tchayat 2015. 20 sayi

68
hayat ’nin iş dünyasına yönelik süreli yayınıdır, parayla satılmaz. www.tchayat.org ISSN 1304-8147 Yitik Kentin Yolcusu Keşifname AKDAMAR İSHAKPAŞA ERCİŞ 06 Söyleşi HOUSTON’UN KADIN VALİSİ ANNISE PARKER 46 Sanat ve İnsan BİR DÜNYA DÜŞLÜYORUM... 42 Peru, Cusco & Machu Picchu 20 sayı 20

Upload: tece-dekor-as

Post on 22-Jul-2016

254 views

Category:

Documents


13 download

DESCRIPTION

tchayatin bu sayisinda Machu Picchu ve Dogu Anadolu'dan fotograflar ve yazilar var.

TRANSCRIPT

Page 1: tchayat 2015. 20 sayi

hayat’nin iş dünyasına yönelik süreli yayınıdır, parayla satılmaz. www.tchayat.orgISSN 1304-8147

Yitik Kentin Yolcusu

KeşifnameAKDAMARİSHAKPAŞAERCİŞ06SöyleşiHOUSTON’UNKADIN VALİSİANNISE PARKER46

Sanat ve İnsanBİR DÜNYA DÜŞLÜYORUM...42

Peru, Cusco & Machu Picchu20

sayı 20

Page 2: tchayat 2015. 20 sayi

ReasonSebep

01Processİşleme

ReasonSebep

02AdhesionYapışma

ReasonSebep

03Better ColormatchDaha İyi Renk Uyumu

ReasonSebep

04Consistency Tutarlılık

ReasonSebep

05Complete RangeÇeşitlilik

Five Reasons for Choosing Tece Tece’yi Tercih Etmenizin Beş Sebebi

THE EDGEBANDING COMPANY

Page 3: tchayat 2015. 20 sayi

Baharın bizleri gülümseyerek selamladığı bu güzel günler-

de tchayat’ın 20. sayısından tekrar merhaba diye sesleniyoruz kıymet-li okurlarımıza. Yeni bir sayıyla bir araya gelmenin anlatılmaz ama sa-dece yaşanır bir mutluluğu vardır. İlk başladığımızda “2. sayıdan son-ra devam etmezsiniz” yorumlarına rağmen dopdolu, hiçbir alıntı yap-madan ve her sayıda daha da zen-ginleştirdiğimiz içeriğimizle sizler-le birlikteyiz. Geçip giden günlerin, ayların ve hatta yılların farkına vara-madığımız zamanlarda, düşen tak-vim yapraklarından tek hatıra kalan yazılı olan bu anlamlı satırlardır as-lında. Geçmişin özeti ve geleceğe yansımasıdır. Dönüp önceki sayıla-ra baktığımızda bunu daha iyi göre-biliyoruz. “İnsanlar yaşadıklarını, söyledikle-rini, duyduklarını unutur ama his-settiklerini asla unutmazlarmış. Tüm yaşadıklarımızdan hafızaları-mızda yer eden kalıntılar aslında bi-zim hissettiklerimizmiş.” Bu yaklaşı-mın doğru olduğuna inanıyorum ve tchayat’ın en güzel duygularla hafı-zalarınızda yer etmesini diliyorum. Çünkü ekip olarak bizim amacımız güzel olanı belirlemek, hazırlamak, paylaşmak ve geçmişten geleceğe bir köprü oluşturabilmek.

Gidip görülecek çok yer, tartışıla-cak çok konu ve paylaşılacak çok yazı var elbette. Biz de kendi süz-

gecimizden geçirerek belirlediği-miz başlıklarla yine zengin bir içe-rik oluşturduk tchayat severler için. Kalemimizden dökülen satırları, ob-jektifimizden yansıttığımız yaşanıla-sı anları, yüreğimizden koparıp bir tutam sayfa olarak sizlerin beğeni-sine sunduk.

Bu sayımızda Houston Valisi Sayın Annise Parker ile yaptığımız röpor-taj yer alıyor. Dergimizin hazırlan-masında emek ve katkılarını esirge-meyen güzel ekibimizin yanı sıra, bizlerle paylaştıkları değerli maka-leleri için yeni yazarlarımıza da te-şekkür ediyoruz. Sizlerin görüşleri, önerileri ve eleş-tirileri bizim için çok anlamlı ve önemli. Paylaşımlarınız için dergi-mizin iletişim adreslerinden bize ulaşabilirsiniz.

Keyifli okumalar dilerim.

İMTİYAZ SAHİBİTECE DEKOR A.Ş. ADINA ENSARİ COŞKUNÜZER

EDİTÖREBRU ARSLAN

SANAT YÖNETMENİEKREM KUTLU

YAYIN YÖNETMENİALPER YILMAZ

YAYIN KURULUTAYFUR COŞKUNÜZEREKREM KUTLUPROF.DR.BEKİR PARLAKEBRU ARSLANTOLGA TUNALIGİL

GRAFİK TASARIMYERYÜZÜ TANITIM

İLETİŞİMDİDAR YAMAN

DIŞ İLİŞKİLERABDULLAH COŞKUNÜZER

KAPAK FOTOĞRAFITAYFUR COŞKUNÜZER

DAĞITIM SORUMLUSUMURAT SADIR

BASKIBİLNET

İLETİŞİM ADRESİORGANİZE SANAYİ BÖL.75.YIL BULVARI NO:12NİLÜFER / BURSATel: +90 224 242 21 00Fax: +90 224 243 85 25www.tchayat.org

Dergimizdeki yazılar kaynak gös-terilmek şartıyla alıntı yapılabilir.Makalelerin sorumluluğu yazarına aittir.

5.000 ADET BASILMIŞTIR.

editördenebru [email protected]

03nisan2015tchayat

Page 4: tchayat 2015. 20 sayi

03

18

16

41

05

20

42

06

36

4642

06

20

56

editörden

Yitik Kentin Yolcusu

KeşifnameAkdamarİshakpaşa

Erciş

Sanat ve İnsan

Bizden Haberler

Houston ValisiAnnise Parker

Söyleşi

yaşamın kıyısında

çetin altan tribute

hayatın içinden

04

merhaba

yitik kentin yolcusu

sanat ve insan

keşifname

akademik köşe

yeni bir sayı yeni bir heyecan...

dr.murat baş’ın anlam kaybı yorumu...

ismail yılmaz’dan çetin altan saygı köşesi...

prof.dr.bekir parlak’ın çözüm süreci konulu yazısı...

tayfur coşkunüzer’den istanbul’un yükünü hafifletici öneriler...

tayfur coşkunüzer objektif ve yorumlarıyla bizleri peru, cusco vemachu picchu’ya götürüyor...

ekrem kutlu’nun dünya düşü...

didar yaman’dan akdamar, ishakpaşa ve erciş gezi notları...

yılmaz ekinci’nin hakikat yolcusu konulu yazısı...

46 söyleşi

houston’un kadın valisi annise parker ile hoş bir söyleşi...

56

54

65

bizden haberler

konuk yazar

serbest kürsü

mobilyadaki izdüşüm tece...

oğulcan kırca’nın müslüman mahallesinde salyangoz konulu yazısı...

erdal çatalkaya’nın yemen ve ortadoğu üzerine tesbitleri...

içindekiler

tchayatnisan2015

Page 5: tchayat 2015. 20 sayi

05

Bir şehir düşünün tüm ülke buraya muhtaç ve bir şehir düşünün burada yaşayanlar suskun

ve çaresiz. Bu kentten vazgeçmemenin omuzla-rına yüklediği ağırlıkla, içlerinde kaçıp gitme ar-zusu taşıyan milyonlarca insan.

Bir ülke düşünün orada kurulan tüm hayaller bu görkemli şehrin silüetinde saklı ve tüm ülkenin kaynakları buraya seferber ediliyor. Her zaman tüm yatırımları, yenilikleri başlatmak için ilk akla gelen İstanbul’dan söz ediyorum.

Bu ülkede yaşayanlara sübliminal yapılarak, bu şehir her şeyi hak ediyor diyerek Anadolu kırsal-laştırılıyor ve ıssızlaştırılıyor. Kentlerimizi küçül-terek yaşam kalitesini artırmak yerine,   nicelik yarışına girerek İstanbul gibi büyük şehirlerimi-zin estetikten yoksun, niteliksiz hale dönüşme-lerine sebep ve seyirci oluyoruz.

Bu şehirde dünyanın en büyüklerini inşa etmek için yapılanlar benzerleriyle örtüşmüyor bile.Dünyanın en büyük havaalanı İstanbul için sa-dece kısa vadede rant ve fayda getirecektir. Za-ten yoğun bir şehir olan ve kendi kargaşasında boğulan İstanbul’a bir de bu misyonu yüklemek sizce ne kadar doğru bir yaklaşımdır?

Oysa dünyanın en büyük havaalanı Atlanta’ da-dır. Atlanta’nın nüfusu ise sadece 500 bin civa-rındadır. Bu havaalanı da bir aktarma merke-zi olarak hizmet vermektedir. Delta havayolları-nın merkezinin de burada olduğunu söylemek gerekli ki, bizim mantığımıza göre bu havaala-nı çok büyük bir şehirde olmalıydı. Neden böyle bir seçim yapılmadığını hiç düşündük mü?

Yine finans merkezinin de İstanbul’a yapılma-sı ne şehrin kalitesini arttıracaktır, ne de daha fazla paranın buraya akmasını sağlayacak-

tır. Avrupa’nın büyük finans merkezlerinden Frankfurt’un nüfusu 700 bin, Cenevre’nin nüfu-su da 200 bindir.

Şimdi başa dönecek olursak, kaliteli yaşam mer-kezi yeni şehirlerimizi inşa etmek için iktisadi ve siyasi olarak mevcut hükümetten daha güçlü bir irade olur mu bilmiyorum ama bu alanda ülke-nin ufkunu açacak bir şeyler mutlaka yapılmalı. Dünyada yeniden inşa edilen ve nüfusundan zi-yade özgün eserleriyle kendisinden söz ettiren birçok şehir var. Yeni yaşam alanları ihdas etmek adına düşünürsek ilk aklıma gelen, Nevşehir ile Eskişehir arasının yaklaşık 500 km. olması ve bu arada sadece Haymana Kasabası’nın bulunma-sıdır. Bu bile başlı başına düşünülmesi gereken elzem bir durumdur. Örnek olarak ele alınma-sı  için söylüyorum; bu havaalanı aktarma mer-kezi olarak kullanılmayacaksa İstanbul için daha yoğun ve trafiği bol günler gelecektir, yok eğer aktarma merkezi olarak kullanılacaksa bulun-duğu konumun hiç bir önemi olmayacaktır. Bu yaklaşım kısa vadede    fayda sağlamayacak gibi görünse dahi, göç dalgası yön değiştirecektir ve yeni bir ışık, yeni bir amaç olarak ülkeye, Anado-lu insanına vizyon kazandıracaktır.

Maalesef, Anadolu’daki yatırımların çoğunluğu İstanbul eksenlidir. Otoyollar, hızlı trenler ve bi-lumum diğerleri odağında sadece İstanbul’u ta-şımaktadır. Uzun yıllardır yeniliklerle kucaklaş-mayı bekleyen bunca keşfedilmemiş Anadolu kırsalı ve buralarda yaşayan, potansiyelini yan-sıtamamış genç nüfusumuza rağmen…

Hem güzelim İstanbul’a yazık edilmektedir. Hem de kadim Anadolu’ya…

merhaba

istanbul’un ağır yükü...

tayfur coşkunü[email protected]

nisan2015tchayat

Page 6: tchayat 2015. 20 sayi

06

keşifnamedidar [email protected]

akdamarishakpaşaerciş

doğu anadolu’nun tarihi ve doğal güzellikleri

tchayatnisan2015

Page 7: tchayat 2015. 20 sayi

fotoğraflartayfur coşkunüzer arşivinden

07nisan2015tchayat

Page 8: tchayat 2015. 20 sayi

08

Sizlere iki güne keyifle sığdırdı-ğım güzel şehrimiz Van’ı ve

etrafındaki güzellikleri anlataca-ğım. Uçakla başlayan yolculuğu-muzda, Van’ın semalarında ol-duğumuzu sanki birbiriyle kol-kola geçmiş gibi duran, biraz kı-zıl biraz kahve dağlarından an-lıyorduk. Gökyüzünde ki sonsuz mavilik hem heyecanımızın art-masına hem de yüzümüzün bi-raz daha gülümsemesine neden oldu. Yolculuğumuza Van Ferit Melen Havalimanı’ndan bir araç kiralayıp devam ettik. Vaktimiz azdı fakat duyumlarımıza göre görmemiz gereken eşşiz güzel-likte olan yerler vardı. Ama Van’a gelmişken önce meşhur Van kahvaltısı yapmadan olmaz diye düşünüp kahvaltı salonunun yo-lunu tuttuk. Otlu peyniri, yöresel kavutu, murtuğasıyla yöreye ait tüm lezzetlerin tadına baktık.

Daha sonra Van Tatvan karayo-lundaki iskeleden yarım saat sü-ren koyu mavi göl suyunda bir motor yolculuğu sonrasında ef-sane hikayesiyle meşhur olan Akdamar Adası’na doğru yola çıktık.

Ah Tamara Efsanesi; Bir zamanlar adada bir keşiş yaşamaktaymış. Bu keşişin dünyalar güzeli kızına, karşı sahildeki köyden bir genç aşık olmuş. Ama keşiş, bu aşka izin vermemiş ve delikanlının bir daha adaya gelmemesini söyle-miş. Gençlerin aşkları iki kıyı ara-sında gece olunca fener işaretle-riyle gizliden gizliye devam et-miş. Tamara elindeki fenerle yeri-ni belli eder, sevgilisi de yüzerek yanına gelirmiş. Bir zaman son-ra keşiş durumun farkına varmış ve fırtınalı bir gecede karşı kıyı-ya fenerle işaret vermiş. Fener ışı-ğını gören genç hemen suya dal-mış, fakat keşiş fenerin yerini sü-rekli değiştirmekteymiş. Bir süre sonra yorgun düşen genç ne ile-

Bu acıklı sonun yaşandı-ğı adanın ismi de o gün-den sonra “Ah Tamara” ola-rak kalmış olup, zamanla dil evrelerinden geçmiş ve gü-nümüze “Akdamar” olarak gelmiştir.

tchayatnisan2015

Page 9: tchayat 2015. 20 sayi

09

ri ne de geriye dönebilmiş. O an bu kelimeler yankılanır kayalık-ların arasından ‘’Ah, Tamara, ah Tamara ‘’ diye. Bunu duyan Ta-mara gözünü kırpmadan ken-disini azgın dalgaların kucağına bırakmış ve kaybolmuş. Böylece yaşarken bir araya gelmeleri en-gellenen iki aşık sonsuza dek sü-recek olan beraberliklerine Van Gölü`nün lacivert sularında de-vam etmişler. Bu acıklı sonun ya-şandığı adanın ismi de o gün-den sonra “Ah Tamara” olarak kal-mış olup, zamanla dil evrelerin-den geçmiş ve günümüze “Ak-damar” olarak gelmiştir.

