umran dergisi · 2013. 3. 14. · türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i...

88
T ürkiye’de icrâ-› siyaset gele- ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l- dan beri çark-› siyaset ayn› minval üzere dönüp durur. Komitac›l›k, cuntac›l›k, ayak oyunlar›, muhale- feti sindirme yöntemleri, orduyu politik bir enstrüman olarak kul- lanma, halk› ‘güdülecek bir sürü’ gibi görme vb. al›flkanl›klar bu ka- dim t ta ar rz z- -s si iy ya as se et tin kötü miraslar› olarak ‹ttihatç›lardan günümüze intikal etmifltir. Ve bu gelenek, “meflrûiyetini” kendinden al›r; halka, halk›n iradesine ihtiyaç duy- maz, halk vicdan›nda meflrûiyet aramaz. 10 Temmuz 1908’de Meflruti- yet’in (Anayasal› Yönetim) yeni- den ilan›na vesile olarak siyasi ikti- dar› devralan ‹ttihat Terakki Cemi- yeti, nas›l ki “istibdâda son verip memlekete özgürlük getirmek” niyetiyle yola ç›km›fl ama koyu bir i is st ti ib bd dâ âd d’›n uygulay›c›lar› olmuflsa; demokrasi vaat eden Cumhuriyet elitleri de ayn› istibdâd› benzer yöntemlerle sürdürmüfllerdir. Cumhuriyetin askeri ve bürokratik kadrosunun yüzde 90-95’i Osman- l›’n›n son döneminde görev alan ve ‹ttihatç› gelenek üzere yetiflen elitlerdir. ‹ttihatç› tarz-› siyaset, 1908- den beri -evet tam yüz y›ld›r- “te- peden inme” uygulamalar›na kar- fl› ç›kanlar› i ir rt ti ic câ âtöhmeti ve v va a- t ta an n h ha ai in nl li i ¤ ¤i idamgas› ile itham et- mekle kalmaz; “memlekette sü- rekli irticac›lar›n ve vatan hainleri- nin mevcut oldu¤unu” ileri süre- rek, jakoben iktidarlar›na meflrûi- yet üretirler. Halktan alamad›klar› meflruiyeti, bu sanal tehditler üze- rinden almaya kalk›fl›rlar. Bu yüz- den de bu ülkede “hainler”, “mür- teciler”, “bölücü”ler... bitmez. ‹ttihatç› tarz-› siyaset hiçbir za- man seçim kazanamad›. Tarihe S So op pa al lS Se eç çi im molarak geçen 1912 seçimlerinde; “ y yo ok k k ka an nu un n, , y ya ap p k ka a- n nu un nmant›¤›yla anayasada de¤i- fliklik yaparak muhalefeti sindire- rek iktidarlar›n› sürdürdüler. 1913 B Bâ âb b- -â âl li i b ba as sk kn nile yönetime tü- müyle el koyup ‹mparatorlu¤un da can›na okudular. Attila ‹lhan der ki: “‹ttihatç›l›kta Bat› manas›n- da particilik yoktur, Rus manas›n- da, narodnik manas›nda komitac›- l›k vard›r. Yani o or ra ad da a s se eç çi im m v va ar rd dr r a am ma a s se eç çi im mi in n s so on nu uc cu u n ne e o ol lu ur rs sa a o ol l- s su un n o on nl la ar r i ik kt ti id da ar r o ol lu ur rl la ar r, buna ha- y›r diyenler de sokakta öldürülür. Böyle bir mant›k içinde oluflmufltu o zaman bizde particilik.” (A. ‹l- han, Zaman ‹çinde Yolculuk, TRT2, 3 Nisan 2004) Parti kapatman›n raconunu da kendileri belirleyen ‹ttihatç› elit- ler; bugün “ordunun siyasete mü- dahil olmak zorunda oldu¤unu”, “halktan yüzde 95 oy da alsa ken- di çizgilerinde olmayan partilerin kapat›labilece¤ini”, k›saca kendi derin iktidarlar›n› sürdürmek için hukuku guguka çevirmek dâhil yer yola baflvurabileceklerini aç›kça ilan ediyorlar. Türkiye’nin karfl› karfl›ya bu- lundu¤u en can al›c› soru/n flu: Meflrûiyetlerini halktan de¤il ken- dilerinden alan bürokratik az›nl›k, derin iktidar›n› sürdürmek için her yolu “meflrû” sayarken, halk›n öz- gür iradesi ile yap›lan seçimlere ra¤men iktidarda kal›rken, kimse- yi aldatmadan sistemin ad›n› de- ¤ifltirmeliyiz. Cumhuru hiçe sayan cumhuriyet, demosu (halk›) yok sayan demokrasi, tam da bize öz- gü zira! ‹flte bu cümleden olmak üzere Umran yeni say›s›nda Mefl- rutiyet’in ilan›n›n 100. y›l›n› geride b›rakmam›za ra¤men sistemin meflruiyetinin yoklu¤una iflaret ediyor. Kapakta A Ab bd du ul ll la ah h Y Yl ld dz z’›n sanal irtica paranoyas›n›n esas›nda Türk tipi modernleflmenin ve ulus- devletinin kendisini meflrulaflt›r- mas›nda araç oluflunu ele alan ya- z›s›n›; A A. . C Ce em mi il l E Er rt tu un nç ç’un Türki- ye’de toplum mühendisli¤inin ta- rihinin Tanzimat y›llar›na dek uzand›¤›n› söyleyen derinlikli tah- lili, K Ke em ma al l D De em mi ir r’in 100. y›l›nda sis- temin meflruiyet sorununu ele alan yaz›s›, D D. . M Me eh hm me et t D Do o¤ ¤a an n’›n komita gelene¤ini irdeledi¤i tarihi analizi, M Mu us s t ta af fa a A Ay yd dn n hocayla Türkiye’nin sistemik yap›s›na dair yapt›¤›m›z ufuk aç›c› söylefli ile A As sm m Ö Öz z’ün fierif Mardin’in mahal- le bask›s› kavram› etraf›nda gelifl- tirdi¤i söylemi ve sosyolojik tahlil- lerine dair yaz›s› bütünlüyor. Gün- dem k›sm›nda ise A Ah hm me et t D Da a¤ ¤’›n futbolun metafizi¤i ve fizi¤ine da- ir elefltirel metnine ek olarak K Ka a- m mi il l K Ka al le em m’in Türkiye’ye dair genifl perspektifli de¤erlendirmesi ve A Ab bb ba as s A Ap pa ay yd dn n’›n Ak Parti’ye aç›- lan kapatma davas› ekseninde si- yasi hayat›m›z› ele ald›¤› yaz›s› yer al›yor. Umran’›n bu ayki düflünce kap›lar›n› açan isimler ise dünyevi- leflme üzerine yaz›lar›n›n üçüncü- sünü mal, mülk ve servet tutkusu üzerinden ele alan B Bu ur rh ha an ne et tt ti in n C Ca an n, Müslüman alg›s›ndaki deje- nerasyona dikkat çeken A At ta as so oy y M Mü üf ft tü üo o¤ ¤l lu u ile etik versus ahlak karfl›laflt›rmas›n› ustal›kla tahlil eden A Ab bd du ur rr ra ah hm ma an n A Ar rs sl la an n oluyor. Yak›nlarda vefat eden A Ah hm me ed d Y Yü ük ks se el l Ö Öz ze em mr re e hocam›z ise Geç- miflten Gelece¤e Ko(nu)flanlar ker- van›n›n sonsuzluk yolcular›na kat›- l›yor. Yaflayan ‹slam’da bu ay H Hü üs se e- y yi in n K K. . E Ec ce e’nin Kur’an’dan güzel ke- limeler üzerine, K Ke er ri im m B Bu ul l a ad d’n›n ise mü’minlerdeki yakîni iman so- rununu ele alan yaz›lar›n› bulacak- s›n›z. Umran kültür-sanat bölümle- riyle ve “ T Tü ür rk ki iy ye ed de e S Si iy ya as sa al l s sl la am mn n Y Yü ük ks se el li ii ibafll›kl› Rand raporun- dan seçerek yay›mlad›¤› E Ek k’iyle yi- ne zihin aç›c›, fikri k›flk›rt›c›, dop- dolu ve heyecan üretiyor. Yeni bir Umranda buluflmak duas›yla… ‹ttihatç› Tarz-› Siyaset ve Sistemin Meflruiyet Sorunu

Upload: others

Post on 09-Sep-2020

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerdenmevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-

dan beri çark-› siyaset ayn› minvalüzere dönüp durur. Komitac›l›k,cuntac›l›k, ayak oyunlar›, muhale-feti sindirme yöntemleri, orduyupolitik bir enstrüman olarak kul-lanma, halk› ‘güdülecek bir sürü’gibi görme vb. al›flkanl›klar bu ka-dim ttaarrzz--›› ssiiyyaasseettin kötü miraslar›olarak ‹ttihatç›lardan günümüzeintikal etmifltir. Ve bu gelenek,“meflrûiyetini” kendinden al›r;halka, halk›n iradesine ihtiyaç duy-maz, halk vicdan›nda meflrûiyetaramaz.

10 Temmuz 1908’de Meflruti-yet’in (Anayasal› Yönetim) yeni-den ilan›na vesile olarak siyasi ikti-dar› devralan ‹ttihat Terakki Cemi-yeti, nas›l ki “istibdâda son veripmemlekete özgürlük getirmek”niyetiyle yola ç›km›fl ama koyu biriissttiibbddââdd’›n uygulay›c›lar› olmuflsa;demokrasi vaat eden Cumhuriyetelitleri de ayn› istibdâd› benzeryöntemlerle sürdürmüfllerdir.Cumhuriyetin askeri ve bürokratikkadrosunun yüzde 90-95’i Osman-l›’n›n son döneminde görev alanve ‹ttihatç› gelenek üzere yetiflenelitlerdir.

‹ttihatç› tarz-› siyaset, 1908-den beri -evet tam yüz y›ld›r- “te-peden inme” uygulamalar›na kar-fl› ç›kanlar› ““iirrttiiccââ”” töhmeti ve ““vvaa-ttaann hhaaiinnllii¤¤ii”” damgas› ile itham et-mekle kalmaz; “memlekette sü-rekli irticac›lar›n ve vatan hainleri-nin mevcut oldu¤unu” ileri süre-rek, jakoben iktidarlar›na meflrûi-yet üretirler. Halktan alamad›klar›meflruiyeti, bu sanal tehditler üze-rinden almaya kalk›fl›rlar. Bu yüz-den de bu ülkede “hainler”, “mür-teciler”, “bölücü”ler... bitmez.

‹ttihatç› tarz-› siyaset hiçbir za-man seçim kazanamad›. Tarihe‘‘SSooppaall›› SSeeççiimm’’ olarak geçen 1912

seçimlerinde; ““yyookk kkaannuunn,, yyaapp kkaa-nnuunn”” mant›¤›yla anayasada de¤i-fliklik yaparak muhalefeti sindire-rek iktidarlar›n› sürdürdüler. 1913BBââbb--›› ââllii bbaasskk››nn›› ile yönetime tü-müyle el koyup ‹mparatorlu¤unda can›na okudular. Attila ‹lhander ki: “‹ttihatç›l›kta Bat› manas›n-da particilik yoktur, Rus manas›n-da, narodnik manas›nda komitac›-l›k vard›r. Yani oorraaddaa sseeççiimm vvaarrdd››rraammaa sseeççiimmiinn ssoonnuuccuu nnee oolluurrssaa ooll-ssuunn oonnllaarr iikkttiiddaarr oolluurrllaarr, buna ha-y›r diyenler de sokakta öldürülür.Böyle bir mant›k içinde oluflmufltuo zaman bizde particilik.” (A. ‹l-han, Zaman ‹çinde Yolculuk, TRT2,3 Nisan 2004)

Parti kapatman›n raconunu dakendileri belirleyen ‹ttihatç› elit-ler; bugün “ordunun siyasete mü-dahil olmak zorunda oldu¤unu”,“halktan yüzde 95 oy da alsa ken-di çizgilerinde olmayan partilerinkapat›labilece¤ini”, k›saca kendiderin iktidarlar›n› sürdürmek içinhukuku guguka çevirmek dâhil yeryola baflvurabileceklerini aç›kçailan ediyorlar.

Türkiye’nin karfl› karfl›ya bu-lundu¤u en can al›c› soru/n flu:Meflrûiyetlerini halktan de¤il ken-dilerinden alan bürokratik az›nl›k,derin iktidar›n› sürdürmek için heryolu “meflrû” sayarken, halk›n öz-gür iradesi ile yap›lan seçimlerera¤men iktidarda kal›rken, kimse-yi aldatmadan sistemin ad›n› de-¤ifltirmeliyiz. Cumhuru hiçe sayancumhuriyet, demosu (halk›) yoksayan demokrasi, tam da bize öz-gü zira! ‹flte bu cümleden olmaküzere Umran yeni say›s›nda Mefl-rutiyet’in ilan›n›n 100. y›l›n› gerideb›rakmam›za ra¤men sisteminmeflruiyetinin yoklu¤una iflaretediyor. Kapakta AAbbdduullllaahh YY››lldd››zz’›nsanal irtica paranoyas›n›n esas›ndaTürk tipi modernleflmenin ve ulus-devletinin kendisini meflrulaflt›r-

mas›nda araç oluflunu ele alan ya-z›s›n›; AA.. CCeemmiill EErrttuunnçç’un Türki-ye’de toplum mühendisli¤inin ta-rihinin Tanzimat y›llar›na dekuzand›¤›n› söyleyen derinlikli tah-lili, KKeemmaall DDeemmiirr’in 100. y›l›nda sis-temin meflruiyet sorununu elealan yaz›s›, DD.. MMeehhmmeett DDoo¤¤aann’›nkomita gelene¤ini irdeledi¤i tarihianalizi, MMuussttaaffaa AAyydd››nn hocaylaTürkiye’nin sistemik yap›s›na dairyapt›¤›m›z ufuk aç›c› söylefli ileAAss››mm ÖÖzz’ün fierif Mardin’in mahal-le bask›s› kavram› etraf›nda gelifl-tirdi¤i söylemi ve sosyolojik tahlil-lerine dair yaz›s› bütünlüyor. Gün-dem k›sm›nda ise AAhhmmeett DDaa¤¤’›nfutbolun metafizi¤i ve fizi¤ine da-ir elefltirel metnine ek olarak KKaa-mmiill KKaalleemm’in Türkiye’ye dair geniflperspektifli de¤erlendirmesi veAAbbbbaass AAppaayydd››nn’›n Ak Parti’ye aç›-lan kapatma davas› ekseninde si-yasi hayat›m›z› ele ald›¤› yaz›s› yeral›yor. Umran’›n bu ayki düflüncekap›lar›n› açan isimler ise dünyevi-leflme üzerine yaz›lar›n›n üçüncü-sünü mal, mülk ve servet tutkusuüzerinden ele alan BBuurrhhaanneettttiinnCCaann, Müslüman alg›s›ndaki deje-nerasyona dikkat çeken AAttaassooyyMMüüffttüüoo¤¤lluu ile etik versus ahlakkarfl›laflt›rmas›n› ustal›kla tahlileden AAbbdduurrrraahhmmaann AArrssllaann oluyor.Yak›nlarda vefat eden AAhhmmeeddYYüükksseell ÖÖzzeemmrree hocam›z ise Geç-miflten Gelece¤e Ko(nu)flanlar ker-van›n›n sonsuzluk yolcular›na kat›-l›yor. Yaflayan ‹slam’da bu ay HHüüssee-yyiinn KK.. EEccee’nin Kur’an’dan güzel ke-limeler üzerine, KKeerriimm BBuullaadd››’n›nise mü’minlerdeki yakîni iman so-rununu ele alan yaz›lar›n› bulacak-s›n›z. Umran kültür-sanat bölümle-riyle ve ““TTüürrkkiiyyee’’ddee SSiiyyaassaall ‹‹ssllaamm’’››nnYYüükksseelliiflflii”” bafll›kl› Rand raporun-dan seçerek yay›mlad›¤› EEkk’iyle yi-ne zihin aç›c›, fikri k›flk›rt›c›, dop-dolu ve heyecan üretiyor. Yeni birUmranda buluflmak duas›yla…

‹ttihatç› Tarz-› Siyaset ve Sistemin Meflruiyet Sorunu

Page 2: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

22 UMRAN TEMMUZ ’08

‹Ç‹NDEK‹LER

34Futbolun Metafizi¤iAAHHMMEETT DDAA⁄⁄

36Anadolu’da Yaflaman›n Büyük BedeliKKAAMM‹‹LL KKAALLEEMM

40Ampül Sönse de Ifl›¤› Yakmal›!AABBBBAASS AAPPAAYYDDIINN

GÜNDEM

10Meflrutiyet’in Meflruiyeti“Sanal ‹rtica”AABBDDUULLLLAAHH YYIILLDDIIZZ

14Toplum Mühendisli¤inin Türkiye Tarihi

Tanzimat, Meflrutiyet, CumhuriyetAA.. CCEEMM‹‹LL EERRTTUUNNÇÇ

21Meflrutiyet’in 100. Y›l›ndaSistemin MeflruiyetiAARR‹‹FF HH‹‹KKMMEETT AAYYDDIINN

24“Komitac› Devlet”in 100. Y›l›DD.. MMEEHHMMEETT DDOO⁄⁄AANN

26Seçkinci Din Karfl›tl›¤› ÜzerineMMUUSSTTAAFFAA AAYYDDIINN ‹‹LLEE SSÖÖYYLLEEfifi‹‹

31fierif Mardin Minyeli Abdullah’› Neden Okudu?AASSIIMM ÖÖZZ

KKAAPPAAKK

42Dünyevileflme-IIIMAL-MÜLK-SERVETTUTKUSUBBUURRHHAANNEETTTT‹‹NN CCAANN

49Alg›sal DejenerasyonAATTAASSOOYY MMÜÜFFTTÜÜOO⁄⁄LLUU

51“Etik” versus “Ahlak”MeselesiAABBDDUURRRRAAHHMMAANN AARRSSLLAANN

DDÜÜfifiÜÜNNCCEE

Çok De¤erli Mütefekkir ve Yazar Ahmed Yüksel Özemre’ye

Yüce Allah’tan rahmet diler, akraba ve dostlar›nasabr-› cemil niyaz ederiz.

VEFAT ve TAZ‹YE

P›nar Yay›nlar›, Umran, Araflt›rma ve Kültür Vakf›

Page 3: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

KKÜÜLLTTÜÜRR--SSAANNAATT

67Endülüslü Zidyar Z›tlar›nUçlar›ndaki GezginAAHHMMEETT BBAAYYDDAARR ‹‹LLEE SSÖÖYYLLEEfifi‹‹

71Selvi Boylum Al Yazmal›mCCEENNGG‹‹ZZ AAYYTTMMAATTOOVV

Kitap/DergiMM.. EEMM‹‹NN BBAABBAACCAANN

73Belirsizlikler Ça¤›nda Kur’ani Hayat

74Surre Alaylar›

78‹ki Elefltiri K›l›c›:Pasaj ve Kritik Kal›c› Olacak M›?AASSIIMM ÖÖZZ

Gezi/‹zlenim

80Wonder Ziyaretinin Ard›ndan:Viyana’dan Türkiye’ye SelamHH.. BBAAYYRRAAMM BBAABBAACCAANN

Deneme

83O Günden BeriFFEERRHHAATT TTOOPPAAZZ‹‹KK

SSaahhiibbiiUmran Yay›nc›l›k

Turizm San. ve Tic. Ltd. fiti. Ad›naAbdullah Y›ld›z

GGeenneell YYaayy››nn YYöönneettmmeennii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Cevat Özkaya

YYaayy››nn KKuurruulluuU¤ur Altun, ‹lhan Gündo¤du,

Cevat Özkaya, Abdullah Y›ld›z

BBuu SSaayy››yyaa KKaattkk››ddaa BBuulluunnaannllaarrAbbas Apayd›n, Abdurrahman Arslan,

H. Bayram Babacan, Ahmet Da¤, Hüseyin K. Ece, Kamil Kalem

‹‹ddaarree MMeerrkkeezziiMega Center, C 34 Blok, Kat 2 No:340

Bayrampafla / ‹stanbulTel: (0212) 640 01 22 - 640 01 23

Fax: (0212) 640 01 25

[email protected]@umran.org

TTeemmssiillcciilliikklleerrAdana: (0505) 249 71 87 Ankara: (0312) 435 94 48

‹zmit: (0542) 250 75 77 Trabzon: (0462) 321 95 44 Isparta: (0246) 232 34 77

Lyon: (0033) (0) 478 52 39 78

AAbboonneelliikk fifiaarrttllaarr››YYuurrttiiççii

Y›ll›k (12 say›): 50.000.000 TL. (50 YTL)Türkiye Finans Kat›l›m Bankas›

F›nd›kzade fib. TTLL HHeessaabb››99165159-1 (Umran Yay›nc›l›k)

Türkiye ‹fl Bankas› Fatih fiubesi TTLL HHeessaabb››1020 1386804 (Hasan Ak)

PPoossttaa ÇÇeekkii HHeessaabb››1605252 (Umran Yay›nc›l›k)

YYuurrttdd››flfl››Y›ll›k (12 say›): 80 Usd - 60 Euro

Türkiye ‹fl Bankas› Fatih fib. UUssdd HHeessaabb››1020 301000 0658751 (Hasan Ak)

Türkiye ‹fl Bankas› Fatih fib. EEuurroo HHeessaabb››1020 301000 0658765 (Hasan Ak)

Fiyat›: 4.500.000 TL. (4.5 YTL)

‹‹çç DDüüzzeenn--KKaappaakk TTaassaarr››mm:: Pro-J Sanat

BBaasskk››:: fieny›ld›z Matbaac›l›k Gümüflsuyu Cad. No:3 Kat:1

Topkap› - ‹stanbul Tel: (212) 483 47 91

Yerel Süreli.Ayda bir yay›mlan›r.

33TEMMUZ ‘08 UMRAN

YYAAfifiAAYYAANN ‹‹SSLLAAMM

düflünce • kültür • siyaset

58Üsküdarl› Bir Alim’in Ard›ndan:Ahmed Yüksel Özemre Hoca da Hakka YürüdüAABBDDUULLLLAAHH YYIILLDDIIZZ

GGEEÇÇMM‹‹fifiTTEENN GGEELLEECCEE⁄⁄EE KKOO((NNUU))fifiAANNLLAARR

60Kur’an’da S›cak Kelimeler(Kelimetu’n-Tayyibe)HHÜÜSSEEYY‹‹NN KK.. EECCEE

62Savrulan Mü’min ya da YakînîÎman ProblemiDDRR.. KKEERR‹‹MM BBUULLAADDII

sshh..

8844

TTÜÜRRKK‹‹YYEE’’DDEE SS‹‹YYAASSAALL ‹‹SSLLAAMM’’IINN YYÜÜKKSSEELL‹‹fifi‹‹RRAANNDD CCOORRPPOORRAATTIIOONN // 22000088

UUmmrraann AArraaflfltt››rrmmaa GGrruubbuu

EK

Page 4: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

44 UMRAN TEMMUZ ’08

Umran’a Yans›yanlar

FETHULLAH GGÜLEN’‹NTÜRK‹YE YYOLCULU⁄U

Türkiye MilliTak›m›’n›nEuro 2008

müsabakalar›ndagösterdi¤i ‘muci-zevi’ zafer yahutkurtulufl öyküleridaha uzunca birzaman memleket-te dilden dile do-laflacak gibi. Se-mavi yard›m, ma-nevi güçler vb.ifadeler yoluylatak›m›n baflar›s›n› do¤rudan Allah’a havale edenler kadar ‘flansl›yd›k,top bizden yanayd›’ vb. seküler yaklafl›mlar›n da hareket noktalar› itiba-r›yla sorunlu olduklar›n› görmeliyiz. Her ikisinde de futbolu futbol ya-pan özelli¤i ve ulus-devletleflme yolunda icra etti¤i faaliyetini gözdenkaç›rd›¤›m›z› fark etmeliyiz. Fakat Türkiye maçlar›nda futbolun o ‘inflaedici’ taraf›n›n çok da ifle yaramad›¤›n› müflahede ettik. Zira Türkiye’ninanlam›, di¤er baflkalar›nda oldu¤u gibi bu fenomende de kendisine ruhveren ‹slami bir geçmifle uzan›yordu ve hem tarihi hem de co¤rafi ola-rak kendisini ait buldu¤u âlemden soyutlanam›yordu. Avrupa’n›n için-de fakat Avrupal› olmayan tek unsurdu Türk tak›m›. Kendisinden baflkadestekçisi en büyük olan da ayn› zamanda. fiimdi hadiseye Avrupal› em-peryal gelene¤e baflkald›r› arac› olarak Türkiye’nin zaferleri yahut ezi-lenlerin temsilcisi cihetinden bakmak zarureti bir yana, futbolun arac›oldu¤u fikriyat› da aflan bir özgünlük de göze çarpmaktad›r.

Bir Arap, Açeli bir müslüman, kökeni ne olursa olsun müslüman birAfrikal›, eski Osmanl› topra¤› Balkanlar ve flimdilerde ‘Avrupal› müslü-manlar’... Tümü de bir ülkenin yaln›zca futbol sahas›ndaki galibiyeti et-raf›nda dahi kenetlenebiliyorsa bunun izah› gerektir. ‹slami de¤erlerba¤lam›nda ayn› kültür ve medeniyete ait unsurlar›n bu göstergeseldüzlemde bulufltuklar›n› fakat modern tecrübeyle birlikte dünyay› elineavucuna alan bat›l› bir biçimin hâkim oldu¤unu idrak edebilmeliyiz.E¤er Türkiye merkez ülke olma iddias›n› sürdürecekse bir an evvel bat›-ya öykünmek yerine var olan potansiyelini harekete geçirecek ve sonrafutboldan di¤er bütün bat›l› vas›talara kadar kenetleyici bir gücü kulla-nacakt›r. De¤ilse, Avrupal›ym›fl gibi yaparak, her zamanki sanal iliflkisinisürdürecektir. Futbol gibi neo-paganist bir ritüele dönüfltürülen ve kit-lelerin hareketini kontrol eden bir propagandif araç olarak da kullan›-lan sembol dahi gösterdi ki, asl›nda hiçbir fley göründü¤ünden ibaretde¤il! O halde bir kez daha bizi biz yapanlar›n ve ortak paydam›z›n ne-ler oldu¤unu düflünme vaktidir.

Son olarak, turnuvan›n öyle ya da böyle sona ermesiyle birlikte, ül-kenin ve dünyan›n içinden geçti¤i ola¤anüstü kritik zamanlarda ak›lla-r› tutulan ve en hafifiyle ayart›lan milletin de el’an kendisine gelmesizarureti vard›r. Zira bu rüyadan uyanma vakti çoktan gelmifltir...

EURO 2008 YA DA “M‹LL‹”YET‹N ÖTES‹

Yarg›tay’›n Fethullah GülenHocaefendi hakk›ndaki bera-at karar›n› onamas›n›n ard›n-

dan özellikle karfl›t gruplar›n aleyh-te propagandaya h›z verdi¤i bugünlerde Hocaefendi’nin Türkiyeyolculu¤unun anlam›n›n bir dönüfl-ten fazla oldu¤unu hat›rlatal›m. Zira

O’nun dönüflü Türkiye’de yaklafl›k40 y›l› aflk›n bir zamand›r farkl› kol-lardan yürütülen Risale-i Nur çal›fl-malar› ve di¤er e¤itim faaliyetlerininhalen diri/lticili¤ini korudu¤unun ni-flanesi ayn› zamanda. Burada as›lvurgulamaya çal›flt›¤›m›z fley Hoca-efendi ve onun gibi daha nice ön-der insanlar›n yürüttükleri davalarsayesinde insan›m›z›n kültür ve irfanseviyesi bak›m›ndan geriye gitmesiflöyle dursun daha da gelifltikleridir.Ama onun davas›n›n tabiili¤i vehakl›l›¤›n›n bir kez de Türkiye’dekiyarg› organlar› taraf›ndan teslimininötesinde, Fethullah Gülen’in dönü-flü, 28 fiubat akabinde kaynat›lancad› kazan›n›n atefline tafl›yacaklar›odunlar› kalmayanlar›n da ma¤lubi-yetinin tescilidir. Bu topraklarda gö-rülmesi ve fark edilmesi gereken enbüyük gerçek ‹slam’s›z bir nizam›nimkâns›zl›¤›d›r.

M. Fethullah Gülen

Page 5: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

55TEMMUZ ‘08 UMRAN

Umran’a Yans›yanlar

Bu aç›dan Fethullah Gülen’inTürkiye yolculu¤u, ‹slam’›n bu top-raklardaki kadim varl›¤›n›n ara per-delerinden yaln›zca biridir zira insan-lar›n ona teveccühü kendisinde gör-dükleri mü’mince durufl nedeniyle-dir. Hadisenin bir de siyasal ve stra-tejik boyutlar› var: Hocaefendi’ninberaat› tam da Ak Parti aleyhine vebir ad›m sonras›nda Cumhurbaflka-n›’na yönelik yasak talebiyle aç›landavan›n ortas›na rastlad›. Hocaefen-di’nin dönüflü üzerine yap›lmayabafllayan spekülasyonlar ise mevcutkonjonktürde bask› havas›n›n birmüddet daha uzat›lmas› amac›namatuf. Yoksa kimsenin onun bu-günlerde, hem de –ne alakaysa- Hu-meyni gibi dönece¤ini beklemiyor.‹slam’›n bu ülkedeki en hoyrat mua-r›zlar›n› ifrit eden fley ise akla ziyanbütün karalamalar ve iftiralar›nara¤men ‹slami olan›n yükseliflidir.Tabii bunun böyle oluflu kendisindevar olan içkin de¤erdendir. Metodo-lojik yahut siyasi manevralar bak›-m›ndan Fethullah Gülen’in ve cema-atinin duruflunu be¤enmeme yahutelefltirme hakk›n› sakl› tutarak, dava-s› u¤runa gösterdi¤i cehd ve gayret-le birlikte ciddiyetin meyvelerini top-lad›¤›n› söyleyebiliriz. Hareketin gi-derek uluslarüstüleflmesi ise di¤er ‹s-lami cemaatlere güzel örneklikleriçermesi bak›m›ndan önemlidir. Ho-caefendi dönsün ya da dönmesin b›-rakt›¤› izin sosyal gerçekli¤ini tart›fl-mak ve üzerinde düflünmek mecbu-ri olmufltur. Aslolan uzun vadede ‹s-lam ve karfl›tlar› aras›ndaki mücade-lede kendisine biçilmeye çal›fl›lan rolde¤il kendisinin ve takipçilerinin ‹sla-mi de¤er ve ölçüleri üstün tutmada-ki samimiyet, basiret ve ferasetleriolacakt›r. Bu bak›mlardan giderekgeniflleyen ve yöntem bak›m›ndanhayli riskli unsurlar bar›nd›ran ce-maatin hem yerel hem de küreselalanda gelece¤i buna ba¤l›d›r. Fet-hullah Gülen’in Türkiye yolculu¤udaha uzun sürebilir fakat –do¤rulu-¤u veya yanl›fll›¤›n› tart›flmadan- aç-t›¤› yolun izleri de öyle...

Bafll›k biraz 80’lerde darbeci generallerin ve CHP gelene¤inin ‘Tür-kiye’de Kürt yok, baflörtülü yok, az›nl›k yok’ kabilinden d›fllay›c›genellemelerine istihzai bir göndermedir. Bugünlerde Ak Parti

Genel Baflkan yard›mc›s› Dengir Mir Mehmet F›rat, NY Times’a verdi¤idemecinde, özetle “Türkiye’de devrimler travma yaratm›flt›r” deyinceegemen medya yine yaygaray› kopard›. Yani Frans›z ve Rus devrimleriülkede hiçbir travmatik etki yapmam›fl, hatta ‹ran ‹slam devrimi –hemde küresel ölçekte- bir sars›nt›ya neden olmam›fl gibi Türkiye’de gerçek-lefltirilenlerin hiçbir s›k›nt› olmadan oluvermifl gibi varsay›lmas› aymaz-l›ktan öte bir sorundur. 1924’e gelinceye kadar Hilafet’in ve Saltanat’›n(ne kadar kald›ysa art›k!) kald›r›lmas› laik-ki Türkiye örne¤inde ‹slam’›d›fllayan biçimde anlafl›lm›flt›r- yeni bir ‘cumhuriyet’in kurulufl için ne ka-dar lüzumlu say›lacaksa; 1928 ve sonras›nda gerçeklefltirilen ‘devrim’le-rin de o nispette lüzumsuz oldu¤unu düflünebiliriz. Elbette bu ülkedehalen düflünmek serbestse! Bu ülkede yaln›zca alfabenin de¤il ayn› za-manda dilin de devrim yasalar›na tabi tutuldu¤unu ve dolay›s›yla 80 kü-sur y›ld›r bir ‘Türk’lefltirme harekât›n›n neticesinde kimliksizlefltirme po-litikas›n›n izlendi¤ini kim inkâr edebilir?

E¤er devrimler tepeden inmeci ve cebri olmasalard›, acaba Türkiyehakikaten bugünkü flekliyle –yani flekli cumhuriyet, flekli demokrasi veen çok da flekli laiklik- olabilir miydi? Yani soruyu flöyle sorarsak, bat›dayaklafl›k 300 y›ll›k bir kökeni olan sekülerleflme ve ulus-devletleflme sü-recinde yaflananlar bizde de tabii mecras›nda yaflanabilir miydi; evetsene ölçüde? Bu sorular› dahi soramaz haldeyiz, ne yaz›k! fierif Mardinhakl› olarak ‘Türkiye’de laikli¤i tart›flam›yoruz’, derken yerden gö¤ehakl› de¤il midir? Bütün bu sorular›n cevab› biraz geldi¤imiz noktadayat›yor: Halen bünyesinde bar›nd›rd›¤› farkl› etnik kökenleri ‘ne yapa-ca¤›n›’ bilemez haldeki elitler, ülke insan›n›n ‹slami gelene¤i ve geçmi-fli ile de ba¤lar›n› koparal› epeyce oldu¤u ve oralara dönmeye cesaret-lerini yitirdikleri için flimdiki açmaz› yafl›yorlar. Kendisini ‘kendi’ yapanasli unsurlarla kavgal› bir rejimin selahiyeti tart›flmal›d›r. Ad›na ‘cumhu-riyet’ denilen bir yap›n›n cumhurdan ayr› ve ona ra¤men sürdürülebilir-li¤i muhaldir. Böylesine bir t›kanm›fll›k halinde, e¤er sil bafltan her fleyitart›flamazsak ç›k›fl yolunu daha uzun süre arayaca¤›m›z› söyleyebiliriz.

DEVR‹M VAR; TRAVMA YOK!

Dengir Mir Mehmet F›rat

Page 6: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

66 UMRAN TEMMUZ ’08

Umran’a Yans›yanlar

DDAA⁄⁄LLIICCAA’’DDAA BBAASSKKIINN KK‹‹MMEE??

Taraf gazetesinin son zamanlardaGenelkurmay’›n “içinden” yapt›¤›yay›nlar hak etti¤i ölçüde gündem

olamasa da, iffla edilen “gizli” ibareli bel-gelerin içeri¤i ülke asayiflinden sorumlubir kurumun as›l iflini b›rak›p geriye kalanne varsa ilgilendi¤ini ortaya koydu. 21Ekim 2007’de Hakkari’deki bask›nda 13askerimizi kaybetti¤imiz bask›n›n Genel-kurmayca asl›nda önceden bilindi¤i vehatta Jandarma’n›n bu yönde bir raporhaz›rlad›¤›n› ö¤rendik. Eh, bundan dahafazla söze gerek var m› demeyece¤iz; zirabu ülkede en kat› gerçekler bile siz yerebast›ra bast›ra söylemedikçe bir an gelipsiliniverebiliyor. fiuras› art›k iyice net ki,ülkeyi d›fl tehditlere karfl› korumakla as›lsorumluluk alan› tan›mlanm›fl olan aske-rin neredeyse iki yüz y›ll›k bir gelenekleülke yönetiminin tamam›n› kontrol çaba-s›n›n baflar›s›zl›¤› tescillenmifltir. HakkariDa¤l›ca bask›n›nda ihmali olan komutanHasan Dirik’in üstüne üstlük taltif edilme-si, birkaç ay sonra ise y›lbafl›nda e¤lencegörüntülerinin ortaya ç›kmas› bu milletinevlatlar›n› seve seve askere u¤urlayan an-ne-babalar›n›n kalbinde derin yaralar aç-m›flt›r. Genelkurmay bünyesinde aç›lansoruflturma dahi bu derin mesafeyi ka-patmaya yetmeyecektir.

Bir yandan gizli planlarla siyasal alan›yeniden dizayn ve askerin toplumdaki ye-rini yeniden güçlendirme operasyonlar›yürütülürken, di¤er yandan ‘gizli’ ibareliyaz›flmalar›na ra¤men bask›nlar›n önünegeç(e)meyen ve mesela polisle jandarma-n›n iflbirli¤i halinde oldu¤u art›k aflikarHrant Dink cinayetinde kusuru bulunanaskerlerimiz kendilerini asli ifllerine vermezaman›n›n geldi¤ini görmekten de acizdurumdalar. Türkiye’deki de¤iflim rüzga-r›na karfl› durmay› tercih etti¤ini gördü-¤ümüz askeri-bürokratik elitin nihayetin-de kayb›n›n artaca¤›, itibar kayb›n›n h›zkazanaca¤› ve düflüflün durdurulamaya-ca¤›n› anlamalar› gerek. Zira aksi bir tav›rülkeye kaybettirmeye devam edecektir.Köklerini belki de Tanzimat ve 2. Meflru-tiyet’e götürebilece¤imiz bir vesayet reji-mi ve retorik düzeyinde bat›c›l›¤›n sonunagelindi¤i ortadad›r. Burada askere düfleniki yoldan birini tercihtir: Ya de¤iflime vemilletin kendi de¤erlerine direnecek vehem kaybedecek hem de ülkeye kaybet-tirecekler veya AB gibi kurumlar›n anlad›-¤› ve k›smen de dayatt›¤› anlamda mo-dern sistemin gereklerini de¤il milletingörmeyi istedi¤i de¤erler bütünleflmesi vesayg›y› gösterecek kendi konumlar›n› s›-n›rlayacaklard›r. Baflka türlüsü Türkiye’desiyasetin de toplumsal›n da s›k›fl›kl›¤›n›nafl›lmas›na yard›mc› olmayacakt›r.

Hani flu meflhur ‘âlim’lerimizden (!) Veli Nasr’›n ortaya att›¤› fiii Hi-lali kavramsallaflt›rmas›ndan ilham alarak ‹slam dünyas›n›n fiii veSünni ayr›m› yapmadan zulüm-kan ve gözyafl› hilalini oluflturan

ve giderek daha fazla kanayan yaralar›na at›f yap›yoruz. Müslümanla-r›n cehalet, yabanc›l›k ve fakru zaruret halinde etnik kimlik, mezheb veaile ba¤lar› bak›m›ndan birbirine düfltü¤ü ve bu derin k›r›lman›n izleri-

nin giderek derinleflti¤i bir za-man dilimindeyiz. 80’li y›llar›nFilistin, Afganistan, Mora veKeflmir’ine her geçen y›l yenihalkalar eklendi¤ine; zaliminyaln›zca ad›n›n ve s›fat›n›n de-¤iflti¤ine ve fakat mazlumunhep ayn› kald›¤›na; ‹slam üm-metinin gelece¤inin nedensesürekli d›flar›dan tan›mlamalar

ve dizaynlara konu oldu¤una flahit olduk. 90’l› y›llar›n bafl›ndaki Oslobar›fl sürecinde Ürdün, Filistin ve hatta Lübnan’› da içine alacak bir sela-met beklentisi yerini on y›l içersinde ikinci intifadaya, Lübnan’da ‹srail’inma¤lubiyetine, Irak’›n sonunda tümüyle bir ABD iflgaline u¤ramas›na,Filistin’de Hamas’›n iktidar›na ve sürgit devam eden mücadeleye b›rak-t›. ‹slam dünyas›nda Malik bin Nebi’nin 70’li y›llarda ifade etti¤i gibi yad›flar›dan zoraki dayatmalar yahut da içeride yeniden bir dinamizmineseri olarak ink›lab ruhu hâkim olacakt›. Bugün de ayn› mücadeleninfarkl› veçhelerini müflahede ediyoruz. ABD önderli¤indeki Büyük Orta-do¤u Projesi (BOP) rafa kald›r›lm›fl falan de¤il. Yaln›zca, özellikle de ‹s-rail-ABD ekseninin Lübnan’da burnunun sürtülmesiyle birlikte daha so-fistike ve yumuflak yollardan sürüyor. Sert askeri gücün art›k Araplarakarfl› bir üstünlük arac› olamayaca¤›n›n fark›nda olan bat›l›lar Filistin-‹s-rail meselesinde bar›fl› ve ortak baflkenti Kudüs olan bir Yahudi-Arapdevletini oldubittiyle tesis etmeyi hayal ediyorlar. Zira böylesi bir dö-nemde kurulacak Filistin devletinin pek çok tavizle vücud bulaca¤›n›vehmediyorlar.

Fakat direnifl sürüyor. Her gün onlarcas› ölen/öldürülen Irakl›lar bi-rer istatistikten ibaret de olsa, ölen ABD askerinin say›s› her geçen gündüflüflte de olsa, El-Kaide vb. icad edilen örgütlerin ‘etkinlik’leri k›r›l›yor-

ZULÜM-KAN VE GÖZYAfiI H‹LAL‹:F‹L‹ST‹N-IRAK VE AFGAN‹STAN

Page 7: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

77TEMMUZ ‘08 UMRAN

Umran’a Yans›yanlar

‘‘MMAANNKKUURRTT’’LLAARRIINNHH‹‹KKAAYYEESS‹‹NN‹‹ YYAAZZAANN AADDAAMM

ÖÖLLDDÜÜ

Talas do¤umlu K›rg›z yazar CengizAytmatov geçti¤imiz günlerde Al-manya’n›n Nürnberg flehrinde vefat

etti. Cengiz Aytmatov’un dünya çap›ndatan›nmas›na vesile olan Cemile adl› aflkhikayesi için Louis Aragon ‘dünyan›n engüzel aflk hikayesidir’ diyecekti. ‹kinciDünya Savafl› sonras›n›n Sovyetlerindeanti-Stalinci kampta bulunan Aytma-tov’un ö¤rencilik y›llar› dahi babas›n›n dabir muhalif olmas› hasebiyle zorlu geç-mifltir. Nihayet Kruflçev’in sayesinde1957’de Sovyet Yazarlar Birli¤i’ne üye ka-bul edildikten sonra kaderi de¤iflmifltir.Eserlerinin önemli bir k›sm› yabanc› dille-re çevrilmifltir. Fakat bu mitolojik dil ilehalk edebiyat›n› harmanlayan, eserlerin-de ‹slam ile kar›fl›k eski fiaman gelene¤inegöndermeler yapan usta yazar›n Türki-ye’de en çok bilinen roman› herhalde1980’de yazd›¤› Gün Olur Asra Bedel’dir.Buradaki ‘mankurtlaflma’ hikayesinin po-litik göndermeler ihtiva etti¤inden pek azkimsenin kuflkusu vard›r. Zira bir milletinkendi gelene¤i, kültür ve medeniyetindenkopar›l›p asl›na yabanc›laflt›r›lmas›n›n bi-rebir tan›kl›¤›n› yazar bizzat hayat›ylayapm›flt›r.

Mankurtun hikayesini k›saca aktar›r-sak: M.S. 200’lü y›llarda Orta Asya’daki Ju-an Juanlar, K›rg›zlar›n komflusu ve candüflman›d›r. Juan Juanlar, K›rg›z kabile veoymaklara sald›r›r, yak›p y›karlar. Ve esirald›klar› K›rg›z savaflç›lar›n› kölelefltirmekiçin mankurtlaflt›rma yöntemini kullan›rlar.Esirin bafl›n› kaz›r, saç tellerini tek tek kö-künden ç›kar›rken, bir kasap da hayvan›öldürüp derisini yüzer. Taze hayvan derisi-ni, esirin kaz›nm›fl bafl›na s›ms›k› sararlar.Bafl› saran hayvan derisi güneflte büzüfl-tükçe mengene gibi olurken; esirlerdensa¤ kalanlar haf›zalar›n›, kimliklerini kay-bederler. Juan Juanlar, belle¤ini yitiren tut-sa¤› al›r, içecek-yiyecek verirler. Gücünütoplayan tutsak, art›k bir ""mmaannkkuurrtt"" hali-ne gelmifltir. Kim oldu¤unu, hangi soydan,hangi kabileden geldi¤ini, anas›n›, babas›-n›, çocuklu¤unu bilmez. Yani kendisine,atas›na ve tarihine yabanc›lafl›r...

Burada Gün Olur Asra Bedel’dekiNayman Ana’n›n o¤lunun mankurtlaflt›-r›lmas› sonucu kendisini tan›mayarak öl-dürmesini konu edinen bölümlerin asl›n-da hem siyasal hem de toplumsal mesaj›üzerinde k›saca durmak gerekir. Zira he-men bütün di¤er eserlerinde oldu¤u gibiait oldu¤u halk›n hikayesini yazmaya gay-ret eden Aytmatov’un bir yabanc›laflt›rmaprojesinde, örne¤in, Amerikan-Rus ortakç›karlar›n›n nas›l oluflabilece¤ini göster-mesi önemlidir.

sa (tabii egemen Amerikanmedyas› bunu direnifl ola-rak veremiyor ama öyle an-lafl›lmas›n› da temine çal›fl›-yor) da Ortado¤u ve ‹slamco¤rafyas›n›n farkl› bölge-lerinde direnifl ve ›slah ruhuayakta kalmay› sürdürüyor.Son olarak M›s›r arac›l›¤› ileHamas üzerinde siyasal bas-k› kurmay› da hedefleyen ‹s-rail henüz Gazze’nin kap›la-r›n› açm›fl de¤il, insanl›¤›ndram›n›n en büyük oldu¤uyerde yaz›lan destan›n› daokumaya devam ediyoruz.Yetmezmifl gibi Filistinliler-den yeni tavizler isteniyor.Afganistan ve Pakistan hat-t›nda kar›fl›kl›klar kukla ikti-darlar aras›ndaki ‘sözdemücadele’ ile ayn› de¤erleri ve kültürü paylaflan halklar› karfl› karfl›yagetirmeyi hedefliyor. Masum sivillerin ölümü Zizek’in deyifliyle ‘zarifkatliam sanat›’n›n tüm inceliklerini ortaya koyarken birileri Afganis-tan’›n ça¤dafl yüzleri olan e¤lence mekanlar›, sinemalar, güzellik salon-lar› vb. mekanlar› öne ç›kararak modernlefltirme misyonunun baflar›s›n-dan dem vurabiliyor. Yahut Ba¤dat’a alkollü içkinin dönüflünü manflet-lefltiren Newsweek dergisi gibi Irak’ta bütün iflgal, ya¤ma (petrol, gü-venlik vb. anlaflmalar›) hareketine ra¤men her fleyi tozpembe gösterme-ye çal›flabiliyorlar. Bütün dünyay› rahats›z etmeden, sessiz sedas›z bir bi-çimde –üstelik Petreus’un komutas›nda 2007’den bu yana art›r›lan askersay›s› ile- Irak iflgali dünyan›n orta yerinde sürüyor. ‹slam co¤rafyas›n›nkalbindeki bu zulüm elbette müslüman dima¤larda onulmaz yaralaraçacak ve gelece¤e kin-nefretten baflka bir fley b›rakmayacakt›r. Tarih‘zaman›n ruhu’nun yar›n nereye dönece¤ini az çok gösterir gibidir. Ohalde bizden söylemesi: Söz s›ras› müslümanlara geldi¤inde herkes ete-¤indeki tafllar› dökecek ve gözleri yere bak›p bafllar› e¤ilecektir. Mü’minise Allah’a karfl› ahdine vefa ettikçe bu dünyada zelil olmayacak ve ba-fl› dik dolaflacakt›r.

Page 8: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

88 UMRAN TEMMUZ ’08

Umran’a Yans›yanlar

“Dünyan›n ve özellikle Ortado¤u'nunyeniden flekillendi¤i bu günlerde, Türki-ye'nin de yeni bir bak›fla ihtiyac› oldu¤uaç›kt›r. Dünyaya ve bölgeye dair yaklafl›m-lar›, komflular›yla iliflkileri, kendi içinde ar-t›k kangren haline gelmeye yüz tutmuflyaralar›yla Türkiye, sadece uluslararas›alanda güçlü bir aktör olmak ve yeni siya-setleri etkilemek bir yana, mevcut varl›¤›n›ve bütünlü¤ünü korumaktan bile mah-rum kalabilir. Bugün gelinen noktada Tür-kiye'nin temel sorunu, halka siyasi proje-lerin bir malzemesi olmaktan fazla de¤ervermeyen, demokrasiye, seçimle oluflaniktidarlara itibar etmeyen seçkinci anlay›fl-t›r. Bu anlay›fl›n bürokrasi içinde ciddi birgücü, darbelerle oluflturulan bir hukuk ze-mini bulunmaktad›r. Böyle sorunlu bir an-lay›fl sorunlu bir hukuk zemini ile birleflin-ce Türkiye'nin hem milli bütünlü¤ünü sar-s›lmaz bir flekilde gerçeklefltirmek, hemekonomik ve sosyal yap›s›n› güçlendire-cek, ileriye götürecek ad›mlar atmak zor-laflmaktad›r. Türkiye, yaklafl›k elli y›ld›r birk›s›r döngü içinde siyasi, hukuki, sosyal veekonomik yap›s›n› sabit bir hale getireme-mektedir. Yaflanan bütün sorunlar›n öte-sinde, ülkenin gerçek sorunu istikrars›zl›k-lar›n kayna¤› olan bu zihniyet zeminidir.Acil meselemiz bu zihniyet zeminini de¤ifl-tirmektir.”

Yukar›daki paragraf kendisini yenianayasa ve demokrasi platformu fleklindetakdim eden ‘Ortak Ak›l Hareketi’nin ma-nifestosundan al›nd›. Bünyesinde üç yüz-den fazla sivil toplum kuruluflunu bar›nd›-ran hareketin genel koordinatörü AyhanOgan, ilk bas›n toplant›s›nda hareketinamac›n› Türkiye’deki demokrasi mücade-lesine aktif kat›l›m sa¤lamak, temel hak veözgürlükleri geniflletmek, millet iradesiniher türlü vesayet ve ipotekten ar›nd›rmakve toplumdaki her inanç ve kültürden in-sana eflit hukuk güvencesi temin etmekolarak özetledi. ‹lk mitingini 28 HaziranCumartesi günü Malatya’da yapacak olanhareketin ülke genelinde faaliyet gösterenTürkiye Gönüllü Teflekküller Vakf›, Me-mur-Sen, Hak-‹fl gibi örgütler baflta olmaküzere farkl› alanlarda çal›flan yüzlerce ku-rumsal üyesi var. Türkiye’de bat›l›laflmaserüveninin hiçbir yönü sahicilik arz etme-di¤i için yine bat›l› anlamda ‘sivil toplum’örgütlerinin geliflmesi de çok mümkünolamad›. Böylesi bir zeminde hareketine¤er bekledi¤i katk›y› sa¤layabilirse Türki-ye’deki ilk sahici anayasan›n haz›rlanma-s›nda ciddi rolü olacakt›r. Buradan hat›r-latmak istedi¤imiz husus ise fludur: Elbet-te Türkiye gibi bir ülkede her kesimden in-sana hitap etmeniz gerekir fakat her halü-karda aya¤›n›z› bast›¤›n›z zeminin iyi ta-n›mlanm›fl olmas› flartt›r. Bu bak›mdan‘eflitlikçi özgürlük’ ve hak aray›fl› dâhil ol-mak üzere söylemleri ve alt›ndaki fikri ya-p›y› elefltirel bir gözle okumas›n› da bilmekgerekir.

ORTAK AAKIL HHAREKET‹ YYOLA

MALATYA’DAN ÇÇIKIYOR

Amerikan se-ç i m l e r i n eneredeyse

befl ayl›k bir zamankala, DemokratParti aday›n›n Ba-rack Hüseyin Oba-ma olaca¤› kesin-leflti. Tabii uzuncabir dönemdir kam-panyas›n› de¤iflimve sol-liberal de-¤erlerin yenidentesisi üzerinden yü-rüten Obama’yakarfl› ve onun ya-n›nda sesler de gi-derek belirginlefli-yor. Henüz seçimle-re yeterince uzunsay›labilir bir za-man kald›¤› içinflimdiden hangigrubun yahut lobi-nin ne tür bir pozisyon alaca¤›n› kestirmek zorsa da, her aday›n yaflad›-¤› türden kuflatma faaliyetlerine müstakbel siyahi baflkan›n da maruzkalaca¤›n› düflünmek safl›k olmaz. Yahudi lobisi, Ermeni lobisi, sendika-lar, petrol, demir-çelik ve di¤er sanayi lobisi hatta tekstil ve öteki grup-lardan temsilcilerin etki etmeye u¤raflt›klar›na flahit olaca¤›z. 2008 Ka-s›m seçimlerinde bir di¤er konu da Demokrat Parti’nin kendi içindekibölünmüfllü¤e çare bulup bulamayaca¤›d›r. Obama’n›n kampanyas›n›nClinton’dan kalan borçlar› temizlemesi de iki grup ve temelde birçok ay-r›flan gruplar› bir araya getirmeye yetmeyebilir. Bu aç›dan Demokratla-r›n yani Obama’n›n zaferi öyle çantada keklik de¤il. Evanjelistler ve di-¤er sa¤ gruplar›n destekledi¤i Cumhuriyetçi aday McCain’in 11 Eylül’lebafllayan güvenlik eksenli politikan›n devamc›s› olaca¤›n› varsaymakyanl›fl olmaz. Muhtemel bir baflkanl›¤›nda Ortado¤u ve Afganistan bafl-ta olmak üzere dünyadaki Müslüman co¤rafyada ifllerin daha uzun sürekanl› gidece¤ini söyleyebiliriz. Tabii McCain’in baflkanl›¤›n›n ABD’dekiMüslümanlar aç›s›ndan da çok tercihe flayan olmayaca¤› kesin.

Obama’n›n adayl›¤› ve muhtemel bir ABD baflkanl›¤›n›n ise Müslü-manlar› ilgilendiren iki boyutundan söz edebiliriz: 1) Dünya genelindefakat özellikle de Irak baflta olmak üzere Ortado¤u’daki Müslümanlar›ndurumu ve 2) Amerikan Müslümanlar›n›n durumu. Geçti¤imiz günlerdeNY Times’daki bir haber üzerine flimdiye dek -ilk Müslüman kongre üye-si olan Keith Ellison dahil- Obama’ya aç›ktan destek veren DemokratParti taraftar› ve çekimser Müslümanlar›n konumlar›n› gözden geçirdi-

OBAMA’NIN BAfiKANLI⁄IMÜSLÜMANLARIN NES‹ OLUR!

Barack Hüseyin Obama

Page 9: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

99TEMMUZ ‘08 UMRAN

Umran’a Yans›yanlar

¤inden haberdar oluyoruz. ‹kiMüslüman partilinin Obama’n›nkonuflma yapt›¤› sahnenin önüneoturtulmamas› üzerine kendilerinitelefonla arayarak özür dileyenObama’n›n henüz bir tek camiyiyahut ‹slami merkezi dahi ziyaretetmemifl olmas› son derece mani-dar.

Daha önce Müslüman babas›n-dan kaynaklanan geçmifli, EdwardSaid ve efli ile çekilen foto¤raf› do-lay›s›yla Filistin meselesindeki po-zisyonu, anneannesinin ve mensu-bu bulundu¤u kilisenin eski rahibi-nin sistem aleyhine sözleri, Soma-li’de yerel giysilerle çekilen foto¤-raf› gibi bir dolu bahaneyle köfleyes›k›flt›r›lmaya çal›fl›lsa da; flu anadek siyahî aday›n önünün ciddiolarak kesilmeye çal›fl›ld›¤›n› söyle-mek zor. Amerika’n›n 11 Eylülolaylar›n› müteakip dünya çap›ndave ülke içinde bulundu¤u kritik du-rumu aflmada kendisine So¤uk Sa-vafl’› kazand›rd›¤› söylenen liberalve demokratik öncülük söylemleri-ni yeniden hayata geçirmesi flafl›rt›-c› olmaz. Bu ba¤lamda önümüzde-ki günlerde –bilhassa seçim yaklafl-t›kça- Guantanamo üssünün kapa-t›lmas›ndan Irak’tan asker çekmeiflleminin bafllat›lmas›na kadar birdizi göz al›c›/boyay›c› operasyonaflahit olabiliriz. Di¤er yandan mev-cut yönetimin, ‹srail’in güvenli¤ihususunda hiçbir tecavüzden ka-ç›nmayan taraf›n› düflündü¤ümüz-

de ‹ran’a yönelik tehdidin k›smen

de olsa gerçekleflme ihtimalini göz

ard› edemeyiz.

Muhtemel bir Obama baflkanl›-

¤›n›n daha flimdiden Amerikal› ve

di¤er Müslümanlar üzerindeki et-

kisinin s›n›rl› hatta yer yer olumsuz

anlamda gerçekleflebilece¤ini kes-

tirmek mümkün. Kenya baflta ol-

mak üzere, Afrika’n›n talihsiz kara

k›tas›nda milyonlarca insan›n ken-

disine umut ba¤lamas› da bofluna-

d›r. Zira mevcut konjonktürde ABD

baflkanlar› yahut siyasetçilerinin,

uluslar üstü ç›karlar›n hilaf›na ha-

reketini düflünmek safl›k olur. Afri-

ka’da altyap›, inflaat ve madencilik

sektörleri, Ortado¤u’da enerji ve

güvenlik flirketlerinin, Afganis-

tan’da ise uluslar aras› kara para

aklama ve uyuflturucu çetelerinin

CIA himayesindeki varl›¤›n›n öyleliberal-demokratik de¤erler için birgecede ortadan kalkaca¤›n› san-mak yanl›flt›r. Fakat flunu da söyle-mek gerekir: ABD son yedi y›ldageldi¤i noktadan çok hoflnut de¤il-dir ve içerideki ç›kar çat›flmas› ülke-nin d›fl politikas› üzerinde de etkiliolacakt›r. 11 Eylül sonras› daha daihmal edilen sosyal güvenlik, göç,sa¤l›k sektöründe reform ve e¤itimgibi sorunlar›n bu dönemde ciddibir restorasyona tabi tutulmas› flar-t› ile ABD’nin dünyada flampiyon-lu¤unu kapt›rmad›¤› ‘demokratikidealler’in yeniden tesisi ile tek ta-rafl› politikalar›n azalaca¤›n› ve ül-kenin bir miktar içe dönece¤initahmin edebiliriz. Gelinen noktadaMüslümanlar›n konumunu belirle-yecek yegâne fley hem ABD içindehem de d›fl›nda bu süper gücün po-litikalar›na etki edebilecek yap›lan-malar› tesis ve bunun için de daya-n›flma zaruretidir. Zaman yine biz-leri ümmet olman›n fluuruna var-maya ça¤›r›yor. Gere¤i yap›labilir-se, bu muazzam teknik ve ekono-mik gücün her fleye ra¤men doldu-ramad›¤› boflluklar› kullanabilir veMüslümanlar olarak kendimize ha-yat alanlar› açabiliriz. O andan iti-baren de bütün dünyay› iyiye, gü-zele davetin sanca¤›n› bihakk›n ta-fl›yabiliriz.

Page 10: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kapak

1100 UMRAN TEMMUZ ’08

"‹‹rrttiiccaa‘‘" Arapça bir kavram."Geri dönmek" manas›ndaki "RRaaCCee ‘‘AA" kökünden türeyen rrüüccuu‘‘,iirrccaa‘‘, rrââccii‘‘, tteerrccii‘‘, iirrttiiccaa‘‘, mmüürrtteeccii‘‘,iissttiirrccaa‘‘ gibi kavramlar, ›st›lahi an-lamda genellikle musibet an›nda"‹‹nnnnââ lliillllaahhii vvee iinnnnââ iilleeyyhhii rrââccii‘‘ûûnn:Muhakkak biz Allah'a âitiz ve ke-sinlikle biz O'na dönücüleriz."(Bakara 2/156) diyerek Allah'a s›-¤›nmay› ifade ederler. Dini bir te-rim olarak y›llar ve yüzy›llar boyubu asli manas›nda kullan›l›rkenXX. yüzy›l bafllar›nda birden içeri-¤i de¤ifltirilerek anlam kaymas›-na ve sapmas›na maruz b›rak›lan,"siyasallaflt›r›lan" talihsiz bir söz-cük iirrttiiccaa‘‘. II. Meflrutiyet devrin-de, "istibdat tarafl›s› olmak" yani"Sultan Abdülhamid'in sözdebask›c› rejimini desteklemek"; 31Mart Vak'as›'ndan sonra da "is-tibdad› geri getirmeyi istemek"anlam›nda siyasal bir söylem ola-rak kullan›lmaya bafllad›. M. Ni-hat Özön, Osmanl›ca-Türkçe Söz-lük'ünde irtica'›n XX. yüzy›lda"eskiyi isteme" anlam›nda kulla-n›ld›¤›n› kaydeder. Nitekim, Kâ-mûs-› Türkî'de (1317/1901) rü-cu'dan türeyen iirrttiiccaa‘‘ kelimesineyer verilmedi¤ini, ricâ'dan mas-dar olan ve 'ümid etme' anlam›-na gelen ''iirrttiiccââ'' kelimesinin bu-lundu¤unu görürüz. Lügat-› Na-

ci'nin 1909 bask›s›nda ise iirrttiiccaa‘‘kelimesine kazand›r›lan yeni an-lam› flöyle buluruz: "‹rtica‘: ‘geridönmek’ demek ise de ‘istibdad›tekrar getirmek taraftar› olmak’manas›nda kullan›lmaya bafllan›l-m›flt›r."

K›saca; aslî manas›ndan tama-men uzak bambaflka bir anlamgiydirilerek türetilmifl, yenidenicat edilmifl, nevzuhur ve sanalbir kavramd›r iirrttiiccaa‘‘.

KKiimm MMuuhhaalliiffssee OO ““MMüürrtteeccii””ddiirr

II. Meflrutiyet'le yönetimde etkinhale gelen, II. Abdülhamit'intahttan indirilmesiyle de siyasaliktidara tamamen el koyan ‹tti-hat-Terakkiciler, muhaliflerini,dindar halk y›¤›nlar›n› ve halküzerinde etkin olan ulemay› sin-dirip tedip etmek için bu kavram›bir ppssiikkoolloojjiikk bbaasskk›› aarraacc›› olarakkulland›lar. ‹ttihat-Terakki Cemi-yeti’ne muhalif olan ya da ‹tti-hatç›lar için bir tehdit olarak alg›-lanan her hareket "gerici", herfikir "irtica'î", her grup ya da fla-h›s "mürtecî" diye damgaland›.Bu kavram etraf›nda müthifl biritham ve ihbar furyas› estirildi.Yaz›m›z›n bafl›nda al›nt›lad›¤›m›zbeytinde fiair Eflref, bu ihbar fur-yas›n› ustaca hicvederek ebedi-

lefltirdi.31 Mart Vak'as› hakk›nda ka-

leme al›nan en temel kaynaklar-dan birinin yazar› olan ‹smail Ha-mi Daniflmend'in belirtti¤ine gö-re, art›k ‹ttihat ve Terakki "Cemi-yet-i mukaddese", önderleri"Kahraman-› hürriyet" yahut"Mücahid-i hürriyet", olarakisimlendirilecek, eski dönem ise"Devr-i istibdâd" veya "Devr-i sâ-b›k", muhalifler de "MMüürrtteeccii‘‘"olarak adland›r›lacakt›r. Bundanböyle "iirrttiiccaa‘‘" kelimesi, "mmuuhhaa-lleeffeett" ile müteradif/eflanlaml›olarak kullan›lacakt›r.2

fiair Eflref bu hakikati flöylem›sralaflt›r›r: KKiimm kkii CCeemmiiyyeett aalleeyy-hhiinnee bbuulluunnssaa,, ““mmüürrtteeccîî””..3

‹ttihatç›lar ve ‹ttihatç› bas›n,“‹stibdad”› fliddetle elefltiripMeflrutiyet'i yücelttikleri halde ‹t-tihatç› hükumetin baz› uygula-malar›n› olumsuz bulan muhalifgruplara bile tahammül edeme-diler; onlar› hemen "mürteci" di-ye itham ettiler. ‹ttihad-› Mu-hammedi Cemiyeti'ne ve Volkangazetesine yönelttikleri "tutucu-luk", "taassup", "mürtecîlik" gi-bi iddialara Bediüzzaman Said'in(Kürdî/Nursî), 31 Mart olay›ndaniki gün önce Volkan gazetesindeyay›nlanmaya bafllayan dizi yaz›-s›yla verdi¤i cevap ‹ttihatç›lar›n

MEfiRUT‹YET’‹N MEfiRU‹YET‹

“SANAL ‹RT‹CA”-‹ttihatç›lardan Miras Kalan Bir Psikolojik Harp Arac›-

Abdullah YILDIZ

DDoollaaflfl››pp dduurrmmaa ddeerrûûnnuummddaa,, yy››kk››ll,, ggiitt,, yyookkssaa;;

““MMüürrtteeccii’’ddiirr”” ddiiyyee eeyy ggaamm,, sseennii iihhbbaarr eeddeerriimm!!1

fiair Eflref

Page 11: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kapak

1111TEMMUZ ‘08 UMRAN

bu tutumunu gözler önüne serer:"Vehm: fifieerriiaatt iisstteeyyeennlleerree bbaa-

zz›› mmüüzzeebbzzeebb((flflaaflflkk››nn)) oollaannllaarr""mmüürrtteeccii‘‘"" ddiiyyoorrllaarr..

