketine hiç-bir insan ihtiyac›n›n engel olamayaca¤›ilkesi, bugün çok daha ac›mas›z bir flekil-de iflleyen çal›flma saatleri uygulamas›...

‹fl Bankas› Müzesi, hayat›n temel ger-çeklerinden birini ö¤retiyor. Ad›na isterseferberlik deyin, ister cihad, bu dünya-da hiçbir mücadele karfl›l›ks›z kalm›yor,ayr›ca e¤er ak›l iyi bir flekilde kullan›l›rsaher türlü al›flverifl kârl› bir sonuca dönüfl-türülebiliyor. Cumhuriyet’in kuruluflun-da sahip oldu¤u ayr›cal›klar› birer yü-kümlülük görünümünde s›rtlayan ‹flBankas›’na, hep birlikte kumbaralar›m›z-la, tasarruf hesaplar›m›zla, vadeli-vade-siz mevduatlar›m›z ve kredi kartlar›m›z-la ödüyoruz borcumuzu. Cumhuriyet’inona en büyük arma¤an› ise, her y›l rek-lamlar›nda lây›k›yla kullanabilece¤i bir“Cumhuriyet’in Bankas›” imaj›. fiimdi o,bu sayede memleketin en önemli, en do-kunulmaz, gücü kolay kolay sars›lmaz,ne yaparsa yaps›n yerini bulan kurumla-r›ndan biri, biz de onun Cumhuriyeti’ninvatandafllar›y›z. Müze, bu imaj›n dar öl-çekli bir sa¤lamas›n› yap›yor.

Geriye anlamad›¤›m flu nokta kal›-yor: “Cumhuriyet’in Bankas›”n›n genelmüdürlü¤ünü neden ‹stanbul’a tafl›d›¤›,bunun Cumhuriyet’in mi ‹stanbul’u,yoksa ‹stanbul’un mu Cumhuriyet’i (budurumda yeniden) devflirdi¤i anlam›nageldi¤i, bir de Levent’teki (yine öncü ni-telikte) ‹fl Kuleleri’nin neden “‹stanbulSiluetine Katk›” bafll›¤›yla sunuldu¤u...‹fl Kuleleri’nin katk›s›yla bu siluetin, içer-den de¤il, d›flar›dan daha çok görünürbir ‹stanbul’u, –aç›kça söylemekte faydavar– küreselleflen finans-kapitalin tektip-lefltirilmeye yüz tutan merkezlerindenbirini imledi¤ini düflününce katk›n›n bü-yüklü¤ünü teslim etmemek haks›zl›kolur. Bütün bu gidiflattaki sembolizminvatandafll›k, ekonomi ve siyaset ba¤la-m›ndaki okumas›n›n ne Cumhuriyetçile-rin ne de geriye kalanlar›n kendilerini iyihissetmelerine yard›mc› olaca¤›n› düflü-nüyorum nedense. En az›ndan kendiad›ma müzede sergilenmekte olan tari-hin öngördü¤ü alacak-verecek hesab›n-da hep borçlu ç›kmaktan korkuyorum.

Ayfle Çavdar

kumbaralar›n›, yar›n› daha güvenli k›la-bilmek için tasarruf etmek gerekti¤i fik-riyle ve “damlaya damlaya göl olur” flia-r›yla 1928 y›l›nda ç›kar›yor. Hatta tasar-ruf kampanyas›n› üstlenen ‹stanbul Ye-nicami fiubesi’nin kurulufl günü olan 25Aral›k, “Tasarruf Günü” ilan ediliyor.Gene katalogdan bir cümle: “Kumbarasayesinde Anadolu insan› kap›s›n›nönünden bile geçmeye cesaret edemedi¤ibankada izzet ikram gördü.” Bu izzet veikram gelene¤inin flimdi borçlar›n› dü-zenli ödeyen kredi kart› müflterileri içinde geçerli oldu¤unu söylemek mümkün.‹çinde yaflad›¤›m›z ekonomik atmosferintasarruf öncelikli olmaktan ç›k›p borç ön-celikli bir nitelik kazanmas›nda da öncü-müz ‹fl Bankas›’yd› deyip geçiyoruz.

Halk›n ‹fl Bankas›’na teveccühünün,Cumhuriyet’i kuran iradenin ona gös-terdi¤iyle boy ölçüflebilecek nitelikte ol-du¤unu da teslim etmek gerekir. Müze-deki metrelerce uzunlukta “‹fl Bankas›buraya, eller havaya” mealindeki dilek-çeler bunun en bariz göstergeleri. Bart›nBelediye Reisi’nin 23 Ocak 1930 tarihin-de dönemin banka genel müdürü CelalBayar’a gönderdi¤i uzunca arzuhaldekiflu cümlelere bak›n: “‹fl Banka’m›z›n fe-yizli ve bereketli çal›flmas›ndan memle-ketimizin de istifade edece¤i zaman›nyaklaflm›fl oldu¤unu düflünürken birhaz ve sürur duymaktay›m. Eski usûlle-rin afl›lad›¤› adetlerle k›zlar›n›n, kad›nla-r›n›n boyunlar›n›, kulaklar›n› altunlarlasüsleyen Bart›nl›lar, umumî para darl›-¤›n›n müzayakalar› karfl›s›nda tedavüleç›kamayan bu gömülü servetleri fayda-land›racak bir müesseseye nail olacakla-r›ndan dolay› flimdiden izhar-› memnu-niyet etmektedirler... Gayri müsait flart-lara ra¤men Ziraat Bankas›’n›n kasas›nabile binlerce altunu dolduran sermaye-darlar›m›z, içinde bulundu¤umuz ikti-sadî buhran senelerinde bütün hülyat›n›bankam›za teslim etmekle yeni bir ifldevresine girecektir.”

1929’da patlayan iktisadî buhran de-vam etmekte; Türkiye, ithalat kap›lar›n›s›k› s›k›ya kapatarak ekonomisini koru-maya alsa da, ‹fl Bankas› arac›l›¤›yla ka-d›nlar›n boyunlar›ndaki alt›nlar›n, yast›kalt›ndaki paralar›n dolafl›ma sokulmas›gerekiyor ki, devletin nakit a盤› gideril-sin, henüz yedi yafl›ndaki bu “çocuk”beslenme yetersizi¤i nedeniyle güçtendüflmesin. Öte yanda banka flubesininkurulmas›yla geliflecek bir yerel ekonomiumudu var, “kaz gelecek yerden tavukesirgenmiyor”, tavu¤un kayna¤› konu-sundaki spekülasyonlara girmek bu ya-z›n›n haddini afl›yor. Sözün k›sas›, gerçek“vatandafll›k ba¤lar›” böylece kuruluyor.“Cumhuriyet’in Bankas›”n›n, Cumhuri-yet’le vatandafllar› aras›nda gördü¤ü ifl-

levlerden biri de bu olsa gerek...

“Yeni dünya düzeni”nde de öncü“Cumhuriyet’in Bankas›”n›n kimizaman el yordam›yla da olsa iktisatalan›nda ve elbette gündelik yaflam›-m›zda yapt›¤› önderlik giriflimleri bukadarla kalm›yor elbette. Müzedekikiosklardan birinde anlam yüklü bir

kadar Türk ziraatinin öncüleri haline ge-tirilmifllerdi. ‹fl Bankas›’n›n da orta¤› ol-du¤u her bir fleker fabrikas› kuruldu¤uyeri adeta abad ediyordu. 2002 y›l›ndaç›kan fieker Kanunu ve fieker Kurulueliyle, niflasta bazl› flekere iç piyasada ve-rilen yüzde 10’a kadar ayr›cal›kl› kota veuluslararas› anlaflmalarla bina edilen ih-racat yasa¤›yla Cumhuriyet bu kesim-den vazgeçti. ‹fl Bankas›’n›n bu alandakiifltiraklerini ne zaman devretti¤i sorusu-na ne “‹fl Bankas› Tarihi” kitab›nda ne demüzede bir yan›t bulabildim, bankan›nvarolan ifltirakleri listesinde de fleker fab-rikalar›na rastlayamad›m. Ne var ki bueksiklik, Cumhuriyet’in, ‹fl Bankas› arac›-l›¤›yla var etti¤i bir kesimi gönül rahatl›-¤›yla ve durduklar› zemini sa¤lama almagereksinimi hissetmeksizin piyasa koflul-lar›na terk etmifl olmas›n›n hüzünlü birayr›l›k hikâyesi oldu¤unu gizlemiyor.

Benzer bir öykü de, ilki Beykoz’daaç›lan fiiflecam fabrikas›yla ilgili. Müze-nin katalo¤unda da belirtildi¤i üzere, “‹flBankas› sermayesi, Türkiye’nin sanayi-leflmesinde kilit rol oynuyordu. Bu alan-da bankan›n en önemli etkinli¤i cam üre-timiydi”. Bu ba¤lamda, müzede sergile-nen ve Beykoz’daki fiiflecam fabrikas›n›naç›l›fl›n› görüntüleyen birkaç dakikal›kk›sa filmden insan›n içine akan coflkuyuanlamland›rmak zor de¤il. Fabrika aç›l›-fl›, 1935 y›l›nda dönemin baflbakan› ‹smet‹nönü ve ‹ktisat Bakan› Celal Bayar’›nkat›l›mlar›yla gerçeklefltiriliyor. VapurlaBeykoz’a geçen zevat, coflkulu bir halkkitlesi taraf›ndan karfl›lan›yor. Arkalardabir yerde “Dayan baflaracaks›n” pankart›görünüyor. Cumhuriyet’in iktisadî bafla-r›s› önemli, bunu en iyi ‹fl Bankas› bili-yor, çünkü bu bankan›n kuruluflu, daha1923’te gerçeklefltirilen ilk ‹zmir ‹ktisatKongresi’nde dile getirilen “askerî zafer,iktisadî zaferle taçlanmad›kça kal›c› ola-maz” ilkesine dayan›yor. Bugünden ba-k›l›nca halk›n bir fabrika aç›l›fl›n› aflancoflkusunun da, zevat›n yüzündeki mu-zaffer komutan gülümseyifllerinin de an-lam› söz konusu “zafer” ba¤lant›s›. ‹flBankas›, bu dönemde bir tür komutamerkezi gibi. Fakat Beykoz’daki fabrika-n›n kapan›fl› esnas›nda yaflananlar› dü-flününce, insan›n içi burkuluyor ve aklaister istemez kimin ne kadar dayanaca¤›-na ve sonunda ne türden bir baflar›n›ngelece¤ine hangi mekanizmalar›n kararverdi¤i sorusu tak›l›yor. Bir terkedilmifl-lik hikâyesi daha, sözün k›sas›...

Vatandafll›k ba¤lar› ve ‹fl Bankas›‹fl Bankas›’n›n en önemli ifllevlerinden bi-ri ise, Anadolu insan›n› parayla tan›flt›r-mas› oluyor. Paran›n özelliklerini, yal-n›zca bir de¤iflim de¤il, tasarruf arac› ol-du¤unu, “iktisadî seferberli¤in” evler-den, hatta çocuklardan bafllat›lmas›gerekti¤ini uzun süre, bir ö¤retmensabr›yla dikte ediyor banka... “Cum-huriyet’in Bankas›” niteli¤ini popü-lerlefltirme süreci de tasarruf kav-ram ve kurumunun keflfi ve bu top-raklara tercüme edilmesiyle bafll›-yor. Banka, Türkiye’de “tasarrufunsembolü” haline gelen ilk madenî

45

Müzenin katalo¤undanbir cümle:“Kumbara sayesinde Anadolu insan›kap›s›n›n önünden bile geçmeyecesaret edemedi¤i bankada izzetikram gördü.”Bu izzet ve ikram gelene¤ininflimdi borçlar›n›düzenli ödeyenkredi kart› müflterileri için de geçerlioldu¤unu söylemek mümkün. ‹çindeyaflad›¤›m›zekonomik atmosferin tasarruf öncelikli olmaktan ç›k›pborç önceliklibir nitelik kazanmas›ndada öncümüz ‹fl Bankas›’yd›.