Belki de Van Gölü’nün bu mistik güzelliği, o muhteşem manzara-sıyla Akdamar içinde barındırdığı tüm hüzünleri bize anlattı. Daha sonra Van Kalesi’ni görmek için yola çıktık.

Van Kalesi milattan önce 9. yüzyı-lın ortalarında Urartu Kralı 1.Sar-duri tarafından yaptırılmıştır. Gü-nümüze oldukça sağlam ulaş-mış olan bu kalenin içinde Urar-tu krallarına ait mezarlar, çivi ya-zılı kitabeler ve halen oyuklarda ölü külleri bulunmakta olduğu-nu öğrendiğimizde çok şaşırdık.

Van’a gelmişken Erciş’te tanık ol-duğumuz inci kefali göçünden söz etmemek olmaz. Dünyada-ki eşsiz olaylardan biridir İnci Ke-fali göçü. Bu balıkların öyle fark-lı üreme öyküleri var ki. Milyon-larca balık sodalı sudan tatlı suya ulaşmak, yumurtalarını oraya bı-rakabilmek ve yavrularına elve-rişli bir ortam hazırlayabilmek için öncelikle akarsu ağızlarında sıraya giriyor. Suyun akış yönü-nün tersine tırmanış serüvenleri başlıyor. Bu mucizevi görüntüye Türkiye’de sadece Erciş’te rastla-yabilirsiniz. Van’a bu görüntüyü görmeye gelenler balıkların gö-rüntüsü karşısında mest olmuş-lardı ve onlar da bizim gibi şaş-

nisan2015tchayat

Akdamar Adası’nın içinde bulu-nan tarihi kilise yerli ve yabancı turistlerin ziyaretçi akınına uğramaktadır.

Page 10: tchayat 2015. 20 sayi

10 tchayatnisan2015

Kaynağını Tendürek Dağı’ndan alan Muradiye Şelalesi

Page 11: tchayat 2015. 20 sayi

11nisan2015tchayat

Page 12: tchayat 2015. 20 sayi

12

kın bakışlarını gizleyemiyorlardı. Eğer imkanınız varsa, gelin inci kefalinin havada dansına şahit olun ve her yıl düzenlenen inci kefali festivaline katılın derim.

Vakit kaybetmeden kaynağını Tendürek Dağı’ndan alan Mura-diye Şelalesi’ne doğru yola ko-yulduk. Kış aylarında donmasıy-la, kar kütlelerinin arasından hala akmakta olan suyuyla, kartpos-tallara yakışacak güzellikte olan şelaledir burası. Tam karşısında bulunan tesis iki yakayı birbirine asma bir köprü ile bağlıyordu. Bi-raz dinlenmek için tesise geçtik. Çaylarımızı yudumlarken sey-re daldığımız şelalenin ve Van’ın her köşesinin bu kadar güzel ola-cağını hiç tahmin etmemiştim.Yolculuğumuzun bir sonraki du-rağı Doğubeyazıt ve 200’ den fazla yıldır tüm görkemiyle ayak-ta duran İshakpaşa Sarayı’ ydı. Kırmızı topraklar içerisinde bizi kızıl renkli bir taş kütlesi karşıla-dı. Sadece dış görünümüyle bile gelen turistlerin dikkatini çek-meye yetiyordu burası. Zama-nında savunma amaçlı yapıldı-ğı için üç tarafı uçurumdan olu-şan bu saray terkedilmişlikle üşü-müş olmasına rağmen, Doğuba-yazıt Ovası’ nı seyretmekten vaz-geçmemiş. Dev kapılardan içeri adımımızı attığımızda yine farklı bir atmosferle karşılaştık. Kızıl ve sarının binlerce tonuna sahip bu yapıtın işçiliğindeki özeni, gör-düğünüz her duvarında ve do-kunduğunuz her taşında hisse-debilmeniz önemli bir ayrıntı.

Doğubeyazıt’ın bir önemli özel-liği de Ağrı Dağı’nın en heybet-li görüntüsüne sahip olmasıdır. Türkiye’nin en yüksek dağının eteklerinde yaşayanların şahit ol-duğu bu eşsiz güzellik birçok Av-rupalı turiste konaklama merkezi olarak ev sahipliği yapmaktadır.

Karnımızın acıktığını hisseder

tchayatnisan2015

Page 13: tchayat 2015. 20 sayi

13nisan2015tchayat

Page 14: tchayat 2015. 20 sayi

14

hissetmez meşhur abdigor köf-tesinin tadına bakmaya gittik. Doğal hayvanlardan iyi bir kasap ve aşçı aracılığıyla yapılan abdi-gor köftesini sevmemek için bir neden bulamadık.

Kısa bir sürede tamamladığımız seyahatimizden gördüğüm gü-zellikleri sizlerle paylaşmaya ça-lıştım. Bir noktayı belirtmeden geçemeyeceğim gezmiş oldu-ğumuz lokasyonda 100 km lik bir çapta bile o kadar çok gezi-lip görülecek güzellikler var ki. Avrupa’da bir demir yığınını zi-yaret için 5 milyon turist çeken yerleri düşündükçe ülkemin bu güzelliklerinin haklı ilgiyi göre-memesi insanın içini acıtıyor. Bir sonraki gezimizde görüşmek ümidiyle.

Seyahatle kalın.

tchayatnisan2015

Page 15: tchayat 2015. 20 sayi

15nisan2015tchayat

Page 16: tchayat 2015. 20 sayi

16

dr.ismail yı[email protected] çetin altan tribute

Sevgili tchayat okurları,

Çok değerli dostlarım Mehmet Altan’ ın onayları ve Tayfur

Coşkunüzer’in de teşvikleri ile bu sayımızdan itibaren bir Çetin Al-tan Tribute köşesi oluşturmaya ka-rar verdik.

Benim neslimde birçok kişinin eserlerini, yazılarını okuyarak bü-yüdüğü üstad Çetin Altan’ı maa-lesef yeni nesiller yalnızca bir köşe yazarı olarak tanımaktadır. 257 kez ağır cezadan geçmiş, gerçek bir dünya vatandaşı, aydın, düşü-nür olan bu güçlü kalemin edebi-yatın hemen her alanında verdiği eserler, birçok dile çevrilmiş, Büyük Gözaltı adlı romanı Fransa’da lise-lerde seçmeli ders olarak okutul-muştur.

“Çetin Altan’a Hürmet” köşemizde, üstadın klasik olmaya aday, ev-rensel değerlere vurgu yaparken bu coğrafyanın insanının da ola-ğanüstü analizlerini yapan yazıla-rından seçmeler yaparak beğeni-nize sunacağız.

Naçizane hedefimiz, “enseyi ka-rartmamak” ve ortadoğu insanı-nın da diğer “memeliler” gibi te-mel ihtiyaçlarını gidermiş birer dünya vatandaşı olarak “haya-tın şifresini” çözmesine bir nebze de olsa katkıda bulunmak olduğu için ilk olarak, kendisine “yazar” bile denilmesini kabul etmeyen, bu usta kalemşörün çok da eski ol-mayan bir köşe yazısını “Kilidin Şif-resi” ni köşemize alıyoruz.

Küçükken babamın şifreli asma bir kilidi vardı. Mıncırık

tahta bir sandığın önünde asılı dururdu. Pek aklım takılırdı o şif-reli kilide.

Her birinin üstünde çeşitli harfler bulunan ve her biri kendi ekseni çevresinde aşağı yukarı dönen; birbirine yapışık, yüzük büyük-lüğündeki altı sarı pirinç halkayı; ortalıkta kimseler yoksa kurcala-madan edemezdim.

Kilidin, halkaların üstündeki harflerden bazılarını yan yana

getirerek; belirli bir sözcüğü ya-zınca açıldığını biliyordum. Ama o sözcüğün ne olduğunu bilmi-yordum...

Ayrıca halkaların üstünde sade harfler yoktu; harflerle birlikte yıldızlar, artı ve eksi işaretleri gibi şeyler de vardı. Onlar da insanın kafasını büsbütün karıştırıyordu.

Üstelik halkaları evirip çevirerek, altı harfli her sözcüğü yazma ola-nağı da yoktu. Örneğin “çakmak” yazabiliyordun ama “cımbız” ya-zamıyordun. Her halkaya alfabe-

kilidin şifresi

tchayatnisan2015

****

Page 17: tchayat 2015. 20 sayi

17

den ancak yedi sekiz harf kazın-mıştı.

Bunlardan hangileri yan yana ge-lince açılıyordu kilit; bulmak ko-lay değildi.

Hırçın annelerin çocukla-rı,  aşk  ilişkilerinde kendilerine güvensiz yetiştiklerinden; kolay kolay mutlu olamazlar.

Şifreyi açacak sözcüğün ilk harfi daha başlangıçta sakatlanır.Diyelim ki, ilk harfte bir sakat-lanma olmadı. Çok sevilmiş ço-cuklar da, yaşama karşı dirençsiz olurlar. Bu kez de, şifrenin ikinci harfini cuk oturtmak zorlaşır.Babamın kilidindeki halkaları, bir rastlantı mucizesi bekleyerek, uluorta çevirip dururdum ba-zen... “Darstb” gibi, “Zermik” gibi, “Hirves” gibi anlamsız sözcükler çıkar ve kilit açılmazdı.

Yetişilmiş ortamdan edinilen ko-şullanmalar da, düşüncelere ve tavırlara yansıdığı için, şifrenin üçüncü harfi de kolay kolay ye-rine gelmeyebilir. Çocukluk öyle bir dengede geçecek; çevre de, öyle bir verimlilikte olacak ki...

Şifrenin halkalarıyla oynarken, “hal” yazdıkça, kilit de açılacak-mış gibi hafif bir gevşeme oldu-ğunu farketmiştim...

“Hal” ile başlayan altı harfli bir sözcük bulsam, belki de istedi-ğim olacaktı. Kilit açılacaktı. “Ha-lime” ile “Hallaç”tan başka, “Hal” ile başlayan altı harfli bir sözcük bulamıyordum. Son üç halkada-ki harfler de bunları yazma ola-nağı vermiyordu. Çocukluk dö-nemiyle, çevrenin olumlu olması da yetmez. Ayrıca bir de yüksek bir enerjiye gerek vardır. O enerji yoksa her şey sıfırda durur, hiç bir şifre çözülmez...

Acaba babam kilide kendi adını mı yazmıştı?

Ne istediğini, enerjini nereye harcayacağını bilmezsen; bütün yeteneklerine karşın, gücünü boşuna tüketmekle kalırsın; kilit yine açılmaz bir türlü...

Babamın adı da “Hal” ile başlıyor-du ama beş harfliydi. Kilitte ise altı halka olduğuna göre, şifrenin de altı harfli olması gerekiyordu.

Diyelim ki, ne istediğini de bili-yorsun; oraya varmak için, kar-şılaşacağın engelleri zamanında aşabilecek misin? Bunu kestirme olanağı yoktur. Bazen eğrisi doğ-rusuna denk gelir, aşarsın. Bazen de yaşamın tükenir, aşamazsın.

Yine de ben kilitte babamın adını şöyle bir yazdım. Belli belirsiz bir çıtlama oldu. Bilinç ötesi bir iç-güdüyle, başladım altıncı halka-nın her harfini, babamın adının sonuna getirmeye. Harfler ara-sındaki bir yıldız işareti, babamın adıyla aynı düzeye gelince; şifreli kilit, sustasını fırlattı ve açıldı.

Babam, adını yazarak kilidin şif-resini düzenlemiş; adı beş harfli olduğu için de, sonuna bir yıldız oturtmuştu.

Keyiften neredeyse ayaklarım ta-vana vuracaktı. Aslında kilidin ta-kılı durduğu sandığı merak etti-ğim yoktu. Kilit değişik ve şifreli olduğu için, sadece ona takılmış-tı aklım.

Kilidi açtıktan sonra, sandığa da bakmadan edemedim. Sandık boştu, babam laf olsun diye tak-mıştı o kilidi oraya.

Çetin Altan

Ustaya saygılarımızla

nisan2015tchayat

****

Page 18: tchayat 2015. 20 sayi

18

dr.murat baş[email protected] yaşamın kıyısında

anlam kaybı

Onlarca yıl didiniyoruzkuşkuya düşsek de bazen.Sanıyoruz ki, böyledir hayat, iyidir hayat.Ne olacak ki başka ?Ya beceremiyoruz biz bu işi,ya da becerecek bir şey yok.BUDUR ZATEN HAYAT.

Roni MARQUILES ( Gün Ortasında, 1992..)

Yokuş yukarıya tepeye kadar sırtındaki kocaman taş ile tır-

manan birisini düşünün. Tepeye vardığında taş aşağıya yuvarla-nıyor, tekrar yokuş yukarı tepeye kadar tırmanan taşı sırtına yükle-nen adam, hayatı boyunca hep bunu yapıyor. Bu taşı tepeye ni-çin taşıdığını merak etmek, ha-yatın anlamını bulmak açısından ölüm-kalım meselesi iken, bel-ki de hayat tam da budur; tepe-ye taşıdıktan sonra aşağı yuvar-lanan taşı yüklenip tekrar tepeye taşımak, hayatın sonuna kadar bu eylemi gerçekleştirmek. Ba-şarısının yükseklerine tırmanma-ya çalışanların ancak çok küçük bir bölümü zirvenin yakınlarına ulaşsa da bir çok tırmanıcının bu-lunması zorunludur. Yoksa zirve-ye kimse ulaşamayabilir. Kaybol-muş ya da unutulmuş olanlar tır-manma çabası gösterdikleri sü-rece boşuna yaşamadıkları hissi-ne kapılırlar.

Etrafımda artan bir hızla hayat-taki “anlam kayıp”larından müz-darip azımsanmayacak bir kit-le oluştu. Hayatın anlamı nedir? Neden yaşıyoruz? Neden bu ge-zegene konulduk? Sonunda ölü-yorsak ve hiçbir şey kalıcı değil-se, hiçbir şeyin anlamı yok öyley-se?

İnsanoğlu hayatı boyunca an-lam arar gibi gözükmektedir; oysa, anlam amaç ve değerler-den farklı bir kavramdır. Anlam; mana ve tutarlılığa gönderme yapar ve anlam arayışı tutarlılık ve tutunma ile ilgilidir. Amaç ise niyet, hedef ve işleve gönderme yapar. Bununla birlikte günlük sı-radan kullanımda hayatın anla-mı ile amacı birbirine karışmış ve birbiri yerine kullanılmaktadır.