"‹rflad: Bizi de onlar "dinsiz"ve "anarflist" demeye mecburederler. Bunlara deriz: Meflruti-yet’i safsata ve hile ile koruyama-d›n›z. Belki muallak b›rakt›n›z.Bizim maksad›m›z, Meflrutiyet’ifieriat kuvvetiyle muhafaza veköklefltirmektir. Zerre kadar in-saflar› olsa idi, oonnllaarr››nn oo aannaarrflfliikkmmeesslleekklleerriinnddee oollmmaayyaann hheerr aaddaa-mmaa ""mmüürrtteeccii‘‘"" ddeemmeezzlleerrddii.. Ziramesleklerinde irtica‘a kadar çokmertebe ve menziller vard›r...Anarflist ve Farmason olmayanmürteci‘ de¤il, belki fieriat-› Gar-râ'y› takip ediyor."4

31 Mart'a tekaddüm edengünlerde Dervifl Vahdeti'nin ‹tti-hatç›lar›n benzer iddialar›na ce-vaben Volkan'da kaleme ald›¤›yaz›da geçen flu cümleler de dik-kate flayand›r:

"‹nk›lap, ink›lap diye kükredi-¤iniz baflar›lar, yine fieriat-› Ah-mediye'nin icras›n› ortaya atarakhusule gelmemifl miydi? Siz sözü-nüzden döndünüz. Tiyatrolarda,zevk u safalarda, meyhanelerde,kerhanelerde rezalete bafllad›-n›z. Allah da fleriat›n sillesini en-senize indirmek için ‹ttihad-› Mu-hammedî Cemiyeti'ni meydanagetirdi. Acaba ‹ttihad-› Muham-medi Cemiyeti ne yapacak? Bura-s› sizce bilindi¤i halde, inkar et-mek iflinize geliyor; fifieerriiaatt kkeellii-mmeessiinnii tteellaaffffuuzz eeddeennlleerree mmüürrtteeccii‘‘((!!)) ddiiyyoorrssuunnuuzz.. Anas›r aras›na tef-rika sokmak (!!) manas›n› veri-yorsunuz... ‹ttihad-› Muhamme-diye Cemiyeti ise, Kanun-i Esa-si'ye sad›k kalmas› ile kaim olabi-lece¤i 33 senelik tecrübe ile sabitdurumdur."5

Üstad Bediüzzaman Said'in veDervifl Vahdetî'nin bu ateflli ifa-deleri elbette sebepsiz de¤ildir.‹ktidarda bulunan ‹ttihatç›lar›n

ve ordunun, ‹ttihad-› Muhamme-di Cemiyeti'ne bak›fl›n› yans›tan29 Mart 1325/11 Nisan 1909 ta-rihli Umum Ordu Emri'ni birlikteokuyal›m:

"Kanun-i Esasî'nin ilan›ylaMeflrutiyet idaresinin kurulma-s›ndan beri muhtelif ad ve isim-lerle bir tak›m cemiyetler teflek-kül etti¤i ve bunlar›n ço¤unluklacühelâ ve halk›n en afla¤› tabaka-s› taraf›ndan kurulmufl bulundu-¤u görülmekte ve flu günlerde ise‹ttihad-› Muhammedî Cemiye ad›ile bir cemiyet daha teflekkülederek bir tak›m saf gönüllülerinbu cemiyete girmekte bulundu-¤u iflitilmektedir. Genel ‹slamtoplumu fieriat-› Mutahhara-iAhmediye üzere kurulmufl olupEhli sünnet vel-cemaat mezhe-binde bulunduklar›ndan bununhiç bir flekilde de¤iflme ve sars›n-t›ya u¤ramas› mümkün olmad›¤›halde s›rf genel düflünceyi kar›fl-t›rmak, saf halk ile cahilleri kan-d›rmak ve müslümanlar aras›nanifak ve tefrika düflürmek ve bu

suretle Allah korusun, mür-tecîler ve istibdat devrininzalimlerine avdet (geridönmek) ve kuvvet vermekmaksad›yla teflekkül etmiflolduklar› görülmüfltür."6

fieriat-› Mutahhara-iAhmediye’ye ba¤l›y›zdeseler de ulemay› "31Mart ‹rtica Hadise-si"nden birinci derece-de sorumlu tutan ‹tti-hatç›lar, baflta dinadamlar› olmak üzeretüm rakiplerini sus-turmak için iirrttiiccaa ssii-llaahh››nn›› politik birbask› arac› olarakmaharetle kullan-d›lar. “Mürteci”yaftas›n› yap›flt›r-

d›klar› herkesi yokedilmesi gereken düflmanlar ola-rak gördüler.

HHaallkk›› vvee MMuuhhaalliifflleerrii TTeeddiipp AArraacc››::‹‹rrttiiccaa SSooppaass››

Birinci Türkiye Büyük Millet Mec-lisi Erzurum Mebusu YeflilzâdeMuhammed Salih, ‹kinci Meflruti-yet'ten önce "Cenâb-› Hakk'a vehakikate rücû etme/dönme" ma-nas›nda kullan›lan irtica ve mür-tecî kelimesinin, bu tarihten iti-baren nas›l anlam de¤ifltirerekmüslümanlar› itham etmek ama-c›yla kullan›lmaya bafllad›¤›n›flöyle ortaya koyar:

""NNiihhaayyeett ggüünnüünn bbiirriinnddee hhiiççyyookkttaann oorrttaayyaa bbiirr ""mmüürrtteeccîî"" kkeellii-mmeessii çç››kkaarr››lldd››.. MMüüssllüümmaannllaarrccaa‘‘CCeennââbb--›› HHaakkkk''aa vvee hhaakkiikkaattee rrüü-ccûû’’ mmaannaass››nnddaa mmüüssttaa''mmeell oollaannbbuu kkeelliimmee,, AAnnaaddoolluu mmüüssllüümmaannllaa-rr››nn››nn mmuucciibb--ii iittttiihhaamm vvee ffeellaakkeettiioolldduu.. MMüürrtteeccii'' ddaammggaass››nn›› yyiiyyeennkkiimmssee yyaa iiddaamm vveeyyaahhuutt ddaa hhaappiissvvee nneeffyyeeddiilliirrddii..""7

Yeflilzâde Muhammed Salih,irtica itham›na iliflkin flu ilginç ör-ne¤i nakleder:

Page 12: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kapak

"31 Mart 1325/1909'da SultanAbdülhamid Han'›n hal'i hengâ-m›nda mürtecî' nam›yla Dîvân-›Harb taraf›ndan taht-› isticvâbaal›nan (sorguya çekilen) Erzurumulemâs›ndan Hac› Süleyman Ho-ca'ya Dîvân-› Harb reisi (sorar):

-Hocam! Siz de mürtecî' misi-niz?

-Evet efendim! ElhamdülillahiTeâlâ, Hakk'a rücû' edece¤imeîman›m ber-kemâldir.

-Yok hocam! Öyle mürtecî'de¤il! Sultan Abdülhamid'i isti-yor musunuz?

Cevap: -Reis Efendi! Ben ehl-imaafl, ehl-i makam de¤ilim; benmünzevî ihtiyar bir adam›m. Buifli siz kendi aran›zda aray›n›z da,bizi ve bu fukara halk› üzmeyi-niz!"8

K›saca; Meflrutiyet ve 31Mart hengam›nda türetilen butalihsiz kavram aynen Cumhuri-yet'e tevarüs etti. ""‹‹rrttiiccaa ssooppaass››"",günümüze gelinceye de¤in Bat›-c› iktidarlar›n halk› ve muhalifle-rini sindirmek için baflvurduklar›elveriflli bir psikolojik harp arac›-na dönüfltü. Meflrutiyet’ten bu-güne, halktan bir türlü destekbulamayan ‹ttihatç› ve Halk Par-tili elitler, “sanal” irtica tehlike-

sini, kendi despotik iktidarlar›nammeeflflrruuiiyyeett üürreettmmeekk için bir““uummaacc››”” olarak hep kullanagel-diler. Tam yüz y›ld›r, halk›n te-pesinde adeta Demokles'in k›l›c›gibi salland›r›l›p durulan bu ssaa-nnaall tteehhddiitt, bürotratik oligarfli-nin, kamuoyunu yan›ltmak, he-def sapt›rmak ve zulümleriniörtbas etmek için s›k s›k baflvur-du¤u bir siyasi manivela halinegeldi.

‹‹ttttiihhaatt--TTeerraakkkkii’’ddeenn CCHHPP’’yyee MMiirraass KKaallaann MMeeflflrruuiiyyeett AArraacc››::

SSaannaall//MMüürreetttteepp ‹‹rrttiiccaa

Cumhuriyet elitleri, ‹ttihatç› yö-netim gelene¤ini, bir ““ttaarrzz--›› ssiiyyaa-sseett”” olarak aynen ‹ttihat-TerakkiCemiyeti’nden tevarüs ettiler. Di-¤er siyasi anlay›fllar›, tutum vedavran›fllar› bir yana, özelliklemuhaliflerini tasfiye etme konu-sunda kkoommiittaacc›› yyöönntteemmlleerrii ma-haretle uygulamalar› ile tan›nan‹ttihatç›lar, ““iirrttiiccaa yyaaffttaass››””n›, mü-essir bir psikolojik silah, bir poli-tik bask› arac› ve “Meflrutiyet” k›-l›f› alt›nda sürdürdükleri despo-tizmin ““mmeeflflrruuiiyyeett aarraacc››”” olarakustaca kullanm›fllard›. Cumhuri-yet elitlerinin ise böyle bir silaha

ve meflruiyet arac›na onlardandaha fazla ihtiyaçlar› olacakt›.Halk›n özgür oylar›yla iktidar ol-may› hiçbir zaman baflaramayanyani meflruiyetini yönetti¤i halk-tan alamayan CHP, Tek Parti yö-netimini uzun y›llar sürdürmeningerekçesi olarak hep irtica “yyaa-llaann”›na baflvurdu¤u gibi; “bürok-ratik oligarfli” eliyle sürdürdü¤ü““öörrttüükk iikkttiiddaarr››””na meflruiyetüretmenin ve bu “derin iktida-r›”n› pekifltirip köklefltirmeninbahanesi olarak da her on y›ldabir ““mmeevvhhûûmm”” ve ““ssaannaall”” irticatehditleri icad etti. Tekin Erer’indedi¤i gibi, ““bbuu mmeemmlleekkeettttee ccaa-mmiilleerr vvee hhooccaallaarr mmeevvccuutt oolldduukkççaa,,iirrttiiccaann››nn mmeevvccuutt oolldduu¤¤uunnuu ssööyyllee-mmeekk””9 pekâlâ mümkün oldu¤u-na göre, sözde irtica için malze-me bulmak ya da üretmek/tertip-lemek hiç de zor olmayacakt›.

1926’da iktidara gelmesinekesin gözüyle bak›lan TTeerraakkkkii-ppeerrvveerr CCuummhhuurriiyyeett FF››rrkkaass››’n›n ka-pat›lmas› için, tüzü¤ündeki ““FF››rr-kkaa,, ddiinnii iinnaannççllaarraa vvee ffiikkiirrlleerree hhüürr-mmeettkkâârrdd››rr”” ifadesi yeterli idi.1930’da kurulan ve ayn› y›l yap›-lan yerel seçimlerde büyük bir te-veccühe mazhar olaca¤› anlafl›lanSSeerrbbeesstt FF››rrkkaa’n›n, bizzat kurucu-su Fethi Bey taraf›ndan feshedil-mesi için, “bir irticaî kalk›flmayavesile olma ihtimali” yetti de art-t› bile. 1945’lere kadar süren TekParti yönetiminin, 2.Dünya Sava-fl› sonras›nda d›fl bask›lara daya-namay›p çok partili hayata geç-mesine ra¤men 1946 seçimlerini“cebren ve hile” ile almas›n›n ar-d›ndan 1950’de yap›lan serbestseçimleri Demokrat Parti’nin ka-zanmas› ile Türkiye yeni bir süre-ce girdi. Ezan›n Arapça okunmas›dahil, Müslüman halk›n bin y›ll›kdini hayat tarz›n›n kimi icaplar›-n›n özgür b›rak›lmas›ndan on y›lsonra yap›lan 27 May›s Darbe-si’nin en belirgin gerekçesi yine“irtica” olacakt›. 12 Mart 1971 ve

1122 UMRAN TEMMUZ ’08

Cumhuriyet elitleri, ‹ttihatç› yönetim gelene-¤ini, bir ““ttaarrzz--›› ssiiyyaasseett”” olarak aynen ‹ttihat-

Terakki Cemiyeti’nden tevarüs ettiler. Di¤er siyasianlay›fllar›, tutum ve davran›fllar› bir yana, özelliklemuhaliflerini tasfiye etme konusunda komitac›yöntemleri maharetle uygulamalar› ile tan›nan ‹tti-hatç›lar, ““iirrttiiccaa yyaaffttaass››””n›, müessir bir psikolojik si-lah, bir politik bask› arac› ve “Meflrutiyet” k›l›f› al-t›nda sürdürdükleri despotizmin “meflruiyet aarac›”olarak ustaca kullanm›fllard›. Cumhuriyet elitlerininise böyle bir silaha ve meflruiyet arac›na onlardandaha fazla ihtiyaçlar› olacakt›. ”

Page 13: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kapak

1133TEMMUZ ‘08 UMRAN

12 Eylül 1980 darbeleri ile 28 fiu-bat 1997 Postmodern Darbesi’ninöncelikli bahanesi yine ayn› idi:““SSaannaall”” yyaa ddaa ““MMüürreetttteepp”” ‹‹rrttii-ccaa!!....10

“Milli irade” mi dediniz? Dindar halk ço¤unlu¤unun

iradesi “irtica”dan baflka ne ola-bilir ki?!

Falih R›fk› Atay'› dinleyelim:"...Hakimiyet-i Milliye silah›, mu-hafazakârlar›n, yani halledilecekbir medeniyet meselesi oldu¤unainanmayanlar›n, yahut irtica›n,yani Tanzimat'tan beri medeni-yet düflmanl›¤›n› elden b›rakma-yanlar›n silah› idi. Bize göre milliirade hür de¤ildir. Milli irade, bâ-t›l fikirler ve bât›l itikatlarla pas-lanm›fl, ve büyük ölçüde ortaça¤müesseseleri kadrosunun köleli¤ialt›ndayd›... Türk milletinin haki-ki düflman›, ortaça¤l› yar› teokra-tik devletin, müsbet ilim ›fl›¤› vur-mayan flark kafas›n›n ta kendisiidi."11

CCaammii,, CCuummaa,, NNaammaazz,, ÖÖrrttüü......OOlldduukkççaa ““‹‹rrttiiccaa”” VVaarrdd››rr

Evet, Tekin Erer’in müthifl tesbiti-ni ilavelerle tekrarlarsak; bumemlekette hocalar, camiler, na-maz k›lanlar, bafl›n› örtenler ol-du¤u sürece ve halk›na yabanc›-laflm›fl bat›c› elitlerin bu halk›ndini de¤erlerine tahammülsüzlü-¤ü devam ettikçe iirrttiiccaa yyaayyggaarraa-llaarr›› da kesilmeyecektir.

Son zamanlarda dillendirilen;“Can›m, camiye, ezana, namazabir fley diyen mi var?” itirazlar›nagelince. Son yüzy›lda bat›c› elitlertaraf›ndan gelifltirilen ““iirrttiiccaaeeddeebbiiyyaatt››””n›n genel seyrine bak›-l›rsa, nereden nereye geldi¤imizayan-beyan görülecektir.

“Sanal ‹rtica” isimli çal›flma-m›zda12 irtica edebiyat›n› “kla-sik dönem” ve “yeni dönem” ola-rak tasnif etmifl ve flöyle özetle-mifltik:

KKllaassiikk ddöönneemm iirrttiiccaa eeddeebbiiyyaatt-çç››llaarr››na göre; "irtica" geri olan›,eskiyi, ilkelli¤i, ça¤d›fl›l›¤›, kay-takl›¤› savunmakt›. Mürtecîler,Ortaça¤ (Kurûn-u Vustâ) özle-miyle yan›p tutuflan, ülkeyi ""OOrr-ttaaççaa¤¤ kkaarraannll››¤¤››nnaa"" sürüklemekisteyen molla zihniyetli, ""öörrüümm-cceekk kkaaffaall››"" kimselerdi. Onlar1400 y›l öncesinde kalm›fl fieriatdüzenini geri getirmek isteyen-lerdi. Gericiler, her yenili¤e karfl›ç›kan, ›slahat ve ink›laplara ayakdireyen ttuuttuuccuu,, mmuuttaaaassss››pp,, mmuu-hhaaffaazzaakkâârr,, ccaahhiill çevrelerdi. Ça¤-dafl, medeni ve uygar dünyayakapal›, ilerici geliflmelere s›rt çe-viren dar kafal›, yobaz, softa,çember sakall›, sar›kl›, takkeli, ta-kunyal›, kara çarflafl›... tiplerdi.

YYeennii ddöönneemm iirrttiiccaa eeddeebbiiyyaattçç››-llaarr›› ise, "irtica"› tan›mlamak vemahkum etmek için yeni yeni ke-lime ve kavramlara baflvurdular;hatta bir tak›m ithal kavramlarlasöylemlerine zenginlik(!) katt›lar:‹rticac›lar› ffuunnddaammeennttaalliisstt,, kköökk-tteennddiinnccii,, rraaddiikkaall iissllaammcc››,, ssiiyyaassaalliissllaammcc››,, aaflfl››rr›› ddiinnccii,, tteeookkrraattiikk ddüü-zzeenn yyaannll››ss›› biçiminde tan›mla-mak daha bilimsel (!) ve dahamakbul olabilirdi. Keza, gericilerikkaarraasseess, kkaarraaffaattmmaa, yyaarraassaa, hhoorrtt-llaakk gibi oldukça menfi ça¤r›fl›m-lar yapan edebi(!) (asl›nda edep-siz) benzetmelerle kamuoyundagülünç duruma düflürüp afla¤›la-mak; veya onlar› bölücü, anarflist,huzur bozucu olarak takdim et-mek; bu arada bol bol yeflil bay-rak, yeflil sar›k, kara cübbe, tes-bih, takke tasvirleri yapmak dahaetkili olabilirdi.13

28 fiubat sürecinde ise; irticaedebiyat›na sadece “türban, kur-ban ve Kur’ân” malzeme yap›l-makla kal›nmad›; camilerin çok-lu¤u ve s›kl›¤› ve hatta gençlerinnamaz k›lmalar› ve ilahi okuma-lar› bile “irtica” olarak görüldü.fiimdilerde, yaz›l›-görsel medya-da yer alan her “irtica” haberi,

mutlaka örtülü, takkeli/sar›kl›,namaz k›lan insan görüntüleri efl-li¤inde sunuluyor. Yani art›k ca-miye gitmek, namaz k›lmak, ör-tünmek, ilahi okumak da iirrttiiccaa-îî bir eylem!

Gazete manfletlerine bak›n:“Milliler Cuma Namaz›nda!”...“Lise Dam›nda Ö¤le Namaz›”...“Devlet Okulunda Toplu Na-maz”... “Otobüste Namaz Mola-s›”... “Otobanda Namaz!”... “Fi-lenin Sultan› Art›k Tesettürlü”...“23 Nisan’da ‹lahi Okuyan Çocuk-lar”... “Ada’da ‹maml› Kurs”...“Türbanl›lar Üniversitede”...

Gelin de Kur’ân flairi MehmetAkif gibi isyan etmeyin:

"‹flte ben mürtecî'im, gelsiniflitsin dünya!

Hem de bafl mürtecî'im, patla-san›z, çatlasan›z!"

NNoottllaarr1 fiair Eflref, Hicviyeler, haz: Cevdet

Kudret, Bilgi y., ‹stanbul-1970, s.73.

2 ‹smail Hami Daniflmend, 31 MartVak’as›, ‹stanbul Kit., ‹stanbul-1974, s.14-15.

3 fiair Eflref, a.g.e., s. 59.4 Bediüzzaman Said Kürdi, “Leme-

ân-› Hakikat ve ‹zâle-i fiübühât”,Volkan (t›pk› bas›m, Ertu¤rulDüzda¤, ‹z Yay., ‹stanbul-1992),say›: 103.

5 Vahdetî, Volkan, say›: 98-99.6 Volkan, say›: 106.7 Yeflilzade Muhammed Salih, Tercü-

me-i Hâl, Ali Emiri (Fatih/Millet)Kütüphanesi, fier’iye 1391, 24.

8 A.g.e., s.25.9 Tekin Erer, On Y›l›n Mücadelesi, ‹s-

tanbul-tarihsiz, s.36.10 Bu darbelerin genifl tahlili için

bkz: Abdullah Y›ld›z, Meflrutiyet-ten Cumhuriyete ‹ktidar Kavga-lar› ve Sanal ‹rtica, P›nar Y., ‹s-tanbul-2002.

11 Falih R›fk› Atay, Çankaya, Dünyay., c.2, s.335-336.

12 Abdullah Y›ld›z, MeflrutiyettenCumhuriyete ‹ktidar Kavgalar› veSanal ‹rtica, P›nar Y., ‹stanbul-2002.

13 A.g.e., s.28.

Page 14: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kapak

Osmanl› devlet adamlar›,askerî alanda yaflad›klar›problemlerin çözümünü

sa¤layacak yöntem ve tekni¤i bu-labilecekleri yer oldu¤u düflünce-siyle Bat›’ya yöneldiler. Bat›’yayönelmeleri gerekiyordu, çünküXVII. yüzy›lla birlikte Osmanl› ta-rihinin kara sayfalar›n› olufltur-maya bafllayan askerî yenilgilerdaha çok Bat› ülkelerinin ordula-r›yla yap›lan savafllarda yaflanm›fl-t›. Bu durumda askeri güvenlerinive zafer umutlar›n› yeniden ka-zanman›n yolunun düflmanlar›-n›n savafl araç ve tekniklerini al-malar›ndan geçti¤ine karar ver-diler. Bu son derece rasyonel birtercihti. Dolay›s›yla Bat›’ya yöne-lip, Bat›’n›n askeri araç ve teknik-lerini en k›sa yoldan alman›n ça-bas›n› yürüttüler. Ancak ne var kibu yönelifl k›sa sürede di¤er bir-çok alan› da kapsayacak flekildegeniflledi. Önceleri sadece askerîalandaki problemlere çözüm ara-y›fl›yla gerçekleflen Bat›’ya yöne-lifl, zamanla toplumsal, kültürel,ekonomik, siyasal, yasal ve hattazihniyet ve hayat tarz›n› da kap-sad›. Bat›’n›n her fleyini almak ge-rekti¤ini dillendiren yazarlar, fla-

irler, askeri liderler XIX. yüzy›ldasüreci yönlendirir hale geldiler.Tanzimat ve Meflrutiyetler buflartlarda ilan edildi. CumhuriyetTürkiye’si bu sürecin devam› ola-cak flekilde infla edildi. Bat›l›lafl-mak olarak isimlendirilen bu sü-reçte önemli birçok dönüm nok-tas› vard›r. Tanzimat bunlardanbirisi ve hatta en önemlisidir; sü-recin milad› konumundad›r. ZiraTanzimat’la birlikte, bat›l›laflmakbugün de varl›¤›n› sürdürmekteolan kat› bir devlet politikas›nadönüflmüfltür. I. Meflrutiyet siya-sal sisteme iliflkin bir düzenleme-nin dönüm noktas›n› teflkil eder-ken, II. Meflrutiyet ise “topyekûnbat›l›laflma“ idealinin, devlet ay-g›t›n› elinde tutanlar taraf›ndanbir zihniyet ve toplum mühendis-li¤ine dönüfltürmesini sembolizeetmektedir.

ÖÖzzggüüvveenn KKaayybb›› vveeyyaa BBaatt››ll››llaaflflmmaa

Osmanl› ça¤lar›nda bat›l›laflmakbiçiminde a盤a ç›kan sürecinbafllang›ç tarihini kesin olaraktespit etmek zordur. Zira de¤iflimbir süreçtir ve süreci do¤uran ilkde¤iflimler de¤iflimin aç›kça fark

edilmesinden de öncelere uzan›r.Buna ra¤men, bat›l›laflman›n, as-keri alandaki acil çözüm bekle-yen ve teknik anlamda Bat›ya yö-nelifli gerektiren s›n›r› da aflaraktoplumsal, kültürel, ekonomik,siyasal anlamda de¤iflime dönüfl-tü¤ü aflaman›n Lâle devrine teka-bül etti¤ini söylemek mümkün-dür. Kendi irfan›na güvenini kay-beden Osmanl› devlet adamlar›1

Lâle devriyle birlikte düflünce veyaflant›da da Bat›’y› taklit etmeyikendileri için bir gaye edindiler.Lâle devrinde taklitçilik biçimin-de kendini a盤a vuran bat›l›lafl-ma çabalar› karfl›t tepkilerle birsüre geri çekilmifl gibi gözüksedahi gizliden gizliye alan geniflle-mifl ve her haliyle ve her fleyi ileBat›’ anlay›fl›n› savunan ve sahipolduklar› devlet imkânlar›n› bat›-l›laflma projesi yönündeki de¤i-flim için kullanan bir elit kesimindo¤ufluna vesile olmufltur. Tanzi-mat’›n ilan›n› takiben uygulama-ya da dönüflen anlay›fla göre, bo-zulan-aksayan düzeni onarman›ntek çaresi bat›l› sistemler ve top-lumlar gibi olmaktan geçmektey-di2. Hatta zihniyetleri ve bireyselgörünümleri dahi Bat› modeline

1144 UMRAN TEMMUZ ’08

TOPLUM MÜHEND‹SL‹⁄‹N‹N TÜRK‹YE TAR‹H‹

TANZ‹MAT MEfiRUT‹YET

CUMHUR‹YETA. Cemil ERTUNÇ

Page 15: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kapak

1155TEMMUZ ‘08 UMRAN

göre de¤ifltirmek gerekti¤i düflü-nülmüfltür. Sonraki dönemler içinhemen hiç de¤iflmeyen bu inanç,gerek 1856 Islahat›n›n, gerek1876 ve 1908 Meflrutiyet hareket-lerinin ve gerekse 1923 devrimi-nin özünü teflkil etmifltir.

Fakat fluras› aç›k ve oldukçaönemlidir ki; Tanzimatla ve hattadaha gerilere gidersek Lale devriile bafllayan Bat› taklitçili¤i, iste-meden kabul etmek zorunda ka-l›nan bir durumun gereklerinegöre flekillenmemifltir. Taklitçilikbiçimindeki de¤iflim, isteyerek,arzulayarak, baflka bir alternatifidüflünülmeyerek gerçekleflen birteslimiyetin gere¤ine göre flekil-lenmfl ve anlam kazanm›flt›r. Sözkonusu taklitçilik Bat›’ya karfl›hissedilen s›n›rs›z ve sonsuz birhayranl›¤›n sonucundan baflkabir fley olmam›flt›r. Bu, bat›l› olanher fleyi iyi, mükemmel, bat›l› ol-mayan her fleyi ise adî, baya¤›,kötü, ucuz, yanl›fl gören melan-kolik bir hayranl›kt›r. Dolay›s›yla,özellikle Tanzimat›n birinciönemli vasf›n›n Bat›’ya hayranl›koldu¤unu söylemek hiç de zorde¤ildir. Bu hayranl›¤›n örnekle-rini, Bat› ülkelerine gitmifl ve ha-t›ralar›n› kaleme alm›fl olanlardaçokça bulmak mümkündür.1840’larda Bat› dünyas›n› gör-dükten sonra hat›ralar›n› yazanMustafa Sami Efendi’nin, Sad›kRifat Pafla’n›n ve Hayrullah Efen-di’nin yazd›klar› konunun önem-li örneklerinden sadece birkaç›-d›r. Ahmet Hamdi Tanp›nar’›n,Mustafa Sami Efendi’nin yazd›k-lar›ndan hareketle yapt›¤› tespit-ler ise dönemin devlet adamlar›-n›n genel özelli¤ini yans›tmas›aç›s›ndan son derece önemlidir;Manevi bak›mdan ortaya koydu-¤u hiçbir mesele yoktur. Gördü-¤ü fleyler de, ecnebi dil bilmeyen,gezdi¤i yerlerin kültür hareketle-rine yabanc› bir adam›n görebile-ce¤i fleylerdir3. Bu konuda, 1864

y›l›nda tedavi amac›yla Avru-pa’ya giden Hayrullah Efendi’ninPeflte tren istasyonundan hare-ketle anlatt›klar›, Tanzimat dö-nemi melankolik nitelikli Bat›hayranl›¤›n›n tipik bir di¤er ör-ne¤idir: “Gece saat befl buçuktaPeflte flehrinin demir yol menzil-hanesine muvasalat olunduktamahall-i mezkûrda gazlar›n ay-d›nl›¤› ve arabalar›n gürültüsün-den binan›n heyet-i cesametinenazar ettim idi. Bizim lokomoti-fin tafl›y›p çekti¤i otuz kadar ara-balar›n kâffesini içine ald›¤› mi-silli birkaç tak›m arabalar› dahiöylece istiab eder vüsatta oldu-¤undan ve ben ‹stanbul’da o ka-dar büyük bina görmedi¤imdenbirden bire hayret gelmifl idi... ‹s-tasyon restoran›na gidip bakt›mki, nice yüzlerce eflhas-i zükûr veinas tak›m tak›m oturup yemekyemekle meflguller idi. Saatimebakt›m yediye (alaturka saat)gelmifl olmakla o zaman Avru-pa’da gecelerin ihya olundu¤unuanlad›m. Zira o saatte bizim ‹s-tanbul’umuzda umûmen ahalibirinci uykuyu bitirip ikinci uyku-ya varm›fllar idi“4.

Elbette ki bu tür hayranl›k

kör bir taklidi zorunlu k›lacakt›r.Kör taklit ise Avrupa’y› k›l›k ve k›-yafette, âdetlerde, yaflama biçi-minde, dünya görüflünde, ideolo-jilerinde, siyasetinde, ekonomi-sinde... topyekün taklidi gerekti-recek; her alanda Bat›l› gibi ola-bilmek, Bat›l› gibi olmaya gayretsarf etmek çabas› sürecin de¤ifl-meyen bir özelli¤i haline dönüfle-cektir. Ve daha da önemlisi bü-tün bunlara inanan ve gere¤inegöre davrananlar ne kendisi ola-bililirler, ne de taklit ettikleri. Bukonuda bat›l› bir seyyah›n tespit-leri oldukça önemlidir. Frans›z ar-keolo¤u Georges Perrot, 1846’dabas›lan “Küçük Asya’da Bir Seya-hatin Hat›ralar›“ isimli kitab›n›nönsözünde flöyle yazm›flt›r: “fiar-ka yapt›¤›m önceki bir seyahatta,bir Frans›z aflç›ya sahip bulun-duklar›, Paris’li birkaç kibar fahi-flenin resimlerini gösterdikleri veFigaro gazetesine abone olduk-lar› için saf kimselerin medeniTürkler dedi¤i Türklerden baz›la-r›na rastlam›fl ve onlar› oldukçayak›ndan görmüfltüm. Genç Tür-kiye’nin bu numuneleri, itirafederim ki, üzerimde müspet birintiba b›rakmam›fllard›r. Onlar

Page 16: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kapak

soydan, do¤ufltan e¤itimden ge-len kendi kusurlar›na taklit yo-luyla hemen bizim bütün kusur-lar›m›z› eklemifllerdi; böylece deher türlü kusur ve kabahatinepeyce zengin bir koleksiyonunuüzerlerinde toplam›fllard›“5

BBaatt››ll››llaaflflmmaann››nn DDeevvlleett PPoolliittiikkaass››nnaaDDöönnüüflflmmeessii:: TTaannzziimmaatt FFeerrmmaann››

3 Kas›m 1839’da Topkap› saray›-n›n Gülhane bahçesinde bizzatMustafa Reflit Pafla’n›n okudu¤uHatt-› Hümayûn, bütün yönleriy-le bat›l›laflmaya bafllanmas› ge-rekti¤inin ve baflland›¤›n›n resmîilan› olmufltur. Hatt-› Hüma-yûn’un, aralar›nda padiflah›n dabulundu¤u bütün devlet ileri ge-lenlerinin, Rum ve Ermeni patrik-lerinin, Yahudi hahambafl›n›n,Lonca ve esnaf teflekküllerinintemsilcilerinin, di¤er devletlerinelçilerinin ve kalabal›k bir halktoplulu¤unun haz›r bulundu¤ubir ortamda okunmufl olmas›,Hatt-› Hümayûn’a verilen öne-min ve gerçekleflmesi arzulanan-lar›n yayg›nl›¤›n› göstermesi aç›-s›ndan önemlidir. Yaz›l›fl tarz›n-da, hukukî bak›mdan bir sistem-sizlik görülen6 Hatt-› Hüma-yûn’daki prensipler, onun orijinaltaraf›n› teflkil etmektedir. Üze-rinde çokça de¤erlendirme yap›-labilecek olan Hatt-› Hümayûn’ayans›yan düflünce ve görüfllerinen önemlilerinden birisi din vedevlet ifllerinin ayr›flt›r›lmas›yla il-gilidir. Din ve devlet ifllerinin bir-birinden ayr›lmas›; daha daönemlisi dinin yönetim ifllerininreferans› olmaktan ç›kar›lmas›n›öngören modernist anlay›fla yö-nelik oldukça büyük bir ad›mTanzimat Ferman›yla sessizceat›lm›flt›r. Bu nedenle birçok ka-mu hizmetleri zamanla dinin et-kisinden uzaklaflarak7 laik ka-nunlara tabi k›l›nacakt›r. Sadece,miras ve evlenme gibi flahsi hu-

kuk alan› fler’î hukukun etki ala-n›nda b›rak›lm›flt›r. Sivil idarede,mahkemelerde, ticarette Bat› ka-nunlar›n›n uygulanmas›na geçi-lecektir. Bundan dolay›d›r ki,devrin ulemas› Tanzimatç›lar›dinsizlikle suçlamakta fazla zor-lanmam›fllard›r. Bütün bu suçla-malar›n bafll›ca dayana¤› duru-mundaki Bat›’dan aktarma ka-nunlar ise Tanzimat ferman›n›nilan›n› takiben belirli peritonlar-da uygulamaya konulmufltur.1840 tarihinde bir Ceza Kanun-nâmesi, 1850 y›l›nda Kanunnâ-me-i Ticaret, 1851’de Ceza Ka-nunnâmesi’ni tashih ve tadileden bir Kanun-u Cedid, 1858’deise 1926’ya kadar baz› de¤ifliklik-lerle yürürlükte kalan yeni bir Ce-zâ Kanunnâmesi, yine ayn› y›lArazi Kanunnamesi, 1859’da Ka-ra Ticaret Kanunu, 1861’de Usûl-ü Muhakeme-i Ticaret Kanunna-mesi, 1863’de Ticaret-i BahriyeKanunnâmesi, 1864’de Ticaret-iBahriyye Kanunnâmesi ve1876’da Kanun-u Esasî yay›nlana-rak yürürlü¤ü konulmufltur. Bun-lar ço¤unlukla da Fransa’dan ikti-bas edilmifltir8. Bu arada yürürlü-¤e konan kanunlardan sadece1869’da ilan olunan Mecelle-iAhkâm-› Adliye, Bat›’dan iktibasedilmeyip, Ahmet Cevdet Pa-fla’n›n baflkanl›¤›ndaki bir komis-yon taraf›ndan fler’i hukuk esasal›narak haz›rlanm›flt›r.

GGüünnddeelliikk HHaayyaattttaa GGeerrççeekklleeflfleenn DDee¤¤iiflfliimm

Türkiye’nin bat›l›laflma sürecindegündelik hayata yans›yan ve Ba-t›’y› taklit biçiminde a盤a ç›kanözellikleri Tanzimat’tan sonrabütün yönleriyle görmek müm-kündür. II. Mahmut döneminderesmî alan› aflamayan ve bu yö-nüyle dahi birçok kesimin tepkisi-ni çeken özellikler, Tanzimatlabirlikte sivil hayat›n bütün alan-

lar›na bir selin istilas› h›z›yla hâ-kim olmufltur. Geleneksel yap›y›d›fllayan ve hatta afla¤›layan Av-rupaî hayat tarz›, adeta resmî birnitelik kazanarak gündelik haya-ta hâkim olmufltur. Bu konuda ‹s-tanbul önemlidir. Çünkü ‹stan-bul’da gündelik hayat Tanzi-mat’la birlikte birden bire büyükoranda de¤iflikli¤e u¤ram›flt›r.Taklit ve moda, bat›l› k›l›k-k›ya-fetleri, yaflama biçimini, hal vehareketleri ‹stanbul’un gündelikhayat›n parças› haline getirmifl-tir. Gazeteler, Avrupaî modan›nreklâm arac› olarak var güçleriyleçal›fl›r olmufllard›r. ‹ngiliz usulümobilya, piyano, haremlerde pi-yano dersleri, kotra yar›fl› gazete-lerin en çok ilgi çeken reklâmlar›haline gelmifltir. Eskiden beri ge-nellikle “ecnebi“ karaktere sahipolan Beyo¤lu ise yeni hayat tarz›-n›n merkezi durumundad›r. Birbat›l› gibi giyinmifl yöneticiler,memurlar Beyo¤lu’nun daimîmüdavimleri burumundad›rlar.Ahmet Hamid Tanp›nar’a göreise bütün bu de¤iflikli¤i yönetipkontrol eden Mustafa Reflit Pafla,de¤iflikli¤i hayata aktaran isegenç padiflah›n bizzat kendisi-dir9. Az-çok Frans›zca bilgisiyle,piyano çalma becerisiyle, tiyatrove Bat› müzi¤ine düflkünlü¤üylebizzat padiflah›n kendisi, her günbir yenili¤in habercisi ve uygula-y›c›s› olur. Dolmabahçe saray›n›nyan›na infla ettirdi¤i özel tiyatrobinas› ve Avrupal› müzisyenler-den teflkil eden saray orkestras›,herkesin ilgi oda¤› haline gelir.Saraydaki kad›nlar›n dans, mü-zik, bale dersleri ise de¤iflimin birdi¤er parças›n› teflkil eder. K›sa-cas›, Cevdet Pafla’n›n “Servet-ikâzibe“ ad›n› verdi¤i yapay birrefah adeta tüm ‹stanbul’u sarar.Tanzimat’la birlikte daha iyi an-lafl›l›r ki, devlet kademelerindebafllay›p geliflen ve ilk sars›c› etki-leri askerî alanlarda görülen

1166 UMRAN TEMMUZ ’08

Page 17: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kapak

1177TEMMUZ ‘08 UMRAN

problemlere çözüm olsun diyebafllayan ›slahat çal›flmalar›n›n,zamanla bat›l›laflmayla efl anlam-l› hale gelmesi, Tanzimat’la ta-mam›yla denecek kadar Bat› tak-litçili¤ine dönüflmüfltür. Bu dö-nemdeki Bat› taklitçili¤ini önce-kilerden ay›ran en önemli fark›taklitçili¤in resmî bir nitelik ka-zanmas› ve kanunlaflmas›ndaaramak gerekmektedir. Zira baz›fleyler kanun gücüyle yap›lm›fl ve-ya yap›lmaya çal›fl›lm›flt›r10. An-cak bu taklit; bilimden, sanattan,siyasî ve ekonomik yap›dan, idarîve hukukî alanlardan daha çokve daha h›zl› biçimiyle günlük ha-yattad›r. Bat›’ya gönderilen ö¤-renciler ise taklitçili¤in önemli bi-rer nakil arac› görevini üstlenir-ler. Bu ö¤rencilerde genellikleFransa’ya gönderildi¤i için Fran-sa’n›n etkisi daha a¤›rl›kl› olmufl-tur.

SSiiyyaassaall SSiisstteemmiinn TTaannzziimmii:: MMeeflflrruuttiiyyeettlleerr

1876 y›l› Türkiyedeki bat›l›laflmasürecinin önemli tarihlerindenbirisini oluflturmaktad›r. 1876Anayasas›, bat›l›laflma sürecinin,özellikle idarî yap›da olmak üze-re yeni bir safhas›n› bafllatm›flt›r.1876 Anayasas›, Tanzimat’›n ge-tirdiklerini yeterli bulmayan veFrans›z Devrimi’nin getirdi¤i baz›düflünce ve ideolojilerin etkisin-de kalan ve Genç Osmanl›lar ola-rak isimlendirilen az say›da “ay-d›n“›n eseri olarak anlam kazan-m›flt›r. Kanûn-u Esasi’nin haz›r-lanmas›nda Frans›z ‹htilâli’ningetirdi¤i fikirler etkilidir. Ancako y›llarda yürürlükte olan Frans›zCumhuriyeti Anayasas›’n›n, Os-manl› monarflisine aktar›lmas›uygun görülmemifltir. Bu neden-le de Kanûn-› Esasi’nin haz›rlan-mas›nda daha çok Belçika Anaya-sas›, bir miktar da Prusya ve Po-lonya anayasalar› örnek al›nm›fl-

t›r. Fakat Anayasa’n›n özelli¤iher ne olursa olsun bütün hü-kümlerinin var›p ba¤land›¤› nok-ta Padiflah’a büyük yetkiler veren113. maddedir. Yeni Osmanl›lar,y›llard›r özlemini çektikleri mefl-rutiyet sistemine kavufltuklar›n›düflündükleri bir anda bir mad-deyle hayallerinin bofla ç›kt›¤›n›düflünmüfllerdir. Zira bu maddeKânun-› Esasîyi “Kânun’u bî Esas“haline getiriyordu. Sonuç olarakda Yeni Osmanl›lar için “savafl“bitmedi. Meflrutiyet savafl› aynendevam etti. Abdülhamit’in Mecli-si süresiz tatil etmesi ise “savafl“iyice fliddetlendirdi.

Yeni dönemin muhalifleri ye-ni bir isimle an›ld›lar; Yeni Os-manl›lar›n yerini Jön Türkler ald›.Genç Osmanl›lar›n Abdülaziz’inflahs›nda Tanzimat bürokrasisinekarfl› yürüttükleri muhalefeti,Jön Türkler bütün otoriteyi elin-de toplayan Abdülhamit’in flahs›-na karfl› yürüttüler. Elbette kiGenç Osmanl›lar ve Jön Türkleraras›nda farkl›l›klar vard›, ancakbilhassa eksiklikler ve olumsuzözellikler aç›s›ndan da birbirleri-ne çok benziyorlard›. Jön Türk-ler de aynen Genç Osmanl›lardaoldu¤u gibi, kendi aralar›ndafarkl› görüflleri savunmalar›nara¤men11, Abdülhamit’in devril-

mesi ve anayasal› meflruti bir ida-renin kurulmas› konusunda birle-fliyorlard›. Fakat onlar›n da ‹mpa-ratorlu¤un sorunlar›n› kavray›fl›,ne toplumsal yap›n›n analizinene de emperyalizmin mekaniz-malar›n›n incelenmesine dayan›-yordu. Hüseyin Cahit Yalç›n’›nifadesiyle, ço¤u ömründe bir kezolsun parlamento nas›l toplan›r,neler tart›fl›r, nas›l karar al›r gör-memifl olan bu Osmanl› “ayd›nla-r›“, anayasa ve parlamentoya ül-kenin tüm sorunlar›n› çözecek si-hirli bir de¤nek gibi inan›yorlar-d›12. Onlara göre Abdülhamit’intahttan indirilmesi ile bütünproblemler çözülecek, ülke biranda ayd›nl›¤a ç›kacakt›. Bu ko-nudaki düflünceleri bir iman13

niteli¤indeydi. Bütün duygu vedüflünceleriyle Abdülhamit’eflartlanm›fl durumdayd›lar14; Ogidecek ve her fley düzelecekti!

Jön Türklerin siyaset teorisiy-le, XIX. yüzy›ldaki seleflerindendaha az ilgilendikleri bir gerçek-tir. Hatta Yahya Kemal’e göre bukonuda “hiç“15 idiler. Siyasî mü-cadelelerinin fikir yönünü sadeceAbdülhamit’e olan kinleri olufltu-ruyordu. Siyasal söylemleri, Ab-dülhamit’in bir müstebit oldu¤u,anayasay› ask›ya alarak parla-menter hükümetin geliflmesini

Page 18: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kapak

engelledi¤i, halk› geri, bilgisiz veyoksul b›rakt›¤› gibi slogan veelefltiriler üzerinde flekilleniyor-du. ‹nançlar›na göre, Abdülha-mit’i devirerek kurulacak parla-mentolu bir meflruti yönetim, ül-kenin ihtiyaç duydu¤u siyasî, sos-yal, ekonomik yenilikleri yaparakdevleti y›k›lmaktan kurtaracak vebat›l› ülkelerin sayg›s›n› kazana-cakt›.

TToopplluummssaall AAyyrr››flflmmaa vvee DDee¤¤iiflfliimmiinn ‹‹ddeeoolloojjiissii

III. Selim’in iktidar y›llar›ndan iti-baren askeri tekniklerin, II. Mah-mud ile baz› idarî kurumlar›n,Tanzimat, Birinci ve ‹kinci Meflru-tiyet dönemlerinde ise baz› siya-sal kurumlar›n Bat› Avrupa ülke-lerinden Osmanl› ülkesine akta-r›lmas› ile bafllam›fl ve devam et-mifl olan bat›l›laflma sürecini ikiaflamada de¤erlendirmek konu-nun anlafl›lmas›n› kolaylaflt›ra-cakt›r. Ayn› zamanda tarihselflartlara da uygun olacakt›r. Birin-ci aflamada, zihinsel ve toplumsalde¤iflmelerin motoru rolünü üst-lenecek olan ve “sosyal de¤iflmesa¤layan ajan”16 olarak tan›mla-nan “seçkin“lerin de¤iflmesi söz-konusudur. Bu aflamada bat›l›lafl-man›n ilk basama¤› oluflmufltur.Etkileflim do¤rudand›r. Do¤ru-dan etkileflimin taraflar›ndan bi-risini d›fl dinamikler oluflturur-ken, di¤eri ise yönetici ve inteli-jansiyaya dahil olan yerli seçkin-ler oluflturmufltur. Bu etkileflimalan›nda kitlelerin bir yeri yok-tur. Onlar olup-bitenler karfl›s›n-da ilgisiz ve hatta büyük orandahabersizdir. Kitleler aç›s›ndan,bütün bu gerçekleflenler, kenditoplumlar›nda ancak kendi“dünya”lar›n›n d›fl›nda gerçek-leflmektedir. Etkileflimin aktifucunda d›fl dinamikler, edilgenucunda ise yerli seçkinler vard›r.Ancak fluras› da gözden kaç›r›l-

mamas› gereken önemli bir nok-tad›r ki, bu etkileflimin zemininid›fl dinamiklerin de¤ifltirici, yön-lendirici iradeleri de¤il, daha çokyerli seçkinlerin de¤iflme istek vearzular› oluflturmaktad›r. Ortadaaç›kça davetkâr bir zihniyet ve ozihniyetin teflkil etmeye çal›flt›¤›sistemsiz bir hayat tarz› vard›r.‹kinci aflamaya gelince; bu afla-mada d›fl dinamikler büyük oran-da devre d›fl›d›r. Art›k de¤ifltiricive dönüfltürücü etkileflim “yerli”unsurlar aras›nda gerçekleflmek-tedir:Yani “sosyal de¤iflme sa¤la-yan ajan” konumundaki seçkin-ler ve halk aras›nda. Toplumsalve zihinsel dönüflümü modern-leflme yönünde gerçeklefltirmeyivarl›klar›n›n gayesi edinmifl yerliseçkinler ile gündelik problemle-rinden daha ötesini göremeye-cek kadar hayat›n günü birlikproblemleriyle iç içe olan halk,bat›l›laflma sürecinin ikinci afla-mas›nda karfl›t kutuplar› olufltu-rurlar. Halk etkileflimin birinciaflamas›nda belki k›smen seyirci,ancak daha çok ilgisiz ve habersizolmas›na karfl›l›k, ikinci aflamadaetkilerin kendisine yöneldi¤i he-def konumundad›r.

Seçkinlerle halk›n fark› sade-ce bu belirttiklerimizden de iba-ret de¤ildir. Halk›n güçsüzlü¤ünekarfl›l›k, seçkinler güçlüdürler.Devletin her türlü gücü yedekle-rindedir ve istedikleri gibi kulla-nabilmektedirler. Devlet gücünükullanmay› seçkinliklerinin en ta-biî gere¤i kabul ettikleri için deherhangi bir vicdanî s›k›nt› dahiduymamaktad›rlar. Hatta tamaksine vicdanî bir rahatl›k içeri-sindedirler; zira herfleyi “halkiçin“ yapmaktad›rlar. “Halk için“herfley feda edilebilecektir; hattahalk›n kendisi bile. Bu nedenlede “gerekti¤inde“ ve “gerekti¤ikadar“ kan ak›tmay› “halk için“uygun bulabileceklerdir17. Böy-lelikle, otoritesine “hörmet“ e

ça¤›rd›klar› devletin gücünü kul-lanarak, zihinsel ve toplumsaldönüflümü gerçeklefltirme arzu-lar›n› her gün biraz daha artanoranda uygulamaya aktar›rlar.Fakat hiç bir zaman halka bir fleysormazlar. Çünkü halk›n tercihtebulunabilecek kapasitede olma-d›¤›n› bir ön kabul olarak benim-semifllerdir. Halk, düflünce ve e¤i-limlerinden yararlanmas› gere-ken bilinçli bir kitle de¤il, seçkin-lerin e¤itimine muhtaç bir sürü-dür. Bu “sürü”nün e¤itilmesi isebaz›lar›n›n varl›k nedenidir18.

Bat›c›lar, arzulad›klar› top-lumsal dönüflümün hedefini vebu arada da halka karfl›t olma-d›klar›n›n delili olarak “halkç›l›k“ideolojisini ürettiler. Halkç›l›k,“halk taraf›ndan“ de¤il, “halkiçin“ oldu¤u görüflünün kuram-sal gerekçesini oluflturmufltur.Jön Türkler’in ve haleflerinin“halkç›l›k“ ideolojisi demokratikve özgürlükçü bir boyut tafl›mak-tan çok, e¤itilmifl seçkinlerin hal-k› ayd›nlatmalar›, daha do¤rususeçkinlerin kendi “iyi“lerini halkabenimsetmeye çal›flmalar› gibibir görünümde ortaya ç›km›flt›r.Bu ise “de¤iflmenin“ de¤il “de-¤ifltirmenin“ esas olmas› gerekti-¤i ve bat›l›laflt›rma yönündekide¤ifltirmenin de tedrici bir sü-reçle de¤il, ancak tepeden inme-ci bir de¤iflimle gerçeklefltirilmesigerekti¤i inanc›n› oluflturacakt›r.Mustafa Kemal’in 6 Temmuz1918 tarihinde Karlsbad’da bu-lundu¤u s›rada, yabanc›larla olanbir sohbetteki sözleri “de¤ifltiri-ci“ zihniyetin ilginç örne¤initemsil etmektedir: “Ben her vakitsöylerim, burada bu vesile ile ar-zedeyim, benim elime büyük se-lahiyet geçerse, ben hayat-› içti-maiyemizde arzu edilen ink›lâb›bir anda, bir “Coup“ ile tatbikedece¤imi zannederim. Zira,ben, baz›lar› gibi efkâr-› avâm›,efkâr-› ulemây› yavafl yavafl be-

1188 UMRAN TEMMUZ ’08

Page 19: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kapak

1199TEMMUZ ‘08 UMRAN

nim tasavvurat›m derecesinde ta-savvur ve tefekkür etme¤e al›flt›r-mak suretiyle bu iflin yap›laca¤›n›kabul etmiyor ve böyle hareketekarfl› ruhum isyan ediyor. Neden,ben bu kadar senelik tahsil-i âlîgördükten, hayat-› medeniye veiçtimaiyeyi tetkik ve hürriyeti te-zevvuk için sarf-› hayat ve evkatettikten sonra, avâm mertebesi-ne ineyim. Onlar› kendi mertebe-me ç›karay›m, ben onlar gibi de-¤il, onlar benim gibi olsunlar“19.

DDee¤¤iiflfliimm vvee TTaakklliittççiilliikk:: CCuummhhuurriiyyeett DDöönneemmii BBaatt››ll››llaaflflmmaa-

ss››nn››nn OOrrjjiinnaallllii¤¤ii SSoorruunnuu

Cumhuriyeti kuran kadrolar dü-flünceleriyle ve uygulamalar›yla“Bat› taklitçisi“ olduklar›n› kabuletmemifllerdir. Kanaatlerine göredüflüncelerinin ve yapt›klar›n›ntaklitçilikle bir ilgisi yoktur. Ziradüflünce ve uygulamalar›yla “Ba-t› uygarl›¤›n› model al›rken“ ev-rensel olan bilime dayanan Bat›-y›, dolay›s›yla insanl›¤›n ortakürünü olarak kabul etti¤i Bat› uy-garl›¤›n› benimsemekteydiler vebu taklitçilik olamazd›. Çünkü ev-rensel bir modeli örnek almaktaklitçilik de¤il, zorunluluktur.Konuflmalar›nda daha çok “mua-s›r medeniyet”ten sözetmeleri-nin, ender olarak da “Bat› mede-niyetini” övmelerinin nedeni debudur.

‹ster taklitçilik olarak de¤er-lendirilsin isterse bir baflka tarz-da, bunlar tart›flmalara aç›k. An-cak önemli olan fludur ki, Cumhu-riyeti kuran kadrolar yönelinenistikamette öylesine bir kararl›l›ksergiliyordu ki, Türkiye toplumu-nun kimli¤ine iflaret edecek veböylelikle, bat›l›dan farkl› oluflugösterecek en uzak ayr›nt›ya da-hi raz› olmuyorlard›. Bu konudaörnek olarak, “fiapka ‹nk›lâb›”öncesinde Ankara Valisi YahyaGalip Bey’in “fiapkan›n orta yeri-

ne bir ayy›ld›z koyal›m. Di¤er mil-letlerden fark›m›z belli olur” tek-lifine Cumhuriyetçi Kadro’nun“‹kinci Adam”› olan ‹smet ‹nö-nü’den ald›¤› cevap önemlidir;“Can›m, biz bunlar› fark›m›z ol-mas›n diye yap›yoruz. Sen ne tek-lif ediyorsun” 20.

Mustafa Kemal, CumhuriyetTürkiyesi’nin Osmanl› dönemiylehiç bir ilgisinin bulunmad›¤›n›,Cumhuriyet Türkiyesi’nin herfle-yiyle “yeni” oldu¤unu belirtme-ye yönelik özel bir gayret içerisin-de olmufltur. Bu konudaki görü-flünü her f›rsatta dile getirerek,yapt›klar›n›n ve yapmay› düflün-düklerinin orjinalli¤ini ›srarlavurgulam›flt›r. Kurmakta oldukla-r› rejimin, Osmanl› devletiyle hiç-bir ortak özellik tafl›mad›¤›n› veçürümüfl geçmiflten tam bir ko-puflu ifade etti¤ini vurgulamayabüyük bir titizlik göstermifltir.Ancak, konu dahilinde araflt›rma-lar aç›kça göstermektedir ki,Mustafa Kemal’in sözkonusu ifa-deleri bir vak›ay› de¤il, daha çokbir temenniyi dile getirmektedir.Zira hiç kuflku yok ki, her ulusuntarihinde süreklilik gösteren birçizgi vard›r ve geçmiflten tam birkopufl nadiren görülür. Ancak buçizginin düz oldu¤unu söylemekde pek mümkün de¤ildir. Elbet-teki belirli dönüm noktalar›n›nvarl›¤› sözkonusu olabilir. Bu du-rum bilhassa Osmanl›-Türkiye sü-recinde daha kolay görünen birözellik olarak a盤a ç›kmaktad›r.Bu itibarla Mustafa Kemal’inTürk toplumuna yeni bir biçimverirken, Osmanl› dönemindekimodernleflme çabalar›ndan etki-lenmedi¤ini söylemek mümkünde¤ildir. Böyle bir iddia, tarihigerçeklerle çat›flan bir tutum ola-rak kalmaya mahkümdur21. Ke-malizmin, hem düflünce, hem detoplumsal temel bak›m›ndan ön-cüleri vard›r. Bunlar›n aras›ndaözellikle de Jön Türk döneminin

etkilerini reddetmek mümkünde¤ildir22. Türk düflünce tarihiaraflt›rmalar›, Kemalizm’in birçokyönlerden II. Meflrutiyet ortam›n-da biçimlenmifl olan Jön Türk ide-olojisinin devam› niteli¤inde ol-du¤u yarg›s›n› güçlendirecek bul-gular ortaya koymaktad›r23.

Kurtulufl Savafl›’ndaki siyasalrejim tart›flmalar› içinde biçim-lenmeye bafllayan, ancak1930’larda kesin formülasyonu-nu kazanan Cumhuriyet Türkiye-si’nin resmi ideolojisi olan Kema-lizm, Jön Türk ideolojisinden ba-z› yönlerden farkl›laflmakla bir-likte, esas olarak ayn› yap›y› ko-ruyan bir ideolojidir. Siyasal vetoplumsal örgütlenme konusun-da, Jön Türkler’in düflüncelerineegemen olan ve Kemalist ideolo-jiye yans›yan özellikleri anahatla-r›yla flu flekilde belirlemek müm-kündür; pozitivist bir ak›lc›l›k,anayasal bir rejim iste¤i ve halk-ç›l›k. Bunlar› gerçeklefltirmek ve“devleti kurtarmak” için ise, Bat›bilim ve teknolojisini örnek alan,bu bilim ve teknolojide ifade edi-len ak›lc› esaslara göre belirlen-mifl yeni bir düzenlemenin gerek-li oluflu. Bu düzenleme içindeanayasal ve parlamenter bir siya-sal örgütlenmenin yerlefltirilmesive “iyi”nin ne oldu¤unu bilene¤itimli “ayd›nlar”›n “halka do¤-ru” giderek, halk› ayd›nlatmas›.

Jön Türk ideolojisinin poziti-vist karekteri Kemalist ideolojiyeaynen yans›m›fltr. Jön Türk ide-olojisinin Kemalizm’e b›rakt›¤›bir baflka önemli miras, Durkhe-im-Gökalp etkisinde kalm›fl bulu-nan dayan›flmac› (Solidarist) an-lay›flt›r. Elbetteki bunlar Cumhu-riyet kadrolar›n›n önceki dönem-lerle ilgi ve benzerliklerini ortayakoyan baz› genel özelliklerdir. Buise benzerlik düzeyinde kalan birözellik de¤il, bir sürecin gerektir-di¤i öncelik-sonral›k durumudur.Bu nedenledir ki Toktam›fl Atefl

Page 20: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kapak

flöylesi bir tespitte bulunmaktahiç zorlanmad›¤› görülüyor: “Ay-r›nt›ya inildi¤i zaman flunu ifadeetmekte zorlan›lmayacakt›r;Cumhuriyet döneminde gerçek-lefltirlen her fley daha önce veözellikle de Jön Türkler taraf›n-dan düflünülmüfl fleylerdir”24.Daha da önemlisi, Toktam›fl Atefl,Cumhuriyet seçkinlerinin düflün-düklerini ve gerçeklefltirdikleriniOsmanl› dönemi modernleflmesürecinin ürünü olarak niteleme-sidir; “E¤er Osmanl› ‹mparatorlu-¤unda Kemalizmin nesnel haz›r-l›¤› olmasayd›, ne devrimler bafla-r›labilir ve ne de cumhuriyet vecumhuriyet dönemi Türk Hukukudo¤abilirdi”25. Ancak, buna ra¤-men Cumhuriyet dönemi bat›l›-laflma sürecinin bir orjinalitesi ol-mad›¤›n› düflünmek de yanl›flolacakt›r. Bu alanda öncelikleTanzimat dönemiyle aradaki te-mel fark› belirtmekte yarar var;herfleyden önce, Cumhuriyet dö-nemi bat›l›laflmas› “Osmanl›c›”de¤il, “Ulusçu”dur. Ayr›ca Tanzi-matç›lar gibi, kurulu düzenin re-formlarla yaflat›lmas› amaçlan-mam›fl, tümüyle tersine yeni birdevlet ve toplum düzeni gerçek-lefltirilmek istenmifltir. Bu ise ge-rek düflüncede ve gerekse uygu-lamada “radikal” bir özellik ola-rak a盤a ç›km›flt›r. Fakat “radi-kal” olmak herfleyiyle orjinal ol-mak anlam›na gelmemektedir.Elbetteki baz› alanlarda baflkala-r›yla veya baflka düflüncelerlebenzerlikler bulunabilir. Kema-list seçkinlerin düflünce ve eylem-deki “radikalli¤i” bu çerçevedede¤erlendirmekte yarar vard›r.Ça¤lar Keyder’in konuyla ilgilitespitleri, hem Türkiye’nin bat›l›-laflma sürecini de¤erlendirmesive hem de Cumhuriyet dönemi-nin orjinalli¤ini ifade etmesi aç›-s›ndan önemlidir; “XIX. yüzy›lda-ki modernleflme, Kemalist dö-nemde yap›lan reformlarla en

az›ndan eflit önem tafl›r. Hukukîve idarî modernizasyon alan›nda,1838-1876 döneminde yap›lanlarCumhuriyet döneminde yap›lan-lardan az de¤ildir. Abdulhamitdöneminde merkezi devletin ay-g›tlar›n› güçlendirme yolundaönemli ad›mlar at›lm›flt›. 1908Anayasas›’n›n parlamenter de-mokrasiye sa¤lad›¤› katk› 1925-1946 aras›nda Cumhuriyet’in sa¤-lad›klar›ndan çok daha fazlayd›.Kemalist reformculu¤un dahaönceki modernizasyondan fark›,çabalar›n, dine ve hanedana da-yal› meflruiyyetten ar›nm›fl bir si-yasi sistemin tan›mlanmas› üzeri-ne yo¤unlaflt›r›lm›fl olmas›yd›”26.

NNottllaarr1 Lewis, Bernard, ‘Bat›n›n Taarruzu’,

Cemil Meriç, K›rk Ambar, ‹stan-bul, 1980, s. 478

2 Tunaya, Tar›k Zafer, Türkiye’ninSiyasî Hayat›nda Bat›l›laflma Ha-reketleri, ‹stanbul, 1960, s.58

3 Tanp›nar, A. Hamdi, XIX. As›r TürkEdebiyat› Tarihi, ‹stanbul, 1982,s. 95

4 Kuran, Türk Ça¤dafllaflma Tarihin-de Tanzimat’›n Yeri, s.66. 67

5 Kuran, Türk Ça¤dafllaflma Tarihin-de Tanzimat’›n Yeri, s. 67

6 Abadan, Yavuz, “Tanzimat Ferma-n›'n›n Tahlili“, Tanzimat I, ‹stan-bul, 1940, s.39

7 Tesbit için bkz: Schacht, Joseph, ‹s-lam Hukukuna Girifl, (Çev: M.Da¤, A. fiener), Ankara, 1977,s.100

8 Bkz: Üçok, Türk Hukuk Tarihi,s.185.186; Öztürk, Osman, Me-celle, ‹stanbul, 1973, s.13-15

9 Tanp›nar, XIX. As›r Türk Edebiyat›Tarihi, s.132

10 Birand, Kamuran, Ayd›nlanmaÇa¤›n›n Tanzimat Dönemine Et-kisi, Ankara, 1955, s.5

11 Mahmud Celaleddin, Mirat-I Ha-kikat, ‹stanbul, 1980, C.2, s.16

12 Yalç›n, H. Cahit, Talat Pafla, ‹stan-bul, 1943, s.14

13 Beyatl›, Yahya Kemal, Gençli¤im,

Siyasi ve Edebi Hat›ralar›m, ‹s-tanbul, 1973, s. 170

14 Beyatl›, Gençli¤im, Siyasi ve Ede-bi Hat›ralar›m, s.191.192

15 Beyatl›, Gençli¤im, Siyasi ve Ede-bi Hat›ralar›m, s.191

16 Dönmezer, Sulhi, “Atatürk ‹nk›-lâplar› ve Sosyal De¤iflme Teori-leri“, Atatürk Araflt›rmalar› Mer-kezi Dergisi, C.V, Say› 15, Tem-muz 1989, s. 53

17 M. Kemal bu konuda flunu ifadeetmifltir: “Kan ile yap›lan ink›-laplar daha sa¤lam olur, kans›zink›lap ebedilefltirilemez. Fakatbiz ink›laba eriflmek için lüzumakadar kan döktük. Bu kanlar›-m›z, yaln›z muharebe meydan-lar›nda de¤il, ayn› zamandamemleketin dahilinde de dökül-dü. Temenniye de¤er ki, bu dö-külen kanlar kâfi gelsin ve bun-dan sonra kan dökülmesin. Me-sut ink›lab›m›z›n aleyhinde fikirve his tafl›yanlar› ayd›nlat›p do¤-ru yolu göstermek münevverle-re düflen milli vazifelerin en mü-himi ve en birincisidir.“ (Gönü-lal, ‹smet, “Atatürk ‹nk›lab›n›nGerekçesi“, Erdem Dergisi, C. 4,Say› 12, Eylül 1988, s. 911)

18 Heper, Metin, Bürokratik Yöne-tim Gelene¤i (Osmanl› ‹mpara-torlu¤u ve Türkiye Cumhuriye-tinde Geliflimi ve Niteli¤i), OD-TÜ, Ankara, 1974, s.87

19 ‹nan, Afet, M. Kemal Atatürk’ünKarsbad Hat›ralar›, Ankara, 983,s.43

20 ‹nönü, ‹smet, Hat›ralar, II Cilt, ‹s-tanbul, 1987, C. II, s.209

21 Ahmad, Feroz, ‹ttihatç›l›ktan Ke-malizme, ‹stanbul, 1996, s.178

22 Ahmad, ‹ttihatç›l›ktan Kemaliz-me, s.178

23 Bkz:Ahmad, ‹ttihatç›l›ktan Ke-malizme isimli çal›flmas›

24 Atefl, Toktam›fl, Biz Devrimi ÇokSeviyoruz (Atatürkçülük ve Sos-yal Demokrasi Üzerine Düflünce-ler), ‹stanbul, 1993, s.100

25 Atefl, Biz Devrimi Çok Seviyoruz,s. 100

26 Keyder, Ça¤lar, Türkiye'de Dev-let ve S›n›flar, ‹stanbul, 1995,s.121,122

2200 UMRAN TEMMUZ ’08

Page 21: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kapak

2211TEMMUZ ‘08 UMRAN

Türkiye’de son dönemde,toplumun, hepimizin gele-

ce¤ini ilgilendirir derecedetarihi gündemler yaflanmakta vebu gündemler belli bir yo¤unlu-

¤un içinde ço¤u zaman ba¤la-

m›ndan kopar›ld›¤›, iliflkili oldu-

¤u tarihi ve sosyal flartlar geçiflti-

rilerek verildi¤i için tam manas›y-

la de¤erlendirilememektedir. ‹n-

san ve toplumun kendi gelece¤iile ilgili temel dönemlerde kao-

tik, karmafl›k bir atmosfere ma-

ruz b›rak›lmas› bile asl›nda bu ta-

rihi meselelerin de¤erlendirilme-

si için yeterli sebepleri olufltur-

maktad›r. Türkiye’de siyasetin, siyasetin

amaçlar› aras›nda yer alan insan-

lar›n kendi iradeleriyle gelece¤i-

ni flekillendirebilmelerinin imkâ-

n› olmakla insanlar›n devletin ta-

hakkümüyle flekillendirilmeleri-

nin arac› olma aras›ndaki gerilim-

li konumlan›fl› ve devletin siyase-

ti kanatlar› alt›nda tutmas› bu-

günkü problemlerin zemininioluflturmaktad›r. Bu durum, siya-

si, ideolojik hangi kimli¤i benim-

serse benimsesin Türkiye’de yafla-

yan herkesin ve bilhassa bu top-

lumu oluflturan en önemli kimli¤itafl›yan Müslüman insan unsuru-

nun üzerinde dikkatle durmas›

gereken bir konudur.