Page 46: Express 81

“Sicko”da kötüleri hiç konufl-turmuyorsunuz. Art›k kimse si-ze konuflmay› kabul etmedi¤iiçin mi?Michael Moore: Hay›r, farkl›bir üslûp benimsemek, ma¤dur-lara, ac› çeken insanlara dahayak›n durmak istedim. Hakk›m-da kopart›lan gürültü pat›rt›danusand›m. Aleyhimde çekilen onküsur belgeselden yoruldum. Ofilmlerle bir “anti-Moore” festi-vali yap›labilir. Baz› olgular› manipüle etti¤iniz söy-leniyor...General Motors’un bataca¤›n› söyledim,batt›. ABD’deki ateflli silahlar sorununadikkat çektim, ard›ndan gelen silahl› sal-d›r› olaylar›n› herkes gördü. Irak’a aske-rî müdahalenin nükleer silahlar gibi ya-lan kan›tlara dayand›r›ld›¤›n› söyledim,hakl› ç›kt›m. ABD, Bat› dünyas›nda ge-nel sosyal güvenlik sisteminin olmad›¤›tek ülke, sigorta flirketlerinin kamununparas›yla finanse edildi¤i tek ülke. Buflirketlerin amac› insanlar› tedavi etmekde¤il, kârlar›n› maksimize etmek. Seyircilerinizin bir bölümü siyasî gö-rüfllerinizi paylafl›yor, ama bir bölü-mü de karars›zlar saf›nda. Sizin körgözüm parma¤›na üslûbunuz insanla-r› ikna etmek için iyi bir tarz m›, yok-sa insanlar›n size kulak t›kamalar›nam› sebep oluyor?2003 Oscar töreninde, uydurma gerekçe-lerle savafla sürüklendi¤imizi söylemiflve yuhalanm›flt›m. O zamanlar, Ameri-kal›lar›n yüzde 20’si benimle ayn› fikir-deydi. Sessiz sedas›z çekip gitmek yeri-ne, “Fahrenheit 9/11”i yapt›m. Bununsebebi, Amerikal›lar›n büyük ekseriyeti-nin ikna edilebilir, iyi niyetli, yüce gönül-lü oldu¤una ve sonuçta do¤ru olan› yap-mak istediklerine inanmamd›r. Bugün,ülkenin yüzde 70’iyle Bush konusundahemfikirim. Sadece, biraz zaman ald›. “Sicko”da kolay bir hedef seçti¤iniz

46

Bu filmden yaln›zca sigorta ve ilaç sektörünün yöneticileri rahats›z olacakt›r. Evrensel sa¤l›khizmetlerininkendileri üzerinden yürütülmesinisa¤lamak, böylece müstehcenli¤evaran kârlar elde etmeye devam etmek veyat›r›mc›lar›n›hoflnut etmekiçin ellerindengeleni yap›yorlar.

MICHAEL MOORE “SICKO”YU ANLATIYOR

Michael Moore’un 2007 Cannes Film Festivali’nde ödüllendirilen filmi “Sicko” (Hasta)!f ‹stanbul Ba¤›ms›z Film Festivali’nde...

Kübal›lar yapabiliyorsa...

!f’in kaçmazlar›Dünyada giderek bir kategori, bir sektörhaline gelen “ba¤›ms›z filmler”, Türki-ye’de de epey yank› buluyor, hem üretimhem tüketim ba¤lam›nda. ‹yi film çekmekiçin illâ büyük bütçeler de¤il, esasen fikirve emek gerekti¤ini gösteren pek çok ta-ze filmi aya¤›m›za getiren !f ‹stanbulUluslararas› Ba¤›ms›z Filmler Festivali,yedinci y›l›na girerken kültür hayat›m›z›canl› k›lmaya da devam ediyor. Esas ola-rak Beyo¤lu AFM Fitafl sinemas›nda (14-24 fiubat aras›nda) düzenlenen festival,bu sene Ankara’ya (28 fiubat - 2 Mart ara-s›nda), geçen seneki gibi Caddebostan’a,ayr›ca ‹stinye’ye de tafl›n›yor.

Bu sene ençok ilgiye mazharolacak filmlerinbafl›nda “müzikli”olanlar geliyor.“Glass: Philip’in12 Bölümde Por-tresi”nin yan›ndarock damar›ndan

yürüyen yap›mlar a¤›rl›kta: Scott Walker,Joy Division, Sigur Rós belgesellerinin ya-n›s›ra, Antony, Devendra Banhart, Coco-Rosie ve Vashti Bunyan’›n gaml› neo-folkdünyas›na bakan David Kleijwegt filmi“Ölümsüz Çocuklar”a dikkat. Rock tarihi-nin efsane foto¤rafç›lar›ndan biri olmas›hasebiyle, Annie Leibovitz’in hayat›na veeserlerine odaklanan “Objektiften Yans›-yan Bir Yaflam” da belki müzikli bir filmsay›l›r...

David Lynch’in son filmi “Inland Em-pire”, Coen Biraderler’in yeni süksesi “‹h-tiyarlara Yer Yok” zaten kaçmazlar aras›n-da. Kara Afrika’ya ›fl›k tutan Wim Wen-ders’li ortak belgesel “Görünmeyenler”,zengin sitele-riyle komflugettolar›n ara-s›ndaki s›n›fsaluçurumu birlinç hikâyesiyleanlatan “YasakBölge”, porno ve kitsch üzerinden bir sis-tem mücadelesi yürüten Kanadal› yönet-men Bruce LaBruce’un bir zombi hikâye-siyle kapitalizmi hedef tahtas›na koydu¤u“Otto...” da üç Express tavsiyesi. “Kefl!f”,“Meksika Dalgas›”, “Baflka Aflk”, “Geze-gen, ‹nsan”, “Yaflama Sanat›” da mercek-le bak›lacak bölümlerden...

Inland Empire

‹htiyarlarayer yok

Yasak bölge Michael Moore, filmde,Küba’ya tedavi için

götürdü¤ü ABDvatandafllar›yla

Ploy

söylenebilir mi? Sonuçta, Amerikansa¤l›k sisteminin matah bir yan› ol-mad›¤›n› herkes görüyor herhalde.“Sicko” bütün partileri, bütün taraf-lar› dikey kesen bir film. Herkeshasta oluyor, herkesin sa¤l›k gü-vencesi sorunu var, herkesin tedavive ilaç ihtiyac› var, her yafll›n›n ba-k›m ihtiyac› var. Bu filmden yaln›z-ca sigorta ve ilaç sektörünün yöne-ticileri rahats›z olacakt›r.Sa¤l›k sisteminin çökmüfl olmas›nakimse itiraz etmiyorsa, bu konuda

nefes tüketmenin mânâs› ne?As›l çökmüfl olan sistemin bütünü. Kon-gre ve Beyaz Saray, petrol endüstrisinepara ve nüfuz aç›s›ndan rakip durumda-ki bu iki endüstri taraf›ndan sat›n al›n-m›fl durumda; yönetim onlara gebe. ‹laçve özel sa¤l›k sigortas› flirketleri sistemikontrolleri alt›nda tutuyor. Rüzgâr›nhangi yönden esti¤ini ve bu meseleninABD iç politikas›n›n bir numaral› konu-su oldu¤unu biliyorlar. Evrensel sa¤l›khizmetlerinin kendileri üzerinden yürü-tülmesini sa¤lamak, böylece müstehcen-li¤e varan kârlar elde etmeye devam et-mek ve yat›r›mc›lar›n› hoflnut etmek içinellerinden geleni yap›yorlar.Filminiz Kanada sa¤l›k sistemini adetaütopya gibi sunuyor. Kanada sisteminielefltiren, hastanelerde uzun kuyruklaroldu¤unu söyleyen Amerikal›lar›, bir-kaç mutlu Kanadal›ya mikrofon tutarakyalanl›yorsunuz. Bu pek bilimsel biryol olmasa gerek...Kanadal›lar sistemlerinden memnun.Evet, kusurlar› da olan bir sistem. Entemel kusuru, yeterince kaynak aktar›l-mamas›. Bu konudaki daha derinleme-sine tahlilleri internet sitemde bulabi-lirsiniz. Ama flu kadar›n› söyleyeyim:Kanada’da ortalama ömür, ABD’de-kinden uzun. Bunun da herhalde sa¤l›ksistemiyle bir iliflkisi vard›r. Frans›z ve Küba sistemlerine övgülerdüzüyorsunuz, Küba’ya gidip Che’nin

Page 47: Express 81

Geçti¤imiz günlerde ABD’de yay›nlanan son kitab›-n›zda (“Universal Health Insurance, How Sustainab-le? Essays on the French Healthcare System” / Evren-sel Sa¤l›k Sigortas› Ne Derece Sürdürülebilirdir?Frans›z Sa¤l›k Sistemi Üzerine Denemeler), Ameri-kal›lara Frans›z sa¤l›k sisteminin iyi yanlar›n› gös-termeye çal›fl›yorsunuz. Ça¤d›fl›l›kla suçlanmaktançekinmediniz mi? Victor G. Rodwin: Gastronomi ve moda haricinde,Fransa ABD’de pek ciddiye al›nmaz. Fransa deninceinsanlar›n akl›na kamusal politikalar, merkeziyetçilik,yüksek vergiler, ekonominin küreselleflti¤i ça¤da hâlâanakronik politikalar uygulayan bir toplum geliyor.Halbuki, Frans›z sisteminden ö¤renilecek çok fley var.Fransa’da herkes güvence alt›nda, istisnas›z herkes.Hem kamu sektörü, hem de özel sektör var. Sisteminana yap›s› çok sa¤lam. Çok daha kaliteli bak›m sa¤la-yabilmek için hastaneler, klinikler ve belediye hastane-leri aras›ndaki entegrasyon nas›l daha iyilefltirilebilirdüzeyinde sorunlar› tart›fl›yorlar. ABD’deyse, hiçbirsa¤l›k güvencesi olmayan insanlar›n say›s› h›zla art›-yor ve sa¤l›k hizmetlerinin niteli¤i çok eflitsiz. Amerikan sistemini nas›l tarif edersiniz?ABD’deki çok parçal› ve merkezsiz bir sistem. Bütünnüfusu güvence alt›na alan bir sistem yok. Bu, bir Fran-s›z için tahayyül edilebilir ve kabul edilebilir bir fleyde¤il. ABD’de, özel sigortac›l›k sektörü etraf›nda orga-nize olan bir sistemin mant›¤› iflliyor. Somut bir örnek üzerinden gitsek, bir Amerikal›bronflit oldu¤unda ne yap›yor?Bu, yafl›na, gelirine ve iflvereninin durumuna göre de-¤iflir. 65 yafl›n üstündeyse, Medicare sisteminden fay-dalan›r. Bu sistem Fransa’daki sa¤l›k sigortas› sistemi-ne benziyor, ancak bir farkla: ABD’de siz önce ödeme-yi yap›yorsunuz, sonra size geri ödeme yap›l›yor vehastaya düflen katk› pay› çok daha yüksek. Yoksulluks›n›r›n›n alt›ndaki bir hasta söz konusuysa, Medica-id’den faydalan›yor. Bu, eyaletten eyalete de¤iflen birsistem, yaklafl›k 40 milyon Amerikal›y› kaps›yor. He-men hemen bütün masraflar› karfl›l›yor, ancak hekim-lere çok düflük ücret veriyor. Hekimler muayenehane-lerinde bu kapsamdaki hastalar› kabul etmenin kendi-lerine bir kazanç getirmedi¤ini düflündüklerinden faz-la tetkik isteme yoluna gidiyorlar. New York’ta, Medi-caid çerçevesinde muayene ücreti yaklafl›k 20 dolar,halbuki ayn› hekim yafll› bir hastay› muayene etti¤inde100 dolar al›yor. Bu, çok çarp›c› bir eflitsizlik. Hastalarözel muayenehanede ifllerinin yokufla sürülece¤ini bil-diklerinden, acil servislere ya da kamu hastanelerininpolikliniklerine gidiyorlar. Oralarda da saatlerce s›rabekliyorlar. Amerikal›lar›n ço¤unlu¤u nas›l bir güvenceye sahip?Amerikal›lar›n yüzde 58’i, iflverenlerinin sa¤lad›¤› özelsa¤l›k sigortas› sahibi. Bunlar›n koflullar› sigorta flirket-lerine göre de¤ifliklik gösteriyor. Büyük iflverenler ge-nelde daha iyi güvence sistemleri sunuyorlar. Sigorta-l›lar›n çok küçük bir k›sm› (yüzde 3) Fransa’dakinebenzer haklara sahip; onlar herhangi bir rahats›zl›kta,istedikleri hekime ya da sa¤l›k kurulufluna baflvurabi-lir ve masraflar› karfl›lan›r. Muayene ücretinin de tek-tip olmad›¤›n› belirtmek laz›m. Ücretler oturdu¤unuzflehre göre de¤ifliyor. En pahal› yer New York. E¤er birdahiliye uzman›na giderseniz, asgarî 100 dolar ödeme-niz gerekiyor. Medicare sisteminde, 65 yafl üzeri kiflile-rin sa¤›k masraflar›n›n yüzde 70-80’i karfl›lan›yor. Mu-