Belki de eskilerde insanlar daha fazla hayati problemlerle kuşatıl-mış ve konformal olmayan bir ya-

tchayatnisan2015

Page 19: tchayat 2015. 20 sayi

19

şama sahiptiler. Problemleri çöz-mek için uğraşırken, yani hayat-ta kalmaya çalışırken başarabil-diği ölçüde anlam da bir şekilde ya dinsel dünya görüşü ile ya da kültürel-sosyal bir değer ile sağ-lanıyordu. Ama günümüzün “an-lamsızlık derdi” onlardan biri gibi görünmüyor. Eskilerin yaşamsal sorunlarla meşgul olması nede-niyle anlam gereksinimlerini in-celeme lüksleri olmadığını gös-termektedir. Eskilerin yaşamı an-lam gereksinimine ihtiyaç duyur-mayacak kadar keyifli etkinlikler-le doluydu. Sanırım, anlamsız-lık boş zaman, serbestlik ve kon-formal yaşam ile karmaşık bir şe-kilde iç içe dokunmuştur; insan günlük yaşam, geçinme ve ha-yatta kalma süreciyle ne kadar il-giliyse anlamsızlık o kadar az or-taya çıkmaktadır. Albert Camus, tek ciddi felsefi sorunun, insan hayatının anlam-sızlığının kavrandıktan sonra ya-şamaya devam edip etmemek olduğunu söyler. Anlamsızlık ha-yatın tamlığını engeller ve anlam yokluğu nevrozların başlaması-na neden olur. Kısacası nevroz; anlamını bulamamış ruhun acı çekmesidir. Yaşamdaki nevrozla-rın çoğu varoluşsal krizlerdir. An-lam eksikliği, en büyük varoluş-sal krizdir.

Anlam hissine sahip birisi genel-likle ona uygun gelen değerle-ri kabullenir ve değerlere uyum-lu bir hayatı yaşar. Bu kişiler, an-lamsızlık hissine daha az kapılır-lar ve kişisel suç ve düşüklük, yıl-gınlık hisleriyle daha az mağdur olurlar.

Dinsel gelenek, dünya ve insan hayatının Tanrının buyurduğu planın bir parçası olduğu ilkesi-ne dayanan kapsamlı bir yaşam tarzı sunar. İlahi adalet ; uygun şekilde yaşanan hayatın ödül-

lendirileceğini, uygunsuz haya-tın cezalandırılacağını vaadeder. Dindar bireyin hayattaki varlığı-nın anlamı Tanrının rızasına uy-gun bir hayat çıkarmak görevi-dir. İnsanoğlu Tanrının bu isteği-nin kutsal metinlerde belirtildiği-ni kabul eder.

Bir başka görüş; “İnsan hayatının amacı Tanrıya benzemektir, bu nedenle mükemmelliği temsil eden Tanrılaşma çabasına, yani her yönüyle mükemmel olmaya çalışmalıdır. Bu dindarlara göre dinsel bakış açısına sahip olama-yanların hayatın anlamını asla bulamayacakları kabul edilir.Gerçekte evrenin bir parçası ola-rak varlığımızın amacını, yani ha-yatımızın anlamını bilmemiz im-kansızdır. “Bir dal” der, Pascal ; “Ağacın anlamını bilmeyi ümit etmemelidir, ümit etse bile bil-mesi imkansızdır.”

Her şeyde bir anlam aramak; var oluşun yok oluşun, iyiliğin kötü-lüğün, başarının başarısızlığın anlamını aramak çoğu kez yaşa-mın özünü yok eden bir tuzağa dönüşebilir. Düşüncesiz bir pa-patya gibi anlamsızca akıp gi-den doğanın yolunu izlemek, alı-şılagelen mantıkla bakmak ya da mantık aramamak gerekir. Ya-şamın sırrını keşfetmek ve üze-rine düşünmek, bazen arkasın-dan bakakaldığımız içinde bize ait olan tek şeyi yani yaşamı alıp götüren bir gemiye benzeyebilir. Oysa yaşam ; anlam ya da anlam-sızlık değil, keyifli ve eşsiz bir ya-nılgıdır.

Kısacası hayata anlam yüklemek; diğer bir deyişle “anlam krizi” bir “hayat tutulması”dır. Hayata an-lam yükleyen sorular, hemen ya-nıt isteyen sorulardır. Bir yanıt ol-maksızın insan, yaşayamadığını zanneder. Ama yanıt, aslında bir yanıt olmadığıdır.

nisan2015tchayat

Page 20: tchayat 2015. 20 sayi

20

tayfur coşkunü[email protected] yitik kentin yolcusu

lima, cusco ve antik kent machu picchu üçgeninde

sihirli bir yolculuk

tchayatnisan2015

Page 21: tchayat 2015. 20 sayi

21nisan2015tchayat

Page 22: tchayat 2015. 20 sayi

22

Bu seferki merakımın dura-ğı Peru ve İnka Uygarlığı’nın

başkenti Cusco’ydu.

Seyahatimin zor olacak kısmının uçaklarla olduğunu söylemeli-yim. Yolculuğumun ilk aşaması-nı tamamladığımda her ne kadar yorgun olsam da kendimi mut-lu hissediyordum çünkü yeni bir lokasyon beni yine heyecanlan-dırmıştı. Son dönemde uçak fo-bimin olması bu gezimin yorucu hale gelmesinin tek nedeniydi.

Lima’ya gece yarısı indiğimiz-de şehrin tüm ışıkları alabildiği-ne açılmış gibiydi. Yukarıdan ba-kıldığında her yer ışıl ışıl görünü-yordu. Havaalanından otele gi-derken Lima sokakları sessizli-ğe bürünmüş adeta dinlenme-ye çekilmişti. İnkaların başkenti Cusco’ya gitmeden önce Lima’da

konakladığımız otelin çevresi olan Miraflores düzenli, temiz ve bakımlı alanlarıyla rahat ve gü-venli gezmemize olanak verdi.

Lima’yı dolaşmaya başladığı-mızda bindiğimiz taksinin şö-förü Türk olduğumuzu anladı-ğında çok şaşırdık. Daha sonra bize bir dönem İzmir’de kaldı-ğını ve gemilerde çalıştığını an-lattı. Sonrada Lima’da bulunan görmemiz gereken Atatürk hey-kelinden bahsetti. Biz de Pasi-fik Okyanusu’na bakan küçük bir parkta bulunan Atatürk’ün ‘’Yurt-ta sulh cihanda sulh’’ vecizesinin yazılı olduğu tahminimizden kü-çük olan büstünü ziyaret ettik.Daha sonra şehrin kalbi sayılan ve tarihi mekanların olduğu “Pla-za de Armos Meydanı’na ‘’ geldik. Burada 6 aydır Meksikanın baş-kenti Mexico City’den başlaya-

Seyahat aşk gibidir. Bazen ızdırap verse de sürekli ona gitme arzusudur. Kalabalıkların arasında kaybolmaktır. Sıradan-laşmaktır. Kimi zaman yalnızlık, kimi zaman sonsuzluktur.Seyahat hayal gücümüzün zor-lanmasıdır, bir varoluş arayışıdır. Varoluşumuza dair merak bizi uy-kumuzdan uyandırır. Bir nevi me-raklı insanın oksijenidir.

tchayatnisan2015

Page 23: tchayat 2015. 20 sayi

23nisan2015tchayat

Page 24: tchayat 2015. 20 sayi

24

rak sürekli pedal çevirdiğinden ve hiç otellerde uyumadığından bahseden Alman bir bisikletçiy-le tanıştık. Adının ‘’Felix George’’ olduğunu öğrendiğimiz bu ar-kadaşa yemek ısmarlayabilece-ğimizi söylediğimizde çok mut-lu oldu ve sohbet ederek birlik-te yemek yedik. Seyahatini Şili’de sonlandıracak olan Felix, sohbe-timiz sırasında bize nasıl bu cesa-reti bulduğunu ve sadece çadır-da uyuduğu maceralı hikayesini anlattı.

Şehrin en önemli iki meyda-nı “San Martin” ve “Plaza de Armos’u ‘’ dolaşarak kentin hava-sını ve renkliliğini görmeye çalış-tık. Eski Lima sokakları İspanyol-lar tarafından dizayn edilmiş ve zamanla ihtişamını devam ettire-memiş görüntüsü veriyordu.

Limadan Cusco’ya uçtuğumda And Dağları’nın üzerinden ge-çerken, uçsuz bucaksız bu sıra-dağların gizemi ve heybeti bana, dünyada keşfedilmeyi bekleyen daha nice mekan ve bölge oldu-ğunu bir kez daha anımsattı. İn-kaların bu bölgede varlıklarını sürdürürken yaşadıklarını hisset-meye çalıştım.

İnkalar kentlerini And Dağları’nın zirvelerine kurmuşlardır. Ege-menlikleri başta Cusco merkez olmak üzere Güney Amerika’nın orta batı kesiminde, 11.yüz-yıl ile 16.yüzyıl başlarında İs-panyollar bölgeye gelip İnka İmparatorluğu’nu yıkıncaya ka-dar sürmüştür.

Efsane sayılabilecek Mu Kıta-sı medeniyetinin yazarı James Churchward’ın ‘’Mu’nun Ço-cukları ‘’ adlı kitabını okuduk-tan sonra buraya gelmiş ol-

tchayatnisan2015

Page 25: tchayat 2015. 20 sayi

25

Meydana bakan binalarda ve ara sokaklarında çıkıntı bal-konları, pencereleri ve sütun-ları ile Endülüs tarzı mimari-yi fark ettim. Çünkü İspanyol-lar her halükarda Endülüsler-den etkilenmişlerdir ve bunu da inkar etmiyorlar.

nisan2015tchayat

Page 26: tchayat 2015. 20 sayi

26

mam tamamen bir tesadüftü. Churchward’a göre “Mu Kıtası” 20 bin yıl önce büyük bir dep-rem sonucu Pasifik Okyanusu’na batmıştı, İnkalar Mu’ların çocuk-larıydı ve medeniyetleri de tıpkı Mısırlılar ve Mayalar gibi çok ile-riydi. Churchward’ın deyimiyle 20.yüzyılın başlarındaki dünya-dan daha gelişmişlerdi.

Cusco’ya indiğimizde Lima’nın daha aksi bir hava bizi karşıla-dı. Çünkü Lima okyanusun et-kisiyle daha puslu ve nemliydi. Cusco’da ise masmavi bir gökyü-zü ve pamuk yığınını andıran şe-kilde bembeyaz bulutlar hava-da asılı duruyorlardı. Cusco İnka İmparatorluğu’nun uzun dönem başkentliğini yapmıştır. Buna mukabil Machu Picchu’ya 80 km. mesafede olduğu için de meşhur bir turizm destinasyonu haline gelmiştir.

Yılda yaklaşık 1 milyon kişinin zi-yaret ettiği bu antik kent 3400 metre rakımdadır. Cusco’da İs-panyollardan kalma ‘’Plaza de Armas Meydanı’nda’’ dolaşırken renkli giyinmiş bazen fötr şap-kalı bazen de sırtında bohçala-rı olan kadınlar ve erkekler gör-düm. Meydana bakan binalarda ve ara sokaklarında çıkıntı bal-konları, pencereleri ve sütunla-rı ile Endülüs tarzı mimariyi fark ettim. Çünkü İspanyollar her ha-lükarda Endülüslerden etkilen-mişlerdir ve bunu da inkar etmi-yorlar. Zaten çektiğim birkaç fo-toğrafta da bunu bariz bir şekil-de görmek mümkün. Plaza de Armas Meydanı’nda Katedralle-rin birbirine ne kadar yakın ol-duğunu fark ettim. İspanyolla-rın buraya geldiklerinde İnkala-rın dini inançlarını ve kültürlerini yok edebilmek için sıkı bir Hristi-

tchayatnisan2015

Page 27: tchayat 2015. 20 sayi

27

yanlaştırma işleminden geçirdik-lerini dinledim.

Saatlerce yaya dolaştığım Cusco sokaklarında, mükemmel İnka taş işciliği kendini hissettirebili-yordu.10 ve 8 köşeli olmak üzere işlenmiş taş duvarlar birer sanat eseri olarak duruyorlardı.

Machu Picchu’ya gitmeden önce dolaştığım Cusco; And Dağları’nın zirvelerine kurulmuş hala İnka’nın izlerini taşıdığı-nı anlatıyor bana. İnka’ya ait du-varları ve taş işçiliğini görebili-yordum. Daha Machu Picchu’ya ayak basmadan İnkaları Cusco’da hissedebiliyordum.

Machu Picchu’ya gidebilmek için anlaştığım tur operatörü bayan beni yanlış yönlendirdiği için bu-raya maalesef 6 saatte ulaşabil-dim. Cusco’dan taksiyle ‘’Ollan-taytambo’’ adı verilen küçük bir köy sayılabilecek aktarma mer-kezine geldik. Buradan 2 saat süren tren yolculuğundan son-ra Machu Picchu ‘ya ulaştık. Tren yolculuğunu önemli bir seremo-ni haline getirmişler. Burada Pe-ruluları takdir etmek gerek. Mac-hu Picchu’ya kolay ulaşımı orta-dan kaldırmışlar. Ya 3 -4 günlük bir yürüyüşle ya da trenle ula-şabiliyorsunuz. Trenin içerisin-de yemek ve içki servisi yapılıyor. Almış olduğunuz biletin sınıfı-na göre vagonlara yerleştiriliyor-sunuz. Konforlu ve eğlenceli bir yolculuk oluyor. Trenlerin tavan-larını camdan yapmışlar. Geçti-ğiniz köyleri ve etrafı seyrederek çok ağır bir şekilde seyahat edi-yorsunuz. Yemekten sonra müzik ve kıyafet defilesi eşliğinde Mac-hu Picchu’ya ulaşmış olduk. Gece yarısı otele vardığımda yorgun-

nisan2015tchayat

Page 28: tchayat 2015. 20 sayi

28 tchayatnisan2015

Page 29: tchayat 2015. 20 sayi

29

Machu PicchuDağların arasında ve bir tepeye hakim dağ manzaralı bu sanatsal antik kent sizi adeta büyülüyor. Onu seyre dalıyor-sunuz. Saatlerin nasıl geçtiğini burada anlamıyorsunuz. İn-sanlığa tarihten miras kalan, doğayla iç içe, dünyanın 7 ha-rikasından biri olarak kabul edilen bu yapıt tüm övgüleri ve ilgiyi hak ediyor.

nisan2015tchayat

Page 30: tchayat 2015. 20 sayi

30

Bu küçük antik şehir 1450’li yıl-larda dağların arasında sarp bir tepe üzerine inşa edilmiş. 1532 yılında bu bölgeyi ele geçiren İspanyollar burayı fark edeme-dikleri için bu eser zarar görme-den kendini saklayabilmiş.

tchayatnisan2015

Page 31: tchayat 2015. 20 sayi

31

luğun verdiği duyguyla zihnim-de hiçbir soru işareti ve kuşku ol-madan uyumuşum.