Sadece siyasetin de¤il, toplum

ve din gibi kurumlar›n konumlan-

d›r›l›fl› da problemlidir ki zaten

gerilim de devleti oluflturan ku-

rumlar›n yerli yerinde konumla-

namamas›ndan kaynaklanan bir

meflruiyet sorununu do¤urmakta-

d›r. Meflru olma, kendini bulun-

du¤u konumda yabanc› hissetme-

me ve asli unsuru olarak görmek-

tir. Bu anlamda, konumland›rma

meselesi taktik bir hatan›n ötesin-

de bat›l›laflma ile kurumlara atfe-

dilen de¤erlerin ve tan›mlamala-

r›n de¤iflmesi ile ilgilidir. Tanzimat

döneminde bafllayan bat›l›laflma

tecrübelerinin önce eski ile yeniyi

bir arada bulundurmas›n›n getir-

di¤i çeliflki, daha sonra geçmifli

tüm birikimiyle, yaflam tarz›na va-

r›ncaya kadar reddediflin yaratt›¤›

kültürel kopufl ve devletin fierif

Mardin’in dillendirdi¤i flekliyle iyi,

güzel ve do¤ru konusunda alter-

natif bir yaflam tarz›, felsefesi sun-

mak konusundaki s›¤l›k ve baflar›-

s›zl›¤› bu meflruiyet problemini

özetlemektedir. Bununla birlikte

Susurluk çetesinden Ergenekon’a

kadar derinli¤i ortaya konamam›fl

oluflumlar›n varl›¤› ve iktidara

gizli alternatif olma durumlar› da

bu problemi perçinlemekte ve

farkl› sosyolojik sorunlara sebebi-

MEfiRUT‹YET‹N 100. YILINDA

S‹STEM‹N MEfiRU‹YET‹

Arif Hikmet AYDIN

Page 22: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kapak

yet vermektedir. Adalete güvenin

sars›ld›¤› dolay›s›yla gayr› meflru

hukuki ve ekonomik adalet ara-

y›fllar›n›n artt›¤›, sosyal düzenin

bireyler taraf›ndan y›prat›ld›¤› be-

raberinde ahlaki yozlaflman›n

yayg›nlaflt›¤› bir toplumun idareci

kifli ve zihniyetinin “biz ›slah edici-

leriz” demelerinin hiçbir geçerlili-

¤i yoktur.

Bugün, Anayasa de¤iflikli¤i

tart›flmalar›- Anayasa Mahkemesi

kararlar›- AKP’nin kapat›lma da-

vas› gibi gündemler; toplumun

hukuk, siyaset, e¤itim neticede

gelecek ve devletle ilgili paralel

güven sars›c› sorunlar›n› besle-

mektedir.

Osmanl› devlet yap›s›n› son

dönemde “muhafaza etmek”

için uygulanmak istenen proje-

lerle bafllayan kimlik tart›flmalar›

Meflrutiyetin ikinci kez ilan›yla

birlikte ‹ttihat Terakki’nin öncü-

lü¤ünü yapt›¤› –bugünkü tart›fl-

malar›n da belkemi¤ini olufltu-

ran- infla edici zihniyetinin a¤›rl›k

kazanmas›n› getirmifltir.

Osmanl›n›n son döneminde

e¤itim alan›ndaki yeni geliflmele-

rin meyvelerini, pozitivist mant›-

¤›n uyguland›¤› ilk e¤itim kuru-

mu olan askeri okullardan yeti-

flen ‹ttihat Terakki yanl›s› subay-

lar› ortaya ç›kartarak vermesiyle

birlikte, eskinin varl›¤›n› devam

ettirebilmesi flarta ba¤lam›flt›r

(Meflrutiyet: flartl›l›k, demektir.).

Sultan II. Abdülhamid’in, Ma-

kedonya civar›nda da¤a ç›kan su-

baylar›n isyan› üzerine 1876 Ka-

nun-› Esasisi’ni yeniden yürürlü-

¤e sokarak genel seçimlerin ya-

p›lmas›na ve Osmanl› Parlamen-

tosu’nun aç›lmas›na karar verme-

si siyasi hayat›m›z›n yeniden fle-

killenmesini ve beraberindeki so-

runlarla bugüne tafl›nmas›n› da

getirmifltir. Merkezi Selanik’te

bulunan ‹ttihat ve Terakki Cemi-

yeti taraf›ndan düzenlenen aske-

rî ayaklanman›n baflar›ya ulaflma-

s› 1908 y›l›n›n sonbahar›nda yap›-

lan seçimleri getirmifl ve ‹TC seçi-

mi tek bafl›na kazanarak, Türki-

ye’nin ilk çok partili demokrasi

tecrübesini bafllatm›flt›r.

Bu durum, ‹ttihat ve Terakki

zihniyetinin kimlik tart›flmalar›n›

uç noktalara tafl›mas›na da im-

kân vermifltir. fiükrü Hanio¤lu,

“dine karfl› oldukça sert tav›rlar

alan ‹kinci Meflrutiyet Garpç›lar›-

n›n da en önemli meselesi dinin

yer almayaca¤› gelece¤in toplu-

munda (bu düflünce on dokuzun-

cu as›r sonunda tüm dünyada

yayg›n bir entelektüel kanaat idi)

onun yerine geçecek bir felsefe

oluflturmakt›.” demektedir ki

Cumhuriyet’e kadar bu düflünce-

ler kendine aç›l›mlar sa¤layacak

sonra da “din ve ‹slam düflmanl›-

¤›” olarak nüksedecektir.

Yine son zamanlardaki laiklik

tart›flmalar›ndaki laiklik-din ve

devlet alg›lamas›n›n anlafl›lmas›

bak›m›ndan; Osmanl›n›n “geri”

kalm›fll›¤› düflüncesinin bat›l›lafl-

ma yolundaki reformlar› do¤ur-

mas›n›n ötesinde, geri kalm›fll›-

¤›n nedeni olarak alg›land›¤›

için, ‹slam karfl›tl›¤› ve dolay›s›yla

da peflinen Arap karfl›tl›¤› söyle-

mi de meflruiyet zemini edinme-

ye bafllam›flt›r. Bu da eski ve dini

kurum ve düflüncelerin geriletil-

mesi ve yeni/ seküler kurum ve

düflüncelerin yeflertilmesini getir-

mifltir. Bat›l›laflma ikinci meflruti-

yetten itibaren ilerlemenin öte-

sinde sekülerleflmeyi de anlam

alan›nda belirginlefltirmifltir. ‹tti-

hat Terakki yönetiminin bat›l›lafl-

ma alg›s›, devleti koruma- kurtar-

ma düflüncesinin ilerisinde bir

teslimiyete dönüflmüfl hatta ken-

di varl›¤›yla özdefllefltirilmifltir.

‹kinci meflrutiyet sonras› ‹ttihat

Terakki içindeki tart›flmalar ülke-

nin sorunlar› olarak görülmüfl,

Prens Sabahattin gibi liberaller

bile muhalefetleri sebebiyle 31

Mart vakas› sonras› ülkeyi terk

etmek zorunda b›rak›lm›flt›r.

Prens Sabahattin’in muhalefeti

sekülerleflmenin karfl›s›nda ve es-

kinin yan›nda yer almak fleklinde

konumland›r›ld›¤› için liberaller

bile irticac› olarak gösterilebil-

mifltir.

‹kinci meflrutiyet sonras›, ciddi

bir toplumsal tabana dayanma-

yan ‹ttihat Terakki iktidar›n›n,

merkezi az›nl›¤›n tahakküme dö-

nüfltü¤ü de bir süreçtir. Merkez

2222 UMRAN TEMMUZ ’08

Page 23: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kapak

2233TEMMUZ ‘08 UMRAN

ve çevrenin kültürel,zihinsel olarak ayr›fl-

mas› Cumhuriyet’etafl›nm›fl, bat›l›lar›nüçüncü dünya halk-

lar›n›n medenilefltir-

me/ sömürgelefltirmeyöntemlerine benzer“barbar”lar›n “iler-

leme”sini sa¤lad›¤›müddetçe despotiz-

mi, despot yöntem-

leri meflru sayan birmantaliteye dönüfl-

müfltür. Cumhuri-

yet’le birlikte yenibir halk yaratmaideali, modern ulusdevletlerin üyeleriniayn› potada eritmeyiamaçlayan düflünce-

leri ile örtüflmüfltür.‹ttihat ve Terakki’ninpozitivist düflüncele-

rine dayanan bu “radikal” yakla-

fl›m, seküler anlay›fllar› toplum-

sallaflt›rmaya çal›flm›fl ve modern-

leflmenin varl›¤› da dinin önemi-

nin azalt›lmas› ile mümkün vemukayyet kabul edilmifltir. Laik-

lik de toplumsal bir ideal olarakbenimsetilmeye çal›fl›lan mo-

dernleflme ile özdefl görülmüfltür.Dolay›s›yla modernleflme ve bat›-

l›laflma ba¤lam›nda ele al›nanilericili¤in z›dd› olan gericilik la-

iklik aç›s›ndan tan›mlanm›flt›r.Laik olmaman›n gericilik olarakanlafl›lmas› durumu ortaya ç›k-

m›flt›r. Kadrocular›n görüflleri ise bu

uygulamalara felsefi bir boyutkazand›rmak yönünde geliflmiflancak “iyi-güzel-do¤ru” konu-

sunda bugün fierif Mardin’inCumhuriyet ö¤retmenlerininimamlara yenildi¤i fleklinde for-

mule edildi¤i gibi baflar›s›zl›klasonuçlanm›flt›r.

Kadrocular›n felsefi aray›fllar›-

na ra¤men, Mardin’in de tespit

etti¤i gibi “s›¤l›k”, toplumsal ta-

bandan yoksun oluflla beraber

askerin konumunu güçlendirmifl,

bu ise ‹kinci Meflrutiyetle birlikte

siyasetin kendini temsil etmesi

için devletin, ‹ttihat Terakki yan-

l›lar›n›n vesayetinde konumlan›fl›

sorununu derinlefltirmifltir.

Meflrutiyetle birlikte yeni bir

yaflam tarz› oluflturma iddias›yla

iktidara gelen ancak bunu yönet-

ti¤i insanlara kabullendirecek

felsefi derinli¤i olmad›¤› için hal-

ka ra¤men halk için anlay›fl›yla

iktidara tutunmaya çal›flan anla-

y›fl›n bundan sonraki süreçte hal-

ka yeni travma yaflatma gücü za-

y›flamaktad›r. Bugün siyasetin

anlam› insanlar›n kendi iradele-

riyle gelece¤ini flekillendirebil-

meleri anlam›nda genifllerken

ciddi bir toplumsal tabandan da

beslenmektedir.

Bunlarla birlikte, bugün “ma-

halle bask›s›”ndan söz edilirken,

Türkiye’de siyasetin, dola-

y›s›yla çevrenin kendiniyegane ifade etme yolu-

nun üzerindeki yüzüncüsene-i devriyesine girilenbask›lar›n gündemdenuzak tutulmas› da art›kmümkün gözükmemekte-

dir. Tanzimat’tan beri si-

yasi ve sosyal bir de¤iflimyaflad›k ve bu de¤iflimtopluma bir yaflam tarz›olarak dini olan› d›fllayanbir anlay›fl› dayatt›. Bugünkendi tarihi, toplumsal,dini flartlar›yla köken iti-

bariyle uyumsuzluk bulu-

nan bu anlay›fl, ilave edil-

mek, giydirilmek istenenher suni parçay› vücudunreddetmesi gibi toplumtaraf›ndan meflruiyeti sor-

gulan›r vaziyettedir. Mer-

kezdeki pozitivist, fundamenta-

list laikçilik, çevre taraf›ndan ma-

nevi olarak kuflat›lm›fll›¤›n tedir-

ginli¤ini yaflamakta ve meflruti-

yetten bugüne kadar hiç olmad›¤›kadar varl›¤›n› sorgulatmaktad›r.

Bu sadece bireylerin de¤il

Türkiye’nin de bir kimlik sorunu

oldu¤unu göstermektedir. Kim-

lik tart›flmalar› baflta olmak üze-

re Türkiye ve toplum için, laiklik,

ilerleme, adalet, hak ve özgür-

lükler ve ‹slam gibi meseleler; Ba-

t›’n›n kavram ve metodolojik s›-

n›rlar› içinde ele al›nmaya devam

ettikçe meflruiyet probleminin

sanc›lar› sürecektir. Hâlbuki Tür-

kiye'nin kimlik problemi hem çok

genifl bir tarihi bir çerçeve içinde,

hem de bu toplumun flartlar› için-

de ele al›nmal›d›r. Aksi takdirde

‹ttihat Terakki gibi sil bafltan bir

toplum ve devlet yaratma hayali

yüzüncü y›l›nda bile meflruiyet

tart›flmalar› ile bo¤uflmak zorun-

da kalacakt›r.

Cumhuriyet Baflsavc›s› Abdurrahman Yalç›nkayaCumhuriyet Baflsavc›s› Abdurrahman Yalç›nkaya

Page 24: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kapak

23 Temmuz tarihimizde bir dö-nüm noktas›… 2. AbdülhamidHan 23 Temmuz 1908’de, Make-donya da¤lar›nda ortaya ç›kanfitneyi yat›flt›rmak, kardefl kavga-s›n› önlemek için, bir zamand›ryürürlükten kald›rd›¤› Kanun-›Esasi’nin, yani Anayasa’n›n tekraryürürlü¤e konuldu¤unun ilânedilmesini buyurmufltur. ‹flte bu“2. Meflrutiyet”tir. ‹fl bununlakalsa idi, belki 23 Temmuz çokfazla hat›rlanan bir y›ldönümüolmayacakt›. “Hürriyetin ilan›”olarak bilinen bu tarihi haf›zlar›-m›zda yaflatan, bu tarihten sonraoluflturulan (ve hâlâ baz› zümre-ler taraf›ndan sürdürülmek iste-nen) “devlet zihniyeti”dir.

MMeeflflrruuttiiyyeettççiilleerr MMeeflflrruuiiyyeett ZZeemmiinnlleerriinnii YYookk EEddiiyyoorr……

Osmanl› Devleti’nin meflruiyetanlay›fl›, Tanzimat’la belli bir dö-nüflüm geçirmifl olmakla birlikte,temel meflruiyet zeminleri varl›-¤›n› koruyordu. 2. Meflrutiyet’inilan›n› sa¤layan ‹ttihat ve TerakkiCemiyeti (sonradan F›rkas›/Parti-si) Osmanl› Devleti’nin meflruiyetzeminlerini çok k›sa zamandatahrip etti. 2. Meflrutiyet’e kadar,hürriyetlerin k›s›tlanmas›, devletbask›s›, istibdat… ayd›nlar ara-s›nda flikâyet konusu idi. 2. Mefl-rutiyet’ten bir süre sonra zama-n›n flairlerinin ifadesiyle, Abdül-

hamid’in istibdad›na hasret ka-l›nd›… De¤iflen neydi? De¤iflen,devletin meflruiyet zeminleriniortadan kald›ran ‹ttihat ve Terak-ki anlay›fl›n›n etkili olmas›yd›.

‹ttihat ve Terakki, Abdülha-mid’in istibdad›ndan, s›k› idare-sinden flikayetle kendi meflruyeti-ni sa¤lam›flken, daha sonra muha-liflerine reva gördü¤ü muameleile Abdülhamid’in ne kadar insanîbir idare yürüttü¤ünün de anlafl›l-mas›na yol açt›. Abdülhamid, mu-halifleri en fazla sürgüne gönderi-yordu. Bir k›sm›n› (Nam›k Kemalgibi) valiliklerle, önemli görevler-le baflkentten uzaklaflt›rarak bu ifliyap›yordu. ‹ttihatç›lar, sürgün vecezaland›rmay› yeterli görmedi-ler. Sokak ortas›nda güpegündüzmuhalif temizli¤i yapt›lar…

BBaallkkaann DDaa¤¤llaarr››nn››nn KKoommiittaacc›› ÇÇooccuukkllaarr››

‹ttihatç›lar Devlet’te görev alma-dan, arkaplandan ülkeyi yönet-meye bafllad›lar, bir müddet son-ra, bunu yeterli görmediler, kan-l› bask›nlarla idareye el koydular.Balkan da¤lar›nda çetecilerle,komitac›larla iç içe yaflayan vekendileri de çeteci, komitac› yön-temler kullanan ‹ttihatç›lar, ikti-dar› ele geçirdiktan sonra da bual›flkanl›klar›n› terk etmediler. ‹t-tihat ve Terakki Devleti’ni “komi-tac› devlet” olarak tan›mlamak

yanl›fl olmaz. Devlet yönetimi,esas olarak üç kiflinin (Enver, Ta-lat ve Cemal paflalar), e¤er biraztaban genifl düflünülürse, Mer-kez-i Umumi’nin eline geçti. Ge-rekti¤inde kanunlar› hiçe sayarakiktidarlar›n› sürdürmeyi hak ola-rak görüyorlard›.

‹ttihat Terakki demek, gizlilikdemekti. Silahl› fedai teflkilat› de-mekti (“Vazife” s›ras›nda ölen fe-dailerin ailelerini himaye Cemi-yet’in uhdesindeydi). Bu öncegizli, sonra “aç›k” cemiyete gözükapal› ve silah üzerine yemin edi-lerek girilirdi. Cemiyetin kendimahkemesi vard›, ölüm cezas›dahil ceza verir, infaz ettirirdi…

Bab›âli bask›n›ndan sonradevletin mutlak hâkimi oldular.“Hürriyet kahramanlar›” halk›nhürriyetini gasb etmekle kalma-d›, Devlet yetkilerinin de gas›b›oldular.

‹‹ttttiihhaattçç›› ZZiihhnniiyyeett OOssmmaannll›› DDeevvlleettii’’nniinn SSoonnuunnuu GGeettiirrddii

Bu anlay›fl, Osmanl› Devleti’ninsonunu getirdi. Kendilerini mille-tin tek yetkili temsilcisi say›yor-lard›. Seçimde filan fazla gözleriyoktu. Ülkeyi 33 y›l gerçek birdevlet adam› hüviyetiyle idareetmifl, büyük badirelerin atlat›l-mas›na sa¤lam›fl 2. Sultan Abdul-hamid’i hiç bir dahli olmad›¤›halde 31 Mart vak’as›n› bahane

2244 UMRAN TEMMUZ ’08

“KOM‹TACI DEVLET”‹N 100. YILI

D. Mehmet DO⁄AN

Page 25: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kapak

2255TEMMUZ ‘08 UMRAN

ederek taht›ndan indirdiler. Onakarfl› sürdükleri gerekçe hâlâ ko-mikli¤ini sürdürüyor: Millet siziistemiyor! Sultan Hamid’e bunusöylemeye gelenler bu komikli¤idaha da fliddetlendiriyordu! Budaha sonra da uzun müddet kul-lan›lacak bir replikti: Millet sizi is-temiyor!!!

“Hakimiyet-i milliye” prensibionlar›n elinde bütün mâna vemuhtevas›n› kaybetti. Onlar›niradesi milletin iradesi demekti!Sonraki y›llarda ‹ttihatç› metod-lar, ittihatç›l›¤› reddedenler tara-f›ndan da kullan›lmaya devamedildi. Osmanl› Devletinin anatopraklar›n› kurtarma mücadele-si s›ras›nda, ‹stiklâl Harbi’nde Bü-yük Millet Meclisi teflkil edildi. Ül-kenin vatansever evlatlar› biraraya geldiler. Konuflarak, tart›-flarak hakka hakikate ve kurtulu-fla ulaflmaya yöneldiler. Fakat,komitac› yöntemler burada dacari oldu. Miletvekileri bir sabahuyand›lar ki, Müdafaa-i HukukGrubu diye bir grup oluflturul-mufl. Bu gurubun merkez komi-tesi kararlar› al›yor ve grup Mec-liste bu kararlar›n takipçisi olu-yor. ‹flte TBMM’de “Birinci grup”böyle ‹ttihatç› bir yöntemle olufl-turuldu. Bu gruba dahil edilme-yenler, kendili¤inden “ikincigrup” durumuna düflürüldüler.

““‹‹llaann--›› HHüürrrriiyyeett””tteenn SSoonnrraa ““‹‹llaann--›› CCuummhhuurriiyyeett””

Cumhuriyet’in nas›l ‹ttihatç› biryöntemle ilan edildi¤ini, BüyükNutuk okuyan herkes kolayl›klahat›rlayabilir. Asl›nda Cumhuri-yet’in ilan›, bütün Meclis’in, hal-k›n kat›l›m›yla büyük bir sevnçhareketi haline dönüfltürülebilir-di. Nutuk’ta, Mustafa Kemal Pa-fla, Cumhuriyet ilan etmeye kararverdi¤ini, bunu birkaç yak›n ar-kadafl› d›fl›nda kimseye söyleme-ye gerek görmedi¤ini ifade eder!

Cumhuriyet’in ilan›, Meclis’inmilletvekili say›s›n›n yar›dan bi-

raz fazlas›n›n kat›l›m›yla gerçek-lefltirilir. Bunun sebebi, geriye ka-lanlar›n itiraz edecek olmas› de-¤ildir elbette. Elbette Cumhuri-yet’e giden ad›mlar daha önceat›lm›flt›r, bu ad›mlar at›l›rkenmilletvekillerinin tasvibi vard›r.Fakat böyle bir umumilik yerine,yukar›dan veren yöntem tercihedilmifltir.

‹ttihatç›, komitac› yöntemler,Cumhuriyet’in bütün dönemleri-ne aç›k veya gizli damgas›n› vur-mufltur. Halk›n yönetimde söz sa-hibi oldu¤u 1950’den sonra ar-kaplandan zaman zaman darbe-lerle ön plana ç›kan ‹ttihatç›, ko-mitac› zihniyet, ancak d›fl dünya-n›n bask›lar› sonucu tekrar mev-zilerine çekilebilmifltir. Bu mevzi-lerden sivil iktidara at›fla devamedildi¤ini elbette söylemeye ge-rek yoktur.

MMeeflflrruuiiyyeettii AAnnaayyaassaa’’ddaa TTaannzziimm EEttmmeekk

Komitac› yöntemler, bazen mefl-ruiyet zemini anayasa ve kanun-larla tanzim edilerek sürdürül-meye çal›fl›lm›flt›r. Bu maksatladarbeciler taraf›ndan 1960’da,1980’de anayasalar haz›rlanm›fl,malum zihniyetin sürdürülebilir-li¤i için özel mekanizmalara vü-cut verilmifltir.

Bütün bunlar ra¤men, kendi

koyduklar› kurallar›n dahi mese-leyi çözmedi¤ini gördükleri an-da, eski komitac›l›k geleneklerihortlat›larak TBMM’nin Cumhur-baflkan› seçmek için toplanabil-mesini 367 kiflilik ço¤unluk flart›-na ba¤layan bir yüksek mahke-me karar› istihsal edilmifltir. Fa-kat bu arada devreye giren halkiradesi (seçim), bu karar› yokhükmüne düflürmüfl ve Türkiyecumhurbaflkan›n› aylar sonra seç-meye muvaffak olmufltur.

Halk›n çözümü, ‹ttihatç› çö-zümleri devreden ç›kard›¤›ndayeni bir komitac›l›k faaliyetinibeklemek lâz›md›r. Devletin te-pesini kaybetmeye yol açan bugeliflme elbette hazmedilemezdi.Haz›ms›zl›k unsurlar› yavafl yavafluç göstermeye bafllam›fl ve niha-yet, bir taraftan parti kapatma,di¤er taraftan Meclis’in büyükço¤unlukla yapt›¤› anayasa de¤i-flikli¤ini anayasa mahkemesineiptal ettirme fleklinde ortaya ko-nulan sonuçlar, ‹ttihatç› yöntem-lerde 1910’lu y›llara dönüldü¤ühissini uynad›rm›flt›r. Bir taratandevlet çeteleri kol gezmekte,“Ergenekoncu”lar ölümlere yolaçan tahriklere giriflmekte, di¤ertaraftan, halk iradesini ortadankald›rman›n daha sa¤lam yollar›aranmaktad›r.

1908’den 2008’e geldik. Herfley de¤iflti, ‹ttihatç› zihniyet hariç!

Page 26: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kapak

Son dönemde AKP’nin kapa-t›lma davas› ile ortaya ç›kansüreçte, Türkiye’de devlet

yap›s› da tekrar sorgulanmayabaflland›. Türkiye’de siyaset, dev-let, dinin konumlan›fl›n› onun ta-rihi dayanaklar›n› ele alarak bafl-lad›k Say›n Mustafa Ayd›n’la söy-leflimize.

Ayd›n,, Türkiye’nin yaflamaktaoldu¤u süreci merkez-çevre kav-ramsallaflt›rmas› ile tarihsel geli-flimi içerisinde Osmanl›’dan Cum-huriyet?e bat›l›laflma süresi içeri-

sinde ele alarak; topluma yaban-c›laflma özellikle de ‹slam ekse-ninde, devlet içinde ‹ttihat ve Te-rakki kadrolar›nda belirginleflenbir yabanc›laflman›n ve ethosfarkl›laflmas›n›n [kabaca de¤erlerfarkl›laflmas›n›n] varl›¤›na dikkatçekerek bafllad› Türkiye’nin hika-yesini anlatmaya.

“Ortak din, ortak ethos iken -Osmanl›”daki ethos dünya görü-flü, hayat anlay›fl›, devletin hede-fi ile ilgili bir kavram iken- bat›l›-laflma sürecinde çevre ile merkez

aras›nda bir farkl›l›k meydan gel-meye bafllam›flt›r?, dedikten son-ra Ayd›n; devletin vizyonunu be-lirleyen bu de¤erler farkl›laflma-s›n›n Osmanl›’dan Cumhuriyet’ead›m ad›m, yavafl yavafl merkezile çevre aras›nda geliflti¤ine vemerkezde seçkinci despotik birmant›¤a dönüfltü¤ü tespitindebulundu.

Cumhuriyet’in ilk y›llar›ndakiyap›n›n, 19. yy.’da iktidar›n, kral-lar›n bütün toplumu yönlendir-me ve yürütme ideolojisi ve mo-dern Rus devlet yap›lar›n›n temelesprisi olan “kameralizm”e ben-zedi¤ini ve bu mant›¤›n; devle-tin, dini hayattan, aile, e¤itim veekonomik hayata kadar her fleyiyukardan planlamas›n› getirenbir yap›ya haiz oldu¤una dikkat-lerimizi çekti.

MM.. AAyydd››nn:: [Kameryalist yöne-timde:] “Yukar›da bir merkez herfleyi yapar hatta afla¤›daki insan-lar›n kanaatlerini belirleme hak-k›n›n imkân› olmad›¤› için ne dü-flündükleri önemli de¤ildir. Onla-ra ne sorarlar, ne de ne düflünür-ler diye merak edilir.”

Anayasa de¤iflikli¤i, baflörtü-sü ve parti kapatma gibi hukukialandaki yorumlamalar›n devletgelene¤imizdeki mant›ksal daya-na¤›n›n izlerini sürmeye çal›fl›r-

2266 UMRAN TEMMUZ ’08

SEÇK‹NC‹ D‹N KARfiITLI⁄I

ÜZER‹NE

Mustafa AYDIN ile Söylefli

Doç. Dr. Mustafa Ayd›n

Page 27: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kapak

2277TEMMUZ ‘08 UMRAN

ken de Ayd›n ilginç tespitlerdebulunuyordu:

MM.. AAyydd››nn:: “1960”lara kadarbu yukar›daki seçkinler yap›s›n›nhalk›n düflünceleriyle ilgili her-hangi bir kayg›s›, endiflesi yoktur.Ancak 1940?l› y›llardan sonra,onlar› çok partili hayata zorlayanfleyler vard›r. Daha çok demokra-tik giriflimlere dair Bat› da zorla-maktad›r. Biraz da mecburiyet-ten, bu nedenlerle seçimlere gi-dilir. Hatta sistemin 6 ilkesi içeri-sinde 1937?e kadar özellikle delaiklik demokrasi yoktur. Cumhu-riyetçilik, halkç›l›k, milliyetçilik 5-6 tane ilke vard›r. Ama bununiçerisinde laiklik yoktur. 1950’yekadar demokrasi de yoktur.

Cumhuriyet tarihinde k›rk y›l20?lerde kuruldu¤u düflünülürse1960”lara kadar herhangi birdarbe olmaz. Bu önemli bir fley-dir. Sebebi de halk›n müdahaleedilmesi gerekecek hareketleriyoktur. Pekiyi, 1960’da nedenvard›r?

1950, 54, 57 tarihlerinde yap›-lan üç seçim, çevrenin inisiyatifinitemsil eden, onun seçimiyle için-de temsilcilerden oluflan meclis,çevrenin inisiyatifiyle ülkede et-kin bir konuma gelir. Bu durum,yani merkez içi bürokratik yap›-ya, seçkinci yap›ya karfl›l›k halk›ninisiyatifini de gündeme getiren -asl›nda seçkincili¤i yok sayd›¤›,ortadan falan kald›rd›¤› yok.Hatta sistemi devletin temel es-prilerini güçlendiren, Atatürk’ükoruma kanunu DemokratikParti döneminde ç›kar›lm›flt›r.-Sistemin temel esprileriyle ilgilide¤iflikliklerden hiç biri ne düflü-nülmüfl nede yap›ld›¤› halde, hal-k›n inisiyatifi bunlar› tedirgineder telafla kap›l›rlar 1960 y›l›ndabildi¤iniz gibi 27 May›s darbesidedi¤imiz darbe yap›l›r.O darbeasl›nda cumhuriyet tarihindekiilk darbedir. ‹lk müdahaledir.”

UUmmrraann:: ‹kinci Meflrutiyetinilan›na sebep olan, yani o zamanCumhuriyet kurulmufl de¤il amaiktidar› inisiyatifi ele almas› anla-m›nda de¤erlendirecek olursakilk askeri darbeyi asl›nda cumhu-riyet öncesinde sistemin kurulufluanlam›nda 1908’e kadar götüre-bilir miyiz?

MM..AAyydd››nn:: Götürebiliriz. Cum-huriyet dönemiyle s›n›rland›rmakda uygun olmaz. Asl›nda uzundönemdir hatta ona 17. yy.?danitibaren, 18.yy.?dan itibaren sa-rayda baz› entrikalar, saray çev-resinde baz› oluflumlar ve niha-yet ‹kinci Meflrutiyet hareketinidüflünecek olursak bunlar asl›ndaaskeri darbedir. Yaln›z bu askeridarbenin temel özelli¤i meflruti-yet kelimesinden hareketle söy-lüyorum, meflrutiyet biliyorsunuzflartl› saltanat, flartl› padiflahl›k,flarta ba¤lanm›fl padiflahl›k de-mektir, ‹ttihat ve Terakki’nin ni-hai otorite olarak kendilerinikoymalar› de¤ildir. Enver Pafla,Talat Pafla veya baflka bir ‹ttihat-ç›. Bu padiflaha da ne oluyor? Bu-nun yerine bizim oturmam›z la-z›m diye düflünmemifllerdir.

Hatta çok ilginçtir 1913 y›l›n-da karar al›rlar. Padiflah›m›z›n eliaya¤› ba¤land›¤› için devlet gidi-yor. Padiflah güçlendirilmelidirdiye. 27 May›s’tan önceki askerihareketler, darbeler biraz dahaafla¤›daki imkanlar› elde etme,yönetme, arka toplama gibi dahaafla¤› bir seviyededir.

Cumhuriyet dönemi 1960 dar-besiyle bafllam›fl oluyor. Yaln›z1960 y›l›ndaki darbeden sonraçok önemli bir geliflme var. ‹çin-deki bulundu¤umuz durumu iyide¤erlendirebilmek aç›s›ndanbunu söylemek istiyorum. 60 dar-besinden sonra yeni bir düzenle-me yap›l›r. Yeni bir anayasa ç›-kart›l›r. Daha meflru, insan hak veözgürlüklerinin önünü açan, çok

demokrat dedikleri bir anayasa.Bu düzenleme fludur, siyaset vebürokrasi aras›nda kesin bir ay›-r›m vard›r, biliyorsunuz bürokrasiseçilmeyen, atananlardan olufl-maktad›r. Siyaset ise bizzat seçi-lenlerden oluflan bir fleydir. 60darbesi, seçilenlere karfl›, halk›nilerde bu seçkinleri geriletebile-ce¤i endiflesiyle yap›lm›fl bir fley-dir. Yani iktidara ortak olma hiç-bir zaman kabul edilmemifltir.Ortak olarak kabul etmemek as-l›nda; siz bir figürans›n›z, bizidesteklersiniz, biz sizi ça¤dafllafl-t›r›r›z, kalk›nd›r›r›z, götürürüzdemektir

UUmmrraann:: BBiirr aannllaammddaa 6600 aannaa-yyaassaass››yyllaa bbeerraabbeerr sseeççkkiinnccii yyaapp››nn››nnhhuukkuukkiilleeflflttii¤¤ii ssööyylleenneebbiilliirr mmii??

MM.. AAyydd››nn:: Çok do¤ru. 60 dar-besinin arkas›ndan gelen anaya-sa, oraya yaz›lan biçimde hukuki-lefltirilmifl oluyor, siyaset ve bü-rokratlar aras›nda ay›r›m yap›yor.Seçilenler meclis, parlamento,kabine, hükümet, atananlar içe-risinde de yenilendi¤i söylenebi-lir. Bunlardan en önemlisi anaya-sa mahkemesidir. Yüksek ö¤re-tim organlar› -YÖK de¤ildir ad›,YÖK 80 darbesinin bir ürünüdür-yarg› organlar›, özellikle anayasamahkemesinin, yeni oluflmas› aç›-s›ndan kurulmufl kesimi bir bü-rokratik yap›d›r ve bunlara flu de-nir; sistemin sahibi sizsiniz. Niha-i söz size verilmifltir.

Bu arada bir parantez açarakbir baflka ilginç geliflmeye de dik-kat çekmek istiyorum. 1950 y›lla-r›n›n ortalar›nda 55, 56 gibi Natoüyeleri birli¤i ülkeleri aras›ndakurulan baflka merkezi örgütselyap›da devreye girer. Bat› dünya-s›nda gladio yada iflte son za-manlarda Ergenekon diye ifadeedilen, derin devlet daha do¤ru-su devletin arka plan›na mevzi-lenmifl, bütün olup bitenler karfl›-

Page 28: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kapak

s›nda gözlemci, topluma yön ve-ren, iktidar› denetleyen ve belligüçleri gerekti¤inde hareketegeçiren arkada bir yap›lanma kibu yap› 1978’li y›llarda bütün ba-t› dünyas›nda temizlendi. Çünküillegal hareketler cinayetlere ya-sa d›fl› ifllemlere karfl› varl›¤›n›sürdürüyordu.

UUmmrraann:: Yani Ergenekon gibioluflumlar, 1950?de hukuki birzeminde mi kuruldu?

MM.. AAyydd››nn:: Nato çerçevesi al-t›nda al›nan bir kararla ona üyeolan ülkelerin ortaklafla kararlar›ile yap›lm›fl bir fley, y›l 1955 olsagerek.

UUmmrraann:: Asl›nda merkez çevretan›mlamas› daha da belirginlefl-ti¤i bir süreç yafl›yoruz. Buna daTürkiye de 80’de Yüksek Ö¤re-nim Kurulu?nun biraz daha belir-ginleflen yap›s›, 50?lerden baflla-yan 60 anayasas›yla hukukun,bugün anayasa mahkemesiylebelirginleflen kurumlar›n marife-tiyle, sizin söyledi¤iniz atanm›flla-r›n sahip oldu¤u bir yap› ortayaç›k›yor. Yani burada halk›n ide-olojileri e¤ilimleri bunlar zaten

bafltan iptal edilmiflgibi oldu. Talepleriiptal edilmifl oldu.Bu mesele insanlar-da ne gibi sorunlarortaya ç›kar›r.

Seçkinci zihniye-tin halktaki olum-suz etkileri, bir gü-vensizlik, bir mefl-ruiyet problemi -ya-ni hukukta, e¤itim-de bütün kurumlar-da, arkadaki bir ya-p›lanman›n Türki-ye’yi yönetti¤i flek-lindeki düflüncedenhareketle, insanla-r›n oylar›n›n bile ge-çersiz say›ld›¤›n› dü-flünmesi bir meflrui-yet problemini orta-

ya ç›kar›r m›?MM.. AAyydd››nn:: Evet, meflruiyet

problemini ortaya ç›kar›r. Tabimeflruiyet problemi siyasette çokönemlidir. Meflruiyet toplumunyöneticilerini, yönetim biçimleri-ni itaate lay›k sayg›ya de¤er ol-mas›; gerilimsiz, s›k›nt›s›z kabuletmesi ile ilgili bir fleydir siyasi li-teratürdeki meflruiyet; yani birdayana¤a ba¤l› olarak bir temelespriye ba¤l› olarak toplumunonu kabul etmesi ile ilgili bir fley-dir. ‹taate lay›k, sayg›ya de¤er ol-mal›d›r. Dolay›s›yla meflruiyetinasl›nda dayana¤›, kayna¤› toplu-mun kendisidir. Toplum meflruoldu¤unu kabul etmesi gerekir.fiuna benzer bu; kerametin ken-dinden menkul olmamas›d›r. Si-yasiler ben meflruyum demeklemeflru olmazlar. Yada yönetici-ler, yukar›daki elitler, seçkinler.

Meflruiyette halk›n, yöneti-lenlerin öyle görmüfl olmas› gere-kir. Tarih boyunca yönetimler öy-le ya da böyle bir flekilde kendile-rini meflru göstermenin yollar›n›hep aray›p bulmaya çal›fl›rlar.“Tan›rsan›z tan›rs›n›z, tan›mazsa-

n›z selametle, bizim için hiçönemli de¤il’’diye düflünmezler.

Demokratik ortamlar›n temelesprisi, seçilenlerin atanalar üze-rinde bir etkinli¤inin olmas›d›r.Nihai söz mevcut bir anayasal dü-zen içerisinde, yasal çerçeveleriçinde olur. Bu yasalar› da seçi-lenler ç›kar›r.

Hukuk literatüründe ifadeedilen kurucu irade, bütün birtoplumun topyekun seçime kat›-l›p verdi¤i karard›r. Karar verenbütün bir kitledir. 70 milyonundiyelim 30 milyon seçmen vard›rbu 30 milyon seçmen sand›¤a git-mifltir. Sand›ktan bir fley ç›km›fl-t›r. Bunun üstüne kimsenin sözsöyleme hakk› yoktur.

Günümüze kadar gelen gelifl-melerde bürokrasi, sistemin sahi-bi olarak varl›¤›n› sürdüregelmifl-tir. Bürokrasi, toplumu zamanzaman kendini de iflin d›fl›nda biryerde tutuyor, Türkiye’nin esasproblemi, seçkinlerin, seçime ka-t›lmadan iflin merkezinde durma-s›d›r. Buna siyasal literatürde,otoriter ve totaliter devlet mant›-¤› denir. Orada duruyor ve top-lumsal dönüflüme kat›lm›yor.Kendisi de toplumsal dönüflümekat›lmay› bbuulluunndduu¤¤uu yyeerrddeenn top-lumu hizaya sokmak anl›yor. Bi-raz ileri, biraz geri, öndekilere di-yor ki geri durun, arkadakilerediyor ki ilerleyin, hey sa¤daki bi-raz geri ç›k filan türü. Böyle ol-mamal›.

‹flte toplumsal de¤iflme dina-miklerin bir yere geldi¤ini görün-ce her 10 y›lda bir ortaya ç›kanaskeri darbeler bu amaçla yap›l-m›flt›r.

UUmmrraann:: TTüürrkkiiyyee’’ddee yyuukkaarr››ddaannyyaapp››llaannmmaa bbaaflflaarr››ll›› oolldduu mmuu??

MM.. AAyydd››nn:: fiimdi nerden ba-karsak bakal›m bütün toplumla-r›n de¤iflmesinde yukar›dan plan-land›¤› gibi gitmez. Toplumlar›nde¤iflim dinamikleri siyasilerin

2288 UMRAN TEMMUZ ’08

Page 29: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kapak

2299TEMMUZ ‘08 UMRAN

yani yönetenlerin ister bunlarbürokrat olsun ister seçilenler ol-sun yada atananlar olsun onlar›nhep planlad›klar›, öngördükleritarzda geliflmez. Toplumun ken-dine has dinamikleri vard›r. Eko-nomik, sosyal, siyasal, dini 70 mil-yon insan›n bir y›¤›n potansiyele¤ilimleri vard›r. Din vard›r, etnikdurumlar vard›r. Dünyaya, d›flpolitikaya bak›fl vard›r. Ekonomiksorunlar vard›r. Aileye bak›fl var-d›r. Bu e¤ilimler, bu dinamikler,Toplumsal de¤iflimi yapan dina-mikler, belli eksenlerde bir de¤i-flim geçirir ve birde bakm›fls›n›z kio seçkinlerin ta bafllang›çta ön-gördükleri olmam›flt›r.

UUMMRRAANN:: Türkiye bu uygula-malar son dönemde özellikle Ab-dullah Gül’ün Cumhurbaflkan› se-çilmesi, AKP’nin ikinci defa ikti-dara gelmesi ile birlikte bafllayansüreçte, son birkaç y›ll›k süreçiçersinde sanki o klasik yöntem-ler ve seçkinler ifli götüremiyorgibi.

MM.. AAyydd››nn: fiimdi seçkinlerin is-tedi¤i gibi olmuyor. Çünkü, top-lumun geliflim dinamikleriyle,seçkinlerin beklentileri bir birinitutmuyor. fiimdi onlar›n beklen-tileri ve kafas›ndaki mant›ksalkurgular›yla seçkinler toplumunpotansiyel dinamiklerinde varolan fley ayn› fley de¤il. Planlar,programlar, bu geliflim çizgileriayn› de¤il. Bak›yorsunuz toplum,toplum asl›nda önceki gibi dur-muyor. Önceki yerlerde de¤il. Oda önemli de¤ifliklikler geçiriyor.

UUmmrraann:: Türkiye deki seçkinciyap› ülkeyi bundan 100 sene ön-ceki pozitivist anlay›flla idare et-meye çal›fl›yor. Bu anlamda pozi-tivist anlay›fl›n› devam ettirmeu¤rafl›n›n paralelinde anayasamahkemesinin kararlar› hakk›n-da ne söylenebilir?

MM.. AAyydd››nn:: Seçkinci, 19. yüzy›l-dan kalma pozitif bir mant›kla

biraz daha dedi¤imgibi kameralist seç-kinci, despotik birkafayla mant›klahala orada duruyor.O ilkelere prensip-lere göre bu toplumyönetilece¤ini vegötürülece¤ini dü-flünülüyor.

Silahl› kuvvetlerhep müdahale edegeldi bu bürokratikyap› içersinde. Son-ra bu müdahalelersonunda toplumhala kendi do¤rul-tusunda gitti¤i gö-rüldü. Ama 28 fiu-bat süreci asker ko-nusunda derin gü-vensizlik uyand›rd›.Bu silahl› kuvvetle-rin kendi içinde yapt›¤› araflt›r-malarda kayda geçti.

Zannediyorum yukarda da,ya kardeflim bu ifl pek böyle ol-muyor. Baz› fleyler yapmak laz›m.Baflka fley bugün yeni bir yap›lan-ma iflte yani biraz bir kap›y› ara-layal›m. Cumhurbaflkan›n seçil-mesinde biraz böyle bir durumgörülüyor. Biraz daha toplumainisiyatif sa¤layal›m. Daha önem-lisi de silahl› kuvveler müdahale-ci olmaktan kenara al›nd›. Fiilenfluanda bu sürece asker kar›flm›-yormufl görüntüsü veriyor.

Ve arka planda boylu boyun-ca uzanan derin devlet, alternatifdevlet…

Bu ifl daha yukar›lara götüre-cek gibi gözüküyor. Rektörlerinç›k›fl›n› hat›rlay›n; bir bildi oku-yorlar, bildiri okuyan flunu diyor:“Devletin di¤er tüm kurumlar›birer birer teslim oldular, YÖKolarak teslim olmayaca¤›z, sonu-na kadar direnece¤iz.’’

Evet burada direnecek baflkabir kurum daha ortaya ç›kt›, ç›ka-r›ld›. Ta 60?larda kendisine özel

olarak tembih edilmifl bir kurum.Yarg› organlar› Türkiye?nin mer-keziyetçi seçkinci yap›s›nda yüzü-nü baflörtüsüyle ilgili olarak gös-terdi. Fakat burada önemli birkonunun alt›n› çizmek gerekir.Bu olup biten baflörtüsüyle ilgiliolarak ve indirgemek kesinlikleyanl›fl olur. Burada merkezi seç-kinci yap›n›n bürokratik daya-naklar› itibariyle atananlar›n se-çilenler üzerindeki bir egemenli-¤i kurman›n bir giriflimidir bu.

Süreçte bana göre de bir tu-hafl›k vard›r. Asl›nda anayasadamevcut baflörtüsü üniversitelerdeyasak ile ilgili bir yasa yoktur. Buçok nettir. YÖK yasas›n›n 17. ekmaddesinde böyle diyor ve bunuanayasa mahkemesi iptal etmedi,anayasa mahkemesi flöyle dedi:“anayasa ihlali de¤ildir bu, böylebir fley gayet tabii net olarak yok-tur. Ancak bir yorum yapmakgerekirse olmasa daha iyi olur.Yani yasan›n devam etmesi asl›n-da iyi olur. Bu bir hukuki mütala-a de¤ildir. Anayasa mahkemesi-nin yüzü budur. Bu bir yorum ya-

Page 30: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kapak

sak girmesi söz konusu de¤il. Sü-reçte olmas› gerekenin aksine ya-sak yokken yasak sürüyor ve yar-g› seyrediyor, yürütme seyredi-yor. Yürütme diyor normal duru-ma dönülmüfltür, yasak yoktur,kimseyi öyle sokmama gibi biryanl›fll›k yapmamal›d›r.

Anayasa mahkemesi üyeleriiçerik olarak çok aç›k anayasan›n148. maddesini çok aç›k bir flekil-de ihlal etti.

Ben bunu birkaç cümleyle ifa-de edeyim. Ben daha çok sosyalbilimci olarak bakmak istiyorum.Söz gelimi burada, anayasadaanayasa mahkemesi yasalar›niçerik olarak, içeri¤ine müdahaleedemez diye apaç›k bir ilke olma-s›na ra¤men içerik üzerinde buyasay› rahatl›kla konufltu. ‹kincisihukukla hiç ba¤daflmayacak birfley oldu, laf›zlarla hareket edilirhukukun temel esprisidir bu. La-f›zdan hareketle anlama do¤rugidilir. laf›zda baflörtüsüyle ilgili,k›l›k k›yafetle ilgili tek cümleningeçmedi¤i bir yerde baflörtüsü-nün mahkum edildi¤ine iliflkinbir karar olarak yans›t›ld› bu.“Anayasa mahkemesi baflörtüsü-ne art›k dur dedi”, fleklinde…Anayasa mahkemesi geçerlili¤ini

sayd›¤›m›z iptalini takdir ediciyani bu kararla geçerli sayd›¤›m›ztakdirde bile k›l›k k›yafet ile ilgilihiçbir karar verme hakk›na sahipde¤ildir.

Bir di¤er husus, devletin eflithizmetle ilgili karar›n› olmazl›¤›-n› dile getiriyor. Eflit e¤itim, eflithaklar devletin vatandafl›na eflithizmet getirmesini yazmayananayasa olamaz. Bir dördüncümesele; daha çok aç›k bir toplumiradesine karfl› çok net bir tav›ral›fl vard›r burada. Anayasa mah-kemesi, toplumsal iradeye karfl›net bir meydan okuma ile bunuiptal etti¤ini deklare etmifltir.

CHP’nin baflvurusunda, hükü-met, bu yasay› ç›karanlar için kul-lan›lan “Ak Parti laikli¤in arka-s›ndan dolaflm›flt›r” ifadesi ana-yasa mahkemesinin ilk günküaç›klamas›nda da ?laikli¤in arka-s›ndan dolafl›lm›flt›r” fleklinde yeralm›flt›r. CHP ile anayasa mahke-mesi ayn› ifadeyi kullanm›flt›r.Böylesi ilginç bir hukuki sak›nca-lar meydana gelmifltir.

UUmmrraann:: Siyaset üzerindeki buyükü, vesayeti kald›rma anlam›n-da ne yapmal›d›r, yap›labilecekfleyler nelerdir?

MM.. AAyydd››nn:: Hiç kimse anayasamahkemesinin kararlar› doku-nulmazd›r, herkesi ba¤lar düflün-cesinin arkas›na s›¤›nma hakk›nasahip de¤ildir. Anayasa mahke-mesinin dokunulmazl›¤› bu ka-dar siyasal, bu kadar ideolojik ka-rar verildi¤i taktirde herkes tart›-fl›l›r ve tart›fl›lmak zorundad›r.

Onun için benim kanaatim flu,yap›lmas› gerekti¤i seri bir ifl var.

1-- Evet meclisin gelece¤i için,ülkenin gelece¤i için kesinliklemeclis bu karar› yok saymal›d›r.Anayasay› aflt›¤› için yok saymal›-d›r.

2- ‹ki AKP asl›nda reddi tah-kim talebinde bulunmal›d›r. Çün-kü anayasa mahkemesinin bu ka-rar› bundan sonra en önemli da-yanaklar›ndan birisini oluflturu-yor. Çünkü, AKP’nin kapat›lma-s›nda kullan›lacak olan anayasay›delme, laiklik karfl›t› odak olufl-turma aksi taktirde meflrulaflm›flolacak.

3- Bu aflamada kapsaml› biranayasa de¤iflikli¤i düflünülemezdemeyelim. Halka verilen sözler-den birisi de kapsaml› bir anaya-sa de¤iflikli¤i yapaca¤›na iliflkinvaadidir. Bu vaat yerinde duru-yor. Bu vaadi yerine getirilmesigerekir.

4- Bunun neticesinde gerekir-se 2009?un bahar›nda gerekirsebu referandum dan sonra Hazi-ran sonlar›nda genel seçime degidebilir. Ama bu dediklerim hiçyap›lmadan genel seçime gitme-nin anlam› yoktur.

Aksi taktirde süreç bizi farkl›mecrala sürüklüyor. AKP kadro-lar›, ‹slamc› bir söylemden muha-fazakar bir söyleme geldi. Top-lum yavafl yavafl milli manevi de-¤erleri izole edilmifl daha y›pran-m›fl daha liberal görüfllere, diniduyarl›l›¤› ask›ya alm›fl bir kitleyedönüfltürülmeye götürülüyor.

UUmmrraann:: Teflekkür ederiz.MM.. AAyydd››nn:: Ben teflekkür ederim…

3300 UMRAN TEMMUZ ’08

Page 31: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kapak

3311TEMMUZ ‘08 UMRAN

‹lk kez Wilhelm Dilthey tara-f›ndan Das Leben Schleier-machers (1870) adl› eserinde

kullan›lan bildungsroman türünüfierif Mardin türün kendine özgüunsurlar›n› içinde bar›nd›ran iyibir örnek olarak gördü¤ü Minye-li Abdullah üzerinden Türkiye’deyaflanan toplumsal de¤iflme süre-cini anlamaya çal›fl›r:“Minyeli Ab-dullah, Cemal Abdül Nas›r’›nimans›z M›s›r’nda, M›s›rl› birgenç olan Abdullah’›n macerala-r›n› anlatan Türkçe bir Bildung-sroman’d›r. Bir delikanl› olarakAbdullah, memleketi Minye’dedevletin anlay›flfl›zl›k duvar›nadurmadan bafl›n› çarparken ken-disini Abdül Nas›r’›n hapishane-sinde bulur ve orada gerçek bir‹slam toplumunun M›s›r’da ku-rulmas› için yapt›¤› plan›n› ta-mamlar. Serbest kal›nca, ‹skende-riye tren istasyonunda zü¤ürt birhamal olarak örnek bir Müslü-man yaflam›n›n yol göstericisi ol-maya devam eder. En sonunda,geliflme ça¤›ndaki bir çok genci‹slâmc› aktivist olarak e¤itmeküzere yeterince para biriktirir.”(Mardin, 2008:11) Bu roman›nmekan olarak M›s›r kasabas› Min-ye’de geçmesinin yazar›n otori-ter Türk devletinin takibat›ndankurtulmak için özellikle seçildi¤i-

ni ifade eden Mardin bu roman›nirdelenmesi yoluyla Türkiye’dekilaiklik, modernleflme ve ‹slam ilifl-kisinin ele al›nabilece¤ini düflü-nür. Bunu da “ kkiittaabb››nn rreessmmeett-mmeeyyee ççaall››flfltt››¤¤›› flfleeyy,, MMüüssllüümmaann iinnaa-nnaann››nn hheerrhhaannggii bbiirr llaaiikk ttoopplluumm-ddaakkii oolluummssuuzz vvaazziiyyeettiiddiirr”(Mar-din, 2008: 11) sözleriyle aç›klar.Aradan geçen y›llarda asl›nda de-¤iflen fazla bir fley olmam›flt›r. fie-rif Mardin, Cemal Reflit Rey Kon-ser Salonu'nda, Sosyal Sorunlar›Araflt›rma ve Çözüm Derne¤i'nin(SORAR) düzenledi¤i 'Mahallebask›s›' konulu toplant›da yapt›-¤› konuflmas›nda laiklik kavram›-n›n tart›fl›lamazl›¤› üzerine söyle-dikleriyle bunu ortaya koymufl-tur:"Türkiye'de hiçbir konuyu so-nuna kadar tart›flma gelene¤iyoktur. Baflbakan 'laikli¤i tart›fl-m›yoruz' dedi¤i zaman bununçok derin bir seviyede do¤ru ol-du¤unu düflünüyorum. Laikli¤i

tart›flmaktan korkuyoruz. Yanilaikli¤i tart›fl›rsan›z günlerinizihapiste geçirebilirsiniz.''

Mardin’in bu roman› de¤er-lendirdi¤i görüfllerden önce bil-dungsroman türüne de¤inmeningerekli oldu¤unu düflünüyorum.Çünkü bu roman türünün sosyalbilimler literatüründe ve edebi-yat tarihinde dini olandan sekü-ler olana do¤ru yaflad›¤› de¤iflimsürecinin tersine döndürülmesiy-le de ilgili bir durumdur bu. ‹yiye,güzele ve do¤ruya dair düflünceüretme ya da gündelik yaflamprati¤ini kuru törensellikler öte-sinde anlamland›rmak bak›m›n-dan da önemli bir aç›l›m sunarMMiinnyyeellii AAbbdduullllaahh..

Almanca bir terim olan “bil-dungsroman”›n, etimolojisi ac›-s›ndan bak›ld›¤›nda “bild” sözcü-¤ünden türedi¤i görülür. SusanAshley Gohlman, resim, tablo an-lam›na gelen “bild” sözcü¤ününilk olarak din adamlar› taraf›n-dan tanr› imaj›n›n yeniden kaza-n›lmas› anlam›nda kullan›ld›¤›naiflaret eder. Buna göre, Tanr› ta-raf›ndan kendisinin bir sureti ola-rak yarat›lan insan, ilk günahtansonra Tanr›n›n lütfûnu kaybet-mifltir. ‹flledi¤i günahtan ar›nmakisteyen insan, kendini yarat›c›s›-n›n sevgisini ve lutfunu yeniden

fiER‹F MARD‹N M‹NYEL‹ ABDULLAH’I

NEDEN OKUDU?

As›m ÖZ

“Biz yaflamlar›m›zdaki anlat›lar› sonuna kadar yaflad›¤›m›z için ve kendi yaflamlar›-m›z› sonuna kadar yaflad›¤›m›z anlat›lara dayanarak anlad›¤›m›z içindir ki, anlat›

formu baflkalar›n›n eylemlerini anlamak için elverifllidir” (MacIntyre; 2001)

Prof. Dr. fierif Mardin

Page 32: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kapak

kazanmaya adar. Bunu baflarabil-mesi için insan›n, kendini gözdengeçirerek eksik ve kusurlu yönle-rini düzeltmesi gerekti¤ine inan›-l›yordu. Ayd›nlanma ça¤›na ge-lindi¤inde bildung teriminin diniça¤r›fl›mlar›n›n yerini daha laikolanlar› almaya baslar ve 18.yy.›n sonlar›nda bildung terimi,ayd›nlanm›fl ideal laik insan mo-deli için kullan›lmaya bafllan›r. Buaç›klamadan yola ç›k›larak k›sacabildung, bireyin kendini yetifltir-me, gelifltirme sureci olarak ta-n›mlanabilir. Bildungsroman dabireyin bu geliflim surecini anla-tan roman türüne ad olarak de-¤erlendirilebilir. Ancak bildung-sroman ttan›m›nda farkl›l›klararastlamak da mümkündür. Gohl-man bildungsroman› “yaflam›nona sunduklar›n› test etmek üze-re dünyaya aç›lan genç, masumbir adam›n yaflam öyküsü ” ola-rak tan›mlar. Susan Howe ise“genel geliflim ve kendini yetifl-tirme roman›” fleklinde aç›klar.Di¤er yandan Michael Mindenbildungsroman›, “birey ve d›fldünyan›n sürekli etkileflim halin-de oldu¤u, kaderin yan›nda bire-yin kendi iradesinin de üzerinderol oynad›¤› geliflim sureci” ola-rak anlat›r. Tüm bu farkl› ve es-nek tan›mlar› gözden geçirenMargaret Drabble, hepsinin or-tak özelliklerinden yola ç›karaken yayg›n tan›m›yla bildungsro-man›n, “ço¤unlukla öz yaflam öy-küsü niteli¤inde, genç bir kahra-man›n genellikle ergenlikten ye-tiflkinli¤e do¤ru geliflimini anla-tan roman türü” olarak ele al›na-bilece¤ini ifade eder. The Conci-se Oxford Dictionary’nin bil-dungsroman tan›m› ise “kahra-man›n erken yaflam› ve gelifliminianlatan roman türü” dür. PetruGolban, bildungsroman›n yafla-m›n özünü ve anlam›n›, dünya-n›n iflleyiflini anlamaya çal›flarakkendine bir yaflam ve düflüncetarz› edinmeye çal›flan, ço¤un-lukla erkek, duyarl› bir kahrama-n› oldu¤una iflaret eder. Roman-da kahraman›n çocuklu¤u k›saca

anlat›ld›ktan sonra gençli¤i vegenç yetiflkinlik dönemi üzerindedurulur (Y›ld›r›m, 2006)

fierif Mardin Hekimo¤lu ‹sma-il’in ilk olarak 1967 senesinde BBaa-bb››aalliiddee SSaabbaahh gazetesinde tefri-ka edilen MMiinnyyeellii AAbbdduullllaahh ( sek-seninci bask› 2008) adl› roman›n›bir yandan Türkçe’de bildungsro-man›n çok satan örneklerindenbiri öte yandan da bilinçli yadabilinçsiz olarak Bat›’n›n kimi mo-del ve flablonlar›n› devralman›nkimi zamanda reddetmenin birörne¤i olarak görür. Bu roman›nedebiyat tarihindeki yerinin an-lafl›labilmesi için Tanzimat öncesiOsmanl› toplumundaki edebiyatanlay›fl›na dikkat edilmesi gerek-mektedir. Topluma dair ahlakielefltiriler bar›nd›rsa bile Osmanl›döneminde edebiyat bir toplum-sal de¤iflme enstrüman› olarakgörülmemiflti. Osmanl›n›n topye-kûn de¤iflim sürecinde edebiya-t›n kendisi fevkâlâde güçlü birde¤iflim arac› olarak oraya ç›k-m›flt›. Cumhuriyet döneminde deedebiyat yurttafll›¤›n hayali laikbirli¤inin kurulmas›nda etkili biraraç olarak tasarlanm›flt›r. fierifMardin’e göre MMiinnyyeellii AAbbdduullllaahhkiflinin anlam dünyas›na biçimverme sürecinde anlat›n›n ve ide-al bir ‹slami yaflam biçiminin neolabilece¤ini gösteren popülerbir örnektir. Müslüman kültürelçerçeve içinde Bat› kültürününürünlerini okuma deneyimininbir sonucu olarak roman ça¤dafldünyada ‹slam’› anlamak için ir-delemek zorunda oldu¤umuzgöstergelerden biridir. Mardinbu eseri bir yandan yapay bulur-ken öte yandan bu eserin türüüzerinden hareket ederek Türki-ye’deki de¤iflim dinamiklerini an-lamaya çal›fl›r. Roman oldukça di-daktik ve propagandist bir yap›-ya sahiptir. E¤er roman bu niteli-¤e sahip olmasayd› bu kadar po-püler olmas› da beklenemezdizaten.

MMiinnyyeellii AAbbdduullllaahh”›n farkl›l›-¤›na ve önemine iflaret ederkenflunlar› dile getirir: “MMiinnyyeellii AAbb-

dduullllaahh (. . . ) roman› için ilk eldeilgi çekici olan fley, bu ürününTürkiye’ye on dokuzuncu yüzy›l-da ithal edilmifl yeni bir edebi ttüü-rrüünn örne¤i olmas›d›r. O zaman-dan beri bu ttüürr, yani roman,Türk okurlar› kazanmak konu-sunda çok büyük bir baflar› sa¤la-m›flt›r, bununla birlikte romanla-ra günümüzde romanlara duyu-lan açl›k tüm ‹slami kültür saha-s›nda da görülmektedir. Türki-ye’de roman duyulan ilgi, Türki-ye Cumhuriyeti’nin 1923’teki ku-ruluflundan bu yana gerçekleflti-rilen laik e¤itim politikalar›n›nde¤ifltirilemez kazan›mlar›ndanbiridir. ‹ster Arapça, Farsça ya daisterse Türkçe yaz›lm›fl olsun, tümörneklerde, roman›n cazibesi,geleneksel edebiyat›n kal›plafl-m›fl ttiipplleerriinin yerini alan bir özel-lik olarak, nevi flahs›na münhas›rinsani özellikleri betimlemesi do-lay›s›yla bireycili¤in Müslümanokuyuculara, onlardan habersiz,sessizce nüfuz etmeyi sürdürür-ken kulland›¤› ustaca yöntemler-den biridir.”(Mardin, 2008: 11)

Mardin roman›n yazan kiflininast subayken Teksas’›n bir ken-tinde yaflam›n kilise etraf›nda bi-çimlendi¤ini fark etmesiyle hemkendi ‹slami miras›yla yenidenbütünleflti¤ini hem de bu miras›ngünümüz insan› için yeniden su-numunun gereklili¤ine iliflkin birsorumluluk düflüncesinin geliflti-¤inin alt›n› çizer. Yazar›n top-lumsal fayday› gözeterek eseriniyazm›fl olmas›n› önemseyen Mar-din eserin “hem kullan›lan tür,hem de modernli¤in etkisi alt›n-daki bir Müslüman’›n gündelikyaflam›ndan kesitleri, modernli-¤in günlük yaflam› etkileme bi-çimleriyle bir arada sunan ba¤-lant›lar içer” mesiyle farkl›laflt›¤›-n› yani ‹slam’›n bugünün içindeyaflanan bir hayat tarz› olmak ba-k›m›ndan önemli oldu¤unu ifadeeder. Bunu yaparken Seyyid Ku-tub’un YYoollddaakkii ‹‹flflaarreettlleerr’’de ifadeetti¤i Müslüman idealini yani“ss››rrff ggeeççmmiiflfliinn hhaatt››rraallaarr››nnddaa ggiizzlliioollaann ttaarriihhsseell bbiiççiimm ddee¤¤iill,, aayynn›› zzaa-

3322 UMRAN TEMMUZ ’08

Page 33: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kapak

3333TEMMUZ ‘08 UMRAN

mmaannddaa bbuu ggüünnüünn ggeerree¤¤ii vvee ggeellee-ccee¤¤iinn uummuudduu oollaarraakk” ortaya ç›k›-fl›n› vurgulama gere¤i du-yar.”(Mardin, 2008: 12) Buradaflunu belirtme gere¤ini duyuyo-rum. fierif Mardin gerek NecipFaz›l gerekse Hekimo¤lu ‹smailba¤lam›nda genel ve totolojikbir biçimde Seyyid Kutup’la öz-defllefltirme hatas›na düflüyor. El-bette ‹slam dünyas›n›n çeflitlico¤rafyalar›nda meydana gelen‹slamc› yeniden canlanma çerçe-vesinde bu isimleri yan yana an-makta bir sak›nca olmayabilir.Ama bunlar› eflitlemek hatal› veyan›lg›l› bir bak›fl olarak önümüz-de durmaktad›r. . Yine ayn› flekil-de Minyeli Abdullah d›fl›nda ‹sla-mi buildingsroman olarak görü-lebilecek Gül Yetifltiren Adam, S›-f›rüç Depremleri gibi romanlarilkine göre daha omurgal› eser-ler olarak önümüzde dururkensalt bu romana odaklanmak po-püler ve yayg›n olan üzerindenedebiyat zihniyet meselelerinianaliz etmek bak›m›ndan ger-çekli¤i eksik çerçevelemektir.

Minyeli Abdullah bir yandan1960’l› y›llardaki ideal Müslümantipi kendince infla eder. Öte yan-dan Türkiye gerçekli¤ini özelliklenurcular üzerinden anlatmay›dener. Roman›n kahraman› M›-s›rl› Abdullah’›n tipik bir nurcugibi konuflmas›, risalelerden pa-sajlar okumas› bunu kan›tlayanbir örnektir fierif Mardin’in buroman› bu kadar önemsemesininbir di¤er nedeni olarak CemilMeriç’in tavsiyesi ile incelemeyebafllad›¤› Said Nursi konusu bu-rada an›labilir.* Bu romana de-¤indi¤i sempozyumun yap›l›fl ta-rihinin de 1989 olmas› bu nokta-da bir ip ucu olabilir.

‹slami olanla laik olan seçkin-ci kültür aras›ndaki sembolik mü-cadelenin iki z›t kutbu olarakimam ve ö¤retmen üzerine Cum-huriyetçi nostaljik bellekte yeralan sembolik/simgesel karfl›tl›kbu gün için afl›lm›fl vaziyettedir.Cumhuriyetin ayd›n k›z› Feride yada Köy Enstitülü yazarlar›n ö¤-

retmenleri ayn› kalm›fl olabilir.Ama e¤itimci olan ço¤u kifli tabircaizse biraz imamlaflm›fl, imamlarise hem bilgi hem de sunum ba-k›m›ndan biraz ö¤retmenleflmifl-tir. Dolay›s›yla bu gün HüseyinKaratay’›n SSüürrggüünn ÖÖ¤¤rreettmmeenn ola-rak and›¤› ö¤retmenler hemsembolik olarak hem de pratikolarak sürgünlükten kurtulmufl-lard›r. Bu süreçte yani Türkiye’deuygulanan laik kimlik politikala-r›n› ‹slami referans çerçevesindekimi zaman örtülü olarak kimizaman aç›k olarak sorgulayan birtavr›n etkinleflmesi sürecindeMinyeli Abdullah roman›na sem-bolik ve merkezi bir de¤er atfe-der fierif Mardin. Bu roman› dahaönceden ‹slami arabesk (KitapDergisi Haziran 1989 say›:28) yada ‹slamc› popülizm çerçevesindeataerkillik, romansal özgünlükgibi çerçevelerde elefltiri getiren-lerden (Kenan Çay›r, Ahmet SaitAkçay) daha farkl› olarak edebi-yat sosyolojisi ve zihniyet mesele-leri çerçevesinde roman› çözüm-lemeyi denemifltir. And›¤›m›zyaklafl›mlar›n bu roman› çözüm-lemede bir miktar aç›klay›c› de-¤eri olmas›na karfl›n, somut Tür-kiye koflullar› çerçevesinde dilegetirdikleri elefltiriler ço¤u za-man “havada” kalm›flt›r. Mardinbelki bu roman özelinde ilk kezböyle bir roman›n yaz›m sürecineneden olan etkenleri tam olaraksaptama girifliminde bulunmufl-tur.