ayene ücretleri, Fransa’da oldu¤u gibi, her y›l hekimörgütleriyle devlet aras›ndaki müzakereler sonucu be-lirlenmiyor. Bir de meflhur HMO sistemi var...Health Maintenance Organisations (Türkiye’deki sa¤l›kocaklar› benzeri bir yap›) hastalar›n do¤rudan baflvura-bildikleri sa¤l›k merkezleri. Hastalar katk› paylar›n›ödüyor. Ancak, HMO hekimlerine muayene olmayamecburlar. HMO’lar›n yüzde 70’ini “managed care or-ganizations” denen kâr amac› gütmeyen özel kurulufl-lar oluflturuyor. Sa¤l›k sektörünün borsada bu kadarbüyük oranda ifllem hacmine sahip oldu¤u ABD’denbaflka bir ülke yok dünyada. Amerikal›lar, kendilerineseçme özgürlü¤ü tan›mayan bir sistemi kabul ediyor.Fransa’da istisnas›z herkes sa¤l›k sigortas› güvencesi-ne sahip. ABD’de ise nüfusun yüzde 20’si güvencedenmahrum. Hiçbir güvencesi olmayan bu insanlar kim?Bunlar›n büyük ço¤unlu¤unu düflük ücretlerle çal›flan,“çal›flan yoksullar” denen insanlar oluflturuyor. Sigor-ta primlerini ödeyebilecek durumda olmayan küçük

iflletmelerde çal›fl›yorlar. Bir kiflinin tamamen sigorta-s›z, güvencesiz kald›¤› süre ortalama iki y›l. Sonra, yasigortal› bir ifl buluyor ya da Medicaid’den yararlanmahakk› elde edecek kadar yoksullafl›yor. National Insti-tute of Medicine’›n yapt›¤› bir araflt›rma, sigortas› ol-mayanlar›n ölüm riskinin, sigortas› olanlardan yüzde25 daha fazla oldu¤unu ortaya koyuyor. Ancak, birölüm kal›m durumunda, özel hastaneler de hastan›nhayatta kalmas› için zorunlu ifllemleri yapma mecburi-yetinde. Böyle bir durumda ödemeyi kim yap›yor?Kamu hastanelerinin harcamalar›n› yerel yönetimlerfinanse ediyor. Ancak sorun flu ki, ABD’nin bütün böl-gelerinde kamu hastanesi bulunmuyor, sadece büyükflehirlerde var. Sa¤l›¤a Fransa’dan daha fazla harcama yapanABD’de, 48 milyon güvencesiz insan olmas›n› nas›laç›kl›yorsunuz?Evet, biz GSMH’n›n yüzde 16’s›n› sa¤l›¤a harc›yoruz,Frans›zlarsa yaklafl›k yüzde 10’unu ay›r›yor. Ancak,sa¤l›k sektöründeki bütün ürün ve hizmetlerin, t›bbîpersonelin ücretleri de dahil, bedeli bizde çok dahayüksek. Bizde yatak bafl›na düflen hemflire say›s› da da-ha fazla; daha yüksek ve daha maliyetli teknoloji kul-lan›l›yor. Bunun yan›s›ra, çok büyük bir harcamay› yö-netim konusunda yap›yoruz, çünkü yüzlerce farkl› si-gorta mevcut ve her birinin farkl› protokolleri, öde-me ve denetleme mekanizmalar› var. Sonuçta, asl›n-da bizim sistemimizde çok büyük bir israf söz konu-su, ama tuhaf olan, dünyan›n pek çok ülkesininABD’yi örnek almas›.

k›z›yla söylefli yap›yorsunuz.Fransa, Küba, Che... Amerikan sa-¤›n› sinir etmek mi istiyorsunuz?Ben halka, medyadan ve bu ülkeyiyöneten siyasî ayg›ttan daha fazlade¤er veriyorum. Hep ayn› teraneanlat›l›yor: Fransa kötüdür, köhne-dir, ödlektir. Fransa’n›n kabahatine? Onlar›n deste¤i olmasayd›,ABD kurulamazd›. New York lima-n›ndaki heykel onlar›n arma¤an›.11 Eylül’de derhal tepki verdiler.Ve ‹kinci Dünya Savafl›’nda onlariçin yapt›klar›m›za ebediyyen mü-teflekkirler. Fransa, dünyadaki eniyi sa¤l›k sistemine sahip. Bunusöyleyen ben de¤ilim, Dünya Sa¤l›kÖrgütü. Küba’ya gelince, orada birfilm çekmek istedi¤inizde, en iyigörüntüleri vermek isteyeceklerdirelbette. Ama, Dünya Sa¤l›k Ör-güt’ünün Küba’n›n sa¤l›k sisteminiparmakla göstermesi ve Latin Ame-rikal›lar›n sa¤l›k hizmeti almak içinKüba’ya ak›n etmeleri de boflunade¤il herhalde. Kübal›lar›n ortala-ma ömürlerinin ABD’lilerden uzunolmas›n›n da bir sebebi var mutla-ka. Castro’ya veya rejimine amigo-luk yapm›yorum, sadece yurttaflla-r›ma flunu söylüyorum: BizABD’yiz, Kübal›lar yapabiliyorsabiz de yapabiliriz. “Sicko”yu yapman›n en zor tara-f› neydi?Filmi sigortalatmak. Sigorta flirket-leri hakk›ndaki bir filmi sigortala-malar› için bir sigorta flirketini nas›likna debilirsiniz? Sonuçta, Kan-sas’ta küçük bir flirketi olan bir si-gortac› bulduk. Galiba, Cumhuri-yetçi Partili olmayan tek sigorta flir-keti sahibiydi. Filminizde maddî hatalar oldu-¤unu iddia edecekler ç›kacak m›sizce?“Fahrenheit 9/11”de tek bir hatabulana 10.000 dolar ödül verece¤i-mi ilân etmifltim. Bir ödeme yap-mak zorunda kalmad›m. Filmle-rimdeki her olgu do¤rudur. Yo-rumlar da benim yorumlar›md›r,kimilerine göre yanl›fl olabilir, amabana göre do¤ru yorumlard›r. ‹nsanlar› hem e¤lendirmeyi, hemde a¤›r konularda düflündürmeyinas›l baflar›yorsunuz?Film çekerken hep hayalî bir seyircikoltu¤unda otururum. ‹nsanlar›nhafta boyunca çal›flt›klar›n›, hafta-sonunda e¤lenmek istediklerini vee¤lenmek için sinemaya gittikleriniakl›mdan ç›karmam. Ayr›ca, siyasetve e¤lence benim için birbirleriyleçeliflen fleyler de¤il. E¤lenceli birfilm yapmay› becerebilirsem, ko-mik ya da hüzünlü bir film yapabi-lirsem, siyaseten söylemek istedik-lerimi de güçlü bir flekilde ifadeedebilirim. Hep büyük hedeflere yöneldi-niz. Bundan sonraki hedefinizne olacak?Bilmem. Bu filmin nas›l tepkialaca¤›n› görmek istiyorum.Belki de bir romantik komedi-nin vakti gelmifltir.

47

SA⁄LIKTA AMER‹KAN S‹STEM‹YLE FRANSA S‹STEM‹ KARfiILAfiTIRMASI

Michael Moore “Sicko”da Yeni Dünya’yla eskisinin sa¤l›k sistemini karfl›laflt›r›yor, ABD karfl›s›nda Fransa’y› övüyor. ‹ki sistem aras›ndaki fark› New York Üniversitesi’nde

ekonomi ve sa¤l›k hizmetleri yönetimi profesörü olan Victor G. Rodwin anlat›yor...

Özel sigorta endüstrisi mant›¤›

Çev

iren

: Si

ren

‹d

emen

Çev

iren

: S.

‹.

Page 48: Express 81

Eski ad›yla 2. Lig, yeni ad›yla Bank Asya 1.Lig tak›mlar›ndan Diyarbak›rspor’un yenibaflkan›n›n seçilir seçilmez Genelkurmay

baflkan›yla görüflmesi dikkatlerden kaçmad›. Ku-lübün yeni baflkan›, Karayollar› Bölge MüdürüAdnan Öktüren, Büyükan›t’la bir ay içinde ikikez görüfltü. Bas›na kapal› yap›lan görüflmelersonras›nda aç›klama yapan Öktüren, "Y›llar önceDiyarbak›rspor’da kulüp baflkan›yd›m. YaflarPafla da burada görev yap›yordu. O dönem tak›-m› birinci lige ç›karm›flt›k. fiimdi ayn› baflar›y›tekrarlamak istiyoruz” dedi. Baflkan›n, tak›m›dönemin Diyarbak›r’daki kolordu komutan› Bü-yükan›t’la birlikte 2000 y›l›nda nas›l flampiyonyapt›¤›n› bilenler bu sözler üzerine epey endifle-lendi. Çünkü o sezon Diyarbak›rspor’un tüm ra-kipleri, baflta Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ol-mak üzere bürokratlar›n, federasyonun, siyasîle-rin ve flehirdeki lumpen tak›m›n›n inan›lmazbask›lar›na maruz kalm›flt›. Sadece rakipler de-¤il, hakemler ve gazeteciler de tehdit edilip sindi-rildi ve flampiyonlu¤u hak eden Altay hiçe say›-l›p Diyarbak›rspor ikinci ligde flampiyon yap›ld›.

Gizli, aç›k desteklerTan›l Bora’n›n deyifliyle, “herhangi bir flehir ve-ya yöre tak›m› olman›n ötesinde, bir kimli¤in ifa-desi Diyarbak›rspor: ‘Kürtlerin tak›m›’. Dayan-d›¤› bu güçlü temsiliyet duygusuyla, bir ‘halk ta-k›m›’ damar› var”d›. (3 Haziran 2005, Radikal) Bunedenle sol cehahtan epey ilgi gören tak›m, 1996-97 sezonunda ikinci lig flampiyonlu¤una oyna-maya bafllad›ktan sonra devletin halkla bar›flma,iliflki kurma arac› olunca ifller de¤iflti. Diyarba-k›rspor bu tarihten itibaren devletin gizli ve aç›kdeste¤ini ald›. Aç›k destek kulübe Valilik arac›l›-¤›yla verilen paralar, gizli destekse tak›m›n “ba-flar›s›” için katakulliler çevirmekti.

Diyarbak›rspor, 2003’ün son iki haftas›ndaküme düflme tehlikesi olan Elaz›¤spor’a “yat›n-ca” futbolseverlerin nefretini bir kez daha üstüneçekti. Bundan iki sezon sonra, 28 May›s 2005’tebu kez Diyarbak›rspor’un düflmemek için Sam-sun deplasman›ndan galibiyetle dönmesi gereki-yordu. Diyarbak›r’›n üç puan ald›¤› maçtan son-ra Samsunspor baflkan› ‹smail Uyan›k, maç› ver-meleri için Diyarbak›rl› ‹çiflleri Bakan› Abdülka-dir Aksu’nun o¤lu Befliktafl yöneticisi Murat Ak-

su ve yine Diyarbak›r Erganili Fenerbahçe Bafl-kan› Aziz Y›ld›r›m baflta olmak üzere, çok yer-den bask› gördüklerini söyleyecekti.