Seyahatin bazen en güzel yanı da bu zaten. ’’Acıkınca yiyorsu-nuz, yorulunca uyuyorsunuz.“ Bu cümle aslında zen ve bir keşişin sohbetinde geçiyor. Tam bu me-yanda hayatın gerçeği olarak an-latılıyor. Zen keşişe hayatın ger-çekliliğinin, var olmanın nedeni-nin bu olduğunu ifade ediyor.Seyahat tümüyle yorgunluk ol-duğu halde kafamızdaki tüm so-runları yerle yeksan eder ve ener-ji depolamamızı sağlar. Ben seya-hat dönüşlerimde daha zinde ve üretken olduğumu hissederim.

Bu düşüncelerle güneş doğma-dan önce yola çıktık. Bindiğimiz otobüs Antik Kent’e vardığında sislerin arasından güneşin doğu-şunu izlemek için var gücümle yukarıya doğru koşmaya başla-dığımda, gişelerin önünde adımı seslenen birinin olduğunu fark ettim. Cusco’daki tur operatörü burada bana bir rehber ayarla-mıştı. Onun rehberliği eşliğinde Machu Picchu’yu tanıyacaktım.Alana girdiğinizden itibaren dağların arasında ve bir tepeye hakim dağ manzaralı bu sanat-sal antik kent sizi adeta büyülü-yor. Onu seyre dalıyorsunuz. Sa-atlerin nasıl geçtiğini burada an-lamıyorsunuz. İnsanlığa tarihten miras kalan, doğayla iç içe, dün-yanın 7 harikasından biri olarak kabul edilen bu yapıt tüm övgü-leri ve ilgiyi hak ediyor.

Bu küçük antik şehir 1450’li yıl-larda dağların arasında sarp bir tepe üzerine inşa edilmiş. 1532 yılında bu bölgeyi ele geçiren İs-panyollar burayı fark edemedik-leri için bu eser zarar görmeden

nisan2015tchayat

Page 32: tchayat 2015. 20 sayi

32

kendini saklayabilmiş. Amerika-lı tarihçi Hiram Bingham 1911 yı-lında burayı keşfederek açığa çı-kartmış. Unesco dünya mirası lis-tesinde olan bu eserde birbirine geçme taşlardan yapılan 200’ün üzerinde taş bina mevcut ve bu yapıların % 80’i günümüze ulaş-mış. Kentin bulunduğu alandan aşağıya kadar taraçalar inşa edil-miş ve bu taraçalarda mısır ve patates başta olmak üzere her türlü tarım yapılmış. Burada ya-şayan insan sayısı toplam olarak 600-800 olarak biliniyor.

Suyu aşağıda dereden aldıkları için yukarıya taşımanın zor oldu-ğu bir durumdan dolayı zamanla burayı terk etmişler. Antik şehir-de yaşamın yaklaşık 100 yıl kadar sürdüğü kabul ediliyor. Bu antik esere bakarken konumunu, es-tetik duruşunu, doğanın içeri-sinde basamaklar halinde birleş-mesini ve zamanla kaybolup git-mesini düşünerek tepeden sis-ler çekilinceye kadar seyre dal-dım. Pablo Neruda’nın “Machu Picchu’nun Dorukları” adlı şiirini kavramaya  çalıştım. Burayı neden ‘’Kayıp Şehir’’ diye adlandırdıklarını şimdi daha iyi anladım. And Dağları’nın zirve-lerinde bu kenti inşa edenle-rin şunu düşündüklerine emi-nim. “Yaşamak her durumda in-sani etkinlikler ortaya koymak-tır. Bu nedenle yalnız var ol-mak yetmez yaşamak da gere-kir”.   Plutharkhos’un bu sözünü en iyi yerine getirenler burada yaşayanlar olsa gerek.

Machu Picchu’dan tren yolculu-ğumdan sonra taksiyle Chinche-ro Köyü’ne uğradık ve orada ku-rulan pazarda İnkaların torunla-rını daha yakından görme fırsa-

tı yakalamış oldum. Chinchero marketinin bu bölgenin en ünlü pazarlarından biri olduğunu söy-lüyor taksi şöförüm. Pazarda yer-lere açılmış tezgahlarda, sağlı sollu olmak üzere yöresel kıyafet giyen kadınların sattığı doğanın tüm renklerini içlerinde barın-dıran el işlemeleri, oyuncak bez bebekler, battaniyeler, şapkalar, bu bölgeye has lama yünlerin-den üretilen kaşkollar ve bir çok geleneksel nitelendirebileceğim

eşyayı görüyorum. Buradan ay-rılarak Cusco’ya geri dönerken halet-i ruhiyem hayret ve heye-can doluydu.

Aman Allah’ım, ne güzel bir çağ-da yaşıyoruz diye iç geçirmeden edemedim! İstediğimiz yerlere rahat ulaşabiliyoruz ve savaşları kutsamadan birbirimizi anlama-nın yolunu bulmuşuz. Seyahati...!!

tchayatnisan2015

Page 33: tchayat 2015. 20 sayi

33

Antik şehirde yaşamın yaklaşık 100 yıl kadar sürdüğü kabul ediliyor.

nisan2015tchayat

Page 34: tchayat 2015. 20 sayi

3434 tchayatnisan2015

Page 35: tchayat 2015. 20 sayi

3535nisan2015tchayat

Burayı neden ‘’Kayıp Şehir’’ diye adlandırdıklarını şimdi daha iyi anladım. And Dağları’nın zirvele-rinde bu kenti inşa edenlerin şunu düşündüklerine eminim. “Yaşa-mak her durumda insani etkinlik-ler ortaya koymaktır. Bu nedenle yalnız var olmak yetmez yaşamak da gerekir”.  Plutharkhos’un bu sö-zünü en iyi yerine getirenler bura-da yaşayanlar olsa gerek.

Page 36: tchayat 2015. 20 sayi

36

Çözüm Süreci olarak adlan-dırdığımız ve son döneme

damgasını vuran devlet ve hükü-met politikası, deyim yerindeyse Türkiye’yi patika yollardan oto-bana çıkarma potansiyeline sa-hip apayrı bir önemi hak eden ciddi bir süreçtir. Çözüm süre-ci, bölgesel bir güç olarak orta-ya çıkmaya başlayan ve gelece-ğin küresel güçlerinden biri ola-rak gösterilen Türkiye’nin aya-ğındaki prangalarından kurtul-masıyla neredeyse eş anlamlıdır. Türkiye’nin Doğusu’ndaki soru-nu çözmeden, büyük devlet ol-ması neredeyse olanaksızdır.

Ülkenin başını uzun yıllar bo-yunca ağrıtan, enerjimizi boş yere harcatan, son derece değer-li olan kıt kaynaklarımızı tüke-ten, her şeyden de önemlisi bin-lerce cana mal olan ve toplumun psikolojisini direkt olarak etkile-yen temel bir sorun olarak terör ve doğu meselesinin çözülmesi, Türkiye’nin yeni ufuklara kalıcı ve topyekün yelken açabilmesinin ön şartlarından biridir. Bilhassa son beş yıldır üzerinde kapsam-lı olarak durulan bu kritik prob-lemin çözümü, yeni bir süreci de başlatmıştır: “Çözüm Süreci”.

Çözüm Süreci; her şeyden önce “kapsamlı bir barış projesidir”. Bir “kucaklaşma projesidir”. Ger-çekte bir “kaynaşma projesi” ve “kardeşlik projesidir.” Çözüm Sü-reci, yerli yerince yürütüldüğün-de “Yeni Türkiye” nin gücüne güç katacak bir “ uygarlık felsefesidir”.

Bu süreçle ilgili bugüne kadar çok yazıldı çizildi. Konuya çok olumlu yaklaşanlar olduğu gibi, tamamen karşı duranlar da oldu. Tabi pek çok konuda olduğu gibi süreci izleyip bekleyelim göre-lim diyenler de… Fakat, aklı-ı se-lim bize şunu söylüyor: Bir ülke-

türkiye’nin önünde yeni ufukların açılması ya da

çözüm süreci

akademik köşeprof.dr.bekir [email protected]

tchayatnisan2015

Page 37: tchayat 2015. 20 sayi

37nisan2015tchayat

de kanayan büyük bir yara varsa ve bu yaranın kaynağı derinlere kadar varıyorsa, ilaç tedavisiyle bu hastalığın iyileşmeyeceği or-tadadır. Yaraya merhem sürmek değildir “çözüm süreci”. Yaranın ameliyat edilmesidir. Hastalığın bir daha nüksetmemesi için kalı-cı tedavinin sağlanmasıdır. Bu gi-rişim, cesaret ister, kararlılık ister, hassasiyet ister, samimiyet ister, dikkat ister, sorumluluk ister ve ülkeye adanmışlık ister.

Yola Nasıl Çıkıldı?

Esasında ilk kilometre taşı 2009 yılı Oslo görüşmeleri oldu. MİT-PKK görüşmeleri bu sürecin muhtemel başlangıç tarihi olarak kabul edilebilir. Görüşmelerin net olarak ne zaman başladığı bi-linmese de 2009 ortaları olduğu yönünde görüşler vardır. Ardın-dan 11 Mart 2009’da Cumhur-başkanı Abdullah Gül, Kürt soru-nuyla ilgili ilerleyen günlerde çok iyi şeyler olacağını söyledi. 9 Ma-yıs 2009 tarihinde Abdullah Gül, “Kürt sorunu Türkiye’nin birinci sorunudur ve mutlaka halledil-melidir” şeklinde açıklama yaptı. Hemen aynı ay içinde 31 Mayıs 2009 günü PKK tek taraflı ateş-kesi uzattığını bildirdi. Yol güzer-gahında önemli bir tarih de 31 Temmuz 2009 günüdür. Bu tarih-te İçişleri Bakanı Beşir Atalay Kürt Açılımı kapsamında yapılan te-masları basına açıkladı. “Bir ay-lık süre zarfında yaptığım görüş-me ve toplantılar süreç açısından son derece olumlu olmuştur” dedi.  2 Ağustos 2009’da İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın kamuoyu-na duyurduğu hükümetin Kürt açılımı kapsamında düzenlenen çalıştayların üçüncüsü gazete-

ci ve yazarların katılımıyla  Polis Akademisi’nde yapıldı. Akabinde 5 Ağustos 2009 tarihinde Başba-kan Recep Tayyip Erdoğan, Kürt açılımı ile ilgili DTP  lideri Ahmet Türk’le bir araya geldi. 2009 yılı-nın 15 Kasım günü Başbakan Re-cep Tayyip Erdoğan, “Milli birlik ve kardeşlik projemiz bir hedef-tir.  Demokratik açılım  süreciy-le bu hedefe ulaşacağız” diyerek hükümetin kararlılığını gösterdi. 2010 yılı ve sonrasındaki zaman diliminde çalışmalar olabildiğin-ce istikrarlı bir şekilde yürütüldü, bazen ağır aksak bazen de büyük adımlarla nihayetinde bugünle-re gelindi.

Siyasetin Çözüm Üretme Kapasi-tesinin Yansıması Çözüm süreci, siyasetin bir çö-züm aracı olarak kullanılmasıdır. Politikanın, ülke sorunlarını çöz-me kapasitesinin etkili bir biçim-de değerlendirilmesidir. Reel ve aktif siyasettir. Bir anlamda “pro-aktif siyasettir”. Başarı ise, önce iyi bir planlamaya, paylaşıma, danışma ve dayanışmaya bağlı-dır. Sonra da kararlılıkla uygula-ma ve istikrarlı bir politika yürü-tülmesi gerekir. Bunun belki de en önemli şartlarından biri “siya-si istikrar” dır. Siyasi iktidarın si-yasi istikrarı olmadan böyle kap-samlı ve köklü bir sorunun çözü-mü neredeyse imkansızdır.

“Pozitif siyaset” diyebileceğimiz bir politika üretimi ve yönetimi sürecidir aslında çözüm süreci. Türkiye’nin geleceğine odakla-nan ve gelecekteki Türkiye’yi ku-caklayan büyük bir proje potan-siyeli taşımaktadır. Toplumumu-zun yapı taşlarını bir arada tut-

Page 38: tchayat 2015. 20 sayi

38

mayı sağlayacak “sosyal harç” tır adeta. Bunun başarıyla sonuç-landırılması gerekir. Başarılma-sını istemeyenleri iyi görmek ve tahlil etmek lazımdır. Bu anlamda şöyle bir kıstas ve-rilebilir; bu sürecin başarıyla so-nuçlanması kimlerin işine yarar başarısızlığa uğraması da kimle-re hizmet eder? İşte bu iki kritik sorunun cevabını verdiğimizde konuya daha gerçekçi bakabil-me şansını da yakalarız. Çözüm Süreci genel çerçeve olarak, ül-kenin ve bölgenin hayrına olan bir süreç olarak nitelendirilme-lidir. Bu sürecin Türkiye’yi yaşa-dığı en önemli sorunlardan kur-taracak “tarihi bir süreç” olduğu-nu söylemek abartı olmaz. Şunu da unutmamak gerekir, bugüne kadar Türkiye’de çözüm eksen-li bir irade ortaya konulmamış-

tır. Dikkatli bakıldığında Çözüm Süreci’nin başarıya ulaşmasını is-temeyen birçok kesim var. Terör örgütünün içinde de bu sürecin başarısız olmasını isteyenlerin bulunduğunu görmemek safdil-lik olur. Terör örgütü içinde Çö-züm Süreci’ni sabote etmek iste-yenlerin önemli bir grup olduğu-nu da atlamamak gerek.