Onun MMiinnyyeellii AAbbdduullllaahh konu-sundaki yaklafl›mlar› Türkiye’deözellikle Türkçe edebiyat ve dü-flünce dünyas›ndaki sürekliliklerianlama hele hele laiklik nokta-s›ndaki eski ama yeni yeni popü-lerleflen aç›klamalar›n›n arka pla-n›na nüfuz etmek bak›m›ndanönemlidir.

* fierif Mardin 1988 y›l›nda SaidNursi konusu ile ilgili çal›flmas›n›bitirmifl. Çal›flma 1989 y›l›ndaSuny Pres taraf›ndan yay›mlan-m›flt›r. Çal›flma 1992 y›l›nda Bedi-üzzaman Said Nursi Olay› Mo-

dern Türkiye’de Din ve ToplumsalDe¤iflim bafll›¤›yla ‹letiflim yay›n-lar› taraf›ndan yay›mlanm›flt›r.Buçal›flma ile ilgili olarak flunlar›söyler Mardin: “1980’lerin bafl›y-d›. Said Nursi konusuna yönel-dim. Cemil Meriç’e gitmifltim. Ce-mil Bey bana, “bu Said Nursi de-nen adam› ciddiye almak laz›m”dedi. “Eh peki” dedim ben de, “madem ki ciddiye almak laz›m birbakay›m.” Ondan sonra, SaidNursi üzerine çal›flmaya bafllad›m. Çok uzun sürdü o çal›flma.1982’den 1989’a kadar. Tespitle-rimi s›nayaca¤›m kimse de yoktu.Çünkü yeni materyaller üzerindeyeni bir çal›flma tarz›na girmifl-tim.Suat Alkan isimli nurcu bir ar-kadafl›m›z vard›. “fiu Said Nur-si2nin yaz›lar›n› bir türlü anlaya-m›yorum”demifltim. Suat Bey de;“Siz Rainer Maria Rilke’yi bilir mi-siniz?” dedi. Bilmiyordum. “Eokuyu›n. Said Nursi’yi anlamakiçin oradan geçmenizde bir fay-da olabilir.“ dedi. Böyle bir fleysöylemesi bana çok ilginç geldi...Yavafl yvafl çal›flmam› gelifltirmeyebafllad›m. Ancak araflt›rmay› ol-mas› gerekti¤i gibi yapamad›m.”

Kaynaklar(“fierif Mardin ‹le “Türk Siyaset Dü-

flüncesi” Üzerine” Türkiye Arafl-t›rmalar› Literatür Dergisi, Cilt 2,Say› 1, 2004, 357-381)

MACINTYRE Alasdair(2001) ErdemPeflinde, Çeviren: Muttalip Özcan,Ayr›nt› Yay›nlar›, ‹stanbul

MARD‹N, fierif(2007) (Ed)Ortado-¤u’da Kültürel Geçifller, Çeviren:Birgül Koçak, Do¤uBat› Yay›nlar›,Ankara

‹SMA‹L, Hekimo¤lu(2008) Minyeli Ab-dullah, Timafl Yay›nlar›

YILDIRIM, Serap(2006) ‹ngiliz Edebi-yat›nda Bildungsroman Gelene¤i:Henry Fielding’in Tom Jo-nes,Charles Dickens’›n Great Ex-pectat›ons (Büyük Umutlar),J a-mes Joyce’un A Portra›t Of TheArt›st As A Young Man(Genç BirAdam›n Sanatç› Portresi) Adl› Ro-manlar›, Ankara Üniversitesi, Sos-yal Bilimler Enstitüsü Bat› DilleriVe Edebiyatlar› ‹ngiliz Dili VeEdebiyat› (Anabilim Dal›)

AKÇAY, Ahmet Sait(2006) BellektekiHuriler, Selis Kitaplar, ‹stanbul

ÇAYIR, Kenan (2005) “‹slami Edebi-yat”, Milliyet, 5 May›s 2005

Page 34: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Gündem

Asl›nda bu ay yarg›, hak veadalet üzerine yazmay›planlam›flt›m. Gündemin

yuvarlakl›¤› ve futbol topunungündemin merkezine oturmas›,bunalt›c› s›caklar›n da üzerimizeabanmas› ciddi konular›n buhar-laflaca¤›n› iflaret ediyordu... Buyaz›y› yazmam› tetikleyen fley iseflahit oldu¤um bir olayd›: Saba-h›n dokuzunda kalabal›k bir top-lant› odas›na saçlar havaya kal-k›k, pörtlemifl gözlerle ve kaym›flsuratla dalan flaflk›n bir tip panikiçerisinde “Spor gazetesi varm›?” diye soruyordu. Kendi ken-dime içimden “Rüyanda m› gör-dün be herif!” dediysem de ada-m›n ifltahl› spor gazetesi aramas›-na engel olamad›m.

Baudrillard “Cool An›lar 4-5”adl› kitab›nda Dünya Kupas›n›nfinal gecesinde insanlar›n Fran-sa’n›n en ünlü hukuk davas›n› ko-nuflmad›klar›n›, günlerce finalmaç›n› konufltuklar›n› ifade eder.Siyaset gündeminin h›zland›¤›,yarg›n›n baflörtüsü karar›n›n tar-t›fl›ld›¤›, kapatma davas›n›n seyri-nin konufluldu¤u bir gündeminortas›na pat diye futbol topudüfltü. ‹nsanlar siyasette ve eko-nomide olabilecek korkunç hadi-seleri unutarak Milli Tak›m›n ga-libiyetlerine kilitlendi. Öylesineki devlet ricali bile bu meseleye

kapt›rd› kendini. Bunlar› söyleyipfutbol elefltirisi yaparak milletinsevincine çomak sokmay› düflün-müyorum. Milletin yeni bir dinbuldu¤unu yada paganlaflma te-mayülünde oldu¤unu da ifadeetmeyece¤im. Ama baz› mesele-leri anlamada ve yorumlamadabaz› sorunlar›m›z›n oldu¤u EURO2008 maçlar› sonucunda ortayaç›kt›. Eski bir futbol fanati¤i vehasbelkader eski bir futbolcu ola-rak baz› aç›klamalar ve sevinçtepkilerini oldukça yad›rgad›mve tuhaf olarak alg›lad›m. Hele kikendilerine gün do¤an spor yo-rumcular›n›n dengesiz, ak›l d›fl›,ucunun nereye gitti¤ini bilmeyenaç›klamalar› oldukça dramatikti.Portekiz’e yenilen Milli Tak›mfutbolcular›na ve kendilerine he-def olarak ald›klar› Fatih Terim’eyönelik demeçler oldukça fütur-suzca idi. Ayn› ülkede insanlar birgün yüz yüze bakaca¤›n› düflüne-rek üslubunu ve söylemini flekil-lendirir. Medya spor yazarlar› vetaraftarlar “imparator” diye gö-¤e ç›kar›lan Fatih Terim’i futbolubilmezlikle, kafas›n›n dikine git-mekle suçlarken futbolcular› daruhsuzlukla suçluyorlard›. (e¤ersen bir adama millet olarak im-parator dersen onun da ast›¤› as-t›k kesti¤i kestik olur.) Bu sald›r›‹sviçre maç›na kadar sürdü. ‹sviç-

re maç›nda ma¤lupken maç so-nunda galip gelmemizle Do¤utoplumlar›n›n mistik bak›fl aç›s›kendini futbolda da gösterdi.Futbolda galip gelmenin ad› ar-t›k mücadele, iyi futbol, pes et-meme de¤il mucize idi. Golüatan Semih de kurtar›c› yani me-sihdi. David Hume bile mucizekavram›na mesafeli yaklafl›rkenbizim spor yazarlar›m›z›n hattadevlet büyüklerimizin diline bilepelesenk oldu. Çekoslavakya ma-ç›ndan sonra Yeni fiafak gazete-sinin spor yazar› Osman Tambu-rac› ““BBuu bbiirr mmuucciizzee:: KKuurr’’âânn’’››nn yyaa-zz››llmmaass›› ggiibbii”” -hâflâ sanki Kur’anbirilerince yaz›lm›fl gibi- diyordu.

Evet Futbol beyaz cam/tele-vizyonla birlikte sadece futbol ol-maktan öte bir fley haline geldi.““TTeelleevviizzyyoonnllaa bbiirrlliikkttee,, ffuuttbboolluunnççeehhrreessii ddee¤¤iiflflmmiiflfl vvee ffuuttbbooll ddüünnyyaaööllççee¤¤iinnddee yyaapptt››¤¤›› ddeevvrriimmii tteelleevviizz-yyoonnllaa yyaappmm››flfltt››rr..””11 Kitleler fut-bolla büyülenmifl ve coflturularakyer yer trans haline geçirilmifllerbazen primitif halleredüfl/ürül/müfllerdir. Statlar insan-lar›n kendilerinden geçirilip hip-noz edildi¤i, uyutuldu¤u mekan-lara dönmüfltür. Nitekim RealMadrid’in 100 binden fazla seyir-cileriyle futbol oynad›¤› Barne-bau stad›n›n yap›m›n›n emriniveren ‹spanya Kral› Franco ?BBaannaa

3344 UMRAN TEMMUZ ’08

FUTBOLUN METAF‹Z‹⁄‹*

Ahmet DA⁄

FFuuttbbooll aassllaa ssaaddeeccee FFuuttbbooll ddee¤¤iillddiirr..

Simon Kuper

Page 35: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Gündem

3355TEMMUZ ‘08 UMRAN

115500 bbiinn kkiiflfliilliikk bbiirr uuyykkuu ttuulluummuuyyaapp››nn!!”” diyordu. Yine içinde Fut-bol da olan 3-F ile her ülkeyi ra-hatl›kla yönetebilece¤ini söylü-yordu Franco… Milli tak›m›n ga-libiyetini kutlayan bir Futbol fa-nati¤ine engel de konul/a/maz.Bu futbol fanati¤ine k›rm›z› ›fl›k-ta geçmek, t›rla ana caddeleredalmak, havaya kurflun s›kmak,hasta var m›, bebek uyuyor musorular›na baflvurmadan sonunakadar kornaya abanmak, alkollüaraç sürmek k›saca ço¤u fley ser-besttir. Bunlar “laissez faire lais-sez passer/ b›rak›n›z yaps›nlar b›-rak›n›z geçsinler” kural›na tabi-dirler. Hatta ve hatta bu fanatik-ler bir araya gelip kendilerinemaç sonras› gürültü yap›yorsu-nuz diye tepki gösterenleri biledöverek öldürebilirler. NitekimH›rvatistan maç›ndan sonra Bur-sa’da 5 kifli kendilerini gürültüyapmamas› için uyaran vatandafl›döverek öldürme salahiyetine sa-hip olmufllard›. Yine Futbolunkendisi kutsal oldu¤u için kutsal›-m›za da sayg›s› olmayabilir. Yü-züncü y›l›nda flampiyon olan Fe-nerbahçe "Rio karnaval›na ben-zer bir etkinlik" düzenlemifl.Samba yapan k›zlar, flampanyala-r›n patlat›ld›¤› podyumlar kurul-mufl ve tüm bu müptezelliklerRegaip kandilini camide yadedenleri rahats›z edecek flekildegerçeklefltirilmifltir.

Maç sonralar› televizyonlardayap›lan yorumlarla sabaha kadarflapflallaflt›r›lan, zihni dumura u¤-rayan kitleler meydana gelmifltir.Futbol kendi bafl›na bazen bir dinbazen bir ritüel bazen bir kültürolmufltur. Ama özüne daima kut-sall›k ilifltirilmifltir. Bu kutsall›¤›ifade eden iki çarp›c› örnek; ünlüemekli futbolcu Diego ArmondaMaradona ve Sergen Yalç›n’›nsözleri: Maradona 86 MeksikaDünya Kupas›ndaki ‹ngiltere ma-ç› sonras›ndaki yorumu flöyleydi:

““BBiirr iinnssaannaa kkiimmssee bbooflfl yyeerree TTaannrr››mmuuaammeelleessii yyaappmmaazz..”” Yine Ser-gen ise ??FFuuttbboolluunn iillaahhllaarr›› kkaarraarrvveerrmmiiflfl bbiirr kkeerree,, bbiizzii aarrkkaaddaann iittii-yyoorrllaarr.... YYiinnee eenn oollmmaayyaaccaakk aannddaammaaçç›› ççeevviirrddiikk,, HH››rrvvaattllaarr›› mmoorraall-mmaann bbiittiirrddiikk vvee kkaazzaanndd››kk.... AArrtt››kkkkuuppaayyaa ddeekk yyoolluummuuzz vvaarr....”” Fut-bol yorumcusu böyle bir söylemgelifltirirken seyircisi ise ilginçsöylemler ve eylemler gerçeklefl-tiriyordu. Boca Juniors'un stad-yumu La Bombonera'n›n girifl ka-p›s›nda yazan cümleler flunlar:“Boca es mi religion, Maradonaes mi dios, La Bombonera es miiglesia” (DDiinniimm BBooccaa,, TTaannrr››mm MMaa-rraaddoonnaa,, MMaabbeeddiimm LLaa BBoommbboonnee-rraa).

Bize özgü bir sevinç gösteriside Kütahya’da gerçeklefliyorduve bir haber de aynen flöyle idi:Türkiye'nin H›rvatistan'› penalt›-larla yenerek yar› finale yüksel-mesi tüm yurtta oldu¤u gibi Kü-tahya'da da sevinçle karfl›lan›r-ken Y›ld›r›m Beyaz›t Mahalle-si'ndeki Hac› Halit Güzen Cami-i imam› Kaz›m Filiz, hakemin bitifldüdü¤ünün ard›ndan camiye ge-lerek minareye ç›kt› ve sela oku-du. ‹mam Kaz›m Filiz selan›n so-nunda "H›rvatistan vefat etmifl-tir, Allah rahmet etsin" dedi.

Futbolcular azimleriyle, mü-cadeleleriyle, futbola bak›fllar›y-la, gerek saha içinde gerekse sa-ha d›fl›ndaki davran›fllar›yla yinemaç sonras› demeçleriyle, duaiçin arfla kald›rd›klar› elleriyle,dual› dudaklar›yla takdiri ve teb-ri¤i hak ediyorlar. Ama saha d›-fl›ndakiler için ayn› takdirde bu-lunmak zor. D›flar›da ne söyledi-¤ini ve ne ya¤pt›¤›n› bilmeyenle-rin futbolculardan ö¤renece¤i üçfley vard›r: TTeerr ddöökkmmeekk//mmüüccaaddeelleeeettmmeekk,, ppeess eettmmeemmeekk//ddiirreennmmeekkvvee dduuaa eettmmeekk//AAllllaahh’’›› uunnuuttmmaa-mmaakk..

Bat› düflüncesinde Bergson,Bernard Russel’›n son dönemleri,yerli düflüncede Nurettin Topçu,Mehmet Akif, Ahmet Hamdi Tan-p›nar, Peyami Safa pozitivizmeve materyalizme karfl› metafizi-¤in yani maneviyatç›l›¤›n yeni-den dirilece¤ini umut ediyorlard›ama umduklar› maneviyatç›l›kböyle müptezel bir maneviyatç›-l›k de¤ildi.

NNoottllaarr* Yaz›n›n bafll›¤› konusunda ba-

na öneride bulunan ‹smail Y›l-d›z’a teflekkür ediyorum.

1 Kaplan, Yusuf, Futbol Prati¤i-nin Teorisi: PUTbol Paganiz-mi, Umran, say›: 94 Y›l: Hazi-ran 2002

Page 36: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Gündem

Yak›n zamanda ülkemizdeyaflanan siyasi, ekonomikve askeri olaylar› veya kar-

maflalar› son iki amerikan bafl-kanl›k seçimleriyle birlikte yakla-flan amerikan seçimleriyle irtibat-land›rmadan anlamam›z müm-kün de¤ildir. Son iki amerikanbaflkanl›k seçimleri esasen ulusdevlet ile küresel sermaye aras›n-da yaflanan k›yas›ya bir savafl ola-rak tarihe geçmifltir. Küresel ser-mayenin lideri; George Soros,son iki seçimi kazanan ve ulusaldevletin savunucu lideri GeorgeWalker Bush’un seçilmesine en-gel olmak için büyük ve etkilikampanyalar düzenlemifltir.

ABD; komünizm y›k›ld›ktansonra küresel bir imparatorlukkurmak için küresel sermayeyi birsüre kullanm›fl ve desteklemifl,ancak; küresel sermayenin, Ame-rikan milli menfaatleri aleyhinebir tav›r sergilemesinden sonra,ulusal devlet yap›s›n› savunmayageçmifltir. ABD, ulusal devlet ya-p›s›n› destekleyerek bilerek ve is-teyerek küresel sermaye hareke-tini direk karfl›s›na alm›flt›r.

Birçok komplo yazar›n›n 11eylül sald›r›lar›n›; ABD yönetimi-ne, küresel sermayeyi çerçevele-me f›rsat› veren bir iç çat›flmaolarak görmesi de küresel serma-ye ile ulus devlet yap›s› aras›nda-ki çat›flmadan kaynaklanmakta-d›r. Amerikan hükümeti, bu sal-

d›r›lar›n kendisine sa¤lam›fl oldu-¤u f›rsatla Afganistan’a BirleflmiflMilletler koalisyonuyla girebilmiflIrak’a ise resen girecek gücü vepervas›zl›¤› kendinde bulabilmifl-tir…

ABD yönetimi 11 Eylüldensonra dünya haritas›n› amerikanmilli menfaatlerine uygun olaraktekrar çizmeye çal›flm›fl ve bunugerçeklefltirme harekat›na da“büyük Ortado¤u projesi” ad›n›vermifltir. Dünya yeniden paylafl›-l›rken bir önceki süper güç ‹ngil-tere’nin bile paylaflma konusun-da zorland›¤› Anadolu topraklar›yine çözümlenmesi büyük bir so-run haline gelmifltir. ABD, Afga-nistan ve Irak’› büyük bir perva-s›zl›kla, hatta kendi kurmufl oldu-¤u dünya sistemini yani BirleflmiflMilletler’i bile y›kma pahas›na ifl-gal edebilmiflken, Çin’i Hindis-tan’› ve k›smen de Rusya’y› da buülkelere komflu olan ülkelerdekurdu¤u askeri üslerle çerçevele-yebilirken Anadolu topraklar›n›kendi ç›karlar›na uygun olarakflekillendirmekte zorlanmaktad›r.Küresel sermaye ile ulusal devletaras›ndaki savafl›n en büyük cep-hesi maalesef 1. dünya savafl›n-daki gibi Anadolu olmufltur.

ABD, Irak’ a girmezden önceTürkiye’nin de Irak’a girmesini veTürk topraklar›n›n kullan›lmas›n›talep etmifl ancak TBMM, hükü-metin görünürdeki muazzam is-

te¤ine ra¤men bu konuyla ilgilitezkereyi reddetmifltir. Irak iflgalimaalesef, küresel sermaye ileulus devlet yap›s› aras›ndakiamans›z savafl› Türkiye’ye tafl›-m›flt›r. O dönemlerde Amerikanhükümeti stratejik ortak olarakTürkiye’den yard›m istemifl olma-s›na ra¤men Türkiye, cumhuriyettarihinin en büyük finansal krizi-ni yaflamakta oldu¤u için bu yar-d›m talebine, küresel sermayeniniste¤i do¤rultusunda olumsuz ya-n›t vermifltir. Küresel sermaye ha-reketi, Türkiye gibi bir stratejikgücün, ulus devlet ittifak›na ka-t›lmas›n›n kendilerinin sonu ola-ca¤›n› kestirdi¤i içindir ki, tezke-reden sonra para musluklar›n›Türkiye’ye sonuna kadar açm›fl-t›r. Tezkerenin TBMM taraf›ndanreddedilmesinden sonra normalflartlar alt›nda Türkiye’de finan-sal zorluklar›n yaflanmas› bekle-nirken para musluklar›n›n sonu-na kadar aç›lmas›, küresel serma-ye hareketi ile ulus devlet aras›n-da yaflanan savafl›n ülkemizdezirveye tafl›nd›¤›n›n en büyükgöstergesidir. Hat›rlanaca¤› üze-re ülkemizin para kayna¤› aray›fl-lar› içinde ekonomik aç›dan s›k›n-t›lar çekti¤i o dönemlerde Geor-ge Soros “Türkiye’nin en iyi ihraçürünü askeridir!” diyerek küreselsermaye ile ulus devlet aras›nda-ki mücadelede Türkiye’nin rolü-nü dünyaya ilan etmifltir.

3366 UMRAN TEMMUZ ’08

ANADOLU’DA YAfiAMANIN

BÜYÜK BEDEL‹

Kamil KALEM

Page 37: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Gündem

3377TEMMUZ ‘08 UMRAN

Tezkereden hemen sonraAmerikan askerleri, Süleymani-ye’de Türk askerlerinin bafl›na çu-val geçirerek ulus devlet ittifak›-n›n adeta intikam›n› alm›flt›r. An-cak bu çok çirkin eyleme ra¤menTürkiye ABD ile s›cak bir çat›flma-ya girmekten imtina etmifltir. Buolaylar yaflan›rken ABD bir andaTürkiye’yi stratejik ortak olmak-tan ç›kartarak tepkisini iyice or-taya koymufltur. Öte yandan iseküresel sermaye lehine ABD hü-kümetinin aleyhine olarak Irakoperasyonuna müdahil olmayanTürkiye küresel sermaye taraf›n-dan sonuna kadar desteklenmifl-tir. Küresel sermayenin verdi¤ibu destekle Türk ekonomisi ve fi-nansal yap›s› giderek büyümüfl vegüçlenmifltir.

Anadolu topraklar› 2003 denberi küresel sermaye ile ulus dev-let aras›ndaki mücadelenin enbüyük cephesi olmas›na ra¤menTürk kamuoyu, ekonomik tablo-lardaki iyileflmelerin de etkisiylebu durumu alg›lamakta zorlan-m›flt›r… 22 Temmuz seçimleri vearkas›ndan gerçeklefltirilen cum-hurbaflkanl›¤› seçimi ile bir dö-nem daha Türkiye’nin küreselsermaye yan›nda hareket edebi-lece¤i endifleleri iyiden iyiye ulusdevletçileri kayg›land›rm›flt›r.

Küresel sermaye ile ulus dev-let aras›nda yaflanan rekabetinbir di¤er dikkat çekici boyutu dailk tezkereden sonra Türkiye’dedemokratik ve liberal aç›l›mlar›nyaflanmas›d›r. ‹mparatorluk geç-mifli bulunan ülkemizde, idareyani devlet mekanizmas› zay›flar-ken liberal ve demokratik aç›l›m-lar paketler halinde hayata geçi-rilmifltir. Tabi bu noktada AB’yegirifl sürecinin katk›lar› muazzamolmufltur. Bu süreç yaflan›rken ül-kemizde kendilerini ulusal cepheolarak adland›ran bir oluflum ha-yat bulmufltur. Ulusalc›lar olarakadland›r›lan bu grubun AB’yekarfl› amans›z bir mücadele ver-mesi ilginç olmakla birlikte tama-

m›yla içinden geçilen sürecin birdayatmas›d›r. Eskiden AB destek-çisi olan birçok kiflinin bu hareketalt›nda AB’ye amans›z bir düfl-man olarak savafl açmas› da bafl-ka türlü anlamland›r›lamaz…Ulusalc› hareket AB’ye karfl› ol-makla yetinmeyip ulus devlet ya-p›s›n›, içinde bar›nd›rd›¤› insanlardolay›s›yla ilginç bir flekilde yü-celttikçe yüceltmifltir.

Bu yaflanan demokratikleflmeve liberalleflme hareketinin za-manlamas› da trajikomiktir çün-kü günümüzün tek süper gücüile bir önceki süper güç olan ABDve ‹ngiltere’de demokratik hakve özgürlüklerin s›n›rlar› iyice da-ralt›lm›fl olmas›na ra¤men biz oülkelerde 1960 l› y›llarda gerçek-lefltirilen süreci tamamlamaya ça-l›flmaktay›z. Örne¤in ABD 1960l›y›llarda uygulamaya koydu¤ubilgi edinme hakk›na son derecek›s›tlar koyarken biz 2004 de bu

hakk› en genifl flekilde uygulama-ya sokmufltuk.

Türkiye her ne kadar büyükOrtado¤u projesinin efl baflkanl›-¤› için yola ç›km›fl olsa da dev d›flve iç borç yükü ve yeni hüküme-te duyulan beklentilerin büyük-lü¤ü sonucunda küresel sermayeak›m›na kap›lmaktan kurtulama-m›flt›r. Esasen avantaj ile deza-vantaj aras›ndaki çizgi son dere-ce fleffaft›r ve bu çizgi sayesindehükümetler dezavantaj gibi gö-rülen rekabetten ekonomik f›r-satlar elde ederek ekonomiyinormal dönemlerdekinden biledaha baflar›l› olarak idare edebil-mifllerdir.

Her ne kadar küresel sermayehareketi Türkiye’nin atmosferinitoz pembe k›lacak kadar güçlüolsa da ABD iflgal etti¤i Irak top-raklar›nda bofl durmam›fl ve Tür-kiye’de ulus devlet yap›s›n› k›fl-k›rtm›flt›r. Kuzey Irak’ta demok-

Anadolu topraklar› 2003 den beri küresel sermayeile ulus devlet aras›ndaki mücadelenin en büyükcephesi olmas›na ra¤men Türk kamuoyu, ekonomiktablolardaki iyileflmelerin de etkisiyle bu durumualg›lamakta zorlanm›flt›r… 22 Temmuz seçimlerive arkas›ndan gerçeklefltirilen cumhurbaflkanl›¤›seçimi ile bir dönem daha Türkiye’nin küresel ser-maye yan›nda hareket edebilece¤i endifleleri iyi-den iyiye ulus devletçileri kayg›land›rm›flt›r.

Page 38: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Gündem

ratik ve laik bir Kürt devleti kur-durmufllar ve BM nezdinde para-van olarak çal›flmalara bafllatm›fl-lard›r. Amerikan hükümetinin içpolitikada en çok övünç duydu¤unokta Irak’ta demokratik ve laikbir Kürt devletinin kurulmufl ol-mas› olmas›na ra¤men bu konuTürk kamuoyunu ciddi ciddi ra-hats›z etmifltir.

ABD kendisine destek olma-yan bir Türkiye’ye kendi güdü-münde olacak bir kürt devletinimusallat ederek Türkiye’yi yolagetirmeyi hedeflemifltir. Bununlada yetinmeyen ABD, Türkiye’degörünürde ulus devlet yap›s›n›bozacak olan ancak milliyetçilikak›mlar›n› onlar ve bizler nokta-s›na tafl›yacak olan PKK’ya maddidestek olmaktan da geri durma-m›flt›r. Böylelikle karfl› milliyetçili-¤i yükseltecek ve Türkiye tekrar-dan ulus devlet koalisyonunamecbur edilecektir… Ayr›l›kç› ha-reketle mücadele ve onunIrak’taki uzant›lar›yla yaflanacaksavafl›n maliyetleri ve sonuçlar›,küresel sermaye hareketinin üs-tesinden gelebilece¤i bir maliyetiaflt›¤› noktada, Türkiye aynenkurtulufl savafl›nda oldu¤u gibitek bafl›na Ortado¤u’da Amerikave onun müttefikleriyle mücade-

le etmek zorunda kalabilecektir.Son yaflanan terör olaylar› da

Türkiye’de karfl› milliyetçilikak›mlar›n› beslemifl ve Türkiye ar-t›k Irak’a ABD’ye ra¤men girmekdurumunda kalm›flt›r… Irak’a s›-n›r ötesi operasyon konusundayetki veren tezkerenin onayla-mas›yla birlikte Türkiye’ye ya-banc› yat›r›mc› ak›yor haberlerigazeteleri süslemeye bafllam›flt›r.Anlafl›lan odur ki; küresel serma-ye, Türkiye’yi b›çak kemi¤e daya-n›ncaya kadar destekleyecek gibigözükmektedir. Ancak bu durumise adeta Soros’u hakl› ç›karmak-tad›r.

Tezkerenin ç›kmas›ndan son-ra bir müddet bekleyen hükümetancak 22 fiubat’a kadar dayana-bilmifltir. Operasyonun k›fl ayla-r›nda bafllamas›yla birlikte ön gö-rülemeyen kay›plar oluflabilirdiya da operasyon yap›lmayarakküresel sermayenin ABD’yi böl-gede frenleme operasyonu suyadüflürülebilirdi. Tezkere, ABD’nin‹ran ya da Suriye’ye açabilece¤isavafla engel olacak tek yol ola-rak belirlenmiflti. Türkiye’nin böl-geye girmesiyle birlikte ABD, ra-hat hareket edemeyecek ve‹ran’a ya da Suriye’ye savafl aça-mayacakt› ya da açsa bile iliflkile-

rini y›pratt›¤› eski stratejik orta-¤›n›n bölgedeki askeri varl›¤›n›da hesaba katmak durumundakalacakt›. ABD, Türkiye’nin böl-geye askeri bir harekat düzenle-me niyetini anlad›¤›nda PKK’yailiflkin istihbarat sa¤lamay› kabuletmiflti; çünkü bu, ilerleyen dö-nemde gerçeklefltirilecek askerioperasyonlar›n detaylar›n›n daal›nmas› manas›na geliyordu.

22 fiubatta askeri operasyonkarar›n›n çok gizli bir flekildeal›nmas›ndan hemen sonra yo-utube ad›ndaki paylafl›m sitesin-den 19 fiubat tarihinde Türk as-kerinin Irak’a operasyon yap›la-ca¤› ilan edilmifltir hem de birönceki operasyon hakk›nda ka-muoyuyla paylafl›lan bilgilerin ta-mam›yla mesnetsiz oldu¤unu daGES komutan›n çok gizli bir top-lant›daki aç›klamalar›n›n kay›tla-r› verilerek… Çok gizli bir operas-yonun tarihi bir anda da¤daki te-röriste duyurulmufl ve operasyo-nun ak›beti hakk›nda bir çok tar-t›flma bafllam›flt›r… Bu bilgininyoutube adl› paylafl›m sitesindenas›l yay›nland›¤› ve kimin bu bil-gileri verdi¤i malumdur…Ancakoperasyonun üzerinden buncavakit geçmesine ra¤men hala bukonu ayd›nlat›lamam›flt›r. Bu ko-nuda yap›lan tek fley youtube ad-l› sitenin yay›n›n›n her f›rsatta ka-pat›lmas›d›r. Youtube bir payla-fl›m sitesi olmas›na ra¤men bu ya-y›nlar› yapanlar ile onlar›n az-mettiricileri ile bu suça yard›m veyatakl›k edenlere her hangi birhukuk yolu iflletilmezken siteyeanlafl›lmas› güç bir mant›kla ya-y›n yasaklar› konulmaktad›r. El-bette sitenin bu olaylarda birdahli varsa gereken yap›lmal› vebu kamuoyuyla da paylafl›lmal›-d›r.

Özetle; ABD, K›br›s harekat›n-da Türk ordusuna karfl› yapm›floldu¤u dezenformasyondan çokdaha a¤›r bir “enformasyonakarfl› koyma taktiklerini” bofla ç›-kartacak sivil bir enformasyon

3388 UMRAN TEMMUZ ’08

Page 39: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Gündem

3399TEMMUZ ‘08 UMRAN

operasyonu gerçeklefltirmifltir.Bu operasyondan hemen sonradikkat çekici olan bir baflka hususda fludur. Türkiye’de Cumhuriyettarihinde (daha öncesinde zatenmümkün de¤ildir) ilk defa muha-lefet d›fl politika ve güvenlik ko-nular›nda muhalefet etmeklekalmam›fl genelkurmay baflkan›da dahil olmak üzere mücadeleiçine girmifltir. MHP ve CHP gibiiki partinin özellikle savunma vegüvenlik alanlar›nda muhalefetetmesi üzerinde çok düflünmekgerekmektedir…

Türk askerinin Irak’a girmesidünya kamuoyunca da olumluolarak alg›lanm›fl ve baflta petrolve alt›n fiyatlar› olmak üzere düfl-müfl, dünya finans piyasalar› ra-hat bir nefes alabilmifltir. Ancakbu durum planland›¤› kadaruzun sürmemifl ve Türk askerivarl›¤› bir hafta gibi k›sa bir süre-de geri çekilmifltir. Bu durum, hü-kümeti hem içeride hem de d›fla-r›da yaln›z bafl›na b›rakm›flt›r. Kü-resel sermaye bir anda deste¤iniçekme noktas›na gelmifl ve bafltaTürk piyasalar› olmak üzere dün-ya emtia piyasalar› dalgalanmayaflamaya bafllam›flt›r. Elbette kihiç kimse paras›n› dört bir taraf›savafl yaflayan bir ülkede de¤er-lendirmek istemeyecektir. Kimbilir flimdi Soros’a sorulsa, Türklerbölgede ABD’yi frenleyemedi¤iiçin deste¤imizi Türkiye’den çek-tik der mi ki?

TTeezzkkeerreenniinn bbiizzaattiihhii kkeennddiissii-nniinn vvaarrll››¤¤›› iillee AABBDD’’yyii kkaarrflfl››ss››nnaaaallaann hhüükküümmeett,, tteezzkkeerreenniinn vveerrddii-¤¤ii yyeettkkii ssoonnuuccuunnddaa ggeerrççeekklleeflflttiirrii-lleenn IIrraakk ooppeerraassyyoonnuunnuunn ççookk kk››ssaassüürrmmeessii vvee ggeerrii ççeekkiillmmeeyyllee bbiirrlliikk-ttee bbuu kkeezz kküürreesseell sseerrmmaayyeenniinntteeppkkiissiinnii ççeekkmmiiflflttiirr.. KKiimm bbiilleebbiilliirrkkii ggeerrççeekkttee hheeddeefflleenneenniinn ddee bbuuoollmmaadd››¤¤››nn››……hhüükküümmeettiinn hheemm iiççee-rriiddee hheemm ddee dd››flflaarr››ddaa bbiirr aannddaattüümm ddeessttee¤¤iinnii yyiittiirrmmeessiiyyddii bbeellkkiiddee hheeddeefflleenneenn……

Bu süreç yaflan›rken hükümet,bir darbe de AKP’nin kapat›lma

davas›yla alm›flt›r.Bush hükümeti-nin, ‹ran ve Suriyeoperasyonlar› içinKas›m ay›na kadarvakti kalm›flt›r vekritik zaman daEkim’dir esasen.AKP hükümeti,kapatma davas›n-dan dolay› tama-m›yla içeriye vekendilerine odak-lanaca¤›ndan do-lay› bu kritik za-manda d›fl politi-kaya odaklanama-yacakt›r. Dikkatida¤›t›lm›fl bir Türkiye, ABD’ninoldu bittilerine de karfl› koyama-yacakt›r. Parti kapatma davalar›-n›n ortalama süresinin bir y›l ol-du¤u gerçe¤i göz önüne al›nd›-¤›nda Türkiye’nin k›sa sürede di-binde bafllama ihtimali çok yük-sek olan dünya savafl› sürecineaktif bir flekilde müdahil olmas›pek mümkün gözükmemektedir.‹flte bu yüzdendir ki küresel ser-maye Türkiye’de art›k çok tem-kinli davranmakta ve savafl ihti-malinin gittikçe artmas›yla birlik-te emtia fiyatlar› tarihi zirvelereyolculuk yapmaktad›r.

Piyasalardaki son dalgalan-malar ekonominin ne kadar k›r›l-gan oldu¤unu da ortaya koymufl-tur. Erken bir çöküfl ya da finan-sal krizin yaflanmas›na engel ol-mak üzere hükümet bir tak›mmanevralar yapm›fl ve flimdilikkayd›yla durumu biraz düzelt-mifltir.

‹ç politikam›zda tüm hesaplaramerikan baflkanl›k seçimlerindedemokratlar›n kazanaca¤› üzeri-ne yap›lmaktad›r. Obama’n›nMüslüman ve siyahi olmas› sankiamerikan derin devletinin küre-sel koalisyonu bu flahs›n üzerindeplanlad›¤› gibi bir izlenim vermiflolsa da bu çok kolay olacak birfley de¤ildir. Cumhuriyetçilerinaday› Mc Chain’in iktidara gel-

mesi de ‹ran konusunda nelerinyaflanaca¤› konusunda tüm dün-yay› endiflelendirmelidir. Mc Cha-in’in Ahmet Nejat’›n ‹srail hak-k›ndaki demeçlerini bile gerideb›rakan ‹ran devleti aleyhineolan aç›klamalar› flu an gündem-de olmamas› bizleri uyutma ope-rasyonundan baflka bir fley de¤il-dir. Bir baflka ifadeyle cumhuri-yetçilerin seçimleri kazanmas›Ortado¤u’da nükleer füzelerinde kullan›laca¤› bir savafl›n ilan›olacakt›r…

Sonuç olarak ülkemizde vebölgemizde yaflanan olaylar ger-çekten son derece önemli ve kri-tiktir. Hiçbir fleyin tesadüflerleçözüme kavuflamayaca¤›n› gözönünde bulundurmak orta veuzun vadeli politikalar belirleyipuygulamam›z gerekmektedir. Bi-ran önce “kervan yolda düzülür”mant›¤›n› da b›rakmam›z gerek-mektedir. Bütün hesaplar›m›z›birilerinin kazanaca¤› ötekininkaybedece¤i üzerine yapmam›zbize çok büyük bedeller ödetebi-lir. Siyasetin de aç›k olarak yap›l-mas› kamuoyu deste¤i aç›s›ndanson derece ehemmiyetlidir. Yar›nABD’de demokratlar seçimi ka-zand›¤›nda bak›n gördünüz mü‹ran savafl›na biz engel olduk di-yebilmek ad›na kimse kimseyikand›rmas›n…

Barack Hüseyin Obama

Page 40: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Gündem

Futbol, bir süre siyasetin ikin-ci plana gerilemesine sebepolsa da ülkemizde birlik, be-

raberlik ve bütünleflmeyi sa¤la-yan hemen hemen tek faktörolan milli maçlar›n bitmesi sonu-cu tekrar bildik ülke konular›gündemimize geri döndü.

Ak Parti’ye aç›lan kapatmadavas› son düzlü¤e girmifl du-rumda. Her ne kadar karar›n ve-rilme zaman›yla alakal› mahke-menin önünde bir takvim zorun-lulu¤u bulunmasa da oluflan bek-lentiler, psikolojik ve siyasal du-rum karar›n mümkün olan en k›-sa sürede aç›klanmas›na nedenolacakt›r. Ak Parti, DTP ve ondanönce kapat›lan partiler gibi süre-ci h›zland›rmak için savunmas›n›erkenden mahkemeye verdi. Bi-lindi¤i gibi de strateji olarak ge-rekli hukuki savunma ve itirazlar›yapmay› ye¤lerken, sürece etkiedecek bir anayasa de¤iflikli¤inidüflünmedi.

Baflsavc› iddianame ve müta-laas›n›; Ak Parti, ön ve esas hak-k›ndaki savunmalar›n› verdi. Da-vadaki bu evraklar› inceledi¤i-mizde davan›n dü¤üm noktas›yani sorunun kayna¤›n› “laikli¤inne oldu¤u” noktas›nda toplaya-bilmek mümkün. Özetle baflsav-c› laiklik nedeniyle partinin kapa-t›lmas› gerekti¤ini, Ak Parti de la-iklik nedeniyle partinin kapat›l-

mas›n›n düflünülemeyece¤ini an-latmaktad›r.

Ak Parti’nin kapat›lmas› te-flebbüsü, belli bir laiklik anlay›fl›-n›n galip gelmesi giriflimi olarakokunabilir. Savc›n›n savundu¤uve ülkede baz› egemen elit tara-f›ndan bayraktarl›¤› yap›lan laik-lik, ayd›nlanmac›, modernite ta-raf›ndan anlamland›r›lm›fl rasyo-nel felsefe ürünü olan ve basitçedini hayat›n d›fl›na ç›kartan veöte dünyaya hapseden bir yakla-fl›md›r. Tamamen Allah’›n yeryü-zünden silindi¤i bir laiklik anlay›-fl›d›r bu. Asl›nda laikli¤in siyasalolarak ortaya ç›k›fl› da bu flekildeolmufltur. Kilisenin bu dünyay›tahakkümü alt›na almas›na tepkiolarak tamamen tersi bir anlay›flegemen olmufltur. Her ne kadarlaikli¤in dinsizlik olmad›¤›n› söy-lese de bu laiklik anlay›fl›n›n tem-silcileri geldikleri nokta itibariyletam da bu iddiay› do¤rulamakta-d›rlar. Laiklik kavram› alt›nda ve-rilen mücadele ise son kertedehayat tarz› ve yaflam biçimi ara-s›ndaki, kimlikler aras›ndaki mü-cadeleyi iflaretlemekte.

Sosyolojik olarak bakt›¤›m›z-da Türkiye’de halk taraf›ndan di-nin referens al›nd›¤›, dini kurum-lar›n sosyal yaflamda sayg› gördü-¤ünü görmekteyiz. Yani insanlartüm aksi yöndeki düflüncelerera¤men, dini kurallar› mümkün

oldu¤u kadar hayatlar›na tatbiketmektedirler. Örne¤in Cuma na-maz› k›lanlar›n oran›, kurban ke-sen insanlar›n say›s›, hacca gideninsanlar dinin sadece Allah ile kularas›ndaki vicdani bir köprü de-¤il, sosyal yaflamda da öngörü veritüelleri olan bir görünümü ol-du¤unu ortaya koymaktad›r. Buanlamda Atatürk devrimlerindenitibaren “elit oligarfli” taraf›ndankullan›lan ve bugün de savc› ta-raf›ndan dillendirilen laiklik an-lay›fl›n›n toplumsal temeli ve top-lumda görmüfl bir kabulü bulun-mamaktad›r. Sadece, toplumsalbir mühendislik anlam›nda top-lumu dizayn etme çabalar› anla-m›nda bir iste¤i yans›tmaktad›r.

Hukuki olarak da laikli¤inbelli bir tan›m›n›n olmad›¤›; aç›kve net, anlafl›l›r bir tan›mlaman›nolmad›¤› ortadad›r. Sosyolojikolarak kesinlikle dinin Allah ilekul aras›nda de¤il, sosyal hayat›düzenleyen kurallara da yön ver-di¤i, hukuken de ne oldu¤ununbelli olmad›¤› laiklik kavram› bel-li bir tarz az›nl›¤›n ona yükledi¤ianlam çerçevesinde anlafl›lmak-tad›r. Hukuki olmayan bir kav-ram gerekçe gösterilerek partihakk›nda kapatma davas› aç›l-m›flt›r. Hukuk ilmi, sonucundamüeyyide veya yapt›r›m olan bireylemin ne oldu¤unu, hangi flart-larda ihlal edilece¤ini aç›k ve net,

4400 UMRAN TEMMUZ ’08

AMPÜL SÖNSE DE IfiI⁄I YAKMALI!

Abbas APAYDIN

Page 41: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Gündem

4411TEMMUZ ‘08 UMRAN

ucu sonu aç›k biçimde tan›mlar.Bu nedenle tam da siyasal alan›-n›n ifli olan farkl› laiklik anlay›flla-r› çerçevesinde siyaset mücadele-si hukuk sayesinde dizayn edil-mek istenmekte, bir ideolojik gö-rüfl genel geçer kabul görmüflmutlak hakikat olarak sunulmak-tad›r. Siyasetin, dolay›s›yla yasa-man›n sahas›na ait bir konu hu-kuk taraf›ndan gaspedilmifltir.

Ak parti verdi¤i iki savunma-da da savc›dan daha titiz, dahamant›kl›, hukuku daha iyi bilenve daha hakkaniyetli oldu¤unugöstermifltir. Savc›, bu süreçtekitüm ifllemleri birer formalite ola-rak görmektedir. Çünkü hukukçukimli¤inden s›yr›larak siyasal gö-rüflü çerçevesinde hukuksal po-zisyonunu en etkili biçimde kul-lanmak istemektedir.

Her ne kadar Ak Parti’nin ver-di¤i hukuksal mücadele takdireflayan olsa da, mahkemenin busavunmalar› hukuki tarzda ve vic-dani olarak inceleyece¤ini düflü-nemeyiz. Zira önceki kararlar›n-da siyasi mülahazalarla karar al-m›fl olmas› bilinmektedir. Muhte-melen kendilerini ülkenin koru-yucusu, kollay›c›s› ve emanetçisiolarak görerek kendi laiklik vedin anlay›fllar› çerçevesinde fakatbu anlay›fl› genelleyecek bir yo-rum yapacaklard›r.

Biz tüm bu sürecin izleklerinicumhuriyetten bu güne gelendönemde bulabiliriz. ‹ster çevre-merkez iliflkisi olarak adland›r›l-s›n, ister atanm›fl, seçilmifl aras›mücadele olarak adland›r›ls›n, ve-ya baflkaca flekillerde tan›mlans›n,bu kapatma süreci farkl› kimlileraras› mücadeledeki bir ranttanibarettir. ‹slamlaflma fleklinde ta-n›mlayabilece¤imiz dindarl›¤›nartmas›ndan rahats›zl›k duyankesimler farkl› yollarla dine karfl›olan savafllar›n› kapal› ve örtülübiçimde sürdürmektedirler.

Siyasal alan›n›n daralm›fll›¤›-

na paralel olarak Parti yard›mc›s›taraf›ndan ifade edilen “trav-ma,” bir bayan›n “Atatürk’ü sev-miyorum” fleklindeki sözlerindensonra yaflanan tart›flma ise ülke-mizde entellektüel alan›n ne ka-dar dar ve kapal› oldu¤unun bi-rer göstergesidir. Sayasal iktidarsiyasal görüflleri çerçevesinde po-litikalar üretemezken, insanlarda düflüncelerini aç›klayamamak-ta, hatta baz› fleyleri düflüneme-mektedirler. Bu s›k›flt›rma vehapsetme mant›¤›n›n alt›nda dade¤erlere güvensizlik ve korkula-r›n oldu¤u muhakkakt›r.

Bu kritik zamanlarda entel-lektüel alan›n s›n›rlar›n› ve siyasalzemininde s›n›rlar›n› geniflletmekhayati bir önem tafl›maktad›r. Zi-ra kendi görüfllerini dayatan ege-men az›nl›¤a karfl› verilen müca-delenin baflar› yolu budur.

Ak Parti, siyasal alan›n genifl-letilmesi ad›na, teorik olarak iyimetinler haz›rlamakla birlikte,pratik olarak da hamleler gelifl-tirmeli, haz›rl›kl› ve dikkatli ol-mal›d›r. Bu süreçte en büyük yar-d›mc›lar› olan millet iradesini iseher an kullanmaya haz›r olmal›,fakat millete de belli bir cesur veyi¤it siyasetin sonucunda gelin-melidir. ‹nsanlar Ak Parti’nin si-yasetin genifllemesi için verdi¤imücadeleyi gördükçe baflar›s›zolsa da eskisi gibi desteklerinisürdürecektir. Fakat bunu yapar-ken Ak Parti’nin savunmalardayapt›¤› gibi sorgulay›c›, kendine,de¤erlerine ve halka güvenen,karfl› taraf› çözümleyici ve eleflti-ren ve her fleyden önemlisi dik vesa¤lam duran bir pozisyon alma-s› beklenmektedir.

Siyasetin ve entelektüelalan›n genifllemesi özellikle din-dar insanlar›n ifade etti¤i görüfl-lerin arkalar›nda durmalar› ve buinsanlara destekle, merkezde yeralm›fl oligarflik elite karfl› heralanda verilmesi gereken adalet-li bir mücadele ile sa¤lanabilir.

Hukuki olmayan bir kav-ram gerekçe gösterile-rek parti hakk›nda ka-patma davas› aç›lm›flt›r.Hukuk ilmi, sonucundamüeyyide veya yapt›r›molan bir eylemin ne ol-du¤unu, hangi flartlardaihlal edilece¤ini aç›k venet, ucu sonu aç›k bi-çimde tan›mlar. Bu ne-denle tam da siyasalalan›n›n ifli olan farkl› la-iklik anlay›fllar› çerçeve-sinde siyaset mücadele-si hukuk sayesinde di-zayn edilmek istenmek-te, bir ideolojik görüflgenel geçer kabul gör-müfl mutlak hakikat ola-rak sunulmaktad›r. Si-yasetin, dolay›s›yla ya-saman›n sahas›na ait birkonu hukuk taraf›ndangaspedilmifltir.

Page 42: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Dünyevileflme, MMaakkaamm--AAssaa-lleett TTuuttkkuussuu ve MMaall--MMüüllkk--SSeerrvveett TTuuttkkuussuu olmak

üzere iki ana eksende tezahür et-mektedir. Önceki çal›flmalardadünyevileflme ile ilgili kavramsalanaliz ve dünyevileflmenin teza-hür flekillerinden birisi olan mmaa-kkaamm ttuuttkkuussuu incelenmifltir.

Bu çal›flmada dünyevileflme-nin Mal-Mülk-Servet Tutkusu bo-yutu ile dünyevileflmenin sonuç-lar›n›n bir k›sm› incelenecektir.Dünyevileflmeye karfl› verilecekmücadele daha sonra ele al›na-cakt›r..

MMaall--MMüüllkk--SSeerrvveett TTuuttkkuussuu

‹nsan›n varl›¤›n› ve neslini devamettirebilmesi için bünyesinin ihti-yaçlar›n› karfl›layabilmesi ve bu-nunla ilgili imkânlara sahip olma-s› yani mal, mülk ve servet edin-mesi, yarat›l›fltan gelen önemlibir duygu ve bir kanuniyettir.Mal, mülk edinme, makam veservet sahibi olma, insan yafla-m›nda önemli bir motivasyonkayna¤›d›r. Öyle ki insan bir fley-

ler kazanabilmek, elde edebil-mek için bütün yetene¤ini ve im-kânlar›n› seferber etmekte, orta-ya koymaktad›r. BBuu ggüüççllüü dduuyygguu-yyaa vveeyyaa iissttee¤¤ee mmüüllkkiiyyeett dduuyygguussuuddiiyyeebbiilliirriizz.. VVaarrll››¤¤››nn ddeevvaamm››nnddaa,,nneesslliinn ddeevvaamm››nnddaa vvee yyeerr kküürreenniinniimmaarr››nnddaa bbuu dduuyygguunnuunn ççookköönneemmllii bbiirr rroollüü bbuulluunnmmaakkttaadd››rr..MMüüllkkiiyyeett dduuyygguussuu,, yyeerr kküürreeyyee vveeoonnddaakkii nniimmeettlleerree yyöönneellmmeeyyii tteeflfl-vviikk eeddeenn bbiirr eenneerrjjii kkaayynnaa¤¤››dd››rr::

“Kad›nlara, oo¤ullara, kkantar kkan-

tar yy›¤›lm›fl aalt›n vve ggümüfle, ssal-

ma ggüzel aatlara, hhayvanlara vve

ekinlere dduyulan flflehvet ttutkusu,

insanlar iiçin ssüslendirilip ççekici kk›-

l›nd›. BBunlar, ddünya hhayat›n›n

meta›d›r.

As›l vvar›lacak ggüzel yyer, AAllah kka-

t›nda ooland›r.” ((3 AAli ‹‹mran 114)

Bu kanuniyet, insano¤lununyafl düzeyi ile ba¤lant›l› de¤ildir.O, çocuklukla beraber bafllay›pölümle son bulur:

“‹htiyar kkimsenin ggönlü iiki hhuyda

her zzaman ggenç bbir hhalde bbulu-

nur:

Dünya ssevgisinde vve eemel uuzun-

lu¤unda.”

“Ademo¤lu bbüyür, oonunla bbirlik-

te flflu iiki flfley dde bbüyür:

Mal ssevgisi vve uuzun öömür ((temen-

nisi)”(1)

E¤er mülkiyet duygusu, yara-t›l›fltan gelen bir kanuniyet, içselbir duygu ve f›trat›n bir gere¤iise iinnssaannllaarr››nn mmaall--mmüüllkk--sseerrvveetteeddiinnmmeessii,, bbuunnuunn iiççiinn ççaabbaa hhaarrccaa-mmaass››,, zzeennggiinn oollmmaass›› yyaadd››rrggaannmmaa-ll›› mm››,, kkööttüülleennmmeellii mmii?? DDüünnyyeevvii-lleeflflmmee iillee zzeennggiinn oollmmaa aarraass››nnddaannaass››ll bbiirr iilliiflflkkii vvaarrdd››rr?? HHeerr zzeennggiinn-lleeflflmmee bbiirr ddüünnyyeevviilleeflflmmee mmiiddiirr??MMaall››,, mmüüllkküü vvee sseerrvveettii sseevvmmeekk bbiirrddüünnyyeevviilleeflflmmee hhaallii mmiiddiirr??

Önceki çal›flmalarda bu konuayr›nt›l› bir flekilde ele al›n›p in-celenmifltir. Burada üzerinde ay-r›ca durulmayacakt›r. Bununlabirlikte maksad›m›za aç›klamagetirmesi ba¤lam›nda bir nokta-n›n üzerinde durulmas›nda yararvard›r. HHzz.. SSüülleeyymmaann’›n konuyayaklafl›m›, mmüüllkkiiyyeett dduuyygguussuunnuunnaannaa hheeddeeffiinnii vvee yyöönneelliimmiinnii orta-

Müslüman’›n Zihni Yap›s›nda Bir Hastal›k Hali

DÜNYEV‹LEfiME - IIIMAL-MÜLK-SERVET TUTKUSU

Burhanettin CAN*

AArrkkaaddaann ççeekkiiflflttiirriipp dduurraann,, kkaaflfl ggöözz hhaarreekkeettlleerriiyyllee aallaayy eeddeennhheerr kkiiflfliinniinn vvaayy hhaalliinnee;; ““KKii oo,, mmaall yy››¤¤››pp bbiirriikkttiirreenn vvee

oonnuu ssaayydd››kkççaa ssaayyaanndd››rr.. GGeerrççeekktteenn mmaall››nn››nn kkeennddiissiinnii eebbeeddii kk››llaaccaa¤¤››nn›› ssaannmmaakkttaadd››rr””

104 HHumeze 11-3

Düflünce

4422 UMRAN TEMMUZ ’08

Page 43: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

4433TEMMUZ ‘08 UMRAN

* Prof. Dr., Marmara Üniversitesi Emekli Ö¤retim Üyesi

ya koymas› aç›s›ndan önemlidir: “O ((Hz. SSüleyman) dda ddemiflti kki:

“Gerçekten bben, mmal ssevgisini

Rabbimi zzikretmekten ddolay› tter-

cih eedip ssevdim.” ((38 SSad 332)

ZZeennggiinnlleeflflmmee iillee ddüünnyyeevviilleeflflmmeeaarraass››nnddaakkii iinnccee ççiizzggii,, sevgi veflehvet kavramlar› taraf›ndan be-lirlenmektedir. Bu kavramlar›nmeflru ve gayr› meflru olmak üze-re iki boyutu vard›r. Bunlar›, anahatlar› ile geçen say›larda incele-dik. BBuu iikkii kkaavvrraamm››nn ggaayyrr›› mmeeflflrruubbooyyuuttuu,, sseevvggii vvee flfleehhvveettiinn ddoo¤¤aallss››nn››rrllaarr››nn››nn dd››flfl››nnaa çç››kkaarraakk ttuuttkkuuyyaaddöönnüüflflmmeessii vvee iinnssaann›› kköölleelleeflflttiirr-mmeessii iillee iillggiilliiddiirr.. BBuu bbooyyuuttttaa iinnssaannsseevvddiikklleerriinniinn kköölleessii,, ttuuttssaa¤¤››dd››rr..‹‹nnssaann bbuu aaflflaammaaddaa,, ttuuttssaa¤¤›› hhaalliinneeggeellddiikklleerriinnii eellddee eettmmeeddee vvee kkoorruu-mmaaddaa hhiiççbbiirr mmeeflflrruu ööllççüü ttaann››mmaa-mmaakkttaadd››rr.. Hz. Muhammed(s.),sevgi ve flehvetin gayr› meflru bo-yutlar›n›n yapaca¤› tahribat›, gü-zel bir benzetme ile aç›klam›flt›r:

“Rasulullah: “Hay›r, hhay›rdan

baflka bbir flfley ggetirmez. fiüphesiz

bu dünya mal› yeflildir, tatl›d›r.

Bahar›n bitirdi¤i fleylerin hepsi

çok yiyen ve karn›n› flifliren hayva-

n› öldürür yahut da ölüme yaklafl-

t›r›r. Ancak yeflil ot yiyen hayvan

böyle de¤ildir, onu otlayan hay-

van ölüm tehlikesinden uzakt›r.

Bu hayvan o yeflil otu yer, nihayet

iki bö¤rünü fliflirince bahar güne-

flini karfl›lar. Kolayca gübresini ç›-

kar›r, ifler, genifller. Sonra yine ot-

lamaya döner ve bol bol otlar.

‹flte bbu ddünya mmal› dda ((yeflil oot ggi-

bi) ttatl›d›r. BBundan hhakk›yla aalan

ve aald›¤›n› dda hhakk› oolan yyere kko-

yup hharcayan kkimseye bbu nne ggü-

zel bbir nnimettir.

Dünya mmal›n› hhaks›z oolarak hh›rsla

alan kkimseye ggelince; oo dda ddaima

yiyen, ffakat bbir ttürlü ddoymayan

obur kkimse ggibi oolmufltur.”(2)

Konuya iliflkin benzer bir de-¤erlendirme, Hz. Ömer taraf›n-dan yap›lm›flt›r:

“Paray› ttemiz ttutman›n üüç yyolunu

görüyorum. BBirincisi, mmeflru vvas›-

talarla kkazan›lmal›d›r, iikincisi

meflru flfleylere hharcanmal›d›r,

üçüncüsü ggayr› mmeflru flfleylere ssarf

edilmesi öönlenmelidir”(3).

Kur’an-› Kerim ise sevgi veflehvetin meflru ve gayr› meflruboyutlar›na birçok yerde dikkatçekmektedir. MMaall››,, mmüüllkküü,, mmaakkaa-mm›› sseevvmmee ddee¤¤iill;; mmaallaa,, mmüüllkkee,, mmaa-kkaammaa ttuuttkkuu//ttaapp››nnmmaa ddüüzzeeyyiinnddeebbiirr bbaa¤¤llaannmmaa tteennkkiitt eeddiillmmeekkttee-ddiirr..

“Mal› da 'bir y›¤ma tutkusu ve

h›rs›yla' seviyorsunuz.”(89/20)

“Muhakkak o, mal sevgisinden

dolay› (bencil ve cimri tutumun-

dan) çok kat›d›r.”(100/8)

Dolay›s›yla kötü olan, yanl›flolan, mal-mülk-servet edinmekde¤il; mmaall--mmüüllkk--sseerrvveettii eellddee eett-mmeeddee,, kkuullllaannmmaaddaa vvee hhaarrccaammaa-ddaakkii ggaayyrr›› mmeeflflrruulluukkttuurr.. Kötüolan, yanl›fl olan, mal›, mülkü,serveti sevmek de¤il; mmaallaa,, mmüüll-kkee,, sseerrvveettee kkuuttssaallll››kk ddüüzzeeyyiinnddeebbiirr sseevvggiiyyllee bbaa¤¤llaannmmaakktt››rr.. Kötüve yanl›fl olan mmaall,, mmüüllkk,, sseerrvveetteeddiinnmmeeyyii bbiirr ttuuttkkuu hhaalliinnee ggeettiirr-mmeekkttiirr;; iinnssaann››nn ççeevvrreessiinnii ggöörree-mmeezz hhaallee ggeettiirreecceekk ttaarrzzddaa mmaallaa,,mmüüllkkee,, sseerrvveettee bbaa¤¤llaannmmaass››dd››rr..

MMaall--mmüüllkk--sseerrvveett ttuuttkkuussuu bbaa¤¤-llaamm››nnddaa ddüünnyyeevviilleeflflmmee,, sseevvggii vvee

flfleehhvveettiinn ggaayyrr›› mmeeflflrruu bbooyyuuttllaarr››-nn››nn bbeenniimmsseennmmeessii iillee iinnssaann››nn hhiiss,,dduuyygguu ddüünnyyaass››nn››nn,, hh››rrss,, ttaammaahh-kkâârrll››kk,, hhaasseett,, kkiinn,, nneeffrreettllee ddoollmmaa-ss››,, ggöözzüünnüünn ddöönnmmeessii,, bbaassiirreett vveeffeerraasseettiinniinn kkaayybboollmmaass››,, kkaallbbiinniinnkkaarraarrmmaass›› vvee nneeffssiinniinn nneeffssii eemmaa-rree ddüüzzeeyyiinnee ssaappllaann››pp kkaallmmaass›› hhaa-lliiddiirr..

H›rs ve haset duygusu ile dün-yevileflme aras›nda birbirini karfl›-l›kl› olarak olumsuz etkileyen biriliflki vard›r. ‹nsan›n, h›rs ve hase-di artt›kça daha çok dünyevileflir;dünyevilefltikçe h›rs ve hasedi ar-tar. Bu etkileflim, kavgay› toplumiçerisinde yayg›nlaflt›r›r:

Hz. Muhammed (s.) flöyle bu-yurur:

“Sevininiz ve sizi sevindirecek ni-

metleri ümid ediniz. Vallahi ben

bundan sonra sizin üzerinize fa-

kirlik gelece¤inden korkmam.

Fakat ssizin üüzerinize ggelece¤in-

den kkorktu¤um flfley, ssizden öönce

gelip ggeçen üümmetlerin öönüne

dünya nnimetlerinin yyay›ld›¤› ggibi

sizin öönünüze dde yyay›lacak, oonla-

r›n bbirbirine hhased eettikleri vve

nefsaniyet ggüttükleri ggibi, ssizin

de bbirbirinize ddüflmeniz vve bbunun

onlar› aahiret iifllerinden aal›koydu-

¤u ggibi ssizleri dde aahiret iifllerinden

al›koymas›d›r.”(4)

Dünyevileflmeye neden olanbir baflka duygu da tamaht›r. TTaa-mmaahh,, sseevvggii vvee flfleehhvveettiinn ddooyyuumm-

Düflünce

Page 44: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

ssuuzzlluukk vvee ss››nn››rrss››zzll››kk hhaalliiddiirr::“Ki bben oona, ''alabildi¤ine ggenifl

kapsaml› bbir mmal ((servet)' vverdim,

Göz öönünde-haz›r ççocuklar ((ver-

dim),

Ve öönüne ssay›s›z iimkân vve ff›rsat-

lar› ddöfleyip-serdim.

Sonra, ddaha dda aartt›rmam iiçin tta-

mah eeder ((doyumsuz iistekte bbu-

lunur).” (74/12-15)

Tamahkârl›k, süreç içerisindeinsan› kat›laflt›r›r:

“Muhakkak oo, mmal ssevgisinden

dolay› dda ççok kkat›d›r.” (100 Adi-

yat 8)

Tamahkârl›¤›n tek ilac› vard›ro da toprakt›r:

“Âdemo¤lunun iiki vvadi ddolusu

mal› oolsa, mmuhakkak bbir üüçüncü-

sünü iister.

Ademo¤lunun iiç bbofllu¤unu(h›rsl›

gönlünü) ttopraktan bbaflka bbir flfley

dolduramaz. Allah ((ihtirastan)

tevbe eeden kkiflinin ttevbesini kka-

bul eeder.” (5)

DDüünnyyeevviilleeflflmmeenniinn SSoonnuuççllaarr››

Toplum, dünyevileflmeye bafllad›-¤›nda befleri iliflkilerde yeninormlar, standartlar oluflur. Top-lum, bu yeni norm ve standartlarçerçevesinde bir geçici rejim ev-resine girerek sanc›l›, s›k›nt›l› birhayat›n, çalkant›n›n ve anaforuniçerisine yuvarlan›r. Dünyevilefl-menin toplumsal yaflant›daki et-kilerini, yada k›saca dünyevilefl-menin sonuçlar›n› ana hatlar› ileafla¤›daki gibi s›n›fland›rabiliriz:

Allah vve AAhiret hhayat› öönemsizle-

flir vve uunutulma ee¤ilimi aartar.

Namaz flfleklîleflir, zzikir vve ddua

önemsizleflir.

Befleri iiliflkiler sservete ggöre bbelir-

lenir.

Çoklukla öövünme vve ggösterifl bbas-

k›n hhale ggelir.

‹sraf, ttüketim, ggüçlülü¤ün ggöster-

gesi oolur.

Fakirler, yyetimler uunutulur, iinfak

kalkar.

S›n›fsal ttoplum ooluflur.

Ebedileflme ttutku hhalini aal›r.

Dava iiçin mmücadele rruhu kkaybo-

lur.

Mal vve mmakam›n kkölesi oolunur,

hürriyet kkaybolur.

Zenginler, yyönetmeyi ssadece kken-

di hhaklar› oolarak ggörür.

Müsta¤nileflmifl rrefahtan flfl›mar›p

azan bbir zzümre ttopluma mmusallat

olur.

AAllllaahh VVee AAhhiirreett HHaayyaatt››nn››nnÖÖnneemmssiizzlleeflflmmeessii VVee UUnnuuttuullmmaaEE¤¤iilliimmiinniinn AArrttmmaass››

DDüünnyyeevviilleeflflmmee,, mmüüssllüümmaann››nnzziihhiinn ddüünnyyaass››nnddaa bbiirr mmeedd cceezziirrhhaallii,, bbiirr kkaayymmaadd››rr.. AAllllaahh vvee AAhhii-rreett hhaayyaatt››,, nnee iinnkkâârr eeddiillmmeekkttee,, nneettaammaammeenn uunnuuttuullmmaakkttaa vvee ddeeöönneemmssiizz kkaabbuull eeddiillmmeekktteeddiirr.. BBuu-nnaa kkaarrflfl››ll››kk sseekküülleerrlleeflflmmee vvee llaaiikk-lleeflflmmee ddüüflflüünncceessiinnddee,, AAllllaahh vveeaahhiirreett hhaayyaatt›› yyaa iinnkkâârr eeddiillmmiiflfl yyaattaammaammeenn uunnuuttuullmmuuflfl yyaa ddaaöönneemmssiizz hhaallee ggeellmmiiflflttiirr.. DDüünnyyeevvii-lleeflflmmee,, sseekküülleerrlleeflflmmeeyyee ggeeççiiflfliinn iillkkbbaassaammaa¤¤››dd››rr.. BBuu aaflflaammaaddaa AAllllaahhvvee aahhiirreett hhaayyaatt›› vvuurrgguussuu ddee¤¤iiflfl-mmeeyyee bbaaflflllaammaakkttaadd››rr.. YYuukkaarr››ddaazziikkrreettttii¤¤iimmiizz hhaaddiissiinn aahhiirreettllee iillggii-llii kk››ssmm›› bbuu ggeeççiiflfl ssüürreecciinnii,, ggüüzzeellbbiirr flfleekkiillddee iiffaaddee eettmmeekktteeddiirr::

“Fakat sizin üzerinize gelece¤in-

den korktu¤um fley, sizden önce

gelip geçen ümmetlerin önüne

dünya nimetlerinin yay›ld›¤› gibi

sizin önünüze de yay›lmas›; onla-

r›n birbirine hased ettikleri ve

nefsaniyet güttükleri gibi, sizin

de birbirinize düflmeniz ve bunun

onlar› aahiret iifllerinden aal›koydu-

¤u ggibi ssizleri dde aahiret iifllerinden

al›koymas›d›r.”(4)

Hz. fiuayb(a.s) kavmine karfl›verdi¤i mücadelede, onlar›n te-mel yanl›fl›n›n Allah inanc› ile ilgi-li oldu¤unu söylerken; dünyevi-

leflmifl zihniyetin temel zaaf veyan›lg›s›n›n ne oldu¤unu da be-lirtmifl olmaktad›r. Gerçekten deseküler düflüncenin nirengi nok-tas›, Allah’›n önemsiz olarak ka-bul edilmesidir:

“(fiuayb) dedi ki:

‘Ey kavmim, sizce benim yak›n-

çevrem, Allah'tan daha m› üstün-

dür ki, O'nu aarkan›zda uunutulu-

vermifl ((önemsiz) bbir flfley eedindi-

niz?’…”(11 Hud 92-93)

Dünyevileflmifl zihniyette Al-lah öönneemmssiizzlleeflflttii¤¤ii için Allah kor-kusu yerini befler korkusuna b›ra-k›r. BBeeflfleerr kkoorrkkuussuunnuunn eettkkiinn hhaalleeggeellmmeessii iillee zzuullüümm yyaayygg››nnllaaflfl››rr..AAddaalleett mmuummllaa aarraann››rr hhaallee ggeelliirr..