Kulübe onlarca yönetici geldi, ama gidiflatde¤iflmedi. Tak›m hep devlet deste¤iyle ayaktadurdu ve bünye tamamen buna al›flt›. 2004-2005sezonunda baflkanl›k yapan Ahmet Göksu’ya daözellikle bakmak gerekiyor. Göksu, tak›ma des-tek verildi¤ini “Abdülkadir Aksu’nun deste¤idevlet deste¤i say›lmaz, çünkü o benim enifltem”diyerek reddediyor, bir yandan da kolordu ko-mutan›n›n kendisine “senden sonra gelecek ada-ma akl›m›z yatmazsa kulübü teslim etmeyiz” de-di¤ini gururla söylüyordu. Göksu’nun ad› SedatPeker’in adamlar›n›n flike konuflmalar›na da ta-k›lm›fl, Göksu bu yüzden ifade vermiflti.

2005 sonunda yönetim topluca istifa ettiktensonra devlet tak›ma bu kez aç›k aç›k el koydu.Diyarbak›r Vali Yard›mc›s› Ahmet Ayd›n bafl-kanl›¤›nda Diyarbak›r ‹l Tar›m Müdürü, Hava-

alan› Müdürü, Gençlik Spor ‹l Müdürü, SosyalHizmetler ‹l Müdüründen oluflan bir geçici yö-netim kurulu oluflturuldu. S›k›nt›l› bir y›l›n ar-d›ndan üst üste yap›lan 12 kongreye ra¤men ku-lübe yine sahip ç›kan olmad›. Valilik bu sefer ge-çici yönetimin bafl›na Ç›nar Kaymakam› HasanTanr›seven’i getirdi. O günden 2007 sonuna ka-dar ayn› yönetim görevi sürdürdü.

“Gözümüz Diyarbak›rspor’un üzerinde”Geçen y›l›n kas›m ay›nda Diyarbak›rsporlu fut-bolcular alacaklar›n›n ödenmemesini gerekçegöstererek idmanlara ç›kmama karar› ald›lar.Valilik yine duruma el koydu. 1 trilyon 60 mil-yar lira tak›ma ödendi. OHAL döneminde Di-yarbak›rspor’a gizli OHAL bütçesinden destekverilirken, bugün hangi paran›n harcand›¤› belide¤il. Devlet, hiçbir tak›ma göstermedi¤i ilgiyiDiyarbak›rspor’a göstermeye devam ediyor.

Sürekli bir yokluk edebiyat› yapan, elle tutu-lur bir baflar› yakalayamayan ve 9 trilyona yak›nborç yaratan yönetim, y›l sonunda görevden ay-r›ld›. Diyarbak›r Valisi Hüseyin Avni Mutlu, 28Aral›k’ta yap›lacak kongre için Mahsun K›rm›z›-gül ve eski Galatasaray yöneticisi Abdurrahim

Albayrak’›n da oldu¤u bir listenin yöne-time talip oldu¤unu aç›klad›. Ancak K›r-m›z›gül baflkanl›¤› düflünmedi¤inisöyledi, Albayrak da pek oral› olmad›.Zaten Vali bey, tak›m›n gerçek sahipleri-nin kendileri olaca¤›n› “Bizim de Diyar-bak›r Valili¤i olarak Diyarbak›rspor’akay›ts›z kalmam›z mümkün de¤ildir.Diyarbak›r Valili¤i’nin, Diyarbak›rs-por’da yanl›fl icraat yap›lmamas› nokta-s›nda gözetim, kontrol ve denetimi de-vam edecektir. Gözümüz Diyarbak›rs-por’un üzerinde olacak” diye aç›k aç›ksöyledi. Bunu rahatl›kla söylüyor, çün-kü kongre delegelerinin ço¤u polis. Va-liye ra¤men birinin seçilmesi imkâns›z.

Kimse yar›flmayd›, kurald› demesinBu durumda haliyle devlet görevlilerid›fl›nda kimse aday olmad›. Bunun üze-rine eski baflkanlardan Adnan Öktürentekrar baflkanl›¤a aday oldu. Delegele-rin tamam›n›n oyuyla seçilen baflkanÖktüren, ilk olarak Yaflar Büyükan›t’›n,ard›ndan Tayip Erdo¤an ve Diyarbak›r-l› Tar›m Bakan› Mehdi Eker’in deste¤iniald›. CHP lideri Deniz Baykal da Diyar-bak›rspor’un Süper Lig’e ç›kar›lmas›gerekti¤ini “Kendinize af ç›kar›yorsu-

nuz, kendi uygun gördü¤ünüz kesimleri affedi-yorsunuz, teröristlere af ç›kar›yorsunuz. Terö-ristlere af ç›karaca¤›n›za, Diyarbak›rspor’u Sü-per Lig’e al›n. Federasyon üzerine düfleni yap-mal›d›r. Kimse, bize ’yar›flmayd›, kurald›’ deme-sin. O kurallar› herkesin, nerede, nas›l, niçin ih-lâl etti¤ini çok iyi biliyoruz" sözleriyle savun-mufltu. Böylece Öktüren iktidar›n, muhalefetinve askerin deste¤ini arkas›na alm›fl oldu.

Diyarbak›rspor’un eski günlere dönmesininilk flart›, bafl›ndaki yöneticilerden ve devlet tara-f›ndan himaye edilmekten bir an önce kurtulma-s›. Bundan bir an önce kurtulamazlarsa bugün-lerini bile arayacak duruma düflecekler, o zamanbaflta devlet kesesinden yöneticilik oynayan bü-rokrat zevat olmak üzere, iyi gün dostlar›n›nhiçbiri ortada olmayacak. Onurlu, flerefli biramatör Diyarbak›rspor, Avrupa flampiyonu bileolsa devlet destekli Diyarbak›rspor’dan bin kezdaha iyidir. – Murat Toklucu

TA

K I MT U T M A Z

A D A M T U T AR

48

Diyarbak›rspor’un yenibaflkan› olan Karayollar› Bölge Müdürü AdnanÖktüren’in ilk ifli devletinyüksek makamlar›na biatetmek oldu. Yan›ndagötürdü¤ü hediyeler demakam sahiplerinin zevklerine uygundu...

Devletin tak›m› Diyarbak›rspor

Page 49: Express 81

Türkiye Kupas› grup maçlar›n›n son günündeAlanya tatl› bir telâfl içindeydi. Fenerbahçe ilçeye

gelecekti; tribünler t›kl›m t›kl›m dolmufl, TFF 2.Lig’deki (eski 3. Lig) Alanyaspor'un rakibiyle verece-¤i mücadele bekleniyordu. Maç› Fenerbahçe 10-3 gi-bi tuhaf bir skorla kazand›. On golün dördü, haftalar-d›r ligde gol atamayan Mateja Kezman’dan geldi.

Futbol ve tüm sporlar bünyesinde öncelikle ada-letli olma fikrini bar›nd›r›r. Bu nedenle tak›mlar fark-l› liglerde, sporcular farkl› s›kletlerde mücadele eder. Ancak tüm liglerikapsayan kupa maçlar›nda farkl› liglerden tak›mlar birbirleriyle oynarlar.Bu tip maçlarda büyük kulüplerin büyüklü¤ü, rakiplerinin sayg›nl›¤›n› dakorumalar›ndan gelir. Fenerbahçe'nin Alanya'ya on gol atm›fl olmas›, bü-yük olman›n bu temel durufluna zeval getirdi.

Fenerbahçeli oyuncular, Alanyasporlu oyuncular›n ilçedeki itibar›n›zedeledi. Bu futbolcular maç›n ard›ndan kalabal›¤a kar›flamad›lar. Soka¤aç›kt›klar›nda efl-dost onlara on golü hat›rlatt› büyük ihtimalle. Ya alay ko-nusu oldular ya da teselli edilmek durumunda kald›lar. Daha önemlisi, ongol yiyen tak›m›n oyuncular› kendi çocuklar›na s›k›nt›lar›n› yans›tmamay›baflard› m› acaba?

Oysa Fenerbahçe 1994’te Aykut Kocaman'›n Trabzon’da att›¤› golleflampiyon oldu¤unda Ali fien “nas›l koydu Aykut Kocaman” diye tezahü-rat yaparken, golü atan Aykut flampiyonlu¤a sevinemedi¤ini, bu ma¤lûbi-yetle Trabzonsporlu futbolcular için zor günlerin bafllayaca¤›n› söylüyor-du. Ali fien’in s›rf bu tavr› yüzünden Aykut’u gözden ç›kard›¤› söylenir. Odönem yine de Ali fien zihniyetinden farkl› davranan futbolcular›m›z var-m›fl. Son Alanyaspor maç› gösterdi ki, Ali fien zihniyeti iliklerimize kadarifllemifl, numunelik de olsa, Aykut gibi sevebilece¤imiz futbolcu kalmam›fl.

– Onur Yaz›c›o¤lu

S ierra Leoneli Al Bangura’n›nola¤anüstü durumu nedeniyle

kendisine tan›nan imtiyaz ‹ngilte-re’de kalmas›n› sa¤lad›ktan birkaçhafta sonra, yine bir futbolcununçal›flma izninin reddedilmesi dün-ya futbolunun gündemine oturdu.

Neflet Ekrem veya dünyadadaha yayg›n kullan›lan haliyleNashat Arkam, Manchester Cityantrenmanlar›nda Sven GöranEriksson’u büyüleyince transfer

edilmek istendi. Çal›flma izni içingereken, ülkesinin FIFA s›ralama-s›nda ilk 70 s›rada bulunmas› flar-t›n›, geçen senenin Asya flampiyo-nu, s›ralamada yaln›zca 71. olanIrak tafl›may›nca Ekrem’e vizeç›kmad› ve olanlar oldu. Geçensene Irak’› Asya flampiyonlu¤unatafl›yan, savafl›n yaralar›n› unuttu-ran ve bölünmüfl etnik kimliklerinbir bayrak alt›nda toplanmas›naneden olan Akram’a ülkesi sahipç›kt›. ‹ngiltere’nin Irak Büyükelçi-si ‹çiflleri Bakanl›¤› taraf›ndan ko-nuyla ilgili bilgi vermeye bile da-vet edildi. Ülkeye uygulanan am-bargo nedeniyle pek maç yapa-mayan Irak’ta halk, gözbebekleriAkram’›n ‹ngiltere’de oynama iz-nini koparaca¤› günü dört gözlebekliyor. – Ali Murat Hamarat

Irak futbolunun gözbebe¤i: Neflet Ekrem

Biraz merhamet et Fenerbahçe!

Page 50: Express 81

Saul Williams / The Inevitable Rise and Liberation ofNiggyTardust! (Fader)

Radiohead’in son albümünü kendi internet sitesin-den “gönlünüzden ne koparsa” diyerek bedava

da¤›tmas› ilk do¤rudan deste¤ini Trent Reznor ve Sa-ul Williams’dan ald›. “In Rainbows”un ç›kt›¤› günler-de “The Inevitable Rise and Liberation of NiggyTar-dust!”› bitirmek üzere olan iki kafadar, zaten ak›llar›-n›n bir yerinde yeflermifl olan ayn› fikri Radiohe-ad’den cesaret alarak hayata geçirdiler. K›sacas›, SaulWilliams’›n sitesinden bu flahane albüme ücretsiz ula-flabiliyorsunuz –yaln›z befl dolar öderseniz çok dahakaliteli bir kay›t iniyor bilgisayar›n›za.