Çözüm Sürecinin Meşhur 10 Mad-delik Bildirisi

Çözüm sürecinde İstanbul Dol-mabahçe Sarayı’nda yapılan top-lantı çok önemli bir aşama ola-rak görülmüştür. Başbakan Yar-dımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala, AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşa-rı Muhammed Dervişoğlu, HDP Grup Başkanvekilleri Pervin Bul-

dan, İdris Baluken, HDP İstan-bul Milletvekili Sırrı Süreyya Ön-der Dolmabahçe’deki Başbakan-lık Ofisi’nde bir araya geldi. Top-lantı sonunda yapılan açıklama-da HDP İstanbul Milletvekili Sır-rı Süreyya Önder, hem gerçek bir demokrasinin hem de büyük barışın temel omurgasını teşkil edecek olgusal başlıkları sırala-dı. HDP heyetinden Sırrı Süreyya Önder’in okuduğu 10 maddelik bildiride şu hususlar öne çıkarıl-mıştı: “1. Demokratik siyaset; ta-nımı ve içeriği, 2. Demokratik çö-zümün ulusal ve yerel boyutla-rının tanımlanması, 3. Özgür va-tandaşlığın yasal ve demokra-tik güvenceleri, 4. Demokratik si-yasetin devlet ve toplumla ilişki-si ve bunun kurumsallaşmasına dönük başlıklar, 5. Çözüm süre-cinin sosyo-ekonomik boyutları, 6. Çözüm sürecinde demokrasi-

tchayatnisan2015

Page 39: tchayat 2015. 20 sayi

39nisan2015tchayat

güvenlik ilişkisinin kamu düzeni-ni ve özgürlükleri koruyacak şe-kilde ele alınması, 7. Kadın, kül-tür ve ekolojik sorunların yasal çözümleri ve güvenceleri, 8. Kim-lik kavramı, tanımı ve tanınma-sına dönük çoğulcu demokra-tik anlayışın geliştirilmesi, 9. De-mokratik Cumhuriyet, ortak va-tan ve milletin demokratik ölçüt-lerle tanımlanması, çoğulcu de-mokratik sistem içerisinde yasal ve anayasal güvencelere kavuş-turulması,10. Bütün bu demok-ratik hamle ve dönüşümleri iç-selleştirmeyi hedefleyen yeni bir

anayasa.” Önder, “Tüm bu husus-larda beklenen tarihi gelişmele-rin hayata geçebilmesi için “tah-kim edilmiş bir çatışmasızlığın” elzem olduğuna şüphe yoktur. Biz de HDP heyeti olarak, tüm demokratik çevreleri ve barış-tan yana olan kesimleri, gelinen bu demokratik müzakere ve çö-züm aşamasına güç katmaya da-vet ediyoruz. Barışa her zaman-kinden çok daha yakın olduğu-muzu bilerek, emek veren ve ve-recek olan tüm demokrasi güçle-rini selamlıyoruz” dedi.

Çözüm Sürecinde Kırılma Noktası: Nevruz’da Yaşanan Bayram Bu aşamadan sonra Nevruz’da beklenen mesaj 21 Mart Cumar-tesi günü Diyarbakır’da geldi. Nevruz’da Diyarbakır’da okunan İmralı mesajının bu anlamda bü-yük bir dönemeç olması müm-kün. En açık ifadeyle, “bu gidişa-tın sürdürülebilir olmaktan çıktı-ğının” belirtilmesi, yeni bir sürece girildiğini göstermektedir. “Kar-deşlik ve aynı toprakları paylaş-manın gerçekliği” üzerine yapı-lan vurgular, gelecek için olum-

lu duygulara yol açmıştır. Bu aşa-madan sonra silahlı mücadeleye son verilesi ve siyasi arenada ve Meclisin çatısı altında meşru bir zeminde politika yapılması, kar-deş kanının akmasının ve yüz milyarlarca dolar kaynağımızın heba olmasının önüne geçebilir.İmralı’dan gelen şu ifadeler çö-züm sürecinde önemli bir mer-hale olsa gerek: “Binlerce yıllık bu büyük medeniyeti, farklı ırk-larla, dinlerle, mezheplerle, kar-deşçe ve dostça birlikte yaşayan Kürtler için Dicle ve Fırat, Sakar-ya ve Meriç nehirlerinin kardeşi-

dir. Halay ve delilo, horon ve zey-bekle hısım akraba olur. Bu bü-yük medeniyet, kardeş topluluk-lar siyasi baskılarla, birbirine dü-şürülmeye, hakkı hukuku ve öz-gürlüğü esas almayan düzenler inşa edilmeye çalışılmıştır. Batı-lı emperyalist müdahaleler bas-kıcı anlayışlar, Arabı, Türkü, Kür-dü, vb toplulukları sanal sınırla-ra, suni problemlere gark etme-ye çalışmıştır. Mesajda devamlı şu ifadeler yer alıyor; Ortadoğu ve Orta Asya halkları artık uyanı-yor. Kendine ve aslına dönüyor. Birbirine karşı kışkırtıcı ve körel-

tici savaşlara artık dur diyor. Nev-roz ateşiyle yüreği tutuşan yüz binler, milyonlar artık barış, kar-deşlik diyor, çözüm istiyor. Artık silahlar sussun fikirler konuşsun noktasına geldik. Yok sayan, in-kar eden, dışlayan modernist pa-radigma yerle bir oldu. Yine diyo-rum ki artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşaması-na gelinmiştir.” 

İmralı’dan  terör örgütü PKK’ya “silahı bırakın” çağrısı yapıl-masının ardından gözler,  Baş-bakan Yardımcısı Yalçın Akdo-

Page 40: tchayat 2015. 20 sayi

40

ğan  ve  HDP\’li Sırrı Süreyya Önder’in açıklamalarıyla teyit edilen süreçle birlikte hüküme-te, İmralı’ya ve Kandil’in atacağı adımlara çevrildi. “Silahlara veda” çağrısının ardından adımların birbiri ardına atılması beklen-mektedir. Bu minvalde Bakan-lar Kurulunun, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Portekiz ziyareti öncesi toplanarak hem 10 mad-delik beklentileri hem de hükü-metin yeni süreçle birlikte ataca-ğı adımları değerlendirmesi söz konusu oldu. Sürecin işlemesine paralel olarak hükümet yeni bir “demokratikleşme paketi” hazır-layacak. Sürecin sonuca ulaşma-sında, silahların bırakılması kritik bir eşik olarak görülmelidir.

Çözüm Sürecinde Bölgede Olum-lu Hava

Bütün bunlar olurken, Güneydo-ğu Anadolu Bölgesi’nde huzura hasret kalan halk, yaklaşık 2 yıldır süren çözüm süreciyle olağan bir yaşamın tadını çıkarmaya baş-ladı. Ekonomik faaliyetler gözle görülür bir şekilde canlanmaya başladı. Bir süredir gözlemlenen başka bölgelere ya da kent mer-kezlerine göç etmiş olan Doğu ve Güneydoğulu vatandaşlarımı-zın memleketlerine ve köylerine geri dönüş yapmalarının zaman-la artması da beklenmektedir.Doğrusu, güçlü ve istikrarlı, ken-di içindeki kavgaları sona erdir-miş, barış ve kardeşlik iklimini ka-lıcı hale getirmiş bir Türkiye’den çekinen çevreler var. Onlar da bu sürecin başarılı olmasını iste-miyorlar. Pek çok başka hesabı olanlar var. Ama bu sürecin işle-mesini istemeyen kişilere ve ke-simlere rağmen başarıya ulaşa-cağına inanmalıyız. Çünkü sami-mi bir iradeyle başladı ve sami-

miyetle bugüne kadar pek çok provokasyonu aşarak buraya ka-dar geldi. Paris’teki cinayetler-den tutun, son günlerde konuşu-lan olaylara varıncaya kadar pek çok önemli hadise oldu, tamamı bu süreci yok etmeye dönük pro-vokatif eylemler olarak değer-lendirilebilir. Bu tür kaotik hedef-li eylemlerin olması muhtemel-dir. Türkiye bunları aşa aşa geldi, çok yol kat etti, bundan sonra da aşa aşa yoluna devam edecektir.

Milli Bir Proje

Hükümet yetkililerinin de (Sn. Bozdağ) belirttiği üzere; “Bu, Tür-kiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin yürüttüğü bir projedir. Başarı-sı için her kurumun üzerine dü-şeni yapması gerekir. Hüküme-tin bir parçası olan bütün bakan-lıklar, özellikle Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı da bu proje-nin başarısı için elbette gereke-ni yapmalıdır. Çözüm Süreci’ni milli bir proje olarak nitelemek doğru olur. Dışarıdan bir katkı olmadan yürüyen proje. O yüz-den de rahatsız olanlar çok. Türk-ler, Kürtler, bu ülkede yaşayan in-sanların her birisi kendi sorun-larını başkaları değil de kendile-ri oturup birlikte çözüyorlar. Yani her zaman danışılan, akıl alınan kişiler de bundan rahatsız olu-yor. Bütün bunlara rağmen Tür-kiye kendi göbeğini kendi kese-cek ve eminim ki bu meselede de her şeye rağmen başarıya ula-şacağız. Bu konuda ümitli olma-mız bize direnç verecektir. Sabır-lı olmamız yolumuzu kolaylaştı-racaktır.

Bu süreçte önemli mesafeler alındığını görerek bu yola devam etmek, en doğru olan seçenektir. “İhtiyatlı iyimserlik”, bu süreçte

yol gösterici olabilir. Bir de “tem-kinli politika” ve “tedbirli uygula-ma” ilkeleriyle, kimse zarar gör-meden, ülke menfaati eksen alı-narak, projenin hayata geçirilme-si ve netice alınması mümkün-dür. Bu süreçte üzerinde en çok durulması gereken hususlardan biri de hiç kuşkusuz, 2015 Hazi-ran ayında yapılacak olan genel milletvekili seçimlerinden sonra kurulacak yeni Meclis ve Hükü-metin bir an evvel demokratik, sivil, özgürlükçü, insan merkez-li, çoğulcu, katılımcı ve toplum-sal uzlaşma ve iradi bir mutaba-kata dayanan “Yeni Anayasanın” yapılmasıdır. Nevruz mesajında da vurgulan-dığı gibi, “zamanın ruhunu oku-yamayanlar tarihin çöp sepetine giderler. Suyun akışına direnen-ler uçuruma sürüklenirler. Orta-doğu halkları kökleri üzerinden yeniden doğmak ve ayağa kalk-mak istiyorlar”. Türkiye dün ko-nuşamadığı şeyleri bugün ko-nuşuyor, meseleye bir de böy-le bakmak lazım. Konuşmakla da kalmıyor, hatta bunları haya-ta geçiriyor. Sonuçta Çözüm Sü-reci ile ülkede büyük bir zihin-sel dönüşüm başlamıştır. Bunun en önemli göstergesi de, “bölge halkının süreci sahiplenmesidir”. Unutmayalım ki, Çözüm Süreci birlikte başarmamız gereken or-tak geleceğimizin projesidir. “Ai-diyetlerimize aidat ödettirme-yen” bir hukuk düzeni ve devlet nizamı, gerçek ve kalıcı barışın ön koşuludur. Umuyoruz ve dili-yoruz, Anadolu’ya ve onun bes-lediği bütün hayatlara yakışan toplumsal barış ve refahın tarihi bir vesikası ve hayati bir aşaması olsun ÇÖZÜM SÜRECİ…

tchayatnisan2015

Page 41: tchayat 2015. 20 sayi

41nisan2015tchayat

hayatın içindenyılmaz [email protected]

Gerçeğin maddi alemdeki gö-rünürlüğü farklıdır. İnsanla-

rın çoğu hakikati keşfetmek için değil, önyargılarını hakim kılmak için uğraşıp dururlar.

Hakikat, sanki sadece onların malıymış gibi üstenci bir eda ile davranış sergilerler. Onlara göre vahiy (peygamber) sadece onla-ra inmiş, gerçek sadece onların uhdesindeymiş... Bütün deliller, kanıtlar, argümanlar onların ger-çekliliklerini takdir, tasdik ve tas-vir etmek için gelmiş. Onlar, için-de yaşamış oldukları toplumun değerleri dışında kalan hiçbir ol-guyu kaale almazlar; dışarıda ka-lanları ötekileştirerek kendilerini merkeze konumlandırırlar. On-lara göre suyun öte tarafında iyi bir insan bile olsa “haindir” (!) ve varlığı yoklukla eş değerdir. Biz-dense ve kötü bir insan bile olsa “muteberdir” (!) övgüsüne maz-har olur.

Her küçük insan, kendini ötekine göre konumlandırır ve tanımlar. Ötekinin, aslında çoğu zaman seni tanımlayan şey olduğunu unutursun ey küçük insan! Kendi bayrağını ona göstermek, salla-mak için yanıp tutuşursun. “Reis-sin, “hocasın, “yoldaşsın, velhasıl bizim köydesin!” Senin hakikat-le olan yolculuğunun sınırı kabi-lenden, mezhebinden ve tabi ol-duğun şeylerden öte tarafa geç-mez. Çünkü sen gerçeği değil tabi olduğun verileri seviyorsun! Eleştiri, senin mekanında aforoz nedenidir.

İşte gerçeğin kavurucu yalnızlı-ğı burada başlar. Onlardan de-ğilsen, her şeye layıksın ve toplu-mun içinde yaşadığın bedevi bir yalnızlık olur. “Kimsin?” sorusuna mazhar kalırsın. Bazen Hz Pey-gamber gibi “ Mekke’de kuru ek-mek yiyen bir annenin çocuğu-yum” dersin. Bazen de filozof Di-yojen gibi “Gölge etme başka ih-san istemem” dersin.

Ey hakikat yolcusu! Bu senin hi-kayendir. Hiçbir şeye bağlı olma! Bağlı olduğun şeyler, seni özgür-lüğünden alıkoyan şeylerdir. Sa-hiplik kavramının, seni hakikat-ten uzaklaştıran ve keşfetmeni engelleyen şey olduğunu unut-ma! Onun için hayatta tek bir amacın olsun: “Güzellik!” Kai-natı güzelleştirmeyen her şey-den uzak dur!... Güzel olan şeyle-ri sev! Güzel olan şeylere taraf ol!

İyilik ile kötülük arasında, adalet ile zulüm arasında tarafın net ol-sun. Ne ideoloji, ne mensup ol-duğun millet ve nede tabi oldu-ğun devlet seni güzellikten mah-rum bırakmasın! İyi bil ki tabi ol-duğun şeylerden (devlet, millet, ideoloji...) değil, yapıp ettiklerin-den (amellerinden) sorguya çe-kileceksin!