NNaammaazz››nn fifieekklliilleeflflmmeessii,, ZZiikkiirr vveeDDuuaann››nn ÖÖnneemmssiizzlleeflflmmeessii

Dünyevileflme ile birlikte bir-çok kutsal›n kutsall›¤› zedelenir.Anlam alanlar›nda kayma ve da-ralma bafllar. Takva boyutu vederunilik zay›flar. fieklilik önemkazan›r. fiekil ve görüntünün herfley oldu¤u e¤ilimi güçlenir. Gö-rüntü ile vaziyet kurtar›lmak iste-nir:

“‹flte flflu nnamaz kk›lanlar›n vvay hhali-

ne, kki oonlar nnamazlar›nda yyan›lg›-

dad›rlar, oonlar ggösterifl yyapmak-

tad›rlar. VVe uufac›k bbir yyard›m› dda

engellemektedirler.” (107 Maun

1-7)

EEddeebbiilleeflflmmee TTuuttkkuussuu

Dünyevileflen insanlar, mal-mülk-servetlerinin eebbeeddiiyyeenn yyookk oollmmaa-yyaaccaa¤¤›› gibi bir

saplant› içine girerler. Onuniçin depremlerden, sel felaketle-rinden ve yang›nlardan ders al-mazlar. Bu zihinsel yap›, ttüümmddüünnyyeevviilleeflflmmiiflfl oollaannllaarr››nn sseerrvveettççookklluu¤¤uunnuunn vveerrddii¤¤ii ggüüççllüüllüükk ne-deniyle meydana gelmektedir:

“Ki o, mal y›¤›p biriktiren ve onu

Düflünce

4444 UMRAN TEMMUZ ’08

Page 45: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Düflünce

4455TEMMUZ ‘08 UMRAN

sayd›kça sayand›r.

Gerçekten mal›n›n kendisini ebe-

di k›laca¤›n› sanmaktad›r…” (104

Hümeze 2-9).

ÇÇookklluukkllaa ÖÖvvüünnmmee VVee GGöösstteerriiflfliinn BBaasskk››nn HHaallee GGeellmmeessii

Dünyevileflme ile birlikte insanlararas›ndaki iliflkilerde, de¤er kay-mas›n›n neden oldu¤u yeni birdönem bafllar. ‹nsanlar sahip ol-duklar› imkanlar›n çoklu¤u ekse-ninde birbirleri üzerinde bask›nolmaya çal›fl›r. Bu, toplumun tümkatmanlar›n› etki alt›na al›r vetoplum çözülmeye bafllar.Kur’an-› Kerim bu süreci, ‘‘iikkii aaddaa-mm››nn öörrnnee¤¤ii’’ni vererek özetler:

“Onlara iiki aadam›n öörne¤ini vver;

onlardan birine iki üzüm ba¤›

verdik ve ikisini hurmal›klarla do-

natt›k, ikisinin aras›nda da ekin-

ler bitirmifltik.

‹ki ba¤ da yemifllerini vermifl, on-

dan (verim bak›m›ndan) hiç bir

fleyi noksan b›rakmam›fl ve arala-

r›nda da bir ›rmak f›flk›rtm›flt›k.

(‹kisinden) BBirinin bbaflka üürün ((ve-

ren yyer) lleri dde vvard›. Böylelikle

onunla konuflurken arkadafl›na

dedi ki:

“Ben, mmal bbak›m›ndan ssenden

daha zzenginim, iinsan ssay›s› bbak›-

m›ndan dda ddaha ggüçlüyüm.”

Daha sonra bahçesine girdi ve

kendisine zulmederek: “Bunun

hiç yyok oolaca¤›n› ssanmam.” ddedi.

“K›yamet-saati'nin kkopaca¤›n› dda

sanm›yorum.

Buna rra¤men RRabbime ddöndürü-

lecek oolursam, flflüphesiz bbundan

daha hhay›rl› bbir ssonuç bbulaca-

¤›m.”

Kendisiyle konuflmakta olan ar-

kadafl› ona dedi ki:

“Seni topraktan, sonra bir damla

sudan yaratan, sonra da seni düz-

gün (eli aya¤› tutan, gücü kuvve-

ti yerinde) bir adam k›lan (Allah) ›

inkâr m› ettin?”

“Fakat, O Allah benim Rabbimdir

ve ben Rabbime hiç kimseyi ortak

koflmam.”

“Ba¤›na ggirdi¤in zzaman, ''Maflal-

lah, AAllah'tan bbaflka kkuvvet yyok-

tur' ddemen ggerekmez mmiydi?

E¤er bbeni mmal vve ççocuk bbak›m›n-

dan ssenden ddaha aaz ((güçte) ggörü-

yorsan.”

“Belki RRabbim ssenin bba¤›ndan

daha hhay›rl›s›n› bbana vverir, ((senin-

kinin) üüstüne dde ggökten ''yak›p-y›-

kan bbir aafet' ggönderir dde kkaygan

bir ttoprak kkesiliverir.”

“Veya oonun ssuyu ddibe ggöçüverir

de bböylelikle oonu aaray›p-bulmaya

kesinlikle ggüç yyetiremezsin.”

(Derken) Onun ürünleri (afet-

lerle) kuflat›l›verdi. Art›k o, u¤-

runda harcad›klar›na karfl› avuç-

lar›n› (esefle) evirip-çeviriyordu.

O (ba¤›n) çardaklar› y›k›lm›fl du-

rumdayd›, kendisi de flöyle di-

yordu:

“Keflke RRabbime hhiç kkimseyi oor-

tak kkoflmasayd›m.”

Allah'›n dd›fl›nda oona yyard›m eede-

cek bbir ttopluluk yyoktu, kkendi

kendine dde yyard›m eedeme-

di.”(18/32-43)

Evlat ve servet çoklu¤unayüklenen anlamda meydana ge-len kayma, onun arkadafl› ileolan iliflkilerine övünmeyi katm›fl,onun arkadafl›n› küçük görmesi-ne neden olmufltur. Ayr›ca mal›-na karfl› olan tutkusu, onu ebedik›laca¤› gibi bir duyguya sokar-ken, ayn› zamanda k›yamet ko-nusunda da inkâra götürmüfltür.DDaahhaass››,, ee¤¤eerr kk››yyaammeett vvaarrssaa,, bbuuddüünnyyaaddaa zzeennggiinn oolldduu¤¤uunnddaann ddoo-llaayy›› oo ddüünnyyaaddaa ddaa yyeerriinniinn ççookk iiyyiioollaaccaa¤¤››nn›› ddüüflflüünnmmeekktteeddiirr.. HHeemmkk››yyaammeettiinn ggeerrççeekklleeflflmmeeyyeeccee¤¤iinniiddüüflflüünnmmeekk,, hheemm ddee oorraaddaa yyeerriinniinniiyyii oollaaccaa¤¤››nn›› öönnggöörrmmeekk,, ddüünnyyeevvii-lleeflflmmiiflfl zziihhnniinn eenn ggaarriipp tteezzaatt ddoolluubbiirr öörrnnee¤¤iiddiirr.. BBuurraaddaa ddaa ddüünnyyeevvii-lleeflflmmeenniinn nneeddeenn oolldduu¤¤uu zziihhiinnsseellmmeedd--cceezziirr hhaalliinnii ggöörreebbiillmmeekkttee-yyiizz..

Dünyevileflmifl zihinlerde çok-lukla övünme, genel olarak, birruhsal çalkant› halidir:

“(Mal, mmülk vve sservetle) ççoklukla

övünme, ssizi ttutkuyla ooyalay›p

kendinizden ggeçirdi…” (102/1-2)

Page 46: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

‹‹ssrraaff vvee TTüükkeettiimmiinn,, GGüüççllüüllüü¤¤üünn GGöösstteerrggeessii OOllmmaass››

Dünyevileflmifl bir zihniyette, benduygusu bask›nd›r. Hayat›n kendinefsinde flekillendi¤ini, hattaçevresindeki eflyan›n ona secdeetti¤ini düflünebilir. Egoizmin ile-ri safhas›nda güçlü oluflun gös-tergesi, gösterifl ve desinler ola-rak tezahür eder. Bafl döndürücüve göz kamaflt›r›c› bir hayat tarz›-na olan özlem, onu model vemarka ba¤›ml›s› yapar. Evdeki efl-ya, elbise, arabada ölçü, modelve markad›r. Bunlar mevsimlik,ayl›k, haftal›k hatta günlük ola-cak tarzda de¤iflir. Her gün ayr›bir elbise giymek, her gün ayr› biraraba kullanmak güçlülü¤ünsembolüdür. Her yerde evi, villa-s›, yal›s› hatta köflkü olmak, birövünme, bir güç kayna¤›d›r. Bun-lar›n birço¤unu hiç kullanmasabile bu böyledir:

"Resûlullah aleyhissalâtu vesse-

lâm buyurdular ki:

"fieytanlar iiçin ddeveler vvard›r.

fieytanlar iiçin eevler vvard›r.

fieytanlara aait ddevelere ggelince,

ben, onlar› gördüm. (fiöyle ki):

Biriniz, yede¤inde, iyi besledi¤i

seçkin develerle (yola) ç›kar, bun-

lardan hiçbirine binmez. Yol es-

nas›nda yürümekten kesilmifl (bir

din) kardefline rastlar, devesine

onu da almaz (iflte bbu ddeveler flfley-

tana aaittir, ççünkü ggösterifl vve ttefâ-

hur iiçin bbeslenmifltir).

fieytana aait eevlere ggelince, onla-

r›n, (müreffeh) insanlar taraf›n-

dan (seyahata ç›k›nca kullan›lan

ve) ipeklerle örtülmüfl kafesler-

den (hevdeç) baflkas› de¤il-

dir…"(6)

Dü¤ünler; çöplerinden yiye-cek, giyecek toplan›lan bir ülke-de, tam bir iissrraaff vvee çç››llgg››nnll››kk ggööss-tteerriissiinnee dönüflür. Dü¤ünün yap›l-d›¤› otel, gelinin giysisi ve araba-s›, tak›lar ve ortal›¤a saç›lan para-lar, bbiirr ggüüçç,, bbiirr aassaalleett ggöösstteerriissiidir.Bunlar› yaparak o yyeenniillmmeezzllii¤¤iinnii,,uullaaflfl››llaammaazzll››¤¤››nn››,, ggüüçç vvee kkuuddrreettssaahhiibbii oolldduu¤¤uunnuu ispatlam›fl ol-maktad›r:

“‹nsano¤lu, kkendisine kkimsenin

güç yyetiremeyece¤ini mmi ssan›yor.

O: ““Y›¤›nla mmal ttüketip-yok eet-

tim” ddiyor. KKendisini hhiç kkimsenin

görmedi¤ini mmi ssan›yor?...” (90

Beled 5-8)

“Hay›r; aksine, siz yetime ikram-

da bulunmuyorsunuz.

Yoksula yedirmek için birbirinizi

teflvik etmiyorsunuz.

Miras›, ss›n›r ttan›maz ((helal, hha-

ram aald›rmaz) bbir ttarzda yyiyorsu-

nuz.

Mal› dda ''bir yy›¤ma ttutkusu vve hh›r-

s›yla' sseviyorsunuz.”(89/17-20)

FFaakkiirrlleerriinn,, YYeettiimmlleerriinn UUnnuuttuullmmaass››,, ‹‹nnffaakk››nn KKaallkkmmaass››

Dünyevileflmenin befleri iliflkilerve toplumsal yap› üzerindeki enciddi tahrip edici etkisi, fakirle-rin, yetimlerin, kimsesizlerin unu-tulmas›, hatta horlanmas›, itilme-

si, kak›lmas›d›r. Kur’an, bunu diniyalanlamakla eflde¤er bir suç, birgünah olarak görmektedir. Yeti-mine sahip ç›kmayan, yoksulunukoruyup kollamayan namaz k›-lanlar› ise gösterifl yapmakla va-s›fland›rmakta, ‹slam’›n özünüanlamaktan uzak olarak görmek-tedir:

“Dini yyalanlayan› ggördün mmü?

‹flte yyetimi iitip-kakan,

Yoksulu ddoyurmay› tteflvik eetme-

yen oodur.

‹flte ((flu) nnamaz kk›lanlar›n vvay hha-

line,

Ki oonlar, nnamazlar›nda yyan›lg›da-

d›rlar,

Onlar ggösterifl yyapmaktad›rlar,

Ve ''ufac›k bbir yyard›m› ((veya zzekât›)

da' eengellemektedirler”(107/1-7)

Dünyevileflmenin bu boyutuüzerine Kur’an-› Kerim özenledurmakta, iman edenleri uyar-makta ve hassas olmaya davet et-mektedir(89/17-20). Konuya dik-kat aç›s›ndan Kuran, ““‹‹kkii BBaahhççeeSSaahhiibbii””nin durumlar›n› imanedenlere örnek olarak vermekte-dir:

“Gerçek flflu kki, bbiz oo bbahçe ssahip-

lerine bbela vverdi¤imiz ggibi, bbunla-

ra dda bbela vverdik. Hani onlar, sa-

bah vakti (erkenden ve kimseye

haber vermeden) onu (bahçeyi)

mutlaka devflireceklerine dair

and içmifllerdi.

(Bu kkonuda) HHiçbir iistisna dda

yapm›yorlard›.

Fakat onlar, uyuyorlarken, Rab-

bin taraf›ndan dolafl›p-gelen bir

bela onun üstünü sar›p-kuflat›ver-

di.

Sonunda (bahçe) kökünden kuru-

yup-kapkara kesildi.

Nihayet sabah vakti birbirlerine

seslendiler.

“E¤er üürününüzü ddevflirecekseniz

erkence kkalk›n-ç›k›n.” Derken,

aralar›nda f›s›ldaflarak ç›k›p-gitti-

ler:

Düflünce

4466 UMRAN TEMMUZ ’08

Page 47: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Düflünce

4477TEMMUZ ‘08 UMRAN

“Bugün ssak›n ooraya hhiçbir yyoksul

girip dde kkarfl›n›za çç›kmas›n.”

(Yoksullar›) EEngelleme¤e ggüçleri

yetebilirmifl ggibi eerkenden ggitti-

ler.

Ama onu görünce:

“Muhakkak biz (gidece¤imiz ye-

ri) flafl›rm›fl›z” dediler.

“Hay›r, biz (her fleyden ve bütün

servetimizden) yoksun b›rak›l-

d›k.”

(‹çlerinde) Mutedil olan biri dedi

ki: “Ben size dememifl miydim?

(Allah'›)

Tesbih edip yüceltmeniz gerek-

mez miydi?”

Dediler ki: “Rabbimiz, seni tesbih

eder-yüceltiriz; gerçekten bizler

zalim olanlarm›fl›z.”

fiimdi bbirbirlerine kkarfl› kkendileri-

ni kk›nama¤a bbafllad›lar:

“Yaz›klar bbize, ggerçekten bbizler

azg›nm›fl›z” ddediler.

“Belki Rabbimiz, onun yerine on-

dan daha hay›rl›s›n› verir; flüphe-

siz biz, yaln›zca Rabbimize ra¤bet

eden kimseleriz.”

‹flte aazab bböyledir. AAhiret aazab›

ise, mmuhakkak ççok ddaha bbüyük-

tür; oonlar bbir bbilseler.” (68/17-33)

Fakirlere bahçelerinden birfley vermemek için gösterdiklerittaammaahhkkâârrll››kk,, bbaahhççeelleerriinniinn ggeellee-cceekk nneessiilllleerree iibbrreett oollaaccaakk ttaarrzzddaassoonnuunnuunn ggeettiirrmmiiflflttiirr.. BBuu;; ffaakkiirr,, ffuu-kkaarraa vvee yyeettiimm hhaakkkk››nnaa kkaarrflfl›› nneeddeennllii bbiirr dduuyyaarrll››kk ggöösstteerrmmeemmiizzggeerreekkttii¤¤ii kkoonnuussuunnddaa AAllllaahh’’››nn ççookköönneemmllii bbiirr mmeessaajj››dd››rr.. KKoonnuunnuunnöönneemmiinnii bbeelliirrttmmee aaçç››ss››nnddaann bbaazz››aayyeettlleerrddee iinnffaakk,, iimmaann eettmmeekktteennöönnccee zziikkrreeddiillmmeekktteeddiirr::

“‹nsano¤lu, kendisine kimsenin

güç yetiremeyece¤ini mi san›yor.

O: “Y›¤›nla mmal ttüketip-yok eet-

tim” diyor.

Kendisini hiç kimsenin görmedi-

¤ini mi san›yor?

Biz ona iki göz vermedik mi?

Bir dil ve iki dudak?...

Biz ona 'iki yol-iki amaç' göster-

dik.

Ancak o, sarp yokufla gö¤üs ger-

medi.

Sarp yokuflun ne oldu¤unu sana

ö¤reten nedir?

Bir bboynu ççözmek ((bir kköleye ööz-

gürlük vvermek) ttir;

Ya dda aaçl›k ggününde ddoyurmak-

t›r,

Yak›n oolan bbir yyetimi,

Veya ssürünen bbir yyoksulu.

Sonra iiman eedenlerden, ssabr› bbir-

birlerine ttavsiye eedenlerden,

merhameti bbirbirlerine ttavsiye

edenlerden oolma.

‹flte bunlar, sa¤ yan›n adamlar›d›r

(Ashab-› Meymene)

Ayetlerimizi inkar edenler, ‹flte

onlar amel defterleri soldan veri-

lenlerdir (Ashab-› Mefl’eme).

'Kap›lar› kilitlenmifl' bir atefl onla-

r›n üzerinedir.” (90 Beled 5-20,

Bak: 89/17-20)

SS››nn››ffll›› TToopplluummuunn MMeeyyddaannaa GGeellmmeessii

Dünyevileflme israf ve tüketimitetikler. Gösterifl ve desinlerönem kazan›r. Befleri iliflkiler ser-vete göre flekillenir. Bunlar›n do-¤al sonucu yetimler, fakirler, fu-karalar ve serveti ayn› düzeydeolmayanlar horlan›r, afla¤›l›k gö-rülmeye bafllan›r. Hak ve hukuk-lar› çi¤nenerek itilirler. Böyle birdurum, toplumun katmanlara ay-r›lmas› ya da s›n›fl› bir yap›n›nmeydana gelmesidir. S›n›fl› top-lumda ay›r›c› unsur; mal, mülk,servettir. Eflde¤er düzeyde olan-lar birbiri ile iliflki kurar, di¤erle-rini d›fllarlar. Hatta hor ve hakirgörürler. Onlar›n nazar›nda afla-¤›l›kt›rlar. Onlarla ayn› meclistebulunmazlar, bulunmak istemez-ler. Bu, ‹slam d›fl› toplumlar›n tü-münde var olagelmifl bir yap›d›r.S›n›flaflma düzeyi tarihin de¤iflikdönemlerinde farkl› olsa bile özüde¤iflmemifltir. Onun için ‹slam,dünyevileflmifl toplumlardaki bus›n›fsal yap›ya tarih boyu fliddetlekarfl› ç›km›flt›r.

Hz. Peygamber’in davetininetkili olmaya bafllad›¤› bir dö-nemde, rivayetlere göre,

Kureyfl'in ileri gelenlerindenbir k›sm›, Hz. Peygamber’in mec-lisine u¤ram›fllar. Yan›nda Bilal,Ammar, Selman gibi fakir olanmüslümanlar›n oldu¤unu görün-ce; Hz. Peygamber'e;

"Ey MMuhammed, ssen kkavminden

vazgeçtin dde bbunlara mm› rraz› ool-

dun?

Biz bbunlar›n aarkas›ndan mm› ggide-

ce¤iz? BBunlar› yyan›ndan kkovarsan

biz ssenin mmeclisine ggelir kkonuflu-

ruz, bbelki dde uuyar›z."

demifllerdir. Ancak KKuurreeyyflfl’’iinnöönnddee ggeelleennlleerriinniinn yyaapptt››kkllaarr›› bbuutteekklliiffee cceevvaapp,, vvaahhiiyyllee vveerriillmmiiflflttiirr::

“Dediler ki:

“Sana, ss›radan aafla¤›l›k iinsanlar

uymuflken iinan›r mm›y›z?”

De ki:

“Onlar›n yapmakta olduklar›

hakk›nda benim bilgim yoktur.”

“Onlar›n hesab› yaln›zca Rabbi-

me aittir, e¤er fluurundaysan›z

(anlars›n›z.)”

“Ve bben mmü'min oolanlar› kkovacak

de¤ilim. BBen, yyaln›zca aapaç›k bbir

uyar›c›-korkutucuyum.” (26/111-

115)

Vahiyle gelen bu cevap üzeri-ne Kureyfl önde gelenleri yeni birteklifte bulunmufllard›r:

"O hhalde bbiz ggeldi¤imiz zzaman

bunlar› yyan›ndan kkald›r, ggitti¤i-

miz zzaman yyan›nda ooturt."

Yap›lan teklif, köleler ve fa-kirlerle ayn› mecliste bulunma-maya dönüktü.

Kureyfl’in önde gelenlerine ‹s-lam davas›n› anlatabilmek, böy-lece onlar› etkileyebilmek içinimkan ve f›rsat arayan Müslü-manlar, bu teklifi kendileri içinbir f›rsat olarak görmüfllerdir:

“Hz. Ömer: "Ey AAllah'›n RResulü,

yapsan bbakal›m nne oolacak?"

Page 48: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Ancak gelen Kureyfllilerin da-ha farkl› bir amaçlar› olsa gerekirki bunun, yaz›l›

olmas›n›, kay›t alt›na al›nma-s›n›, belgelendirilmesini istemifl-lerdir. Yazma için haz›rl›klar bafl-larken Allah'›n ikaz›, uyar›s› sertbir flekilde gene vahiyle gelmifltir:

""Sabah aakflam --O'nun yyüzünü ((r›-

zas›n›) ddileyerek- RRablerine ddua

edenleri kkovma. OOnlar›n hhesab›n-

dan ssenin üüzerinde bbir flfley ((yü-

kümlülük), ssenin hhesab›ndan dda

bir flfley ((yükümlülük) yyoktur kki oon-

lar› kkovman ggereksin. YYoksa zza-

limlerden oolursun.”

Böylece: "Allah iiçimizden bbunla-

ra mm› llütufta bbulundu?" demeleri

için onlardan baz›s›n› baz›s› ile

denedik. Allah, flükredenleri da-

ha iyi bilen de¤il mi? (6 Enam 52,

53).”(7)

‹slam, insanlar› sahip oldu¤ummaakkaamm,, mmeevvkkii vvee sseerrvveettee ggöörreeddee¤¤eerrlleennddiirrmmeemmeekktteeddiirr.. ‹‹ssllaamm,,iinnssaannllaarr››nn bbuu flfleekkiillddee ddee¤¤eerrlleenn-ddiirrmmeeyyee ttaabbii ttuuttuullaarraakk ss››nn››ffllaaflfltt››-rr››llmmaass››nnaa flfliiddddeettllee kkaarrflfl›› çç››kkaarrkkeenn;;bbuunnuunn,, bbiirr ddüünnyyeevviilleeflflmmee hhaassttaall››-¤¤›› oolldduu¤¤uunnaa ddiikkkkaatt ççeekkmmeekktteeddiirr..Bunun için ‹slam, dünyevileflmiflinsanlara itibar ve itaat edilme-mesi konusunda kesin bir tav›r al-maktad›r. Daha sonra nazil olanKehf/28 bu aç›dan çok önemlidir:

“Sen dde ssabah aakflam OO'nun rr›za-

s›n› iisteyerek RRablerine ddua eeden-

lerle bbirlikte ssabret.

Dünya hhayat›n›n ((aldat›c›) ssüsünü

isteyerek ggözlerini oonlardan kkay-

d›rma.

Kalbini bbizi zzikretmekten ggaflete

düflürdü¤ümüz, kkendi ''istek vve

tutkular›na ((hevas›na)' uuyan vve

iflinde aafl›r›l›¤a ggidene iitaat eet-

me.” ((18/28)

Di¤er taraftan fakir, kimsesiz,zay›flar›n korunmas› ve onlarade¤er verilmesi konusunda Hz.

Peygamber’in çok sert bir flekildeikaz edilmesini göz önüne ald›¤›-m›zda, konunun ne kadar hassasoldu¤unu daha iyi anlayabiliriz.Kureyfl’in önde gelenlerinden bi-rinin ‹slam’› kabul etmesi için u¤-raflan Hz. Peygamber’in ikaz edil-mesinin ana sebebi, ‹slam’›n ken-disine anlat›lmas›n› isteyen veböylelikle Peygamberin dikkatinida¤›tan bir âmâya karfl› yüzünüekflitip çevirmesidir. Unutmamakgerekir ki bu hitap, do¤rudan Hz.Peygamber’in flahs›na dönüktürve bunun için de çok önemlidir:

"Surat aast› vve yyüz ççevirdi;

Kendisine oo kkör ggeldi ddiye.

Nerden bbiliyorsun; bbelki oo, ttemiz-

lenip aar›nacak?

Ya dda öö¤üt aalacak; bböylelikle bbu

ö¤üt kkendisine yyarar ssa¤layacak.

Fakat kkendini mmüsta¤ni ggören

ise,

‹flte ssen, oonda yyank› uuyand›rmaya

çal›fl›yorsun;

Oysa, oonun ttemizlenip-ar›nmas›n-

dan ssana nne?

Ama kkoflarak ssana ggelen iise,

Ki oo, ''içi ttitreyerek kkorkar' bbir ddu-

rumdad›r;

Sen oona aald›r›fl eetmeden ooyalan›-

yorsun.

Hay›r; ççünkü oo ((Kur'an), bbir öö¤üt-

tür.

Art›k ddileyen, oonu ''düflünüp-ö¤üt

als›n.”(80 Abese 1-12)

Fakirler, yetimler, kimsesizlerve zay›flar konusunda bu denliikazlar›n yap›lm›fl olmas›, hheemmzzaayy››ffllaarr››nn hhuukkuukkuunnuunn öönneemmiinniihheemm ddee ddüünnyyeevviilleeflflmmeenniinn ttaahhrrii-bbaatt››nn››nn flfliiddddeettiinnii ggöösstteerrmmeekktteeddiirr..

SSoonnuuçç

Bu makalede dünyevileflmeninsonuçlar›n›, hem ayr›nt›l› olarakhem de bütün olarak incelemekimkân›m›z olmam›flt›r. Sadecegenel bir çerçeve verilmeye çal›-fl›lm›flt›r. Bu çerçevenin derinleflti-rilerek örneklendirilmesi ve de

bunlardan ders ç›kar›lmas›, oku-yucunun yerine getirmesi gere-ken bir sorumluluk, hatta bir gö-rev olmal›d›r. ÇÇüünnkküü ddüünnyyeevviilleeflfl-mmee,, mmüüssllüümmaann››nn zziihhiinn ddüünnyyaass››nn››bbiirr ttaahhrriipp hhaarreekkeettiiddiirr.. FF››ttrraattaa kkaarr-flfl›› aaçç››llmm››flfl bbiirr ssaavvaaflfltt››rr.. ÖÖzzüü,, AAll-llaahh’’llaa iilliiflflkkiilleerriinn AAllllaahh’’›› öönneemmssiizzkk››llaarraakk bbeelliirrlleennmmeessii aannaa vvaarrssaayy››-mm››nnaa ddaayyaannmmaakkttaadd››rr.. AAllllaahh vveeaahhiirreett hhaayyaatt›› öönneemmssiizzlleeflfliipp ssaaddeecceeyyeerr kküürreeddeekkii hhaayyaatt eessaass aall››nn››nnccaa,,ttoopplluummssaall iilliiflflkkiilleerr bbuunnuunn üüzzeerriinneeiinnflflaa eeddiillmmeekkttee vvee ssaaddeeccee ggüüççllüüoollaannllaarr››nn yyaaflflaammaayy›› hhaakk eettttii¤¤ii bbiirrddüünnyyaa ttaassaavvvvuurruu ggeelliiflflttiirriillmmeeyyeeççaall››flfl››llmmaakkttaadd››rr;; ggüüççllüülleerriinn eeffeennddii,,ddii¤¤eerrlleerriinniinn kkööllee oolldduu¤¤uu bbiirr hhaa-yyaatt ttaarrzz››dd››rr öönnggöörrüülleenn.. ““PPaarraannkkaaddaarr kkoonnuuflfl”” ddeeyyiiflflii bbuunnuunn eennggüüzzeell iiffaaddee eeddiilliiflfl flfleekklliiddiirr..

O nedenle toplum, s›n›fsalkatmanlara ayr›lmakta, dünyazenginler ve fakirler eksenindebir gerilime do¤ru sürüklenmek-tedir. Bu aç›dan dünyevileflme,bir ifsat, bir tahribat hareketidir.‹nsan f›trat›na aç›lan bir savaflt›r.Bunal›m›n, mutsuzlu¤un, huzur-suzlu¤un kayna¤›d›r. Hem bireyehem de topluma karfl› giriflilmiflbir zulüm hareketidir.

Bu zulüm hareketinin öncüle-ri, ““mmüüssttaa¤¤nniilleeflflmmiiflfl,, rreeffaahhttaann flfl››-mmaarr››pp aazzaann mmeell’’ee vvee mmüüttrreeff ttaakk››-mm››dd››rr””.. Gelecek say›da bu konuele al›n›p incelenecektir.

Kaynaklar

Buhari, 14: 6362/9, 10Buhari, 14: 6366-67/ 15Numanî, S.: Bütün Yönleriyle

Hz.Ömer ve Devlet ‹daresi. Hik-met -Dava- Ça¤ Yay›nlar›, ‹stan-bul cilt 2.

Buhari,14/6365:13 Buhari, 14: 6373/ 24, 6876/28, 29-33,

14/6384:34-47, 6/ 2712:100, 2980:50-59

Ebu Dâvud, Cihad 62, 5944, (2568). Yaz›r, E.H., Hak Dini Kur'an Dili, Azim

Da¤›t›m, ‹stanbul, c.3, s.433.

Düflünce

4488 UMRAN TEMMUZ ’08

Page 49: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

4499TEMMUZ ‘08 UMRAN

Günümüz dünyas›nda kül-türel melezleflmeler yo-¤unlafl›yor. Ulusötesi kül-

türel çerçeveler, tarzlar, kal›plargeniflleyerek yay›l›yor. Melezlefl-meler; egemen kültürel renk-ler/içerikler yarar›na, eflitsiz birzeminde ilerliyor. Küreselleflenkentlerde bütün kültürlerin tem-sil imkân› bulduklar›n› görüyo-ruz. Küreselleflme birbirinden çokfarkl› kimi süreçleri içeriyor. Herülkede, piyasalar egemen s›n›f›nhizmetinde bulunuyor. Düflünsel,kültürel, entelektüel, toplumsalhareketlerin ve hareketliliklerinyaflanmad›¤›, yoksullu¤un veotoriter rejimlerin bask› alt›ndatuttu¤u toplumlar, küresel dün-yan›n yaflad›¤› hareketliliklerekapal› bulunuyor.

Melezleflme ve kozmopolit-leflme, yeni bir insan modelinin,uluslararas› bireylerin sahneyeç›kmas›n› sa¤lad›. Küresel ölçekteba¤lant›lar ve bireylerin hareketetme yetenekleri art›yor. Kendi-sini yerel s›n›rlar, çerçeveler, alg›-larla s›n›rland›rmayan, bütün birinsanl›¤a ait olan, bütün insanialanlara, anlamlara, dünyalaraaç›k olmak anlam›nda kozmopo-litizm olumlu bir anlam içerir. Hiçbir yere ait olmayan kozmopoli-tizm ise kuflkusuz olumsuz bir an-lam tafl›r.

Yap›sal ideolojik çarp›kl›klar-

la malul bulunan Türkiye gibi ül-keler, küreselleflme ile yerelleflmearas›nda büyük belirsizlikler, ge-rilimler, korkular, karfl›tl›klar veuzlaflmazl›klar yafl›yor. Türkiyene küreselleflmenin, ne de yerel-leflmenin hakk›n› verebiliyor. Tür-kiye'de, sözünü etti¤imiz yap›salçarp›kl›klar sebebiyle, her zamanöngörülemeyen süreçler ve k›r›l-malar yafl›yoruz. Türkiye, serbestpiyasa düzeni ile; bask›c› dev-let/bürokrasi düzenini bir aradatutan benzeri az bulunur bir ül-ke.

Bugünün dünyas›nda, neoli-beral hayat tarz› bütün toplum-lar› dönüfltürüyor; bu dönüfltür-me süreci içerisinde neoliberaldünya görüflü hiç bir kavramsal,kurumsal ideolojik aç›klamaya,gerekçeye, savunmaya, ya dameflruiyet aray›fl›na ihtiyaç duy-muyor. Ahlaki s›n›rlar› olmayan,ilkesel s›n›rlar› olmayan bir hayattarz› kendili¤inden yay›l›yor. Tü-ketim ç›lg›nl›¤›n›n ve her fley mü-bah anlay›fl›n›n pazarlamas› ne-oliberalizmi uluslararas›laflt›r›yor.Tüketim ç›lg›nl›klar›, her toplum-da, toplumsal sorumluluk duygu-lar›n› yok ediyor. Kültürel eroz-yon, alg›sal dejenerasyon s›n›r ta-n›m›yor. Hemen her toplumdakötülüklere, fuhfliyat ve münke-rata karfl› müsamahakar bir yak-lafl›m sergileniyor. Türkiye de,

ahlaks›z bir müsamahakarl›¤›ngün geçtikçe kurumsal bir boyutkazand›¤›n› görüyoruz. Sahte,zorlam, riyakar bir "hoflgörü" an-lay›fl›, hepimizi münaf›kça birmüsamahakarl›k noktas›na sü-rüklüyor. Bütün postmodern sap-k›nl›klar, hastal›kl› teflhircilikler,cinsel melezleflmeler moda hali-ne gelebiliyor.

Kad›nlar; ak›llar›n›, fikirlerini,düflüncelerini, ahlaki birikimleri-ni, de¤il de, daha çok bedenleri-ni sergileyerek varolmaya çal›fl›-yor. Turkiye de laikli¤in ve mo-dernli¤in çok kaba materyalistbir yorumu yürürlükte oldu¤uiçin; toplum, ahlaki s›n›rlara ri-ayete dahi davet edilemiyor. Ah-laki s›n›rlara davet, faflizan tepki-lere neden olabiliyor. Günümüz-de, hayatta kalma mücadelesi,bedenleri yaflatma mücadelesine,maddi anlamda hayatta kalmamücadelesine dönüflmüfltü. ‹lahiVahye mazhar olamayan bireylerve toplumlar bir anarflizme, nihi-lizme ve yalana mahkum oluyor.Anarflizm de, nihilizm de çok bü-yük bir düflüncesizlik, fikirsizlikolarak somutlafl›yor. Düflünmek-sizin yaflamak ancak düflsel birdünyada yaflamak olabilir.

Biz Müslümanlar için, yeni kü-resel konjonktürü sa¤l›kl› ve bü-tünlüklü bir flekilde kavramak vetan›mlamak gerekiyor. ‹slami an-

Düflünce

ALGISAL DEJENERASYON

Atasoy MÜFTÜO⁄LU

Page 50: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Düflünce

5500 UMRAN TEMMUZ ’08

lamda temel bir ‹slami dönüflümügerçeklefltirmeyi baflaramad›¤›-m›z› itiraf etmemiz gerekiyor.Neoliberal dönüflüm, ‹slami ke-simleri de, kendi inançlar›na ya-banc›laflt›rarak, içerisine al›yor.21. yüzy›l›n dünyas›nda sisteminöncelikleri kesinlikle insani önce-likler de¤il. Bugünün kültürü da-ha çok borsa kültürü haline gel-mifltir. Günümüzde piyasan›n et-kilemedi¤i hiç bir alan kalmam›fl-t›r. Yeni kültürel süreçler h›z vegeçicilikten ibarettir. Bütün aidi-yet duygular›n› bulan›k hale gel-mektedir. Postmodern toplum-larda her türlü otoriteye ve dev-let otoritesine sayg› kalmam›fl-ken, ‹slam toplumlar›nda durumçok farkl›d›r. Özellikle devletotoritesi mutlaklaflt›r›lm›fl, kutsal-laflt›r›lm›flt›r. Cemaat liderlerininotoritesi de keza mutlaklaflt›r›l-

m›flt›r. Toplumlar›m›zda, bütüncemaat liderleri kendi kendilerinicemaat liderli¤ine tayin ediyor.Bu kendi kendine meflru olup ol-mad›¤› hiç tart›fl›lm›yor. Cemaatliderleri cemaatlerine karfl› so-rumlu de¤iller. Bütün cemaatler,her fleyin kendileriyle ba¤l› bu-lunduklar› fleyh, üstad ya da hocaefendi ile kaim oldu¤una inan›-yor. Hiç bir cemaat elefltirel ya datarihsel de¤erlendirmeler yapmaihtiyac› duymuyor. Konumlar›mutlaklaflt›ran üstadlar, liderler,hoca efendiler, cemaatleri tara-f›ndan çok büyük paralar harca-narak, çok pahal›, çok gösterifllitoplant›lar düzenlenerek pazar-lan›yor ve imajlar› sürekli olarakparlat›l›yor. Bu ahlak d›fl› pazar-lama faaliyetleri ne yaz›k ki Müs-lümanlar› rahats›z etmiyor. Herhangi bir isim imaj› parlat›l›nca,

marka haline gelince, bu kiflininhezeyanlar›nda, halisünasyonla-r›nda, saçmal›klar›nda bile bir“hikmet” aranabiliyor.

Küreselleflmenin a¤›r tahriba-t› karfl›s›nda, bu tahribata bir fle-kilde maruz kalanlar, evrensel birdayan›flma gerçeklefltirebilirler.Böyle bir dayan›flma için, öncelik-le siyasal bir bilinç ve ufuk gere-kir. Evrensel umutlar için, evren-sel dayan›flmalara ihtiyac›m›z var-d›r. Sözünü etti¤imiz dayan›flma-n›n bir romantizmden ibaret bu-lunmad›¤›n› göstermek için, bü-tün Müslümanlar›n sorumluad›mlar atmas›, evrensel anlam-da siyasi bir durufla sahip olmas›flartt›r. Alçakl›¤›n ve hayâs›zl›¤›nküreselleflti¤i; modernizmin, ba-t›c›l›¤›n ve kapitalizmin travma-tik çöküfllere yol açarak birlikteyürüdü¤ü; hayat›n her alan›n›nhesapl› ak›lc›l›k taraf›ndan iflgaledildi¤i bir dönemde daha çoksessiz kalamay›z.

Bugün her zamandan dahaçok sorumluluk yo¤unluklar›na,bilinç ve aflk yo¤unluklar›na yö-nelmeliyiz.

Hiç bir geliflmeyi sorgulamak-s›z›n, teslimiyetçili¤i seçerek, çokama çok kötü s›navlar veriyoruz.

Bilinç, aflk, irade ve eylem bü-tünlü¤ünü sa¤lamaks›z›n, bir ge-lecek yolculu¤un, yürüyüflüne ç›-k›lamayaca¤›n› ö¤renmeliyiz. Gü-nümüzde, evrensel bir siyasal bi-lincin, siyasal direnifl ve muhale-fet kültürünün inflas› hayati birönem tafl›yor. Büyük bir aflkla,büyük bir çabayla, büyük bir da-yan›flmayla ba¤lanmad›¤›m›z birdava ad›na umutlu olamay›z. Biriradeye, bir aflka, bir eyleme, biresere, üretime ve etkinli¤e dö-nüflmeyen bir iman›n gerçek biriman olmad›¤›n› bilmeliyiz. Bi-linçsiz bir iman’› bilinçli biriman’a dönüfltürmek öncelikliu¤rafl›m›z olmal›d›r.

Turkiye de laikli¤in ve modernli¤in çok kaba materyalistbir yorumu yürürlükte oldu¤u için; toplum, ahlaki s›n›r-lara riayete dahi davet edilemiyor. Ahlaki s›n›rlara da-vet, faflizan tepkilere neden olabiliyor. Günümüzde, ha-yatta kalma mücadelesi, bedenleri yaflatma mücadele-sine, maddi anlamda hayatta kalma mücadelesine dö-nüflmüfltü. ‹lahi Vahye mazhar olamayan bireyler vetoplumlar bir anarflizme, nihilizme ve yalana mahkumoluyor. Anarflizm de, nihilizm de çok büyük bir düflünce-sizlik, fikirsizlik olarak somutlafl›yor. Düflünmeksizin ya-flamak ancak düflsel bir dünyada yaflamak olabilir.

Page 51: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Düflünce

5511TEMMUZ ‘08 UMRAN

DDeemmiirr:: AAhhllaakk vvee sseekküülleerrlliikk iilliiflflkkii-ssiinnddeenn bbaahhsseeddeerrkkeenn eevvvveellaa,, ggiiddee-rreekk yyaayygg››nn flfleekkiillddee kkuullllaann››llaann vveeaahhllaakk››nn kkaarrflfl››ll››¤¤›› oollaarraakk aannllaaflfl››ll-mmaayyaa bbaaflflllaayyaann ““eettiikk”” üüzzeerriinnddeedduurrssaakk,, ssiizzccee nnaass››ll oolluurr??

AArrssllaann:: ‹yi bir fikir ve üzerindedurmay› hak edecek kadar önemtafl›yor. Çünkü bugün inkar ede-meyece¤imiz önemli bir vak›avar; o da seküler bir “hakikat”,seküler bir bilgi ve seküler bir ah-lak›n meydan okumas›yla karfl›karfl›ya olmam›zd›r. “Etik” kavra-m›yla ifade edilen bu seküler ah-lak anlay›fl›d›r. Bu yüzden etikkavram› hem köken hem de içe-rik anlam› itibariyle ‹slam’la ala-kaland›r›lmas› mümkün olmayanve Müslümanlar›n da kabul ede-bilece¤i bir kavram olarak görü-lemez. Ama nedense giderek kul-lan›lmas› ve içsellefltirilmesi yay-g›nlafl›yor. Muhtemelen bu da bi-zim hassasiyetimizin düzeyinigöstermekte.

Elbette ki etik dedi¤imiz me-sele üzerinde konuflmak, etik’ekatt›¤›m›z anlam ve ona yükledi-¤imiz iflleve ba¤l› olarak bir dineaiddiyeti gerektirmez. Ancak nezaman ki “ahlak›n kökeni ne-dir?” sorusu soruldu¤unda, ahla-k›n kökeni hakk›nda konuflmakmecburiyeti has›l oldu¤unda, ozaman dini de hesaba katmak

mecburiyeti istesek de istemesekde do¤ar. Çünkü kadim diyece¤i-miz bu tart›flman›n, özellikle ay-d›nlanmadan itibaren taraflar›n-dan biri dindir, din öyle bir iddia-n›n sahibi olarak karfl›m›za ç›k-maktad›r. Bugün de devam et-mekte olan bu tart›flman›n di¤ertaraf›nda ise ahlak›n kökeniniak›lda/toplumda gören ve bunlarüzerinde temellendirmeye çal›-flan pozitivist anlay›fl yer al›yor.Bu yüzden bunlar› birbirlerinekar›flt›rmamak gerekiyor; ilkinin-kine “ahlak”, ikincisininkine de“etik” diyoruz.

-YYaannii bbuu ““eettiikk”” kkaavvrraamm›› kkeenn-

ddiissiinnee aaiitt cciiddddii bbiirr aarrkkaappllaannaa ssaa-hhiipp..

-Hiç flüpheniz olmas›n. fiimdisorumuzda söz konusu etti¤iniz,benim için de önem tafl›yan esasmeseleye geliyoruz. Yani bilhassagünümüz Müslüman kufla¤›nkullanmaktan anlafl›ld›¤› kada-r›yla müthifl haz ald›¤› flu “etik”meselesine. Evvela flunu kaydet-memizde fayda var; bizim ahlakdedi¤imiz, bugün de çok zamanonun karfl›l›¤› olarak kullan›lanetik kavram› hem köken, hemanlam, hem de ifllev olarak ‹s-lam’›n ve Müslümanlar›n kabuledebilece¤i bir fley de¤ildir. En

“ET‹K” versus “AHLAK”MESELES‹

Abdurrahman ARSLANSöylefli: Kemal DEM‹R-Tevfik EM‹N

Abdurrahman Arslan

Page 52: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

basitinden etik, kültürel olaraktan›mlanm›fl ve kabul görmüfl gö-rece ortak bir “iyi” ve “kötü” yada “do¤ru” ve “yanl›fl” de¤erlerüzerine oturur. Etik de¤erler“d›flsal” bir otoriteden çok, akl›nve insan iliflkilerinin oluflturdu¤utecrübeden ç›kart›l›r. Bu nedenlebir “hukuk eti¤i”, bir “t›p eti¤i”veya bir “bilim eti¤i”nden kolay-ca bahsedilebilmekte. Oysa birMüslüman vicdan›n/muhayyile-nin böyle kategorilefltirmede bu-lunarak, bu faaliyet alanlar›ndanher birinin kendine ait “özerk”,bu sebeple de etik bir alana sa-hip olduklar›n› söylemesi ve ordageçerli say›lm›fl kurallara göredüflünüp karar vermesi mümkünde¤ildir. Aksi bir durum ‹slam’›nahlak›na s›n›r koymak olacakt›r.Bu durumda bize tek bir ahlakianlay›fl sunan ‹slam ahlak›n›n ge-çerlili¤inin nerede olaca¤›n› sor-mak gerekir; söz gelimi Müslü-man bu alanlarda faaliyette bu-lunurken kendi ahlaki tutumunugeçersiz k›l›p ihmal edebilir mi?Asl›nda bu ayd›nlama dönemin-de gördü¤ümüz, ki bunun mi-mar-filozofunun Kant oldu¤unubiliyoruz, de¤erler dünyas›n›özerk alanlara ayr›flt›ran, o alan-lar›n her birinde geçerli olaca¤›varsay›lan kendine ait bir yasa veetik oluflturmaya muhayyilenin,

ahlak› dinsel kökeninden nas›layr›flt›rmaya çal›flt›¤›n› bize gös-termektedir.

--KKaavvrraamm››nn kköökkeennii nneerreeyyee aaiitt??-Bir kere sözünü etti¤imiz

kavram›n uzun bir geçmifli var.Etik fleklinde dile getirdi¤imizkavram köken olarak Grekleredayan›yor. Bir toplulu¤u toplu-luk haline getiren bütün özellik-lerin, norm ve kurallar fleklinde“birey”de ifade bulmas›d›r. Bubizim iyi ve kötüyü, do¤ru veyanl›fl› içeren kurallar, normlarbütünlü¤ü olarak ahlak dedi¤i-miz fleye görünüflte tekabül etsede, ancak bu sadece görünüflte-dir ve mesele bu kadar basit ve s›-n›rl› say›lamaz. Esas bizim ciheti-mizden burada sorun kural,norm ve ilkelerin kökeniyle ilgili-dir; yani bunlar›n kayna¤›n› nere-de bulduklar›yla ilgilidir. Mesele-ye biraz aç›kl›k getirebilmek içinbu durumda konumuz olan etik-le alakal› olarak iki kavrama da-ha de¤inmemiz gerekiyor. Böyle-ce Yunanca olan üç kavramlakarfl› karfl›ya gelmek durumunda-y›z; EEtthhooss, eettiikk ve NNoommooss..

EEtthhooss;; bir toplulu¤un/toplumun ya da bir kavmin, ka-vim olmas›n› sa¤layan bütünözelliklerinin toplam›n› ifadeediyor. EEttiikk ise; sözünü etti¤imizözelliklerin o kavmin insan›ndaki

tezahürü say›l›yor. Yani etik, birbak›ma toplumun “kendisi”ndenethos kökünden türemifl, söz ko-nusu özelliklerin bir yans›mas›olarak insani davran›fllar› düzen-leyen ahlaki kurallara ve normla-ra dönüflmüfl halini ifade etmek-tedir. Etik, polis flehir devletiningerekli gördü¤ü, insan›n iyi birkarakter sahibi olabilmesi içinneler yapmas› gerekti¤ini sa¤la-yan kurallar anlam›na geliyordu.Felsefe olarak da “iyi” ve “kötü”fleyler aras›nda karar verebilmek,seçim yapmak etik’in kapsam ala-n›n› belirlemekteydi. fiimdi ikikavramla beraber bir de NNoommoossyani kanun/yasadan bahsetme-miz gerekiyor. Bu üçlü yap›dadikkat çeken ve Greklerin oldu¤ukadar modern bat›n›n da çokönem verdi¤i esasl› bir nokta var;bu da her fleyden evvel ethos ileetik aras›ndaki kurduklar› iliflki-dir. Yani birbirlerini tamamlay›c›cüzler olarak, topluluk için tafl›-d›klar› önem ve toplulu¤un sos-yal “gerçeklik” anlay›fl› cihetin-den bunlar› ayr›flt›rman›n imkân-s›z kabul edilmesidir. Di¤er yan-dan da ayn› flekilde, bu defa daEthos ile Nomos, yani toplulu-¤un/kavmin sahip oldu¤u özellik-ler ile onda geçerli olan ka-nun/yasan›n birbirleriyle olan tu-tarl›l›klar›n›n ve uygunlu¤unungözetilmesi ve ve bunlar›n birbir-lerinden ayr› düflünebilece¤ineinanm›fl olmas›d›r.

--YYaannii bbuuggüünn iiççiinnddee yyaaflflaadd››¤¤››-mm››zz ttoopplluummddaa aassllaa ggöörreemmeeddii¤¤ii-mmiizz,, bbuunnllaarr aarraass››nnddaa mmuuttllaakk bbiirriilliiflflkkii vvee ttuuttaarrll››ll››kk mm›› aarraann››yyoorr??

-Evet. Kendi kavramlar›m›zlasöylersek, ahlakla hukuk aras›n-da mutlak bir tutarl›l›k aran›yor-du. Asl›nda bunlar birbirlerinekaynakl›k yapmaktayd›. Bu yüz-den her zaman Ethos ile etik, Et-hos ile Nomos aras›nda bir uyum,örtüflme olmas›na ve olmas› ge-rekti¤ine ve bunun muhafazas›-

Düflünce

5522 UMRAN TEMMUZ ’08

Bizim ahlak dedi¤imiz, bugün de çok zamanonun karfl›l›¤› olarak kullan›lan etik kavram›

hem köken, hem anlam, hem de ifllev olarak ‹s-lam’›n ve Müslümanlar›n kabul edebilece¤i bir fleyde¤ildir. En basitinden etik, kültürel olarak tan›m-lanm›fl ve kabul görmüfl görece ortak bir “iyi” ve“kötü” ya da “do¤ru” ve “yanl›fl” de¤erler üzerineoturur. Etik de¤erler “d›flsal” bir otoriteden çok,akl›n ve insan iliflkilerinin oluflturdu¤u tecrübedenç›kart›l›r. ”

Page 53: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Düflünce

5533TEMMUZ ‘08 UMRAN

na özen gösteriyordu. Bu noktakiflinin tutarl›l›¤›, karakteri dahaönemlisi polisle ilgili temsil mese-lesi cihetinden böyle düflünülmüflve ele al›nm›flt›r. Bu anlatt›klar›-m›zda bizi ilgilendiren esas mese-le fludur: buradaki en önemli ikihusus, ahlak olarak “etik”in vekanun olarak “nomos”un kendi-lerini meflrulaflt›rd›klar› kaynaktoplum olmaktad›r. Yani buradaetik ve kanunun kayna¤›nda an-cak toplum olaca¤›, baflka bir fle-kilde meflrutiyetlerinin kabulgörmeyece¤i fikri yatmaktad›r.

--PPeekkii bbuu hhuussuussaa ‹‹ssllaamm nnaass››llbbaakk››yyoorr??

-‹slam hem ahlak›n hem dekanunun kökeninde vahyin oldu-¤unu söylüyor. O zaman yeri gel-miflken flunu da söyleyelim: ‹slamahlak ve kanunu birbirinden aslaayr›flt›rm›yor. ‹slam’a göre ‹slamahlak›n›n maddi temeli hukuk-tur; ahlak hukukun bedenlenmiflhalini temsil eder. Bu tespit ka-n›mca günümüz Müslümanlar›-n›n trajedisinin nerede yatt›¤›n›gösteriyor. fiimdi bu köken mese-lesinde, bat›n›n “sözleflmeci te-orilerini” hat›rlad›¤›m›zda, ay-d›nlanma düflüncesinin ilham›n›nereden ald›¤›n› anlamak zor ol-muyor. Tabi ki bir fley daha var;bunun demokrasi tart›flmalar›n›da ilgilendiren bir boyutu var. Buözetlemeden sonra ‹slam’›n sözkonusu etti¤i ahlak anlay›fl›na daizin verirseniz birkaç cümleylede¤inelim. Yayg›n bir tan›m ola-rak ahlak, toplumda kabul gör-müfl ve uygulanan töreye dayal›al›flkanl›klar ve davran›fl kurallar›olarak tan›mlan›r. Ancak ‹slam ci-hetinden ahlak bu de¤ildir. Bat›l›sosyal bilimlerin yapt›¤›n›n aksi-ne ahlak mahiyeti farkl› bir tan›-ma sahiptir. Bir kere ahlak insaniçin ama öncelikle peygamber ta-raf›ndan örneklendirilmifl kural-lar, normlar ve ilkelerdir; ve enönemlisi insani faaliyeti her fley-

den evvel Allah’›n r›zas›na göretanzim etme özelli¤ine sahiptir.Amac› budur. Bu nedenle ‹slam’agöre ahlak, kayna¤›n› ve meflru-iyetini toplumdan almaz! ‹slamahlak›n›n norm, kural ve ilkeleriverili olmak gibi özellik tafl›r. Ya-ni ‹slam’›n ahlak›n›n kökenindevahiy bulunur. ‹slam’da Hal›k,Hilkat ve Ahlak›n ayn› kökten ge-liyor olmas› bize ahlak›n kökenihususunda yeteri kadar hat›rlat-mada bulunmaktad›r. Kur’an ah-lak›n›n çerçevesini Allah belirle-mifltir. Hududu koyan O’dur; buahlak iimmaann, ttaakkvvaa ve aammeell olmaküzere üç boyutlu bir özelli¤e sa-hiptir. Vahiy kaynakl› ahlak kifliyitezkiye ve terbiye ederek kendinigörünür k›lar yada a盤a vurur.Tezkiyenin, terbiyenin; ya da“iyinin, do¤runun ve güzelin”kayna¤›nda O oldu¤undan mefl-ruiyetini toplumda aramaz. Bu-nun yan›nda ‹slam ahlak ile hu-kukun ayr›flt›r›lamazl›¤›nda ›srar-l› davran›r; bu ayr›flman›n imanve amel ayr›flmas›na kap› açaca-¤›na iflarette bulunur. Çünkü ah-lak iki boyutlu bir ifllev görür.Önce içsel bir otorite olarak insannefsini ve onun arzular›n›, sonrada d›flsal bir otorite olarak ce-maati/toplulu¤u düzenler. ‹s-lam’a inananlar›n toplulu¤u ola-rak cemaat/millet, kendi inanc›

gere¤i toplumsal kurallar› oldu-¤u kadar ahlaki kurallar›n kayna-¤›n› da dinde arar/bulur. Bu ne-denle “fert” kendini birinci dere-ceden toplulu¤a karfl› de¤il Al-lah’a karfl› sorumlu görür; bulun-du¤u sosyal faaliyet/ameli onundolay›m›nda gerçekleflir.

--SSeekküülleerr aahhllaakk iiddddiiaallaarr››nn››nnkkaayynnaakkllaarr››nn›› nneerreeyyee ggööttüürreebbiillii-rriizz??

-E¤er müsaade ederseniz, bir-birlerinin yerine kullan›lmaktaolsa da k›sa olmak kayd›yla öncelaiklik ve sekülerlikten ne anlad›-¤›ma biraz aç›kl›k getirmek isti-yorum. H›ristiyanl›¤›n yaflanm›fltecrübesi içinde görüldü¤ü gibilaiklik, din ve devlet ifllerinin bir-birinden ayr› tutulmas›d›r. Kaba-ca devlet ve toplumun yöneti-minde dinin hem yasalara kay-nak olmamas› hem de uygulama-da müdahil olmamas›d›r. Oysasekülerizm birinci derecedenfertle ilgili oldu¤undan, kan›mcaçok daha önemli bir iflleve sahip.Çünkü sekülerizm gündelik ha-yat prati¤i ve toplumsal iliflkileri-mizde dini alg›lama, ama yükle-nen ifllev ve anlamla ilgilidir; yanidaha çok dinin anlam dünyas›namüdahale ve dönüfltürülmesiyleilgilidir. Dolays›yla sekülerizm, la-iklik gibi “kovmakla” alakal›olan, dinin rolü ve ifllevine bir s›-

‹slam hem ahlak›n hem de kanunun köke-ninde vahyin oldu¤unu söylüyor. O zaman

yeri gelmiflken flunu da söyleyelim: ‹slam ahlakve kanunu birbirinden asla ayr›flt›rm›yor. ‹s-lam’a göre ‹slam ahlak›n›n maddi temeli hukuk-tur; ahlak hukukun bedenlenmifl halini temsileder. Bu tespit kan›mca günümüz Müslümanla-r›n›n trajedisinin nerede yatt›¤›n› gösteriyor.

Page 54: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

n›rland›rmay› de¤il; dinin yafla-nan sosyal gerçekli¤in, hayat tar-z›n›n anlam dünyas›na göre yeni-den anlamland›r›larak yaflanma-s›d›r. Di¤er bir ifadeyle dinin,dindar mümin/müminenin bizzatkendisi taraf›ndan dinin yaflanangerçekli¤e uyumlu hale getiril-mesidir. Günümüzün postmo-dern dünyas›nda art›k klasik dö-nemin aksine akl›n/ bilimin hiçbirfleye nihai temel teflkil edemeye-cekleri gibi, ahlaka da temel ol-mas› imkâns›z gözüküyor. Zatenson dönemlerde Bat›?daki ahlak-la ilgili tart›flmalar da buna iflaretediyor. Seküler ahlak meselesinegelirsek, seküler bir ahlak›n veahlakç›l›¤›n meydan okumas›ylakarfl› karfl›ya oldu¤umuz bir ger-çek. Ancak bu seküler ahlak neyianlamam›z gerekti¤ini kan›mcadaha yeteri kadar tart›flabilmiflveya aç›kl›¤a kavuflturabilmifl de-¤iliz. Bu kavramsallaflt›rma ve ifa-deden anlad›¤›m›z daha çok ba-t›l› laik ahlak›n giderek bizde deyer etmeye bafllad›¤› içsellefltiril-di¤idir. San›r›m, tamda bu yayg›nkavray›fl içerisinde ciddi bir yan-l›fll›k var. Bu kavray›fl biçimi bir

kere Müslüman›n “ne” yapt›¤›n›sorgulamaktan al›koyan, suçu vesuçluyu birinci dereceden hep d›-flar›da arayan ve gören kolayc›bir zihniyet dünyas›n› ifade et-mektedir. Maalesef bunun çokyayg›n bir “görme biçimi” oldu-¤unu art›k kabul etmeliyiz.

-- BBuu hhuussuussuu bbiirraazz aaççaabbiilliirr mmii-yyiizz??

- Söylemek istedi¤im seküler-leflmenin sadece d›flar›dan gelenmüdahalelerle oluflan bir meseleolmad›¤›d›r. Bugün ‹slam’›n ahla-k›n› esas sekülefltirenler d›flar›danyap›lan müdahalelerden çok ar-t›k bizzat Müslümanlar›n kendi-leridir. Hiçbir dini de¤erler siste-mi d›flar›dan yap›lan müdahale-lerle kolayca k›r›lmaya u¤ramaz,kolayca çözülmez ve yaflanma-d›klar› müddetçe dönüflmezler.Tabi ki dönüflmedikleri için dekendi hakikatlerine ve anlam kö-kenlerine ba¤l›l›klar›n› sürdürür-ler. Ve dolay›s›yla onlar›n seklü-lerleflmesinden söz edemeyiz.Unutmamak laz›m ki sekülerlefl-me dedi¤imiz hadise de¤erlerinyerine baflka de¤erlerin ikameedilmesi de¤ildir. Tersine de¤er-

lerin bizzat kendi içerik anlamla-r›n›n dönüflüme u¤rat›lmas›d›r.Dinin müntesipleri taraf›ndanonlar›n ellerinde, yeni bir dindar-l›k flekline bürünerek ve tabi-i ki yaflanarak dönüfltürülür. Do-lay›s›yla de¤erlin dünyas›, dünye-vi ideallerle doldurulur ve anlam-land›r›lm›fl olur. Elbette ki içindeahirete de yer vard›r. Ama dün-yadan bir hayli uzaklaflt›r›lm›fl birahirettir bu. Asl›nda bir cihettenbu gündelik hayat iliflkilerininçok masum bir flekilde dile geti-rildi¤i bir s›ralama özelli¤i de ta-fl›r. Hatta bu s›n›rlama çok “din-darca” bir özellik de tafl›yabilir.Ayn› zamanda bunu, dini hü-kümlere ait “anlam alanlar›n›n”gündelik hayat tarz›n›n perde-lenmesiyle fark›na varmakta zor-land›¤›m›z bir dini “avamilefltiril-me” süreci olarak da ifade edebi-liriz. ‹slam elbette ki, H›ristiyan-l›ktan farkl›d›r ve de¤ifltirileme-yece¤inin teminat›n› tafl›r. Amaona inanan Müslümanlar›n ‹s-lam’› gündelik hayat iliflkilerindeve anlama biçimlerinde seküler-lefltiremeyeceklerine dair elimiz-de bize verilmifl bir teminat yok.Kan›mca ‹slam öncülü¤ü mürek-kep yalam›fllar›n yapt›¤› bir k›s›mMüslümanlar›n ellerinde yeni birdindarl›k fleklinde sekülerlefltiril-mektedir.

-- YYaannii ddeemmeekk iissttiiyyoorrssuunnuuzz kkiiMMüüssllüümmaannllaarr ddaa HH››rriissttiiyyaannllaarr ggiibbiibbiirr sseekküülleerrlleeflflmmee ddöönneemmiinnee mmii ggii-rriillyyoorrllaarr??

- Buna dilim varm›yor, varma-s›n› da istemiyorum. En az›ndanflimdilik bunu dememek için di-renmeye çal›fl›yorum. fiu ümiditafl›d›¤›m› söyleyebilirim. Müslü-manlar Protestanl›¤›n yo¤urdu-¤u bir kültürün dünyas›nda yafla-d›klar›n› inflallah unutmazlar.Her ne kadar belirtileri görülsede, H›ristiyanl›kta olan›n Müslü-manlarda da ayn›s› olacak demekistemiyorum. Ama bu H›ristiyan-

Düflünce

5544 UMRAN TEMMUZ ’08

Bir kere ahlak insan için ama öncelikle pey-gamber taraf›ndan örneklendirilmifl kurallar,

normlar ve ilkelerdir; ve en önemlisi insani faali-yeti her fleyden evvel Allah’›n r›zas›na göre tan-zim etme özelli¤ine sahiptir. Amac› budur. Bu ne-denle ‹slam’a göre ahlak, kayna¤›n› ve meflruiye-tini toplumdan almaz! ‹slam ahlak›n›n norm, kuralve ilkeleri verili olmak gibi özellik tafl›r. Yani ‹s-lam’›n ahlak›n›n kökeninde vahiy bulunur. ‹s-lam’da Hal›k, Hilkat ve Ahlak›n ayn› kökten geli-yor olmas› bize ahlak›n kökeni hususunda yeterikadar hat›rlatmada bulunmaktad›r. Kur’an ahla-k›n›n çerçevesini Allah belirlemifltir. ”

Page 55: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Düflünce

5555TEMMUZ ‘08 UMRAN

l›kta da afla¤› yukar› benzer flekil-de cereyan etti. Ancak bunun çokönemli bir fark oldu¤unu da be-lirtmeliyiz. Unutmayaca¤›m›z birhusus çok iyi bir niyetle de olsasekülerli¤in teorik/teolojik te-mellerini bizzat kilise haz›rlam›fl-t›r. Ancak burjuva s›n›f› ne kadarsekülerli¤i temsil ediyorsa bir okadar da dindard›r; o dinsizli¤ide¤il dindarl›¤›n yeni bir biçiminitemsil eden bir s›n›ft›r.

-- DDeemmeekk iissttiiyyoorrssuunnuuzz kkii bbiizz-zzaatt kkiilliisseenniinn tteemmssiill eettttii¤¤ii HH››rriissttii-yyaannll››kk sseekküülleerrlleeflflmmeeyyee kkaapp›› aaçç-mm››flfltt››rr..

- Evet öyle. Bat›’da sekülerlefl-meyi adeta H›ristiyanl›k haz›rla-m›flt›r, diyebiliriz. Di¤er bir ifa-deyle sekülerlik yeni bir icat ola-rak de¤il, yani “din-d›fl›”nda ce-reyan eden bir hadise de¤il tersi-ne de¤er, kural ve kurumlar›ndönüfltürülmesiyle oluflmaya bafl-lad› ve H›ristiyanl›¤›n infla etti¤iinanç sistemi içindeki de¤er, ku-ral ve kuramlar›n dönüfltürülme-siyle oluflmaya bafllad› ve H›risti-yan müminler taraf›ndan ete ke-mi¤e büründürüldü.

--YYaannii sseekküülleerrlliikk ddiinniinn yyaaflflaann››rrkk››ll››nnmmaass››nn››nn nneettiicceessiinnddee oorrttaayyaaçç››kk››yyoorr;; bbuu ddaa bbiirr ttoopplluulluu¤¤uunn yyaa-ddaa ss››nn››ff››nn öörrnneekklleennddiirriillmmeessiiyylleeoolluuyyoorr..