Saul Williams felsefe mezunu bir aktör, flair ve mü-zisyen, New York sanat camias›n›n önemli flahsiyetle-rinden biri. Sahneyle tan›flmas› öncelikle fliirleri vas›-tas›yla oluyor. “Spoken word”den rap’e atlamas› dazor de¤il elbette, ayn› yönde iki farkl› flerit bunlar. Wil-liams kâh birinde gaza bas›yor, kâh di¤erinde. The Fu-gees, Erykah Badu, KRS-One, Zack De La Rocha, DeLa Soul, Coldcut, Will Old-ham, Serj Tankian, Rick Rubinbirlikte çal›fl›p çald›¤› müzis-yenlerden baz›lar› oluyor buyolculukta. Baflrolde oynad›-¤›, Sundance ve Cannes’dabüyük ilgi gören 1998 yap›m›“Slam” sonras› Wax Poetic ile‹stanbul’a da gelmifl, Baby-lon’da da sahne alm›flt›... Gü-nümüz müzik dünyas›n›n ensa¤lam adamlar›ndan biriyle,Nine Inch Nails’in yarat›c›s›Trent Reznor’la yapt›¤› “TheInevitable Rise and Liberation

of NiggyTardust!” ise üçüncü albümü… David Bowi-e’nin Ziggy Stardust’›na kinaye yapan gangster NiggyTardust karakterini yaratan Williams’›n alter egosu,Ziggy’nin taban tabana z›dd›. Ziggy, uzak y›ld›zlar-dan düfltü¤ü dünyam›zdaki banalli¤i tedavi etmeyeçal›fl›yor ve hüsran yafl›yordu. Williams’›n Niggy’siise içine s›k›fl›p kald›¤› “zenci kliflelerine” cevab› birgüzel yap›flt›r›yor. Hikâyesini de birbirinden güzelendüstriyel rock ve gangsta rap parçalar›yla anlat›yor.Dört numarada muhteflem bir U2 cover’› da bulunu-yor: “Sunday Bloody Sunday”.

Trend Reznor, gidiflat›n muhasebesini yapm›fl. 2Ocak itibariyle yaklafl›k 155 bin kiflinin indirdi¤i albü-me 28 bin kifli ödeme yapm›fl. Beflte bir oran Reznor’aaz gelip morali bozulsa da, bir önceki Williams albü-münün sadece 33 bin satt›¤› düflünülürse telâfla mahalyok gibi. Zaten Reznor’›n kendisi de tan›t›ma hiç paraharcamadan bir y›ll›k turne program› yapabildiklerinisöylüyor, bunun geleneksel yollarla kolay yap›lama-yaca¤›n›n hakk›n› veriyor. Üstelik bunlar sadece o site

için geçerli rakamlar. Baflka siteler-den ve paylafl›m programlar›ndanindirilenlerle Williams’›n çok dahafazla insana ulaflm›fl olmas› pekmuhtemel... Dolay›s›yla bu da¤›t›msistemi pekâlâ iflliyor! Bir haberegöre, Carl Barât da yeni Dirty PrettyThings albümünü ayn› flekilde ya-y›nlamak istemifl, ancak ünlü me-najerleri Alan McGee’den kesinlik-le ret cevab› gelince geri ad›m at-mak zorunda kalm›fl... Olsun, az yada çok, müzik tüccarlar›n›n kalelerisald›r›ya u¤ruyor ya bafllang›ç içinbu da yeter! – ‹lker Aksoy

10 albümAmy Winehouse Back To BlackBabyshambles Shotter’s Nation

Cat Power JukeboxDertli Divani Hasbihal

Herbie Hancock River: The Joni Letters Marianne Faithfull Broken English

Muammer Ketenco¤lu ‹zmir Hat›ras›Radiohead In Rainbows

Renaud Tournée Rouge SangWyclef Jean Carnival vol.II

5 flark›Jens Lekman Pocketful Of Money

Rod Stewart Some Guys Have All The LuckSonic Youth IncinareteSpoon Rhythm & SoulTarkan Vay Anam Vay

Eddie Vedder / Into the Wild (J-Records)

Chris McCandless, Washington’daki üst s›-n›f yaflant›s›n›, üniversite e¤itimini, para-

s›n› pulunu, edindi¤i tüm iliflkileri terk edergünün birinde. Niyeti maddiyatç› dünyadankurtulmak, do¤ayla bir olup farkl› bir manevi-yat›n s›rr›na ermektir. Bu niyetle asla arkas›nabakmaz. Öyle ki, bir süre sonra Alaska’n›n de-rinliklerinde yitip gider. Kendisine ne oldu¤uhiç bilinmez. Tahminler açl›ktan öldü¤ü yö-nündedir... 1996’da Jon Krakauer’in Chris’i hi-kâye eden roman› yay›nlan›r. Çok satan bu ki-tap Sean Penn’in de ilgisini çeker ve nihayet onküsur sene sonra hikâyeyi beyazperdeye uyar-lar. Filmin müziklerini de yak›n dostu EddieVedder’dan rica eder. Do¤rusu, bu ifl için on-dan daha iyisini de düflünemezdi Penn.Chris’in zihnine s›zabilecek, onunla ayn› fre-kansta buluflacak üç-befl kifli varsa, biri deVedder’d›r herhalde. O da hikâyesini anlatt›k-lar› çocuk kadar materyalist dünyan›n kirin-den kendini sak›nmaya çal›flan vahfli bir ruhde¤il mi sonuçta?

Genellikle soundtrack’ler filmin atmosferiolmadan soluk kal›rlar. Bu hiç öyle de¤il...Vedder’›n, son dönemde s›k s›k Pearl Jam al-bümlerinin içine saklad›¤› akustik gitarl›, ban-jolu, ukuleleli eskizlerinin izinde, k›sac›k amagerçekten çok güzel bir folk albümü var elimiz-de –içinde Indio cover’› “Hard Sun” gibi gör-

kemli bölümler de bulunmuyor de¤il. SeanPenn’in görüntüleri eflli¤inde bir de sinemadaduymak için sab›rs›zlan›yoruz bu tüyler ürper-ten flark›lar›. – ‹lker Aksoy

Üç vahfli ruhMüzik

dolab›

‹nternetin yükselifli ve özgürleflmesi

50

Marianne Faithfull /

Rock kad›nlar›n›n ruhanî lideri”fizikî”aç›dan o –daha kitabî, “manevî” aç›-dan belki Joni Mitchell’d›r. Çamurlu,k›rç›ll›, “anlat›mc›” sesiyle, taassubun,mülkiyetçili¤in, fliddetin köküne kibritsuyu eken mazisiyle insan s›fat›n› çok-ça hak eden Marianne Faithfull, ikinci‹stanbul ç›karmas›na haz›rlan›yor. Busefer Aç›khava gibi büyük bir mekân-da de¤il, Babylon gibi kendisine dahaçok yak›flacak, sahne daha mahremk›lacak küçük bir kulüpte ç›k›yor. Duy-duk duymay›n demeyin, Marianne Fa-ithfull üç gece üst üste, 3-4-5 Mart ta-rihlerinde ‹stanbul’da, Babylon’da!..

Yeni Ceno 08 /

Ceneviz bölgesinde, yani Galata Kule-dibi’nde, Büyükhendek Cad. no:21’deikamet eden GalataPerform’dan YeniCeneviz 08 ad›nda bir mini festival:A¤›rl›kl› olarak bu mekânda müzik üre-ten, elektronik ya da akustik do¤açla-malara, ça¤dafl müzik bestelerine mey-leden profesyonel ya da ö¤renci müzis-yenler 20-29 fiubat aras›nda konserler,atölyeler düzenleyecek. Ayr›nt›larwww.galataperform.com’da...

Page 51: Express 81

Hariçten Gazelciler / Hariçten Gazelciler (Kad›köy Müzik)

Hariçten Gazelciler ‹zmit’ten,körfez k›y›lar›ndan kopup ge-

len bir grup. Geçti¤imiz y›llardaBar›flaRock baflta olmak üzere çe-flitli festivallerde ve mekânlardadinledik onlar›. Kendi adlar›n› ta-fl›yan ilk albüm, geçti¤imiz ay›nbafl›nda nihayet dinleyiciye ulaflt›.

Grubun en önemli silah›, ÖmürK›l›çarslan’›n yapt›¤› ça¤lama adl›enteresan alet: “Ba¤lama perdelielektro gitar” demek de mümkünbuna, “gergin gitar telleri tafl›yan,gövdesiz bir elektro ba¤lama” da.Ama enteresan ve grubun imzas›niteli¤inde bir t›n›s› oldu¤u mu-hakkak...

Hariçten Gazelciler asl›nda es-ki bir grup. 2001’de kurulmufl. Birsüre ‹zmit barlar›nda müzik yap-m›fl, ancak bu yolla bir yere var›la-mayaca¤›n› anlay›nca kendi ken-dini feshetmifl. Yak›n zamanda, al-büm sürecinde küçük bir kadroylayenilenmifl. Ömür sadece ça¤la-man›n tellerine dokunmuyor, gitarda çal›yor ve flark›lara sesini veri-yor. Bas gitar ve vokalde Murat Bo-lat, davulda Turgay Çetin, di¤erHariçten Gazelciler. Kadroya kü-çük dediysek aldanmay›n, büyükbir müzik yap›yorlar! Anadolu-pop’un izini sürüyorlar, ustalaraselâm çak›yorlar, kulaklar›ndaki“bizim” sesleri d›flardan gelenlerleharmanl›yorlar. Albümü ilk dinle-yiflinizde yad›rgayaca¤›n›z birmüzik bu belki ama, sonra insan›sar›yor ve kendinizi flark›lara efllikederken yakal›yorsunuz.

12+1 flark› var albümde. Son-daki “+1”, y›llar önce, 2004’te kay-dedilmifl do¤açlama bir “HariçtenGazel”. Ömür ve Turgay’a ErimArkman (gitar) , Ozan Y›lmaz(klavye) ve art›k aram›zda olma-yan Serkan Aktafl (bas) efllik ediyorburada. Bu kay›t, Serkan’›n an›s›-na albüme al›nm›fl. “Ahval vefierait”le bafllayan albüm, so-rulu cevapl› flahane vokal-lerle süren reggae ritmli“Var m›?” ile sürüyor.

“Yollar”, “ustalar›m›z›n havas›-d›r” diye bafll›yor ve bildik na¤me-lerle sürüyor; sonras›nda ise Ha-riçten Gazelciler, “mutluyuz ç›rakolmaktan” diyerek bayra¤› devra-l›yor. Bir dönem Mo¤ollar’›n ses-lendirdi¤i “Ç›¤r›k”la bu veterangruba, abilerine, ustalar›na sayg›duruflunda bulunuyorlar. Hemenard›ndan gelen “De¤il” ise toplu-lu¤un ç›rakl›ktan ustal›¤a geçifli-nin ispat›. Ça¤lama soloyla aç›lanbu flark› albümün di¤er flark›lar›n-dan ayr›l›yor, ayr› bir ilgiyi hakediyor. Bir yandan eski koflmalarabenziyor, di¤er yandan yepyeni.Yüzy›llar öncesinden bir türkü gi-bi dinlerken flark›y›, taptaze duy-gular uyan›yor insan›n içinde.

Hariçten Gazelciler’in flark›sözlerinde de halk edebiyat›n›n iz-lerini sürmek mümkün. Mesela,“Yer döflek / Gök yorgan etmedikmi?” ya da “Ah, flu hayat!.. Emanetmi yoksa vade mi? / Bir rüyada iç-ti¤imiz mayhofl bir bade mi?” Ara-da kula¤›m›za çal›nan “Bir baflba-kan neye yarar?” dizesi kendimizegelmemizi sa¤l›yor ama bu, fenabir fley de¤il . “Drama Köprü-sü”nün farkl› bir yorumuna rastla-maksa tam bir sürpriz oluyor.

Son kertede grubun kendisineb›rakal›m sözü: Yapt›klar›n›, “de-¤iflik oldu¤u kadar al›fl›ld›k, al›fl›l-d›k oldu¤u kadar de¤iflik” diye ta-n›ml›yorlar ve “nev-i flahs›na mün-has›r müzik” diye nitelendiriyor-lar. Körfezden gelen bu sese kulak-lar›m›z› t›kamam›z zor. Bir yandaErkin Koray, di¤er yanda ZeN vehatta ayn› hattan gelen Ayyuka...Erzurumlu Emrah, Neflet Ertafl veRuhi Su’yu da katarsan›z bunlara,Hariçten Gazelciler’in müzi¤ineulafl›r›z sanki. Ama sak›n müzikle-rinin bu isimlere benzedi¤ini dü-flünmeyin: Bunlar›n d›fl›nda, amaonlardan beslenerek ve yapt›kla-

r›n› gelifltirerek bambaflka birfley yapm›fllar. Sonuçta, “ha-

riçten gazel okumak” denenfleyin ne oldu¤unu gösteri-yorlar bize. Kay›ts›z kalma-yal›m. – Murat Meriç

Ç›raklardan usta havalar›

Page 52: Express 81
Page 53: Express 81

xie oldu. Bu, kuflkusuz çok tart›flmal› birtarihten tek bir tan›kl›k.