Celaleddin-i Rumi’nin tabiri ile: “Ağaçlara su vermek adalet, di-kene su vermek ise zulümdür.” Her köke su vermeyi uygun san-ma!Yolun bu kadar açık ve şeffaf ol-sun!

taraf ile tarafsızlık arasında hakikat yolcusu

Page 42: tchayat 2015. 20 sayi

42

sanat ve insanekrem [email protected]

mermere sıkışmış bir melek gördüm ve onu özgürlüğüne kavuşturuncaya dek mermeri oydum

michelangelo di lodovico buonarroti simoni1475 - 1564

tchayatnisan2015

Page 43: tchayat 2015. 20 sayi

43

Gökkuşağının tüm renkliliğiyle içimi-ze sindiği, aynı havayı solumayı bir-birimiz için mümkün kıldığımız, aynı suyu içmeyi birbirimizden esirgeme-diğimiz, zenginliğin maddi değil; dil, din, ırk, kültür ve yaşam tarzı olarak ölçülendirildiği, saygı ve sevginin bir-birinden beslendiği, birimiz varsak di-ğerimiz varız felsefesiyle düşündüğü-müz, her farklılığın birbirinin varlığı için bir teminat oluşturduğu, “taham-mül” , “hoşgörü” gibi kelimelerin bile birbirimiz için beslediğimiz hisler için çok kaba kaldığı...

bir dünya düşlüyorum...

nisan2015tchayat

Page 44: tchayat 2015. 20 sayi

44

Bir dünya, bir memleket, bir kent ve bir sokak düşlüyorum. Sokak kültürdür, sokak hayattır, so-kak içimizdeki kimliğin dışa vuruşudur. Sokağımızı renklendirelim, sokağımızı neşelendirelim, sokağımızı süsleyelim. Kavga ve gürültü olmasın sokağımızda hatta egsoz gürültüsü bile olma-sın. Sadece müzik, kuş sesleri, çocuk kahkahaları. Yüksek binalarda oturmayalım herkesin bahçe-li bir evi cumbalı pencereleri olsun asfalt değil arnavut kaldırımlarımız olsun yağmur yağdığında kimyasal değil toprak koku-su çekelim içimize. Bir roman ailenin sokağımızda olmasını çok isterim çünkü onlar neşe-li insanlardır, müzikleri ile neşe katarlar hepimize. Bir rum aile-nin sokağımızda olmasını çok isterim çünkü onların el sa-natlarına yatkınlığı sokağımı-za bir farklılık katar. Bir kürt, bir laz, bir çerkez ailenin soka-ğımızda olmasını çok isterim. Bir alevi bir süryani ailenin so-kağımızda olmasını çok iste-rim. Bir budist, bir hristiyan, bir musevi ailenin sokağımız-da olmasını çok isterim. Bu çe-şitlilikler bize ne çok şey katar hayal bile edemeyiz. Yeterki birbirimizin varlığından kork-mayalım çekinmeyelim. Hatta birbirimizin varlığı için yarışa-lım herkes bir diğerinin gele-neği kültürü ve düşüncesinin garantisi olsun, etle tırnak gibi olalım. Mahallemizde bir cami olsun, bir kilise, bir sinegog, bir cemevi. Kimin neye ihtiyacı varsa aradığını bulsun mahal-lemizde. Sokağımız yemyeşil olsun ağaçlar çiçekler mis gibi ıhlamur koksun uzaktan buram buram. Güneşi daha çok göre-lim, yağmuru hissedelim, karın neşesini yaşayalım hep birlikte. Birbirimizin panzehiri olalım dü-şüncelerimiz birbirimizi bölmesin, aksine birleştirsin. Ninelerimiz, dedelerimiz olsun etrafımızda bizlere feyz verecek akil insanlarımız. Çalışkan, gururlu, duyarlı anne ve babalarımızın kanatları

tchayatnisan2015

Page 45: tchayat 2015. 20 sayi

45

altında hayatın acımasızlığına meydan okuyalım. Evet insanoğlu evrimleşip modernleştikçe bü-tün iyi ve saf duygularını kaybetti. Oysaki bütün bunları kaybetmeden yaşamı devam ettirmek mümkündü ve bence bugünden yarına olmasa bile hala mümkün. Bütün bunları mümkün kıla-cak olanda biziz. İşte sanat tamda burada devreye giriyor. Nasıl mı? Sanat ile haşır neşir olan kişi-ler ve toplumların tek bir düşüncesi vardır o da dünyayı daha yaşanılabilir bir hale getirmek. Ki-

misi müziği ile kimisi fırçası ile kimisi kalemi ile... Burada ne silah vardır ne de vahşet. Bu-rada ne çevre katli vardır ne de para kazanma hırsıyla her-şeyi mübah görme duygusu. Bunları yazarken elbette her-kesin sanatçı olması değil kas-tım sadece bu gözle dünyaya bakılması, bu gözle meslek-lerin icra edilmesi ve bu göz-le bir hayat felsefesi oluştu-rulması derdindeyim. Çocuk-larımızı yetiştirirken onları bi-rer yarış atı gibi sınavdan sına-va koşturuyoruz. Evet malesef bu günümüz şartlarında ister istemez yapmak zorunda kal-dığımız bir durum. Ama onla-rı bütün bu hengamenin ya-nında sanata da yönlendirme-li, küçükken bu duyguyu ken-dilerine tabiri caizse aşılamalı-yız. Böylece herbiri meslekle-rini icra ederken sanatsal bir gözle işlerini icra edecekler bu da topluma, çevreye ve dün-yaya olumlu bir şekilde yan-sıyacaktır. Geçen yazımda da bahsettim ve her zaman ora-

ya referans veririm, batının ilerleyişi çağdaş bir çizgiye gelişi, kısacası aydınlanması sanata yakın-laştıkları rönesans dönemiyle başlar. Bu çok önemli bir kriterdir bizim için. Batının bu dönemini çok iyi incelemeli ve kendimize buna uygun bir yol haritası çizmeliyiz. Kısacası bir dünya düşlü-yorum merkezinde SANAT olan...

nisan2015tchayat

Page 46: tchayat 2015. 20 sayi

46

söyleşiabdullah coşkunü[email protected]

houston’un kadın valisi annise parkerile makamında görüştük.

tchayatnisan2015

Page 47: tchayat 2015. 20 sayi

47

Houston, Amerika Birle-şik Devletleri’nin en bü-yük dördüncü, Teksas eyâletinin en büyük şeh-ridir. 1600 kilometre-kare alana kurulu olan kentin 2010 sayımına göre nüfusu 2,099,451 dir. Houston 1836 yılın-da kurulmuştur.Adı eski Teksas Cum-huriyeti Başkanı Sam Houston’dan gelmekte-dir. 1901 yılında bölge-de petrol bulunmuştur. Ekonominin ana sektör-leri enerji, üretim, hava-cılık, ulaşım ve sağlıktır.

nisan2015tchayat

Page 48: tchayat 2015. 20 sayi

48

sayın annise parker ve dış ilişkiler sorumlumuz abdullah coşkunüzer

tchayatnisan2015

Page 49: tchayat 2015. 20 sayi

49

tchayat: Öncelikle bize biraz ken-dinizden bahseder misiniz?

Annise Parker: Ailem ve ben Ho-uston doğumluyuz ve burası için benim şehrim diyebilirim. Pet-rol ve gaz endüstrisinde geçir-diğim 20 yıllık bir tecrübenin ar-dından 17 yıldır Houston kenti-ne kamu görevlisi olarak hizmet ediyorum. Ayrıca kendime ait 10 yıl yöneticiliğini yaptığım küçük bir firmam da vardı. Bu nedenle Houston’da ve Houston iş dün-yasında geniş ve derin kökleri olan bir kişiyim. Ve şehrim olan Houstan’la yakından ilgileniyo-rum. Burada evlat edindiğim ço-cuklar var, uzun süredir birlikte olduğum hayat arkadaşım ile de geçtiğimiz Ocak ayında evlen-dik. Kendim için bir iş kolik diye-bilirim.

tchayat: Kısaca biraz Houston’u anlatır mısınız? Nasıl bir şehir?

Annise Parker: Houston, Birleşik Devletler’ in en dinamik ve ulus-lar arası kentidir. Konuksever ve birçok yabancı topluluğa açık bir nüfusa sahiptir ve birçok girişim-cinin katkı sağladığı bir şehirdir. Houston, değişim, gelişim ve ye-niliklere çok açık, ekonomik an-lamda sürekli büyümekte olan bir şehir.

tchayat: Houston için dinamik bir şehir dediniz. Peki Houston’un bu özelliğini koruması ve devam ettirmesi için nasıl bir yol izliyor-sunuz?

Annise Parker: Houston, enerji ve sağlık gibi birçok büyük sektö-rün merkezi. Aynı zamanda bir li-man kenti. Houstonlular zor da olsa bir şey yapmaya karar ver-diklerinde, yeteri kadar çalışarak parçaları bir araya getirebilecek-

lerini ve sonunda zafere ulaşa-bileceklerini bilirler ve bu bilinç nesilden nesile geçer. Houston-lular sürekli hareket halinde olan insanlardır. Her 5 Houstonludan biri yabancı doğumludur. Bu ne-denle Houston gerçekten ulus-lararası bir şehirdir ve bu sayede birçok parlak girişimcinin dikkat-lerini çekmeye devam ediyoruz.

tchayat: Bilindiği üzere Houston dünyanın en önemli, en çok ge-lişen sağlık merkezlerinden biri. Annise Parker: Doğru

tchayat: Bunun sebebi nedir? Bunu nasıl başardınız?

Annise Parker: Bu aslında tabi ki bir vizyon ile başladı, bir de özel bir hediye diyelim. İleri görüşe sahip olan Houstonlulardan biri olan George Herrman, zama-nında büyük sağlık kurumları-nın inşa edilebilmesi için büyük bir araziyi Houston’a hediye ola-rak vermiş. Şükürler olsun ki bu ilk adımın ardından başka Hous-tonlularda farklı sağlık kurumla-rı inşa etmeye devam etmişler. Dolayısıyla bugün, tüm bu sağ-lık kurumları zamanla birbirle-riyle hizmet ve teknolojilerini ön plana çıkararak rekabet etmeye ve ortaya bir sinerjinin çıkması-na neden oldular. Bizler de şim-di yıllar boyunca insanlığa hiz-met verecek olan Teksas Sağlık Merkezi’nin gelişmesini ve büyü-mesini sağlıyoruz. Şu anda tüm bu sağlık merkezleri sayesinde farklı farklı birçok beyin gücü-müz ve farklı kapasitemiz var an-cak her biri sağlık ile ilgili her şe-yin mümkün olabileceği konu-sunda ortak paydada birleşim göstermişlerdir. Bunun en güzel örneğini dünyada ilk yapay kalp naklini gerçekleştirerek göster-

nisan2015tchayat

Page 50: tchayat 2015. 20 sayi

50

mişlerdir ve şu anda Houston ya-pay kalp nakli ameliyatlarında öncü bir şehirdir. İmkansızın ger-çeğe dönüştüğü yerdir.

tchayat: NASA’nın burada çalış-maları var.

Annise Parker: Evet. Houston, Johnson Uzay Merkezi’ne ev sa-hipliği yapmaktadır ve astronot-ların eğitim merkezidir. Uzaya gönderilen roketler ve mekik-ler Florida’dan fırlatılmakta fakat tüm astranotlar Houstan’da eği-tim görmektedirler.

tchayat: Peki NASA’nın buradaki çalışmaları şehre ne gibi avantaj-lar getiriyor? Ya da dezavantajla-rı da var mıdır?

Annise Parker: Bize sadece çok büyük avantajları var. NASA’nın büyük bir bölümü burada; John-son Uzay Merkezi ile birlikte ast-ronotların eğitimleri de bura-

da veriliyor. Houston, Birleşik Devletleri’nin Silikon Vadisi’nden sonra kişi başına en çok mühen-dis düşen yeri. Tahminimce bura-sı birçok farklı disiplinlerle hare-ket eden, mühendisliğe dayalı en geniş beyin gücünü barındıran bir kent. Bunun nedeni bölgenin en büyük sektörlerinin etkisi altı-na girmesi, havacılık sektörünün oldukça gelişmesi ve neredeyse tüm müteahhitlerin NASA ile ça-lışması diyebiliriz. Tabi bu geliş-meler ekonomimiz için faydalı. Fakat bu aynı zamanda Houston-lular’ın zihniyetlerini de aynı şe-kilde etkilemiş. Ayın yüzeyinden duyulan ilk cümle “Houston, bu-rası Tranquility Üssü. Kartal indi.” Bu olay kendimizi nasıl görmek istediğimizin bir parçasıdır. Sü-rekli yenilik isteyen, riskleri alma-ya istekli bir toplumuz.

tchayat: Size aslında iki soruyu birleştirerek sormak istiyorum.

Kapınızın hemen önünde birlik-te çalıştığınız birçok farklı sivil toplum örgütlerinden insanlar gördüm. Hangi sivil toplum ör-gütleri ile çalışıyorsunuz? Ve ikin-ci soru, görevi devraldığınız 2010 yılından bugüne sizi en çok zor-layan misyon neydi?

Annise Parker: Çalışma yapacağı-mız konuyla ilgili olan sivil top-lum örgütleri ile çalışıyorum. Si-vil toplum örgütlerinin faaliyet gösterdiği konulara göre seçim yapıp onlarla çalışma zemini ha-zırlıyorum. Öncelikli olarak ma-hallelerin organizasyonları ile il-gilenen sivil toplum örgütleriy-le çalışmaya özen gösteriyorum. İnsanlar nasıl biraz daha kenet-lenmiş ve daha iyi bir toplum ha-line gelebilirizi düşünüyorlar ve buna ilgi gösteriyorlar. Fakat aynı zamanda dini kuruluşlar ve okul-lar ile de çalışıyorum. Sanıyo-rum görev sürem boyunca beni en çok zorlayan olay, 2010 yılının

tchayatnisan2015

Page 51: tchayat 2015. 20 sayi

51nisan2015tchayat

Page 52: tchayat 2015. 20 sayi

52

Ocak ayında görevi devraldığım-da dünya genelinde herkesi etki-lemiş olan bir durgunluk söz ko-nusuydu. Bu nedenle göreve ilk geldiğimde bütçe zorlukları ile baş başa kaldım. Fakat zannet-miyorum ki dünyanın hiçbir yer-leşim biriminde lokal yönetim-ler ihtiyaçlarının tamamını kar-şılayabilecek kadar iyi imkanlara sahip değiller. Benim için en zor olanı buydu.

tchayat: Bu sıkıntılı süreç ile Ho-uston Valisi olarak nasıl mücade-le ettiniz, neler yaptınız?

Annise Parker: Bu süreçte çok zor kararlar almak zorunda kaldım. Aldığım kararların başkalarını et-kilememesi gerekiyordu. Neler yapmam gerektiğini, nasıl yap-mam gerektiğini düşündüm. Ne-leri yapıp, neleri yapamayacağı-mı çok iyi biliyordum. Fakat bu gerçeklerle yüzleşen tek ben ve tek Houston değildi. O zaman-da Birleşik Devletler’ in her eya-leti ve tüm dünya şehirleri etki-lenmişti. Çok ciddi ekonomik ko-nularla, bütçe kesintileri ile hatta işten çıkarma durumları ile bile yüz yüze kalmıştık. Tabi şehirle-rin yüzleştiği tek sıkıntı bunlar değildi ama aylarca etkisini gös-teren en zor en ağır durumlar-dan biriydi.

tchayat: Bu süreçte yabancı yatı-rımcıların ilgisini çekmeyi dene-diniz mi? Dış kaynaklı bir yatırım oldu mu?

Annise Parker: Evet birçok ya-bancı yatırım aldık. Houston uluslar arası bir şehirdir. Her 5 Houston’ludan biri başka yerler-de dünyaya gelmektedir. Bura-da, Birleşik Devletleri’nde faali-yetlerine devam eden yüzlerce

yabancı firma var. Ayrıca yurt dı-şında faaliyetleri bulunan yüzler-ce Houston menşeli firmalarımız da var. Bizzat kendim birçok tica-ri misyonu yönetiyorum. Hous-ton, farklı birçok ülkenin konso-loslukları olan ve en çok konso-losluk binası bulunan dünyanın üçüncü şehridir. Burada 92 ülke-nin konsoloslukları var. Burada uluslararası ticarete son derece önem gösteriyoruz.

tchayat: Şehir planlamanızı ya-parken, yeni bir bina inşa eder-ken, ya da yeni bir yol yapar-ken, neye dikkat ediyorsunuz? Houston’un şimdiki güzelliği-ni koruyabilmek adına yapılan planlamalarda neleri göz önüne alıyorsunuz?