-Mesela afla¤› yukar› böyle ce-reyan ediyor. Bu nedenle dini se-külerlefltirme hali içinde yaflama-d›klar› halde laiklik talep eden la-iklerin de bizim gibi ülkelerdekitrajedisi bence burada yat›yor.Dini yaflam›yorlar ama ille deonun sekülerleflmesini istiyorlar;neye sekülerleflme diyebilece¤iz,yaflanm›fl bir tecrübe olarak orta-ya c›km›fl de¤il ki. Böyle bir talep-te bulunanlar›n dini yaflayaraknas›l sekülerleflece¤ini empirikbir sosyal gerçeklik olarak ortayakoymalar› gerekmez mi? E¤erbat›y› kopya ederek laiklik talepedilecekse, bunun bat›da cere-

yan etti¤i gibi ‹slam’da da cere-yan edip etmeyece¤i ayr› bir hu-sustur, tart›fl›labilir. Ama böylebir fleyin örnekli¤ini orta koya-mad›klar› gibi, bunu yapmayaneredeyse haz›r hale gelmifl; ikti-sat olarak kapitalizm, bilgi olarakmodern bilimle tan›flm›fl ve onla-r›n ideallerini az çok içsellefltirmiflolan Müslümanlara da yeni flart-lar içinde kendi dinlerini gönülle-rince yaflay›p sekülerlefltirmeleri-ne imkan vermemektedirler.Unutmamak laz›m ki sekülerlikher fleyden önce dinin yaflanmas›-n› öngören pratik bir tecrübeninortaya ç›km›fl mahsulüdür.

--PPeekkii bbuu dduurruumm ssaaddeeccee bbiizzeehhaass bbiirr flfleeyy mmii??

-Bize has bir boyutu var. fiuanda tercih edilip gelen modern-leflme yönteminden dolay›. Amabenzer durumu bat› d›fl›ndakiafla¤› yukar› bütün toplumlarda,ama özellikle gelenek yönü a¤›rbassa da Müslüman dünyada, ya-ni laikli¤in ister istemez elit ko-numa yerlefltirdi¤i temsilcilerin-de görmekteyiz .Yani bizdeki bü-tünüyle kendine has bir istisnasay›lmaz, ancak bizdekinin tabi-i ki “keskinli¤i” normalin çok üs-tünde; bu da do¤al olarak küpü-ne zarar veriyor. Dolay›s›yla arkaplanda muazzam bir birikim, ta-rihsel bir tecrübe ve farkl› bir dinanlay›fl› bar›nd›ran modern skü-lerli¤in/laikli¤in ithal edilmifl ol-mas›, her zaman onu ithal edenve savunanlar›n bu meselenin ye-teri kadar felsefi temellerine va-k›f olamad›klar›n› her vesileylehat›rlatm›fl ve bugün de hat›rlat-maktad›r. Bunun yan›nda sekü-ler/laikli¤in ithal edilmifl olmas›,yaflanan bunca tecrübeye ra¤-men iktidar gücüyle zorla gerile-tilen ‹slam’dan ortaya ç›km›fl bofl-lu¤u bugüne kadar asla dolduru-lamam›flt›r. Bu ise topluma, önü-ne geçilemeyecek flekilde süreklibir meflruiyet sorunu ve ahlak kri-

zi yaflatmaktad›r. Unutmamakgerekir ki, ahlak toplumsal “or-tak iyi”nin hem imkan› hem demeflrulaflt›r›c› temelidir. Bu ka-darla da s›n›rl› de¤il, ayn› zaman-da seküler/laik de olsa denetleyi-ci gücüdür. Ancak hem fert hemde toplum için “iyi, do¤ru ve gü-zel”in ne oldu¤u konusunda ah-lak insanlara rehberlik yapmas›y-la da önem tafl›r.

--BBuu ““iiyyii,, ddoo¤¤rruu vvee ggüüzzeell”” mmee-sseelleessiinnee ggeellmmeeddeenn öönnccee,, flfluunnuussoorrmmaakk iissttiiyyoorruumm.. AAhhllaakkaa kköökkeennaarraayy››flfl›› mmeesseelleessii hheerrhhaallddee RRöönnee-ssaannss ssoonnrraass›› ddöönneemmiinn öönneemmllii bbiirrmmeesseelleessii oollmmuuflflttuurr??

-Elbette bu dönemin bat›l› in-san›n› meflgul eden iki husus var-d›r. Biri otoritenin kayna¤›n›ngökten yani Tanr›’dan al›n›p nas›lyeryüzüne indirilece¤i meselesi-dir. ‹kincisi de buna ba¤l› olarakona meflru bir temelin ne olaca-¤›d›r? Bu iki meseleye çözüm ge-tirmek pek kolay olmam›flt›r di-yebiliriz. Bilgi için “tabiat›n” ikti-dar için “toplumun” meflrulaflt›r›-c› temel haline getirilmesi büyükbir entelektüel çaban›n netice-sinde olmufltur. Ayd›nlanman›ninsanl›¤a b›rakt›¤› o büyük entel-lektüel miras› bir cihetten bu ça-ban›n toplam› olarak sayabiliriz.Toplumu oldu¤u kadar ahlak›rasyonel bir kayna¤a ve mevcutahlaki de¤erleri de akl›n süzge-cinden geçirerek onlar› seküler-lefltirmek/rasyonellefltirmek aslakolay bir ifl say›lamaz. Tabi-i ki burada kurallar›n ve ilkelerinkayna¤›nda kimin/neyin olaca¤›sorusu temel bir soru olmufltur.Yani bu yeni dönemde kurallaraotorite sa¤layan muhtevas›n›nkayna¤›nda ne olacakt›r sorusu-na, toplum olacakt›r; kurallar›ntoplum dedi¤imiz insanlar›n or-tak kabalüyle ortaya ç›kt›¤› fik-riyle cevap verilmifltir.

--BBuu iiflfliinn öönneemmllii aaddaammllaarr››nnddaannKKaanntt’’›› hhaatt››rrllaayyaarraakk,, hheerrhhaallddee aahh-

Page 56: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

llaakk mmeesseelleessii bbuu ddöönneemmddee öönneemmlliissaayy››lldd››¤¤››nnddaann bbaayyaa¤¤›› ttaarrtt››flfl››llmm››flfl-tt››rr..

-Kant’ta ifadesini bulan de¤eralanlar›n›n özerklefltirilmesi yadaayd›nlanman›n özerklik aray›fl› vebireyi infla etmek için onun nas›lözerk hale getirilece¤i meselesinihat›rlad›¤›m›zda, ahlak›n özerkbir alan haline getirilebilmesi içinona bir temel bulmak gerekmifl-tir. Tabii ki ahlak meselesi her nekadar teorik düzlemde tart›fl›lm›flolsa bile nihayetinde pratik düz-lemle, insani faaliyetin bizzatkendisiyle ilgilidir. Bu yeni döne-min cevab›n› arad›¤› soru fludur;kayna¤›n› dinden almadan bennas›l yaparsam iyi bir eylemde/fa-aliyette bulunmufl olurum. Dahado¤rusu bu eylem/faaliyetin d›fla-r›dan verili olan somut emirler-den/ilkelerden hareket edilerekvar edilmesi gerekir, yok e¤er de-¤ilse hangi kaynak/temele otu-rulmal›d›r? Ayd›nlanman›n ah-lakla ilgili tart›flmalar›nda ahlakido¤rular›n kan›tlanm›fl kesinli¤i-nin olmas› gerekti¤i inanc› bulu-nur. Zaten bu dönem insan› herfleyde kesinlik aramak gibi bir ça-baya sahiptir. Ayd›nlanma cevapbulmak üzere ele ald›¤› bu soru-ya, ahlaki faaliyetin kayna¤›n›ninsan›n tabiat›nda aranmas› ge-rekti¤i fleklinde cevap vermifltir.Bu cevap asl›nda insan tabiat›n›nde¤iflken de¤il, sabit bir özelliktafl›d›¤›na inand›¤›n› içerir. Dola-y›s›yla kayna¤›n› insanda bulanve mevcudun da akl›n süzgecin-den geçirilirek düzenlemeye tabitutulan bir ahlak anlay›fl›, bu dö-nemden itibaren do¤up gelifli-yor. Bunu ahlak›n etik bir haledönüflmesi olarak nitelendirebi-lece¤imizi düflünüyorum. Bat›tecrübesi içinde ahlak›n, ak›lc›kurallar› üzerinde temellendiril-mesinin vaftiz babas› Descar-tes’tir diyebiliriz. Unutmamak la-z›m ki Descartes varl›¤› düflünce-

den türetmifl biri olarak, ahlakide¤er ve kurallara da akl› temelyapmas› kaç›n›lmaz say›l›r.

Tabii ki bu dönemde iyi birahlak ak›l ve bilimde aranm›fl ol-sa da ahlaki tart›flmalar›n sonugelmemifltir. Bu tart›flmalardakiönemli bir husus da bilimin ahla-ka temel olup olamayaca¤›d›r.Bu dönemin düflünürleri rasyonelbir düzen içinde rasyonel ilkelerve yasalarla bireysel ve toplumsal

davran›fllar›n düzenlenebilece¤i-ne, bu rasyonel kural ve de¤er-lerle evrensel bir ahlak ve düze-nin kurulabilece¤ine inanmak-tayd›. Burada din kökenli ahlakisorumlulu¤un yerine, ak›l tara-f›ndan onaylanm›fl kurallar›n ika-me edilmek istendi¤ini, dolay›s›y-la meselenin bireysel sorumlulu-¤un bir özgürleflme imkan› ola-rak kurumsal yap›lara devredil-mesiyle çözülebilece¤ine inan›l-maktayd›. Bu özerk birey infla et-mek cihetinden oldukça önemliy-di.

--BBuurraaddaa KKaanntt’’››nn ssöözz kkoonnuussuueettttii¤¤ii aayydd››nnllaannmm››flfl bbiirreeyy eevvrreennsseellaahhllaakk aannllaayy››flfl››nn›› hhaatt››rrllaattmmaann››zz ggee-rreekkiiyyoorr..

-Tabii ki. Bu önemli ahlak fi-lozofuna göre, ahlaki emirler d›fl-sal bir kaynaktan ç›karsamadabulunarak elde edilemez. Ahlakinormlar, emirler kendi temelleri-ni kendi içlerinde bulmak zorun-dad›rlar. Aksi halde ahlak› özerkbir alan olarak düflünmek ve inflaetmek imkans›zlafl›r. Dolay›s›ylaözerklefltirmenin mant›ksal neti-cesi olarak ahlaki hüküm ve de-¤erler verili olmayacaklar›ndan,yani onlar› var eden kaynak insa-n›n d›fl›nda oldu¤undan “iyi” ol-mak zorundad›r; çünkü ayd›nlan-ma muhayyilesine göre insan ras-yonel bir varl›k olarak özü itiba-riyle “iyi”dir: Oysa H›ristiyanl›kilk günah doktrininden hareketleyüzy›llarca tam bunun aksini sa-vunmufltur. ‹nsan›n özü itibariyleiyi oldu¤u kabulu, asl›nda ahla-k›n d›flar›dan olmayan ilkeleredayand›r›lmaya çal›fl›ld›¤›n› ifadeeder. Bu “iyi”dir yarg›s› ispat edi-lebilecek bir yarg› olarak düflünü-lemez. Her fleye ve gösterdi¤i bü-yük çabaya ra¤men Kant yine deahlak›n nihai kayna¤›n› Tan-r›’dan ba¤›ms›z düflünmemifltirdiyebiliriz.

--TTüürrkkiiyyee’’nniinn öönneemmllii ddüüflflüünnüürr-lleerriinnddeenn fifieerriiff MMaarrddiinn 22000077’’ddee oorr-

Düflünce

5566 UMRAN TEMMUZ ’08

Sekülerizm gündelikhayat prati¤i ve top-lumsal iliflkilerimizdedini alg›lama, amayüklenen ifllev ve an-lamla ilgilidir; yani da-ha çok dinin anlamdünyas›na müdahaleve dönüfltürülmesiyleilgilidir. Dolays›yla se-külerizm, laiklik gibi“kovmakla” alakal›olan, dinin rolü ve ifl-levine bir s›n›rland›r-may› de¤il; dinin ya-flanan sosyal gerçek-li¤in, hayat tarz›n›nanlam dünyas›na göreyeniden anlamland›r›-larak yaflanmas›d›r.

Page 57: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

ttaayyaa aatttt››¤¤›› ““mmaahhaallllee bbaasskk››ss››”” kkaavv-rraamm››nn››,, ppeekk ççookk ttaarrtt››flflmmaa vvee kkaarr-ggaaflflaann››nn aarrdd››nnddaann ““nnee ddeemmeekk iiss-tteeddiimm”” aaddll›› bbiirr ttooppllaanntt››ddaa yyeennii-ddeenn mmaassaayyaa yyaatt››rrmm››flfl oolldduu.. BBuuççeevvrreeddee --bbiillhhaassssaa llaaiikk ççeevvrreelleerrddee--ccuummhhuurriiyyeett öö¤¤rreettmmeenniinniinn mmaahhaall-lleenniinn iimmaamm››nnaa yyeenniillddii¤¤ii ggiibbii bbiirraallgg›› oorrttaayyaa çç››kktt››..

-Eski Osmanl› kentsel örgüt-lenme tarz›na ça¤r›fl›mda bulu-nan “mahalle bask›s›” kavramsal-laflt›r›m›, Müslümanlar›n aleyhi-ne kullan›lacak flekilde yap›lm›flbir kavramsallaflt›rmad›r. Bu yüz-den ne yaz›k ki tek tarafl› veyanl›fl bir flekilde aç›klanmaya ça-l›fl›lmaktad›r. Her dünya görüflü-nün, yaflama tarz›n›n kendine aitmekan ba¤›ml› olmayan bir ma-hallesi vard›r; ayn› fley laikler içinde söz konusu edilebilir. Dolay›-s›yla insan›n oldu¤u yerde laik deolsa dindar da olsa bizi izleyengözlerin olmamas› imkans›zd›r.Biz baflkalar›n› oldu¤u kadarkendi düflünce ve davran›fllar›m›-z› da, kayna¤› ister din, ister top-lum, isterse baflka bir otorite ol-sun, ahlaki dedi¤imiz de¤er venormlar› rehber alarak yapar›z.‹nsan bu de¤er ölçülerine görebir bak›ma kendi dünya görüflü-nü oluflturan topluluk ad›na ko-nuflur. Bu nedenle bütün ahlakkuramc›lar›n›n ve A.Heller’in ifa-de eti¤i biçimiyle ahlaki yarg›n›nmekan› daima baflkalar›n›n gözü-dür. Baflkalar›n›n oldu¤u her yer-de bizi izleyen gözlerin olmama-s› düflünülemez. Bu gözler isterlaik, ister ateist, isterse dindar ol-sun, ama nihayetinde kendi ma-hallesinin bak›fl›n› temsil eder vekendi mahallesinin bask›s›n› ta-fl›r. Bak›fl›n laik olmas› bask› tafl›-mad›¤› yada bir mahalleye ait ol-mad›¤› anlam›na gelmez. Bu bas-k› küçük topluliklarda “uyar›c›”,metropol ortamlarda ise “neme-laz›mc›” bir özelli¤e bürünür okadar. Meflruiyetinin bugün iyice

krize girdi¤i bu bak›fl›n bir dedindarlar üzerindeki bask›s›n›gündeme getirseler iyi olur.

--CCuummhhuurriiyyeettiinn öö¤¤rreettmmeenniiyylleemmaahhaalllleenniinn iimmaamm›› mmeesseelleessiinnii hhaa-tt››rrllaattmmaakk iissttiiyyoorruumm..

-Bu sembolik anlat›m asl›ndacumhuriyetin seçti¤i modernlefl-menin hem yöntem hem de pra-tikteki uygulanmas› cihetindenne kadar s›¤ ve uygulamada nekadar baflar›s›z kald›¤›n› ifade et-mekte. Peki Kemalist modernlefl-me kültürel/felsefi cihetten bukadar s›¤ olmayabilir miydi? Ka-n›mca hay›r. II.Mahmut modern-leflmesinin devam› olarak istesey-di bile bu mümkün olamayacakt›.Seçti¤i modernleflme yöntemi ki,bu yöntem toplumu bütünüyled›fllamaktad›r, ona böyle bir ka-deri öngörmüfltür. Bir kere toplu-mun din ve gelene¤iyle kurula-cak bir iliflki olmadan modernlefl-me neredeyse imkans›zd›r. Mo-dernleflme geçmiflten kopuflu de-¤il geçmiflteki birikimle yap›lacaksentezin kendisi say›l›r. Elbette kibir cihetten “yeni” bir fleydir amakulland›¤› malzeme geçmifl tec-rübenin toplam›yla ilgilidir. fiunuda söylemeliyim ki, Kemalist mo-dernleflmenin din ve gelene¤ireddetmifl olmas› Müslümanlar›nlehine olmufltur.

Cumhuriyet tercih etti¤i yön-temin öngördü¤ü flekilde yeni birde¤erler sistemine, yani bat›l› de-¤erler sistemine kesin bir geçiflidolay›s›yla geçmiflten kopuflu ter-cih etmifltir. Ancak bu geçifl geç-mifli reddederken yerine tercihetti¤i yeni de¤erler sistemini deikame etmekte baflar›s›z olmufl-tur. Zaten böyle bir tercihi asl›n-da imkans›z bir giriflim saymam›zgerekiyor. Bir kere böyle bir ter-cih kendine örnek ald›¤› bat›y›çok yüzeysel ve kaba bir poziti-vizmle anlad›¤›na iflaret eder.Dolay›s›yla ikame etmeye çal›flt›da do¤al olarak fazlas›yla zay›f

ve köksüz kalm›flt›r. Üstelik karfl›-

s›nda da bin dörtyüz y›ll›k tecrü-

be ve birikimiyle ‹slam bulunu-

yor. E¤er semboller üzerinden gi-

dersek, ö¤retmen modernleflme-

yi temsil ediyor ama elindeki

mandolin, toplumun tecrübeleri-

ni çalmaya elveriflli de¤il. Ö¤ret-

menin baflar›s› imam›n baflar›s›z-

l›¤›nda arand›¤›ndan, imam›n da

bin dörtyüz y›ll›k birikimle kura-

bilece¤i bütün iliflkiler elinden

al›nm›flt›r. Bu iki sembolün niha-

yette farkl› sebeplerden dolay›

fazlas›yla dini ve felsefi derinlik

isteyen “iyi, do¤ru ve güzel” üze-

rinde konuflacak derinli¤inin ol-

mamas›n› cumhuriyetin baflar›s›

olarak saymam›z gerekiyor?--LLaaiikklleeflflmmee ççiizzggiissiinniinn ggeettiirrddii¤¤ii

““rreessmmii”” aahhllaakk aannllaayy››flfl››,, fifieerriiff MMaarr-ddiinn’’iinn iiffaaddeessiiyyllee,, ““iiyyii,, ddoo¤¤rruu vvee

ggüüzzeell””ii üürreettmmeeddee nneeddeenn bbaaflflaarr››-ss››zz oolldduu??

-E¤er üretilseydi, o gün için

de baflar›l› say›lsayd› bile, bugün

bat›n›n iyi, do¤ru ve güzelle ala-

kal› içine düfltü¤ü krizle bereber

baflar›l› say›lamayacakt›. Kald› ki

böyle bir fley de zaten imkans›z-

d›. Müslüman bir toplumun dün-

ya görüflü ve de¤erler sistemin-

den kalkarak ya da onu hiçe sa-

yarak, bat›l› anlam›nda “iyi, do¤-

ru ve güzel”e felsefi bir temel in-

fla etmek mümkün de¤ildir. Her

dünya görüflünün kurucu özellik-

li bu tür kavramlar›n kendilerine

ait tarihsel/felsefi kökenleri üze-

rinde de do¤ru bir flekilde durul-

du¤u söylenemez. Öte yandan

“iyi,do¤ru ve güzel” için ihtiyaç

duyulan felsefi köken ve meflru-

laflt›rman›n yetersiz kakmas›, ade

edildi¤i gibi, ortaya bir boflluk ç›-

karm›fl say›lmaz ki ‹slam onu dol-

dursun; ‹slam zaten hep ordayd›.

Buna umulan nisbette ‹slam geri-

letilememifltir demek daha do¤-

ru olacakt›r.

Düflünce

5577TEMMUZ ‘08 UMRAN

Page 58: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Bir koca ç›nar daha devrildi...Bir y›ld›z daha kayd›... Ak-leden kalbi ve ola¤anüstü

cehdi ile sadece ilim dünyam›zdade¤il ayn› zamanda gönül dünya-m›zda da parlak ve müstesna biryere sahip olan örnek simalardanProf.Dr. Ahmed Yüksel ÖzemreHocam›z› da kaybettik...

3 Nisan 1935 Üsküdar do¤um-lu olan Ahmed Yüksel Özemre 24Haziran gecesi bu fani âlemegözlerini kapad›. 26 Nisan Per-flembe günü Üsküdar Yeni ValideCamii’nde eda edilen ikindi na-maz›ndan sonra gönül dostlar›n-ca Karacaahmet mezarl›¤›ndakiaile kabristan›na u¤urlanan Ah-med Yüksel Hocam›za, Cenab-›Hak (c.c.) gani gani rahmet eyle-sin ve mekan› Cennet olsun, infla-allah.

“‹‹nnnnââ lliillllââhhii vvee iinnnnââ iilleeyyhhii rrââ-ccii‘‘ûûnn: Biz Allah’a aitiz ve yineO’na dönece¤iz.”

***Bu sayfalarda okumaya al›fl›k

oldu¤unuz ““GGeeççmmiiflfltteenn GGeelleeccee¤¤eeKKoo((nnuu))flflaannllaarr”” dizi yaz›m›z›n ilkmisafirleri aras›nda idi AhmedYüksel Özemre Hocam›z. Yaz›n›nüst bafll›¤› ““BBiillggee BBiirr ÜÜsskküüddaarrll››””idi. (Umran, Ocak 2003 “Osmanl›‹stanbul”un geleneksel hayat tar-z›n› en iyi bilen, en iyi anlatan,tasvir eden ve bizzat yaflayan soncanl› tan›klar›ndand› Özemre Ho-

ca. ““ÜÜsskküüddaarr’’ddaa yyaaflflaammaakk kkoollaayy-dd››rr,, aammmmaa ÜÜsskküüddaarrll›› oollmmaakk hheerrbbaabbaayyii¤¤iiddiinn hhaarrcc›› ddee¤¤iillddiirr..”” sözümeflhurdu. “Üsküdar Ah Üskü-dar” ve “Üsküdar’da Bir AttârDükkan›” isimli kitaplar› Osmanl›miras› Üsküdar’› bütün güzellikle-ri ve esrar› ile sonraki nesillere ta-n›tan iki nadide eseridir. “GeçmiflZaman Olur ki” isimli otobiyogra-fik eserinde de üç as›r gerilereuzanan soya¤ac›, Üsküdar Tebhîr-hanesi Müdürlü¤ü yapan dedesiAhmed Refik Bey, babas› Meh-med Nurullah Bey, di¤er aile bü-yükleri ve Münip Pafla kona¤›ndageçen çocukluk y›llar› üzerindenbugüne tafl›r eski Üsküdar’›; rüya-larda kalan o tarz-› hayat›, o hu-zur iklimini...

Dinlemeye doyulmayan, saat-lerce konuflsa b›kt›rmayan, s›k s›k

“efendicâz›ma söylîm” ara sözüve dual› a¤z› ile süsledi¤i fasîh vebelî¤ ‹stanbul Türkçesi ile nelerneler anlatm›flt›... Galatasaray Li-sesi’nden Fen Fakültesi’ne, ora-dan da Fransa’ya uzanan e¤itimserüveni, ald›¤› Osmanl› terbiyesi,dolu dolu geçen ilim hayat›,atomdan çektikleri, Üsküdar, ün-lü attâr dükkan›... Sonraki dö-nemlerde s›k s›k Umran’da yaz›la-r›na yer verdi¤imiz, en muhteval›ve derinlikli eserlerinin (“FizikselRealite Meselesine Girifl”, “Din-‹lim-Medeniyet” vd.) P›nar-Aç›l›myay›nlar› aras›nda ç›kmas›na vesi-le oldu¤umuz için bahtiyar›z. Çer-kez asâletini bütün zarâfet ve ne-zâheti ile kuflanm›fl muhteremzevceleri Gülsen Han›mefendininçay›n›, kahvesini içmiflli¤imiz var.Rabbim kendilerine sabr-› cemilihsan eylesin...

***Prof.Dr. Ahmed Yüksel Özem-

re Hoca’dan sonraki nesillere mi-ras olarak aktar›lmas› gerekenkadîm tarz-› hayat›m›za dair gü-zelliklerden baz› al›nt›lar yaparakO’na dualar göndermek, yap›la-cak en isabetli fleydir diye düflü-nüyorum.

AAllllaahh’’››nn vveerrddii¤¤ii aakkll››nn vvee zzeekkââ-nn››nn hhaakkkk››nn›› vveerrmmeekk:: Fransa Nük-leer Bilimler Enstitüsü’nden Tür-kiye’nin ilk atom mühendisi ola-rak mezun oldu, Çekmece Nükle-

Geçmiflten Gelece¤e Ko(nu)flanlar

5588 UMRAN HAZ‹RAN ’08

Üsküdarl› Bir Alim’in Ard›ndan

AHMED YÜKSEL ÖZEMREHOCA DA HAKKA YÜRÜDÜ

Abdullah YILDIZ

Prof. Dr. Ahmed Yüksel Özemre

Page 59: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Geçmiflten Gelece¤e Ko(nu)flanlar

5599HAZ‹RAN ‘08 UMRAN

er Araflt›rma ve E¤itim Merkezimüdürlü¤ü yapt›, NATO Bilim Ko-mitesi’nde Türkiye’yi temsil etti,Türkiye Atom Enerjisi Kurumubaflkanl›¤› yapt›, Teorik Fizik veNükleer Mühendislikle eserleriüniversitelerimizde okutuldu, hâ-lâ da okutuluyor... (Teorik Fizikve Atom Mühendisli¤i dallar›nda(biri Frans›zca olmak üzere) li-sans, yüksek lisans ve doktora dü-zeylerinde 2707 sayfa ve ço¤umüteaddid bask› yapm›fl 12 cildtelif ders kitab› ve 1532 sayfa tu-tar›nda 10 cild çeviri eseri var. Hâ-t›rat, deneme, inceleme olarakyaklafl›k 6800 sayfa tutar›nda 22cild telif eser yazd›. Ayr›ca akade-mik, felsefî, dinî, içtima-î ve siyâsî konularda 350 makaleyazd›.)

SSaayygg›› vvee hhüürrmmeett:: “Akflamado¤ru, kona¤›n cumbas›ndana¤abeyimle birlikte soka¤a ba-kar, babam›n gelmesini bekler-dik; köfleyi döner dönmez hemenafla¤› iner, kap›y› açar, elindekipaketleri al›rd›k; e¤ilip ayakkab›-s›n› çözer, terliklerini verir, sonraelini öperdik...”

MMeerrhhaammeett:: “Sadece konaktade¤il, sokakta da merhamet var-d›. Tüm Üsküdar merhameti yafl›-yordu. Üsküdar adeta bir merha-met flehri idi.”

SSeehhaavveett//ccöömmeerrttlliikk:: “Bana ‘Üs-küdar’›n ve Üsküdarl›n›n en bârizvasf› nedir?’ diye sorulsa, “sehâ-vet” derim. Üsküdarl›lar, ceple-rinde daima bozuk para bulundu-

rurlard›; fakire, fu-karaya, meczûbînevermek üzere...”

‹‹nncceelliikk vvee mmeerr-hhaammeett ssiimmggeessii ““FFuu-kkaarraa TTaaflfl››””:: “Fukaratafl› sadece merha-meti de¤il, ayn› za-manda hürmeti desimgeliyordu. Neyehürmet? Onlar›n fu-karay› sâbirîn olma-lar›na, el aç›p dilen-memelerine hür-met. Ve inceli¤i sim-geliyordu: Yats› na-maz›ndan ç›kanlargece karanl›¤›nda fukara tafl›nabozuk paralar›n› b›rak›rlar; her-kes gittikten sonra ihtiyac› olan-lar gelir, s›raya girerek ekmek pa-ralar›n› al›r giderlerdi; kimse ihti-yac›ndan fazlas›n› almazd›. Bü-yüklerimizin anlatt›¤›na göre, sa-bahleyin fukara tafl›nda hâlâ parakald›¤› çok olurmufl...”

HHooflflggöörrüü ddee¤¤iill ttaahhaammmmüüll:: Buiki kavram›n çok farkl› fleyler ol-du¤unu vurgulayan Ahmed Ho-ca, hoflgörü ad›na baz› yanl›fl fi-kirleri aslâ hofl karfl›layamayaca-¤›n› belirttikten sonra ses tonunubiraz tefldîd ederek “Ben merha-metliyim, adaletliyim, sab›rl›y›m,tahammül sahibiyim; ama hoflgö-rülü de¤ilim.” diyor.

BBaatt››ll vvee HHuurraaffeeyyee DDiikkkkaatt::“...Hep Rasûlüllah’›n sahîh sünne-tini aram›fl›md›r. Öyle hadiselerlekarfl›laflt›m ki, tüylerimi diken di-

ken eden; bat›l iti-kadlar, hurâfeler…Anlad›m ki, ‹slâm’›nüzerine büyük birtortul kütle örtül-müfl…” “Kütüb-üSitte’yi okurken baz›fleyler nazar-› dikka-timi celbetti ve beniçok rahats›z etti. Öy-le hadisler gördümki, hadis demeye bin

flahit laz›m. Muhakkak rivayetleriyanl›flt›r; Cenâb-› Peygamber’inöyle bir fley söylemesi mümkünde¤il. Kur’ân’a ayk›r› hadislergördüm; Peygamber’e, Peygam-ber’in ahlâk›na bühtân eden ha-disler gördüm; anakronik hadis-ler gördüm. Bu yüzden hadislerhakk›ndaki tetebbûmu teorik fi-zik ve nükleer mühendisli¤e pa-ralel olarak otuz y›l boyunca sür-dürdüm...” (Din-‹lim-Medeniyet’(2002) isimli kitab›nda bu konugeniflçe irdeleniyor.)

KKrriittiikkççii ddüüflflüünnccee:: “Galatasa-ray Mekteb-i Sultanisinde ald›-¤›m e¤itim bana hür düflünme-yi, ö¤renme aflk›n›, ilim namu-sunu, hiç bir fleyi araflt›rmadan,kritik etmeden kabul etmemeyiö¤retti.”

VVee aa¤¤zz››nnddaann hhiiçç eekkssiillmmeeyyeenndduuââll›› ccüümmlleelleerr::

“Allah umûrunu hayra tebdiletsin.”

“Allah ömrünü tezyîd eyle-sin.”

“Allah fuyâzât›n› art›rs›n.”“Berhudâr olas›n evlad›m.” “Hû can›m evlad›m.”Biz de bize miras olarak b›rak-

t›¤› bu güzel duâlardan ilhamalarak; Rabbimiz bütün umûrunuhayra tebdil etsin ve mekan›n›Cennet eylesin diyoruz.

Page 60: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Yaflayan ‹slam

6600 UMRAN TEMMUZ ’08

““AALLLLAAHH''IINN,, ggüüzzeell--ddoo¤¤rruu bbiirr

ssöözz ((kkeelliimmeettüü’’nn--ttaayyyyiibbee)) iiççiinn nnaass››ll

bbiirr mmiissaall vveerrddii¤¤iinnii ggöörrmmüüyyoorr mmuu-ssuunn((uuzz))?? KKöökküü ssaappaassaa¤¤llaamm,, ddaallllaarr››

ggöö¤¤ee ddoo¤¤rruu uuzzaannaann ggüüzzeell--ddiirrii bbiirr

aa¤¤aaçç ggiibbii[[ddiirr oo]];;

““kkii,, RRaabbbbiinniinn iizznniiyyllee hheerr mmeevv-ssiimm mmeeyyvveessiinnii vveerriipp dduurruurr.. AAllllaahh

iinnssaannllaarraa [[iiflflttee bbööyyllee]] mmiissaalllleerr vveerrii-yyoorr kkii,, [[ddee¤¤iiflflmmeeyyeenn ggeerrççee¤¤ii]] ddüüflflüü-nnüüpp kkeennddiilleerriinnee ddeerrss çç››kkaarrss››nnllaarr..””

(‹brahim, 14/24-25)

‘Kelime’, ‘keleme’ fiil kökün-

den gelmektedir. Ayn› kökten ge-

len ‘kelâm’ kulakla alg›lanan ve

etkisi olan, ‘kelm’ ise etkisi beden-

de duyulan fleydir, yani yara de-

mektir. (R. Isfehânî, el-Mnüfredât,

s: 660)

‘Kelime’ sözlükte; bir anlam

ifade eden söz demektir. Bu da

isim, fiil veya harf fleklinde olabi-

lir. ‘Kelime’ kavram›n›n yukar›da

geçen kök anlam›yla yak›ndan il-

gisi vard›r. Her sözün karfl›daki in-

san üzerinde iyi veya kötü bir etki-

si vard›r. (H. K. Ece, ‹slam›n Temel

Kavramlar›, s: 335)

Harflerle yaz›lanlar, a¤›zdan ç›-

kan sözün veya düflünülen anlam-

lar›n kendisi de¤il, onlar› bize ha-

t›rlatan flekillerdir. Biz o flekiller-

den, yani harflerden ve kelimeler-

den kasdedilen anlam› bulmaya

çal›fl›r›z.

T›pk› bunun gibi, evrendeki

her fley Allah’›n ‘ol’ emriyle yarat-

t›¤› ‘kelimeleri’dir. Biz evrendeki

bu kelimelerle Allah’˘n varl›¤›n› ve

yüce kudretini anlar›z.

Kur’an’da, tekil ve ço¤ul ola-

rak, isim ve s›fat tamamlamas› ola-

rak k›rkalt› yerde geçmektedir.

Öncelikle söz, kelam, Allah’›n sö-

zü, insanlar›n sözü anlam›nda kul-

lan›lan ‘kelime’, Allah’›n emirleri

(Bakara, 2/124. fiuara, 42/24. Yu-

nus, 10/81-82) anlam›nda da kulla-

n›l›yo›r. Kelimetullah (Allah’›n ke-

limesi) fleklinde gelen terkip, Tev-

hid anlam›nda kullan›lm›flt›r. (Tev-

be, 12/40)

Tayyibe ise; lezzetli, güzel, he-

lâl, hofl, iyi, sa¤lam, do¤ru gibi an-

lamlara da gelir.

Fat›r/10’da geçen ‘el-Kelime-

tü’t tayyib-güzel söz’, Zuhruf/28de

geçen ‘kelimetün bakiyyetün-kal›-

c› söz’, Fetih/26da geçen ‘kelimü-

tü’t takva-takva kelimesi’ ve Ali

‹mran/64?de geçen ‘Ehl-i kitap ile

aram›zdaki ortak kelime’, ‘Tevhid

Kelimesi’ olarak anlafl›lm›flt›r.

Baz› tefsircilere göre yukar›da-

ki âyette geçen ‘Kelimetü’n-tayyi-

betün/güzel kelime’; Tevhid Keli-

mesi, ‘seçere-i tayyibe-güzel a¤aç’

ise mü’mindir. Mü’minin kalbinde

kökleflen Tevhid Kelimesi, salih

amel fleklinde, t›pk› a¤ac›n dallar›

ve dallardaki meyveler gibi ortaya

ç›kmaktad›r. (‹bni Kesir, Muh. Tef-

sir, 2/296. ‹bni At›yye, Tefsir, s:

1054. ‹bnu’l-Cevzî, Zâdu›’l-Mesîr,

s: 745)

Kelime sözcü¤ü, genifl anla-

m›yla, düflünsel, kavramsal ifade,

fikir, kaziye/önerme anlam›na gel-

mektedir. Buna ba¤l› olarak, “gü-

zel-do¤ru bir söz” ifadesi, mahiye-

ti itibariyle do¤ru olan ve ahlakî

anlamda iyi ve güzel olana ça¤›r-

d›¤› için sonuna kadar yararl› ve

kal›c› olan teklif, fikir ya da ö¤reti

anlam›ndad›r; Allah'›n mesajlar›-

n›n her biri, nihaî amac› itibariyle

ahlaken iyi ve do¤ru olan yönün-

de yap›lm›fl ça¤r›dan ibaret oldu-

¤una göre, “güzel-do¤ru söz” te-

rimi, ayn› zamanda, “Allah'›n me-

sajlar›”n› da iflaret etmektedir. (M.

Esed, Kur’an Mesaj›, 2/506)

‘Güzel söz olarak tercüme edi-

len ‘kelimetü’n tayyibetün’; do¤ru

ve sa¤lam söz, sa¤lam inanç, pey-

gamberlik, vahiy olarak da anlafl›l-

Kur’an’da S›cak KelimelerGÜZEL/DO⁄RU B‹R SÖZCÜK

(KEL‹METU’N-TAYY‹BE)

Hüseyin K. ECE

Page 61: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Yaflayan ‹slam

m›flt›r. (fievkânî, Fethu’l-Kadir, s:

878)

Tevhid kelimesi, yani Allah’tan

baflkas›na kulluk etmeme prensibi

bütün peygamberlerin tebli¤i ve

bütün ilâhí dinlerin ortak daveti-

dir. Allah’›n varl›¤›na ve birli¤ine

iman; yani Tevhid inanc› kökü ye-

rin derinliklerine sa¤lam bir flekil-

de kökleflmifl, gövdesi ve dallar›

gö¤e do¤ru gürbüz bir flekilde

yükselmifl, her zaman en tatl› mey-

veleri veren, bak›nca insanlar›n

hofluna giden enfes bir a¤aç gibi-

dir.

Tevhid Kelimesi’ne tutunmak,

gere¤ini yapmak da t›pk› buna

benzer. Hem bu a¤aç gibi sa¤lam-

d›r, hem de Allah’›n izniyle sürekli

ahy›rl› ifller, salih amel, güzel dav-

ran›fllar olarak semeresini gösterir.

O iman kalbe kökleflir; t›pk› koca

bir ç›nar›n sa¤lamca yere tutumas›

gibi, sonra da en faydal› meyvele-

rini vermeye bafllar.

Hiç kuflkusuz güzel söz -yani

gerçek söz- t›pk› güzel bir a¤aç gi-

bidir. Sa¤lam, görkemli ve bol

meyvelidir. Sa¤lamd›r, kas›rgalar

ne kadar amans›z olurlarsa olsun-

lar onu yerinden sökemez. Bat›l

rüzgârlar› onu sarsamaz. Ta¤utla-

r›n balyozlar› onu etkilemez. Kimi

dönemlerde baz›lar›nca yokolma

tehlikesi ile karfl› karfl›ya kald›¤›

zannedilse bile sa¤lamd›r, uludur,

meyvesini vermeye devam eder.

Kötülükten, zulümden ve azg›n-

l›ktan hep yüksektir. (S. Kutub,

Tefsir, 4/2098)

A¤ac›n diri kalmas› için bak›l-

maya ihtiyac› vard›r. Kalpteki

iman a¤ac› da böyledir. Faydal›

ilim, salih amel, zikir ve tefekkürle

her zaman gözetilmelidir. Bu ba-

k›m ile birlikte iman a¤ac› kalpte

biraz daha kökleflir, daha lezzeti

ve daha bol meyve verir.

‹yilik kal›c›d›r, kötülük onu s›-

k›flt›rsa da, yoluna engel olsa da

ölmez, solmaz. ‹yi olan, hak olan,

hakl› olan her zaman kal›c›d›r. Kö-

tülük ise uzun süre yaflayamaz.

Tevhid kelimesi, sözlerin en

güzeli, en sa¤lam› ve en kal›c› ola-

n›d›r. ‹nsanlar bu güzelli¤i, ezel-

den ebede do¤ru; Tevhid’in silin-

mez izleri olan kâinat kitab›nda,

evrenin k›yamete do¤ru yürüyen

korosunda, ilâhî kelâm›n latifli¤n-

de, mü’minlerin teslim olmufl yü-

reklerinde sürekli görürler.

6611TEMMUZ ‘08 UMRAN

Page 62: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Yaflayan ‹slam

Kur’ân-› Kerîm, çeflitli âyetle-rinde mü’minlerin özellikle-rinden söz ederken, onlar›n

âhirete yakînen inand›klar›n› aç›k-lar.1

Yakîn, flüphenin z›dd›d›r. Bir fle-ye tereddüt etmeden kesin olarakinanmak demektir.2 Âhirete yakînîolarak inanan bir kimse, kur’ân’›nemir ve yasaklar›na gücü yetti¤inispette uyar. Allah’›n emirlerinibilerek terk etmez, yasaklar›n› kas-ten ifllemez. Allah’a derin sayg› du-yar, onun buyruklar›na teslim olur.

Ak›ll› bir kimse yaflad›¤› toplu-mun kurallar›na ve yürürlükte olankanun ve talimatlara uyar. Aile bi-reylerinin, ifl arkadafl›n›n, orta¤›n›nhaklar›n› bilerek ihlal etmez. Kas-ten trafik kurallar›n› çi¤nemez,vergisini ihmal etmez ya da gecik-tirmez. Bu örnekleri ço¤altmakmümkündür. Niçin ak›ll› insan,mevcut kurallar› ihlal etmez? Ne-den tayin edilen ilkelere karfl› ayk›-r› davran›flta bulunmaz? Bu sorula-ra özet olarak flöyle cevap verilebi-lir: Ak›ll› insan, yapt›¤› kusurlar›nve kanunsuzluklar›n neticesindekanunî takibata u¤rayaca¤›n› vebunun sonucunda maddi ve mane-vî aç›dan kendisine, aile fertlerine,yak›nlar›na, komflular›na bir zarargelece¤ine yakinî olarak inand›¤›için, kanunlara ve kurallara uyar.

Bu de¤erlendirmelere göre dü-flünüldü¤ünde âhirete yakînî ola-rak inanan bir Mü’min nas›l olur da

haram ifller, Allah’›n emirlerini yap-maz, flüpheli fleylerden kaç›nmaz?Nas›l olur da helal ve haram konu-sunda hassasiyet göstermez? Nas›lolur da çeflitli faaliyetlerinde; tica-retinde, al›flveriflinde, merasimle-rinde, dü¤ün ve davetlerindekur’ân ve sünnete uygunluk ara-maz?

Âhirete yakînen inanan birmü’minin, âhirete inanmayanlargibi hareket etmesi düflünülemez.O, bütün fiil ve davran›fllar›ndakur’ân ve sünneti merkeze alarakhareket etmek zorundad›r. Âhireteyakînen inanan bir mü’min, baflka-lar›ndan farkl› olmal›d›r. Onun ya-flay›fl›nda, anlay›fl›nda, beflerî mü-nasebetlerinde, ticarî ve kültürelfaaliyetlerinde yakinî iman›n tesirigörülmelidir. Müslüman, bütün ifl-lerini âhirete iman ekseni üzerineoturtmal›d›r.

Günümüzde Müslümanlar›n ai-le hayat›na ve sosyal yap›s›na bak›l-d›¤›nda ciddi manada bir savrulmaiçinde olduklar› ve âhirete yakînîiman bak›m›ndan bir sars›nt› geçir-dikleri müflahede edilmektedir.Müslümanlar›n zenginlefltikçe,mal, makam ve mevki elde ettikçeâhirete inanmayanlar gibi hareketettikleri görülmektedir. Dünyevi-leflmenin anaforuna kap›larak birk›s›m konularda sa¤lam bir duruflsergilemedikleri izlenmektedir. Bukonuyu afla¤›da sunaca¤›m›z birhadisle aç›klamaya çal›flaca¤›z:

“KKaarraannll››kk ggeecceenniinn ((zziiffiirrii)) kkaa-rraannll››kkllaarr››nnaa bbeennzzeeyyeenn ffiittnneelleerr zzuu-hhuurr eettmmeeddeenn aammeelllleerrddee yyaarr››flfl eeddiinn..((ÇÇüünnkküü oo ffiittnneelleerr zzuuhhuurr eettttii¤¤ii vvaa-kkiitt)) kkiiflflii mmüü’’mmiinn oollaarraakk ssaabbaahhllaayyaa-ccaakk;; kkââffiirr oollaarraakk aakkflflaammllaayyaaccaakk yyaa-hhuudd mmüü’’mmiinn oollaarraakk aakkflflaammllaayyaaccaakkkkââffiirr oollaarraakk ssaabbaahhllaayyaaccaakk,, ddiinniinniibbiirr ddüünnyyaa mmeettaa›› mmuukkaabbiilliinnddee ssaattaa-ccaakktt››rr.”3

Hadiste, gece karanl›klar› gibiy›¤›n y›¤›n fitneler ortaya ç›k›p ifl ifl-ten geçmeden amel ve ibadetlereteflvik vard›r. Çünkü fitneler o ka-dar büyük ve korkunç olacak ki,onlar›n flerrinden kimse ibadet veamellere vakit bulamayacakt›r. Re-sûlüllah (s.a.v), bunlar›n fliddetini:“KKiiflflii mmüü’’mmiinn oollaarraakk ssaabbaahhllaayyaaccaakk,,kkââffiirr oollaarraakk aakkflflaammllaayyaaccaakktt››rr..” bu-yurarak ifade etmifltir. ‹nsan, fitne-nin dehfletinden bir günde çok bü-yük de¤iflimler geçirecek, günü gü-nüne, saati saatine uymayacakt›r.4

Yine hadis-i flerifte dünya men-faati karfl›s›nda dine sar›lman›nönemine iflaret edilmektedir. Fitne-lerin zuhurunda dünya menfaatikarfl›s›nda baz› insanlar›n dininprensiplerine önem vermeyece¤i-ne, yapaca¤› ifllerde dinin bu konu-daki hükmünün ne oldu¤una ol-mad›¤›na ne bakmayaca¤›na, ha-ram ve helal konusunda hassasdavranmayaca¤›na dikkat çekmek-tedir. Böyle bir ortamda, menfaat-ler abidelefltirilecek, haram ve he-lal dikkate al›nmayacakt›r. 14 as›r

6622 UMRAN TEMMUZ ’08

SAVRULAN MÜ’M‹N YA DA YAKÎNÎ ÎMAN PROBLEM‹

Dr. Kerim BULADI

Page 63: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Yaflayan ‹slam

önce Peygamber efendimiz tara-f›ndan söylenilen bu evrensel be-yanname, bir mucize olarak günü-müzde en belirgin bir flekilde orta-ya ç›km›flt›r.

Müslümanlar aras›nda büyükbir savrulma yaflanmaktad›r. Dün-yevi menfaatler u¤runa dinin de-¤erleri ya basite al›nmakta, ya dü-flük yo¤unlukta yaflanmakta, ya ge-ciktirilmekte, ya da terk edilmekte-dir. Hatta bu uygulamalarda dinad›na bir piflmanl›k ve burukluk ya-flanma yerine, rahat bir tav›r sergi-lenmekte ve “BBiirr bbeeiiss yyookkttuurr”mant›¤› geliflmektedir. Mal-mülkedinme, helal kazanç, yeme, içme,harcama, ibadetler, giyim kuflamve sade hayat konular›nda yaflananbu savrulman›n sebebini Peygam-ber (s.a.v) bir hadisinde flöyle aç›k-lam›flt›r:

“...DDiikkkkaatt eeddiinn!! fifieeyyttaann bbuu bbeell-ddeenniizzddee ((bbuu ddiiyyaarrddaa)) eebbeeddii oollaarraakkkkeennddiissiinnee iibbaaddeett eeddiillmmeessiinnddeenn ((ttaa-pp››llmmaass››nnddaann)) üümmiiddiinnii kkeessmmiiflflttiirr.. FFaa-kkaatt ssiizziinn bbaassiitt ggöörrddüü¤¤üünnüüzz aammeell-lleerrddee oonnaa iittaaaatt eeddiilleecceekkttiirr,, oo ddaabbuunnddaann hhooflflnnuutt oollaaccaakktt››rr.”5

Müslümanlar›n aile hayat›na vesosyal durumuna bak›ld›¤›nda has-sasiyetlerinin günden güne azald›-¤› görülmektedir. Ticarî muamele-lerinde, al›flverifllerinde, kazançla-r›nda, harcamalar›nda, faizdenuzak durma konusunda, tesettüremrinin yerine getirilmesinde, na-maz ibadetinin ifas›nda, dü¤ünmerasimlerinde, verdikleri iftar vedavetlerinde, ifl yerlerindeki uygu-lamalar›nda ciddi manada savrul-ma yaflanmaktad›r. ‹slam dinininhassasiyetle üzerinde durdu¤u ko-nularda bile, baz› inceliklerin kay-boldu¤u, “dünyevi”lere benzeme-de yar›fl›n yap›ld›¤›; hatta kimi za-man “dünyevi”leri bile k›skand›ra-cak davran›fllar›n sergilendi¤i göz-den kaçmamaktad›r. Hatta bu çer-çevede düflünüldü¤ünde “dünye-vi”lerin tekerleklerine ivme kazan-d›rd›klar› ve onlara benzemek flöy-le dursun “onlar gibi olduklar›” de-

¤erlendirilmesi yap›lmaktad›r. Buhususta müflahhas misaller vermekkonunun anlafl›lmas›na yard›mc›olacakt›r:

Bir Müslüman düflünün, bir fir-ma düflünün, bir hastane, bir ku-rum, bir ifladam› tahayyül edin ki,Ramazan akflam›nda yüzlerce kifli-ye iftar veriyor. ‹ftar yeme¤indensonra konuflmalar, sinevizyon gös-terileri, tan›t›m konuflmalar› der-ken, akflam namaz› için bir tedbiral›nm›yor. Yüzlerce kifli, akflam na-maz› k›lmadan teravih namaz›nakofluflturuyor. Yüzlerce iftar verilsebir akflam namaz›n›n geri getiril-meyece¤i ve onun yerini doldur-mayaca¤› düflünülmüyor. Bu sav-rulmadan hiç kimsenin de rahats›zolmad›¤› kolayca izlenebiliyor.

Bir vak›f düflünün. Bir salondatoplant› yap›yor. Burs da¤›t›m tö-reni düzenliyor. Hayat›n bahar›ndaolan 300-400 aras› üniversite ö¤-rencisini topluyor. Beden dili uz-manlar›, iletiflim uzmanlar›, vak›fyetkilileri, misafir kat›l›mc›lar ko-nufluyor. Akflam namaz› yine prog-ramda yok. ‹steyenlerin akflam na-maz›n k›l›nmas› için tedbir al›nma-s› flöyle dursun, gündemde bileyok. Binlerce burs da¤›t›lsa akflamnamaz›n›n yerini tutar m›?

Bir cemaat düflününüz. “Kutludo¤um” çerçevesinde program icraediyor. Binlerce kifliyi topluyor. ‹çe-ride göstermelik namaz k›l›nabile-cek küçük bir yer var. Gösteri mer-

kezinin içi h›nca h›nç doluyor. Ka-p›lar kapat›l›yor. Salonun d›fl›nda-kilere ertesi akflam gelmeleri içinanons yap›l›yor. Peygamber Efen-dimizi kutlamaya gelenler, yollar-da, yo¤un trafikte akflam namaz›n-dan mahrum olarak evlerine dönü-yorlar. Bu organizeyi yapanlar›n k›-l› k›p›rdam›yor, gereken tedbiri sa-lon içinde ve d›fl›nda almay› bileak›llar›na getirmiyorlar. Önemliolan vizyon ve gösterifl.

Bir kurum düflününüz. Çeflitlifolklorik ekipler ve müzikal göste-rimlerle “kutlu do¤um? etkinlikleriyap›yor. Bunlar›n da namaz diye birgündemleri yok. “En yüce Dosta”ifadesiyle ruhunu teslim etmeküzere olan Peygamber Efendimiz’inson sözü “Namaza dikkat edin”mesaj›n› hiç program›na alm›yor.

Bir Müslüman düflününüz. Birhamam›n müracaat›nda bayan ça-l›flt›r›yor. Erkeklerin soyunarak ha-mama girdikleri ve kimi zaman ha-mamdan ç›karak bir fley istedikleriya da dolaflt›klar› bir ortamda birbayan›n çal›flmas›n›, mahzurlu gör-müyor. Bu uygulamas›n› çeflitli se-beplere ba¤layarak menfaatinikutsuyor.

Bir mü’min düflününüz. Kon-jonktüre uygun hareket ediyor.Yeri geldi¤inde faiz müesseselerin-den kredi al›yor, onunla ifl ve tica-ret yap›yor. Çeflitli bahaneler ilerisürerek, yapt›¤› bu muamelenin di-ne uygunlu¤unu iddia ediyor ve bu

6633TEMMUZ ‘08 UMRAN

“Allah, hhüküm vverenlerin een üüstünü dde¤il mmi-dir?” îlahî beyan›na teslim olan ve bu günün

mutlaka gelece¤ine inanan bir Müslüman, gücü yetti-¤ince haks›zl›k, yanl›fll›k yapmamaya çal›fl›r. Haramyememeye dikkat eder. Allah Teâlâ’n›n emirlerinekarfl› ç›kmamaya gayret sarf eder, âhireti unutmaz,dünyadan nasibini arar, çal›fl›r, üretir ve bu ara irflatgörevini ihmal etmez. Müslümanlar›n hem dünyadahem âhirette saadeti elde edebilmeleri, âhirete yakî-nî imana ba¤l›d›r. ”

Page 64: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Yaflayan ‹slam

konuda kendisini rahatlatacak fet-va ar›yor ve buluyor da. Bir Müslü-man düflünün sanki kendisini ““EEyyiimmaann eeddeennlleerr!! AAllllaahh’’ttaann kkoorrkkuunn..EE¤¤eerr ggeerrççeekktteenn iinnaann››yyoorrssaann››zz mmeevv-ccuutt ffaaiizz aallaaccaakkllaarr››nn››zz›› tteerrkk eeddiinn.. fifiaa-yyeett ((ffaaiizz hhaakkkk››nnddaa ssööyylleenneennlleerrii))yyaappmmaazzssaann››zz AAllllaahh vvee RReessûûllüü ttaarraa-ff››nnddaann ((ffaaiizzcciilleerree kkaarrflfl››)) aaçç››llaann ssaa-vvaaflflttaann hhaabbeerriinniizz oollssuunn......”” 6 âyetin-deki ilahî hitaptan azade görüyorya da bu âyet onu hiç sarsm›yor.

Yaflant›s›nda ve uygulamalar›n-da daha hassas davranmas› ve in-sanlara örnek olmas› gereken birhac›y› düflününüz. Çoluk çocu¤unuevlendirirken dü¤ün merasiminiâhiret hesab› olmayanlar gibi icraediyor, haremlik selaml›¤a dikkatetmek flöyle dursun, dansl›, ‹slamd›fl› e¤lence ve müzikler efllindeKur’ân ve besmelesiz olarak aileyuvas› kuruyor ya da kurduruyor.

Bir Müslüman düflününüz. Birzamanlar baflörtüsü savunuculu¤uyap›yor, mücadelesini veriyor, fa-kat ard› ard›na geliflen hadiseler-den sonra kendisinden baflkalar›nabenzemeye bafll›yor, yani dönüflümve geliflim yafl›yor! Ça¤dafllaflman›nve hürriyetin tad›n› ç›kar›yor! Sankiörtünme ile ilgili âyetler, kendisinehitap etmiyor! K›saca belirtmekgerekirse, toplumda örnek olmas›gereken kiflilerin; hocalar›n, ilimadamlar›n›n k›zlar›, eflleri tesettürkonusunda ciddi bir savrulma yafla-maktad›rlar.

Bir mü’min düflününüz! Nama-z›n› terk ediyor; befl vakit namaz›n›do¤ru dürüst k›lm›yor, nafile na-mazlar›na hiç de¤er vermiyor, te-settüre riayet etmiyor, kumar oy-nuyor, içki içiyor, zina yap›yor, giz-li nikâh usulü ile evlilik kuruyor,haks›z yere cana k›y›yor, miras hak-k›na tecavüz ediyor, kendi Karun-lar gibi yaflarken iflçisinin, fakirin,yoksulun, yetimin hakk›n› adil birflekilde vermiyor, onlara yard›m et-miyor, israf ediyor, lüks ve konfor-lu bir hayat yaflayarak âhireti unu-tuyor.

Bir mü’min düflününüz! Allahve Resûlü’nün r›zas› yerine baflka-lar›n›n hoflnutlu¤unu ar›yor. Al-lah’›n ve Resûlü’nün k›namas›ndanziyade, akrabalar›n›n, dostlar›n›n,arkadafllar›n›n ve çevresinin ay›pla-mas›ndan korkarak ifllerini, mera-simlerini; dü¤ününü, niflan›n, sün-netini ve k›saca hiçbir faaliyetinihakka yarafl›r flekilde yapm›yor.

Bir din âlimi düflünün! Yeri gel-di¤inde hakk› söylemekten çekini-yor ya da bu konuda yerilmekten,muâheze edilmekten, makam›n›nsars›nt›ya girmesinden korkarakhakk› müdafaa etmiyor. Kur’ân’daapaç›k belli olan bir hükmü, ça¤-dafll›k ad›na ve medyatik olma u¤-runa baflkalar›n›n be¤enisini ka-zanmak için söylemekten çekini-yor, ya da e¤ip büküyor.

Bu örnekler, bir hayal, bir kur-gu, bir yorum, olmam›fl bir olay›ntasavvuru de¤ildir. Yaflanan canl›örneklerdir. Münferit örnekler dede¤ildir. Bütün bunlar, âhirete ya-kînî iman›n azl›¤›ndan neflet et-mektedir. Âhirete yakînî iman›olan bir mü’min, flartlar ne olursaolsun savrulma anaforuna kap›la-maz. Adaletsiz davranamaz, insanhaklar›na tecavüz edemez. AllahTeâlâ’n›n emirlerini bilerek terkedemez, yasaklad›¤› fiilleri iflleye-mez.

Yukar›da anlamlar› verilen heriki hadis, günümüzde Müslümanla-r›n derin bir savrulma içinde oldu-¤unu önemle ortaya koymaktad›r.Bu haber, Peygamber Efendimiz’inistikbale ait mucizesidir. Mü’minle-rin büyük bir k›sm›, mal-mülk, flöh-ret, mevki, makam gibi dünyevimenfaatleri elde etme konusundaöncelikle ‹slam dininin söz konusumeselede ne dedi¤ine ve ne hü-küm verdi¤ine bakm›yor. Dünyevîde¤erleri elde etmek için yeri gel-di¤inde kur’ân ve sünnetin hükmü-nü görmezlikten geliyor, onlar› ha-kem k›lmaktan ziyade menfaatleri-ni hakem tayin ediyor. Dünya mal›(menfaati) karfl›l›¤›nda dinini sat›-

yor yani dinin hükümlerini hiçe sa-y›yor ya da hafife al›yor veya bile-rek terk ediyor. Bütün bunlar, âhi-rete yakînî iman›n zay›flad›¤›n›göstermektedir.

Ne taraftan bak›l›rsa bak›ls›n,hangi yönden incelenirse incelen-sin, Müslümanlar›n genel durumu-na bak›ld›¤›nda bu gerçekler aç›kbir flekilde görülmektedir. Bu fo-to¤raf, yakînî iman gözlü¤ü ile in-celendi¤inde, âhirete imanda birzafiyetin oldu¤unu ortaya koyar.Zira âhirete yakînî iman› olan yanîMahkeme-i Kübrâ’n›n varl›¤›nainanan bir mü’minin, böyle bir iki-lemin içinde olmas› asla düflünüle-mez.

“AAllllaahh,, hhüükküümm vveerreennlleerriinn eennüüssttüünnüü ddee¤¤iill mmiiddiirr?”7 îlahî beyan›-na teslim olan ve bu günün mutla-ka gelece¤ine inanan bir Müslü-man, gücü yetti¤ince haks›zl›k,yanl›fll›k yapmamaya çal›fl›r. Haramyememeye dikkat eder. Allah Teâ-lâ’n›n emirlerine karfl› ç›kmamayagayret sarf eder, âhireti unutmaz,dünyadan nasibini arar, çal›fl›r, üre-tir ve bu ara irflat görevini ihmaletmez. Müslümanlar›n hem dünya-da hem âhirette saadeti elde ede-bilmeleri, âhirete yakînî imanaba¤l›d›r. Bu sebeple âhirete yakînîiman› devaml› gündemde tutmakve bu konuda mü’minleri irflat et-mek gerekir. Zaten Kur’an ve Sün-net her f›rsatta âhirete kesin ola-rak inanman›n önemini iflaret et-mifl ve bu konuda insanlar› ikaz et-mifltir.

NNoottllaarr::1 Bakara, 2/4.2 ‹bn Manzûr, Lisânü’l-Arap, Bey-

rut, 1995, XV, 445.3 Müslim, Kitâbu’l-Îman, 186; Tir-

mizî, Fiten, 30.4 Ahmet Davudo¤lu, Sahih Müs-

lim Tercüme ve fierhi, ‹stanbul,1977, I, 446.

5 Tirmizi, Fiten, 2.6 Bakara, 2/278, 279.7 Tîn, 95/8.

6644 UMRAN TEMMUZ ’08

Page 65: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Yaflayan ‹slam

Yaln›zl›k, bir zamanda bir süreçte yaln›z olmakt›r.Yaln›z olmak ayr› bir fley yaln›z kalmak çok ayr› birfleyYaln›zl›k, hayat›n s›f›r noktas›d›r.Yaln›zl›k, hayat›n döne döne okunmas› gerekenölümsüz fliiridir.Yaln›zl›k, ölümün yeryüzüne düflmüfl gölgesidir.Yaln›zl›k, özgürlü¤ün insana ödetti¤i bir bedeldir.Yaln›zl›k, bazen sa¤›rlaflt›ran bir arkadaflt›r.Yaln›zl›k, kendinin d›fl›nda meydana gelen fleyleridahi duyamamakt›r.Yaln›zl›k, d›fl dünyadan kendini koparmakt›r.Yaln›zl›k, bazen egoist duygularla bafl bafla kalmakço¤u zaman, egoist duygular›m›z› ›slah etmemuhasebesidir.Yaln›zl›k, bazen baz› insanlar için bir içe kapanmahastal›¤›d›r. Yani kendinden umudu kesme ya dakendine güvenememe…Yaln›zl›k, insana özel,insana has bir durumdur. Yaln›zl›k, çaresiz olmak, çaresiz kalmak de¤il,Bilakis, belli an ve belli zamanlarda, kendinle

buluflmaKEND‹NLE YEN‹DEN TANIfiMA, KEND‹N‹ D‹NLEME,KEND‹NLE KONUfiAB‹LME,KEND‹NLE HESAPLAfiMA, KEND‹N‹ SORGULAMAFITRATA DÖNME FIRSATI VE KEND‹N‹ ANLAYIPKAZANMA ANIB‹R MESUL‹YET‹ ‹DRAKLE ANLAMAYA ÇALIfiMADERS‹

Yaln›zl›k,insan›n yaflad›¤› zaman atmosferindehayat›n getiri ve götürülerinin mizan›n›düzenleme ve ayarlama zamanlamas›d›r.Yaln›zl›k, bazen hayata küsüp, hayatla bar›fl›kolmamakt›r.Bazen kendini hat›rlamakKendine dönerek kendini özlemektir.Yaln›zl›k, varl›klar için yarat›lm›fl hayata karfl› olangörev ve sorumluluklar› bir varl›k olan insan›n aczgöstererek anlayamamas› ve idrak edememesidir.Yaln›zl›k duygusu insana ontolojik bir veri olarakdonatlanm›fl Bir OTOKONTROL S‹STEM‹D‹R.‹nsana has bir nimet bir lütuf ve ba¤›flt›r.Yaln›zl›k, insan›n yaflad›¤› anlar› olumlu/olumsuzanlamda kritik etme sentezlemesidir.Yaln›zl›k, yaln›z kalmak,yaln›z yaflamak de¤ildir. Yaln›zl›k, hayat›n zorluklar›na karfl› tefekkür ederekdirenme direnç gösterme zaman›d›r.Yaln›zl›k, zamanlar› insan› eskitmek için yürüyerektükenen zaman›n de¤erlendirmesi için bir molaverme karar›… Bir tezekkür, teemmül ve taakkulyapma eylemidir.Yaln›zl›k, münzevilik de¤il bir uzlet an›d›r. Yaln›zl›kzaman› tefekkür, tezekkür ile harmanlanan yaflam›ntad›na teeddüp ve teemmül ile varmakt›r.Yaln›zl›k, düflünmeyi ve yerinde susmay› ö¤renebilmedersidir.Yaln›zl›k, hayat›n içinde yer almak isteyen insana dairde¤ildir.

Bask› Alt›ndaki Duygular›m›z

YALNIZLIK, YALNIZLAfiMA VEYALNIZLAfiTIRILMA

Naci CEPE

KKaarraannll››kk,, aayydd››nnll››kkttaann YYAALLAANN,, ddoo¤¤rruuddaann kkaaççaarr GGÜÜNNEEfifi,, YYAALLNNIIZZ oollssaa ddaa

EEttrraaffaa ››flfl››kk ssaaççaarrDDoo¤¤rruullaarr››nn kkaaddeerriiddiirr YYAALLNNIIZZLLIIKK

KKaarrggaallaarr ssüürrüüyylleeKKaarrttaallllaarr tteekk bbaaflfl››nnaa uuççaarr””

6655TEMMUZ ‘08 UMRAN

Page 66: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Yaflayan ‹slam

Kendini dinlemek için yaln›z kalmak ayr› fley. Hayat›nd›fl›na ç›kma YALNIZLI⁄I çok ayr› bir fley. ‹nsan kullukbilincine ulaflabilmiflse yaln›z de¤ildir. Biricik dostALLAH ile beraberlik ahdi, kulluk bilinciyle pekiflmiflbir imand›r.Yaln›zl›ktan, s›k s›k bahsedenler enfusta ve afaktakiayetlere bir bakabilseler yaln›z lmad›klar›n› anlarlar.Yaln›zl›k, yoktur esas›nda. Yaln›zlaflma veyaln›zlaflt›r›lma ya da modern zamanlar içinuydurulmufl bir yaln›zl›k hastal›¤› vard›r.Yaln›zl›k, bir hastal›¤a dönüflmüflse e¤er mücrimlerivesveselerle suça teflvik eder. Suça meyilli olanlar› ise psikolojik zindanlar›nda dahada yaln›z k›lar.Tekebbür sahiplerini epidemik hasislik ve hasetlikhastal›¤›na;Refah sahiplerini tekasür ve kenz içinde memalikedaha çok ba¤lanmaya;Levhe’l hadis içinde yaflamaya;‹nsanlardan uzak tek bafl›na kalarak uzaklaflmaya;Dahas› paylaflmayan, paylafl›lamayan

Bir hayata SÜRGÜN eder insan›…Yaln›zl›k, bir stres olarak alg›lan›yorsa e¤er böylesinebir stres ise insan›Âlemin ve âlemlerin Rabbinden uzaklaflt›rmahastal›¤›na da sevk edebilir.Yaln›zl›k, yap›lanlar› gözden geçirme, test etme birç›k›fl arama gayretidir.Eylem halinde yap›lan hatalar› tespit etmedo¤ruyu yanl›fltan ayr›flt›rma karar›d›r.Yaln›zl›k, karars›zl›ktan kaç›nma kararl›kta biriradeyesahip olabilme zenginli¤idir.Yaln›zl›k, yanl›zlaflt›rma operasyonlar›na karfl› onunlarekabet ederek bilenme. Bir mücadele ve güç toplayabilmeazimkarl›¤›d›r.Yaln›zl›k, Bat› kültüründe “beni yaln›z b›rak›n” ‹slamkültüründebir uzlet mekan›na çekilme bir muhasebe ve tefekkürzamanlamas›d›r. ‹slam kültüründe günün muhasebesini yapmakola¤an bir fley bir ödevdir. Bat›’da ise sorun anlar›nda kendini gözdengeçirmedir.Yaln›zl›k, yap›lan hatalar ile yüzleflmektirHülasa…Yaln›zlaflma, ruhsal bir çöküfl ve çözülüfl olmamal›D›fllanm›fll›k ise asla.Yaln›zlaflt›rma, bir bütünü parçalama operasyonuBir tuzak…bir kapan…bir girdap…ÇIKIfi VE KURTULUfi ‹Ç‹NYaln›zl›¤›m›zda olgunlaflmak, bir ve bütün olmakYaln›zl›¤›m›zda biz olabilmekBiz olmak insan olabilmeninKul olabilmenin bilinciKul olabilmenin erdemi,Sadakati ve taat›d›r.YALNIZLIK ,esasen…GerçektenB‹R TEK OLAN…B‹R OLAN…ALLAH’A MAHSUSTUR…

Page 67: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kültür - Sanat

6677

BBiirr iillkk rroommaann EEnnddüüllüüssllüü ZZiiddyyâârr.. BBüüyyüükk bbiirr ttiittiizzlliikklleevvee bbaaflflkkaa bbiiyyooggrraaffiikk rroommaannllaarraa ööyykküünnmmeeddeenn yyaazz››ll-mm››flfl oolldduu¤¤uu bbiirr ggeerrççeekk.. ““EEnnddüüllüüssllüü ZZiiddyyâârr”” aadd››nn›› ‹‹bbnnAArraabbii''yyee iizzaaffee eeddiiyyoorrssuunnuuzz.. BBiizzee rroommaannllaa ttaann››flfl››kkll››-¤¤››nn››zz vvee ‹‹bbnn AArraabbii’’nniinn hhaayyaatt››nn›› yyaazzmmaa ddüüflflüünncceessiinniinnüüsstteelliikkttee bbiiyyooggrraaffiikk bbiirr rroommaann oollaarraakk yyaazzmmaa ddüüflflüünn-cceessiinniinn nnaass››ll oolluuflflttuu¤¤uunnuu aaçç››kkllaayyaabbiilliirr mmiissiinniizz?? NNiiççiinn‹‹bbnn AArraabbii,, nneeddeenn EEnnddüüllüüssllüü ZZiiddyyâârr??