Buraya “uluslararas› ayd›n” rolünebürünüp sizlere ders vermeye veya1915’te Anadolu’da meydana gelen olay-lara iliflkin sessizli¤i k›rmaya gelmedim.Bunu yapacak olan sizlersiniz. HrantDink bunu yapmaya çal›flt› ve bedeliniyaflam›yla ödedi.

Beyaz berelilerSuikastin hem Hrant’› cezaland›rmak,hem de bu ülkede onun sadece söylene-mez olan› söyleme cesaretinden de¤il,düflünülemez olan› düflünme cesaretin-den ilham alm›fl olabilecek olanlara göz-da¤› vermek için yap›ld›¤› aç›k. Hrant’›öldüren ve yapt›¤›yla iftihar ederek s›r›-tan katilin ateflledi¤i kurflunun mesaj›buydu. Türk devletinin görüflüyle uyufl-mama cüretini gösteren Orhan Pamuk,Elif fiafak ve di¤erlerinin ald›klar› ölümtehditlerindeki mesaj budur. Hrant, TürkCeza Yasas›’n›n Türklü¤ü alenen afla¤›-lamay› suç sayan 301. maddesinden üçkez yarg›land›. Bu mahkemelerin her bi-ri, Türk devletinin Türkiye’nin faflist ha-reketine gönderdi¤i, Hrant’›n meflru birhedef oldu¤una dair birer iflaret oldu.

Gerçe¤i söylemek Türklü¤ü nas›lafla¤›layabilir? Türklü¤ün ne oldu¤unus›n›rlamaya ve bunu tan›mlamaya kiminhakk› var?

Hrant Dink susturuldu. Fakat onunöldürülmesine sevinenler bilsin ki, yap-t›klar› geri tepti. Sessizlik yerine, büyükbir gürültü yaratt› bu cinayet. Hrant’›n

Çekirgeleri dinlerkenARUNDHAT‹ ROY’DAN SOYKIRIM ÇA⁄I ÜZER‹NE

19 Ocak’ta Agos bürosunda konuflma yaparken Rakel Dink’in yan›nda Arundhati Roy davard›. Bo¤aziçi Üniversitesi’nin davetlisi olan Roy’un, Hrant Dink ‹nsan Haklar› ve ‹fadeÖzgürlü¤ü Konferans› kapsam›nda yapt›¤› konuflman›n bir bölümünü naklediyoruz...

sesi ne kurflunlarla, ne hapis cezalar›yla,ne de hakaretlerle susturulabilecek birhayk›r›fl oldu. O ses hayk›r›yor, f›s›ld›-yor, ezici sessizli¤i paramparça ediyor.Dünyan›n Anadolu’da 90 küsur y›l önceolmufl bir fleyi merak etmesine yol aç›-yor. Hrant’›n düflmanlar›n›n gömmek is-tedikleri bir fleyi. Unutmak istedikleri birfleyi. Evet, kendi ad›ma, ilk tepkim 1915hakk›nda bulabildi¤im her fleyi ö¤ren-mek, tarih okumak, tan›kl›klar› dinlemekoldu. Bu olay olmasa yapmayabilece¤imfleyleri yapt›m.

fiimdi bu konuda bir fikrim, bilgiyedayanan bir fikrim var, ama dedi¤im gi-bi, buraya size bunlar› anlatmaya gelme-dim. Beyaz berelilerle savafl benim sava-fl›m de¤il, sizin savafl›n›z. Benim kendiülkemde baflka türlü beyaz berelilere vemeflale tafl›y›c›lara karfl› verecek kendi sa-vafllar›m var. Bu savafllar birbirinden okadar da farkl› de¤il. Ama yine de çokönemli bir fark var aralar›nda: Türkiye’desuskunluk, Hindistan’da ise kutlama veövgü var –hangisi daha kötü, gerçektenbilemiyorum. Zaman zaman suskunlu-¤un utanca, utanc›n da vicdana iflaret et-ti¤ini düflünüyorum. Bu fazlaca saf ve cö-mert bir yorum mu? Belki. Ama nedensaf ve cömert olmayal›m ki?

Gujarat katliam›Hindistan’›n Gujarat eyaletinde, 2002’deMüslüman cemaate karfl› soyk›r›m yap›l-d›. Hindistan’›n nüfusunun hemen he-men yüzde 10’u Müslüman, yani yakla-fl›k 100 milyon kifli. Türkiye’nin nüfusun-dan fazla. Soyk›r›m sözcü¤ünü bilerekve Birleflmifl Milletler Soyk›r›m SuçunuÖnleme ve Cezaland›rma Sözleflmesi’nin2. maddesinde yer alan tan›ma uygunolarak kullan›yorum. Soyk›r›m, faili orta-ya ç›kar›lmam›fl bir suç için toplu ceza-land›rma olarak bafllad›.

Dikkatle planlanm›fl bir sözde misil-lemeyle faflist milisler taraf›ndan örgüt-lenmifl ve Gujarat hükümeti taraf›ndandesteklenen silahl› çeteler 2 bin Müslü-man› güpegündüz katletti. Müslümankad›nlara topluca tecavüz edip diri diriyakt›lar. Müslümanlar›n dükkânlar›, ifl-yerleri, ibadethaneleri ve camileri siste-matik bir flekilde yok edildi. 150 bin insanevini terk etmek zorunda b›rak›ld›. Bun-lar›n ço¤u bugün bile suyu, kanalizasyo-nu, sokak lambalar›, sa¤l›k hizmeti olma-yan, bir k›sm› çöp y›¤›nlar›n›n üzerinekurulmufl gettolarda yafl›yorlar, ikinci s›-n›f vatandafl addediliyorlar. Sivil ve poliskatillere ise sahip ç›k›ld›, ödüllendirildi-ler, terfi ettirildiler. 2004’te Tata ve Reli-ance holdinglerinin önde gelen sanayici-leri, finans-kapitalin hayalindeki yerinGujarat oldu¤unu ilan etti.

Gujarat soyk›r›m›, Gujarat gururu-nun, Hindulu¤un, hatta Hintlili¤inözü/örne¤i/zirvesi olarak ars›zca övül-dü. Modernite ve demokrasinin dil vearaçlar›n› ak›ll›ca kullanan kampanyalar-da, bu zehirli maya, Gujarat’ta seçim ka-zanmak için üst üste iki kez kullan›ld›.Cellat Narendra Modi bir halk kahrama-n› haline geldi ve Hindu sa¤›n›n partisiBharatiya Janata Partisi (BJP) taraf›ndan

Soyk›r›mlar›nresmen tan›nmas› veyainkâr› bugün çokuluslu bir ticaret ifli. Tarihsel olgularveya adlî t›p kan›tlar›yla ilgisi çok nadir.Ahlâk›n bu tabloda kuflkusuz hiç yeri yok. Bu, sald›rgan bir üst düzeypazarl›k süreci;BM’den çok,Dünya TicaretÖrgütü’nün alan›na giren bir süreç.

53

Hrant Dink’le hiç tan›flmad›m,bundan böyle bu flanss›zl›kla ya-flamak zorunday›m. Yazd›klar›,

söyledikleri, yapt›klar›, nas›l yaflad›¤›hakk›nda bildiklerimden hissediyorumki, (bir y›l önce bugün ‹stanbul’da olsay-d›m) “Hepimiz Ermeniyiz, HepimizHrant›z” yaz›l› pankartlarla onun tabu-tunun yan›bafl›nda yürüyen yüz bin kifli-nin aras›nda ben de olurdum.

Tabutunun yan›nda yürürken acabaneler geçerdi akl›mdan? Belki dostumDavid Barsamian’›n annesi Araxie Barsa-mian’›n, ailesinin bafl›na gelenleri anla-tan sesi yank›lan›rd› kulaklar›mda.1915’te on yafl›ndaym›fl. Ad› flimdi Di-yarbak›r olan tarihî Dikranagert’in kuze-yinde bulunan köyü Dubne’ye üflüflençekirge sürülerini hat›rl›yordu. “Köyünyafll›lar› telâflland›lar” demiflti, “çünküçekirgelerin kötüye alâmet oldu¤unu ke-miklerinde hissedebiliyorlard›. Hakl›y-d›lar. Birkaç ay sonra tarlalarda baflaklarhasada haz›r hale gelmiflti”.

Araxie, “ayr›ld›¤›m›zda ailemde 25kifli vard›” diyor: “Bütün erkekleri ald›-lar. Babama ‘silah›n nerde?’ diye sordu-lar. ‘Satt›m’ dedi. Bu sefer, ‘git getir’ de-diler. O da almaya Kürt köyüne gitti,orada dövüp üstündeki bütün giysilereel koydular. Geri geldi¤inde –bunu banaannem anlatt›– ç›r›lç›plak, hapse att›lar,kollar›n› kestiler... Ve hapiste öldü. Vebütün erkekleri tarlaya götürdüler, elle-rini ba¤lad›lar ve atefl ettiler, hepsini öl-dürdüler.” Araxie ve ailenin di¤er kad›n-lar› tehcir edildi. Tek hayatta kalan Ara-

Foto

¤raf

: K

oray

Çal

›flk

an

Page 54: Express 81

ayak bas›p milyonlarca yerliyi, yani yerliahalinin hemen hemen yüzde 90’›n› yokeden bir katliam bafllatt›¤› Colombus gü-nü kutlanmaya devam ediliyor. K›z›lde-rililere çiçek virüsü yüklü battaniyelerda¤›tmak gibi parlak bir fikrin babas›olan Lord Jeffrey Amherst’in ad›, Mas-sachusetts’te bir üniversite kentine ve iti-barl› bir sosyal bilimler kolejine verilmifl-tir. Amerika’n›n ikinci holocaust’undayaklafl›k 30 milyon Afrikal› kaç›r›l›p köleolarak sat›ld›, hemen hemen yar›s› yoldaöldü. Fakat 2002’de ABD heyeti, kölecili-¤i ve köle ticaretini suç olarak tan›may›reddederek Durban’da yap›lan Irkç›l›¤aKarfl› Dünya Konferans›’n› terketti. Çün-kü, görüyorsunuz, o ça¤da kölecilik ya-sald›. ABD yüz binlerce sivilin ölmesineyol açan Tokyo, Hiroflima, Nagazaki,Dresden ve Hamburg bombard›manlar›-n›, soyk›r›m bir yana, suç olarak tan›ma-y› da reddetmifltir. (Buradaki sav, devle-tin sivilleri öldürmek kast›yla hareket et-memifl oldu¤udur. “Talî hasar” kavram›-n›n ortaya ç›kmas›n›n ilk aflamas› buy-du.) II. Dünya Savafl›’n›n sonundan buyana ABD, 100 ülkeye 400 küsur kez aç›kaskerî müdahalede, 6000 küsur kez üstüörtülü müdahalede bulundu. Buna Viet-nam’› iflgal etmesi ve kuflkusuz en mü-kemmel niyetlerle, üç milyon Vietnaml›-y›, yani nüfusun yüzde 10’unu yok etme-si de dahildir. Bunlar›n hiçbiri savafl suçuveya soyk›r›m kapsam›nda fiiller olarakkabul edilmemifltir. Kariyer çizgisi ken-disini 1945 Tokyo bombard›man›ndan(bir gecede 100 bin ölü) Vietnam Sava-fl›’n›n mimarl›¤›na, oradan da DünyaBankas› baflkanl›¤›na tafl›yan ve flu andarahat ülkesinde, rahat evindeki rahat kol-tu¤unda oturmakta olan Robert MacNa-mara flöyle diyor: “Mesele flu: ‹yilik yap-mak için yapmaya mecbur oldu¤unuzkötülü¤ün miktar› nedir?”