Annise Parker: Tabi ki, ben de kentimin güzel olmasını istiyo-rum ama en önemlisi pratik hu-suslar. Eğer yeni bir yol yapıyor-sanız, o yerin doğru yer olduğun-dan, yolun birçok kişiye hizmet verebileceğinden, inşaatın yapıl-dığı yere çok fazla zarar verme-yecek olmasından ve tabi ki bu inşaat için bütçenizi efektif kul-lanabilmek adına en makul ma-liyetlerin çıkacağından emin ol-malısınız. Houston’un bir iş mer-kezi ve Birleşik Devletler’ in en hızlı büyüyen ve gelişen kenti olmasından ötürü, köprülerimiz ve yollarımız gibi birçok altya-pı sistemimiz son derece önem-li. Houston’da şehrin nelere ih-tiyacı olduğunu, bunlara yöne-lik hangi çalışmaların yapılma-sı gerektiğini tartıştığımız ve ka-rarlar aldığımız bir platformu-muz var. Bu platform gerçekten güçlü bir platform ve bizler için son derece önemli. Bununla bir-likte Houston’u olduğundan çok daha iyi hale getirebilmek için

tchayatnisan2015

Page 53: tchayat 2015. 20 sayi

53

çevre düzenlemelerini nasıl iyi-leştirebiliriz hususunda sürek-li çalışmalar yapıyoruz. İnsanla-rın kesinlikle yaşamak istediği bir şehir olmak istiyoruz, dolayı-sıyla bunlara dikkat etmemiz ge-rekiyor. İnsanlar buraya geldikle-rinde Houston’un şu anki doğa-sına, yeşilliklerine, planlamasına hayran kalıyorlar. Amacımız tabi ki çok daha iyisi...

tchayat: Türkiye ve buradaki yani Houston’daki Türklerle ilişkileri-niz nasıl?

Annise Parker: Türkiye’ye bir tica-ret misyonu için görevli olarak bir kere gitmiştim.

tchayat: Türkiye’yi nasıl buldu-nuz?

Annise Parker: 2 yıl önceydi. Çok etkilendim gerçekten. Yeniden gitmek istediğim yerlerden bi-risi. Yeniden oraya gidip tüm Türkiye’yi keşfetmek istiyorum. İstanbul muazzam bir şehir. İn-sanlarını, kültürünü ve tabi ki ye-meklerini çok sevdim. Gitmek is-tediğim büyük yerlerden biri-si. Türkiye’deki Türk toplumu ise çok aktif, birbirlerine sıkıca bağ-lanmış. Kent ve iş hayatlarında oldukları kadar siyasi hayatta da son derece ön plandalar ve tüm bunların önemli birer parçası ko-numundalar. Buradaki okullara ve eğitim sistemine de çok bü-yük katkılar sağlıyorlar.

tchayat: Peki, son olarak Türk va-tandaşlarına ve Türkiye’de yaşa-yan vatandaşlarınıza bir mesajı-

nız var mı? Annise Parker: Houston kesinlik-le ziyaret edilmesi ve görülme-si gereken bir yer. İş yapmak için harika bir yer. Burada, dediğim gibi çok büyük ve çalışma ala-nı oldukça geniş bir Türk toplu-luğu var. Umuyorum ki Houston ve Türkiye arasındaki iş ve dost-luk ilişkileri güçlenerek ve arta-rak devam eder.

tchayat: Bizlere ayırdığınız de-ğerli vaktiniz ve bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederiz. Annise Parker: Ben de sizlere ve tchayat okurlarına çok teşekkür ederim. Sizleri ağırladığımız için çok memnun oldum.

nisan2015tchayat

Page 54: tchayat 2015. 20 sayi

54

John Malkovich’in bir lafı var.

‘’Böyle olmam gerektiği için de-ğil, denk geldiği için ünlü ve zen-ginim.’’

Hani derler ya, gerçekten ister-sen olur. Olanlar gerçekten iste-diği için olmuştur evet ama her gerçekten isteyen ve çok çalı-şan başarılı olur anlamına gel-mez. Denk gelmesi lazım. Tevek-kül derler ya, sen sınava çalışırsın ama gerisini Allah’a bırakırsın. Burda da sanki biraz o eksik. Elin-den geleni yaparsın, beynin, ak-lın işindedir ama doğru zaman-da, doğru yerde, doğru kişilerle olmak denk gelme işidir. Pek de elinde değildir.

Genelde reddettiğin ya da kabul ettiğin iş üzerinden, o işe dair de-

ğerlendirme yaparsın. Ama bu iş-lerin sana ne getirebileceği ya da senden ne götüreceğini tam kes-tiremezsin. Kaybeden hak etme-diğini, kazanan da hak ettiğini düşünür. Ama bu, denk gelmiştir ya da hala beklemedesindir.

Ben de burdayım deme dürtü-sü…

80 ve 90’larda ev telefonundan arkadaşlarımızla haftasonu ran-devulaşıp sinema ve yemek bu-luşmalarımızın dışında sosyalleş-me olmazdı. Buluştuğumuzda özgüvenimiz yüksek olurdu. Yal-nız başına sokakta başı önünde sessiz gezen adamdan eser kal-mazdı beraberken. Okuldan me-zun olduk, sektörün içinde do-lanmaya, tanıdık aramaya baş-ladık. Ortamlarda ise çok sosyali

ve komiği oynuyoruz. İş bulabil-mek için yeteneğin önünde ev-vela beraber olunmasından zevk alınan, eğlenilen adam olma yo-luna gidiyoruz.

Şimdi facebook, twitter veya ins-tagram gibi sosyal mecralar var. Durumunu anında güncelliyor-sun. Yaptığın işten, gittiğin yer-den resimler ile destekleyerek sosyalleşiyorsun. ‘’Ne kadar da yoğun’’ u oynuyorsun. Ya da ne kadar da mutlu. Kıskandıracak kadar dolu dolu yaşıyorsun gö-ren için. Çocuğun mu var, ayy ne şeker resimler onlar. Aslında ne kadar çıplak olduğunu pek anlamıyorsun. Gündeme dair twitter’da yazdıkların kültür se-viyeni, gün içinde koyduğun re-simler ve konuşma dilin zekâ se-viyeni belirliyor. Paylaştıkların

konuk yazaroğulcan kı[email protected]

müslüman mahallesinde salyangoz

tchayatnisan2015

Page 55: tchayat 2015. 20 sayi

55

nelere özendiğini ve seni ne ka-dar özenti yaptığını gösteriyor. Toplumda edinemediğin yeri ve beğeninin karşılığını, koyduğun resim ya da cümledeki like’larla oluşturmaya çalışıyorsun. Ret-weet edilirse 140 karaktere kadar yazdıkların, gece gururlu uyuyor-sun. Aslında kendini kandırarak naylondan bir özgüven oluştu-ruyorsun. Kimseyi gerçekte tanı-madan, sadece profil fotoğrafla-rını gördüğün yüzlerce, binlerce arkadaşın var. Kimin ne düşün-düğünü, neyin ön planda oldu-ğunu ya da tutulduğunu, popü-ler kültürün değişim hızını, ma-gazin kafasını ve bihaber yaşam-ları inceliyorsun. Sabah uyanmış halini, tuvalette hacet sonranı ve ‘’dün gece çok eğlendik’’ halle-rini, Türk Dil Kurumu’nun da ye-teri kadar ciddiye alıp literatü-rümüze ‘’özçekim’’ diye soktuğu selfie’lerini paylaşıyorsun.

Bizim camianın kompleksi çok yüksektir. İki gün bir yerlerde gö-rünme, hemen moralin bozu-lur. Sana da yolda, ‘’sizi uzun za-mandır göremiyoruz’’ desinler, hemen bozulursun. Yeni yaptı-ğın birşey gündemde olsun, of o zaman en rahatı. Restoranda ye-mekler müesseseden. Rezervas-yonun en iyi koltukları sana ait. Marketten et alırken tarihi geç-memiş olsa da hemen atlar gö-revli, ‘’durun, bırakın onları öner-mem, şunu alın.” En çok duyduk-larınız, sizi ailecek beğeniyoruz. Küçük yeğenim size hasta. Be-nim oğlan da çok yetenekli, ne-reye yazdırabiliriz? Filminizde rol olursa yoldan geçen atı oynarım. Küçükken ben de tiyatro kolun-daydım.

Oyunculuk en kolay meslek-

tir onlar için. Aynanın karşısında sevdiğin bir aktör ya da aktrisin taklitini yap. Sana göre becerebi-liyorsan, aslında sende ne potan-siyel vardır da, yetkililer farkın-da değildir. İdealin aslında içinde saklıdır. Topçu olma yaşın geç-miştir ama artistik potansiyelin her zaman rakı sofralarında ken-dini gösterir. Grubun en komiği kesin sensindir.

İnsan olarak, neye güdümlüsün? Neye ihtiyacın var? Neyin açlığını yaşıyorsun?

Bu ülkede; yemeğe açsın, sevgi-ye muhtaçsın, saygıya mazhar olamamışsın. Etrafında neler olu-yor artık yadırgamıyorsun. Skan-dallar sıradanlaşmış. Herşeyin kopyası, korsanı, yemeğinin bile GDO’lusu çıkmış. Doğal olanlar pahalı olmuş. Kendi ülkende mi-safir kalmışsın haberin yok. Hala hafta sonu oynanacak maçı bek-liyorsun. Sıkıntılarına dair en ha-raretli tartışmaların, o pozisyo-nun penaltı olup olmadığı üze-rine. Sana dayatılanlar senin ka-liteni belirlemiş. Hükümetin de, muhalefetin de sesi kısılmış se-nin televizyonda. En büyük ha-yalin mücadele etmekken, bir köy evinde sessiz, sakin yaşayıp organik domates yemek olmuş.

Maalesef ülkemizde fiziki ola-rak yaşayan nüfusun oranı, ha-yatı bilerek yaşayan insan sayısı-na oranla ezici üstünlükte. Bir in-sanın evvela, daha sonra toplu-mun, sanatı algılayabilmesi, sa-natı kullanması, ondan etkilen-mesi, kendini geliştirmesi, onu evrensel dil yapması, ona aç-lık ve ihtiyaç duyması ile gelişir. Pazar magazininde 7 yaşında-ki küçük kızın titrine sanatçı ya-

zan mantalitenin kanalında çe-kirdek çitleyerek ve bulaşık yıka-yıp döndüğünde telenovelasına kaldığı yerden devam edebilene alternatifsiz dayatma yapılan bir ülkeden söz ediyorum.

İyi bir senaryonun geçmesi zor-dur, işte bundan. Üç mimikle rol kotarmak bundan. Ritm katmak için 90 dakikalık diziye 80 daki-ka müzik yapmak bundan. Ka-fayı zorlamayacaksın. Sürprizi fragmandan vereceksin, izleyi-ciyi yormayacaksın. O sadece iz-lerken bildiğine şahit olacak. Du-rum komedileri yerini laf ebelik-lerine ve egzajere karakter de-formasyonlarına bırakacak. 90’lı yıllarda Eşkiya ile başlayan Türk Sinema’sının kalkınma hareketi-ni, dizi mantığıyla çekilen üç ku-ruşluk filmlerle baltalayacaksın ki, seyirci iyilerine de gitmesin.

Herşeye rağmen bireysel çabalar var. Yazarlar, yönetmenler, ide-alist yapımcılar var yine de. On-ların arasındayım. Kentsel dönü-şüm hızında bir toplumsal bilinç hızlanması yok. Çabuk ilerleye-miyoruz. Ama yavaş da olsa ilerli-yoruz. Mücadele verdiğimizi bili-yoruz. Bizi tutan bu. Senin gibi üç kişinin de seni mutlu ettiği, kala-balıklaştığında çarpanları kadar coşturduğu…

Paylaşmak, gelişmek, ilerlemek ama yanındakini de ilerleterek. Çoğalmak değil sorun. Kolunu kullanarak damga basacak olanı değil, kafasını kullanarak özgür yaşayacaklarla ilerleyerek.

nisan2015tchayat

Page 56: tchayat 2015. 20 sayi

56

bizden haberlertolga tunalı[email protected]

mobilyadaki izdüşüm tece

tchayatnisan2015

Page 57: tchayat 2015. 20 sayi

57

Türkiye ve çevresinde düzenlenen en büyük mobilya bileşenleri ve ak-sesuarları fuarı olan Intermob, 27 Eylül -1 Ekim 2014 tarihleri arasında İstanbul, Beylikdüzü, Tüyap Fuar Merkezi’nde düzenlendi. Bir kaç yıllıkaradan sonra Tece, 14. salondaki standı ile geri dönüş yaptı. Fuar süre-since Türkiye’nin çeşitli kentlerinden ve farklı ülkelerden birçok ziya-retçi Tece’nin özel olarak tasarlanmış standında en iyi şekilde ağırlan-dı. Fuarda 6 farklı dile tercümesi yapılan ve küçük birer katalog olarak da sunulan; “Tece’yi Tercih Etmenizin Beş Sebebi” konsepti ön planda tutularak, üreticilere Tece ürünlerinin neden daha iyi sonuçlar verdiği empoze edildi.

İNTERMOB İSTANBUL

nisan2015tchayat

Page 58: tchayat 2015. 20 sayi

58

Tece yeni yıla yine bir fuarla merhaba dedi. 1-4 Şubat 2015 tarihle-ri arasında İran’ın Tahran kentinde düzenlenen fuara Tece 8.kez katı-lım göstermiş oldu. Önceki yıllarda olduğu gibi standımız İran’ın herbölgesinden yoğun bir ilgi ile karşılaştı. Tahran acentamız ile katıldı-ğımız fuarda standımız mevcut ürünlerimizi sergiledi. Aynı zaman-da yeni ürünlerimizin lansmanı ilk kez bu fuarda gerçekleştirildi. Ye-ni ürünlerimizden biri olan 2in1 / 3D PMMA kenar bantlarımız olduk-ça fazla ilgi çekmeyi başardı.

Delhiwood fuarının 2015 orga-nizasyonu tamamlandı. Önceki yıllarda olduğu gibi Tece bu fu-ara Hindistan’daki distribütör-lerinin desteğini alarak katıldı. Renkli standımız fuarın en ilgi çekici ziyaret noktalarından biri oldu. Bu fuarda da yeni ürünü-müz olan 2in1 / 3D PMMA ke-nar bantlarımız yine en fazla il-gi gösterilen ürünlerin başında yer aldı.