‹yi bir roman okuru oldu¤umu söyleyemem. Bukonuda yazmay› ise, iki tiyatro çal›flmas› d›fl›nda hiçdenememifltim. Endülüslü Zidyar’a gelince… Asl›n-da dedi¤iniz gibi hep Kur’ân-› Kerîm üzerine çal›fl-t›m. Tek roman bu...

Kur’ân okumalar› sürerken yer yer ‹bn Arabi’ninbaz› ayetleri tevilleri ile karfl›lafl›yordum. Bunlar çokfarkl›, hatta s›ra d›fl› denebilecek yorumlard›. Kimizaman mant›ks›z ve abuk sabuk gibi gelse de kimizaman merakland›r›p heyecanland›r›yordu. Amaokuduklar›m› not ediyordum. Uzun bir süreçti bu.Ancak bu süreçte onunla ilgili bir fley yazmaya he-nüz niyetim yoktu.

Ta “‹ki Deniz Aras›nda Vahiy” adl› çal›flman›nhaz›rlanmas› s›ras›nda Süleyman Uluda¤’›n sufilersevmiyordun ama sonunda onlar›n söyledi¤i fleylerisöylüyorsun ifadesi üzerine, ‹bn Arabi’yi kesin ola-rak daha yak›ndan tan›maya karar verdim.

Ama bundan sonras› daha zordu. Zor olan onun

diliydi. Felsefesiydi. Meseleleri ele al›fl biçimiydi. Lehve aleyhinde söylenenlerin derinli¤i ve çoklu¤uydu.En önemlisi de onun nassa bak›fl›nda müteflerrialimlerden farkl› olan keflfî yan›yd›. Bütün bu zor-luklar› aflabilmek için onun düflünme biçimini hayathikayesiyle anlamay› denedim. Bir ölçüde bu iflemuvaffak oldu¤uma inand›ktan sonra yazmayabafllad›m.

Endülüslü Zidyar bir roman olsa da, mümkün ol-du¤u kadar ana çat›y› hakk›nda bilinenler ve kendisöyledikleri oluflturuyor. Bundan daha az oranda datahmin yürüttüm. Daha az oranda da ise böyle deolabilirlere yer verdim. Bu roman bir yerde Kur'ânîdüflünmenin Tasavvufi disiplinde ald›¤› rengi araflt›-r›yor. Çünkü ‹bni Arabi, Tasavvufi düflüncenin öncü-lerinden ve irfan ekolünü büyük ölçüde Kur'ânilefl-tiren ilk ve hatta tek kiflidir.

““HHeerrkkeess ççeekkeemmeezz kkeemmâânn--›› MMuuhhyyiiddddîînnii”” ddiiyyeennNNââbbîî’’ddeenn üüçç bbeeyyiittllee aaçç››ll››yyoorr kkiittaapp.. NNeeddeenn??

Evet. Roman›n bafl›ndaki bu uyar›y› bir ikaz ›fl›¤›olarak görmek gerekir. Okurlara, zor bir vadide veçetin bir rehberle yola ç›kt›klar› hususunun uyar›s›olarak. Çünkü Nâbî, bu iflin ehillerinden birisidir.Hem iyi bir flairdir, hem fliirde hikmetin temsilcisidir.Nitekim o beyitlerden birisinde “An› müsta¤r›k-›tevhîd olan idrâk eyler. Var lisân-› di¤eri Hazret-iMuhyiddin’in” diyor Nâbî. Hem felesefesinin güçlü-

TEMMUZ ‘08 UMRAN

ENDÜLÜSLÜ Z‹DYARZITLARIN UÇLARINDAK‹ GEZG‹N

Ahmet BAYDAR ile Söylefli

Yazar Ahmet Baydar ad›n› daha çok Kur'an üzerine, Kur'an’daki çeflitli konular› ele alan yaz›lar› ve ki-taplar› ile tan›yoruz. Baydar, Endülüslü Zidyâr adl› eserinde Ortaça¤ döneminde yaflam›fl olan (Muh-yiddin) ‹bn Arabi'yi anlat›yor. Roman›n temel izle¤i, tasavvuf dünyas›n›n en güçlü ve önemli düflünürüArabi'nin yaflam öyküsünü konu al›yor. 1165-1240 y›llar›nda yaflad›, Endülüs'te yetiflti, kelam ve diniilimler tahsil etti. Akdeniz'den Mekke'ye ve Yak›n Ortado¤u'ya uzanan geziler yapan, kitaplar yay›nla-yan ‹bn Arabi’yi ve roman›n› konufltuk Ahmet Baydar’la .

Page 68: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kültür - Sanat

6688

¤üne, hem de hikmetdilinin özgünlü¤üneiflaret ediyor.

‹‹bbnn AArraabbii’’nniinn hhaayyaa-tt››nnaa ooddaakkllaannaann kkiittaapp-llaarr yyaann››nnddaa eesseerrlleerriinniinnyyüüzzlleerrccee flfleerrhhii vvaarr..HHeeppssiinnii ookkuuyyaarraakk mm››ggiirriiflflttiinniizz EEnnddüüllüüssllüüZZiiddyyâârr’’›› yyaazzmmaayyaa??

Bu çok zor elbet-te… Hatta imkans›z biryerde. Arad›¤›m fley debu de¤ildi zaten.Onun nas›l anlafl›ld›¤›-n›, birilerinin onunhakk›nda ne düflündü-¤ünü ve ne dedi¤iniaram›yordum. Bizzatkendisinin Kur’ân’› na-s›l anlad›¤›n› ar›yor-dum. Bu da kendi eser-lerinde vard› zaten.Baflkalar›n›n onunhakk›nda ne düflündü-¤ü ise baflka bir husus-tu.

Tabi ki bu aradaonun hakk›nda söylenen birçokfleyle karfl›laflt›m. Eserlerinin fler-hini yapan ve düflünme disipliniaç›s›ndan kavramlar›n› inceleyeneserler gördüm. Bu vesile ile Fü-sûs’un Avni Konuk flerhinin de¤e-rine yak›ndan tan›k oldum mese-la. Bu iyi de oldu do¤rusu.

‹‹bbnn AArraabbii’’yyee yyaakkllaaflfl››mm bbiilliinnddii-¤¤ii ggiibbii iikkii flfl››kkll››dd››rr:: BBiirriinncciissii oonnuu ssuu-ffii aannllaayy››flfl››nn›› bbeenniimmsseerrkkeenn iikkiinncciissiioonnuunn öözzeelllliikkllee vvaahhddeettii vvüüccuutt aann-llaayy››flfl››nn›› eelleeflflttiirriirr.. SSiizz rroommaann›› yyaazzaarr-kkeenn nnaass››ll bbiirr yyooll ttaakkiipp eettttiinniizz??

Onun “hâtem veli” oldu¤unupeflin peflin kabul etmedi¤imi iti-raf etmeliyim. Buradaki “hâtem”sözcü¤ünü, önceki velileri tasdikeden anlam›nda alanlar da var.Bu elbette düflünülebilir. Amaböyle bir kabul, onun s›radan bi-

risi oldu¤unu söyledi¤im anlam›-na al›nmamal›d›r. Onu asla kü-çümsemedim. Amac›m birilerininkanaatleriyle yola ç›karak onunfelsefesini elefltirmek de olmad›.Do¤rusu,hep üçüncü bir yolu ter-cih ettim. Onu anlamak istedim,sadece anlamak. Sonunda "vah-det-i vücud" mesle¤inin mükem-mel bir ö¤reticisi oldu¤una tan›koldum.

EEnnddüüllüüssllüü ZZiiddyyâârr’’›› nnee kkaaddaarrzzaammaannddaa yyaazzdd››nn››zz??

Onu tan›d›¤›m› sand›¤›m vehep kavga ederek okudu¤um yir-mi y›l› ç›kar›n, yazmaya karar ver-meden k›sa bir süre önceki da¤›-n›k okumalar›m› da ç›kar›n, yaz-maya kesin karar vermemdensonra dört befl y›l diyebilirim.

EEnnddüüllüüss’’üünn eenn öönneemmllii kkeennttllee-rriinnddeenn ‹‹flflbbiilliiyyee ((SSeevviillllaa)) ‹‹bbnn AArraa-

bbii’’nniinn 11117733 iill33 11119966 yy››llllaa-rr›› aarraass››nnddaa yyaaflflaadd››¤¤›› bbiirrflfleehhiirrddiirr.. RRoommaann››nn››zz››nn bbuukkeennttllee bbaaflflllaammaass››nn››nn nnee-ddeennii nneeddiirr??

Evet, ‹bn Arabi asl›n-da Mürsiye’de do¤mufl-tur. Ama biz onun fizik-sel hayat›ndan çok ilimve irfan hayat›n›n peflin-deydik. O günlerde ilimmerkezi de ‹flbiliye idi.Kurtuba’dan daha ön-deydi hatta bu hususta.‹bni Arabi’nin tahsilebafllad›¤› flehir de bura-s›yd›. Biz de hayat hika-yesine uygun olan› yap-t›k.

‹‹bbnn AArraabbii bbaaflflttaa MMuu-vvaahhhhiiddlleerrii hhaakkiimmiiyyeettii aall-tt››nnddaa bbuulluunnaann TTuunnuuss ooll-mmaakk üüzzeerree,, ‹‹sskkeennddeerriiyyee,,KKaahhiirree,, MMeekkkkee,, BBaa¤¤ddaatt,,MMuussuull,, EErrbbiill,, KKoonnyyaa,, KKaayy-sseerrii,, MMaallaattyyaa,, SSiivvaass,, EErrzzuu-rruumm ggiibbii flfleehhiirrlleerrii ggeezzddii-¤¤iinnii bbiilliiyyoorruuzz.. SSiizz ddee rroo-

mmaann››nn››zzddaa bbuu ggeezzggiinnllii¤¤ii öönneemmlliiööllççüüddee yyaannss››tt››yyoorrssuunnuuzz.. OOnnuunn bbuukkaaddaarr ggeezzggiinn oolluuflfluu iillee ddüüflflüünnsseellggeezzggiinnllii¤¤ii aarraass››nnddaa nnaass››ll bbiirr iirrttii-bbaatt vvaarrdd››rr??

Endülüs, ‹bn Arabi'nin fier'îdisiplinleri okudu¤u, Tasavvufada kulak kabartt›¤› ve hatta birmüptedi olarak yola koyuldu¤udiyard›r. Kuzey Afrika seyahatiise bu bafllang›c› pekifltiren gi-zemli bir seyahattir. Bu seyahat-te, evsaf›n› kendi içinde olufltur-du¤u bir rehberin peflindedirsanki. Gerçekten buluflmak iste-di¤i Ebu Medyen ise sadece birsimge gibidir bu aray›flta. Netice-de bu topraklarda arad›¤›n› dabulamaz, Ebu Medyen'le de bu-luflamaz.

Ama Kahire’de beklemedi¤ibir fleyle karfl›lafl›r. Bu aflk felsefe-

UMRAN TEMMUZ ’08

Page 69: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kültür - Sanat

6699

sidir. ‹flte “Tercümanu’l-Eflvâk”›bundan sonra Mekke’de kalemeal›r. Burada not etmeye bafllad›¤›ve ilerde "Fütûhât" ad›n› verece-¤i, his ve düflüncelerinde bu etkivard›r. En verimli y›llar› ise bun-dan sonrad›r. Bütün kazand›kla-r›n› Konya ve Malatya’da b›rak›rbir anlamda. Sonra da fiam’a ge-çer ve orada son sözünü söyler.

‹bn Arabi bir eylem adam›olarak görülmez. Çünkü yerindekonuflan ve yapmak için zaman›-n› bekleyen, suyun mecras›n› zor-lamayan bir yap›s› vard›r onun.Bunun, de¤iflik kültürlere tavizverdi¤i ve de¤iflik fikirlere kap›l-d›¤› anlam›na gelece¤ini söyle-mek insafs›zl›k olur. O her yafltave her yerde ayn› fleyi farkl› üs-lupla söylemifltir asl›nda. Fütü-hut'ta yazd›klar› Füsûs'ta yaza-caklar›na benzer. Kur'anî bir kav-ramlarla söylenecek olursa, haya-t› ve söyledikleri müteflabih olsada düflüncesi muhkemdir.

Yani ‹bn Arabi do¤du¤u fle-hirde okumufl, orada yazm›fl veorada ölmüfller gibi kolay anlafl›-l›r düz birisi de¤ildir. Galip rengi,hayat›n›n her safhas›nda ayn› ol-mufltur. Kahire'de baflka, Mek-ke'de baflka, Konya'da baflka,fiam'da baflka de¤ildir. Ne var kigezginli¤i onun dilini zorlaflt›r-m›flt›r. Biraz da kendisi bilerekyapm›flt›r bunu.

‹‹bbnn HHaalldduunn TTaassaavvvvuuffuunn ddüünn-yyeevviilleeflflmmeenniinn yyaayygg››nnllaaflfltt››¤¤›› vvee iinn-ssaann››nn ddüünnyyeevvii mmeettaallaarraa mmeeyylliinniinnyyaayygg››nnllaaflfltt››¤¤›› zzaammaannllaarrddaa oorrttaayyaaçç››kkaann bbiirr ee¤¤iilliimm oolldduu¤¤uunnuu iiffaaddeeeeddeerr.. BBuu ssoossyyoolloojjiikk yyaakkllaaflfl››mm öözzeell-lliikkllee BBaatt››’’ddaann MMüüssllüümmaann oollaannllaarriiççiinn ddoo¤¤rruulluukk ppaayy›› oollaann bbiirr yyaakkllaa-flfl››mm.. ‹‹bbnn AArraabbii ddee oonnllaarr iiççiinnöönneemmllii bbiirr iissiimm.. BBuurraaddaa ççeelliiflflkkiilliibbiirr dduurruummddaa oorrttaayyaa çç››kk››yyoorr.. MMee-ttaallaaflflmmaaddaann kkaaçç››flfl oollaarraakk oorrttaayyaaçç››kktt››¤¤›› kkaabbuull eeddiilleenn ssuuffii yyooll PPoosstt-mmooddeerrnn zzaammaannllaarrddaa kkeennddiissii ttüü-

kkeettiilleenn bbiirr mmeettaa hhaalliinnee ggeelliiyyoorr..BBuu mmeettaallaaflflmmaann››nn ssiiyyaassii,, eekkoonnoo-mmiikk vvee kküüllttüürreell eettkkiilleerriinnee nnaass››llbbaakk››yyoorrssuunnuuzz?? ‹‹bbnn AArraabbîî''yyllee ""ZZaa-mmaann''››nn RRuuhhuu""nnuu ookkuummaayy›› ddeennee-ddii¤¤iimmiizzddee nneelleerrllee kkaarrflfl››llaaflfl››rr››zz??

Zahirde iki soru soruyorsunuzgibi görünüyor. Ama asl›nda teksoru var. Çünkü bir müminin bi-rinci soruya verece¤i cevab›n›n,ikinci soru için de geçerli olaca¤›-n› düflünüyorum. Ayr›ca bu soru-yu da do¤rusu çok önemli bulu-yorum. Sorunun önemi nispetin-de, cevab›n›n da uzun olmas› ge-rekiyor. Fakat sorunun tam ceva-b› flu andaki gündemimizin d›-fl›nda bir a¤›rl›k oluflturaca¤› içink›saltarak flu kadar›n› söylemekisterim.

Postmodernizm, öyle zanne-dildi¤i gibi dünyevileflmeyi sor-gulayan bir düflünce üretmiyor.Aksine dünyevileflme ile paylafl›-yor hayat›. Gelece¤i ona veriyor,gelecek gelece¤i ve geçmifli ken-disi al›yor.

Çünkü postmodernizm, mo-dernizmin dibinde filizlenen yenive yedek bir paradigmad›r. Mo-dernizmin ötelere aç›lan pence-residir. O da do¤al olarak bunungibi sonunda dünyevilefltirecek,metalaflt›racak ve tüketecektir.‹flin kötü taraf› ise postmoderniz-min küçük ve masum gösterilme-sidir. Oysa bahçedeki büyük mu-z›r a¤ac›n dibindeki filizleri koru-maya almak ak›ll› ifli de¤ildir.

GGeerreekk ttaassaavvvvuuffaa ggeerreekkssee ddii-¤¤eerr mmiissttiikk ddüüflflüünncceelleerriinn ttaarriihhiinnee

bbaakktt››¤¤››mm››zzddaa bbuu aannllaayy››flfl›› ssüürrddüü-rreennlleerrddee öönnccee flfliiddddeettllii bbiirr kkrriizz ddöö-nneemmiinniinn yyaaflflaanndd››¤¤››nn››,, ddaahhaa ssoonnrraaddaa bbuu yyoollaa yyöönneelliinnddii¤¤iinnii ggöörrüüyyoo-rruuzz.. GGaazzaallii iittiirraaffllaarr››nnddaa bbuu yyoollaayyöönneellmmeeddeenn öönnccee iilliimm ddüünnyyaass››nn-ddaa yyaaflflaadd››¤¤›› ››sstt››rraapp,, flflaaflflkk››nnll››kk vveerruuhh kkrriizziinnii bbeettiimmlleemmeekktteeddiirr.. ‹‹bbnnAArraabbii bbuunnaa bbeennzzeerr bbiirr kkrriizz yyaaflflaa-mm››flfl mm››dd››rr??

Evet, ama uzun süren bir hâlolmam›flt›r bu ‹bn Arabi için.Çünkü ‹bn Arabi bu yola meylet-ti¤inde çok gençtir. Dönüflüm sü-resi bu nedenle çok k›sa sürmüfl-tür. ‹bn Rüfld ile de o dönemdeve bu vesile ile buluflturulmufltur.

Sufiler bütün devirlerde ruhitecrübelerinin tavsif ve ifade edi-lemeyece¤i hususunda ittifak ha-linde olmufllard›r. Bir k›sm› butecrübeyi tefsir ve izaha çal›flma-dan susmaya çal›flm›flt›r. Dilin buhali ifade etmede kifayetsiz ol-du¤unu ifade etmelerine ra¤-men bunu niçin yaz›ya ‘mahkum’etmifllerdir?

Baflka bir ifadeyle, ruhi tecrü-belerin ifade edilemez oldu¤unusöyledikleri hâlde niçin kimileribu tecrübeleri yazarak iffla etmecüreti gösteriyor diyorsunuz.

Ben insan›n ruhi tecrübeleri-nin çeflitlili¤ine ve bazen bu tec-rübelerin sahibini bile hayretler-de b›rakt›¤›na inananlardan›m.Bunu gerekli-gereksiz, yerli-yer-siz iffla etmenin hükmü ise konu-flulabilir bir fleydir. Ama bu tecrü-beleri mutlaka örtmek gerekti¤i-ne inand›¤› hâlde açanlar›n du-

TEMMUZ ‘08 UMRAN

Postmodernizm, öyle zannedildi¤i gibidünyevileflmeyi sorgulayan bir düflünceüretmiyor. Aksine dünyevileflme ile payla-fl›yor hayat›. Gelece¤i ona veriyor, gele-cek gelece¤i ve geçmifli kendisi al›yor. ”

Page 70: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kültür - Sanat

7700

rumuna gelince… Bunlar› tek tekörneklememiz sözü uzat›r. Zan-nediyorum sorunun amac› da bude¤il. Ama flu kadar›n› söyleyebi-liriz. Gösterme arzusu befler içincazip bir zaaft›r. Kimi cüretkârd›rsonunu hesap etmez. Kimi gafil-dir, kendisiyle çeliflir. Kimi de -ta-bir caiz görülsün- flarlatand›r.

""TTaassaavvvvuuffuunn eeddeebbiiyyaattaa tteessiirr-lleerrii hhaakkkk››nnddaakkii ffiikkrriinniizz nneeddiirr??""

Gölp›narl›; tasavvufun düflün-cenin s›n›rlar›n› geniflletti¤ini vedili zenginlefltirdi¤ini belirten bircevap verir ve tasavvufun yorumkabiliyetine dikkatleri çeker.Edebiyatta ve günümüz edebiya-t›nda tasavvufun bask›n oluflu-nun tek nedeni bu mudur?

Kabul etmek gerekir ki Tasav-vuf geçmiflte önemlidir. Moderndünyada da önemini yitirmemifl-tir. Ancak buna ra¤men evrenselolma yan› tart›fl›labilir. Bununlayabanc›lar›n Tasavvuf’a ilgisi yada ilgisizli¤ini kastetmiyorum.Keflfî metodun evrensel olup ol-mad›¤›nd› da söylemiyorum. Bel-ki bu yönüyle di¤er disiplinler-den daha da evrensel gibi dururTasavvuf. Kastetti¤im fley, tarihte

de, günümüzde de, co¤rafyas›ylave soy kütü¤üyle, özel bir rengesahip olmas›d›r.

Tasavvuf, özgün dili, gizemliö¤retisi ve pek iddial› hedefiylehep cazibe merkezi olmufltur.“Tasavvuf” ad› bile, di¤er disip-linler aras›nda farkl› bir yere sa-hiptir. Kök harfleri fier’i bir nass-tan do¤mam›flt›r. Ayr›ca “Üstlen-me” anlam› tafl›yan formuyla dadi¤er fier’i ilimlerden apayr› birözellik yans›t›r.

Sualinize gelince… Evrenselinkal›plar› vard›r. Yerel olan, yeri-ne göre de¤iflendir. De¤iflebilende kullan›ma ve sanata yans›ya-bilendir. Bu aç›dan bak›ld›¤›ndaTasavvufun Edebiyata yans›mas›pek do¤ald›r. Tefsir, Hadis ve F›k-ha ra¤men Tasavvufun durumuda böyledir. fier'î ilimlerin belirlikal›plar› vard›r. Evrensellik içingereklidir bu. Evrensel dil fier’i vehukukî olmak durumundad›r.Oysa Tasavvuf kiflisel ve düflünselbir disiplindir.

Kelam da düflünseldir ama ev-renseldir. Düflünme usulü oldu¤uiçin evrensel olabilmektedir. Ta-savvuf’un ise usulü yoktur. Biriobjektif di¤eri sübjektif görünür.

Bu nedenle Tasavvuf yerel, keflfive düflünsel diliyle fler'î s›n›rlar›oldukça zorlayan esnek bir zeminoluflturmufltur.

Buna eklenmesi gereken birhusus da Tasavvuf’un konular›-d›r. Sevgi ve aflk, herhâlde Edebi-yat için miras ve k›sastan dahacaziptir.

Dante’nin ‹lahi Komedya’s›n-da ‹bn Arabi’den etkilendi¤i afli-kar, Hilmi Yavuz’un Kaybolufl fii-irleri’ni ‹bn Arabi’den ba¤›ms›zdüflünülemeyece¤i ortada. Yineayn› flekilde Elif fiafak romnala-r›nda yer alan kimi sembollerin‹bn Arabi ile do¤rudan ba¤lant›s›var. Edebiyat ve ‹bn Arabi desekne söylenebilir?

Tasavvuf’un, Edebiyata tesirikabul ediliyorsa, edipleri en çoketkileyecek sufinin de ‹bn Arabiolaca¤›n› kabul etmemiz gerekir.Çünkü bu disiplinin de¤erler dizi-sini ilk oluflturan odur. Ayr›ca sa-y›sal anlamda bu alanda en çokeser sahibi odur. Ayr›ca o bir flair-dir.

BBiiyyooggrraaffiikk rroommaannllaarr ddeevvaamm eeddeecceekk mmii??

Romanlar de¤il de belki zorunlubir roman daha olabilir. Zorunludiyorum, flunun için. Muhterembüyü¤üm M. Ö. Mengüflo¤lu, En-dülüslü Zidyar’›n ilk okurlar›n-dand›r. Okumas›n› bitirdiktensonra bana selam göndermiflti. Elayas› ölçe¤inde küçücük bir kâ-¤›tla geldi selam›. “fiimdi ‹bnTeymiye’yi de yazman farz oldu”diye eklemiflti alt›na. Sanki içimide okumufltu say›n Mengüflo¤lu.Endülüslü Zidyar’› yazarken za-ten buna niyet etmifl ve alt yap›-s›n› oluflturmufltum. Acaba nas›lolur diye düflünüyordum. O gü-zel selam› bir görev telakki edipbu ifle bafllad›m. fiu anda yay›nahaz›r durumda.

UMRAN TEMMUZ ’08

Kabul etmek gerekir ki Tasavvuf geçmiflteönemlidir. Modern dünyada da önemini yi-tirmemifltir. Ancak buna ra¤men evrenselolma yan› tart›fl›labilir. Bununla yabanc›lar›nTasavvuf’a ilgisi ya da ilgisizli¤ini kastetmi-yorum. Keflfî metodun evrensel olup olmad›-¤›nd› da söylemiyorum. Belki bu yönüyle di-¤er disiplinlerden daha da evrensel gibi du-rur Tasavvuf. Kastetti¤im fley, tarihte de,günümüzde de, co¤rafyas›yla ve soy kütü-¤üyle, özel bir renge sahip olmas›d›r. ”

Page 71: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kültür - Sanat

7711TEMMUZ ‘08 UMRAN

““SSeellvvii BBooyylluumm AAll YYaazzmmaall››mm””›nsinemaya aktar›lmas›yla tan›nd›Cengiz Aytmatov. Eserlerini oku-yanlar, yazar›n kendisine olan il-gilerini devam ettirmeyi baflard›-¤›n› gördüler. Sovyet Rusya’dak›rsal kesimde yaflayan insanlar›anlat›yor gibi geldi önce, sonrakendimizden, kendimizden oldu-¤unu düflündü¤ümüz bir fleylerbulduk onda. Ölümünün ard›n-dan birçok fley söylenecek o veeserleri hakk›nda ve “mankurt-laflma”ya ayr› bir yer ayr›lacak el-bette.

GGüünn OOlluurr AAssrraa BBeeddeell, roma-n›nda, EEllvveeddaa GGüüllssaarr››’da temel ifl-leyifl bozukluklar›n› dile getirdi¤irejimin elefltirisini daha ileri gö-türen Aytmatov, Sovyet mant›¤›-n› temelden sorgulayan fikirlerinidile getirmiflti. Tarihte efline en-der rastlanacak bir bask› rejimin-de, millete ait olan her fleyin ta-lan edilmeye, unutturulmaya ça-l›fl›ld›¤› bir ortamda söz söyle-mek, de¤erlerini savunmak, mil-lete ait olana vurgu yapmak cesa-retini gösterebilen Aytmatov, y›l-dan y›la daha yüksek sesle, sözle-rinin alt›n› daha kal›n çizerek ko-nufltu. Çok genifl bir kitleye hitabetti.

E¤er evrensellik diye bir fley-den söz edilecekse, bu, Aytma-

tov’da, dünya fiziki co¤rafyas›aç›s›ndan de¤il So¤uk Savafl dö-nemindeki analizlerinin bugünde geçerlili¤ini korunmas›ndaaranmal›d›r. Onun eserleri, saf biranaliz de¤ildi elbet, ama iyi birtoplumsal analizin üzerine kurul-mufltu.

Mankurt efsanesini, tarihi de-rinliklerinden Sovyet Rusya’n›nbozk›rlar›na tafl›yarak, K›rg›zlara‘kendi’lerini hat›rlatmaya ve öz-gürlüklerini kazanmaya ça¤›rd›Aytmatov. “Geçmiflini unutmufl,bedeniyle ve ruhuyla düflman›nemrine girmifl, yeni efendilerineyara nmak için öz anas›na, baba-s›na ve çocuklar›na bileihanet

eden”leri gören, görmek isteme-yen herkes de onu iflitti. Man-kurtlaflma; modern dünyay›, kü-resel-yerel sistemleri elefltirmedeen önemli anahtar kavramlardanbiri haline geldi. Bir edebiyatç›aç›s›ndan geriye dönüp bak›ld›-¤›nda az›msanmayacak bir bafla-r›d›r do¤rusu bu.

Toprak Ana, Yüz yüze, Cemilegibi hikâyeleri ile sevilen, ElvedaGülsar›, Gün Olur Asra Bedel gibiromanlarla toplumsal problemle-ri gündeme tafl›ma imkân› sunanAytmatov 1986 y›l›nda neflredilenDifli Kurdun Rüyalar› isimli roma-n›nda da H›ristiyanl›k dini temelal›narak rejimin dini hayat üze-rindeki yanl›fl uygulamalar›na,bunun bir neticesi olan uyuflturu-cu belas›na ve bozulan ekolojikdengeye de¤inmiflti.

Aytmatov 1990’da yay›nlananY›ld›r›m Sesli Manasç› hikâyesin-den sonra, ayn› y›l Gün Olur AsraBedel roman›n›n devam› olanCengiz Han’a Küsen Bulut’u ya-y›nlar. Yazar bu eserinde Sosya-list rejime daha önce yazd›klar›n-dan daha sert elefltiriler yöneltir.Bu roman asl›nda y›llarca rejiminher kat›nda bulunmufl biriningörgü flahitli¤i yapmas›ndan bafl-ka bir fley de¤ildir. Totaliter, bas-k›c› kafa yap›s›n› bütün çeliflkile-

SELV‹ BOYLUM AL YAZMALIM

Cengiz Aytmatov--11992288--22000088--

Kemal DEM‹R

Cengiz Aytmatov

Page 72: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

riyle gözler önüne serer.Eserlerinde Sovyet rejimine

elefltiriler yönelten Aytmatov bu-nu önceleri daha özenli ifadeler-le, sistemin genel yanl›fll›¤›n› vur-gulamak yerine iflleyifl, uygulay›flbozuklular›na de¤inirken, ileri kiy›llarda yazd›klar›nda sistemi te-melden sorgulamaktan çekinme-mifltir. Gün Olur Asra Bedel roma-n›nda rejimin dine, geleneklereve halk›n de¤erlerine yönelik tav-r› keskin bir dille elefltirirken,kendi de¤erlerini unutanlar›n,de¤ersiz mankurtlardan baflkabir fley olmayacaklar›n› ifadeeder. Difli Kurdun Rüyalar› veCengiz Han’a Küsen Bulut’ta iseAytmatov, bask›c› sovyet rejimi,ve onun uygulay›c›lar›n› tasvirederken, totalitarizmin zaman vemekana göre de¤iflmeyen karak-terini etrafl›ca irdeler.

Aytmatov’un eserlerinden,eserlere konu olan Kazak ve K›r-g›z Türk boylar›n›n din telakkilerihakk›nda da ipuçlar› ç›karmakmümkün. Eserlerinde yöre insan›-n›n din anlay›fl›, geleneksel Müs-lümanl›k ve fiamanizm’in har-manland›¤›, ‹slamiyet’ten uzakolmayan ama fiamanist unsurlar-da içeren bir ‘töre’ anlay›fl› çerçe-vesinde flekillenmektedir. GünOlur Asra Bedel roman›nda, ka-dim arkadafl› Kazangap’a lay›k›y-la bir cenaze töreni yapmak iste-yen Yedigey, yeni yetiflen neslin

din ve gelenek karfl›s›ndaki ald›-

r›fls›zl›¤›na isyan eder. Dostu için

yapt›¤› törende dini gereklilikleri

ihmal etmek istemeyen, arkadafl›-

n›n naafl›n› atas›ndan gördü¤ü

gibi k›bleye do¤ru koyan, Kur’an

okuyan Yedigey, etraf›ndaki

gençlere, cenazeyi nas›l gömdü-

¤üne dikkat etmelerini, kendi

ölünce de onu böyle gömmeleri-

ni ö¤ütler. Burada yazar halk

içinde din duygusunun kaybol-

mas›na sebebiyet veren rejim ve

onun uygulay›c›lar›na Yedigey’in

dilinden okudu¤u lanetlerde,

milletinin dininden, tarihinden,

kendinden uzaklaflmas› karfl›s›n-

da duydu¤u üzüntüyü dile geti-

rir. Eserlerinden, her ne kadar

dinden uzaklaflm›fl olunsa da yüz-

y›llard›r insanlar›n hayatlar›n› fle-

killendiren ‹slam’›n izlerinin top-

lum hayat›ndan kolayca silinme-

di¤i anlafl›lmaktad›r.

Aytmatov, gerekti¤inde, kur-

macalar›n› yay›mlamadan önce

otosansürden geçirdi (CengizHan’a Küsen Bulut’u yay›mlamak

için on y›l beklemesi gibi), gerek-

ti¤inde elefltiriler karfl›s›nda (Be-

yaz Gemi’nin sonunun de¤ifltiril-

mesi gibi) ideolojik olarak sak›n-

cal› bulunan eserlerinde de¤iflik-

likler yapt›. Yeni bir yol açt›. Ede-

biyata merakl› olanlar›n üzerin-

den yürüyece¤i bir yol.

Kültür - Sanat

7722 UMRAN TEMMUZ ’08

K›rg›z yazar Cengiz Aytmatov “Gün Olur Asra Bedel” ad-l› roman›nda Kazakistan’›n Sar›-Özek bozk›r›nda geçen birMankurtlaflma hikâyesi anlatmaktad›r.

Orta Asya Türk boylar›nda, çölümsü topraklarda uygula-nan bir iflkence biçimi vard›r. Düflmanlar›n›n eline geçen kö-lelerin bafl›na deve derisi geçirilir ve k›zg›n Güneflin alt›nagünlerce ba¤l› tutulur. K›zg›n güneflte büzülen deve derisi,insan›n kafas›n› s›k›flt›r›r, d›flar› ç›kacak yer bulamayan saç-lar, içeri do¤ru uzar, beyin zedelenir. Cezal› köle ya ölür yada haf›zas›n› kaybedip, sahibinden baflka kimseyi tan›maz ve

sadece ona itaat ede hale gelir. Bir nevi beyni y›kan›r. Zihniyeniden kurgulanarak “mankurtlaflt›r›lan kifli”, eski düflma-n›n› “efendi” kabul ederek, kendi halk›na ve de¤erlerine kar-fl› savaflan bir köle haline gelir. Yani mankurtlaflt›r›l›r.

MMaannkkuurrtt;; geçmiflini unutmufl, bedeniyle ve ruhuyla düfl-man›n emrine girmifl, yeni efendilerine yaranmak için özanas›na, baba s›na ve çocuklar›na bileihanet eden insan d›r.

Prof. Dr. Burhanettin Can, Köklerini Arayan Nesil, Um-ran dergisi say› , sayfa .

Page 73: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kitap - Dergi

7733TEMMUZ ‘08 UMRAN

Kur’an’›n anlafl›lmas› ve ha--yat›n onun ayetleri, Hz.Peygamber’in sahih sün--

neti ile tashih edilmesi çabalar›--n›n Türkiye’deki önemli isimle--rinden MMuussttaaffaa ‹‹ssllaammoo¤¤lluu, buyönde her hafta halka aç›k ola--rak AAkkaabbee VVaakkff›› çat›s› alt›ndayapt›¤› tefsir çal›flmalar›n› büyükbir finalle tamaml›yor. Y›llard›rKur’an’›n takipçisi olan insanla--r›n yo¤un bir kat›l›m›n›n beklen--di¤i son oturum, tefsir dersi bü--yük bir salonda gerçekleflecek.Bununla birlikte bu son tefsirhalkas›yla birlikte ‹slamo¤lu tef--sir çal›flmas›n› kitaplaflt›rm›fl daolacak. ‹slamo¤lu’nun tefsiri Tür--kiye’de tefsir alan›ndaki telifeserler aras›na kat›lacak, infl.

Akabe Vakf›, Kur’an’›n do¤rubir flekilde anlafl›lmas› yönündeyapt›¤› çal›flmalara, ‹slamo¤--lu’nun tefsir çal›flmalar›n›n yan›s›ra KKuurr’’aannii HHaayyaatt adl› iki ayl›kbir dergi ile de h›z veriyor. Haz›r--l›klar› aylar öncesinden bafllan›--lan Kur’ani Hayat, Temmuz ay›n--da okuyucuyla buluflacak ve be--lirsizlikler ça¤›nda ad›na yak›fl›rbir hayat›n yol haritas›n› sunma--ya çal›flacak.

Türkiye’de Müslümanlar›nbizzat Kur’an-› Kerim’in ayetleri--ni gündem yapma u¤rafllar›n›ntarihi seyri düflünüldü¤ünde ba--z› geleneksel anlay›fllar›n çoktanafl›ld›¤›n› ve kitab’a herkesinmücadele ve hayata müdahaleetme gayesiyle bakt›¤›, bakmas›

gerekti¤ini bildi¤i bir dönemiyafl›yoruz. Art›k M. Akif’in m›sra--lar›nda “inmemifltir hele Kur’anflunu hakk›yla bilin, ne mezarl›k--ta okunmak ne de fal bakmakiçin” fleklinde yer bulan düflün--celerinin zihinlerdeki izleri silin--meyecek derecede derinlefliyor.Ancak 70’li y›llarda bafllayan ve80 sonras›nda ayr› bir heyecanlakitleselleflen Kur’an çal›flmalar›--n›n bu bilinçlenmeye paralel birheyecan› tafl›mad›¤› da bir ger--çek. 28 fiubat sonras› geliflmeler,dünyevileflme gibi sorunlarlayüzleflen Müslüman insan unsu--runun, “karanl›k geceler gibi ifl--leriniz kar›flt›¤›nda Kur’an’a sar›--l›n›z” hadisi üzerinde iyiden iyi--ye düflünmesi gerekti¤i bir za--man diliminde Akabe Vakf› ca--mias›n›n Kur’an vurgusunu, bukonudaki ›srar›n› takdir etmekgerekiyor.

KKuurr’’aannii HHaayyaatt dergisi, haz›r--lad›¤› broflürde gerekçelerini, il--kelerini ve hedeflerini belirtmifl.Furkan suresi 30. ayette geçenkur’an?›n terk edilmifl b›rak›lma--s›yla ilgili uyar›s›yla bismillah di--yen dergi, Kur’an’›n hayat›m›zayön verici etkisinin artmas›na vemeal, tefsir okuma fleklinde bafl--layan duyarl›l›¤›n da alevlenme--sine katk› sa¤layaca¤› anlafl›l›--yor.

Bununla birlikte ülkemizdeher ne kadar yo¤un tart›flmalaryaflansa da “Kur’an’›n anlafl›lma--s›” ile neyin kastedildi¤inin tam

olarak anlafl›l›p anlafl›lmad›¤›, butart›flmalardan habersiz yeni ne--sillerin ne düflündü¤ü ise ayr› birgündem. KKuurr’’aannii HHaayyaatt dergisi--nin bu anlamda da “Kur’an’›nanlafl›lmas›” mevzusunda gün--dem oluflturmas› eski tart›flmala--r› gündeme getirmesi aç›s›ndande¤il belki ama zihinlerdeki bu--lan›kl›¤› gidermesi aç›s›ndan daönem arz edecektir.

KKuurr’’aannii HHaayyaatt’’››nn önemini es--ki gündemler üzerinden belirle--mek haks›zl›k olur. Çünkü dergi,bunun ötesinde yaflad›¤›m›z as--r›n problemlerine iliflkin birufukla; belirsizlikler ça¤›ndan,insanlar›n/ insanl›¤›n neyi nere--de arayaca¤›n› ve hakikate nas›lulaflabilece¤ini bilmemesindenhareketle bir vahye dönüfl ça¤r›--s›nda bulunuyor. Ayr›ca zihinsel,kültürel bir mücadelenin verildi--¤i asr›m›zda derginin kendi kav--ramlar›m›z› önceleyerek bir diloluflturacak olmas› da bafll› bafl›--na bir iddia zaten. Yine, Kur’an’iHayat, Kur’an’la ilgili ilmi, fikrive edebi eser üretiminin artma--s›n› ve yayg›nlaflmas›na katk›sa¤lamay› da hedefleri aras›naal›yor.

Kur’an’›n hayata müdahaleetmesi yolunda yay›n hayat›nabafllayacak Kur’an’i Hayat’›n, kö--kü (yerde) sabit, dallar› gökteolan güzel bir a¤aca...” (‹bra--him/ 24) benzeyen say›lar›na ka--vuflmak dile¤iyle… (Kur’ani Ha--yat 0212 621 52 83)

BEL‹RS‹ZL‹KLER ÇA⁄INDA KUR’AN‹ HAYAT

Page 74: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kitap - Dergi

GGeeççttii¤¤iimmiizz hhaaffttaallaarrddaa yyaayy››mmllaannaann ““DDeerrssaaaa--ddeett’’tteenn HHaarreemmeeyynn’’ee SSuurrrree--ii HHüümmaayyuunn”” kkiittaabb››nn››nnhhaazz››rrllaayyaann›› oolldduunnuuzz...... ÖÖnnccee SSuurrrree’’nniinn aannllaamm››nn›› ssoo--rraarraakk bbaaflflllaayyaall››mm ssööyylleeflfliimmiizzee..

Surre kelimesinin kamuslardaki anlam› para ke--sesidir. ‹çine para konulan bu keseler her y›l ‹stan--bul’dan Mekke’ye Hac farizas›n› yerine getirmekiçin giden hac› adaylar›yla birlikte gönderilirdi. Bukafile 500 y›l boyunca kara yoluyla Anadolu’dan,deniz yoluyla Akdeniz’den geçip gider ve fiam’daHaremeyn’e hareket etmek üzere büyük bir bulufl--ma gerçeklefltirilirdi… Surre kelimesi yaln›zca Ku--düs-Medine ve Mekke gibi kutsal beldelerin hiz--metini görenlere yap›lan yard›m› ifade etmektenmaada [baflka, gayr›], yüzlerce y›l anlam› zengin--leflmifl ve yeryüzünün en büyük yard›m kervan› ha--line gelmifltir. DDeerrssaaaaddeett’’tteenn HHaarreemmeeyynn’’ee SSuurrrree--iiHHüümmaayyuunn kitab›n sayfalar›n› kar›flt›rd›kça okurlarSurre’nin binbir farkl› anlam›n› okuma imkan› bu--lacakt›r…

BBööyyllee bbiirr kkiittaapp hhaazz››rrllaammaa ddüüflflüünncceessii nnaass››ll oolluuflfl--ttuu?? KKiittaapp nnaass››ll hhaazz››rrllaanndd››??

2005 y›l›nda -yan›lm›yorsam fiubat ay› içinde-gerçeklefltirilen Kahire kitap fuar›nda uzun bir ki--tap gezisi sonunda u¤rad›¤›m›z Nil Yay›nlar› stan--d›nda Mukaddes Emanetler kitab›na m›s›rl› gençle--ri ilgisi bizi çok sevindirdi. Biliyorsunuz Yavuz Selim1517 y›l›nda M›s›r’›n fethiyle Medine ve Mekkeflehrinin flerifleri Osmanl›’ya itaatlerini bildirmifller--di. Bu itaat, hilafetin Memlüklü Devleti’nden Os--manl› hanedan›na geçiflini sa¤lad›. Hilafetle birlik--te Haremeyn’e (Mekke-Medine) surre gönderilme--si gelene¤i de Osmanl›lar’a geçti. Surre kitab›n›nbu anlamda nüvelerinin Kahire Kitap Fuar›’ndaat›lmas› da bize nasip oldu. Eserin haz›rlanmas›Kaynak Kültür Yay›n Grubu’nun ve Bank Asya’n›nprojeye destek vermeleriyle mümkün oldu. Bumaddi ve manevi himmet elimizdeki referans ese--rin okura ulaflmas› için büyük bir önem tafl›yor. El--bette özel arflivlerin, sahaflar›n, saraylar›n, kütüp--hanelerin, akademisyenlerin kat›l›m› ve editöryal

çabalar›n titizlikle sürdürülmesi de bir mecburiyet--ti.

KKiittaapp eessaass oollaarraakk ddöörrtt bbööllüümmddeenn oolluuflfluuyyoorr.. KKii--ttaabb››nn bbööllüümmlleennmmeessiinnddee nneeyyii eessaass aalldd››nn››zz??

‹lk bölüm bence eserin en can al›c› noktas›n›oluflturuyor. Zira okurlar, bu bölümde ‹stanbul’danMekke ve Medine’ye gönderilen Surre-i Hüma--yun’un tarihçesini ve bütün inceliklerini bulacaklar.Bu bölümün en sürpriz makalesi ise ‘Mahmil-i fie--rif’in Surre-i Hümayun’la ‹stanbul’dan Haremeyn’eHac Yolculu¤u’. Zira bu makalenin kayna¤›n› bu--güne kadar hiç yay›mlanmam›fl bir surre hat›rat›oluflturuyor. Kethüda Selahattin’in yazd›¤› bu hat›--rat ayn› zamanda ülkemizde haz›rlanm›fl ilk surrekitab› olma özelli¤ini de tafl›yor.

Eserin di¤er bölümleri ise kadim surre gelene--¤inden, M›s›r’dan gönderilen surrelerden, karayo--luyla giden surre alay›ndan ve haremeyn’e gönde--rilen örtülerden bahsediyor…

HHaarreemmeeyynn’’ee ssuurrrree yyoollccuulluu¤¤uu iillkk oollaarraakk OOssmmaannll››--llaarr zzaammaann››nnddaa mm›› bbaaflflllaamm››flfl??

Surre göndermek ve mahmil haz›rlamak gele--ne¤i Müslümanlar›n eski halifelerinden bu yanadevam ettirilen önemli bir ritüeldir. Geçmifl zamaniçinde Ba¤dat’tan Kahire’den Yemen’den hat›r› sa--y›l›r surreler gönderilmifltir. Osmanl› Devleti bu ka--dim gelene¤i 500 y›la yak›n bir zaman içinde hiçaral›ks›z devam ettirme ve yaflatma baflar›s›n› gös--termifltir. Ayr›ca bu sorunuzun cevab›n› bütün te--ferruat›yla eserin sayfalar›nda bulma imkân›m›zolacak.

SSuurrrree--ii HHüümmaayyuunn’’uunn ttaarriihhîî ggeelliiflfliimmii nnaass››ll oollmmuuflfl--ttuurr??

Surre konusundaki yaz›l› kaynaklara titizliklebak›l›nca, Mekke’ye ilk maddi yard›mda bulunanpadiflah›n Çelebi Mehmet olmad›¤›n› görebilirsi--niz. Y›ld›r›m Bayezit, Fatih Sultan Mehmet ve II. Ba--yezit de surre gönderen Osmanl› Padiflahlar› ara--s›ndad›r… Bu husustaki esas milad ise Yavuz Sul--tan’›n M›s›r’› fethiyle bafllar. Zira bu fetih, hilafetinmerkezini M›s›r’dan Dersaadet’e tafl›m›flt›r. Bugün

500 YYIL SSÜREN YYOLCULUK SURRE AALAYLARI

““DDeerrssaaaaddeett’’tteenn HHaarreemmeeyynn’’ee SSuurrrree--ii HHüümmaayyuunn””

KKiittaabb›› ÜÜzzeerriinnee YYuussuuff ÇÇaa¤¤llaarr’’llaa SSööyylleeflflii

7744 UMRAN HAZ‹RAN ’08

Page 75: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

7755HAZ‹RAN ‘08 UMRAN

Kitap - Dergi

Topkap› Saray›’nda ziyaret etti¤imiz ‹slâm Âle--minin Mukaddes Emanetleri de bu sayede butopraklara tafl›nm›flt›r. Bir de bu fetihten sonraHaremeyn’e gönderilen surre ve mahmil say›s›ikiyi ç›kar: Mahmil-i fiami ve Mahmil-i M›sri bu ikisurre için verilen isim olur.

SSuurrrree AAllaayy›› yyoollaa çç››kkmmaaddaann öönnccee ‹‹ssttaannbbuull''ddaayyaapp››llaann mmeerraassiimmlleerrddeenn bbaahhsseeddeelliimm bbiirraazz ddaa.. .. ..

Merasim son anda u¤urlanan kafile için yap›--lan bir fley. Surre Alay›’n›n yola ç›kmadan öncehaz›rlanmas› ise pek çok devlet dairesini, saray-›hümayunu, ‹stanbul sakinlerini ilgilendiren bafll›bafl›na bir olay. Ne bileyim, surre emininin seçil--mesi, evkaf nezaretinin haz›rl›klar›, padiflah›nmesken tuttu¤u saray›n hareminde mahmil-i fle--rif’in süslenmesi, Mekke-Medine’ye gönderile--cek feraflet çantalar›n›n muntazaman hediyelerve mektuplarla bezenmesi, develerin, kat›rlar›n,atlar›n yola ç›kmadan haz›rlanmas›, kervanla gi--decek süvari alay›n›n donat›lmas›, surrelerin al›--n›p yüklenmesi, name-i hümayunun itina ile ta--fl›nmas›, hac› adaylar›n›n Befliktafl iskelesindenÜsküdar’a geçerek bir gece de ayr›l›k çeflmesindekonaklamas› ve daha say›s›z haz›rl›k bu devera--n›n içine dahil olacak üç befl bahistir.

SSuurrrree AAllaayy››’’nnddaa nneelleerr vvee kkiimmlleerr bbuulluunnuurr?? KKüü--ççüükk bbiirr SSuurrrree AAllaayy›› ssöözzllüü¤¤üünnüünn oollmmaazzssaa oollmmaazzllaa--rr›› nneelleerrddiirr??

Surre Alay›’n›n en bafl›nda Surre Emini bulu--nur. Emin, surre emanetlerini yard›mc›lar› ve mu--hasipleri sayesinde Kudüs, Medine ve Mekke’deusulünce da¤›t›r. Bu alt›n paralar›n yol boyuncakorunmas› Surre Alay› ile birlikte yol alan Meh--metçiklere verilmifltir. Elbette bu silahl› askerle--rin bir de komutan› vard›r.

Akkam kelimesi de surre sözlü¤ünün olmaz--sa olmazlar›ndand›r. Akkam’lar genellikle Suri--yelilerden seçilir ve Anadolu’dan fiam’a,fiam’dan Mekke’ye kadar kervan›n konaklamas›,namaz molalar›, yemek haz›rl›klar›, çad›rlar›nmuntazaman kurulup sökülmesi bu görevlilerinbirinci vazifeleri aras›nda yer almaktad›r.

Surre’nin bafl tac› ise Mahmil’dir. Onu tafl›yandeveye de Surre Devesi ad› verilir. Mahmil, bü--yük merkezlerde surre alay› yap›ld›¤› zaman ku--rulur ve alay›n en bafl›nda itina ile tafl›n›rd›. Bugelene¤in Peygamber efendimizin an›s›n› yaflat--mak ve bir hilafet sembolü olarak alayda bulun--durulmas›ndan baflka bir amac› yoktu. ElbettePeygamberimizin nam›na haz›rlanan bu mahmi--lin hemen yan›nda baflka bir devede ise Sancak-›fierif yerini al›rd›.

Surre Sözlü¤ü içinde ‹slam âleminin bir çokbeldesinden gelen hac› adaylar›n›, hicaz demir--yolunu, urban sald›r›lar›n›, çöl seraplar›n›, sey--laplar›, Mekke ve Medine’ye kadar tafl›n›n örtü--leri, say›s›z hediyeyi, name-i hümayunu, ac› çöl

kahvelerini, tütsü kokular›n›, isimsiz mezar taflla--r›n›, feraflet çantalar›n›, dualarla geçilip gidilensay›s›z menzili sayabiliriz.

SSuurrrree--ii HHüümmââyyûûnn’’uunn ttâârriihhîî öönneemmii vvee ‹‹ssllââmmttoopplluummuunnuu kkaayynnaaflfltt››rrmmaaddaakkii rroollüü hhaakkkk››nnddaa nneelleerrssööyylleenneebbiilliirr?? SSuurree AAllaayyllaarr››nn››nn OOssmmaannll›› ttoopplluummuuiiççiinn aannllaamm›› nneeddiirr??

Bugün dünyan›n bir ucunda depremden veyakas›rgadan, flu ya da bu sebepten çaresiz kalm›flMüslüman kardefllerimizin yard›m›na koflmam›--z›n, Mekke ve Medine’ye yapt›¤›m›z hizmetlerinve himmetlerin de özünde Allah r›zas› vard›r.Geçmifl yüzy›l içinde dünyan›n en büyük himmetkervan› da diyebilece¤imiz surre gelene¤i bu ha--lin en mücessem hali olarak tarihe kaydolmufl--tur.

Surre alay› haz›rlamak ve iki mukaddes bel--deye hediyeler götürmek için aylarca yollarda sa--b›r göstermek sosyal aç›dan bir toplumun haf›za--s›nda önemli bir yeri meflgul edecektir. Alay’›nhaz›rlanmas›, yolculuk merasimleri, menzillerde--ki mahmil alay›n›n tekrarlanmas›, m›z›ka-y› hü--mayunun âlây› vâlâ ile çald›¤› marfllar, Kudüs’e,Mekke ve Medine’ye gönderilen maddi yard›m--lar, Osmanl› toplumunun oluflmas›n› kaynaflmas›--n› sa¤layan büyük amillerdendir. Siyasi yan›ylaise, Müslümanlar›n iki mukaddes beldesi olanMekke ve Medine’nin imar›, bu beldelere hizmeteden bir devlet gücünün varl›¤›n› ve idaresiniilan etmektedir.

SSuurrrree ggeelleennee¤¤ii nnee zzaammaannaa kkaaddaarr ssüürrmmüüflfl??Surre gelene¤i Osmanl›’n›n son Padiflah› Vah--

dettin’e kadar sürmüfltür. Surre gönderilmesinisonland›ran Osmanl›’n›n son halifesi Abdülmecitolmufltur. Vahdettin 1920-22 y›llar›nda gönder--di¤i sadakalarla surre gelene¤ini sembolik an--lamda da olsun sürdürmeyi istemifltir…

BBuu ttaarriihhtteenn ssoonnrraa bbuu ggeelleennee¤¤ii iihhyyaa eettmmeeyyeeddöönnüükk ççaabbaallaarr oollmmuuflfl mmuu??

Olamam›flt›r… Aksine surre gelene¤ini sonaerdiren Halife Abdülmecit’in görevine de son ve--rilmifl ve Hilafet o dönemde siyasi bir tak›m ka--rarlarla kald›r›lm›flt›r.

SSuurrrree AAllaayyllaarr›› iillee iillggiillii bbaaflflkkaa kkiittaapp ççaall››flflmmaallaarr››vvaarr mm››??

‹lk çal›flma bu kitaba kaynakl›k oluflturan Ket--hüda Selahattin’in hat›rat›n›n yay›mlanmas› ola--cak… Bu eser de yine Kaynak Kültür Yay›n Gru--bunun bir yay›nevi olan Yitik Hazine taraf›ndanyay›n için planlan›yor. Görelim mevlâ neyler…

SSööyylleeflflii iiççiinn tteeflfleekkkküürr eeddeerriimm.. Ben teflekkür ederim.

Page 76: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

AAmerikan ‹‹mparatorlu¤uM. Hasaneyn Heykel, P›nar Yay›nlar›

M›s›rl› düflünür Muhammed Hasa-neyn Heykel, Amerikan ‹mparatorlu-¤u’nun kendine mahsus özelliklerini;Amerika’n›n bir devletten impara-torlu¤a geçifl sürecini ve son dönem-deki uygulamalar›n› tahlil ederek in-celiyor. Amerika ile ‹slam dünyas›aras›ndaki “imkâns›z iliflkiler”in deanlafl›lmas›na katk› sa¤layan bu yak-lafl›m, klasik siyasi-uluslar aras› iliflki-ler tarihi disiplinlerinin kendi alan›-na ait ç›kard›klar› sonuçlar›n›n öte-sinde Amerikan yönetimi, toplumuve medeniyetine iliflkin genellemele-re de ulafl›yor.

Pekiyi, Heykel, bugün Amerikan‹mparatorlu¤u’nun geldi¤i son du-rum hakk›nda ne diyor: Bu konuylailgili; servet-güç, imparatorluklar›npeflinden giderken, Amerikan tecrü-besi gücün karar mekanizmas›nayerleflti¤i ve fliddete dönüfltü¤ü bir tecrübe oldu¤u tezinin öne at›ld›-¤›, “Amerikan ‹mparatorluk çetesi, petrol, silah, tüketim malzemeleri,elektronik eflya ve borsa baronlar›n›n, reklam ve medya kartellerinin“istila” mant›¤›yla Amerikan karar mekanizmas›n› istedikleri yöndekulland›klar›”söylenebilir.

Buna göre, baflta ‹slam dünyas› olmak üzere Amerika’y› muhatap-lar›ndan uzaklaflt›ran, yaln›zlaflt›ran ve kendine hapseden bir k›s›r dön-gü meydana gelmektedir.

Bununla birlikte Amerikan ‹mparatorlu¤u kitab›, hakk›nda yap›lanmanipülatif spekülasyonlar d›fl›nda Barack Obama döneminde deAmerikan d›fl politikas›n›n ‹slam dünyas›na ait çarp›t›lm›fl verilerle fle-killenen yap›s›n›n de¤iflmeyece¤ini görmemize yard›mc› olurken“Amerikan Siyasi Karar Mekanizmas›”n›n gelecek dönemdeki sorunla-r›na da göndermeler yap›yor.

Kitap - Dergi

7766 UMRAN HAZ‹RAN ’08

‹lim, fikir ve sanat hayat›m›zagelenek kurucu, yeni bir soluk ge-tirmeyi amaçlayan Külliyat Yay›n-lar›, Yusuf Kaplan’›n yönetimindeilk eserlerini yay›nlamaya bafllad›.Kaplan, her zamanki gibi iddial›bir ç›k›flla bir de manifesto yay›m-lad›. Buna göre; “Külliyat Yay›nla-r›, Referans Metinleri, Ara/c› Me-tinler ve Ana Metinler'den oluflanüç ana "damar"da yapaca¤› yay›n-c›l›kla ilim, fikir ve sanat hayat›m›-za "öncü" katk›larda bulunmay›amaçl›yor.

Külliyat’tan ç›kan, Alfred NorthWhitehead’›n DDüüflflüünncceelleerriinn SSeerrüü-vveennlleerrii; Antik Yunan'dan günümü-ze Bat› düflüncesinin temel sorun-lar›n› “Sosyolojik Düflüncenin Serü-venleri, Kozmolojik DüflünceninSerüvenleri, Felsefî Düflüncenin Se-rüvenleri, Medeniyet DüflüncesininSerüvenleri” bafll›klar› alt›nda eleal›yor. Edward Carpenter’e ait BBaatt››UUyyggaarrll››¤¤››nn››nn KKrriizzii’’nde Kaplan, ya-zar›n, Avrupal› insan›n büyük biranlams›zl›k ve hiçlik denizinin or-tas›na f›rlat›l›ld›¤›n› söylüyor.

DDüüflflüünncceelleerriinn SSeerrüüvveennlleerrii, Al-fred North Whitehead; BBaatt›› UUyyggaarr-ll››¤¤››nn››nn KKrriizzii,, Edward Carpenter;Külliyat Yay›nlar›.

MMEEDDEENN‹‹YYEETT‹‹NN KKÜÜLLLL‹‹YYAATTIINNAA DDAA‹‹RR

M. Emin Babacan

Page 77: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kitap - Dergi

7777HAZ‹RAN ‘08 UMRAN

AAflflkk iillee NNeeffrreett AArraass››nnddaa TTüürrkkiiyyee’’ddee TToopplluummuunn BBaatt›› AAllgg››ss››

Doç. Dr. Kudret Bülbül,Doç. Dr. Bekir BeratÖzipek ve Dr. ‹brahimKal›n SETA Yay›nlar›

Kitap, ‹slam dünya-s›nda var oldu¤u söyle-nen Bat›”ya karfl›olumsuz bak›fl ve ima-j›n; gerekçeleri tamolarak aç›klanmam›fltepki ve hoflnutsuzluk-lar›n gerçek mi yoksaempoze edilmifl görün-tüler mi oldu¤unu,Türkiye’de s›radan va-

tandafllar›n Bat›”ya, Bat› kültürüne, yaflay›fl›na veBat› dini olarak H›ristiyanl›k’a nas›l bakt›¤›n› sebep-leriyle aç›klamak amac›yla taraf›ndan haz›rlanm›fl.

Türkiye’de yukar›dan empoze edilmeye çal›fl›lanBat› alg›s› ile toplumun içinde bulunan Bat› alg›s› ara-s›ndaki farklar› ortaya koymas› aç›s›ndan dikkat çe-ken çal›flma söylemlere yans›yan birçok yarg› ve kav-ram› bir kez daha gözden geçirmeyi gerekli k›l›yor.

NNeebbeevvii DDaavveett vvee PPrrooppaaggaannddaaDr. Fahri Hoflab, Buruc Yay›nlar›Tebli¤ ve Propaganda aras›nda ne gibi bir fark

vard›r. Propaganda tamamen olumsuz bir kavramm›? E¤er öyleyse ‹slam daveti kapsam›nda yer veri-len araç ve metotlar›n baz›lar›n›n “propaganda” li-teratürü içinde yer almas›n› nas›l de¤erlendirmeli-dir?

Kitap bu benzeri sorular› tart›flabilecek akade-

mik bir zemin sunmas› ve tebli¤ ile propaganday›ayn› eserde buluflturmas› aç›s›ndan ilgililerin dikka-tini çekece¤e benziyor.

YYeennii TTüürrkkiiyyee CCuummhhuurriiyyeettiiGraham Fuller, Timafl Yay.CIA Türkiye Masas›

Eski fiefi Fuller, yükselenbölgesel aktör tan›mla-mas›yla Türkiye’yi tarih-sel yörüngesi, Müslümandünya ve öteki ülkelerleiliflkileri aç›s›ndan eleal›rken Türkiye’nin gele-ce¤e iliflkin d›fl politikasenaryolar›n› da de¤er-lendiriyor. Kitapta, herne kadar bölgesel aktörolarak sunulsa da Türki-ye’nin küresel aktör ol-ma yolundaki imkanlar›ortaya konuluyor.

MMooddeerrnnlliikk NNoossttaalljjiissii,,Esra Özyürek, Bo¤aziçiÜni. Yay.

Serbest piyasada herfley metalafl›rken Atatürkürünleri, sembolleri debundan nasibini al›yor.

Kitap, Türk halk›n›n,bir muska gibi edindikleri,tafl›d›klar›, ast›klar› vebakt›klar› Atatürk objeleriyoluyla bunu nas›l d›flavurduklar›n› gösteriyor.

Page 78: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kitap - Dergi

7788 UMRAN TEMMUZ ’08

“Yeni bir dergi ç›k›yorsa, yenibir dünya kuruluyor demektir. ‹s-ter birkaç kifli birlikte, isterse tekkifli ç›kar›yor olsun, sonuç de¤ifl-mez. Yeni bir dünya kurulmufltur.Ya da dünya, yeniden kurulmufl-tur” diyordu bir yaz›s›nda MustafaAydo¤an (2008). Türkiye özelindeve zamandizinsel olarak bakt›¤›-m›zda, düflünce ve yaz›n dünya-s›nda bafll› bafl›na rol oynayan der-gilerin yeni bir dünya kurma dü-flüncesine flu ya da bu düzeyde kat-k›lar› olmufltur. Bu dünya ister bü-tüncül anlamda bambaflka birdünyay› imlesin isterse var olandünyalar içinde farkl› bir patikaönermek anlam›nda olsun, dergi-lerin bu süreç içinde do¤rudan paysahibi olduklar› inkâr edilmez birgerçeklik olarak önümüzde dur-maktad›r. Çünkü dergiler sanatsal,siyasal, düflünsel ve toplumsal ol-gular›n de¤erlendirildi¤i, tart›fl›ld›-¤› ve yeniden oluflturulmaya çal›-fl›ld›¤› mekânlar olmufltur her za-man. (Oktay;2001:172)

Günümüzde dergi ç›karmakbir yandan giderek zorlaflan biru¤rafl halini almaya bafllad› di¤eryandan üç ayl›k, alt› ayl›k dergileriyay›mlanma miktar›nda ciddi art›fl-lar oldu¤u da bir gerçek. Dergiciliktarihiyle ilgilenenler mutlaka busüreçlere dair bir fleyler söyleye-ceklerdir elbet. Bu dergiler ilahi-yattan sosyal bilimlere, felsefedene¤itim bilimlerine de¤in uzananbir çeflitlili¤e sahip.

Türkiye'de çözümleyici elefltiriyaz›lar› yay›mlayan bir dergiye bü-yük ihtiyaç duyuldu¤u, ço¤u za-man yak›nma biçiminde s›kça dilegetirilir edebiyat çevrelerinde. Dö-nemin ruhundan zorunlu biçimdedo¤mufl edebiyat elefltirisi dergile-ri de var art›k. PPaassaajj ve KKrriittiikk bura-da ilk an›msanmas› gereken ikidergi olarak dikkati çekiyor.. PPaassaajjdört KKrriittiikk ise alt› ayl›k olarak ya-y›mlan›yor. Elli y›l içinde dergicili-¤imizde görülen geliflmelerin, çe-flitlenmelerin sonucu olan bu der-giler ayn› zamanda elefltiri yoklu-¤u krizinin baz› imkanlar› kapatt›-¤› kadar baz› imkanlara yol açt›¤›-n›n da göstergesi olarak okunabi-lir.