Robert Jay Lifton’un soyk›r›m inkâr›-n›n daha fazla soyk›r›ma davetiye ç›kart-t›¤› saptamas›n› daha mükemmel ortayakoyacak bir fley olabilir mi? Diplomatlarve siyaset yorumcular› bunu kat› “reel-politik”e ba¤layacakt›r.

Çabuk alevlenen Ortado¤u siyasetin-deki müttefiki Türkiye hükümetine dost-luk jesti yapan ABD hükümeti, Türkiyehükümetlerinin Ermeni soyk›r›m›n› in-kâr etmesi konusunda mutab›kt›r. ‹srailhükümeti de öyle. Ayn› nedenlerle. On-lara göre Ermeni halk› toplu bir halüsi-nasyondan mustariptir.

Ya insanl›k tarihinin en zalim soyk›-r›mlar›ndan birinin kal›nt›lar›ndan yara-t›lm›fl ‹srail’e ne demeli? P›trak gibi yay›-lan kolonilere, suyu sömürgelefltirmesi-ne, Filistin halk›n› tar›m alanlar›ndan, ifl-lerinden, akrabalar›ndan, okullardan,hastanelerden ay›ran yeni “Güvenlik Du-var›”na ne demeli? Bu, sanki özellikle,BM Soyk›r›m Suçunun Önlenmesi ve Ce-zaland›r›lmas› Sözleflmesi’nin 2. madde-sinin “grubu, fiziksel varl›¤›n› bütünüyleveya k›smen ortadan kald›raca¤› hesap-lanm›fl yaflam flartlar›na maruz b›rakmakiçin tasarlanm›fl her hareket soyk›r›m fi-ilidir” diyen bölümünü aç›klamak üzeredüzenlenmifl, bir akvaryum içinde soyk›-

dan yaklafl›k 400 y›l sonra karfl›m›zdagünümüz Hindistan›ndan Gujarat soyk›-r›m›n›n elebafl›lar›ndan Babu Bajrangi:

“Tek bir Müslüman dükkân› b›rak-mad›k, her fleyi atefle verdik. Baltalarlaparçalad›k, yakt›k y›kt›k. Onlar› yak-makla do¤ru yapt›¤›m›za inan›yoruzçünkü bu piçler ölülerini yakmazlar,bundan korkarlar. Onlar› öldürdüktensonra döndüm, ‹çiflleri Bakan›’n› arad›mve yat›p uyudum. Kendimi büyük birfley yapm›fl hissediyordum.”

Babu Bajrangi’nin arkas›nda Gujaratbaflbakan› Narendra Modi’nin deste¤i,polis korumas› ve halk›n›n sevgisi oldu-¤unu söylememe gerek yok. Özgür birinsan olarak Gujarat’ta zenginleflmeyedevam ediyor. Onun suçlanamayaca¤›tek suç “soyk›r›m› inkâr” suçu.

Soyk›r›m› inkâr, alenen ›rkç›, kanasusam›fl zafer coflkusunun radikal bir tü-rüdür. “Hiroflima ve Amerika” kitab›n›nyazar› Profesör Robert Jay Lifton, “inkâr”diyor, “katillerin katletmedi¤ini, kurban-lar›n öldürülmedi¤ini söylemek demek-tir. ‹nkâr›n dolays›z sonucu, gelecekte ye-ni soyk›r›mlara davetiye ç›karmas›d›r”.

Soyk›r›ma kim karar veriyor?Kuflkusuz bugün, soyk›r›m politikalar›serbest piyasayla bulufltu¤unda, iflin psi-kolojik yönü, soyk›r›m› inkâr etmenin sa-dece küçük bir k›sm›n› oluflturuyor. Ho-locaust’lar›n ve soyk›r›mlar›n resmen ta-n›nmas› veya inkâr› bugün çokuluslu birticaret ifli. Tarihsel olgular veya adlî t›pkan›tlar›yla ilgisi çok nadir. Ahlâk›n butabloda kuflkusuz hiç yeri yok. Bu, sal-d›rgan bir üst düzey pazarl›k süreci;BM’den çok, Dünya Ticaret Örgütü’nünalan›na giren bir süreç.

Burada tedavüldeki akçe jeopolitik,de¤iflen do¤al kaynaklar piyasas›, borsave bildi¤imiz eski iktisadî ve askerî güç.

Bir baflka deyiflle, soyk›r›mlar genel-likle tam da cezaland›r›ld›klar› nedenler-le inkâr ediliyor: Irksal/etnik/ dinî/ ulu-sal ayr›mc›l›k sosuna yat›r›lm›fl iktisadîbelirlemecilik. Kabaca, petrolün varilininveya bir ton uranyumun fiyat›n›n düflü-rülmesi veya yükseltilmesi, bir askerî üskurulmas›na izin verilmesi veya bir ülke-nin ekonomisinin d›fla aç›lmas›, hükü-metlerin soyk›r›m yap›l›p yap›lmad›¤›nakarar vermesinde belirleyici faktör olabi-lir. Hatta soyk›r›m yap›l›p yap›lmayaca-¤›na karar vermesinde. Ve yap›l›rsa, bu-nun rapor edilip edilmeyece¤ine ve e¤errapor edilecekse, bu raporun ne yönemeyledece¤ine. Örne¤in, ABD iflgali ön-cesindeki ambargo rejimi alt›nda bir mil-yon Irakl›n›n ölmesi soyk›r›m m›yd›?(BM Irak ‹nsanî Yard›m KoordinatörüDenis Halliday öyle oldu¤unu söylemifl-ti.) Yoksa ABD’nin BM Büyükelçisi Ma-deleine Albright’›n iddia etti¤i gibi “bu-na de¤mifl” miydi? Kurallar› kimin koy-du¤una ba¤l›. Bill Clinton m›, yoksa ev-lâd›n› yitiren bir Irakl› anne mi?

ABD dünyan›n en zengin ve en güç-lü ülkesi oldu¤u için Dünyan›n Bir Nu-maral› Soyk›r›m ‹nkârc›s› olma ayr›cal›-¤›na sahip ç›kmay› kendine hak bilmifltir.Kristof Kolomb’un Amerika k›tas›na

Birlik (ittihad)ve ‹lerleme (terakki) çoktan beri soyk›r›m›n ikizkoordinatlar›olagelmifltir.‹ttihad projesi,Hindu milliyetçili¤iniöneriyor. Terakki projesinin hedefi ise y›ldayüzde 10 büyüme h›z›naulaflmak. Buprojelerin herikisinde de soyk›r›m potansiyeli gizli.

Hindistan’›n di¤er eyaletlerindeki kam-panyalara kat›lmaya davet edildi.

Soyk›r›mlar aç›s›ndan bak›ld›¤›nda,Gujarat soyk›r›m›, Kongo, Ruanda veBosna’da milyonlarca insan›n öldürül-dü¤ü olaylarla karfl›laflt›r›lamaz. Hindis-tan’da yap›lm›fl ilk soyk›r›m da de¤ildir.Örne¤in 1984’te Delhi sokaklar›nda üçbin Sih, Kongre Partisi’nin himayesinde-ki katiller taraf›ndan katledildi. FakatGujarat soyk›r›m› daha büyük, daha ge-liflkin ve sistematik bir vizyonun parças›.

Soyk›r›m›n tan›m›‹nsanlar, yüzy›llarca, daha ad› konulma-m›flken soyk›r›mlar yapt›lar ve soyk›r›m-lara u¤rad›lar. Soyk›r›m sözcü¤ünü ilkkez 1943’te Raphael Lemkin kulland›. Vesözcük, Nazilerin yapt›¤› Musevi katlia-m› sonras›nda, 1948’de BM taraf›ndanbenimsendi. BM Soyk›r›m Suçunun Ön-lenmesi ve Cezaland›r›lmas› Sözleflme-si’nin 2. maddesinde Soyk›r›m flöyle ta-n›mlan›r: “Bu sözleflme bak›m›ndan,ulusal, etnik, ›rksal veya dinsel bir gru-bu, k›smen veya tamamen ortadan kal-d›rmak amac›yla ifllenen afla¤›daki fiil-lerden herhangi biri, soyk›r›m suçunuoluflturur: Gruba mensup olanlar› öldür-mek; grubun mensuplar›na ciddi surettebedensel veya zihinsel zarar vermek;grubu, fiziksel varl›¤›n› bütünüyle veyak›smen ortadan kald›raca¤› hesaplanm›flyaflam flartlar›na maruz b›rakmak; grupiçinde do¤umlar› engellemek amac›ylatedbirler dayatmak; grubun çocuklar›n›zorla bir baflka gruba nakletmek.”

Bu tan›m, gerçek veya hayalî siyasîmuhaliflerin cezaland›r›lmas›n› kapsa-mad›¤› için, tarihteki en büyük kitleselkatliamlar›n baz›lar›n› içine almaz. Bence“Soyk›r›m›n Tarihi ve Sosyolojisi” kitab›-n›n yazarlar› Frank Chalk ve Kurt Jonas-sohn taraf›ndan yap›lan tan›m daha uy-gun. Soyk›r›m, “bir devlet veya bir baflkaotoritenin, grup olma haliyle gruba üyeolma hali fail taraf›ndan tan›mlanm›fl birgrubu yok etme kast›yla gerçeklefltirdi¤itek tarafl› kitlesel katliamd›r” diyorlar.Bu flekilde tan›mlanan soyk›r›m, örne¤inStalin, Mao, Pol Pot ve Suharto taraf›n-dan ifllenen muazzam suçlar› içine al›r.

‹nkâr›n sonuçlar›1636’da John Mason önderli¤indeki ‹ngi-liz Püritenlerinin Connecticut’ta gerçek-lefltirdi¤i Pequot K›z›lderilileri katliam›flöyle aktar›l›r:

“Alevlerden kurtulanlar k›l›çla öldü-rüldü, kimileri baltalarla paramparçaedildi, kimileri k›l›çlarla delik deflik oldu,pek az› kaçabildi. O gün yaklafl›k 400 ki-fliyi imha ettikleri san›l›yor. Onlar›n böy-le alevlerde cay›r cay›r yand›¤›n›, kan de-reciklerinin alevleri söndürdü¤ünü gör-mek korkunç bir fleydi, koku i¤rençti, fa-kat zafer tatl›yd› ve bunca fedakârl›¤ade¤erdi. Bu zafer için, düflmanlar›n› böy-le ele geçirmelerini, böylesine gururlu vekibirli düflmanlar karfl›s›nda bu kadar ça-buk zafer kazanmalar›n› sa¤layarak ken-dilerine harika bir flekilde yard›m edenTanr›ya dua ettiler.”

Ve iflte, John Mason’›n maceralar›n-

54

Page 55: Express 81

55

görünüyor. Bu, insanl›k durumunun aflkve sanat ve tar›m kadar eski ve devaml›bir parças› olan bir al›flkanl›k.

Lebensraum, ittihad ve terakki15. yüzy›ldan itibaren yap›lm›fl soyk›r›mniteli¤indeki katliamlar›n ço¤u, Avru-pa’n›n, Almanlar›n ünlü Yaflamalan› (Le-bensraum) sözüyle anlatt›¤› aray›fl›n›nayr›lmaz bir parças›d›r. Alman co¤rafya-c› ve zoolog Freidrich Ratzel, “Lebensra-um” sözcü¤ünü, egemen insan türününyaflad›¤› bölgeyi geniflletme yönündekido¤al dürtüsünü tarif etmek için üretmifl-ti. Bu geniflleme dürtüsü, Nazi ideologla-r›n›n daha güçlü türe boyun e¤mesi veyae¤dirilmesi gerekti¤ine inand›¤› daha za-y›f türün zarar›na gerçekleflecekti.