MEDEX, TAHRAN, İRAN

DELHIWOOD GREATER NOIDA, HİNDİSTAN

tchayatnisan2015

Page 59: tchayat 2015. 20 sayi

59

Almanya’nın Bad Salzuflen ken-tinde düzenlenen ZOW 2015 fu-arına, son 9 yılda olduğu gibi Tece yeniden katıldı. Toplantı ve müzakere alanlarının sayısı organizatörler tarafından arttı-rılarak geliştirilen ve yenilenenkonsepti ile daha farklı bir gö-rüntüye bürünen ZOW fuarın-da, Avrupa’nın birçok ülkesin-den gelen ziyaretçilerini ağır-ladı. Dünya pazarında kendisini kabul ettirmeye emin adımlar-la devam eden Tece’nin hizmet, servis ve ürün kalitesinin stan-dımızı ziyaret eden misafirle-rimiz tarafından da açıkça dile getirilmesi bizleri onurlandırdı.

Tece’nin vazgeçi lmezler i arasında olan SICAM, 14-17 Ek im 2014 tar ihler i arasında İ talya’nın Pordenone kentinde düzenlendi . Tece’nin mütevazi standı oldukça yoğun bir i lgi gördü. . . Özel l ik le, tüketici ler in kenar bandı kul lanımlar ında neden Tece’yi seçmeler ine dair bi lgi ve -ren ve diğer üretici ler i le k ıyaslama yapan modüller i dik k atler i üzerine çek meyi başardı . Diğer yandan İ talya’dan gelen ziyaretçi ler in sayısı , ekonomik durgunluğun yavaş yavaş atlat ı lmaya başlandığına dair güzel bir işarett i .

ZOW BAD SALZUFLEN ALMANYA

SICAM, PORDENONE, ITALYA

nisan2015tchayat

Page 60: tchayat 2015. 20 sayi

60

Ürünlerini globalleşen dünya-da aranan ve tercih edilen bir marka haline getirmeyi kendi-ne amaç edinmiş olan Tece, Gü-ney Amerika’nın merkezlerin-den Brezilya’nın Sao Paulo ken-tinde düzenlenen fuara katıla-rak bu bölgedeki mevcut müş-terileri ve potansiyel tüketici-leri ile yeniden bir araya gelme fırsatını yakaladı. 29 Temmuz – 1 Ağustos tarihleri arasında dü-zenlenen fuarda birçok tüketici standımızı ziyaret ederek, mev-cut ve yeni ürünlerimiz hakkın-da bilgi aldılar.

Uzakdoğu’nun en önemli tica-ret merkezlerinden biri olan Singapur’daki Marina Bay Sands fuar merkezinde ikinci kez Koelnmesse tarafından or-ganize edildi. Markasını dünya-nın her yerinde tanıtma gayre-tinde olan ve bu sayede aranan ve tercih edilen bir marka hali-ne gelmeyi kendine amaç edin-miş olan Tece’nin standı başta Singapur olmak üzere Malez-ya, Endonezya, Filipinler, Kam-boçya, Tayland, Avustralya ve Fiji’den ziyaretçiler tarafından ilgi gördü.

Üst üste ikinci kez katıldığımız

Mebelexpo fuarı 24-27 Şubat

tarihleri arasında Özbekistan’ın

başkenti Taşkent’te düzenlen-

di. Fuara Özbekistan distribütö-

rümüz ile birlikte katıldık.

Her fuarda yaptığımız gibi stan-

dımızda ziyaretçilerimize ihti-

yaçları doğrultusunda yardımcı

olmaya ve ürün portföyümüzü

tanıtmaya tüm dünya üzerinde

devam ediyoruz.

FORMOBILE , SAO PAULO, BREZİLYA

FURNIPRO,ASIA SİNGAPUR

MEBELEXPO TAŞKENT, ÖZBEKİSTAN

tchayatnisan2015

Page 61: tchayat 2015. 20 sayi

61

Son olarak 2012 yılında organi-ze edilen ve 2 yılda bir düzen-lenen fuara Tece, 2014 yılın-da da katılım sağladı. Amerika Birleşik Devletleri’nin Georgia eyaletindeki Atlanta kentinde 20-23 Ağustos tarihleri arasın-da düzenlenen fuar başta Bir-leşik Devletler ’in farklı eyalet-leri olmak üzere Kanada’dan da ziyaretçi çekmeyi başardı. Ge-len ziyaretçilere Tece’nin mev-cut ve yeni ürünleri ile ilgili bil-giler aktarılırken markanın da uluslararası anlamda tanıtımı-nın yapılması sağlandı.

INTERZUM GUANGZHOU, ÇİN

IWF, ATLANTA, AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ

Tece Interzum Guangzhou fuarına üst üste 10.kez katılmış oldu. Fuar 10 yıl boyunca sürekli olarak gelişim gösterdi, büyüdü, sektörün en önemli ve vazgeçilmez fuarlarından biri oldu. Önceki yıllar-da olduğu gibi, başta Çin ve çevresindeki birçok ülke olmak üzere dünyanın dört bir yanından ge-len ziyaretçilerimizi zarif standımızda ağırlamaktan onur duyduk. Tece’nin tüm ürünlerinin sergilen-diği fuarda, yine Tece tarafından yeni olarak üretilen ayna ve altın ayna görünümlü özel kenarbant-ları ile PMMA kenarbantlarının uluslarası anlamda ilk lansmanı yapıldı.

nisan2015tchayat

Page 62: tchayat 2015. 20 sayi

62

Fuar Romanya’nın Bükreş ken-tinde organize edildi. Özenle seçilerek kullanılan hammad-delerin son üretim teknolojileri ile olan kombinasyonu sayesin-de kusursuz kenar bantları üre-tebilme konusunda etkin hale gelen Tece, bu gerçeği ve bu özelliğini, sektördeki insanlara dünya üzerinde düzenlenen fu-arlara katılarak anlatmak ama-cında. Bununla birlikle; Tece’nin temel hedeflerinden bir diğe-ri de; markanın tanıtımını yap-mak ve farkındalığını arttırmak. Bu yolda emin adımlarla iler-leyen Tece, Bükreş’teki fuarda standını ziyaret eden tüm mev-cut ve potansiyel müşterileri ile bu bilgileri paylaşırken ama-cı doğrultusunda bir adım da Romanya’da atmış oldu.

Önceki yıllarda olduğu gibi, Tece, Polonya’nın Poznan ken-tinde düzenlenen Furnica fu-arına katıldı. Fuar 16-19 Ey-lül tarihleri arasında düzenlen-di. Tece’nin standı ve ürün pro-fili oldukça fazla ilgi çekme-yi başardı. Gelen misafirlere; Tece’nin; PVC, melamin, ve ah-şap kenar bantlarını tek çatı al-tında üretebilme özelliği ile ke-nar bandı kullanıcıları açısın-dan, sektörlerinde rekabet ede-bilme ve kenar bandı konusun-da her türlü çözüme ulaşabilme olanaklarına sahip olabilecek-leri konusunda bilgiler verildi.

BIFE, BÜKREŞ, ROMANYA

FURNICA, POZNAN, POLONYA

tchayatnisan2015

Page 63: tchayat 2015. 20 sayi

63

Fuar 10 -16 Kasım 2014 ta-r ihler i arasında Sırbistan’ın Belgrad kentinde düzenlen-di . Tece öncek i yı l larda oldu-ğu gibi bu fuara üst üste 3.kez k atı lmış oldu. Son bir k aç yı l -dır Avrupa’da kendini açıkça hissett iren ekonomik durgun-luğun etk i ler i devam ediyor. Bu olumsuzluk lara rağmen Tece’nin standı Sırbistan, Bos-na Hersek , Hır vatistan, Koso-va ve Makedonya’dan ziyaret-çi ler ini ağır ladı . Bu fuar aynı zamanda Tece’nin 2014 yı l ın-da k atı ldığı son fuar oldu.

ZOW fuarları dünyanın en önem-li mobilya aksesuar ve ekipman-ları fuarlarından biri. Her zaman katılmak ve organizasyonda ye-rimizi almak istiyoruz, ancak son 3-4 yıldır gerek katılımcıla-rın gerekse ziyaretçilerin bu fu-ara olan ilgisinin azaldığını üzü-lerek gözlemliyoruz. Temenni-miz bu fuarın yaşatılması. Fakat, fuar bu durumuyla devam eder-se, ilerisi için oldukça zor gözü-küyor. Fuarda yeni ürünlerimiz olan ve özel kenar bantları ola-rak genellediğimiz, ayna görü-nümlü ve altın ayna görünüm-lü yeni kenar bantlarımızın lans-manı yapıldı. Akrilik maddeden yapılmış olması nedeniyle, high gloss akrilik panellerle kullanıl-dığında mobilyalara derinlik ve-ren, bu sayede 3D olarak da ad-landırılan ve Tece’nin üretimine yeni başlamış olduğu PMMA ke-nar bantları da bu fuarda sergi-lendi.

SAJAM NAMESTAJA, BELGRAD, SIRBİSTAN

ZOW, İSTANBUL, TÜRKİYE

nisan2015tchayat

Page 64: tchayat 2015. 20 sayi

64

21 – 25 Nisan 2015, Technomebel 2015, Sofya, Bulgaristan5 – 8 Mayıs 2015, Interzum 2015, Köln, Almanya23 – 28 Haziran 2015, Fitecma 2015, Buenos Aires, Arjantin 01 – 03 Ekim 2015, Mumbaiwood 2015, Mumbai, Hindistan 06 – 09 Ekim 2015, Furnica 2015, Poznan, Polonya10 – 14 Ekim 2015, Intermob 2015, İstanbul, Türkiye 13 – 16 Ekim 2015, Sicam 2015, Pordenone, İtalya 10 – 15 Kasım 2015, Sajam Namestaja 2015, Belgrad, Sırbistan

SIRADAKİ FUARLARIMIZ;

2014 yılını 18 uluslararası fuara katılarak kapatan TECE, 2015 yılında bu hedefini büyüterek yoluna devam etmektedir. Amacımız yeni ürün gamlarımız, kalite ve hizmet anlayışımızı daha çok kişi ve üreticiye ulaştırmaktır.

tchayatnisan2015

Page 65: tchayat 2015. 20 sayi

65

serbest kürsüerdal ç[email protected]

ABD-Sovyetler Birliği eksenin-de şekillenen Soğuk Savaş dö-neminin ardından çift kutuplu küresel ilişkilerin 90’lardan baş-layarak çok kutupluya döndü-ğüne benim yaş grubumdakiler ve öncesi tanıklık etti. Sonrası-na yetişenler, kitaplardan, ma-kalelerden ne olup bittiğini öğ-rendi.

Çift kutuplu dünya düzenin-de gelişmeleri kestirmek az çok mümkündü ama sonra-sındaki geçiş dönemi, tama-men belirsizliklerle dolu oldu. Afganistan’la başlayan ve Irak’la zirve yapan dış müdaha-leler zinciri bitmek bilmedi. Özellikle son dönemde Suri-

ye odaklı gelişmeler, ana kutup sayısını azalttı. İri kutupların sa-yısı çoğalsa da irilikleri azal-dı. Ufak kutuplar daha da ufak-laştı ve onların da niceliği arttı. Haliyle dengeye ulaşmak artık daha zor hale geldi.

Küresel ilişkilere son dönemde Rusya’nın yaşadığı güç kaybı ve Suudi Arabistan’la İran arasın-daki bölge liderliği noktasında-ki restleşmeleri damga vurdu.

Yemen’de Şii Husilerin rejimi değiştirmeye yönelik başlattığı ayaklanma Suudi Arabistan ön-cülüğünde başlatılan çok ulus-lu müdahaleyi beraberinde ge-tirdi.

Suriye eksenli sürpriz gelişme-ler ve Mısır’ın bölgedeki ağırlı-ğını artırma noktasında yaptığı hamlelerin ardından, dikkatler bir anda Yemen’e çevrildi.

Suriye ve Mısır’daki gelişmele-re İran’ın etkisi ortadadır. Suudi Arabistan’ın, Kral Selman döne-miyle bölge liderliği için iddialı olduğunu göstermeye çabala-dığını da çok iyi biliyoruz.

Ne var ki Yemen operasyonu, Suudi Arabistan’ın beklediği et-kiyi yaratamadı. Arap Ordusu düşüncesinin de fitilini ateşle-yen operasyon, Husilerin diren-cini kısa sürede kırmaya yetme-di. Ardından Birleşmiş Millet-

namlulardan kan damlıyor

nisan2015tchayat

Page 66: tchayat 2015. 20 sayi

66

ler Güvenlik Konseyi’nin 5 da-imi üyesi ve Almanya’dan olu-şan P5+1 grubuyla İran’ın nük-leer enerji için masaya oturma-sı, Suudi Arabistan ve müttefik-lerinin hesaplarını altüst etti.

“Tarihi uzlaşı” ifadesiyle man-şetlerden verilen 5+1 ülkeleriy-le İran arasındaki müzakereler, Tahran’ın öncelikle Yemen’de ardından da uluslararası are-nada elini fazlasıyla rahatlat-tı. Hatta rahatlatmakla kal-mayıp güçlendirdi de. Hasan Ruhani’nin Cumhurbaşkanı se-çilmesinin ardından iç politika anlamında Ahmedinecad dö-nemine nazaran daha sakin bir süreçten geçen İran, dış politi-kada çaktığı kıvılcımların seme-resini kısa sürede aldı.

Tüm bu gelişmeler, asırlardır bölgedeki ağırlığı ortada olan İran’ın, dâhil edilmediği her-hangi bir meselede çözümün

gecikmesi anlamına geldiği gibi sorunun sürmesi anlamına da geldiğini gözler önüne ser-miş oldu.

Özetle; Yemen krizinde de gö-rüldüğü gibi İransız bir harita şekillendirme çalışması hiçbir zaman başarılı olmayacaktır. Bi-lanço giderek kötü olacak ama eninde sonunda masada el sıkı-şılması kaçınılmaz olacaktır.

Yemen’de ortaya çıkan ağır bi-lançonun müsebbibi bir devlet ya da bir zümre değildir. Bugü-ne kadar namluların ucundan akan kandan oluşan deryada boğulan milyonların sorumlu-su sadece bir kişidir. O da insa-nın kurdu olan insan…

Yemen’de ortaya çıkan ağır bi-lançonun müsebbibi bir devlet ya da bir zümre değildir. Bugü-ne kadar namluların ucundan akan kandan oluşan deryada boğulan milyonların sorumlu-su sadece bir kişidir. O da insa-nın kurdu olan insan…

tchayatnisan2015

Page 67: tchayat 2015. 20 sayi

ahşap kenar bantları

Mobilya Kenar Bandı

Page 68: tchayat 2015. 20 sayi