PPaassaajj dergisi, sadece kuramsala¤›rl›k tafl›yan çözümleyici ve elefl-tirel yaz›lar›na yer vererek önemlibir bofllu¤u doldurmay›, edebiyatayeni bir soluk kazand›rmay› amaç-l›yor.Yay›n kurulunda Yalç›n Ar-ma¤an, Eren Aysan, Sinan Çelik,Kumru Berfin Emre, Mediha Gö-benli, Göze Orhon, Fuat Özdinç,Ali Serdar, fiebnem Sunar, Ali fiim-flek, Orhan Tekinsoy, Reyhan Tu-tumlu ve Nermin Yaz›c›'n›n, dan›fl-ma kurulunda ise Y›ld›z Ecevit,Nurdan Gürbilek, Jale Parla, OrhanKoçak, Mehmet Kalpakl› ve OrhanTekelio¤lu gibi isimlerin bulundu-¤u PPaassaajj, sayfalar›nda fliir ya da öy-kü türündeki yaz›nsal ürünlere yervermeyecek. PPaassaajj '›n ilk say›s›'Edebiyat ve Kamusall›k' konusu-

na, alt›nc› say›s› ise ‘Edebiyat veKanon’ konusuna ayr›lm›fl. PPaassaajj'›n edebiyat çevrelerinde DDeefftteerrdergisinin selefi olarak nitelendi-rildi¤ini de hat›rlatal›m.

Edebiyat› oda¤›na alan di¤erelefltiri dergisi olarak ç›kan KKrriittiikk,y›lda iki kez okuruyla buluflacak.Fatih Altu¤’un yay›n yönetmenli¤i-ni yapt›¤› dergi, Tanzimat’tan gü-nümüze uzanan yelpazesiyle dik-kat çekiyor. Derginin ilk say›s›n›ndosya konusu “Yeni Tarihselcilik”.Dergi ÇÇ››kkaarrkkeenn bafll›kl› bölümde‘mevcut edebiyat ortam›nda derin-lemesine elefltirinin filizlenebilece-¤i alanlar›n darald›¤›na, edebiyatve yay›n dünyas›n›n ç›kar ve niceli-¤e dayal› ölçütlerle belirlendi¤ineiflaret ederek bir dönüm noktas›-n›n parças› olmay›’ amaçlad›¤›n›ifade ediyor ve flöyle devam edi-yor: “Edebiyata dair dertlerimizinzay›f düflüncenin k›sa vadeli koru-nakl›¤›ndan s›yr›labilece¤i, yayg›n-laflm›fl kanaatler(imiz)in, do¤urdu-¤u sorular ve sorunlara kulak vere-rek, incelikle ifllenmifl fikirlere dö-nüflebilece¤i bir mecra olsun iste-dik.” KKrriittiikk kriz dönemlerini kritikdönemler olarak anmakta ve budönemlerin karar anlar›na, dö-nüm noktalar›na eflik atlamalar›naiflaret edifline vurgu yaparak hemelefltiriye hem de krize göndermeyapmas› nedeniyle ortaya ç›km›fldergi.

Elefltiri dergisinin tan›m›n› yap-mak ve ruh hallerini belirlemek

‹K‹ EELEfiT‹R‹ KKILICI:PASAJ VVE KKR‹T‹K KKALICI OOLACAK MMI?

As›m ÖZ

Page 79: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kitap - Dergi

7799

pek kolay de¤il bir ifl de¤il asl›nda.Edebiyat ve Elefltiri ad›n› tafl›yanbir baflka dergi de var ama bu der-gi sol Kemalizm’in çetrefil sorunla-r›ndan, ulusalc› lügatçeden bir tür-lü edebiyat›n elefltirisine gelemi-yor. Edebiyat dergileri de zamanzaman elefltiri odakl› say›lar haz›r-layarak bir anlamda bu alandakibirikimi derli toplu olarak okurasunuyorlar. Hece dergisinin ElefltiriÖzel Say›s› bu çerçevede an›labile-cek son derli toplu çal›flma olarakönümüzde durmaktad›r. Elefltiri-nin genelde edebiyat dergilerindeüstelik de a¤›rl›kl› olarak denemeboyutunda ilerledi¤i göz önündetutuldu¤unda tümüyle farkl› birdergi anlay›fl›n› ve prati¤ini temsilettiklerini söyleyebiliriz bu iki der-ginin. Etrafta onca edebiyat dergi-si varken ve üstelik bunlarda daelefltiri metinleri yay›mlan›rkenneden bu duygu ve düflünceleriniorada aktarmamaktad›rlar da ken-dilerini onca s›k›nt›ya sokarak yenibir dergi ç›karma peflinde koflmak-tad›r bu insanlar? Güzel soru amayan›t› var.

Üç ayl›k alt› ayl›k dergilerin dö-nemin ruhundan do¤du¤unu söy-ledi¤imizde dergicilik ruhuna sa-hip insanlardan Memet Fuat’›n1962’de yay›mlanan MMaassaann››nn BBaa-flfl››nnddaa OOttuurruupp bafll›kl› yaz›s›nda“Kitap biçiminde en az 160 sayfa-l›k, üç ayda bir yay›mlanan (yaniaceleye gelmeden) dergiler ç›kar›l-mad›kça, memleketimizde ne tamanlam›yla elefltiri olur, ne de do¤-ru dürüst bir düflünce yaflam›!”yarg›s›n› burada hat›rlamak gere-kiyor.(Fuat;1982: 21)

Ayl›k ya da iki ayl›k olarak ç›-kan ve sayfa s›n›rlamas› bulunandergilerden farkl› olarak sadeceelefltiriye odaklanan dergiler elefl-tirinin, düflünce edebiyat iliflkileri-nin önünü açacakt›r. Derginin vedergicili¤in bir grup ifli oldu¤u ha-t›rland›¤›nda elefltiri dergilerininbelli bir elefltiri anlay›fl›n› ve çö-

zümleme biçimini sergilemek bak›-m›ndan önemli oldu¤unu ve budergilerdeki uzun soluklu metinle-rin baflka dergilerde yeterince yerbulmayaca¤› düflüncesinden dedo¤du¤u düflünülebilir. Edebiyatdergileri elefltiri metinlerine dene-me d›fl›nda tümden kapal› olabilir,ya da her say›s›nda bu türdenuzun soluklu edebiyat incelemele-rine yer vermek istemeyebilirler.Oysa elefltiri biraz narsistir, tüm sa-y›lar› ve sayfalar› ister. ‹flte bu yüz-den elefltirme ve tabii ki gelifltirmedergilerine ihtiyaç vard›r. Bu okurgereksinmesinden çok belli birgrubun duydu¤u gereksinmedir.Okur gereksinmesi ikinci palandagelen bir fleydir. Öte yandan isebir baflka handikap hem bu dergi-leri hem de bu dergilerin olas›okur ve yazarlar›n› ciddi biçimdeetkileyecektir. Bu handikap Rama-zan Dikmen’in profesoral edebiyatanlay›fl› olarak and›¤› dogmatik,konformist, klifleci, flematik yakla-fl›mlard›r. (Dikmen; 2004:16-17) Yi-ne Murat Belge’nin EElleeflflttiirrii bafll›kl›yaz›s›nda ““EElleeflflttiirriiddee aakkaaddeemmiizzmmiinnffaazzllaa aa¤¤››rr bbaassmmaayyaa bbaaflflllaadd››¤¤››nn›› ddüü-flflüünnüüyyoorruumm”” yarg›s›n›n bu dergileriçin oldukça do¤ru bir tespit oldu-¤unu flimdilik kayd›yla söyleyebili-riz.(Belge;2003. 790)Bunu flununiçin söyleme gere¤i duyuyorum: ‹lkolarak her iki dergi de de birkaçisim d›fl›nda genel olarak akademia¤›rl›¤› var. ‹kinci olarak deneme-sel elefltiri neredeyse yok gibi. Me-met Fuat bilimsel elefltiriye yöneli-fli hep desteklemifl, övmüfl, yücelt-mifl, ama öznel elefltirinin yarat›c›-l›k sürecindeki önemli yerini belirt-mekten de hiç geri durmam›flt›r.

Uzun y›llar elefltiri dünyas›ndagenellikle deneme çerçevesindedönenmenin s›k›nt›lar›n›n bu güntam tersi bir dönenme halinin ya-flanmakta oldu¤unun da gösterge-sidir bu.

Edebiyat elefltiri dergilerinintav›r dergisi mi, varolufl dergicili¤i

mi yoksa can s›k›nt›s› dergicili¤imi, kurum dergicili¤i mi oldu¤unakarar vermek için birkaç y›l›n geç-mesi gerekiyor. Ebubekir Ero¤-lu’nun deyimiyle “Bir derginin sa-y›lar› sadece ardarda gelmez, bir-birini besler, ço¤alt›r. Bir atmosferiçinde var olan dergi ayn› zaman-da bir atmosfer oluflturur ya daiçinde yer ald›¤› atmosfere yapt›¤›katk›larla var›l›r. Atmosferi de der-ginin say›lar› ölçüsünde ifllev sahi-bidir.”(Ero¤lu;2001:227) Dergininsonuç içinde devam eden bir süreçoldu¤u hat›rland›¤›nda bu iki der-gi için flimdilik flu tespiti yapabili-riz: PPaassaajj alt›nc› say›s›na ulaflm›fl ol-mas›na ra¤men henüz Defter der-gisinin atmosferini oluflturabilmiflde¤il. KKrriittiikk ise henüz daha yolunbafl›nda.Türkçe kültür ortam›ndadergilerin uzun soluklu olamama-lar› da ayr›ca üzerinde durulmas›gereken bir baflka konu.

Bu dergilerin okuyuculara elefl-tiri kitaplar›, düflünce kitaplar›okutmaya al›flt›r›p al›flt›ramayaca-¤›n› zaman içinde görece¤iz amaflimdiden flunu kesin olarak söyle-yebiliriz: Memet Fuat’›n yar›meelleeflflttiirriimmiizziinn bbüüttüünnlleennmmeessii içinduydu¤u özlemi sona erdirdi buiki dergi. Sözü uzatmadan flöyle yada böyle, tüm zorluklar›n içindeedebiyat elefltirisi dergilerinin varoldu¤unu biliyoruz. Bunu bilmekiçimizi rahatlat›yor.

Kaynaklar

AYDO⁄AN, Mustafa(2008) “Güzellik

Hepimizi Pusuda Bekliyor” Edebi-

yat Ortam› Say›:1

OKTAY, Ahmet(2001) “Dergicilik Ru-

hu” Kitap-l›k Say›:50

ERO⁄LU, Ebubekir (2001) “Dergi: Ka-

natl› Yürüyüfl” Kitap-l›k Say›:50

FUAT, Memet(1982) Ça¤›n› Görebil-

mek, Adam Yay›nc›l›k, ‹stanbul

D‹KMEN, Ramazan(2004) Tükenerek

Ço¤almak, Hece Yay›nlar›, Anka-

ra

BELGE, Murat(2003) “Elefltiri” Hece

say›:77/78/79

TEMMUZ ‘08 UMRAN

Page 80: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Gezi-‹zlenim

8800

Bir gün bir yerlerde, resmi

tarihin kitaplar›nda olma-

yaca¤› muhakkak, Türk tipi

diasporadan söz edilecek olsa

herhalde akla ilk gelenler her

darbe dönemini müteakip yurtd›-

fl›na iltica edenler olmayacakt›r.

Fakat ondan da çok, mümkün

olan en yak›n zamanda ülkeleri-

ne geri dönmek hayaliyle yaflayan

imam-hatipli ve baflörtülü nesiller

olacakt›r. Zira bu çocuklar›m›z öz

yurtlar›nda gurbetin ve garipli¤in

ac›s›n› yaflarken, yabanc› diyarlar-

da gösterdikleri azim, feragat ve

çaban›n mahsulü olarak dünyay›

tan›yan, kendisinin ve di¤erinin

fark›nda olan, sahip oldu¤u gü-

zelliklere de¤er katan birer fert

haline geliyorlar. Türkiye’de bir-

kaç vakf›m›z›n ve Önder’in öncü-

lü¤ünde Avusturya ve di¤er ülke-

lerde yolculuklar›n› sürdürenlere

geçti¤imiz ay konuk olan dernek

ve vak›f üyeleriyle birlikte olma-

n›n tad›n› paylaflmak istedim.

7-8 Haziran 2008 tarihlerinde

Wonder’in daveti üzerine arala-

r›nda Araflt›rma ve Kültür Vak-

f›?n›n (AKV) da bulundu¤u Türki-

ye Gönüllü Teflekküler Vakf›

(TGTV) heyeti ve bir çok sivil top-

lum kurulufl temsilcilerinden olu-

flan bir heyet Viyana’da Wonder

Genel Merkezini ziyaret etti. Son

derece güzel a¤›rland›¤›m›z› ifa-

de ederek ve ö¤renci kardeflleri-

mizin rehberliklerinin hakk›n› ve-

rerek bafllamay› isterim. Zira bir

yandan e¤itim-ö¤renimlerini sür-

dürürken bizlerle ilgilenme neza-ketini gösterdiler. Hepsine teflek-kür ediyoruz.

Türkiye’de uygulanmakta olanbaflörtüsü yasa¤› ve meslek lisele-rine uygulanan katsay› adaletsiz-li¤i nedeniyle ö¤renimlerini yurt-d›fl›nda sürdürmek zorunda olanbinlerce ö¤renciye Viyana’da ku-cak açm›fl Wonder. Sadece onlarasahiplenmekle kalmam›fl, onlar›nfikren, bedenen ve ruhen de ge-liflmeleri için projeler üretmifl, bir-den fazla dil ö¤renmelerini sa¤la-m›fl, Türkiye’yi ve dünyay› iyi oku-yabilecek aktivitelere yöneltmifl.

Ayr›ca y›llard›r ihmal edilengurbetçilerimize ve onlar›n ço-cuklar›na sahip ç›km›fl, içindenç›kt›klar› toplumun dini ve mane-

UMRAN TEMMUZ ’08

WONDER ZZ‹YARET‹N‹N AARDINDAN:V‹YANA’DAN TTÜRK‹YE’YE SSELAM

H. Bayram BABACAN*

* Türkiye Gönüllü Teflekküller Vakf› ile Araflt›rma ve Kültür Vakf› Baflkan Yard›mc›s›

Page 81: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Gezi-‹zlenim

8811

vi de¤erleriyle ba¤lar›n› kopar-mamalar› noktas›nda, çok hayatibir fonksiyon yüklenmifl. 6 yafl›n-dan 60 yafl›na tüm gurbetçilerimi-ze uygun programlar ve projeleruygulayarak hem içinde yaflad›k-lar› ülkenin ilmi normlar›n› yaka-lamalar›; hem de kendi de¤erleri-ni en dinamik flekilde muhafazaetmeleri ve yaflamalar› için teorikve pratik e¤itim programlar› re-alize etmifl ve de bu faaliyetleredevam etmekte...

Wonder halen 700 civa-r›nda k›z ve erkek ö¤renci-yi bünyesinde bulundur-makta ve bu ö¤renciler Vi-yana’n›n çeflitli üniversite-lerinde lisans, lisansüstü vedoktora düzeyinde ö¤re-nimlerini sürdürmekteler.Her biri ö¤renimleri ile bir-likte dernekte kendilerinigörevli addetmekte ve gö-nüllülük esas›na göre tümiflleri yürütüyorlar. Yemek,temizlik, kütüphane, dersverme ve derslere kat›lmakonular›nda da görevleriniaksatmadan sürdürmekte-ler.

Ailelerinden, yak›nla-

r›ndan ve yurtlar›ndan uzaklaflt›-r›lm›fl olman›n buruklulu¤unu ya-fl›yor ama kendilerine bu haks›zl›-¤a reva görenlere asla düflmanl›kve küskünlük beslemiyorlar. Hep-si bir gün donan›ml› olarak, için-den ç›k›p geldikleri topluma veülkeye hizmet etmenin heyecan›-n› yafl›yorlar. Hem de kendilerinebu muameleyi yapanlardan dahaçok memleket sevgisi tafl›yarak.Ve de bir gün kendi ülkelerinde

manevi de¤erlerini yaflayabile-

cekleri bir günün özlemini duya-

rak, üzerlerindeki a¤›r yükün far-

k›nda olarak gayret gösteriyorlar.

Wonder gerçekten bir okul ve

Avrupa da bir ekol olmak nokta-

s›nda iddial›, asl›nda hak ediyor-

da. Bünyesinde bar›nd›rd›¤› birbi-

rinden de¤erli, edep ve iffet tim-

sali gençleri fikri olarak donan›m-

l›, paylafl›mc›, sorumluluk sahibi,

özverili olarak yetifltiriyor. Her bi-

ri en az iki yabanc› dil biliyor ve

örnek teflkil edecek bir ahlaki ya-

flam sergiliyorlar. Bu manzara

karfl›s›nda rabbimizin flu hat›rlat-

mas›n›n anlam›n› biraz daha iyi

kavr›yoruz. ““BBaazz›› flfleeyylleerr hhooflfluunnuu-

zzaa ggiiddeerr aammaa ssiizziinn iiççiinn hhaayy››rrll›› ooll-

mmaayyaabbiilliirr,, ööyyllee flfleeyylleerrddee vvaarrdd››rr kkii

hhooflfluunnuuzzaa ggiittmmeeddii¤¤ii hhaallddee ssiizziinn

iiççiinn hhaayy››rrll›› oollaabbiilliirr,, ssiizz bbiillmmeezzssee-

nniizz AAllllaahh bbiilliirr””..

Bu vesile ile Wonder Baflkan›

Yusuf Kara ve di¤er eme¤i geçen-

leri tebrik etmek ve baflar›lar›n›n

devam› için dua ve destekte bu-

lunmak gerekiyor.

TEMMUZ ‘08 UMRAN

Page 82: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Kad› Ebu-Saad el-Haravi'nin sar›ks›z kafas› matem iflareti ola-rak kaz›nm›flt›r.

Kendisini sakinlefltirmeye çal›flan sarayl›lar› iteler, salonun orta-s›na do¤ru ilerler ve kürsüde vaaz veriyormufl gibi nutuk atmayabafllar.

"Frenk taifesi dar-ül ‹slam'› istila ediyor" diye gürler."Müslümanlar hiç bu kadar afla¤›lanmad›. Ülkeleri bundan ön-

ce hiç bu kadar vahflice periflan edilmedi. Durdurun bu katlia-m›!.."

Kad›'n›n yan›nda ya¤malanan kentlerden kaç›p gelen bafl›trafll›, yüzü sakall›, gözü yafll› müminler vard›r. El-Haravi, Frenk sal-d›r›s›na Arap aleminin kay›ts›zl›¤›na isyan eder:

"Ne çok kan döküldü. Ne kadar güzel k›z, tatl› çehrelerini utan-gaç elleriyle örtmek zorunda kald›. Yi¤it Araplar hakarete al›flt› m›?fierefsizli¤i kabul mü ettiler ?"

Salondakiler, "gözleri yaflla dolduracak" bu konuflma karfl›s›n-da iç çekip a¤lamaya bafllarlar.

K›zar El-Haravi :""KK››ll››ççllaarr ssaavvaaflfl››nn aatteeflfliinnii ccaannllaanndd››rrdd››¤¤››nnddaa,, iinnssaann››nn eenn kkööttüü ssiillaa-

hh›› ggöözzyyaaflfl››dd››rr.."" (Araplar’›n Gözüyle Haçl› Seferleri-Amin Maalof)

Hat›r›mdad›r ki, gençli¤imde bir dostum ile bir kabukta iki ba-dem içi gibiydik. Öyle kaynaflm›fl ve birbirimizi sevmifltik. Umulma-d›k zamanda bir ifli ç›kt›, sefere gitmek zorunda kald›. Seferdendöndü¤ü zaman bafllad› siteme:

-Bu kadar zaman geçti, ne bir mektup, ne de bir selam yolla-d›. Bu kadar da vefas›zl›k olur mu?

Dedim:-Ben yüzünü görmekten mahrumken,bu flerefi postac›ya m›

kazand›ray›m!?...Ben o sözleri dinleye dinleye uyuklamaya bafllad›¤›m zaman,

uykuya dalmak için, her zaman ki adetim gibi hülyalar›n içine yer-leflirken, alt›nda daha çok ›s›nmak için güya Sahra'y› üstüme çe-ker; rahat etmek için, güya bafl›m› Arafat da¤›na yerlefltirir ve em-niyette oldu¤umu duymak için, güya Akka kalesine çekilirdim. Uy-kuya dalarken duydu¤um ve tatt›¤›m bu Arabistan'dan rüyam›niçine bir avuç tohum götürmüfl olurdum. Ve bunlardan çimlenentohumlardan oldu¤u gibi, rüyam›n içinde bana bir diyar aç›l›rd›.Eski ninnilerimi duyar gibi bunlar› yalellileri kar›flt›r›r ve Arabistaniçine girdi¤imi san›rd›m. A¤›r bafll› gecelerimde, usul usul, Musulyan›ma gelirdi. Ve hülyalar›m›n neflelendi¤i akflam beni serin sula-r›n›n sesleriyle davet eden serin bir cennet duyard›m: fiam! Bazenbafl›bofl ve yaln›zca ç›ng›raklar›n›n hüznünü dolaflt›rmak için geçenkervanlar›n çanlar› uzaklarda ve yak›nlarda uzun uzun ç›nlar, a¤-lar, u¤uldard›.

(Çaml›ca'daki Enifltemiz, Abdülhak fiinasi Hisar)

"Güçlüydü günahlar, gülüydü peygamberlerTanr›m,biz ne kadar da güçsüz kald›k....Veliler, ›zd›raplar›n çocuklar›yd›,Biz ›zd›raptan da, zevkten de,Senden de öksüz kald›k." (Hüsrev Hatemi-fiiirler)

Yans›malar

8822 UMRAN TEMMUZ ’08

‹GMANLAR

‹gman olarak bildi¤imiz da¤›n eteklerinde, ken-dilerine "‹gumanlar" diyen ‹sevi dervifller yaflar-m›fl. Bir gün bu dervifller bu ‹ncil de geçen Ah-med'in art›k gelmifl olmas› gerekti¤ini düflüne-rek, Allah’›n Rasulü'nü (SAV) bulmak üzere yal›-nayak yola koyulmufllar. Y›llar süren bir yolculu-¤un sonunda Medine-i Münevvere'ye varan ‹gu-manlar, orada Hazreti Ömer(RA) ile karfl›laflm›fl-

lar. "Biz Pey-gamberi ar›yo-ruz, onu nas›lbuluruz ?"diyesormufllar. Haz-reti Ömer," P e y g a m b e rdün öldü" diyecevap vermifl.Boyunlar›n› bü-küp sessizce a¤-lam›fllar. Hazre-ti Ömer, ‹gu-manlar’›n kanabulanm›fl ayak-lar›na bak›p,

"Uzun bir yoldan gelmifle benziyorsunuz" demifl"Buyurun mescide gidelim, hem istirahat eder,hem de Rasulullah'›n hikayesini dinlersiniz ben-den". ‹gumanlar, Peygamber mescidini kanl›ayaklar›yla kirletmek istemedikleri için kabul et-memifller bu teklifi. Bunun üzerine Hazreti Ömer,kendilerine sar› mesler hediye etmifl. Fakat ‹gu-manlar, bir peygamber dostundan ald›klar› hedi-yeyi ayaklar›na süremeyeceklerini söylemifller.

Hazreti Ömer, "Siz kimlersiniz?"diye sormufl."Biz ‹gumanlar›z"demifller."Geldi¤iniz ülkenin ismi ne?"diye sormufl."Ülkemizin bir ismi yok" demifller."Peki sizin dilinizde 'yal›nayak' nas›l de-

nir?"diye sormufl."Bos"demifller.Bunun üzerine Hazreti Ömer, "Ülkenizin ismi,

biraz sizin dilinizden biraz bizim dilimizden, BOS-NA olsun”demifl; YALINAYA⁄IMIZ…

(Hakan Albayrak kitab›)

Page 83: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Deneme

8833TEMMUZ ‘08 UMRAN

Ve savafl bafllad›. ‘Durrr ! ’sesine kimse kulak verme-di. Herkes bir fleyler alma

peflindeydi eline, karfl› taraf› vur-mak için. Karanl›k etrafa çöktü-¤ünde kimseden ç›t ç›tmad›.

Sustu yer, sustu âlem. Gulya-banileri harekete geçirecek fley-tan tohumlar› beklemede.

Bir sayha koptu. Kimse gide-medi sesin oraya.

Kimse buna cesaret etmedi.Atlar ön ayaklar›n› yerlere vura-rak huysuzland›lar.

Savafl yeriydi asl›nda. Korkunedir bilmezlerdi. Günler önce,çoklar› bize yaz›lan savafl ne za-man bizi temizleyecek diye f›s›rf›s›r konufluyorlard›. Ama flimdiherkesler topuklar› ard›nda dön-meye mi çal›fl›yordu ne. YoksaMusa’n›n kavmi gibi ‘hadi sen veRabbin gidin savafl›n biz gelmi-yoruz Ey Musa’ m› diyeceklerdi?

Ses yok. Sadece biri dörtnalakaranl›¤a at›n› sürdü. O biri cesa-retini inand›¤›ndan alan.

O biri yapt›¤› hareketlerdezerre miktar riya olmayand›.

-Gelin dedi. Bir fley yok.

O günden beri geldik biz. Ya-n›na, selamete. Bar›fla geldik. Hiçbir zaman adaleti tam sa¤laya-mad›k belki. Ama biliyorduk kigerçek adaleti yaln›z Allah sa¤-lar.

Savafllar yapt›k, dövüfltük.Öldürüldük. Endülüs a¤lad›

kan renginde bizim için, Kudüs

hala mahzun.Savafl naralar› atan, kafalar›-

n› kargaflalarda ç›karan köste-beklerle mücadele ettik. Karfl›m›-za hiç yürekli bir düflman ç›kma-d› ki. Biz de Necip Faz›l olup düfl-man›m›za övgüler düzelim.

Devaml› hayat bir savaflt›r di-yenlere ‘hayat bir yard›mlaflma-d›r’ yaz›l› k›l›çlar›m›zla karfl› koy-duk.

Hiç bir zaman savafl olmad›bizim iste¤imiz bunun aksine bizonlar içinde iyiyi istedik.Peygam-ber gibi pervaneler misali kendi-ni atefle atan insanlar› uzaklafl-t›rmaya çal›flmad›kt› asli vazife-miz.

Biz hiçbir zaman da köfleyeçekilip oturmad›k. Hep hesap ya-panlar›n, düflünce defterlerininsa¤ taraflar›nda olduk.Hep hesa-ba kat›ld›k,istenmesek de.

Biz savafl hiç istemedik. Sela-haddinimiz de istemedi, Fatih te.Biz iflgal etmedik, fethettik. Aç-t›k önlerini, Fetih suresiyle.

Biz beklemedik güllerle karfl›-lanmay› Amerikan askerlerininbekledi¤i gibi. Biz flehirden gi-derken, flehirlerin anas› Kudüssundu bize a¤lamakl› gözlerle çi-çeklerini. ‘Beni b›rak›p nereye gi-diyorsun. Beni kime emanet edi-yorsunuz’ dedi K›r›m.

Çocuk gözleriyle bakt› bizebir sar›fl›n ya da siyahî. ‹kisininayr›m›n› hiç anlamad›k ki.

Arap’›n Acem’e, Acem’in Arab’aüstünlü¤ü yoktur diyen liderintakipçileri olarak. Bakana gü-lümser vaziyette ‘Selam’ dedik.Selam sana olsun Ey Allah›n ku-lu. Sen ki ilerde benim kardeflimolacak, dost.

Sümeyyelerimiz’e a¤lad›k.Sessizlikti bizi iki kollumuzdançeken, tepkisizlikti. Kaç Sümey-yemiz’i çay barda¤›n›n içinde fle-ker misali Beyaz›t meydan›ndaerittik. Eridiler. Ama ispiyonla-mad›lar bizi ya da pusu kurmad›-lar bize -hak etmemize ra¤men-Cem Sultan ma¤rurlu¤unda dur-dular ve sadece bize bakt›lar. Af-fedin bizi. K›zlar okula diye ba¤›-ranlar› da affedin olur mu ?

Ve Mekke akflamlar›… Yeflilgüzelli¤ini nereden ald› deselero minnac›k elleriyle annesininkuca¤›ndan Zeyd gösterir Kub-beyi ‘iflte buradan’ der. Biz baka-r›z a¤lar›z.

Bize a¤lar›z. Gelin diye yolgösterenin yan›nda yürüyemedi-¤imize a¤lar›z. Semaya bakar›zve ‘Umudunuzu kaybetmeyin’der bir ses. Susar, sar›l›r›z. Ye-minler ederiz, ‹stanbul ad›na,güzel olan her fley ad›na , ‘benimyan›mda kim var’ diye sorar. ‘Ge-lin’ diyen Nebi ötelerden.

Biz cevaplar›m›z› yapt›klar›-m›zla ortaya koymak üzere ni-yetleniriz. Ve vira bismillah…

O GÜNDEN BER‹ GELD‹K B‹Z

Ferhat Topazik

Page 84: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Umran Araflt›rma Grubu’ndan; Ak Parti’nin kapat›lmas› istemiyle aç›lan davan›n orta yerinde, 22Temmuz seçimleri yaklafl›rken ve akabinde görünen hoflnutsuzlu¤un bir devam› olarakokunabilecek yeni bir RAND raporu yay›mland›. ‹kinci kez iktidara gelen Ak Parti hükümetindenmevcut Amerikan yönetiminin çok da haz etti¤i söylenemeyece¤i için kapatma davas›na verilentepki de c›l›z oldu ve Amerikal›lar adeta kendilerini Ak Parti sonras› döneme haz›rlar gibiler. ‹fltebu ba¤lamda Ak Parti eksenli fakat kökenleri itibar›yla daha derine ve eskiye uzanan Türkiye’nin‹slamlaflmas› sürecine dair raporun anlaml› olaca¤›n› düflünüyoruz. Radikal gazetesinin, raporunson ve en önemli k›sm›n›n neredeyse tamam›n›; di¤er k›s›mlardan ise özetler halinde yay›mlad›¤›raporun bölümlerini dergimizin tercihleri do¤rultusunda k›saltarak afla¤›da veriyoruz.

Ek

K›saca, Türkiye’nin 10 y›l içindeyaflamas› muhtemel dört ‘alternatifgelecek’ senaryosu flöyle yer al›yor:

Senaryo 1: AKP ›l›ml›, AB yönelim-li bir yol izler, iktidardaki gücünü so-mutlaflt›r›r. Dindarl›¤›n kamusal alan-da ifade edilmesi üzerindeki k›s›tlama-larda bir miktar erozyon yaflan›r fakat‹slami yasalar› getirmeye yönelik çabagöstermez.

Senaryo 2: ‘Sinsice ‹slamilefltirme’yaflan›r, yeniden seçilmifl bir AKP hü-kümeti daha sald›rgan bir ‹slami gün-dem izler.

Senaryo 3: Anayasa MahkemesiAKP’yi kapat›r, fakat kriz derinleflir.AKP muhtemelen baflka bir isimle ye-niden ortaya ç›karken, AB’yle iliflkiler-deki gerginlik artar.

Senaryo 4: Sosyal gerilimler öyleartar ki, ordu ya ‘yumuflak darbe’ ya-par, ya da, düflük ihtimal de olsa do¤-rudan müdahale eder.

TTüürrkkiiyyee’’ddeekkii ‹‹ssllaammii MMaannzzaarraa

Türkiye karmafl›k ve ola¤anüstüzengin bir dinsel gelene¤e sahip. Bil-hassa son 10 y›lda daha gözle görülürbir ‘dinselli¤in’ ortaya ç›k›fl› birçok et-kinin bir ürünü: Kemalist miras›n sol-gunlaflmas›, geleneksel pratiklerin ye-niden keflfi, dini okullar a¤›n›n ve sos-yal yard›m kurumlar›n›n yayg›nlaflma-s›, demokratikleflme ve dini aç›dan da-ha aç›k bir orta s›n›f›n yükselifli. Bir un-sur da, daha dindar kitlelerin taflradanBat›’ya göçü.

Türk siyasi liderli¤inde ‹slam’›n ro-lü daha Selçuklu ve Osmanl› dönemle-rinde bile tart›flmal› bir meseleydi. 17.asr›n sonundan itibaren padiflah›n et-kisinin azald›¤›, uleman›n giderek nü-fuz kazand›¤› bir süreç yafland›. Ata-türk’ün halifeli¤i kald›rmas› ve h›zl› birlaiklefltirmeye giriflmesi, daha erkendönemde kökleri olan bir laikleflmee¤ilimini güçlendirdi, fakat toplumda-ki tart›flma ortadan kalkmad›. Siyasi ‹s-lam analizcileri, dinin siyasi otoriteyetabi k›l›nmas›n› modern Türkiye’de di-

ni bir devletin ortaya ç›kma ihtimalinekarfl› bir sav olarak s›k s›k kulland›. Sony›llarda reformcu düflünce Türk teo-loglar› aras›nda zemin kazan›yor. Türktoplumunun küreselleflme ve modern-leflmesinin modern bir ‹slam talebiüretti¤i öne sürülüyor. Nur hareketiylebafllayarak, ak›lla vahiy aras›nda çat›fl-ma görmeyen ve demokrasi, dini hofl-görü, hukukun üstünlü¤ü ve serbestpiyasa ekonomisini içsellefltirmifl diniokullar ortaya ç›kt›. Bu da Türkiye’yi,‹slam’›n modernist yorumlar›n›n kat›dinsel muhafazakârl›k karfl›s›nda tu-tunmakta zorland›¤› di¤er Ortado¤uülkelerinden farkl› k›l›yor. Din ve siya-set üzerinde ülkenin etnik ve demog-rafik durumunun etkisi var. Osmanl›döneminde ülke farkl› etnik ve dinitopluluklardan menkul bir mozaikti.Cumhuriyet Türkiye’si ise daha homo-jen. Gayrimüslimler, bugünün Türki-ye’sinde say›lar› çok az kalm›fl az›nl›k-lar. Cumhuriyetin laik tabiat› vaktiyleepey kalabal›k olan bu topluluklar›nmirasç›lar›na nispeten istikrarl›, ama

TÜRK‹YE’DE S‹YASAL ‹SLAM’IN YÜKSEL‹fi‹

RAND CORPORATION / 2008

8844 UMRAN TEMMUZ ’08

Page 85: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Ek

bazen zorlu bir ortam sunmakta.Az›nl›k meselesinin dini ve milliyetçihissiyat›n parlama noktalar› mahiye-tinde süregiden potansiyelinin drama-tik bir tezahürü, 2007’de önde gelenErmeni gazeteci Hrant Dink’in öldü-rülmesiydi. Etnik Türkler ço¤unlu¤uolufltursa da, Türkiye hâlâ etnik çeflit-lili¤e sahip. Kürtler nüfusun yaklafl›kbeflte birini oluflturuyor ve entegras-yonlar›, ülkenin en önemli toplumsal(ve güvenlikle ilgili) meselesi. Türki-ye’deki Kürtlerin ço¤unlu¤u bugün,kentleflmifl bat›ya genifl çapl› göçünsonucu olarak, geleneksel bölgeleri-nin d›fl›nda yafl›yor. Demografik de¤i-flim, Kürt bölgelerindeki 15 y›ll›k isyanve karfl› isyan eylemlerinin yaratt›¤›zorluklarla güçlenmifl durumda. Etnikkimli¤in ötesinde, birçok Türk köken-lerinin izlerini Anadolu d›fl›na kadarsürebiliyor ve sürüyor da. Bu ba¤lant›-lar son y›llarda Türk politikas›nda ved›fl politikada daha önemli bir rol oy-nar hale geldi. Kemalist ideolojiyse,bu etnik ba¤lant›lara da pek az alanb›rakt›. Atatürk için Türk kimli¤i etni-siteden ziyade bir yaflan›lan yer mese-lesiydi: Türkler, Türkiye’de yaflay›pkendilerine Türk diyenlerdi. Fakat po-püler alg›da, Türk milliyetçili¤iyle et-nik ve dinsel kimlik aras›ndaki çizgigenellikle bulan›kt›. Etnisite, bölgeci-lik ve dinsel politikalar, Türkiye’de bir-çok aç›dan birbirini etkiliyor. Daha ge-leneksel ve görünür ‹slami pratiklerk›rsal ve daha yoksul bölgelerde yay-g›n. Kentlerde art›k daha dindar top-luluklar yafl›yor. Dini partiler göçmen-ler aras›nda yüksek oy al›yor, s›k s›kmilliyetçi partileri geride b›rak›yor.PKK ve di¤er ayr›l›kç› Kürt hareketlerigenelde ‹slami sa¤dan ziyade laik solameyilli. Türkiyeli Kürtler aras›nda diniafl›r›l›kç›l›k, Kürt milliyetçili¤iyle hiçbirzaman rahat uyum sergilemedi. An-cak, bilhassa güneydo¤udaki ve bat›kentlerine göçen Kürtler aras›ndakihaklardan mahrum edilme hissiyat›hat›r› say›l›r miktarda Kürt’ü alternatifolarak dinci hareketlere yöneltiyor.Türkiye’nin baflka baz› bölgeleri de di-ni muhafazakârl›klar›yla biliniyor. Sufi

aktivizminin geleneksel merkezi Kon-ya bunun önde gelen örne¤i.

Türkiye’de laikli¤in anlam›, birçokBat› toplumundaki gibi devletle dininayr›lmas›ndan ibaret de¤il. Kemalistdevlet dinin devlet kurumlar›nca kon-trolünde ›srarl›yd›. Cumhuriyet Os-manl›lar›n dini gözlem alt›nda tutupdüzenleme mekanizmalar›n› devrald›.‹slam’› düzenlemenin arac›ysa baflba-kana rapor veren ve bütçesi birçokbakanl›ktan fazla olan Diyanet ‹flleriBaflkanl›¤›. Diyanet’in ‹slam’›n sadeceSünni kolunu yönetti¤ini not etmekönemli. Baflka kol veya dinlere hizmetvermiyor -bu da laikli¤ine ra¤menTürk devletinin her dine eflit mesafededurmad›¤›n›n göstergesi. Diyanet’iniki ifllevi var: 77 bin caminin idaresi vedini bilginin üretimi. Müftüler veimamlar devlet görevlisi. Diyanet yö-netimindeki dini yetkililerin siyasetebizzat dahli olmad›¤› söylense de, fi-kirleri baflörtüsü gibi tart›flmal› mese-lelere kaç›n›lmaz olarak dokunuyor.

SSeennaarryyoo 11AAKKPP ››ll››mmll››,, AABB yyöönneelliimmllii bbiirr yyooll iizzlleerr

Bu senaryoda, AKP, AB rotas›ndanç›kmas›na yol açacak iç ve d›fl politika-s›ndaki ‹slamc› dürtülere engel olarakiktidar›n› sa¤lamlaflt›r›r ve ›l›ml› bir ro-tada kalmay› sürdürür. Dindarl›¤›n ka-musal alanda ifade edilifli üzerindekik›s›tlamalarda baz› afl›nmalar meyda-na gelir ve bireylere ‹slami kimliklerinidaha aç›k ifade etme yönünde dahafazla özgürlük verilir. Bunun yan›nda‹slamc› yasal düzenlemelerin yürürlü-¤e sokulmas› yönünde giriflimde bulu-nulmaz. Ordunun siyasi rolünün azal-t›lmas› için de çaba gösterilir. AKP hü-kümeti ayn› zamanda dini az›nl›klarayönelik s›n›rlamalar›

gevfletme yolunu da arar. Kürt veErmeni sorunlar› gibi Türk toplumu-nun ele al›p bafla ç›kmakta zorland›¤›fazlas›yla hassas konularda daha aç›kbir tart›flma alan› yarat›l›r.

D›fl politikada AKP, bir yandan Or-tado¤u’yla iliflkilerini gelifltirme yolu-nu ararken, esasen AB yönelimli bir

rota izler. Baz› kilit önemdeki AB ülke-lerinin Türkiye’nin üyeli¤i aleyhindekitutumu sürer, ama üyelik müzakere-leri devam etmektedir ve bu da AKPhükümetinin ülke içine yönelik siyasireform gündemine uluslararas› onaysa¤lar. Türkiye- ABD iliflkilerinde aras›ra yaflanan farkl›l›klardan kaynakl›bozulmalar, ABD’nin Irak’taki askerle-rinin say›s›n› azaltmas› ve PKK’ya kar-fl› iflbirli¤ini art›rmas›yla düzelir. Türki-ye ‹ran ve Suriye’yle yak›n iliflkilerinisürdürür.

KKaappaattmmaa ddaavvaass›› bbuu iihhttiimmaallii aazzaalltttt››

2008 bafl›na kadar bu, en olas› senar-yo olarak görülüyordu. Ancak Mart2008’de Cumhuriyet Baflsavc›s›’n›nAnayasa Mahkemesi’nde AKP aleyhi-ne dava açmas›, bu senaryonun ge-çerlili¤ini flüpheye düflürdü. SonundaAKP kapanmazsa ve iktidarda kal›rsa,laik-dindar dengesini de¤ifltirme ça-bas› olarak alg›lanabilecek ya da laik-leri AKP’yi iktidardan alafla¤› etme yö-nünde baflka bir giriflime k›flk›rtabile-cek türden ad›mlarda diretmeyip da-ha ihtiyatl› olmas› kuvvetle muhtemel.

AKP üyelerinin ve imam hatip me-zunlar›n›n, devlet bürokrasisindeki,özellikle içiflleri ve e¤itim bakanl›kla-r›ndaki varl›klar›n›n artmaya devametmesi olas›. Buna karfl›n d›fliflleri vesavunma bakanl›klar› gibi Kemalistle-rin kalelerinde bu süreç çok daha ya-vafl iflleyecek. Yerel düzeyde AKP yö-netimindeki baz› belediyeler alkol sa-t›fl›n›n s›n›rlanmas› gibi konulardakendi ‹slami ahlâk kavray›fllar›n› kamupolitikas›na zerk etme yönündeki ça-balar›n› muhtemelen sürdürecek.

SSiiyyaassaall ‹‹ssllaamm’’››nn yyüükksseelliiflflii

Son on y›llarda Türkiye’de ‹slamc›l›¤›nveya siyasal ‹slam’›n gücü artmakta.1970 öncesinde dinsel sa¤, merkezsa¤ partilerinin içinde bir fraksiyon-dan ibaretti. 1970’lerdeyse Milli Gö-rüfl’ü kuran Erbakan liderli¤inde ayr›bir siyasi hareket olarak ortaya ç›kt›.‹slami partiler Kemalist yetkililerin s›k›

8855TEMMUZ ‘08 UMRAN

Page 86: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Ek

denetimiyle karfl›laflt› ve birçok defayasakland›. Ancak son dönemde çeflit-li kisveler alt›nda tekrar ortaya ç›karakseçmenin önemli kesimini çeken daya-n›kl›l›k ve kabiliyet sergilediler. Yine deyak›n zamana dek büyük oranda birçat› hareketi niteli¤ini sürdürüyorlar.Bununla birlikte ‹slami köklere sahipAKP’nin son iki genel seçimdeki bafla-r›s›, siyasal ‹slam’›n artan gücünü gös-teriyor. AKP Kas›m 2002 seçimindeoylar›n yüzde 34’ünü, Temmuz2007’de yüzde 46.6’s›n› (Atatürk’ünlaik miras›n› temsil eden CHP’nin ikikat›ndan fazla) elde etti.

Bu, A¤ustos 2001’den önce varolmayan bir parti için çarp›c› bir bafla-r› ve siyasal ‹slam’›n bir biçiminin siya-setin gölgeli alan›ndan ç›k›p Türk siya-setinin bafl aktörlerinden biri halinegeldi¤inin göstergesi. AKP kendisini‹slamc› de¤il, ‘muhafazakâr demokrat’diye tarif ediyor, ama birçok Kemalistgizli bir ‹slami gündemi oldu¤undanve elde etti¤i üstünlü¤ün devletin laikdo¤as›na tehdit oluflturmas›ndan kor-kuyor. Türkiye’de dine dayal› politika-lar›n yükseliflinin aç›klamas› nedir?AKP’nin baflar›s› Türk siyasi hayat›n›nve d›fl politikas›n›n ‘yeniden ‹slamilefl-mesi’ni mi temsil ediyor? Bunun Türki-ye’nin siyasi geliflimine ve d›fl politikayönelimine etkisi nedir?

Türkiye’de siyasal ‹slam’›n yükseli-flinin kökleri Osmanl›’n›n reformlaragiriflilen son dönemine ve Atatürk’ün1923’te kurdu¤u Cumhuriyet sonras›yaflanan siyasi dönüflümün do¤as›nauzan›yor. Atatürk’ün Türkiye’yi mo-dern, Bat›l›, laik bir devlete dönüfltür-me çabas›, özünde ‘bir yukar›dan dev-rimi’ temsil ediyordu. Devletin bafl›n›çekti¤i yukar›dan afla¤›ya bir toplum-sal mühendislik giriflimi mahiyetinde,küçük bir askeri-bürokratik seçkin ta-baka taraf›ndan isteksiz bir gelenekseltopluma laik vizyonun dayat›lmas›fleklinde uyguland›. Seçkinler bu dö-nüflümü hayata geçirirken, halk› veyamuhalefeti kaale almak veya ikna et-mek için pek az çaba gösterdi. Do¤uErgil’in de iflaret etti¤i gibi, “Ulusunlaiklefltirilmesi veya Türklefltirilmesi

halkla ciddi bir biçimde müzakereedilmedi.” Seçkinler, ‘güçlü devleti’basitçe herhangi bir muhalefeti ezmekve y›ld›rmak için kullanmaya çal›flt›.Kemalist seçkinler Osmanl› geçmifliyleradikal bir kopufla gayret etti. Osman-l› dönemi ve ona ba¤l› her fley, maziyeait pek az görkem unsuru haricinde,Bat›l›laflma ve laikli¤e dayal› yeni birproje ad›na itham edildi ve bir köfleyeat›ld›. Cumhuriyet’in kurulmas›n› izle-yen ilk 10 y›lda Kemalistler, halifeli¤inkald›r›lmas›, harf devrimi, öztürkçelefl-tirme, e¤itim sisteminin laiklefltirilme-si, bütün dini kurumlar›n ve kaynakla-r›n devlet denetimine al›nmas› gibi, ‹s-lami geçmiflle ve genel anlamda ‹slamdünyas›yla ba¤lar› koparmay› amaçlanpek çok reforma imza att›.

Ancak bu reformlar›n büyük k›sm›kent merkezleriyle s›n›rl›yd›; k›rsal böl-geler büyük ölçüde dokunulmadankald›. 1950’lere dek nüfusun geniflkesimleri izole ve geleneksel hayat›n›sürdürürken, kent merkezleri modernve laikti. Netameli bir uyum çerçeve-sinde iki Türkiye bir arada var oldu:Kentli, modern, laik ‘merkez’ ve k›rsal,geleneksel, dindar ‘çeper’. ‹kisi aras›n-da pek az ba¤lant› vard›. Din tümüylebast›r›lmad› veya ortadan kald›r›lmad›.Kamusal alandan sürüldü ve devletins›k› denetimine sokuldu. Dini kurum-lar devletin eklentisi, din görevlileriysedevletin memurlar› haline geldi. K›rsalbölgelerdeyse ‹slam güçlü toplumsalköklerini sürdürdü ve tarikatlara1925’te getirilen yasa¤a ra¤men bü-yük oranda devlet kontrolünün d›fl›n-da kald›. Neticede kent d›fl›nda bir türdinsel ‘karfl›kültür’ olufltu. Siyaset ala-n›ndan zorla ç›kar›lmalar›na tepki ola-rak birçok Müslüman kendi gayriresmia¤lar›n› ve e¤itim sistemlerini kurdu.Nakflibendi ve

Nurculuk hareketi gibi a¤lar bir tür‘karfl› kamusal alan’a ve daha popülerbir ‹slami kimli¤in kuluçkas›na dönüfl-tü. Hakan Yavuz’un iflaret etti¤i gibi,‹slam ‘Kemalist devletin gizli kimli¤i’olmay› sürdürdü ve yukar›dan afla¤›dönüflümden d›fllanan ço¤unlu¤akendine ait bir dil sundu. Selefi Os-

manl› gibi Kemalist devlet de kendikontrolü d›fl›nda özerk gruplar›n gelifl-mesinden hazzetmiyor ve bilhassaözerk dini faaliyeti modernleflme çaba-lar›na karfl› potansiyel tehdit görüyor-du. Milliyetçi ideolojiye muhalefet der-hal bast›r›l›yordu. Bu durum k›rsal nü-fusun dini hayat›n önemli parças› sa-yan genifl kesimlerini yabanc›laflt›rma-n›n yan› s›ra genel anlamda sivil toplu-mun geliflimini de sekteye u¤ratt›.

SSeennaarryyoo 22SSiinnssiiccee ‹‹ssllaammiilleeflflttiirrmmeeYeniden seçilmifl AKP hükümeti,

daha sald›rgan bir ‹slami gündem iz-ler. AKP hükümetin

yürütme ve yasama kollar›n› tüm-den kontrol ederek, yönetici, yarg›ç veüniversite rektörlerini atayabilir ve hat-ta askeri kadro atamalar›nda sözünügeçirebilir. D›fl politikada, özellikle ‹ranve Suriye olmak üzere, Müslümandünyayla iliflkileri yo¤unlaflt›r›r. ‹srail’leiliflkilerini geriletirken, çok daha alenibir Filistin yanl›s› tutum benimser.

AABB’’yyee rraakkiipp ‹‹ssllaammii bbllookk

AB üyeli¤ine karfl› Avrupa’da büyüyenmuhalefet karfl›s›nda AKP üyelik mü-zakerelerini ask›ya al›r ve rekabet ede-bilecek bir ‹slami blok yaratmak içinErbakan tarz› çabalara döner. ‘Sinsice‹slamilefltirme’, AKP’nin Türk toplu-munu ‹slamilefltirmek için gizli birgündeme sahip oldu¤undan ve liderli-¤inin sosyal meselelerde daha sald›r-gan hareket etmesi için taban›ndangelen bask›yla karfl›laflaca¤›ndan kor-kan laik kesimin ço¤unlu¤unu endifle-lendiren senaryo.

OOrrdduu ddaahhaa ddaa tteettiikkttee oolluurr

Ancak bizim görüflümüze göre, bu se-naryonun birkaç nedenden ötürü ger-çekleflme ihtimali pek yok. ‹lk olarak,bu daha büyük bir siyasi kutuplaflma-ya yol açacakt›r ve ordu müdahalesinik›flk›rtacak zemini haz›rlayacakt›r.AKP’nin hükümetin yürütme ve yasa-ma kollar›n› tümden kontrol etmesiy-

8866 UMRAN TEMMUZ ’08

Page 87: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Ek

le, ordunun ‹slamilefltirmeye kay›fl ifla-retlerini göz önüne alarak daha tetik-te olmas› beklenebilir. ‹kincisi, bafltanot edildi¤i üzere, Türklerin ço¤unlu-¤u laik bir devleti destekliyor ve fleria-ta dayal› bir devlete karfl› ç›k›yor. Buyüzden aleni bir ‹slami gidiflata ka-muoyu deste¤i az olacakt›r. Üçüncü-sü, AB üyeli¤ini elde etmek AKP’nind›fl politikas›n›n temel unsurlar›ndanbiri olageldi. Bu hedefi rafa kald›r-mak, AKP’nin prestijine ve güvenilirli-¤ine zarar verir. Son zamanlardaAB’den duyulan hoflnutsuzluk art›flgöstermifl olsa da, AB üyeli¤i hâlâTürk nüfusunun neredeyse yar›s› tara-f›ndan destekleniyor.

AAKKPP SSiiyyaasseettii YYeenniiddeenn KKoonnuummllaanndd››rrdd››

‘28 fiubat süreci’ dinin toplumu bir-lefltirmek için kullan›labilece¤i fikrininterk edildi¤inin ifadesiydi. Bunun ar-d›ndan ordu ‹slamc› fikirlere ve ideolo-jiye karfl› aç›k bir kampanya yürütme-ye giriflti ve Kürt ayr›l›kç›l›¤›yla ‹slamc›-l›¤› Türkiye’nin güvenli¤ine yönelik enbüyük iki tehdit olarak teflhis etti. Busüreç, ‹slamc› hareketin yönelimi vegeliflmesi üzerinde de önemli bir etkiyapt›. Aleni bir ‹slami program› do¤ru-dan do¤ruya zorlaman›n baflar›l› ola-mayaca¤› ve laiklerin, özellikle de or-dunun güçlü muhalefetiyle karfl›lafla-ca¤› gerçe¤inin de alt›n› çizmifl oldu.‹slamc› hareketin birçok üyesi baflar›l›olmalar›n›n tek yolunun laiklerle do¤-rudan çat›flmaya girmekten kaç›nmakve dini gündemi daha az vurgulamakoldu¤u sonucuna vard›. Böylece orta-ya ç›kan tart›flmalar, ‹slami hareketiikiye böldü. Necmettin Erbakan ve Re-cai Kutan gibi gelenekçiler ciddi birpolitika de¤iflikli¤ine karfl› ç›karken,Tayyip Erdo¤an ve Abudullah Gül gibiyenilikçiler partinin özellikle demokra-si, insan haklar› ve Bat›’yla iliflki gibikonularda tavr›n› yeniden gözden ge-çirmesi gerekti¤ini savundu. Kapat›lanRefah’›n yerine kurulan Fazilet Parti-si’nin de 2001’de kapat›lmas›n›n ar-d›ndan hareketteki bölünme resmilefl-

ti. Gelenekçiler Saadet Partisi’ni, yeni-likçiler AKP’yi kurdu.

Saadet’te kalanlar Milli Görüfl’üneski politikalar›nda ›srar ederken,AKP’de bir araya gelenler yerleflik laikyap›yla iflbirli¤ine aç›k bir tutum sergi-ledi. AKP Türkiye Cumhuriyeti’nin te-mel de¤erlerine ve anayasas›na ba¤l›-l›¤› program›na koydu. Bat› karfl›tl›¤›n›da terk ederek geleneksel Bat›l› de-¤erlerini vurgulad›. AKP Bat›’y›, bil-hassa da AB’yi, Kemalist devletin k›s›t-lamalar›na karfl› mücadelesindeönemli müttefik addeder hale geldi.Parti AB üyeli¤ini ordu nüfuzununazalt›lmas› ve dini hoflgörüyü geniflle-tecek ve kendi siyasi selametini de ga-rantiye alacak bir araç gibi gördü. Ba-t› karfl›t› söylemin terk edilmesine, kü-reselleflme karfl›t› söylemin de terkedilmesi efllik etti. 2001 ekonomik kri-zi de IMF program›na s›k› s›k›ya uyma-n›n ve daha fazla yabanc› sermayeçekmenin Türkiye’nin mali zorluklar›-n›n üstesinden ekonomiyi tekrarayaklar› üzerine oturtmak aç›s›ndanvazgeçilmez oldu¤unu aç›kça ortayakoydu. Bu yüzden de AKP liberal piya-sa politikalar›n› ve Türkiye’nin küreselekonomiyle daha fazla entegre olma-s›n› teflvik etti.

AKP’nin ideolojik de¤iflimi ve farkl›söylemler benimsemesi, deste¤ini art›r-mas›na yard›m etti. 2002’deki ilk seçimzaferinin arkas›nda daha ›l›ml› ve prag-matik bir siyasi mesaj oldu¤u kuflkugötürmezdi. Fakat baflar›s›na katk›dabulunan baflka faktörler de vard›. Enönemli olan ikisi, Türkiye’nin felaketekonomik sicili ve ayyuka ç›kan yolsuz-luklard›. Baflar›l› bir ekonomik perfor-mans sergileyen AKP, kendisini ‘temizyönetim’in simgesi olarak sunmay› dabaflard›. AKP Türk solunun 1990’lar›nbafl›nda güç kaybetmesinden de yarar-land› ve ortaya ç›kan bofllu¤u iflçi s›n›-f›yla varofllar›n oylar›n› toplayarak dol-durdu. AKP’nin en büyük oy depolar›y-sa son dönemde göç edip varofllar›dolduran ve art›k kentlerde ço¤unlu¤uoluflturan kitlelerdi. AKP, Refah döne-minden aflina oldu¤u çok iyi geliflmiflyerel altyap› ve toplumsal a¤lar›n› kul-

lanarak bu kesimlerin deste¤ini bece-rikli bir flekilde toplad›.

2222 TTeemmmmuuzz sseeççiimmii

22 Temmuz seçiminin sonucu,AKP’nin taban›n› geniflletme kabiliye-tini çok daha çarp›c› bir biçimde orta-ya koydu. 2002’de yüzde 34 olan oyoran›n› yüzde 46.6’ya ç›karan parti ül-kenin yedi co¤rafi bölgesinde de oyla-r›n› art›rmay› baflard›. En önemli art›-fl›ysa Kürtlerin yaflad›¤› Güneydo¤ubölgesinde gerçekleflti. En büyük beflkentte oylar›n› art›r›rken, ‹stanbul’damuhalif partilerin toplam oyuna yak›ndestek toplad›. Bu AKP’nin çeperler-deki gücünü aflama aflama kent mer-kezlerine de geniflletti¤ini gösteriyor.Bununla birlikte esas deste¤ini kentle-rin daha yoksul ve az geliflmifl kesim-lerinden almay› sürdürüyor. 2007 se-çimleri merkezle çeper aras›ndaki aç›kyar›lmalar› gösterse de (CHP en fazlaoyu büyük flehirlerin daha zengin ke-simlerinden ald›), Tanju Tosun’un ifla-ret etti¤i üzere, AKP’nin herkesi kap-sayan bir partiyi ifade etti¤ini ve dinibir parti olarak görülmemesi gerekti-¤ini de ortaya koydu. Farkl› gruplar-dan ald›¤› destek, AKP’ye bir merkezsa¤ partinin dayanaklar›n› sa¤l›yor.Parti sa¤a özgü kültürel tercihlerle ge-nelde solla an›lan sosyo-ekonomikpolitikalar› harmanlamay› baflar›yor vebu bileflim her seçmen kesimindendestek görüyor. Seçmenin bafll›cakayg›s› olan ekonomik istikrar,AKP’nin seçim baflar›s›nda kilit bir fak-tör. Ordunun 27 Nisan’da yay›mlad›¤›ve üstü kapal› askeri müdahale tehdi-dinde bulundu¤u ‘geceyar›s› muht›ra-s› da’ AKP’nin halk deste¤inin art›fl›nakatk›da bulunmufl gibi görünüyor.

AKP’nin muhafazakâr demokrat birparti olma iddias›na ra¤men, ço¤u Türklaik ve d›fl gözlemci hâlâ partinin selef-lerinin ‹slami gündemini rafa kald›r›pkald›rmad›¤›n› ve laikli¤e uyup uymaya-ca¤› ya da dini bir gündem yerine özel-lefltirme, yap›sal reformlar ve AB’yle en-tegrasyona öncelik vermesinin politikstratejisinde sadece taktik bir manevraolup olmad›¤›n› sorguluyor.

8877TEMMUZ ‘08 UMRAN

Page 88: Umran Dergisi · 2013. 3. 14. · Türkiye’de icrâ-› siyaset gele-ne¤i ‹ttihat-Terakkicilerden mevrûstur ve yaklafl›k yüz y›l-dan beri çark-› siyaset ayn› minval

Ek

SSeennaarryyoo 33AAKKPP KKaappaatt››ll››rr,, KKrriizz DDeerriinnlleeflfliirrAnayasa Mahkemesi AKP’yi kapa-

t›r. Ancak AKP’nin kapat›lmas› çok azçözüm getirir ve krizin derinleflmesineyol açar. Temmuz 2007’deki gövdegösterisiyle vurguland›¤› üzere AKP,ülke çap›nda genifl bir siyasi deste¤esahip. Kapat›l›rsa, Milli Selamet Partisive Refah Partisi yasakland›¤›nda oldu-¤u gibi, baflka bir isimle yeniden orta-ya ç›kmas› mümkün. AKP’nin kapat›l-mas›, Ortado¤u taraf›ndan ilgiyle izle-nen bir model olan ve ‹slami kökenlibir parti ve laik demokrasinin bir ara-da var olmas› yönündeki Türk deneyi-nin baflar›s›zl›¤› anlam›na gelir. Bu ay-n› zamanda Kürtlerin hoflnutsuzlu¤u-nu da art›rabilir. AKP, Türkiye’dekiKürt nüfus aras›nda güçlü deste¤e sa-hip. Bu nedenle Türkiye, artan huzur-suzluk ve bar›nd›rd›¤› Kürt nüfus için-de büyüyen ayr›l›kç› bask›larla karfl›la-flabilir. Son olarak, Türkiye’nin zatenciddi engellerle karfl›laflan AB üyeli¤iumutlar› ileride tehlikeye düflebilir.

AABB’’yyee ÜÜyyeelliikk MMüüzzaakkeerreelleerrii DDuurraabbiilliirr

Erdo¤an’›n ikinci baflbakanl›k dönemi-nin bafl›nda AKP’nin yüz yüze oldu¤uas›l tehdit ordunun do¤rudan müda-halesi de¤il, yarg›n›n partinin kapat›l-mas›na karar vermesi. 14 Mart’ta Yar-g›tay Baflsavc›s› Abdurrahman Yalç›n-kaya, Anayasa Mahkemesi’ne 162sayfal›k bir iddianame göndererekAKP’nin kapat›lmas›n› istedi. ‹ddiana-me AKP’yi ve liderlerini Türk Anayasa-s›’n›n ikinci maddesinde ifade edilenlaiklik ilkesini ihlal etmekle suçluyor-du. Gül, Erdo¤an ve di¤er AKP yetkili-lerinin konuflmalar›n› ve aç›klamalar›n›da buna kan›t olarak gösterdi. Anaya-sa Mahkemesi Türkiye’deki en yüksekyarg› otoritesi. Cumhurbaflkan›n›natad›¤› 11 üyeden olufluyor ve laikli¤inkalesi olarak biliniyor. Mahkeme, Yal-ç›nkaya’n›n iddianamesini oybirli¤iylegörüflme karar› verdi. ‹ddianame, ül-kenin siyasi gelece¤i aç›s›ndan ciddisonuçlar do¤urabilecek ülke içi bir kri-

zin kap›s›n› açm›fl durumda. Mahke-me iddianameyi hakl› bulursa, sadeceAKP’nin kapat›lmas› de¤il, Cumhur-baflkan› Gül ve Baflbakan Erdo¤an’›n70 AKP üyesiyle birlikte befl y›ll›¤›na si-yasetten men edilmesi ihtimali günde-me gelecek.

AAKKPP KKaappaatt››llssaa ddaa SSiiyyaassii GGüüccüü OOrrttaaddaann KKaallkkmmaazz

Ancak AKP’nin kapat›lmas›, muhte-melen partiyi siyasi bir güç olarak or-tadan kald›rmayacak. 22 Temmuz se-çimi sonuçlar›n›n da alt›n› çizdi¤i üze-re, AKP ülke çap›nda güçlü bir halkdeste¤ine sahip. Kapat›lmas› halindeparti büyük ihtimalle baflka bir isimletekrar ortaya ç›kacak. Bununla birlikteAKP’nin kapat›lmas› Türkiye içinde la-ik-dindar bölünmesini keskinlefltirecekve baz› dindar Türklerin siyasi sistemeinanc›n› kaybetmesi sonucunu do¤u-rabilecek. Türkiye’nin zaten ciddi en-gellerle yüz yüze olan AB üyeli¤iumutlar› da daha çok zarar görecek.Birçok AB üyesi AKP’nin kapat›lmas›n›üyelik müzakerelerinin yavafllat›lmas›(hatta ask›ya al›nmas›) için gerekçeolarak kullanacak. Sonunda AKP ka-pat›lmasa bile aylar boyunca siyasivarl›¤›n› savunmak ve hayatta kalmakiçin mücadele etmekle meflgul edilmiflolacak. Bunun sonucunda da ülke içireformun arkas›ndaki (Ekim 2000’denberi zaten yavafllama halindeki) dina-mik, muhtemelen iyice cans›zlaflacakve bu da Türkiye’nin AB ile iliflkilerin-deki gerilimleri art›racak.

SSeennaarryyoo 44AAsskkeerrii mmüüddaahhaalleeDördüncü olas›l›k, sosyal gerilimle-

rin yükselmesinin ordunun müdahale-sine yol açmas›. AKP ordu taraf›ndanmühim çizgilerin ihlali olarak görülenad›mlar atarsa bir çat›flma gerçeklefle-bilir. Müdahale senaryosunun iki fark-l› biçimi var: (1) Ordunun sosyal bask›-y› AKP’ye karfl› harekete geçirdi¤i venihayetinde AKP hükümetini istifayazorlad›¤› bir ‘yumuflak darbe’ ve (2)AKP hükümetinin zorla devrilmesine

ve partinin yasaklanmas›na yol açacakdo¤rudan bir askeri müdahale.

Yumuflak bir darbe, laiklik karfl›t›faaliyetleri gerekçesiyle AKP’nin feshive üyelerinin siyasetten men edilmesiyönündeki bir Anayasa Mahkemesikarar›yla uygulanabilir. Bu Erbakan’›nFazilet Partisi’ne karfl› devreye sokulanbir yöntemdi ve belki de laik kesiminharekete geçti¤i yön budur. 31 Mart2008’de Anayasa Mahkemesi, baflsav-c› taraf›ndan önlerine getirilen ve laik-lik ilkesine ayk›r› faaliyetleri gerekçe-siyle AKP’nin kapat›lmas›n› talep edendavay› oybirli¤iyle görüflme karar› ald›.

Buna ra¤men AKP’nin ‹slami birgündemi daha sald›rgan biçimde da-yatmaya bafllamas› halinde ordu tara-f›ndan do¤rudan bir müdahale olas›l›-¤› d›fllanamaz. Ama bu, çok olas› de¤ilve ordunun di¤er tüm seçenekleri tü-kettikten sonra bu yola baflvurmas›ylaortaya ç›kacakt›r. Ordu önceki do¤ru-dan müdahalelerinde ölçülüydü vedo¤rudan yönetime dair hevesi azd›.Son y›llarda, hedeflerine ulaflmak içindo¤rudan olmayan yöntemlere belba¤lamay› tercih etti. Dahas›, ordunun1997’de Erbakan’› devirmek için yap-t›¤› gibi, toplumu hükümete karfl› ha-rekete geçirmesi, s›ra AKP’ye gelinceçok daha zor olacakt›r. AKP, oylar›nyüzde 47’sini alarak ezici bir zaferleseçildi. Sadece yüzde 21 oy alabilenErbakan’›n Refah Partisi’nden farkl›olarak, AKP çok daha genifl tabanayay›lm›fl bir halk deste¤ine sahip. Buyüzden ordu AKP hükümetine karfl›eyleme geçmek için güçlü bir halkdeste¤ine bel ba¤layamaz. Ordunun27 Nisan 2007’deki örtülü askeri mü-dahale tehdidiyle verdi¤i ‘geceyar›s›muht›ras›na’ yönelik güçlü kamuoyutepkisi, bu noktan›n alt›n› çiziyor.Muht›ra ordunun niyet etti¤i üzere,halk› AKP’ye karfl› birlefltirmekten zi-yade, gerçekte AKP’ye olan deste¤idaha da art›rd›. Bu hakikatin ordununhaf›zas›ndan silinmesi pek mümkünde¤il ve orduyu muhalefeti alenen ha-rekete geçirme konusunda daha ihti-yatl› davranmaya sevk edebilir.

8888 UMRAN TEMMUZ ’08