Lebensraum fikri 1901’de ortaya kon-du, fakat Avrupa lebensraum aray›fl›na400 y›l önce, Kristof KolombAmerika’ya ayak bast›¤›ndabafllam›flt› bile. Almanya buyar›flta geride kald›. “Vahfli-lerin Kökünü Kaz›” (Exter-minate the Brutes) kitab›n›nyazar› Sven Lindqvist, Nazi-lerin Do¤u Avrupa üzerin-den Rusya’ya sald›rmas›n›n,Hitler’in di¤er Avrupa ülke-leri aras›nda paylafl›lm›fl birdünyada Lebensbraum ara-mas›n›n sonucu oldu¤unusavunur. Do¤u Avrupa veBat› Rusya Musevileri, Hit-ler’in sömürgeci emellerininönünde engel oluflturuyor-du. Afrika, Amerika ve Asyayerli halklar› gibi, onlar›n dakölelefltirilmesi ya da orta-dan kald›r›lmas› gerekiyor-du. “Nazilerin ›rkç›l›¤›” diyor Lindqvist,“ani ve fliddetli bir kötülük nöbeti de¤il-di. Tan›d›¤›m›z bir kar›fl›m›n ürünüydü:Avrupa gelene¤ine çok uygun, as›rl›k›rkç›l›k sosunda iyice bekletilmifl ekono-mik belirlemecilik”.

Birlik (ittihad; ›rksal/etnik/di-ni/ulusal) ve ‹lerleme (terakki; iktisadibelirlemecilik) çoktan beri soyk›r›m›nikiz koordinatlar› olagelmifltir.

Birlik (ittihad) projesi, Hindu milli-yetçili¤ini öneriyor. Amaç Hindu oylar›-n› birlefltirmek. ‹lerleme (terakki) projesi-nin hedefi ise y›lda yüzde 10 büyüme h›-z›na ulaflmak. Bu projelerin her ikisindede soyk›r›m potansiyeli gizli.

‹ronik bir flekilde, serbest pazar ça¤›Hindistan’da flimdiye kadar verilmifl enbaflar›l› ayr›l›kç› mücadelenin ortaya ç›k-mas›na yol açt›. Orta ve üst s›n›flar ken-dilerine ait bir ülkeye, yukar›da, stratos-ferde dünyan›n di¤er seçkinleriyle kay-naflt›klar› bir yere gittiler. Bu GökselKrall›k, Hindistan’›n geri kalan k›sm›n-dan hava geçirmez bir flekilde ayr›lm›flbir evren. Kendine özgü gazeteleri, film-leri, TV programlar›, ulafl›m sistemleri,al›flverifl merkezleri ve ayd›nlar› var. Bu-rada her fleyin e¤lenceden ibaret oldu¤u-nu düflünüyorsan›z, yan›l›yorsunuz. Bu-ran›n kendine özgü trajedileri, çevre so-runlar› (otopark sorunu, kentlerdeki ha-va kirlili¤i sorunu), s›n›f mücadeleleri

var. Örne¤in, Eflitlikten Yana Gençlik adl›örgüt alt kastlar›n üst kastlara karfl› ay-r›mc›l›k yapt›¤›n› düflünüyor.

Amerikal› yerlilerle Avrupal› sömür-geciler aras›ndaki mücadeleyi yak›ndantakip etmifl olan Friedrich Ratzel, Yafla-malan› için mücadelenin bir imha müca-delesi oldu¤unu söylemiflti. ‹mha, mutla-ka insanlar›n fiziksel imhas› anlam›nagelmez. Soyk›r›m›n en etkili yolu, insan-lar› evlerinden etmek, g›da ve suya ula-fl›mlar›n› engellemektir. Böylece ç›plakfliddet olmaks›z›n çok daha yüksek ra-kamlarla yok edilebilirler. Tarihçi MikeDavis, 1876-1892 aras›nda 12-29 milyonHintlinin büyük k›tl›k s›ras›nda açl›ktanöldü¤ünü yazar. Bu arada Britanya, Hin-distan’dan g›da ve hammadde ihraç et-mektedir.

Çin bir yana, Hindistan dünyada ye-rinden olmufl insan say›s› enyüksek ülkedir. Bu yerindenedilme, mahkeme kararlar›, po-lisin silah› ve holding kabaday›-lar›yla uygulan›yor. Yerindenolanlar, hayatlar›n› idame ettire-bilecekleri kaynaklardan yok-sun olduklar› ve yoksulluk gir-dab›na kap›ld›klar› kamplara,harap binalara ve kolonilere t›k›-l›yorlar.

‹rno demiri aç›s›ndan zenginoldu¤u için holdinglerin hedefihaline gelen Chhattisgarh eyale-tinde baflka bir teknik deneniyor.Mülksüzleflmeye karfl› direnenMaocu isyanc›larla mücadelead›na, yüzlerce köy boflalt›l›yorve neredeyse 40 bin insan kamp-lara konuluyor. Hükümet bir bö-lüm insan› silahland›r›p bir tür

Kolombiya tarz› halk milisi oluflturuyor.‹ç savafla do¤ru ilerlenirken, Tata ve Essarholdingleri eyaletin demirini ç›karmahakk› için savafl›yorlar. Bu durumun bayi-lerdesat›lmaya bafllanan Yeni Hindistanadl› yay›nda neredeyse hiç görünmedi¤i-ne flafl›rmamal›y›z. Çünkü asl›nda sat›lanfley, Robert Jay Lifton’un “Sahte Evren”dedi¤i yeni bir inkâr biçimi.

‹flte bu Sahte Evren ç›r›lç›plak karfl›-m›zda. Bize zenginlerin seçene¤inin ol-mad›¤›n›, ama yoksullar›n oldu¤unu söy-lüyor. Zengin olmay› seçebilirler. Bunuseçmiyorlarsa, kötümserli¤i iyimserli¤e,yoklu¤u umuda ye¤lediklerindendir.Baflka bir deyiflle, yoksul olmay› seçmek-tedirler. Bu onlar›n suçudur. Onlar zay›f-t›r. (Ve Lebensraum arayanlar›n zay›flarhakk›ndaki fikrini biliyoruz.) “Sahte birevrende” diyor Lifton, “soyk›r›m nere-deyse do¤al bir hal al›r”.

Yoksullar›n iki seçene¤i var: Diren-mek ya da boyun e¤mek. Sessizce biruçurumu afl›p baflka bir tarafa, silahl› mü-cadele taraf›na geçiyorlar. Dönüp Kalk›n-ma Çarlar›na bak›yorlar, onlar›n slogan›-n› yank›l›yorlar: “Baflka Seçenek Yok.”

Yok edilmek istenen insanlar direnmeve savaflma hakk›na sahip. Gereken hertürlü arac› kullanarak.

Belki de çekirgeleri dinliyorlar.Arundhati Roy

çeviren: Ayfle Berktay

r›md›r, yavafl çekim bir soyk›r›m...Soyk›r›m ça¤› ne zaman bafllad›?Soyk›r›m oyununun belki de en çirkintaraf›, soyk›r›mlar›n uluslararas› çevre-lerde tenis oyuncular› gibi s›n›fland›r›l-m›fl ve ayr›flm›fl olmas›d›r. Soyk›r›mkurbanlar›, makbul olanlar ve olmayan-lar olarak s›n›fland›r›lm›flt›r. Örne¤inbugüne kadar en çok bilinen, en iyi bel-gelenmifl, en fazla lanetlenmifl soyk›r›-ma bak›n –alt› milyon Musevinin can›namal olan Musevi Holocaust’u. (Kitaplar-da, filmlerde ve holocaust edebiyat›ndadaha az dile getirilen olgu, Nazilerin ay-n› zamanda binlerce çingeneyi, komü-nisti, eflcinseli ve hepsi Musevi olmayan3.3 milyon Rus savafl esirini de öldür-müfl oldu¤udur.) Bu soyk›r›m, 20. yüz-y›l›n en dehflet verici olay› olarak kabulgörmüfl durumdad›r. Baz› tarihçiler deErmeni soyk›r›m›n› “unutulmufl soyk›-r›m” olarak adland›r›r ve bundan 20.yüzy›l›n ilk soyk›r›m› olarak söz ederler.“Yanan F›rat: Ermeni Soyk›r›m› ve Ame-rika’n›n Tepkisi” kitab›n›n yazar› PeterBalakian flöyle der: “Ermeni soyk›r›m›,kilometre tafl› niteli¤inde bir olayd›r. Ta-rihi de¤ifltirmifltir. Bir örne¤i daha yok-tur. Soyk›r›m ça¤›n› bafllatm›flt›r; kabuletmeliyiz ki, 20. yüzy›l tam da buydu.”

Profesör yan›l›yor. Örne¤in daha 20.yüzy›l›n ilk y›llar›nda Güneybat› Afri-ka’da Herero halk› Almanlar taraf›ndanyok edilmifltir. Ekim 1904’te GeneralAdolf Lebrecht Von Trotha, Herero hal-k›n›n son ferdine kadar ortadan kald›r›l-mas›n› emretti. Hererolar çöle sürüldü,yiyecek ve sudan yoksun b›rak›ld›lar, buflekilde yok edildiler. Ayn› s›ralarda Af-rika k›tas›n›n baflka bölgelerinde soyk›-r›m ayn› h›zla sürüyordu. Frans›zlar, ‹n-gilizler, Belçikal›lar, hepsi ifl bafl›ndayd›.Kongo’da köle, kauçuk ve fildifli peflinedüflen Belçika Kral› Leopold “ticarî ge-niflleme deneyi”nde epey yol alm›flt›.Deneyinin bedeli: 10 milyon insan haya-t›. Bu, tüm zamanlar›n en zalimce soyk›-r›mlar›ndan biriydi. (Afrika’n›n zengin-liklerine hakim olma savafl› bütün h›z›y-la sürüyor, istedi¤iniz ülkeyi seçin, Ru-anda, Kongo, Nijerya’da yaflanan ça¤-dafl dehfletlerin kabu¤unu biraz kaz›y›n–büyük ihtimalle hikâyenin izini Avru-pa’n›n eski, Amerika’n›n yeni sömürge-ci ç›karlar›na kadar sürebilirsiniz.)

19. yüzy›l›n son çeyre¤ine gelindi-¤inde ‹ngilizler Tasmanya’da ve Avus-tralya’da Aborijin halk›n›, açl›ktan öldü-rerek, avlayarak yok etmeyi tamamla-m›flt›. ‹ngiliz mahkûmlara avlad›klar›yerli bafl›na 5 pound veriliyordu. Tas-manyal› son kad›n Truganina 1876’daöldü. ‹skeleti Hobart’ta bir müzededir.

Hay›r, “soyk›r›m ça¤›” çok daha ön-ce bafllam›flt›. Soyk›r›m müflterek bahis-lerinde, bir halk için adalet talep eder-ken, istemeden di¤erlerinin ac›lar›n› yoksaymak çok kolayd›r. Uluslararas› soy-k›r›m politikalar›ndaki kaypak ahlâkbudur. Soyk›r›m içinde soyk›r›m, inkâriçinde inkâr... Matruflka bebekleri gibi.

Soyk›r›m›n insanl›k sistemindeki birsapk›nl›k, bir anomali, geçici bir bozuk-luk olmad›¤› en az›ndan bana çok aç›k

Yoksullar›n ikiseçene¤i var:Direnmek ya daboyun e¤mek.Sessizce biruçurumu afl›pbaflka bir tarafa, silahl›mücadele taraf›na geçiyorlar. Dönüp Kalk›nma Çarlar›na bak›yorlar, onlar›n slogan›n› yank›l›yorlar:“Baflka SeçenekYok.”Yok edilmekisteneninsanlar direnme ve savaflmahakk›na sahip.

Page 56: Express 81

Niye fiziksel aç›dan üstün olan erkekler fiziksel aç›dan zay›f olan

difliler üzerinde egemenlik kurmuyordu? Erkekler beraberhareket etmezken, difliler nas›l

beraber hareket edebiliyordu? Bu,flempanzelerden farkl›l›k arz eden

bir durumdan ibaret de¤ildi, sosyalekolojinin kurallar›na da ayk›r›yd›.

“Bonobo anaerkildir, savaflmaz,avlanmaz. Cinsel davran›fl

yelpazesinin insanlardaki kadar zengin oldu¤u ve en önemli

entelektüel baflar›n›n alet kullan›m›de¤il, baflkalar›na hassasiyet göstermek oldu¤u yak›n bir

akrabay› kim hayal edebilirdi?”Frans de Waal’in bulgular› e¤erdo¤ruysa, insan sald›rganl›¤›konusunda bir ümit ›fl›¤› var.fiempanzeler Hobbes’cuysa,

bonobolar Rousseau’cu.Ian Parker